HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

26 Temmuz 2014 Cumartesi

BM Okuluna Sığının Sizi Vursunlar!
Ahmet Varol26 Temmuz
Ahmet
Varol
Bosna-Hersek’teki Srebrenitza katliamı zihinlerden silinmiş değil. Ancak çoğunluğu kadın ve çocuk sekiz bin insanın katledildiği bu korkunç katliamın en önemli özelliği BM’nin güvenli bölge ilan ettiği ve Barış Gücü askerleri tarafından korumaya alınan sığınakta gerçekleştirilmiş olmasıydı. BM askerleri güvenli alanı korumamakla Sırp militanların bu kadar insanı bir arada bularak böylesine korkunç bir katliam gerçekleştirmelerine imkân verdiler. 
 
Ama BM’nin, savunmasız ve silahsız insanlara canlarını güvenceye almaları için sığınak göstermesinden sonra onları katillere yem ettiği yer sadece Srebrenitza olmadı. Filistinlilere karşı bunu çokça yaptı. 
 
18 Nisan 1996’da siyonist işgalcilerin uçakları Güney Lübnan semasında uçmaya başlayınca bu bölgedeki Kana mülteci kampında yaşayan Filistinli mülteciler BM tarafından gösterilen sığınağa toplandılar. İşgalci siyonistler de adeta onların toplanmalarını bekliyormuş gibi kalabalığın oluştuğunu görünce tam da sığınağı hedef alarak 35’i çocuk 108 kişiyi öldürdü. Mavi Marmara’daki Filistinli yol arkadaşlarımızdan birinin ailesi bu katliamda tamamen yok edilmişti. Eşi ve 7 çocuğu öldürülmüştü. 
 
İşgalci siyonistlerin BM sığınaklarını, insanları topluca imha etmek için iyi hedef olarak gördükleri saldırılar 2009’da Ehud Olmert yönetiminde gerçekleştirilen Dökme Kurşun operasyonunda da oldu. 
24 Temmuz Perşembe günü de Gazze’nin kuzeyinde sınıra yakın bölgede Beyti Hanun’da yer alan ve BM tarafından sığınak olarak gösterilen UNRWA okulu böyle bir saldırıya maruz kaldı. Çoğunluğu kadın ve çocuk 300 sığınmacının bulunduğu okulda 15 kişi hunharca katledilirken, 150 kişi de yaralandı. 
 
Siyonist vahşinin önceki saldırılarda kullandığı “yanlışlık” gerekçesinin bu kez herhangi bir geçerliliğinin olması mümkün değildi. Çünkü saldırı karadan toplarla gerçekleştirilmişti ve saldırganlar okulu görüyor, savunmasız sivillerin sığındığı UNRWA okulu olduğunu biliyorlardı. Üstelik saldırıda, düştükten sonra etraftaki insanları hedef alan parçalar yayan adeta onları bulup öldüren veya derilerinde tehlikeli yanıklar oluşturan top mermileri kullanılmıştı. Bu nitelikte patlayıcılarla 15 kişi öldürülürken, kendilerine ilaç ve tıbbî malzeme gitmemesi için sıkı abluka altında tutulan 150 insan da yaralanmıştı. 
 
Yorumcular, işgalci siyonistlerin BM tarafından sığınak olarak gösterilen bir okulu vurma cüreti gösterebilmesinde daha önce benzer sığınakları vurmasının cezasız kalmasının büyük rol oynadığını dile getirdiler. Bu doğru olmakla birlikte, BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon bu kez siyonist canavara, böyle bir saldırı gerçekleştirmesi için adeta hedef gösterdi; “gelin vurun” mesajı verdi. Çünkü, güya kalıcı ateşkes görüşmeleri için gerçekleştirdiğini iddia ettiği ziyaret esnasında bazı BM okullarında silah depolandığı iddiasında bulunması Netanyahu’ya “savunmasız sivillerin sığınması için sığınak olarak gösterdiğimiz okulları da vurabilirsiniz” mesajı vermesi anlamına geliyordu. Zaten saldırının açıklamanın hemen ardından yapılması da Netanyahu denen canavarın mesajı aldığını gösterdi. Dolayısıyla bu saldırı siyonist başbakanın tek başına değil Ban Ki-moon ile birlikte planladığı bir saldırıdır. Böyle bir kirli oyunda, böyle bir vahşette parmağı olan adamın ateşkes, barış konusunda söylediklerinde samimi olması mümkün müdür?
 
O canavara böyle bir işaret verilir de kullanmaz mı? Kanla beslenen o canavar bir yerde insanların toplu halde bulunduklarını gördüğünde iştahı kabarıyor. BM’nin sığınak olarak gösterdiği yerler de iştahını en çok kabartan mekânlardır. 
 
Bu saldırı BM tarafından güvenli yer ve sığınak olarak gösterilen UNRWA okullarının aslında güvenli olmadığını bir kez daha ortaya koydu. Ama ne yazık ki ateş yağmurunun altında kalan ve tüm uluslararası emperyalist güçlerin üstlerine çullandığı o zavallı insanlar da kendilerini güvencede hissettikleri için değil  yılana sarılmaktan başka bir seçenekleri kalmadığı için UNRWA okullarına sığınıyorlar. 
 
Beyti Hanun’daki UNRWA okuluna yapılan saldırı çağdaş emperyalizmin kirli yüzünü ve savaşın sadece siyonist işgalciler tarafından değil mazlumlar karşısında ittifak kurmuş zulüm güçleri tarafından birlikte yürütüldüğünü çok açık bir şekilde gösterdi.
 

25 Temmuz 2014 Cuma

 

 

İSRAİL İÇİN

Trilyon dolarlık lobi işbaşında!

 

Trilyon dolarlık lobi işbaşında!25 Temmuz 2014

‘Siyasi yalnızlaşma’ derdine düşen İsrail, trilyonlarca dolara hükmeden lobisini devreye soktu. New York eski Belediye Başkanı Bloomberg lobiyi temsilen Tel Aviv'e çıkarma yaptı.

ABD’nin en zengin 10, dünyanın ise 13’üncü kişisi konumunda olan Bloomberg, nüfuzunu yüzlerce çocuğun ölümüne sebep olan İsrail’in ‘dünyada yalnızlaşmaması’ için kullanıyor. 12 yıl New York'ta Belediye Başkanlığı yapan Bloomberg, bu süre zarfında herkesin yediğine içtiğine karıştığı için 'Dadı' lakabını almıştı.
İsrail’in Gazze’yi kana bulayan saldırılarına dünyanın tepkisi cılız kalsa da ölü sayısı arttıkça ülke ve şirket bazında savaşı kınayan tepkiler yükselmeye başladı. Dünyada trilyonlarca dolara hükmeden İsrail lobisi ise ‘tepkilere tepkili’. İsrail lobisinin önde gelen isimlerinden, uzun süre New York Belediye Başkanlığı yapan Michael Bloomberg, Amerika’nın İsrail uçuşlarını kaldırmasını protesto etmek için derhal Tel Aviv’e uçtu.. Bloomberg’ü uçaktan iner inmez İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu karşıladı.  
B

UNUN ADI 'EKONOMİK BOYKOT'
Tel Aviv’de,  ABD dahil önde gelen havayolu şirketlerinin Tel Aviv uçuşlarını askıya almasına tepki gösteren hatta televizyona verdiği demeçte CNN muhabiriyle ufak bir tartışma da yaşayan Bloomberg, “Eğer burada kendinizi güvenli hissetmiyorsanız, nerede güvenli hissedeceksiniz” diye çıkışta bulundu. Bloomberg, buraya uçuşları durdurmanın İsrail'e zarar verirken, Hamas'ı ödüllendirdiğini savundu ve ABD'nin kararını 'aşırı tepki' olarak niteledi. Bu arada yine lobinin önde gelen isimlerinden Senatör Ted Cruz ise ABD Başkanı Barack Obama'yı, İsrail'e 'ekonomik boykot' uygulamak için, federal bir kurum olan Federal Havacılık İdaresi'ni kullanmakla suçladı.


BLOOMBERG KONUŞTU, UÇUŞ BAŞLADI
Başta Bloomberg olmak üzere İsrail lobisinin bu ortamda savaşı desteklemek pahasına İsrail’e arka çıkması, ülkenin siyasi arenada İsrail’in yalnızlaşmasından çekindikleri anlamına geliyor. Dünya çapında 32 havayolunun İsrail uçuşlarını durdurması ve pek çok ülkede İsrail ürünlerine boykot kampanyalarının başlanması ‘siyasi yalnızlaşmaya’ giden yol olarak nitelenirken, trilyon dolarlara hükmeden İsrail lobisi de nüfuzunu, ülkenin yalnız kalmasını engellemek için kullanıyor.


'Güvenli' demesi yetti 
'DÜNYAYI İsrail lobisi yönetiyor' tarzındaki şehir efsaneleri bir yana, lobinin ülkeler üzerindeki etkisinin gücünü anlamak için ABD’nin Bloomberg’in ‘Tel Aviv güvenli’ açıklamasının ardından, uçuşlara tekrar başladığını hatırlatmakta fayda var.

NEW YORKLULARIN 'DADISI' TEL AViV'DE ŞOV YAPIYOR
OBAMA BiLE BÖYLE KARŞILAMA GÖRMEDİ

İsrail Havayolları'na ait bir uçakla Ben Gurion Havalimanı'na inen Bloomberg'i burada İsrail Başbakanı Beyamin Netanyahu karşıladı.
T
urizme faturası 700 milyon Dolar
HER ne kadar dünyanın dev ekonomileri ve global piyasalar İsrail'in Gazze katliamına sessiz kalsa da, dünyada bireysel boykotlar kitlesel hale dönüşerek hızla büyüyor. Bu da İsrail ekonomisi üzerinde etkisini göstermeye başladı. İsrail Tur Operatörleri Birliği, yaz sezonunda turizm gelirlerinin yüzde 30 ila 40 arasında düşerek ülkeyi 700 milyon dolar zarara uğratacağı tahmininde bulundu. Aralarında Türk Hava Yolları'nın da (THY) olduğu birçok havayolu şirketinin de İsrail seferlerini iptal etmesi üzerine turizm sektörüne bir darbe daha geldi. Şimdiye kadar İsrail’e yapılan 80 sefer iptal edildi.

TURİST % 35 AZALACAK
Konuyla ilgili açıklama yapan İsrail Otelciler Derneği de, bu yıl otellerde doluluk oranının yüzde 30'da kaldığını, önceki yıllarda bu oranın yüzde 80’leri bulduğunu duyurdu. Yabancı ziyaretçilerin özellikle de Yahudi hacı adaylarının azalması turizm piyasasında ciddi bir düşüşe neden oluyor. İsrail Otelciler Derneği, ülkeye yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 35 daha az turist geleceği tahmininde bulunurken, İsrail Havayolu şirketi El Al’ın gelirinin ise 50 milyon dolar gerileyeceği öngörülüyor.

ABD'den israil'e 114 milyar $ hibe
ABD, İsrail’in yalnız en büyük dış ticaret ortağı değil, aynı zamanda en büyük ekonomik destekçisi konumunda. Amerikan hükümeti her yıl düzenli olarak İsrail’e karşılıksız yardımda bulunuyor. 1949'dan bugüne kadar Amerika’nın İsrail’e verdiği hibe miktarı 114 milyar dolara ulaşmış durumda.

Aralarında kimler yok ki...
DÜNYA çapında pek çok teknoloji, kozmetik, gıda, emlak, film yapım şirketinin sahibi İsrailli.  Calvin Klein’dan Ralph Lauren’e moda sektöründe İsrail hakimiyeti var demek mümkün. Aynı durum film yapım şirketleri için de geçerli. İşte dünya çapında etkin olan, markaları Türkiye’de de iyi tanınan isimlerin bir kısmı… Max Factor, Estée Lauder, Kenneth Cole, Calvin Klein, Ralph Lauren, Donna Karan, Michael Kors, Steve Madden, Levi Strauss, Ivanka Trump, Michael Dell, Harry Cohn (Columbia Pictures kurucusu), William Fox, (Fox Film Corporation kurucusu), David Geffen (DreamWorks kurucusu), Carl Laemmle (Universal Pictures kurucusu), Steven Spielberg.
http://www.aksam.com.tr/ekonomi/trilyon-dolarlik-lobi-isbasinda/haber-327153/?utm_source=onerilen%20haber2&utm_medium=onerilen%20haber2&utm_campaign=onerilen%20haber2

24 Temmuz 2014 Perşembe

5 bin yahudi kökenli gönüllü işgal saldırısında!

 24 Temmuz 2014   
Gazze'deki operasyonlarda ABD doğumlu 2 İsraillinin ölümü İsrail'in yabancı askerlerini gündeme getirdi. 40 ülkeden 5 bin Yahudi kökenli, işgal saldırılarında gönüllü olarak yer alıyor.

Gazze'deki operasyonlarda ABD doğumlu 2 İsraillinin ölümü İsrail'in yabancı askerlerini gündeme getirdi. 40 ülkeden 5 bin Yahudi kökenli, işgal saldırılarında gönüllü olarak yer alıyor. Suriye'deki savaşa katılan ABD'lileri ve Avrupalıları 'cihatçı' olarak etiketleyen Batı'nın, İsrail'e ihraç ettiği askerler konusunda ise içi rahat!

Suriye'deki savaşta ABD ve Avrupa'dan giden savaşçıları manşetlerden indirmeyen Batı medyası, İsrail'in Filistin işgali için gönüllü olarak görev alan askerleri ise görmezden geliyor. İsrail'in Gazze'de ikinci haftayı geride bırakan soykırım girişimlerinde 650'den fazla kişi hayatını kaybetti. Binlerce kişi yaralandı, yüzlerce kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı. İsrail Gazze'yi silah sanayi ve kimyasal maddeler için deneysel bir laboratuar haline getirirken, bir yandan da Batı Şeria'da da izlenen ırkçı bir politika ile yüzlerce keyfi tutuklama yapıldı. Dahası bu savaş suçu, yıllardır Avrupa ve ABD'den İsrail'e gelen 'acemi' askerler tarafından doğrudan destekleniyor.

CİNAYETLERE ÖVGÜ

Columbia Üniversitesi'nden araştırmacı Hanine Hassan, El Cezire için kaleme aldığı yazısında Avrupa ve ABD doğumlu İsrail askerlerinin Filistin topraklarındaki işgale katılmasına dikkat çekti. İsrail saflarında silah tutan o askerlerden biri de Katie. Hollandalı. Kendi ülkesinde kalmak yerine İsrail ordusuna hizmet etmeyi seçti. Peki asıl soru, Hollanda hükümeti Katie ve onun gibi İsrail ordusunda görev alan yüzlerce Hollandalı genci, Suriye'ye gidenler gibi 'cihatçı' olarak etiketleyecek mi? Konuyla ilgili örnekler çok. 2013 yılı Kasım ayında 6 yıl boyunca İsrail ordusunda görev almış bir Ukraynalı, katıldığı bir televizyon programında, soğukkanlı bir şekilde Filistinli çocukları öldürdüğünü söylemişti.

LONDRA DESTEKLİYOR

Yaklaşık 100 İngiliz vatandaşı şu anda İsrail ordusuna hizmet veriyor. Bu önemli bir sayı. İngiliz annelerin, İsrail ordusunda görev yapan bir çocuğa sahip olmanın deneyimlerini paylaştıkları destek grupları bile var. İngiliz hükümeti de İsrail ordusuna hizmet etmek için çağrılan kişiler hakkında bilgiye sahip. Gazze'de devam eden işgalde İsrail'e açık destek veren ülkelerin başında ABD ile İngiltere'nin gelmesini de not etmek gerekiyor. İsrail'in 7 Temmuz'dan bu yana ölüm yağdırdığı Gazze Şeridi'ndeki işgal operasyonları sırasında ölen 30'dan fazla askerin içinde ABD doğumlu iki İsrailli de bulunuyordu. Max Steinberg ve Sean Carmeli. ABD Dışişleri Bakanlığı ölümlerini 20 Temmuz'da duyurdu.
Camileri, evleri ve hastaneleri bombalayan İsrail Gazze'de vurmadık yer bırakmıyor. İsrail ordusunun son hedefi bir mezarlıktı. Bombaların isabet ettiği mezar taşları paramparça oldu.

Beyin yıkama merkezi

Yaşları 13'ten başlayan Batılı gençleri hedef alan İsrail başlangıçta eğlence programı gibi görünen uygulamalarla çocukları savaşa hazırlıyor. 6 hafta kadar bir 'askeri' eğitim alan çocuklar siyonizm ve İsrail ordusu konularında eğitiliyor. Daha sonra bu çocuklar İsrail'in işgal savucunuluğunu yapmak üzere ülkelerine geri gönderiliyor. İsrail takviye programlarının birçok farklı boyutu ancak tek bir hedefi var: İsrail ordusunun ve destekçilerinin güçlendirilmesi.

Mermi yağmuru
İsrail'in Gazze operasyonları sırasında en kanlı katliamın yaşandığı Şecaiyye mahallesinde korku hakim. Bombardımanından kurtulanlar tanık oldukları vahşeti anlattı.

36 yaşındaki Mahmud el-Şeyh Halil, 'Kaçmaya çalıştık ancak bombalama biz nereye gidersek oraya yapılıyordu. Kadınlar ve çocuklar paramparça olmuştu' dedi. Bazı tanıklar ise, kurbanların hedef olmamak için salladıkları beyaz kıyafetlerin bile parçalandığını ve kana bulandığını söyledi.

EŞİ GÖRÜLMEDİK ZULÜM

Çocukları ile birlikte kaçmayı başaran anne İman Mansur, 'Kaçmak için hiçbir yer güvenli değildi. Evimizi terk etmeye mecbur kaldık çünkü bombalar yağmur gibi yağıyordu' ifadelerini kullandı. Şifa Hastanesi'nde tedavi gören Ümmü Vail Mansur da, '1967 savaşını ve ondan sonraki tüm İsrail savaşlarını yaşadım. Ancak bu savaş tarifsiz. Sabra ve Şatilla katliamlarından daha zalim' diye konuştu.

O isimler Güvercin Kayalıkları'nda


Lübnan'da toplanan bir grup gösterici, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını protesto etti. Göstericiler pankartlara, İsrail saldırılarında hayatını kaybeden 600'den fazla Filistinlinin isimlerini yazarak, Beyrut'ta Akdeniz sahillerinde yer alan Güvercin Kayalıkları'na astı.

Ben de Gazze'de olsam roket atardım

İngiltere'de koalisyon hükümetinin küçük ortağı Liberal Demokrat Partisi'nin milletvekili David Ward, Twitter'dan, İsrail'in Gazze işgaline karşı attığı mesajlar nedeniyle eleştirilirken, partisi, Ward'in görüşlerini disiplin konusu olarak ele alacağını duyurdu. Ward, Twitter hesabından attığı mesajında, 'Büyük soru şu, eğer Gazze'de yaşasaydım roket atar mıydım? Büyük ihtimalle evet' ifadelerini kullandı. Ward'ın partiden uzaklaştırılmasını talep eden Twitter kullanıcıları, Liberal Demokrat Parti'nin Genel Başkanı Nick Clegg'e çağrıda bulundu. Dün yeni bir tweet daha yazan Ward ise, 'Ben bir Filistinliyim. Batı hangi tarafta olduğuna dair kararını vermeli' dedi.

Katılan Müslüman olunca iş başka

2014 yılı Nisan ayında, İngiliz parlamentosu 246 sayfalık bir raporda terörle mücadele konusunda Suriye, Somali ve Afganistan'da savaşan İngiliz Müslümanlar üzerinde durmuştu. Raporun hiçbir yerinde İsrail ordusunda hizmet edip ülkelerine dönen İngiliz vatandaşlarının tehlikesinden bahsedilmiyordu. Aynı zamanda başka bir ülkenin işgal ordusuna hizmet vermenin suç sayıldığından ve yasaları ihlal ettiğinden de söz edilmiyordu.

Savaş suçunda ittifak

Batılı istihbarat servisleri İsrail ordusuna katılmaya karar veren vatandaşlarını ve ortak oldukları Filistin işgalinde işledikleri savaş suçunu görmezden geliyor. Görünüşe göre İsrail ve Batılı müttefiklerin gözünde Yahudi köklere sahip olmak, Filistin topraklarının yasadışı işgalini savunmak için yeterli bir gerekçe. Avrupalı liderler başka ülkelerde yer alan savaşçıların ülkelerine dönmesini engellemek gibi bir çaba içinde de değiller.

Binlerce gönüllü gidiyor

Asker gücü takviyesi İsrail devletinin kurulmasıyla sona ermedi, hala devam ediyor. 40'tan fazla ülkeden binlerce gönüllü İsrail ordusunun tüm dallarında hizmet vermek için İsrail'e geliyor.Online Mahal takviye programı görünüşte İsrail'i korumayı ve İsrail ordusu ile gönüllüler arasındaki bağı güçlendirmeyi amaçlıyor. İsrailli olmayan Yahudiler 18 aylık bir turdan sonra ordunun saflarına katılabiliyorlar.

Maddi destek


Yurt dışından gelerek görev yaklaşık 5 bin Yahudi, 'yalnız asker' (lone soldier) ünvanını taşıyor. Geçtiğimiz Mayıs ayında Tel Aviv 'yalnız asker' merkezi, Amsterdam Sar-El şubesine bağlı olan bir Hollandalı'nın sağladığı maddi destek sayesinde açıldı. 16 yaşından büyük herkes burada gönüllü olarak çalışabiliyor. Bu gruplar 10'dan fazla ülkede temsil ediliyor ve her yıl bu gruplara yüzlerce gönüllü katılıyor.

http://www.timeturk.com/tr/2014/07/24/5-bin-yahudi-kokenli-gonullu-isgal-saldirisinda.html#.U9HIZJXlrDc

İsrail ordusuna yardım yapana vergi indirimi

 24 Temmuz 2014    
tsidkat-eliaou.org isimli ve merkezi Kudüs'te bulunan sivil toplum kuruluşu aracılığı ile Fransa'dan İsrail ordusu için yapılan yardımlara Fransa yüzde 66 vergi indirimi uyguluyor.
 
Sosyal medyada ortaya çıkan skandal afiş, Fransa'dan İsrail ordusuna yapılan maddi yardımlar için verdiği makbuz karşılığında, Fransız maliyesinin, yardımı yapan kişi ya da kuruluşun gelir vergisinde, yapılan yardımın yüzde altmış altılık bölümünün gelir vergisi miktarından düşürüldüğünü bildiriyor.

Bir sivil toplum kuruluşunun bu tür vergi indirimi imkanlarından faydalanabilmesi için "toplum yararına çalışan sivil toplum kuruluşu" olarak devlet tarafından onaylanması gerekiyor.

Afişe sosyal Medya'dan tepki veren Fransızlar, nasıl olupta İsrail ordusuna yardım toplayan bir sivil toplum kuruluşunun "toplum yararına çalışan sivil toplum kuruluşu" olarak Fransa devleti tarafından onaylandığını soruyorlar.

   http://www.timeturk.com/tr/2014/07/24/israil-ordusuna-yardim-yapana-vergi-indirimi.html#.U9HHkZXlrDc

Polislere neden o gece operasyon yapıldı? İşte nedeni...

 25 Temmuz 2014    
Paralel yapı uzantılarının özellikle İslam'ın bazı mezhepleriyle ibadethanelere yönelik eylemlerle infial yaratma çabası içinde olduğunu saptayan polis, operasyonu daha erkene aldı

Sabah'ta yer alan habere göre; Paralel yapının emniyet ayağına yapılan operasyondan dehşet senaryosu çıktı. Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi beklenen provokasyonlar, operasyonun planlanandan daha önce yapılmasına neden oldu. Devlet içinde oluştuğu belirtilen paralel yapılanmaya ilişkin çalışmalar, güvenlik birimleri tarafından uzun süredir devam ettiriliyordu. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın çalışma ofisinin dinlenmesine kadar uzanan faaliyetler üzerine başlatılan incelemede, "ne modern ne de klasik: tamamen postmodern" olarak tanımlanan bir örgüte ulaşıldı. Bu örgütün en temel özelliği ise "bürokraside yoğun şekilde kadrolaşma" olarak tespit edildi. Ön planda samimi ve inançlı insanlara yer veren örgütün, çekirdek yapısının ise dış bağlantılı olduğu kaydedildi. Güvenlik birimleri, bazı faaliyetleri deşifre olan paralel yapının, seçim öncesinde toplumda infiale neden olacak, toplumu dehşete düşürecek eylem hazırlığında olduğunu belirledi. Paralel yapının polis ve jandarmadaki uzantıları kanalıyla toplumu rahatsız edecek, cumhurbaşkanlığı öncesinde siyasi iktidarı zor duruma düşürecek, adayların güvenilirliğini sarsacak eylemler planladığı tespit edildi. Bunun üzerine paralel yapılanmaya ilişkin operasyon öne çekildi.

MARAŞ VE Şİİ CAMİLERİ HEDEF MİYDİ? Güvenlik güçlerinin elde ettiği bilgiler, özellikle bazı mezhep gruplarının hedefte olduğunu gösterdi. İslamiyet'in çeşitli yorumlarına bağlı mezhep mensupları, bunların ibadethaneleri gibi toplumun daha hassas olduğu gruplara yönelik eylemler yapılabileceği, bunun sonrasında oluşacak toplumsal tepkinin ise ülkeyi istikrarsızlaştırmak ve kaosa sürüklemek için kullanılabileceği ifade edildi. Bu amaçla yapılmaya çalışılan bazı küçük eylemler ise hedefine ulaşamadı. Ortaya çıkan gelişmeler, akıllara son dönemde Kahramanmaraş ve İstanbul'da yaşanan bazı olayları da getirdi. Kahramanmaraş'ta geçtiğimiz günlerde sosyal medya üzerinden örgütlenen bazı gruplar, Kent Meydanı'nda toplanmış, İl Emniyet Müdürü Ümit Yaşar'ın ikna etmesi üzerine dağılmıştı. Ulu Cami önünde tekrar toplanan grup, bu defa da Suriyelilerin kaldığı çadırkente yürümek isteyerek polisle çatışırken, Suriyelilere ait araçlara zarar verip, Suriye plakalı bir araçta bulunanları linç etmeye çalışmıştı. İstanbul Esenyurt'ta ise Caferi Camisi kundaklandı. Camiyi kundaklayanlar bulundu ancak daha geri planda bir yapılanma olup olmadığı konusunda araştırma sürüyor. Başbakan Tayyip Erdoğan da, Kahramanmaraş'ta yaşanan olaylara sert tepki göstermiş ve arkasında farklı yapılanmalar olabileceğini ima etmişti. Bu olayların da paralel yapılanma ile bağlantısı olup olmadığı araştırılıyor.

http://www.timeturk.com/tr/2014/07/25/polislere-neden-o-gece-operasyon-yapildi-iste-nedeni.html#.U9HE_5XlrDc

Halklar Filistin hükümetler İsrail'in yanında

 23 Temmuz 2014   
İsrail'de hakim politika, komşuları güçlü olmazsa İsrail'in daha güvenli durumda olacağı fikrine dayanıyor. Komşuların bölünmediğinde ise, Mısır örneğindeki gibi, yeni hükümetlerle ittifak kurarak kendini çok daha iyi hissediyor.
 
Filistin-İsrail ekseninde yaşanan ve işgal-direniş-operasyon döngüsü içinde büyük bir insanlık trajedisine sahne olan bu gelişmeleri, Filistin Sorunu'ndaki tutumu ve çabalarıyla bilinen Prof. Dr. Richard Falk AL JAZEERA'ye konuştu.

Dünyanın önemli uluslararası hukuk uzmanlarından biri olan Falk, ilerlemiş yaşına rağmen Princeton Üniversitesi'ndeki derslerine devam ediyor. 2008-2014 yıllarında Birleşmiş Milletler (BM) Filistin İnsan Hakları Raportörü olarak görev yapan Amerikalı akademisyen, Filistin Sorunu da dahil olmak üzere, uluslararası politikanın çetrefilli meselelerine dair çok sayıda makele ve kitaba imza attı.

Falk'un Predatory Globalization: A Critique (Yırtıcı Küreselleşme: Bir Eleştiri, Küre Yayınları, 2000) ve The Declining World Order: America's Imperial Geopolitics (Dünya Düzeni Nereye? Amerikan Emperyal Jeolitikası, Metis Yayınları, 2005) başlıklı kitapları Türkçeye çevrildi. 






"İsrail hiç baskı hissetmiyor"

Filistin ve İsrail'de yaşanan son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce mevcut şiddet daha da ileri gidebilir mi?
Korkarım gidebilir. Çünkü çatışmada yeni bir aşamayı temsil ediyor. Filistinliler son yıllarda hedefleri doğrultusunda 'yumuşak güç' diplomasisine giderek daha fazla bel bağlamıştı. İsrail de bunu fırsat bilip yerleşimleri genişletti ve Filistinlilerin sürdürülebilir, bağımsız bir devlete sahip olma şansını zayıflattı. Bu da Filistin tarafında ümitsizlik yarattı. Kaldı ki Filistinliler, silahlı mücadele yaklaşımını yeniden canlandırmak istemiyorlardı.

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Ağustos 2013'te yeniden başlayan Filistin-İsrail barış görüşmelerini bir sonuca bağlamak için çok uğraştı ama görüşmeler Mayıs ayında çöktü. Müzakereler sürseydi, sizce bu noktaya gelinir miydi?

Kerry'nin diplomasisinde bir mantık hatası vardı. İsrail yönetimi, bu çatışmada adil bir uzlaşma noktasına varılması konusunda hiç baskı hissetmedi.

Filistinli liderler cephesinde durum nasıldı?


Tüm Filistinli liderler, İsrail'in bölgedeki varlığını normalleştirecek ve Yeşil Hat yani 1967 sınırları çerçevesinde bir Filistin devleti fikrine dayalı 2002 Arap Girişimi'ni kabul ettiklerini, gerek gizli gerek halka açık görüşmelerde çeşitli defalarca ortaya koydular. Filistin Yönetimi de 1967'de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından yapılan öneriye yakın diyebileceğimiz bu girişimi kabul ettiğini gösterdi.

"İsrail barışa hazır değil"


O zaman müzakereler neden devam etmedi? Sorun neydi?

İsrail, o tür bir barışı kabul etmeye hazır değil. Bizim Batı Şeria, İsraillilerin Judea ve Samara dedikleri bölgenin tamamı veya büyük bölümü, Siyonist hareket açısından, İsrail topraklarına katılması mukadderat alanlar olarak görülüyor.

Dünya üzerinde yaşayan halkların çoğunun kendilerine ait idealist vizyonları olsa da tüm devletler gerçekçi bir çerçevede hareket etmeye çalışıyor. İsrail halkının sorunu ne? Neden İsrail normal bir ulus devlet gibi davranmaya yanaşmıyor?
Tabii neyin "normal" olduğu bir yorum meselesi…

"ABD'nin koşulsuz desteğinden güç alıyor"

O zaman şöyle sorayım: İsrailliler niçin yasadışı hareket etme hakkına sahip olduklarını düşünüyorlar? Ne isterlerse yapabilirlermiş ve hiçbir devlet yada kurum buna aldırmaz ya da durdurmak için bir şey yapmaz/yapamaz gibi bir eğilimleri var.
İsrail, ABD'den gördüğü koşulsuz destekten ilave güç alıyor. Bu destek olmasaydı, böyle davranamazlardı diye düşünüyorum. Ayrıca İsrail en başından itibaren normal bir devlet değildi. İngiliz sömürge otoritesi tarafından yaratıldı, BM tarafından desteklendi ve Filistin topraklarının tamamında nüfusun çoğunluğunu teşkil eden Filistin halkına dayatıldı. Dolayısıyla en başından beri bölgede yaşayan insanların yerlerinden edilmesi söz konusu.

Siyonist vizyona göre bir 'Yahudi vatanı' tanımı var. Bununla kastedilen BM tarafından verilen topraklar mı, yoksa kutsal kitapta yani Tevrat'ta İsrailoğulları'na vaat edilen topraklar mı? İsrail'in neresi olduğunu nasıl tanımlıyorsunuz? Sınır yok; daha doğrusu uluslararası kabul görmüş sınırlar yok. Dolayısıyla İsrail de gerçekçi bir tavırla uluslararası toplumun ya da 1948 mütarekesinin getirdiği yahut 1967'de çizilen sınırlar yerine, daha uygun sınırlar oluşturma gücünü kendisinde buluyor ve bu tavrı sürdürüyor.
İsrail halkının mantığını irdelemeye çalışıyorum. Böyle bir çatışma ortamında yaşamak zor değil mi? Kendilerini hiçbir zaman güvende hissedemiyorlar. Sadece İsrail içinde değil, ülke dışında da sürekli sorunlarla karşı karşıya kalabiliyorlar.
Ama röportajın en başında söylediklerinizi hatırlayın. Son iki yıldır Filistinliler üzerindeki denetimi ve İsrail devletinin varlığını tehdit eden ciddi bir şey olmadı. Son dönemde İsrailliler, üç gencin öldürüldüğü şu son olay gibi bir şey yaşanmadığı müddetçe, artık Filistin Sorunu'nu düşünmüyorlar. Kendilerini güvende hissediyorlar.

Özellikle de İsrail işgali altındaki topraklar ile Batı Şeria'yı ayıran duvarın inşa edilmesinden sonra mı?

Duvar bir etken. Gerçi insanlar duvarın pek bir şey değiştirmediğini de anlamış durumda. Zira Filistinliler istedikten sonra sınırı aşmanın başka yollarını da buluyorlar. Burada bir güvenlik meselesinden ziyade toprakların zorla alıkonulması söz konusu. Bunu anlamak lazım. Fakat insanların tam olarak anlamadığı bir şey var: İsrail tarafı, güç kullanarak barışı sağladığını ve huzurlu hissetmek için barış anlaşmasına ihtiyaç duymadığı görüşünde.

"Batı Şeria, Tel Aviv'e Tayland'dan daha uzak"

Yani İsrailliler, statükonun kendileri için iyi bir seçenek olduğunu mu düşünüyorlar?


Çoğunluğu öyle. Başka türlü düşünenler de var tabii. Tel Aviv'de şöyle diyorlar: "Batı Şeria, Tel Aviv'e Tayland'dan daha uzak". Yani işgal altındaki topraklarda neler olup bittiğine dair gerçek anlamda bir kaygı yok. Ve bu tutum, aşırı sağ Netanyahu yönetimine, yerleşimleri genişletmek ve Doğu Kudüs'teki Yahudi nüfusunu arttırmak için büyük bir siyasi alan sağlıyor. Gazze, kriz anlarında saldırılabilecek bir tür rehin toplum olmanın dışında, pek bir şey ifade etmiyor.

"Kaotik ortamlar İsrail'in işine geliyor"

Irak'ta IŞİD adında yeni bir örgüt var ve bir İslam devleti kurmak iddiasında. Örgüt, Irak'taki ilerlemesini sürdürüyor ve ülkenin birçok bölgesi şu an onun elinde. Diğer yandan, Suriye'de ne zaman biteceği bilinmeyen bir iç savaş var. Suriye'deki iç savaş Lübnan'ı da olumsuz etkiliyor. Sizce Lübnan, Suriye ve Irak'taki bu kaos ortamı, Filistin mücadelesini ve İsrail-Filistin çatışmasını etkiler mi?

Etkileyeceği kesin. Sizin de dediğiniz gibi, kaotik ve öngörülemez bir ortamdayız. Kimse bu güçlerin ne yönde gelişeceğini tam olarak bilmiyor. IŞİD'in yükselişini kimse tahmin edemedi. 2011'deki Arap Baharı gibi, tamamen sürpriz oldu. Bölgede neler olup bittiğini kimse tam anlamıyla bilmiyor. Bir gecede kimsenin tahmin edemeyeceği şeyler olabilir. Anladığım kadarıyla IŞİD'in önceliklerinden biri de, Kudüs'ü kurtarıp İslam devleti kapsamında ilan ettikleri hilafetin merkezi yapmak.
Bu pek gerçekçi görünmüyor.

Gerçekçi değil, ama İsrail'in bakış açısına göre, bölgeyi kontrolden çıkarabilecek ve kimi noktalarda İsrail açısından son derece tehlikeli olabilecek gelişmelerin yaşanması yeni bir baskı oluşturuyor. Dolayısıyla Filistinliler tehdit oluşturmasa da, bölgedeki kaos bir tehdit teşkil edebiliyor. Ayrıca yaygın kanıya göre, mevcut kaos koşulları İsrail'in de işine geliyor, çünkü etrafındaki komşularını güçsüz bırakıyor.

Bu gerçekten de mantıklı bir argüman mı? Kimi analistler, İsrail'in çevresindeki kaos ortamının ülke açısından güvenli olmadığını öne sürüyor.

İki yönde de mantık yürütebilirsiniz, fakat görünen o ki, İsrail'deki hakim politika, komşuları güçlü olmayınca İsrail'in daha iyi durumda olacağı fikrine dayanıyor. Komşuların bölünmediği takdirde ise, tıpkı Mısır örneğindeki gibi, yeni hükümetleriyle ittifak kurabilirse, kendini çok daha iyi hissediyor.

Ama Ürdün bir istisna galiba. İsrail, Ürdün'ün düştüğünü görmek istemez herhalde.

Hayır, istemez. Özellikle Ürdün'deki nüfusun çoğunluğu Filistinli olduğu için. Fakat İsrail hiçbir komşusuna güvenmiyor.

"Halklar Filistin'i hükümetler İsrail'i destekliyor"


İsrail müttefiklerine güvenmiyor mu?

İsrail, halklarla değil hükümetlerle ittifak kuruyor. Ortadoğu'daki halkların tamamı Filistin yanlısı ve İsrail aleyhtarı. İsrailliler de bu gerçeğin farkındalar. Asıl olan, hükümetlerin neye inandığı değil, toplumun neye inandığıdır. İsrail, bu anlamda bölgede kendini güvende hissetmiyor.

"3. İntifada için koşullar var"

Bölgedeki tüm bu mücadelelerin Filistin halkını Üçüncü İntifada'ya itebileceğinden bahsediliyor. Zira sizin de dediğiniz gibi insanlar tamamen umutsuz, bitap ve çaresiz.

Filistin toplumunda ne olacağına dair kesin bir iddiada bulunamayız. Dediğim gibi, Birinci ve İkinci İntifada sürpriz olmuştu. Her ikisi de öngörülemedi, özellikle de 1987'deki Birinci İntifada. Tamamen spontane bir halk hareketi olarak gelişti. Şu anda Üçüncü İntifada için koşulların var olduğu kesin. Üçüncü İntifada'nın başlaması halinde İsrail'in mevcut yönetimi, son derece acımasızca ve şiddetle yanıt verir. Bunun da hem Filistinliler hem de muhtemelen uluslararası platformlarda İsrailliler açısından maliyeti ağır olur, son derece kanlı bir süreç yaşanır. Nitekim dünya genelinde İsrail'e baskı yapılması yönünde giderek büyüyen bir dayanışma hareketinden bahsedebiliriz.

Filistinlilerin zincirlerinden başka kaybedecek neleri var? Dolayısıyla yine savaşabilirler.

Hayatlarını kaybedebilirler. Silahları yok, dolayısıyla doğrudan mücadele anlamında tamamen savunmasızlar. İsrail, Filistinlileri sindirirken dilediği kadar şiddet kullanabilir. Son derece savunmasız durumdalar. Gazze, tamamen savunmasız.

Evet. Gazze halkının yüzde 80'i yoksulluk içinde yaşıyor. O zaman Hamas ve Filistin Yönetimi arasında kurulan Ulusal Birlik Hükümeti'nin geleceğini bu açıdan ele alalım. Sizce mevcut hükümet, bu çatışma altında ayakta kalıp Filistin halkını yönetme konusunda başarılı olabilir mi?

Şiddetin bu kadar tırmanmasının bir yönü de şu ki, İsrail hükümeti, Filistinliler arasındaki uzlaşma ve birlik hamlesini bozmak istiyor. Bunun için Gazze ve Hamas'a saldırıyor.

İsrail, ABD'yi bile Filistin Ulusal Birlik Hükümeti'ni reddetmediği için eleştirmişti.

Bunun önemli bir gelişme olduğunu düşünüyorum. İsrail baskısı altında başarılı olabilecek mi ve iki güç, gelecekte beraber çalışabilecek mi, bunu şimdiden anlamak zor. Hamas ve Filistin Yönetimi, yani Fetih, şimdiye kadar etkili bir şekilde işbirliği yapma kapasitesine sahip olduklarını gösteremedi. Dolayısıyla bu süreç, mevcut koşullarda birliğin sürüp sürmeyeceğine dair bir sınav olacak. Sınavı geçerlerse bu durum, Filistin mücadelesine büyük fayda sağlayacağı için İsrail tarafından siyasi bir tehdit olarak görülüyor ki, bu da Yahudi gençlerin kaçırılmasına niçin bu kadar aşırı tepki verdiklerini kısmen açıklıyor.

Gazze, Hamas'ın kontrolünde. Batı Şeria'da ise Fetih hükümeti veya diğer adıyla Filistin Yönetimi var. İsrail, Gazze'yi yıllardır abluka altında tutuyor. Filistin-Mısır sınırındaki tüneller kapatılıyor ve İsrail, 7 Temmuz'da başlattığı operasyonda Gazze'deki bütün Hamas mensuplarını hedef alıyor. Sizce Hamas nasıl bir yol izleyecek?

İleride ne olacağını tahmin etmenin son derece zor olduğu bir durumla yüz yüzeyiz. Hamas, 2006'dan beri Gazze'yi yönetiyor. Ama Gazze halkının durumu hiç iyiye gitmediği gibi pek çok açıdan da kötüleşti. Dolayısıyla bu durumdan da yönetici otorite sorumlu tutuluyor. Elbette Hamas, yönetim konusunda hatalar yaptı. Mesela bazı uygulamaları, daha az dindar insanlarda rahatsızlık uyandırdı; kadınlarla ilgili çok katı bazı politikaları da eleştirildi. Lakin Hamas, Batı Şeria'da muhalefet konumunda. Filistin Yönetimi'nin yozlaşmış uygulamaları ve liderlik konusundaki başarısızlığı, alternatifi olan Hamas'ın daha iyi bir seçenek gibi görünmesini sağladı. Yani bazı açılardan bakıldığında, iktidarda değilken daha popüler oluyorsunuz. Bir de hem Gazze hem de Batı Şeria'da durum çok kötü.

Filistin için bir çıkış yolu görüyor musunuz?

Geleceği bu yönden görebilecek kadar zeki değilim.

"IŞİD Arap hükümetlerinden daha büyük tehdit"

Soruyu değiştirelim: Bu şartlarda Filistinliler ne yapabilirler?
Gerek uluslararası alanda gerekse bölgede durumun değiştiğini dikkate almak gerekiyor. Ortadoğu'daki ortam, potansiyel olarak Filistinliler için aslında faydalı. Bölgede İsrail'e çok büyük zarar verebilecek yeni türde silahlar var. IŞİD gibi gruplar, füzeleri ve diğer silahları ele geçirip Arap hükümetlerinin yapamadığı şekilde İsrail'i tehdit edebilir. Bu işin bir yönü.

İkincisi, Avrupa ve hatta ABD'de İsrail'e yönelik diplomatik ve siyasi desteği zayıflatan, küresel bir dayanışma hareketi büyüyor. Bu konuda nasıl gelişmeler yaşanacağını bilemiyoruz. Benzeri bir dayanışma, 1980'lerin sonu ve 1990'ların başında Güney Afrika'daki apartheid rejimine karşı son derece etkili olmuştu. İsrail konusunda da işe yarar mı, bunu söylemek için henüz çok erken. Ama Filistinliler için şu anda en büyük umut, bölgesel gelişmeler ve küresel dayanışma hareketinin birleşimi. Son derece önemli gelişmeler de olmadı değil. İngiltere'nin önde gelen işçi sendikası, kısa bir süre önce İsrail ürünlerine yönelik boykotu desteklediklerini açıkladı. Avrupa ve ABD'de pek çok boykot gerçekleşti.

Tüm bu analizlerinizin ardından size provokatif bir soru yöneltmek istiyorum: Sizce Filistin mücadelesi, yenilginin kaçınılmaz olduğu bir savaş mı?


1980'lerdeki İrlanda Sorunu, 1980'lerin sonu ve 1990'ların başındaki Güney Afrika Sorunu gibi benzer çatışmalara baktığımızda, bunlar için de ufukta pozitif bir sonuç görünmüyordu.

Umuyorum ki, tarihsel ve bölgesel durumdaki bu belirsizlikler, Filistinlilerin lehine gelişir. 2011 Arap Baharı sonrasında öyle de görünüyordu. Zira bu bölgede daha demokratik bir hükümet yönünde atılacak her adım, Filistinlilerin işine yarar. Çünkü insanlar Filistin mücadelesini onaylıyorlar. Halkın sesi, hükümetin sesi haline gelirse, denge İsrail'den ziyade Filistin lehine olacaktır.

Yani Ortadoğu'da demokratikleşme, Filistinliler için kilit önem taşıyor diyorsunuz.

Evet, önemli iki unsurdan biri bu. Diğeri de küresel dayanışma hareketi ve bu hareketin, İsrail üzerinde sembolik ve maddi anlamda ne kadar gerçek bir baskı yaratabileceği. Tekrar söylüyorum, bu baskı, bir politika değişikliği yaratmadığı takdirde, İsrail baskı altında olduğunu kabul etmeyecek. Dayanışma baskı yaratamazsa, muhalefeti cesaretlendirmekten öteye gitmez.
"İsrail'e karşı küresel dayanışma etkili olabilir"

İsrail çok güçlü ve ABD tarafından daima desteklenen bir devlet de olsa, kamuoyu baskısının İsrail'in bazı politikalarının değişmesinde çok önemli bir rol oynadığını söylüyorsunuz.

Evet. Artık Avrupa'da pek çok insan ve hükümet, İsrail'in çok ileri gittiğini düşünüyor. Belli bir noktaya kadar İsrail'i desteklediler, ama artık uluslararası hukuk vasıtasıyla Avrupalı şirketlere ve bankalara "Yerleşimlerle iş yapmayın, çünkü uluslararası hukuka aykırı." mesajı veriliyor. Yani Avrupa'da hem yukarıdan hem de aşağıdan yükselen bir hareket var. Küresel bir dayanışma hareketi var. Bunun yanında, hükümet çevrelerinde birçok önemli kriz konusunda görüş değişimi yaşandığı da görülüyor.

Ebru Afat / AL Jazeera
 

23 Temmuz 2014 Çarşamba

Papa'dan İsrail işgalindeki topraklara ziyaret
Katoliklerin ruhani lideri, kritik Ortadoğu ziyaretinin finalini tam da kendisinden beklenen şekilde insanlığın baş belası Siyonizmi kutsayarak noktaladı
27 Mayıs 2014
Papa’nın, ziyaretinin son gününde İsrail’in baskıları sonucu, “Filistin terörizm kurbanları anıtı” adını taktıkları mekanı ziyaret etmesi ülkeyi sevince boğdu…

Papa’nın burada üzüntüden gözyaşı döktüğü sırada , İsrailliler sevinç gözyaşlarına hâkim olamıyordu… Ve Siyonist ağızlardan, “Bu topraklardaki köklerimizin varlığı teyit edildi” nidaları dökülüyordu..

“Papa üzüntüden, İsrail sevinçten gözyaşı döktü” Papa Franciscus, dün “Ortadoğu turu”nun amacını açık edecek ve İsrail hükümetinin de büyük önem verdiği ziyaretleri gerçekleştirdi. Dünyanın baş belası Siyonizm’in kurucusu Theodor Herzl’nin mezarını ve “Yad Vaşem” soykırım müzesini ziyaret eden Papa Franciscus’un burada “gözyaşı dökmesi” İsrail tarafından “sevinç gözyaşları”yla karşılandı. Papa Franciscus, Başbakan Netanyahu’nun talebi üzerine, “Filistin terörizminin kurbanları” adını taktıkları anıtı da ziyaret etmesi ülkede sevinçle karşılandı. Soykırım anıtına çelenk bırakan Franciscus, soykırımdan kurtulan 6 kişiyle tokalaşıp ellerini öptü.

Siyonistlerde Sevinç çığlıkları: “Köklerimizi sağlamlaştırdı” İsrail Kanal 1 televizyonu, Franciscus’un bu kritik ziyaretleriyle Yahudi İsrail Devleti tarihini tanıdığını gösterdiğini, bu ziyaret “Daha önce benzeri görülmemiş önemli bir duruş ve İsrail Devleti’nin bu topraklardaki köklerinin varlığını teyit” şeklinde değerlendirildi. İsrail Başbakanlık sözcüsü Ofer Gendelman ise sosyal paylaşım sitesi Twitter üzerinde yaptığı açıklamada, “Papa Franciscus, Başbakan Netanyahu’nun talebi üzerine, Filistin terörizminin kurbanlarını anmak için anıtı ziyaret etti” ifadelerini kullandı. Gendelman, Netanya’nun Papa Franciscus’a anıtı ziyaret ederek talebini yerine getirmesinden dolayı teşekkürlerini sunduğunu belirtti.

Küfür tek millettir! Siyonist İsrail, emperyalist Avrupa ve ABD’nin sonsuz desteğini arkasına alarak Filistin’de ve Ortadoğu ülkelerinde yıllardır Müslümanları öldürürken Kudüs’te bir araya gelen Papa Franciscus ve Fener Rum Patriği I. Bartholomeos bölgedeki Hıristiyanların durumundan ‘derin endişe’ duyduklarını belirttiler. Papa, sözde barışçıl tavrının ardında İsrail’in insan hakları ihlallerine göz yummaya devam edecekleri mesajını verdi.

Papa Franciscus, Mescid-i Aksa avlusunda yer alan Kubbet-üs Sahra’yı ziyaret etti. Doğu Kudüs’e ulaşır ulaşmaz Mescid-i Aksa’nın avlusunda yer alan Kubbet-üs Sahra’yı ziyaret eden Papa Franciscus, burada Kral Abdullah’ın yardımcısı Prens Gazi bin Muhammed, Filistin Müftüsü Şeyh Muhammed Hüseyin ve önde gelen Filistinliler tarafından karşılandı. Papa bu ziyaretin ardından Burak Duvarı’nı ziyaret etti. Papa Franciscus, Mescid-i Aksa’nın avlusunda yer alan Kubbet-üs Sahra’yı ziyaretinin ardından, Mescid-i Aksa avlusunun batısına bitişik olan Burak Duvarı’nı ziyaret etti. Papa Franciscus, Yahudi ulusal hareketi ve Siyonizm’in kurucusu Theodor Herzl’nin mezarını ve “Yad Vaşem” soykırım müzesini de ziyaret etti. İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ve Başbakan Binyamin Netanyahu tarafından karşılanan Papa Franciscus, Kudüs’teki Herzl dağında Siyonizm’in kurucusu Theodor Herzl’in mezarına çelenk bıraktı. Papa ayrıca II. Dünya savaşı sırasında soykırımda hayatını kaybeden Yahudilerin anısına kurulan Herzl dağındaki “Yad Vaşem” soykırım müzesini ziyaret etti.

Papa Franciscus, Patrik I. Bartholomeos ile Kudüs’teki Papalık Elçiliği’nde (Vatikan’ın Kudüs’teki temsilciliği) bir araya geldi. İkili, yaptıkları görüşmenin ardından ortak yazılı açıklama yayımladı. Papa Franciscus ve Patrik I. Bartholomeos’un, Ortadoğu’daki Hristiyanların durumundan derin endişe duyduklarını vurguladıkları açıklamada, “Barışın elde edilmesi için gereken tek aracın silah değil affetme, uzlaşı ve diyalog olduğuna kanaat getirdik. Tüm Hristiyanları, Müslümanlar, Yahudiler ve diğer dini inançlara sahip kişilerle diyaloğu güçlendirmeye çağırıyoruz” ifadelerine yer verdi.

Papa Franciscus, sözde barışçıl tavrının ardında İsrail’in insan hakları ihlallerine göz yummaya devam edecekleri mesajını verdi. Filistin topraklarını işgal ederek yasadışı bir işgal birliği kurarak adına İsrail devleti diyen Siyonistlerin de Filistinliler gibi ‘var olma’ hakkına sahip olduğunu belirtirken, Papa aslında Hıristiyan dünyasının bakış açısını gözler önüne serdi. Papa, “İsrail’in var olma ve uluslararası olarak sınırlarının tanınma hakkı olduğu gibi Filistin halkının da tanınmış ve özgürce yaşayacağı bir vatana sahip olma hakkı var” dedi.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’i, Vatikan’da birlikte barış için dua etmeye çağıran Papa Franciscus, Filistin ve İsrail’in liderlerini iki devletli çözüm için uzlaşı ve diyaloğu esas almaya davet etti.

(Milligazete)






































http://www.yeniakit.com.tr/foto-galeri/papadan-israil-isgalindeki-topraklara-ziyaret-400-1



Gazze'den Sıcak Gelişme! İsrail'in Gazze Saldırısında Son Durum!

Gazze'den Sıcak Gelişme! İsrail'in Gazze Saldırısında Son Durum! En son alınan bilgilere göre İsrail Başbakanı Benyamin Netenyahu'dan alınan talimata göre İsrail, Gazze'ye kara harekatı başlamıştı. İsrail ve Gazze'deki son çatışma sonucunda İsrail kara harekatını geri çekmişti. Peki şuan da Gazze ve İsrail'de son durumlar nelerdir? Gazze'de can kaybında son durum nedir? Gazze'de neler oluyor? Gazze'deki ölü sayısında son durum? İşte detaylar...
Gazze'den Sıcak Gelişme! İsrail'in Gazze Saldırısında Son Durum!
20 Temmuz 2014
Gazze'den Sıcak Gelişme! İsrail'in Gazze Saldırısında Son Durum! En son alınan bilgilere göre İsrail Başbakanı Benyamin Netenyahu'dan alınan talimata göre İsrail, Gazze'ye kara harekatı başlamıştı. İsrail ve Gazze'deki son çatışma sonucunda İsrail kara harekatını geri çekmişti. Peki şuan da Gazze ve İsrail'de son durumlar nelerdir? Gazze'de can kaybında son durum nedir? Gazze'de neler oluyor? Gazze'deki ölü sayısında son durum? İşte detaylar...

Edinilen son bilgilere göre dün akşam İsrail'in Kara harekatını başlatmasından itibaren 30 Filistinli daha hayatını kaybetti. Gazze'de Ölü sayısı 274'e kadar çıktı. İsrail hükumeti üstüne üstlük Kara Harekatını genişleteceği hakkında tehditler savurdu.

İsrail askerlerinin Hamas savaşçılarının kullandığı tünelleri de hedef aldığı aktarılırken, İsrail 18 bin yedek askeri daha göreve çağırdı. İsrail ordusundaki asker sayısı 65 bine yükselirken, Netanyahu hükümeti Gazze'ye kara harekatının genişleyebileceğinin sinyallerini verdi.
Netanyahu, harekatın 'zaman odaklı değil, hedef odaklı' olduğunu açıkladı.

Kara harekatı başlayalı 30 kişi öldü

Kara harekatının başladığı gece yarısından beri İsrail ateşinde ölenlerin sayısı 30’a yükseldi. Ölenler arasında 3 çocuk ile 5 aylık bir bebek de bulunuyor. 11 günlük İsrail saldırılarında Gazze’de ölenlerin sayısı 274 oldu.

8 Temmuz’dan beri İsrail tarafındaysa 1 sivil ve 1 asker öldü.

Obama'dan İsrail'e destek

Ölenlerin çoğu sivil olsa da İsrail Batı'dan destek görüyor. ABD Başkanı Barack Obama, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yla konuştuğunu belirtip, İsrail’in ‘kendini savunma hakkı’nı destekledilerinin altını çizdi. Dışişleri Bakanı John Kerry’yi de bölgeye göndereceklerini ekledi.

Gazze'deki bir BM yetkilisi İsrail’in kara harekatıyla birlikte binlerce Gazzelinin batı yönüne kaçtığını belirtirken, “İnsanlar doğudan kaçıyor. Sınırdan uzak durmaya çalışıyor. Yaklaşık 30 bin kişi Gazze’deki 27 BM okuluna sığındı” dedi.

Cuma öğleden sonra Gazze ile Han Yunus arasındaki anayol da boşaldı. Sadece sivillerle dolu bir minübüsün bu yoldan geçtiği görüldü.

İsrail askerlerinin tampon bölgede beklediğini, İsrail’in hava saldırıları ve top mermileriyle Gazzeli sivilleri ‘terörize ettiği’ belirtildi.

Cuma namazında aynı hutbeyi okuyan Gazze’deki 1400 imam “Sabırlı ve güçlü olun. Zafer yakın” mesajı verdiler.

Dünya Gıda Programı da Gazze’de yiyecek içecek sıkıntısının ‘had sahfada’ olduğuna dikkat çekerken, İsrail saldırılarının başladığı 8 Temmuz’dan beri evlerinden kaçan 20 bin kişiye acil ihtiyaç kumanyaları dağıttığını açıkladı. Dünya Gıda Programı Sözcüsü Elisabeth Byrs, Cenevre’de yaptığı açıklamada İsrail’in kara harekatıyla birlikte Gazze’de gıda ihtiyacının ‘aşırı derecede’ arttığını vurguladı.

Gazze'de elektrik yok

Gazze’de elektrik sıkıntısı da büyüyor. İsrail’den Gazze’ye elektrik taşıyan kabloların yüzde 70’i zarar gördü. Gazze Elektrik İdaresi’nden Fethi Şeyh Halil, durumu “Normalde 120 megawatt elektrik alıyorduk. Şu an sıfır. İsrail’den elektrik hatlarını tamir etmelerini istedik. Ama çok tehlikeli olduğunu söyleyip yapmadılar. Gazze’de şu an elektrik yok” sözleriyle anlattı.

Gazze'nin 3 farklı bölgesine girmeye çalışan İsrail özel kuvvetlerinin, Hamas'ın İzzeddin el-Kassam Tugayları ve Filistinli gruplar ile girdikleri şiddetli çatışma sonucu geri çekildikleri bildirildi.

İsrail geri adım attı

Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları'ndan yapılan yazılı açıklamada, Kassam mücahitlerinin, Refah'ın doğusundaki Hasinat bölgesine sızmaya çalışan İsrail özel güçlerine karşı yüz yüze çatıştıkları ve mücahitlerin büyük zayiat verdirmesi üzerine geri çekilmenin sağlandığı belirtildi.

Açıklamada ayrıca, "Gazze'nin kuzeyinde bulunan Beyt Hanun beldesindeki ziraat okulu yakınına sızmaya çalışan İsrail özel kuvvetleriyle şiddetli çatışmaya girerek geri çekilmelerini sağladık" ifadesi kullanıldı.

KARA HAREKATI VE TELSİZ KONUŞMALARI

Bu arada, Gazze'nin güneyindeki Han Yunus'a sızmaya çalışan İsrail özel kuvvetlerinin de çatışmalar sonucu geri çekilmek zorunda kaldığı kaydedildi. Görgü tanıkları da Han Yunus'un doğusuna sızmaya çalışan İsrail özel kuvvetlerinin, çatışmaların ardından geri çekilmek zorunda kaldığını dile getirdi.

Gazze'ye havadan ve denizden de saldırılar düzenlenirken, Hamas harekâtı "aptalca" olarak niteledi.İsrail Sözcüsü Peter Lerner, yerel saatle gece 10'da binlerce İsrail askerinin tanklar ve buldozerler eşliğinde Gazze'ye girdiğini açıkladı. Ateşkes yalanlandı, İsrail saldırılara başladı Hamas ve İsrail beş saatlik 'insani ateşkeste' anlaştı Orta Doğu Filistin basını, İsrail askerlerinin Gazze'ye denizden de çıkarma yaptığını bildirdi.

İsrail Başbakanı Netanyahu'nun ofisinden yapılan açıklamada kara harekâtının amacının, Gazze ile İsrail ve Mısır arasındaki yeraltı tünellerini yıkmak ve Hamas'ın "terör altyapısına" büyük bir darbe indirilmek olduğu belirtildi.İsrail ordusu gece boyunca yapılan saldırılarda 11 Filistinli'nin hayatını kaybettiğini açıklarken, Fransız AFP haber ajansına konuşan Filistinli kaynaklar ölü sayısını 17 olarak bildirdi. Fransız AFP ajansına konuşan Gazzeli sağlık görevlileri, İsrail tank ateşinde 5 aylık bir bebeğin de hayatını kaybettiğini söyledi.
İsrail'in Haaretz gazetesi ise Gazze'deki Vefa Hastanesi'nin vurulması sonucu da yaralananlar olduğunu bildirdi. İsrail ordusu, harekâtta bir İsrail askerinin de öldüğünü açıkladı.

İsrail hükümeti, 18 bin yedek askerin daha göreve çağrılmasını onayladı. Bununla birlikte 8 Temmuz'dan bu yana İsrail ordusuna çağrılan yedek asker sayısı 65 bine çıktı.
"Operasyonun genişletilebileceğini" söyleyen İsrail Ordu Sözcüsü Moti Almoz, Gazzelilere operasyonun sürdüğü bölgeleri terketmeleri uyarısında bulundu. Reuters haber ajansına konuşan Hamas Sözcüsü Sami Ebu Zuhri, kara harekâtının İsrail için "korkunç sonuçları" olacağını söyledi. Filistin yönetimi lideri Mahmud Abbas da İsrail'i kara operasyonunu durdurmaya çağırdı. Gün içinde ise İsrail ve Hamas'ın kalıcı bir ateşkese yakın oldukları yönünde haberler gelmişti. Daha önce taraflar beş saat geçici bir ateşkese uymuş, İsrail'in daha sonra Gazze'de bir eve düzenlediği hava saldırısında üç Filistinli çocuk hayatını kaybetmişti. İsrail ise ateşkes sırasında Gazze'den üç roket atıldığını, hava saldırısını ateşkesin sona ermesinden sonra düzenlediğini iddia etmişti. Gazze Sağlık Bakanlığı, İsrail'in 8 Temmuz'dan bu yana süren saldırılarında 247 Filistinlinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Ölenlerin dörtte üçünden fazlası sivil.

Hamas'ın roket saldırılarında ise bir İsrailli hayatını kaybetmişti.

Birleşmiş Milletler'in (BM) verilerine göre İsrail'in Gazze'deki saldırıları sonucu en az 1370 ev yıkıldı, 18 binden fazla kişi evsiz kaldı. BM, Gazze'de hayatını kaybedenlerin çoğunun sivilller olduğunu açıklamıştı.
İsrail 9 yıl önce tek taraflı olarak, 1967'de işgal ettiği Gazze Şeridi'nden çekilmişti.Binyamin Netanyahu ise o dönem bu karara karşı çıkmıştı. Uluslararası toplumdan operasyona tepki İsrail'in 2005'te çekildiği Gazze'deki kara harekâtına, uluslararası toplumdan da tepkiler geliyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon, "İsrail'i sivil ölümlerinin durması için daha çok çaba göstermeye çağırıyorum. Askeri operasyon bu çatışmaya çözüm getirmez" dedi.

Mısır Dışişleri Bakanı İsrail'in Gazze'deki operasyonunu "genişletmesini" kınayarak, tarafları Mısır'ın hafta başında önermiş olduğu ateşkesi kabul etmeye çağırdı. Ancak Mısır'dan Hamas'a da eleştiri geldi. AFP'nin MENA haber ajansına dayandırdığı habere göre Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri, "Hamas Mısır'ın ateşkes önerisini kabul etseydi, en az 40 Filistinlinin hayatını kurtarırdı" dedi.
Samih Şükri Hamas'ı, Mısır'ın bölgedeki yapıcı rolüne darbe indirmek için "Katar ve Türkiye ile birlikte komplo kurmakla" suçladı. Türkiye BM'yi olağanüstü toplantıya çağıracak Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutuğlu ise İsrail'in Gazze'ye yaptığı kara harekâtını Twitter hesabından yaptığı açıklamalarla kınadı. Davutoğlu "İsrail'in hava saldırılarıyla işlediği insanlık dışı cinayetlerin ardından şimdi de Gazze'ye kara harekatı başlatmış olmasını lanetliyoruz... Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin olağanüstü açık katılımlı toplanması için girişim başlatıyoruz" ifadesini kullandı. "Operasyonun son derece endişe verici olduğunu" söyleyen Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius da, İsrail hükümetine itidal çağrısı yaptı.
http://haber.stargazete.com/dunya/gazzeden-sicak-gelisme-israilin-gazze-saldirisinda-son-durum/haber-914851
İŞGALCİ İsrail'den şoke eden savunma

Gazze'de 8 Temmuz'da başlayan İsrail saldırılarında 650'den fazla Filistinli hayatını kaybetti. Ölenlerin neredeyse tamamı sivillerden oluşuyor.
İsrail'den şoke eden savunma
23 Temmuz 2014
İsrail, hava ve karadan düzenlediği bombardımanlarda sivil bölgeleri hedef alarak 170'den fazla çocuğu öldürdü. 
 
İSRAİL KENDİNİ SAVUNUYORMUŞ!
 
İsrailli siyasi liderler açıklamalarında Hamas tarafından kuşatma altında olduklarını söyleyerek, saldırıları Gazze'den fırlatılan roketler karşılığında İsrail'in kendini savunma hakkı olarak değerlendiriyor.
 
Hedef hastane, okul ve camiler
 
Hastane, okul, cami ve evleri ayrım gözetmeksizin hedef alan İsrail Savunma Kuvvetleri, İsrail'e füze saldırısında bulunan Hamas üyelerinin bu binalarda saklandığını iddia ediyor.
 
İsrail ordusu bu tezini sosyal medyaya da bir grafikle duyurdu.
Hamas'ın İsrail'e 2 bin 160 roket fırlattığını belirtilen grafikte Hamaslıların kamu binalarına saklandığı için buraların hedef alındığı iddia ediliyor.
 
Al Jazeera
Netanyahu, Ban Ki-mun'u Gazze'ye sokmadı


BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'un, Gazze'ye gitme isteği Netanyahu tarafından kabul edilmedi.
Netanyahu, Ban Ki-mun'u Gazze'ye sokmadı
23 Temmuz 2014
BM Genel Sekreteri Ban ve Filistin Başbakanı Rami el-Hamdallah BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, Ramallah'ta.
 
Filistin Başbakanı Rami el-Hamdallah'la ortak basın toplantısı düzenleyen Ban, acilen Gazze'de ateşkes sağlanması ve İsrail'e füze atılmaması çağrısında bulundu.
 
Öte yandan, Hamas'ın Resmi Sözcüsü Sami Ebu Zuhri, Hamas'ın teklifi üzerine Gazze Şeridi'ni ziyaret etmeyi kabul eden BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'un bu isteğinin, İsrail Başbakanı Binyamin Netenyahu tarafından reddedildiğini bildirdi.
 
BM Genel Sekreteri, Ramallah'ta Katar'da Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'la yoğun görüşmeler yürüttüklerini ifade eden Ban, "İsrail Başbakanı Binyamin Netenyahu, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Katar yetkilileriyle de görüşeceğiz. Şiddet döneminin sona ermesinin ve Filistin halkının da diğer halklar gibi yaşamasının vakti geldi. Ateşkes yapılması sonrasında sorunun kökenine inilmesi gerekiyor. Filistin halkı siyasi ve ekonomik istikrar içinde yaşamalı, ulaşım ve seyahatlara izin verilmeli" diye konuştu.
 
Ban, "Gazze'de öldürülen çocukları görmek kalbimi kanatıyor. Durum tahmin edilenden daha kötü. Ramallah'tan BM Güvenlik Konseyi'ne durumu bildirdim. Filistin'in BM Daimi Temsilcisi Riyad Mansur da tanık olduğu etkili bir olayı anlattı. Ölenlerin isimlerini tek tek okudu. Öldürülen masumlar için hüzün duydum" ifadesini kullandı.
 
YERLEŞİMCİLERİN ŞİDDETİ 
 
Milli mutabakat hükümetindeki bakanları sorumluluk almaya çağıran Ban, "Az önce Gazze'deki bakanları dinledim. Buradaki durum zor. Bu şartlarda hükümet çalışmalarını sürdüren Başbakan Hamdallah'ı tebrik ediyorum" diye konuştu. Yerleşim birimi inşasına değinen Ban, "Yerleşimcilerin şiddeti, endişe kaynağımızdır. Yerleşim birimi inşası, siyasi çözüm gerçekleştirmemizi zorlaştırıyor. Yerleşim birimleri, uluslararası kanunlara aykırıdır" dedi.
 
HAMDALLAH KONUŞTU 
 
Öte yandan Filistin Başbakanı Hamdallah, "İşgalci İsrail hükümeti, Gazze'ye düşmanca saldırılarına devam ediyor. Halkımızın özgürce ve onurlu bir şekilde yaşamaya, kendi geleceğini inşa etmeye hakkı var. Ancak işgalci İsrail, bize karşı tehditlerine devam ediyor" yorumunda bulundu.
 
İsrail'in Filistinlileri öldürdüğünü, gözaltına aldığını, tutukladığını, Filistin topraklarında askeri kontrol noktaları kurduğunu dile getiren Hamdallah, Filistin halkının himaye edilmesini talep etti. Hamdallah, İsrail'in savaş suçlarını soruşturmak üzere uluslararası bir kurul oluşturulmasını, suçlularının uluslararası adalete sevk edilmesini istedi.
 
Görevini yerine getirme konusunda uluslararası çevrelerce Filistin hükümetine destek olunmasını talep eden Hamdallah, Gazze'de İsrail'in saldırılarında zarar görenlere yardım edilmesi çağrısında bulundu
 
SON GELİŞMELER 
 
— Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları'ndan yapılan açıklamada, İsrail ordusuna ait bir F16 savaş uçağının, Gazze semalarında bir hedefe saldırı girişimi sırasında roketle vurulduğu iddia edildi.
 
Açıklamada ayrıca İsrail'in Gazze'ye saldırı başlattığı 7 Temmuz'dan bu yana bu ülkeye ait 3 insansız hava aracının da vurulduğu iddia edildi.
 
— İsrail'in, Gazze Şeridi'ndeki Refah kentinde yer alan Ulusal İslam Bankası'nı vurduğu bildirildi. Hastane kaynaklarından alınan bilgiye göre, bombalamada ölen ya da yaralanan olmadı.
 
— İsrail ordusuna ait insansız hava uçakları, 12 Temmuz'da Gazze'ye saldırılar sırasında Han Yunus ve Gazze'deki Ulusal İslam Bankası'nı vurmuştu.
 
— İsrail savaş uçaklarının Gazze'nin kuzeyinde yer alan Cebaliye beldesindeki mezarlığı hedef aldığı bildirildi.
 
— İsrail ordusu, Gazze'ye başlattığı operasyonda şimdiye kadar İslami Direniş Hareketi'ne (Hamas) ait bin 800 noktanın vurulduğunu bildirdi. 
 
— Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Ramallah'ta Filistinli liderlerle yaptığı toplantının ardından düzenlediği basın toplantısında, Filistinlilere birlik ve beraberlik çağrısında bulunarak, "Düşmanın temel hedefi, Filistin davasını yıkmak ve uzlaşıyı sonlandırmaktır. Ancak, işlenen suçlar, hesapsız kalmayacaktır" dedi.
 
Abbas, "Zaman, herkesin sesini yükselterek, yıkım mekanizmasının yüzüne gerçeği söyleme zamanıdır. Bu yıkım mekanizması, insan hukukuna dair tüm kanunları ihlal ediyor. Biz onun sahip olduğu yıkıcı güce sahip değiliz. Ancak daha güçlüsüne, hak ve adalete sahibiz. Hak sahipleri, kuvvetle yok edilemez" diye konuştu.
 
İsrail aleyhinde twit atan David Ward'a özür dilettiler

İngiliz Milletvekili Ward, Filistin'i destekleyen Twitter mesajlarının yanlış anlaşılmaya sebep olduğu gerekçesiyle özür diledi
İsrail aleyhinde twit atan David Ward'a özür dilettiler
23 Temmuz 2014
AA
İngiltere'de koalisyon hükümetinin küçük ortağı Liberal Demokrat Partisi Milletvekili David Ward, sosyal paylaşım sitesi Twitter'dan, İsrail'in Gazze'ye saldırılarına karşı attığı mesajların yanlış anlaşılmaya sebep vermesinden dolayı özür diledi.
İngiltere'nin Bradford East bölgesi milletvekili olan Ward, dün Twitter hesabından attığı mesajında, "Büyük soru şu: Eğer Gazze'de yaşasaydım roket atar mıydım? Büyük ihtimalle evet" ifadesini kullanmış ve bu nedenle eleştirilmişti.
Liberal Demokrat Partiden bugün Ward'ın ağır eleştiriye maruz kalan görüşlerine ilişkin yapılan açıklamada milletvekilinin özür dilediği belirtildi.
Aynı açıklamada Ward'ın şu ifadelerine yer verildi:
"Hem İsrail hem de Gazze, her iki taraftaki şiddeti tamamen kınıyorum. Görüşlerim, İsrail'e yönelik roketlerin atılmasını desteklemiyordu. Eğer bunun tersi bir izlenim bıraktıysam özür dilerim. Bu çatışmada ateşkes elzem."
Liberal Demokrat Partiden daha önce yapılan açıklamada Ward'ın görüşlerinin disiplin konusu olarak ele alınacağı ifade edilmiş, İngiliz milletvekilinin özrü sonrasında yapılan açıklamada da partinin zaman içerisinde bu durumun disiplin suçu teşkil edip etmeyeceğine karar vereceği kaydedildi.
Ward, dün attığı Twitter mesajıyla görüş ayrılıklarına neden olmuş, bazı sosyal medya kullanıcıları 61 yaşındaki milletvekilinin partiden uzaklaştırılması için Genel Başkan Nick Clegg'e çağrıda bulunurken, bazıları da Ward'ın mesajını "kepazelik" ve "şiddete teşvik" olarak değerlendirmişti.
İsrail-Filistin krizine yönelik bu sabah attığı Twitter mesajında Ward, Almanca "Ben bir Filistinliyim" yazarken, mesajına İngilizce "Batı hangi tarafta olduğuna dair kararını vermeli" ifadesiyle devam etmişti.
Liberal Demokrat Parti Milletvekili Ward, Temmuz 2013'te yine İsrail'e yönelik görüşleri ve kullandığı dil nedeniyle partisinden üç aylığına uzaklaştırılmıştı. Ward, İsrail'i "ayrımcılık yapan devlet" olarak tanımlamıştı.
 
 
İsrailli haham Dov Lior'dan kan donduran Filistin çağrısı

İsrail'in Gazze katliamı sürerken Haham Dov Lior, tüm Filistinlilern öldürülmesini istedi.
İsrailli haham Dov Lior'dan kan donduran Filistin çağrısı
23 Temmuz 2014
İsrail'in Gazze'de düzenlendiği saldırılarda 650'den fazla kişi yaşamını yitirirken, İsrailli bir hahamın söyledikleri dünyanın kanını dondurdu. Haham Dov Lior, İsrail ordusundan Filistinlilerin tamamını öldürerek Gazze'nin yeryüzünden silinmesini istedi. İşte o kan donduran çağrı;

Batı Şeria'da 'Kiryat Arba' isimli Yahudi yerleşkesinde yaşayan İsrailli Haham Dov Lior, yaptığı ırkçı açıklamalarla tepki çekiyor.

"TEVRAT BİZE BUNU EMREDİYOR"

Lior, İsrail ordusuna verdiği mesajında 'Keşke tüm Filistinlileri öldürseler. Gazze'yi tamamıyla yok etseler.' İfadelerini kullandı. Acımasız İsrail ordusunun yaptığı katliamlara ve akıttığı kana doymayan Lior, Tevrat'taki 'savaş' kavramına dikkat çekerek, 'Tevrat bize, savaşlarda nasıl muamele edeceğimizi öğretiyor' diyerek yaptığı ırkçı açıklamaları tevrata isnad etti.

"HER BİR GAZZELİ DÜŞMANIMIZDIR"

Lior, İsrail haber portallarına verdiği röportajda, Kassam Tugayları'nın Gazze halkı içinden çıktığını hatırlatarak, 'Bu askerler Gazze halkının içinden çıkmışsa bütün Gazze bizim için düşmandır. Her birisini öldürmeliyiz, Kassam ile savaş halinde olduğumuz için Gazze halkının elektriğini kesmek, onlara her türlü zulüm ve baskı uygulamak mübahtır, onlar bunu hakediyor' şeklinde konuştu.

"KASSAM BİZE ÇEKTİRECEK"

Lior, insanlık dışı sözlerine devam ederek, 'İsrail Savunma Bakanı, orduya emretmeli. Gazze'nin yerle bir edilmesi şart. Çünkü eğer bu halk yok edilmezse ordumuzun Kassam konusundaki şikayetleri bitmeyecek.' dedi.      
Türkiye-İsrail ilişkilerinde yalanlar ve gerçekler...


Gazze katliamı başladıktan sonra paralel örgütün Türkiye-İsrail ilişkilerine yönelik yaptığı yalan haberler hız kesmeden devam ediyor.
Türkiye-İsrail ilişkilerinde yalanlar ve gerçekler...
23 Temmuz 2014
Gazze katliamı başladıktan sonra paralel örgütün Türkiye-İsrail ilişkilerine yönelik yaptığı yalan haberler hız kesmeden devam ediyor. 
İşte Türkiye-İsrail ilişkilerinde yalanlar ve gerçekler...
Türkiye İsrail’e askeri jet yakıtı sağlıyor mu?
Hayır. Türkiye’nin İsrail’le bir enerji ya da savunma anlaşması yok. Sadece sivil havacılık anlaşması çerçevesinde Türk ve İsrail yolcu uçakları karşılıklı olarak havalimanlarında ‘yakıt ikmali’ yapabiliyor. Bunu, ‘Türkiye, Filistinlileri vuran İsrail jetlerine yakıt satıyor’ diye sunmak açık bir çarpıtma.
Türkiye, Kuzey Irak petrolünü İsrail’e satıyor mu?
Hayır. Enerji ve petrol alanlarında Türkiye ve İsrail arasında herhangi bir anlaşma yok. Kısıtlı miktardaki Irak petrolü Türkiye üzerinden uluslararası piyasaya sunuluyor. Petrolün kime satıldığına Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi karar veriyor.
İsrail’le dış ticaretin artması çelişki değil mi?
Hayır. Türkiye, dış ticarette bir atılım içindedir ve Türkiye’deki özel şirketlerin İsrail’deki şirketlerle ticareti de artmıştır. Ancak bu artışta devletin resmi anlaşmalar yoluyla herhangi bir katkısı yoktur. Bu ticaretin bir kısmının, İsrail ambargosu nedeniyle Filistin’e doğrudan gönderilemeyen malların İsrail üzerinden gönderilmesi ve bunun ‘İsrail ile ticaret’ olarak göründüğü de dikkate alınmalıdır.
Kürecik radar üssünden elde edilen istihbarat İsrail’le paylaşılıyor mu?
Hayır. NATO füze savunma sistemi ve bunun bir unsuru olan Kürecik’teki radarın NATO üyesi olmayan bir ülkeye koruma sağlaması veya bilgi aktarması mümkün değildir. Bunu, Şubat 2012’de Türkiye’ye gelen NATO Genel Sekreteri de açıklamıştır.
Türkiye İsrail’le diplomatik ilişkilerini üst düzeyde devam ettiriyor mu?
Hayır. Türkiye 2010’daki Mavi Marmara yardım gemisine saldırı ve 10 vatandaşımızın katledilmesi üzerine İsrail’le diplomatik ilişkilerini askıya aldı. İsrail’in özür dilemesiyle normalleşme yoluna giren ilişkiler, son Gazze saldırısıyla yeniden durdu.
Türkiye, İsrail’in Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ‘Batı Grubu’ üyeliğine onay verdi mi?
Hayır. İsrail 1957’den bu yana UAEA üyesidir ve halen herhangi bir coğrafi grup içerisinde yer almıyor. İsrail ‘Batı Avrupa Grubu’na girmek için destek istemiş, ancak reddedilmiştir. Konu Ekim 2014’e ertelenmiştir.
Türkiye, İsrail’in OECD üyeliğini teşvik etmiş ve onaylamış mıdır?
Hayır. İsrail’in üyeliği, 31 Mayıs 2010 Mavi Marmara saldırısından önce, 10 Mayıs 2010’da “Türkiye’nin İsrail’den beklenti ve talepleri kayda geçirilmek suretiyle” gerçekleşmiştir.
Türkiye’nin ateşkesi engellediği doğru mudur?
Hayır. Aksine, İsrail’in saldırılarının sona erdirilmesi ve taraflar arasında sürdürülebilir bir ateşkesin tesisi için yoğun bir temas trafiği yürütüyor. Başbakan Erdoğan, Filistin liderleri Mahmud Abbas ve Halit Meşal’le sürekli temas halinde. Ayrıca, BM Genel Sekreteri, İran Cumhurbaşkanı, Fransa Cumhurbaşkanı ve Katar Emiri ile görüştü. TBMM Başkanı ve Dışişleri Bakanı da muhataplarıyla sürekli temasta.
Türkiye Gazze için çok konuşuyor, ancak yardım etmiyor mu?
Hayır. Aksine, bir yandan ateşkes için çabalarken, diğer yandan da acil insani yardım için AFAD, TİKA ve Türk Kızılayı çalışmalarını sürdürüyor. Ayrıca Filistin için yardım kampanyası başlatıldı.
Erdoğan’ın Yahudi kuruluşların verdiği ödülleri iade etmemesi tutarsızlık mıdır?
Hayır. Bu ödüllerden biri, 2. Dünya Savaşı’nda Hitler’in soykırımından Yahudileri kurtaran kahraman Türk diplomatların anısına 2005’te verildi. Diğer ödül ise, İstanbul’da iki sinagoga yapılan terör saldırılarından 2 ay sonra Ocak 2004’te ‘demokratik değerlere bağlılık ve teröre karşı cesur mücadele’ nedeniyle verildi. İki ödül de, önemli iki olay üzerine tevdi edilmiş, gerekçesiz veya kişisel değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne ilişkindir. Türkiye, İslamofobi gibi Antisemitizm’i de ırkçılık olarak görüyor ve teröre karşı mücadele konusunda pozisyonunu koruyor. Bu nedenle de, İsrail’in devlet terörüne karşı çıkıyor.
Türkiye’nin İsrail’e tepkisi Musevi vatandaşlarımızı da kapsıyor mu?
Hayır. Türkiye’nin tepkisi İsrail devletinin politikalarınadır.
2009’da okullara İsrail mallarının boykot edilmemesi talimatı verilmiş miydi?
Hayır. Boykot kampanyalarının sivil zeminde kalması ve uluslararası sermayeye karşı bağnaz bir karşıtlığa dönüşmemesi halinde, sivil duyarlılık göstergesi olarak kabul edilir. Bahsedilen genelgede, boykot çağrıları bağlamında, “ekonomimize katkı sağlayan firmaların kasıtlı bir biçimde İsrail’le ilişkilendirilmesi, kamuoyu hassasiyetinin istismar edilmesi, haksız rekabet oluşturulması ve okulların buna alet edilmesine” karşı uyarı vardır.
Türkiye vetoyu kaldırarak, İsrail’e NATO tatbikatlarına katılma kapısını açtı mı?
Hayır. NATO, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da istikrara katkı amacıyla 1994 yılında Akdeniz Diyaloğu’nu kurdu. İsrail bu çerçevede 1995 tatbikatına Fas, Cezayir, Mısır, Ürdün, Tunus ve Moritanya ile birlikte katıldı. Türkiye, Mavi Marmara’dan sonra NATO’nun Akdeniz Diyaloğu kapsamında İsrail’le askeri işbirliği yapmasına onay vermiyor.
TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİ
1949: Türkiye İsrail Devleti’ni tanıdı.
1950: Türkiye İsrail’de ‘elçilik’ açtı.
1956: Süveyş savaşı nedeniyle Türkiye temsilcisini maslahatgüzar seviyesine indirdi.
1963: Türkiye, temsilcisini yeniden ‘elçi’ seviyesine yükseltti.
1980: Türkiye, Ocak ayında temsilcisini ‘büyükelçilik’ seviyesine yükseltti.
1980: Türkiye, İsrail’in Doğu Kudüs’ü ilhak etmesi ve ‘ebedi başkent’ ilan etmesi üzerine 30 Kasım’da temsil seviyesini ‘ikinci katip’e indirdi.
1992: İsrail-Filistin arasındaki Oslo Barış Süreci ilişkileri yeniden normalleştirdi.
2002: İsrail’in Cenin mülteci kampında 1300 Filistinliyi katletmesi üzerine
merhum Başbakan Ecevit, ‘İsrail soykırım yapıyor’ açıklamasını yaptı.
2008: Türkiye, Suriye ile İsrail arasında arabuluculuk yaparken, İsrail’in Gazze’ye saldırması üzerine ilişkilerini askıya aldı.
2010: İsrail uluslararası insani yardım konvoyunu taşıyan Mavi Marmara gemisine baskın yaptı, Türkiye büyükelçisini çekti.
2013: İsrail, Türkiye’nin şartlarını kabul etti, özür diledi, tazminat ödemeyi ve Gazze’ye ablukayı kaldırmayı kabul etti. Normalleşme fırsatı doğdu.
8 Temmuz 2014: İsrail, Gazze’ye kanlı operasyon başlattı. Operasyon çocukları öldürmekle başladı. 23 Temmuz itibariyle 162’si çocuk, 78’i kadın olmak üzere 635 sivil hayatını kaybetti, 4 binden fazla sivil yaralandı. Normalleşme süreci askıya alındı.