HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

31 Mart 2014 Pazartesi

Muhtar bile olamadı

Rize'de Sandıktan Fethullah Gülen Çıktı!

Rize'nin Gülbahar Mahallesi'nde seçim günü Fetullah Gülen adına bastırılan muhtar adayı pusulalarının dağıtıldığı ortaya çıktı.
Rize'de Sandıktan Fethullah Gülen Çıktı!
31 Mart 2014
Gülbahar Mahallesi'nde Fetullah Gülen adına dağıtılan muhtar adayı pusulalarında azalar bölümünde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile Saadet Partisi Rize Belediye Başkan adayı Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu ve Rize'de Gülen Cemaati'ne yakın olduğu iddia edilen bazı isimlere yer verildi. Edinilen bilgilere göre sandık başına giden bazı seçmenler dağıtılan pusulaları zarfa koyarak sandığa attı. Yapılan sayımda Gülen'e 6 oy çıktı.
gulen1.jpg
http://www.habervaktim.com/haber/366416/rizede-sandiktan-fethullah-gulen-cikti.html
Dünya Basını Erdoğan'ın Zaferini İşte Böyle Gördü!
 
Dünya Basını Erdoğan'ın Zaferini İşte Böyle Gördü!31.03.2014
Türkiye'deki yerel seçimleri dünya basını da yakından takip etti. Ortak kanı, Başbakan Erdoğan'ın "Kesin, büyük ve kararlı bir zafer" kazandığı yönünde.


ABD basını, Türkiye'deki yerel seçimleri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'kesin zaferi' olarak yorumladı.

"Erdoğan yerel seçimlerde zaferini ilan etti" başlığı kullanılan CNN'in internet sitesinde, seçim sonrasında Başbakan Erdoğan'ın yaptığı konuşmaya yer verildi. Haberde, Erdoğan'ın seçim sonuçlarını "Türkiye'de demokrasinin zaferi" olarak ilan ettiği kaydedildi.

Başbakan Erdoğan'ın muhalefete sandıkta 'Osmanlı şamarı' atıldığını belirttiği ifade edilen haberde, Türkiye'de yerel seçimlerin Erdoğan'ın gücünün testi olarak görüldüğüne işaret edildi.

"Skandal ve şikayetlere rağmen" 
Washington Post'un haberinde "Türkiye Başbakanı'nın partisi yerel seçimlerde birinci parti oldu" başlığıyla, 'yolsuzluk skandalı ve şikayetlere rağmen', AK Parti'nin seçimleri 'rahat biçimde' kazandığı değerlendirmesinde bulunuldu.

Haberde, "Pazar gününün sonuçları, Başbakan Erdoğan'ın popülaritesinin skandaldan çok az etkilendiğini ve Erdoğan'ın öngörülebilir bir gelecek için iktidarda kalmasına zemin hazırladığını gösteriyor" ifadesi kullanıldı.

"Kesin bir zafer" 

AP'nin haberini kullanan ABC News'da Erdoğan'ın "kesin bir zafer" kazandığı belirtildi.

"Pek gedik açamadılar" 
Bloomberg'in haberinde de Başbakan Erdoğan'ın yerel seçimde zafer kazandığı ve 'hainlerin' peşinden gideceğini açıkladığı kaydedildi. Haberde, "Erdoğan'ın iktidarı sırasındaki en kötü siyasi kriz sırasında bile, muhalefet, 2002'de iktidara geldiğinden beri her seçimi kazanan AK Parti'nin egemenliğine pek gedik açamadı" yorumu yapıldı.

"Köşk için zemin hazırlandı" 

Wall Street Journal da Başbakan Erdoğan'ın iktidarının referandumu olarak görülen yerel seçimlerden AK Parti'nin 'kesin zaferle' çıktığına vurgu yaparak, bunun cumhurbaşkanlığına adaylık için Erdoğan'a 'zemin hazırladığına' işaret etti.

"Erdoğan açık ara kazandı" 
New York Times'ın haberinde de "Başbakan Erdoğan'ın, iktidarına meydan okuyan Gezi Parkı odaklı gelişmeler ve yolsuzluk soruşturmalarına rağmen yerel seçimleri kazandığı" belirtildi.

Haberde, "Seçmenler, Erdoğan'ın 11 yıllık iktidarına ilişkin bir referandum olarak görülen yerel seçimlerde, AK Parti'ye yeni bir sağlam zafer kazandırdı" değerlendirmesinde bulunuldu. Haberde, sonuçların Erdoğan'ı, cumhurbaşkanlığı için yarışarak veya dördüncü kez Başbakan olmak için partisinin kurallarını değiştirerek iktidardaki zamanını uzatmaya yönelik arayışlara girmeye cesaretlendirebileceği bildirildi.

"Oldukça büyük bir zafer" 

Los Angeles Times'ın haberinde de "Yolsuzluk skandalına rağmen Başbakan Erdoğan'ın partisinin yerel seçimleri açık ara kazandığı" belirtildi. Haberde, AK Parti'nin seçimlerde 'oldukça büyük bir zafer kazandığı' vurgulandı.

"Kararlı bir zafer" 
Time dergisinin haberinde de yerel seçimlerde AK Parti'nin 'kararlı bir zafer' kazandığı ifade edilerek, bu sonuçların Başbakan Erdoğan'ın son zamanlarda karşı karşıya kaldığı problemlerle baş etmesine yardım edebileceği ifade edildi. Haberde, seçim sonuçlarının Erdoğan'ı ağustostaki cumhurbaşkanlığı seçimleri için cesaretlendirebileceği değerlendirmesinde bulunuldu.

“Kesin bir zafer” 

İngiltere'de yayınlanan The Guardian gazetesi, “Recep Tayyip Erdoğan'ın partisi, yolsuzluk skandalları ve devletin içine sızmış ‘vatan hainleri’ olarak nitelediği kişileri sorumlu tuttuğu güvenlik sızıntılarına rağmen, kendisi için referanduma dönüşen yerel seçimlerden kesin bir zaferle çıkmış görünüyor" ifadelerini kullandı.

“Aday olabilir” dendi 
İngiltere’de ekonomi ağırlık yayın yapan The Financial Times gazetesi, Başbakan Erdoğan'ın, “Verilecek her türlü göreve kendimizi adamaya hazırız" sözlerine dikkat çekerek, ağustos ayında yapılacak ilk doğrudan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olabileceğini okurlarıyla paylaştı.

Cumurbaşkanlığı ya da başbakanlık
Fransa'da uluslararası yayın yapan France 24 ise, haberinde, "Ak parti güvenoyu olarak görülen yerel seçimlerden galibiyetle çıktı. Seçim sonuçları, cumhurbaşkanlığı seçimlerine girmeye niyetli olan Erdoğan'ın siyasi geleceğini de etkileyecek. Erdoğan, parti tüzüğünü değiştirip başbakanlıkta dördüncü dönemi de hedefleyebilirifadelerine yer verdi. 

Le Monde gazetesi 
"Erdoğan, politik olarak hayatta kalıp kalmayacağına oynuyor ve ilk resmi sonuçlara göre, partisi seçimleri açık arayla önde götürüyor..."

Liberation 
"Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, aylardır süren yolsuzluk iddiaları ve eleştirilerin ardından, yerel seçimlerde elde ettiği büyük başarısıyla, Türk politikasındaki gücünü teyit etti. Erdoğan, bu başarısının ardından cumhurbaşkanının ilk kez doğrudan halk tarafından belirleneceği seçimlerde aday olabilir." 

“Erdoğan uyardı” 
Haberinde Başbakan Erdoğan'ın balkon konuşmasını öne çıkaran İsrail gazetesi Haaretz, "Yerel seçimlerde zaferini ilan eden Türkiye Başbakanı , kendisine yolsuzluk suçlaması yöneltenlerin hain olduklarını söyleyerek, bedel ödeyecekleri konusunda uyardı" diye yazdı.

“İktidar testinden başarıyla geçti” 
Çin Halk Cumhuriyeti resmi haber ajansı Şinhua ise, "Türkiye Başbakanı Erdoğan ve iktidardaki AKP, büyük yolsuzluk suçlamalarının ardında girdiği yerel seçimlerde iktidar testinden başarıyla geçti" ifadeleriyle Türkiye'deki yerel seçimi takipçilerine aktardı. 

AFP 
Kilit öneme sahip yerel seçimlerde zaferini ilan eden Başbakan Erdoğan'ın balkon konşmasına yer verildi ve internet sızıntıları kastedilerek, "Türkiye'ye saldıranlar hayal kırıklığına uğradı" sözlerine yer verildi. Çalkantılı sürece rağmen bu sonucun resmiyet kazanması halinde, Erdoğan için geleceğin oldukça parlak olacağı kaydedildi. 


Reuters 
"Zaferini ilan eden Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan, kendisini yolsuzlukla suçlayan ve devlet sırlarını sızdıran düşmanlarının inine gireceğini ve bunun bedelini ödeyeceklerini söyledi."

BBC 
İstanbul muhabiri James Reynolds'ın analizine göre, teyit edilmesi Erdoğan üst üste altıncı zaferini, işçi sınıfı ve dindar kesimden aldığı desteğe borçlu olduğu vurgulandı. Haberde, Erdoğan'ın yıllar önce basit ama kaçınılmaz iki gerçeği iyi hesap ettiği belirtilerek, "Bu iki grup Türkiye'nin liberal ve laik elitinden sayıca fazlaydı..." dendi.


Der Spiegel 
Başbakan Erdoğan'ınkendi geleceği için bir referanduma dönüştürdüğü seçimlerden çıkan ilk sonuçların, Erdoğan için zafer anlamına geldiği vurgulandı. Ayrıca, Erdoğan'ın muhtemelen başbakanlıktan sonra cumhurbaşkanlığı geçeceği ileri sürüldü.
http://www.analizmerkezi.com/dunya-basini-erdoganin-zaferini-iste-boyle-gordu-40494h.htm
Fazıl Say: İçkinizi Alın STV İzleyin!
 
Fazıl Say: İçkinizi Alın STV İzleyin!30.03.2014
Ulusalcılar ile Cemaat'in yakınlaşması Fazıl Say'ın "içkinizi alın STV izleyin" çıkışıyla biraz daha pekişti.


Oyların sayılmaya başlamasından itibaren sürekli AK Parti'nin kaybettiğine dair tweet'ler atan Fazıl Say, Cemaat medyasının yayınladığı oranların doğru olduğunu vurgulamak için hiç alışılmadık bir söz söyledi.

"VİSKİNİZİ KOYUN STV İZLEYİN"

Arkadaşlar panik yapmayın. Sabır.. Viskinizi koyun Samanyolu TV izleyin. Biraz avangard bir durum olsa da. 
Gülen'den Erdoğan'a mektup! Ya ol, ya öl!

Fethullah Gülen'in Başbakan Erdoğan'a hitaben 2006 yılında bir mektup yazdığı ve Erdoğan'ı uyardığı ortaya çıktı.
Gülen'den Erdoğan'a mektup! Ya ol, ya öl!17-03-2014
Fethullah Gülen'in 2 Mayıs 2006'da Başkan Erdoğan'a yazdığı bir mektubun detayları herkul.org sitesinde yayınlandı.
Başbakan Erdoğan, 4 Ocak 2014’te Dolmabahçe’de bir grup basın mensubu ile yaptığı toplantıda, Fethullah Gülen Hocaefendi’den kendisine “sulh mektubu“ geldiğini açıklamış, ardından mektubun gerçekte Cumhurbaşkanı’na hitaben yazıldığı ve onun gönderdiği aracıya verildiği, Başbakan’a ise sadece bir kopya gönderildiği ortaya çıkmıştı.
Ancak Gülen'in sohbetlerinin yer aldığı “herkul.org” sitesinin editörü Osman Şimşek, Başbakan Erdoğan’a 2 Mayıs 2006’da Fethullah Gülen Hocaefendi tarafından bugüne kadar kamuoyunda bilinmeyen bir mektup gönderildiğini açıkladı.
Bugün gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erhan Başyurt ise bugünkü köşesinden o mektubun detaylarını yazdı.
Mektupta Başbakan’ı demokratikleşme çizgisinden sapılmaya başlandığı hususunda uyarıda bulunuyor ve  “Esefle belirtmeliyim ki; belli bir eylem planına hükümetçe imza atılması Müslümanlar’ın sinelerinde ciddi bir yara açmıştır“ deniliyor.
BAŞÖRTÜSÜ VE İHL UYARISI
“Dahası, Türkiye’nin diğer derin bir yarası haline gelen başörtüsü meselesinde elinizin kolunuzun bağlanması ve imam hatiplerin kapısındaki zincirlerin hâlâ kırılamamış olması da bu problemleri çözeceğiniz hususunda size itimat edenleri inkisar-ı hayale uğratmaktadır. Bu konudaki ümitler de sönmek üzeredir; ihtimal, millet bunu büyük bir başarısızlık olarak görecek ve -hasımlarınızın da propagandasıyla- çözümsüzlüğü size fatura edecektir.”
YA OL, YA ÖL AMA MUTLAKA İTİBARLI KAL
Gülen, Başbakan’a merhum Necip Fazıl’ın Menderes’e yaptığı çağrı ile sesleniyor: “Ya ol, ya öl; ama mutlaka itibarlı kal!”
Sonrasında da, “Böyle bir istikametten sizi alıkoyan Çankaya, hatta dünya devlet başkanlığı bile olsa, kendiniz olarak kalmanızın hem Zât-ı âliniz hem de milletimiz için hayati önem taşıdığını söyleyebilirim” diyor.
YAZMADAN ÖNCE BÖYLE DUA ETMİŞ!
Herkul.org sitesi editöro Osman Şimşek, Gülen'in mektubu kaleme almadan önce iç muhasebe yaptığı notunu düştü. Mektubu yazmaya “Sen de biliyorsun Allah’ım! Sadece bir mü’min olarak ikaz vazifemi yapıyorum. Senin rızandan başka maksadım yoktur. Ahirette ‘Neden uyarmadın’ sualiyle karşılaşmaktan korkuyorum!..” diyerek karar verdiğini belirtiyor.
http://www.internethaber.com/gulenden-erdogana-mektup-ya-ol,-ya-ol-650898h.htm

Gülen'in Zaman röportajı neden tatmin etmedi?

Fethullah Gülen'in Zaman'a verdiği röportajı analiz eden Ruşen Çakır "Gülen'in söyledikleri neden tatminkâr değil?" sorusuna yanıt aradı.

 


Gülen'in Zaman röportajı neden tatmin etmedi?25-03-2014
İNTERNETHABER.COM
Fethullah Gülen'in Zaman gazetesine verdiği röportajı analiz eden Vatan yazarı Ruşen Çakır "Gülen'in söyledikleri neden tatminkâr değil?" sorusuna yanıt aradı. Analizine dün kaldığı yerden devam eden Çakır, Gülen'in röportajının beklenen etkiyi yapmadığını vurgularken cemaatin ikna edici olmaktan uzak kaldığını savunmuştu.
Röportajın cemaate dönük kuşku ve eleştirilere yanıt vermediğini kaydeden Ruşen Çakır, Gülen'in cemaatine dönük bir özeleştiriden kaçındığına dikkat çekti. Hükümetin Twitter'ı kapatmak gibi stratejik hatalar yapmasından dolayı cemaatin eleştiriler karşısında “şimdi sırası mı?” diyebildiğini kaydeden Çakır buna karşın Cemaat’in ve Gülen’in her pozisyonunun doğru, her açıklamasının tatminkâr olmadığını yazdı.
İşte Çakır'ın yazısındaki ilgili bölüm:
ELEŞTİRİ ÇOK ÖZELEŞTİRİ YOK

Gülen söyleşide hükümete ve Başbakan’a yönelik çok kapsamlı eleştiriler getiriyor ancak kendisi ve cemaatinin yanlışları üzerine herhangi bir özeleştiri yaptığını görmüyoruz. AKP’nin çelişkilerine vurgu yapıyor ama kendi cemaatinin çelişkilerinden hiç bahsetmiyor. Örneğin AKP iktidarında yolsuzluk, rüşvet, usulsüzlük iddialarının son bir yıl için geçerli olmadığını, Cemaat’in Deniz Feneri soruşturması sürecinde sessiz kaldığını biliyoruz. Yine Cemaat’in geçmişte, bugün iyi ilişki geliştirilmek istenen muhalif partilere ve toplumsal kesimlere nasıl mesafe koymuş olduğu da herkesin malumu.
CEMAATİN EN GÜÇLÜ AVANTAJI HÜKÜMETİN HATALARI!

Bu listeyi uzatabiliriz, ancak şu da bir gerçek: Hükümetin 17 Aralık süreciyle birlikte geliştirdiği, yargı ile emniyette görevden almalar, demokrasiyi kısıtlayıcı yasal değişiklikler ve son olarak twitter’ı kapatmak gibi bir dizi hatanın toplamından ibaret olan strateji Cemaat’in ve Gülen’in elini çok kuvvetlendiriyor. Öyle ki Cemaat’e yönelik her türlü eleştiri “şimdi sırası mı?” şeklinde tepkilere neden olabiliyor.
Olabilir. Hükümetin, dolayısıyla Başbakan’ın yolsuzluk iddiaları konusunda kamuoyunu tatmin edici açıklamalar yapmak, bağımsız yargıyı devreye sokmak yerine sadece seçim sandığını işaret etmesi, baskıcı politikaların da yardımıyla sadece seçimi kazanmayı hedeflemesi, Cemaat’in ve Gülen’in her pozisyonunun doğru, her açıklamasının tatminkâr olduğu anlamına gelmiyor.

GÜLEN HEP SİYASETLE İÇİÇE

Örneğin Gülen’in Dumanlı söyleşisinde kendisi hakkında çizmeye çalıştığı “siyasetüstü din alimi” imajı hiç inandırıcı değil. Çünkü Gülen’in öteden beri siyasetle yakından ilgilendiğini, siyasetçilerle yakın ilişki kurmak istediğini ve kurduğunu biliyoruz. Aynı şekilde Cemaat’in Türkiye’nin son 12 yılına nerdeyse AKP kadar damgasını vurmuş olduğu da bir gerçek. Kaldı ki yakın bir zamana kadar AKP ile yoğun bir ittifak içindeydiler.
LAFI UZATMAYA HİÇ GEREK YOK

Lafı hiç uzatmaya gerek yok. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın iki kez ABD’de de Gülen’i ziyaret ettiğini Cemaat’in sözcüleri şu günlerde ifşa ettiler. Tek başına bu görüşmeler bile Cemaat’in, kendisini toplumsal alanda hizmete adamış iktidar hesaplarıyla hiçbir ilgisi olmayan bir sivil toplum kuruluşu olmadığını gösteriyor.
Zaten tıpkı daha önceki söyleşilerinde olduğu gibi, Dumanlı söyleşisi de Fethullah Gülen’in dini konulara vakıf olmasının yanısıra siyasetle de çok ilgili ve bu konularda hayli bilgili bir kişi olduğunu açıkça gösteriyor.
Gülen’in yolsuzluk, istihbarat ve yargılamalarla ilgili söylediklerinden sonra Cemaat’in kendi halinde dini bir cemaatten öte bir yapılanma olduğu açıktır. Gülen ve Cemaat sözcüleri bu realiteyi kabul etmedikleri müddetçe yapılacak tüm tartışmalar eksik ve anlamsız olacaktır.
http://www.internethaber.com/gulenin-zaman-roportaji-neden-tatmin-etmedi-653398h.htm

Tweetleri ikiye katlama talimatı! Dumanlı anlattı

Zaman gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, Fethullah Gülen'e yönelik suçlamalara yanıt verdi.


Tweetleri ikiye katlama talimatı! Dumanlı anlattı20-03-2014
Tweetleri ikiya katlama emri veren Gülen'e yönelik eleştirilere Dumanlı, "Hiçbir şey söylemiyor. Varsa katlayın diyor" diye cevap verdi.
Ekrem Dumanlı, Gülen'in sacede kendi seccadesinde namaz kıldığını belirterek "Başkasının seccadesinde başkasının halısında namaz kıldığı zaman, namazın kabul olmayacağını düşünen bir insan." dedi.
Zaman'ın tepesindeki isim Ekrem Dumanlı, CNN Türk'te Cüneyt Özdemir'in sunduğu 5N 1K programına katıldı. Gülen röportajı ve cemaate yönelik eleştirilerine cevap veren Dumanlı, ilginç açıklamalarda bulundu.
"VARSA KATLAYIN DİYOR"
"3 arkadaş, Peygamber efendimiz rüyama girdi, sosyal medyada Tweet sayılarını ikiye katlayın buyurdu" diyen kişiye Gülen'in "Siz de öyle yapın" yanıtı çok konuşulmuştu.
İşte bu konu dün akyam Ekrem Dumanlı'ya soruldu. Özdemir'in "böyle rüya olur mu demesi gerekmez mi bir din insanının" sözlerine Dumanlı, "hiçbir şey söylemiyor, varsa katlayın diyor." diye karşılık verdi.

Gülen'in kaldığı odanın kirasını her ay ödediğini söyleyen Dumanlı'ya, "hiç inandırıcı gelmiyor" diye itiraz eden Özdemir'e Dumanlı, "vallahi öyle billahi öyle" diye cevap verdi. Ardından Dumanlı Gülen'i bu sözlerde anlattı:
NAMAZINI KENDİ SECCADESİNDE KILIYOR
"Allah şahittir. Fethullah Gülen'i de 30 yıldır tanırım zerre miktar yalan yok. Hoca efendi şöyle bir insan. Yani şu kalemi kullanacak değil mi? Kalem kullanmasında ne mahsur var. Ahirete odaklı yaşadığı için hep korkarak ya kalem için izin ister. Veya kalkar gider, kendi kalemini getirir yazar. Namaz kıldığı seccadesi kendisinindir. Dikkat edin. Başkasının seccadesinde başkasının halısında namaz kıldığı zaman, namazın kabul olmayacağını düşünen bir insan. Başka insanlar bu dünyaya uzak insanlar belki bunu çok abartılı bulabilir. Ama Fethullah Gülen hocaefendi budur. İlk defa bugün böyle değil. Ama yıllardır böyledir."
CEKETLER HEDİYE
Gülen'in Türkiye'den ayrılırken giydiği ceketle poz vermedi de konuşulmuştu. Ceket eleştirilerine Dumanlı, "Cümlenin anlamı şu. Hiç bir zaman aynı anda iki ceketten fazla ceketim olmadı diyor." sözleriyle açıklık getirdi.  Gülen'e iş adamlarının hediye ceketler geldiğini belirten, Dumanlı, Gülen'in hediye ceketleri giydikten sonra başkalarına verdiğini söyledi.
VİDEOLAR İÇİN
http://www.internethaber.com/tweetleri-ikiye-katlama-talimati-dumanli-anlatti-651990h.htm

Cemaatte Yılmaz Vural sendromu!

Zaman'da yayınlanan Fethullah Gülen röportajının perde arkasını sorgulayan Hakan Albayrak, cemaatte Yılmaz Vural sendromu yaşandığını yazdı...

 

Cemaatte Yılmaz Vural sendromu!19-03-2014
İNTERNETHABER.COM
Fethullah Gülen'in Zaman gazetesine verdiği röportajı köşesinde yorumlayan Star yazarı Hakan Albayrak ilginç benzetmelere yer verdi.
Röportajın "herkes konuştu o sustu" denilerek anons edilmesine itiraz eden Albayrak "Fethullah Gülen ne zaman sustu ki? Susmayı biliyor mu ki?" dedi. Gülen'in röportajının cemaatin zor bir duruma düştüğünün işareti olarak değerlendiren Albayrak, Twitter fenomenlerinden Ganzilis’ten çarpıcı alıntılar yaptı.
İşte Albayrak'ın Gülen röportajı için Gazilis'ten yaptığı o alıntı:

1. Hocalar maçın kazanıldığından emin olunca yıldız oyuncuları oyundan alır.

2. Baktılar ki maç gidiyor, bütün hücum oyuncularını sahaya sürer.

3. Hoca bizzat sahaya dalmışsa; oyundan da, oyuncularından da, kulüp başkanından da ümidi kalmamış, cinnet moduna geçmiş demektir. Biz buna Yılmaz Vural sendromu diyoruz.
Fethullah Gülen'e şarkılı mesajlı klip İZLE
AK Parti reklamının yayına verildiği saatlerde Cemaat kanadı da Fethullah Gülen için yapılan özel bir klibi yayınladı.
Fethullah Gülen'e şarkılı mesajlı klip İZLE19-03-2014
İNTERNET HABER - Cemaat - AK Parti savaşı görsel yarışa da döküldü. AK Parti'nin ses getiren reklam filminin yayınladığı akşam Cemaat de Gülen klibini devreye soktu.

Samanyolu'nda yayınlanan klip "Bu günler de Geçecek" başlığıyla verildi.

REKLAMA NİSPET Mİ?

Fethullah Gülen klibinin AK Parti reklamıyla aynı gün yayınlanması dikkat çekti.  AK Parti reklam filminde Erdoğan İstiklal Marşı'nı okurken, Cemaat klibinde ise Fethullah Gülen'in sesinden mesaj verildi.

Klipte bir de şarkı yer aldı. Şarkının sözleri şöyle:

Onlar yanlış sen değil...
Gözlerin al yerden...
Utanacak gün değil...
Gözlerini al yerden...

Bu günler de geçecek...
Bu zulüm de bitecek...
Güzel günler gelecek...
Gözlerini al yerden...

İşte Gülen klibi;
http://www.internethaber.com/fethullah-gulene-sarkili-mesajli-klip-izle-651696h.htm

Hürriyet yazarı Gülen'e sordu: Bu nasıl inziva?

Cemaatle ittifak halinde olduğu iddia edilen Hürriyet'in yazarlarından Sedat Ergin Fethullah Gülen'i konu alan eleştirel yazısıyla günün sürprizine imza attı

 


Hürriyet yazarı Gülen'e sordu: Bu nasıl inziva?27-03-2014
İNTERNETHABER.COM
Fethullah Gülen'in son dönem özellikle yabancı basına verdiği röportajları kritik eden Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin, Gülen'in "inzivadaki din adamı" söylemini eleştirdi.
HÜRRİYET'TE FETHULLAH GÜLEN ELEŞTİRİSİ
Cemaatle ittifak halinde olduğu iddia edilen Hürriyet gazetesinin usta yazarlarından Sedat Ergin Fethullah Gülen'i konu alan eleştirileriyle günün sürprizine imza attı. Gülen'in son zamanlarda dünyaca ünlü Wall Street Journal, Financial Times, BBC gibi basın kurumlarına verdiği röportajları hatırlatayan Sedar Ergin "manevi inzivada siyasi mülakat verilir mi?" diye sordu. Gülen'in kendine biçtiği "inzivadaki din adamı" misyonu ile röportajlarındaki siyasi mesajların çeliştiğini vurgulayan Ergin ortada net bir tutarsızlık olduğunu savundu.
İşte Sedat Ergin'in yazısındaki ilgili bölüm:
BATI İÇİN GÜLEN İKTİDAR KAVGASI VEREN BİR AKTÖR
Şurası çok açık: Batı medyası, Gülen’i 17 Aralık sonrası dönemde Başbakan Erdoğan ile iktidar kavgasına girmiş bir aktör olarak görüyor, kendisini bu kimlik üzerinden takdim ediyor. Gülen, kendisini ne şekilde tanımlarsa tanımlasın, dış dünyada şahsıyla ilgili algının bu şekilde yerleştiğini teslim etmek gerekiyor.
GÜLEN'İN TANIMLADIĞI KİMLİK İLE DAVRANIŞLARI ÇELİŞİYOR
Belli ki, Gülen de dış dünyadaki algısına büyük önem veriyor, bu çerçevede yabancı basına vereceği mesajlar üzerinde titizleniyor, hatta öncelik veriyor Türkiye’deki kendi medyasına kıyasla.
Gelgelelim, Gülen’in gerek dış basına, gerek Zaman’a verdiği açıklamaların hepsi yan yana getirildiğinde karşımıza çok temel bir çelişki çıkıyor. Bu çelişki, aslında son çatışmayla birlikte siyaset söz konusu olduğunda, Gülen’in kendisini “tanımladığı kimlik” ile “söylem ve davranışların içeriği”nin sıkça birbirini tutmamasından kaynaklanıyor.

Gülen, açıklamalarında “kendisinin hiçbir zaman herhangi bir siyasi partinin desteklenmesi gibi bir düşünce ve davranış izinde olmadığını” vurgulayarak, siyaset üstü bir çizgide durduğunu anlatıyor. Örneğin, Financial Times’da yayımlanan makalesinde kendisi için şöyle diyor:
“Hayatımın son 15 senesini manevi bir inziva içinde geçirdim. Türkiye’deki durum ne olursa olsun hayatımın geri kalan kısmını aynı şekilde devam ettirme niyetindeyim.”
GÜLEN'İ TANIMAYANLAR DİNİ ADAMI OLDUĞUNU KABUL EDEBİLİR
Gülen’i tanımayan yabancılar bu açıklamadan yola çıkarak kendisini dünyevi siyasi tartışmaların, münakaşaların dışındaki bir din adamı olarak kabul edeceklerdir. Oysa aynı açıklamaları okumaya devam ettiğimizde “manevi inziva hali” olarak nitelenecek bir alanın sınırları dışına çıkıyoruz.
Örneğin, Wall Street Journal’da açıkça Başbakan Erdoğan’ı eleştiriyor Gülen ve “Türk halkı son iki yıl içinde demokratik ilerleme tersyüz edildiği için tepkili” diyor. BBC’ye verdiği mülakatta ise “Bir yolsuzluk olduğu muhakkak. Bunu herkes kabul ediyor. Halktan okumuş insanlara, elite kadar herkes hemen meselenin mahiyetini görüyor, biliyor, değiştirmeye de kimsenin gücü yetmez” diye konuşuyor.
MANEVİ İNZİVA SÖYLEMİ BOŞLUKTA KALIYOR

Zaman’a mülakatının ikinci bölümünde ise şu çıkışı yapıyor:
“Umuma ait şeyler çalınıp çırpılıyorsa bunu ne Mecelle kaideleri ne de demagoji yaparak izah edebilirsiniz: siz kadrolarınızla dünyaya Müslümanlığın dürüstlük ve doğruluk mesajlarıyla yola çıkmışken, kendinizi karanlık patikalara savrulmuş bulabilirsiniz.”
Bir siyasi partiyi desteklemeyebilirsiniz. Ama yaptığınız açıklamalar, aldığınız tutumlar siyasetin doğrudan ana tartışma alanlarına değdiğinde siyasetin karasularının içine girmiş, hatta başlıca taraflarından biri haline gelmiş oluyorsunuz. Bu kaçınılmaz bir durum. Ancak o zaman “manevi inziva” söylemi boşlukta kalıyor.
Benzer bir çelişki, Gülen’in devletteki taraftarlarıyla ilişkisini tanımlamasında da karşımıza çıkıyor. Onu da yarın tartışalım.
SEDAT ERGİN YAZILARI
http://www.internethaber.com/hurriyet-yazari-gulene-sordu-bu-nasil-inziva-653877h.htm

Gülen'e göre bazıları özür dileyecek

Fethullah Gülen, İtalyan La Repubblica gazetesine verdiği özel röportajda, ilginç açıklamalarda bulundu.



Gülen'e göre bazıları özür dileyecek29-03-2014
ABD'de kendini daha iyi hissettiğini söyleyen Gülen, halkın yolsuzluk olduğu konusunda hemfikir olduğunu iddia etti.
Cemaate ve kendisine yönelik suçlamalara tepki gösteren Gülen, "Şimdi bu suçlamaları yineleyenler, günün birinde bundan pişman olacaklar ve bazıları özür dileyecek." dedi.
Gazete röportajı okuyucularına, “Erdoğan, adaletten kaçmak için darbeden bahsediyor. Türkiye tehlikede” başlığı ile duyurdu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından son dönemde Türkiye’de yaşananların sorumlusu olarak gösterildiği hatırlatılan Gülen, “Ölümümle Türkiye’nin sorunlarının çözüme kavuşacağını bilsem, her gün bin kez ölmeyi tercih ederim” ifadelerini kullandı.

İtalya’nın prestijli gazetelerinden La Repubblica’da, “Başbakanın gücünü temellerinden sarsan son derece nüfuzlu vaiz konuştu” sözleriyle sunulan röportajı, Marco Ansaldo gerçekleştirdi.

KUTUPLAŞMAYI ARTIRACAK DAVRANIŞLARDAN KAÇINMALIYIZ
Ansaldo’nun yönelttiği sorular ve cevapları ise şöyle:

ANSALDO: Fethullah Gülen, Pazar günü sandığa gidiliyor ancak Türkiye son derece güçlü toplumsal gerginlikler yaşıyor. Neler oluyor?

GÜLEN: Belli makamlarda bulunan kişiler, söylediklerine dikkat etmelidir. Bazı medya organları tarafından verilen sahte haberler, toplumu felce uğratacak kapasitededir. Geçmişte Türkiye acılı olaylar yaşadı. Gençler sokaklarda çarpıştı. Farklı siyasi renge sahip gruplar, yamyamlar gibi birbirlerini yeme saplantısıyla karşı karşıya geldiler. Sağ ve sol militanları, Türkler ve Kürtler, Aleviler ve Sünniler, dinciler ve dinci olmayanlar birbirlerini düşman gibi gördü.

ANSALDO: Bugün de aynı tehlike ile karşı karşıya olunduğunu mu anlatmaya çalışıyorsunuz?

GÜLEN: Son yıllarda kaydedilen demokratik ilerleme, barış ve huzuru muhafaza etmenin, devletin zirvesinde bulunan kişilere düşen büyük bir görev olduğunu söylüyorum, ama bunun ne derece bilincinde olduklarını bilmiyorum. Bu zorlukların Allah'ın yardımıyla aşılacağını umut etmekten vazgeçmedim. Her şeyin bir zamanı vardır. Bu esnada bize düşen görev, dua etmek ve kutuplaşmayı artıracak davranışlardan kaçınarak, Allah'ın yardımını dilemektir. Yunus Emre'nin, ‘Dövene elsiz gerek, sövene dilsiz gerek.’ sözleri aklıma geliyor.

BİRDEN BİRE BİZİ DÜŞMAN OLARAK GÖRMEYE BAŞLADILAR

ANSALDO: Başbakan Erdoğan artık size doğrudan saldırıda bulunuyor. Hakimleri ve polisleri kışkırtan, “bir örgütün yarattığı bir korku imparatorluğundan” bahsediyor. Sizin yanınızda olanları bir nevi darbe girişiminde bulunmakla suçluyor. “İhanetten” bahsediyor. Siz buna ne cevap verirsiniz?

GÜLEN: Bu tür açıklamaları anlamakta gerçekten ben de zorluk çekiyorum. Cemaatimizin faaliyetlerine ilişkin, Başbakan dahil devletin en üst mertebelerinde bulunan kişilerin dile getirdikleri övgüleri herkes bilir. Şimdi birden bire bizi düşman olarak görüyor ve mesnetsiz şekilde bizi suçluyor.

HALK, YOLSUZLUK OLDUĞU KONUSUNDA HEMFİKİR

ANSALDO: Fakat Erdoğan sizi iyi tanıyor; aranızda, İslam'ın ortak vizyonuna yönelik bir grup ortaklığı oldu. Peki o zaman ne değişti?

GÜLEN: Yolsuzluk meselesini, siyasi güç için verilen bir mücadele gibi göstererek meseleyi çarptırmaktan avantaj elde edebilecek birileri olabilir. Bu meseleyi adli çerçeveden siyasi çerçeveye kaydırma çabasına benzer bir çaba var. Oysaki halk, yolsuzluğun varlığı konusunda hemfikir. Basına iletilen deliller, bakanların istifaları ve milletvekillerinin beyanları bunu anlatıyor. Benzer durumlar demokratik ülkelerde de yaşanıyor, ancak o ülkelerde hükümet darbesi veya bir ihanet gibi görülmüyorlar. Şayet ortada sorumlular varsa, mahkemeler tarafından tespit edilir ve cezalandırılır, hükümetler de yollarına devam eder.

BU SUÇLAMALARDAN PİŞMAN OLACAKLAR VE ÖZÜR DİLEYECEKLER

ANSALDO: Peki şimdi ne öngörüyorsunuz?

GÜLEN: Post-modern darbe dönemi olan 90'lı yıllarda da cemaatimize karşı suçlamalar yöneltilmişti ve mahkemelerce bu suçlamaların hiçbir dayanağının olmadığı tespit edilmişti. Şimdi bu suçlamaları yineleyenler, günün birinde bundan pişman olacaklar ve bazıları özür dileyecek. Ama bu esnada tüm bunlar, insaniyet açısından olduğu gibi Türkiye açısından da bir kayıp anlamına gelecektir.

ANSALDO: Hareketiniz yıllarca Erdoğan'ın İslami muhafazakar partisinin, askerleri iktidarın dışında bırakmak için bir müttefiki oldu ve bu operasyon başarıyla sonuçlandı. O halde Başbakan neden şimdi size karşı mücadele ediyor?

GÜLEN: Sahip oldukları değerler nedeniyle biz hem şimdi iktidarda olanları hem de geçmişte başka siyasi partileri destekledik. Sadece seçim döneminde sunulan bir destek söz konusuydu. Şayet bu destek müttefiklik olarak anılmak isteniyorsa başka. Ancak biz asla siyasi bir beklenti içerisinde olmadık. Yanlış gördüğümüzü her zaman eleştirdik. Tutumumuzu asla değiştirmedik. Dolayısıyla bu soruyu yöneltmeniz gereken kişi bizzat Başbakan'dır.

BARIŞ VE HUZUR İSTİYORUZ

ANSALDO: Hareketinizin hedefleri nelerdir?

GÜLEN: Biz insana önem veriyoruz ve insanın sorunlarını çözüme kavuşturmaya çalışmak için eğitim faaliyetlerine ağırlık veriyoruz. Yurtlar, okullar, üniversiteye hazırlık merkezleri, okuma salonları inşa ettik. Bu, Türkiye gibi diğer 160 ülkede de sunulan bir hizmettir. Bu ülkelerin halkı ve yöneticileri hareketimizi hep sıcak karşıladı. İnsani yardımlar, sağlık hizmetleri ve diyalog alanlarında faaliyetler başlattık. Amacımız, birer insan olarak herkesin kendisini mukaddes gördüğü, barış ve huzurun hakim olduğu bir dünyada, farklı görüşlere karşılıklı saygı çerçevesinde hep birlikte ilerlemektir. Biz sadece Allah’ın rızasını aramaya inanıyoruz. Başka da bir amacımız yok.

ANSALDO: Siyasi bakımdan?

GÜLEN: Belirli değerlerin temelinde oyla kendimizi sınırlıyoruz. Şimdiye kadar hiçbir partiyle aynı çizgide olmadık. Vatandaş olarak, yasaya, haklara ve evrensel özgürlüklere saygı dışında bir beklentimiz yok. Hiçbir zaman bir pazarlık içine girmediğimiz gibi, güç peşinde de olmadık.

ANSALDO: Siz memleketinize karşı çok özenlisiniz. Şimdi Türkiye bu krizden nasıl çıkar?

GÜLEN: Aksi ispat edilene kadar biz masumiyet karinesi içindeyiz. Öte yandan, yolsuzluk soruşturması halen yürüyor. Devlet tüm gücüyle, sadece görevini yapmaya çalışan savcılar ve polislerin karşısında duruyor. Aynı şekilde büyük bir cemaat, medya aracılığıyla suçlu addediliyor. Yargı gücünü, yürütmenin kontrolü altına almaya çalışılıyor.
Çözüm belki de, yasalara, haklara ve katılım için aday olduğumuz AB kriterlerinde öngörülen demokratik ilkelere saygılı olmaktadır.

ANSALDO: Ancak bu yol (AB üyeliği) durma aşamasında. Ne düşünüyorsunuz?

GÜLEN: AB’ye üyelik macerası, bir devlet politikası haline gelmiş, toplumun rızasını da kazanmıştı. Biz de destek verdik. Yıllar önce, Türkiye’nin de Avrupa’nın da, bu adaylığı gerçekleştirmek zorunda olduğunu söylemiştim. Fikrimi değiştirmedim.

BURADA KENDİMİ DAHA İYİ HİSSEDİYORUM

ANSALDO: ABD’de kendi rızanızla sürgün hayatı yaşıyorsunuz. Neden?

GÜLEN: Sağlığım açısından burada kendimi daha iyi hissediyorum. Türkiye’ye dönüşümün, zaten gergin olan durum u daha da kötüleştirmek için araç olarak kullanılmasından endişeleniyorum. 28 Şubat 1997’deki post-modern zamanında acı çektim, tabiri doğruysa, askeri rejimin baskısı altında yargı gücü tarafından zulüm gördüm, sonra da iftira ve karalama. Bunlar, temeli olmayan, asılsız suçlamalardı.

ANSALDO: Ancak Türkiye’ye dönmenizi bekleyenler var. Bir gün dönecek misiniz?

GÜLEN: Ne yazık ki bugün de basın yoluyla iftiralar atılıyor. Bu koşullarda, doktorların tavsiyesini izleyip, burada kalmayı tercih ediyorum. Ölümümle Türkiye’nin sorunlarının çözüme kavuşacağını bilsem, her gün bin kez ölmeyi tercih ederim. Türkiye’nin barış ve huzurunu hedef alanlara yeni bir malzeme vermemek için ülkemin özlemini kalbime gömerek, burada kalmayı tercih ederim.

PAPA İLE HENÜZ İLETİŞİME GEÇMEDİM

ANSALDO: Siz aynı zamanda manevi bir referans noktasısınız. 1998 yılında Vatikan’a giderek 2. Jean Paul ile önemli bir görüşme yaptınız. Papa Francesco’nun göreve gelmesini ve üstlendiği reformları nasıl değerlendiriyorsunuz?

GÜLEN: Diyalog, önyargıları yıkmak ve insanlar arasındaki yanlış anlaşılmaları gidermek için etkili bir araçtır. Papa Francesco ile henüz bir iletişimim olmadı. Ancak diyaloğa açıklığı nedeniyle kendisinin tüm dünyada hayranlık ve memnuniyetle karşılandığını görebiliyorum. Aynen bizim öğütlerimizde olduğu gibi.
http://www.internethaber.com/gulene-gore-bazilari-ozur-dileyecek-654528h.htm

Zaman yazarından Fethullah Gülen'e açık mektup!

Fethullah Gülen'e köşesinde bir açık mektupla seslenen Zaman yazarı Cemaatteki ruh halini ve hükümetin sert suçlamaları karşısında içerde yaşananları özetledi...

 


Zaman yazarından Fethullah Gülen'e açık mektup!29-03-2014
İNTERNETHABER.COM
Zaman gazetesi yazarı Ahmet Kurucan, 17 Aralık süreciyle yaşananları yorumaldığı yazısında Fethullah Gülen'e seslendi. Bir açık mektup niteliğindeki yazısında Türkiye'de manzarayı gülen'le paylaşan Zaman yazarı ilginç ifadeleriyle dikkat çekti. Cemaatteki ruh halini ve hükümetin sert suçlamaları karşısında içerde yaşananları özetleyen Zaman yazarı "Evet Hocam, herkes dimdik ayakta; çünkü abdestlerinden şüpheleri yok, namazlarından da emin haldeler." dedi.
"Bir kez daha diyorum, siz üzülmeyin Hocam!" diyerek söze başlayan Zaman yazarı Gülen'e şöyle seslendi:
CEMAATİN İŞİ BİTMİŞTİR DİYENLER BİTMİŞ MİDİR?
Gördüğüm manzarayı söyleyeyim Hocam; en üst düzeyde “Cemaat’in işi bitmiştir” söylemleri ile psikolojik harbin en acımasız ve kural tanımaz taktiklerini uygulayan insanlara rağmen, biten hiçbir şey yok Allah’a hamdolsun. Bitti diyenlerin işi bitmiş midir onu bilemem ama ben rahatlıkla söyleyebilirim herkes dimdik ayakta. Üzülmemeniz mümkün değil ama ben yine de söyleyeyim, siz üzülmeyin. Gönlünüz rahat olsun. Bediüzzaman Hazretleri’nin “Rıza-yı İlâhi’ye uygun hareket etmek, iman hizmetini yapmak, vazife-i İlâhiye’ye karışmamak, asayişi korumak, sabır ve şükür içinde olmak” unsurlarıyla belirlediği müsbet hareket çizgisinde herkes hayatına devam ediyor.
EVET HOCAM HERKES DİMDİK AYAKTA!

Aslında bunu söylemem çok yakışıksız bir söz size karşı, farkındayım. Zi-ra 17 Aralık sonrası Cemaat’in düşman ve şeytan ilan edildiği günlerin başlangıcında demiştiniz ki: “Allah’ın rızasını gaye edinen insanlar olarak bizler her şeyimizi kaybetsek, dershanelerimizi kapatsalar, okullarımıza-yurtlarımıza el koysalar, O’nun rızasını elde ettiysek hiçbir şey kaybetmiş sayılmayız. Allah’ın takdiri bu kadarmış der sabreder, sineye çeker ve imtihanı kaybetmemek için yine O’nun sinesine sığınırız.” Dolayısıyla meseleye böyle bakan bir insana “herkes dimdik ayakta, gönlünüz rahat olsun” demem belki yakışık almadı. Eğer öyleyse, vakanın raporu gibi kabullenin bu tesbitimi lütfen. Evet Hocam, herkes dimdik ayakta; çünkü abdestlerinden şüpheleri yok, namazlarından da emin haldeler.
HİÇ KİMSE ERDOĞAN'IN TAVSİYESİNE UYMUYOR

İşin daha ilginci Hocam, meydan meydan, ekran ekran gezip sürekli söylenen, gazete manşetlerinde köşe yazılarında tekrarlanan ve Kastamonu mitingi ile “terör örgütü bunlar” sözüyle zirve yapan onca hakaret, itham ve iddialar arasında “çocuklarınızı bunların okullarından alın” tavsiye, telkin ve emrine rağmen nedense çocuklarını okul, dershane ve yurtlardan alan da yok. “Devlet kurumları yeter, bedava kurslar vereceğiz, yer yoksa otel kiralayacağız” sözlerinin sarfına rağmen yurt çapında rakamlara döküldüğünde 3-5 rakamı ile ancak ifade edilebilecek vak’a hariç nedense hiç kimse bu tavsiyeye uymayı düşünmüyor.
TANIYAMAMIŞ HOCAM BUNLAR HİZMET'E GÖNÜL VERENLERİ!

Güvenmiyorlar ihtimal. Hizmet kurumlarında bulduklarını oralarda bulabileceklerine inanmıyorlar. Çocuklarının istikballerini kendi siyasi görüş ve emelleri nedeniyle mahvetmeyi içlerine sindiremiyorlar. Halbuki “paralel yapı” uydurmacası ile algı üretimi ve siyaseti yapan kurmay zekalar en üst düzeyde yapılan bu çağrıları takip eden 3-5 gün içinde kurumların içinin boşalacağını tahmin ediyorlardı. Ah ki ne ah! Tanıyamamışlar Hocam bunlar Hizmet’e gönül veren Anadolu insanlarını.

Bir vakıa anlatayım size; “sizin tabanınız iyi ama idareci kadroda yer alan abileriniz, ablalarınız kötü” diyen bir arkadaşına esnaf bir ağabeyimiz; “Ben senin kötü dediğin abi ve ablalarımın aldığı her türlü kararın altına imzamı atıyorum; sen de sizin idarecilerinizin kararlarına imza atar mısın?” diye sormuş. Şaşırmış kalmış muhatabı. Ne diyeceğini bilememiş. Çünkü montaj, dublaj dense de kabul edilmiş ses kayıtları, ortaya saçılan ayakkabı kutuları, para sayma makineleri, yolsuzluk iddiaları karşısında kaçacak yer bulamamış. Hâlâ amin bekleyen duanız aklıma geldi birdenbire şu satırları yazarken nedense.
HOCAM! KUTUPLAŞMA KONUSUNDA İYİMSER OLMAK ZOR!

Hocam! Yalnız toplumdaki kutuplaşmalar için aynı iyimser tavrı sergilemem zor. Hak ve hakikatin bütün çıplaklığı ile ortaya çıkacağı ya da yalanlar, iftiralar, çarpıtmalar, delilsiz ithamlar, topluma kin, nefret ve düşmanlık aşılayan söylemler, muhatabını ötekileştiren ve şeytanlaştıran beyanlar son bulmadığı müddetçe de kutuplaşmaların önü alınamaz kanaatindeyim. Yarın seçim var Türkiye’de. Seçim sonuçları ne olur bilemem. Ama bu söylem sahiplerinin, galibiyet ya da mağlubiyet fark etmez, her iki halde de söz konusu hırçın tavrı eğer devam ederse sözünü ettiğim kutuplaşma katmerli bir şekilde büyür diye düşünüyorum. Mevcud hasarı tamir için zaten uzun zamana ihtiyaç olduğu aklıselim herkesin kabul ettiği gerçek. Bir de bu gergin atmosferin, nefret dilinin seçim sonrası devamını tahayyül edecek olursak, ülkemizin hali nice ola demekten başka çare bulamıyorum. Hak’tan inayet ola!
HOCAM SİZ ÜZÜLMEYİN! DUANIZDAN DUR OLMAYIN

Fakat Hocam, seçim sonuçları ne olursa olsun, onlar ne yaparlarsa yapsın 75 yıllık hayatınızdaki yaptığınız rehberliğe, bu çerçevede ortaya koyduğunuz değişmez sabitelere dayanarak diyebilirim ki, Allah muhafaza bu hırçın ve anlamsız tavır devam etse bile ben sizi dinleyen Hizmet insanının aynı mehip, vakur, ciddi ve sorumlu tavrını devam ettireceğinden eminim. Sahih bilgi, tecrübe ve müşahede ve güvene dayalı bir kanaat bu. “Dövene elsiz, sövene dilsiz ve derviş gönülsüz gerek” yaklaşımının ateşten bir zeminde dahi olsa devam edeceğine şahsen ben eminim. Son 3 ayda yapılan onca zulme “dosttan gelen cefa” deyip katlanan sulh ve sükunun temsilcileri, asayiş ve güvenin bekçileri olan Hizmet erleri yine katlanacaktır. Siz üzülmeyin. Duanızdan dur olmayın.

Şununla bitirmek istiyorum Hocam. Tarihe kara bir leke olarak geçen şu karalama dönemine en az iki ayrı isim verilmesi gerekiyor. Birincisi iktidar kanadının demokratik-hukuk devletinin içini boşaltan uygulamaları ve devlet imkânlarını kullanarak  bütün dünyanın gözünün içine baka baka yürüttüğü Hizmet’i yok etme kampanyası için. İkincisi; düşmanlaştırılan öteki olarak Hizmet’in bütün bunlara karşı hak ve hakikatin hatırını hiçbir şeye feda etmeyen dik duruşu ve mukabele tarzı için.

Bir önceki yazımı “Allah böylesi ifritten günleri bir daha yaşatmasın ve bu muhtevada bir yazı yazdırmasın. Amin…” diye bitirmiştim. Ama çok daha çetin şartların olduğu süreçte benzer bir yazı daha kaleme almak varmış. Vardır elbet Allah’ın bir bildiği. Sizin ifadenizle “Kaderin tecellisini kendi keyfimize göre bekleyemeyiz.” Öyleyse sabır ve şükür içinde asayişi koruyarak, vazife-yi İlahiye’ye karışmadan, Allah’ın rızasına muvafık biçimde iman hizmeti yapmaya devam edeceğiz.

Siz üzülmeyin Hocam. Allah her şeyi görüyor ve biliyor.
AHMET KURUCAN YAZILARI
http://www.internethaber.com/zaman-yazarindan-fethullah-gulene-acik-mektup-654560h.htm
Gülen'den pasaport açıklaması!
Fethullah Gülen'in avukatı müvekkili hakkında basında yer alan pasaport iddiasının ‘açık bir iftira’, yasal bir hak kapsamındaki talebinin sahtecilik olarak sunulmasının ise ‘alçaklık’ olduğunu söyledi.
Gülen'den pasaport açıklaması!29-03-2014
Fethullah Gülen’in avukatı Nurullah Albayrak yaptığı açıklamada, “Bugün bazı gazetelerde kara propaganda ve dezenformasyon misyonu kapsamında müvekkilim Sayın Fethullah Gülen’in ‘evrakta sahtecilik yaparak yeşil pasaporta sahip olduğu ve ABD’ye gittiği’ iddiasına yer verilmiştir. Bugüne kadar söylenilen iddialar gibi bu iddia da açık bir iftiradır. Müvekkilim, 5682 sayılı Pasaport Kanunu’nun Ek 4. Maddesi gereğince Yeşil Pasaport almaya hak kazanmıştır. Müvekkilimin yasal bir hak kapsamındaki talebinin sahtecilik olarak sunulması en masum ifadesiyle alçaklıktır” dedi.

PSİKOLOJİK HAREKATIN GELDİĞİ SEVİYESİZLİĞİ GÖSTERİYOR

Albayrak, ABD vizesi almak için sahip olunan pasaportun renginin bir anlam ifade etmediğini belirtti. Albayrak, “Kaldı ki ABD vizesi almak için sahip olunan pasaportun renginin lacivert veya yeşil olmasının bir anlamı yoktur. ABD ve AB ülkelerinin uyguladığı vize şartları farkı açıkça bilinmesine rağmen bu şekilde haber yapılması, müvekkilime yönelik kara propagandanın boyutunu göstermektedir” diye konuştu.

Nurullah Albayrak, yaptıkları yayınlarla, Türk Ceza Kanunu’nun birden fazla hükmünü ihlal ederek hukuku hiçe sayanların, başkaları için hukuku referans göstererek suç isnadında bulunmasının, psikolojik harekatın geldiği seviyesizliği gösterdiğini söyledi. Albayrak, “Gerçek olmayan bu iddiaların haber diye sunulması, Türk Ceza Kanunu’nda yer alan iftira suçu ile birlikte kişisel verileri hukuka aykırı verme, ele geçirme ve yayma suçunu oluşturduğundan sorumlular hakkında yasal işlem başlatılmıştır” açıklaması yaptı.

"SORUNLAR ÇÖZÜLECEKSE ÖLMEYE RAZIYIM"

Gülen, İtalyan La Repubblica Gazetesi’ne konuştu. Gazetede, “Erdoğan, adaletten kaçmak için darbeden bahsediyor. Türkiye tehlikede” başlığı ile duyurulan haberde Gülen, önemli açıklamalarda bulundu. “Türkiye’ye dönecek misiniz?” şeklinde soruya Gülen, “Sağlığım açısından burada kendimi daha iyi hissediyorum. Türkiye’ye dönüşümün, zaten gergin olan durumu daha da kötüleştirmek için araç olarak kullanılmasından endişeleniyorum. 28 Şubat 1997’deki postmodern zamanında acı çektim, tabiri doğruysa, askeri rejimin baskısı altında yargı gücü tarafından zulüm gördüm, sonra da iftira ve karalama. Bunlar, temeli olmayan, asılsız suçlamalardı” dedi.

ÖZLEMİMİ KALBİME GÖMEREK BURADA KALIYORUM

Bugün de basın yoluyla iftiraların atıldığını belirten Fethullah Gülen, “Bu koşullarda, doktorların tavsiyesini izleyip, burada kalmayı tercih ediyorum. Ölümümle Türkiye’nin sorunlarının çözüme kavuşacağını bilsem, her gün bin kez ölmeyi tercih ederim. Türkiye’nin barış ve huzurunu hedef alanlara yeni bir malzeme vermemek için ülkemin özlemini kalbime gömerek, burada kalmayı tercih ederim” diye konuştu.

SÖYLEDİKLERİNE DİKKAT ETMELİ

Türkiye’deki kutuplaşma ortamını değerlendiren Fethullah Gülen, belli makamlarda bulunan kişilerin söylediklerine dikkat etmesi gerektiğine işaret etti. “Bazı medya organları tarafından verilen sahte haberler, toplumu felce uğratacak kapasitededir. Geçmişte Türkiye acılı olaylar yaşadı. Gençler sokaklarda çarpıştı. Farklı siyasi renge sahip gruplar, yamyamlar gibi birbirlerini yeme saplantısıyla karşı karşıya geldiler. Sağ ve sol militanları, Türkler ve Kürtler, Aleviler ve Sünniler, dinciler ve dinci olmayanlar birbirlerini düşman gibi gördü” ifadelerini kullandı. Son yıllarda kaydedilen demokratik ilerleme, barış ve huzuru muhafaza etme konusunda devletin zirvesinde bulunan kişilere büyük bir görev düştüğünü belirten Gülen, “Ama bunun ne derece bilincinde olduklarını bilmiyorum” dedi.

PİŞMAN OLACAK, ÖZÜR DİLEYECEKLER

Postmodern darbe döneminde de cemaate karşı suçlamaların yöneltildiğini ve mahkemelerce bu suçlamaların hiçbir dayanağının olmadığının tespit edildiğini kaydetti. Gülen, “Şimdi bu suçlamaları yineleyenler, günün birinde bundan pişman olacaklar ve bazıları özür dileyecek. Ama bu esnada tüm bunlar, insaniyet açısından olduğu gibi Türkiye açısından da bir kayıp anlamına gelecektir” değerlendirmesini yaptı. Sahip oldukları değerler nedeniyle hem şimdi iktidarda olanları hem de geçmişte başka siyasi partileri desteklediklerini vurgulayan Gülen , “Biz asla siyasi bir beklenti içerisinde olmadık. Yanlış gördüğümüzü her zaman eleştirdik. Tutumumuzu asla değiştirmedik” diye konuştu.

http://www.internethaber.com/gulenden-pasaport-aciklamasi-654650h.htm
Soner Yalçın'dan AKP'ye oy vermeyin çağrısı!
Soner Yalçın'dan "AKP'li kardeşlerine özel yazı!" Yalçın, "AKP'li kardeşlerini" hırsızlığa ortak olmamaya çağırdı.
Soner Yalçın'dan AKP'ye oy vermeyin çağrısı!28-03-2014
Sözcü gazetesi yazarı Soner Yalçın "AKP'li kardeşlerini" hırsızlığa oy vermemeye çağırdı.

"Şimdiye kadar yaşadığın bütün kötü şeylerin sorumlusu benim" diye "AKP'li kardeşlerine" seslenen yazar, "bunların bütün sorumluluğunu üstüme alıyorum ama, bal gi­bi bi­li­yor­sun, çal­dı­lar! Hır­sız­lar! Se­ni in­san­lık­tan çı­kar­ma­la­rı­na izin ver­me." diye yazdı.

"AKP'li kardeşlerini" AK Parti'ye oy vermemeleri için uyaran yazar yazısını şöyle bitirdi:

"Pa­zar gü­nü san­dık ba­şın­da Al­lah ile baş­ba­şa­sın.
Yu­suf Su­re­si­’ni unut­ma.
Hır­sız­lı­ğı onay­la­ma!
Gü­na­ha or­tak ol­ma!
Ken­di­ne ya­kı­şa­nı yap…
Hiç de­ğil bir kez ol­sun, AK­P’­ye oy ver­me­ye­rek uyar!"


ORTAK YÜCE DEĞERLERİMİZ VAR


Ta­kıl­ma ya­zı­nın baş­lı­ğı­na…
Yok “AK­P”­li de­mi­şim, yok “Ak Par­ti­li­” de­mi­şim.
Se­ni-be­ni bun­lar­la oya­lı­yor­lar.
Ben se­nin kar­de­şi­nim, as­lo­lan bu.
Çün­kü, or­tak yü­ce de­ğer­le­ri­miz var:
Türk Bay­ra­ğı…
İs­tik­lal Mar­şı…
Ve bu cen­net va­tan… Mem­le­ke­ti­miz.
“Bir ipek ha­lı­ya ben­ze­yen bu mem­le­ket bi­zi­m”

KİM SEVMEZ HZ. MUHAMMED'İ

Kim bu ül­ke­de sev­mez; Hz. Mu­ham­me­d’­i, Hz. İsa­’yı, Hz. Mu­sa­’yı ve Hz. Da­vu­d’­u…
Kim dil uza­ta­bi­lir; Fa­tih Sul­tan Meh­me­t’­e ve “Sa­rı­şın Kur­t” Mus­ta­fa Ke­ma­l’­e…
Kı­za­bi­li­riz de se­ve­bi­li­riz de; II. Ab­dül­ha­mit de, Vah­det­tin de bi­zim ata­mız­dır. De­li İb­ra­him de ata­mız­dır, En­ver Pa­şa da…

BİZ OSMANLIYIZ... BİZ KIRGIZIZ

Biz Os­man­lı­yız… Biz Sel­çuk­lu­yuz… Biz Gök­tür­k’­üz…
Biz Sa­ba­rız, Pe­çe­ne­ğiz, Kıp­ça­ğız, Ha­za­rız, Oğu­zuz, Uy­gu­ruz, Kır­gı­zız…
Biz akın­cı­yız, biz ser­den­geç­ti­yiz, biz til­be­yiz…
Biz Meh­met­çi­k’­iz…
552’de Gök­tür­k’­te biz var­dık.
1071’de Ma­laz­gir­t’­te biz var­dık.
1453’te İs­tan­bu­l’­da biz var­dık.
1526’da Mo­ha­ç’­ta biz var­dık.
1915’te Ça­nak­ka­le­’de biz var­dık.
1922’de Sa­kar­ya­’da biz var­dık.
1974’te Kıb­rı­s’­ta biz var­dık.
Biz hep var­dık, va­rız, var ola­ca­ğız.
He­pi­miz ay­nı geç­miş­ten gel­dik; ay­nı ge­le­ce­ğe yü­rü­yo­ruz.

BU MEMLEKET BİZİM

Sa­na ses­le­ni­yo­rum AK­P’­li ca­nım kar­de­şim!
Du­yu­yor mu­sun?..
Biz kimiz
AK­P’­li ca­nım kar­de­şim!
Bu mem­le­ket bi­zim…
Mev­la­na­’sıy­la Ha­cı Bek­ta­şı­’y­la Ho­ca Ah­met Ye­se­vi­si­’y­le, Muh­yed­din Ara­bi­’y­le bu mem­le­ket bi­zim.
Biz Yu­nus Em­re­’yiz. Biz Kö­roğ­lu­’yuz. Biz Ni­ya­zi Mıs­ri­’yiz.
Da­da­loğ­lu­’yuz, Pir Sul­tan Ab­da­l’­ız, Nas­ret­tin Ho­ca­’yız.
Ka­ra­göz-Ha­ci­va­t’­ız. Ya da Ka­vuk­lu ile Pi­şe­kar.
Aşık Vey­sel de bi­zim, Boz­kı­rın Te­ze­ne­si Ne­şet Er­taş da.
Na­zım Hik­met de bi­zim; Ne­cip Fa­zıl da bi­zim.
O renk­li kı­ya­fet­le­riy­le Ze­ki Mü­ren unu­tu­la­bi­lir mi? O bü­yük ses­le­riy­le Mü­nir Nu­ret­tin ya da Ha­fız Bur­han…

SELA HEPİMİZİ DERİNDEN ETKİLEMEZ Mİ?

Ze­ka­i De­de Efen­di de bi­zim, “bir baş­ka­dır be­nim mem­le­ke­ti­m” di­yen Ay­ten Alp­man da bi­zim.
Ho­ron da te­pe­riz, Zey­bek de oy­na­rız. Hı­zı­mı­zı ala­maz Ha­la­y’­a da du­ru­ruz.
Sel­vi Boy­lu Al Yaz­ma­lım ya da Ha­ba­bam Sı­nı­fı­’nı sey­ret­me­ye­ni­miz kal­dı mı? Ya İnek Şa­ba­n’­a gül­me­yen. Tey­ze­miz, ha­la­mız Adi­le Na­şi­t’­i, Mü­rüv­vet Si­m’­i çok öz­le­me­dik mi?
Baş da­va­sı ah­lak olan fi­lo­zof Nu­ret­tin Top­çu­’yu siz­den ya da biz­den di­ye ayı­ra­bi­lir mi­yiz? Ya Ce­mil Me­ri­ç’­i? Ke­mal Ta­hi­r’­i?
Or­han Ke­mal de bi­zim Pe­ya­mi Sa­fa da…
Hep­si biz de­ğil mi­yiz?
Han­gi­miz sev­me­yiz kö­pük­lü ay­ra­nı, su­bö­re­ği­ni, ke­ba­bı ya da bak­la­va­yı. Sım­sı­cak ek­me­ğin içi­ne han­gi­miz yağ sür­me­di?
Kah­ve içip fal bak­tır­ma­ya­nı­mız var mı?
Han­gi­miz ip at­la­ma­dı, to­paç çe­vir­me­di; han­gi­miz bir­dir­bir, kö­re­be, kö­şe kap­ma­ca oy­na­ma­dı?
Se­la he­pi­mi­zi de­rin­den et­ki­le­mez mi?

RAMAZAN DA BİZİM MUHARREM AYI DA BİZİM

Han­gi­miz ya­nı­mız­dan gi­den ta­bu­ta omuz ver­me­di?
Bay­ram­da bü­yü­ğü­nün eli­ni öp­me­yen var mı?
Ra­ma­zan da bi­zim Mu­har­rem ayı da bi­zim de­ğil mi?
Pas­kal­ya, Pe­sah bu top­rak­la­ra ya­ban­cı mı?
10 Ka­sı­m’­a du­yar­sız ka­lı­na­bi­lir mi; 29 Eki­m’­e ya da bü­yük za­fe­ri­miz 30 Ağus­to­s’­a?
Hep­si bi­zim ma­te­mi­miz hep­si bi­zim bay­ra­mı­mız de­ğil mi?
Acı­lar da se­vinç­ler de bi­zi kar­deş et­me­di mi?
Sa­na ses­le­ni­yo­rum AK­P’­li ca­nım kar­de­şim!..
Du­yu­yor mu­sun?..

YAŞADIKLARININ BÜTÜN SORUMLUSU OLDUĞUMU KABUL EDİYORUM

Kabul ediyorum
Evet…
Ken­di adı­ma ka­bul edi­yo­rum…
Se­nin yok­sul­lu­ğu­nun so­rum­lu­su be­nim.
Se­nin iş­siz ol­ma­nın so­rum­lu­su be­nim.
Se­nin kö­le gi­bi ça­lış­tı­rıl­ma­nın so­rum­lu­su be­nim.
Se­nin evi­ne ha­ciz gel­me­si­nin so­rum­lu­su be­nim.
Se­nin tar­la­nı-bah­çe­ni ipo­tek et­me­nin so­rum­lu­su be­nim.
Se­nin oku­la gi­de­me­me­nin so­rum­lu­su be­nim.
Se­nin ev­siz-bark­sız ya­şa­ma­nın so­rum­lu­su be­nim.
Se­nin sü­rek­li da­yak ye­me­nin so­rum­lu­su be­nim.
Se­nin te­ca­vü­ze uğ­ra­ma­nın so­rum­lu­su be­nim.
Se­nin ta­til ya­pa­ma­ma­nın so­rum­lu­su be­nim.
Se­nin ço­cu­ğu­na oyun­cak ala­ma­ma­nın so­rum­lu­su be­nim.
Se­nin ağız do­lu­su gü­le­me­me­nin so­rum­lu­su be­nim.
Se­nin fe­la­ket­ler­le di­dik di­dik edil­me­nin so­rum­lu­su be­nim.
İti­lip-ka­kıl­ma­nın, hor­lan­ma­nın, aşa­ğı­lan­ma­nın, adam ye­ri­ne ko­yul­ma­ma­nın, so­rum­lu­su be­nim aziz kar­de­şim.
Hep­si­ni ka­bul edi­yo­rum…
60 yıl­dır ik­ti­dar ola­ma­sak da çek­tik­le­ri­nin tüm so­rum­lu­lu­ğu­nu üst­le­ni­yo­rum…

VİCDANINI DİNLE KARDEŞİM

Fa­kat…
Ortak olma!
AK­P’­li ca­nım kar­de­şim…
Hem­şeh­rim…
Mem­le­ket­lim…
Bil­gi­siz in­sa­nı her­kes al­da­ta­bi­lir; sen ne al­dat, ne al­dan!
Vic­da­nı­nı din­le; kö­tü­lük­ten de­ğil, de­rin­li­ği olan iyi­lik­ten ya­na ol!
İn­ti­kam duy­gu­sun­dan vaz­geç; kin in­sa­nın ki­şi­li­ği­ni ke­mi­rir; onu yok eder.
Sa­na ya­kı­şa­nı yap; ru­hun­da­ki şö­val­ye­yi or­ta­ya çı­kar:

HIRSIZLIĞI KABUL ETMEDİĞİNİ GÖSTER

Hır­sız­lı­ğa or­tak ol­ma…
Evet kar­de­şim!
Sen­den tek is­te­di­ğim; hır­sız­lı­ğı ka­bul et­me­di­ği­ni gös­ter­men!
İde­olo­ji­le­ri-si­ya­se­ti tar­tı­şı­rız; ya­pı­lan ic­ra­at­la­rı öve­riz ya da ye­re­riz; iyi­yi-gü­ze­li yi­ne de bu­lu­ruz.
Bel­ki ha­ta ya­pa­rız; ka­fa­mı­zı du­va­ra vu­ru­ruz. Ama yi­ne kal­ka­rız, yi­ne el ele ve­ri­riz; doğ­ru­’dan ada­le­t’­ten ya­na bir ha­yat için mü­ca­de­le ede­riz.
Hep­si bi­ze/in­sa­na/Ana­do­lu­’ya öz­gü­dür.
Ama…

HIRSIZLIĞI REDDET

Hır­sız­lı­ğa or­tak ol­mak, aşa­ğı­lan­ma­yı ka­bul et­mek­tir.
Bal gi­bi bi­li­yor­sun, çal­dı­lar! Hır­sız­lar!
Se­ni in­san­lık­tan çı­kar­ma­la­rı­na izin ver­me.
Aşi­ka­rı gi­zem­li; sı­ra­da­nı yü­ce gör­me.
Kar­de­şim!
Hır­sız­lı­ğı red­det!
Bu kan­la yı­kan­mış na­mus­lu top­rak­la­ra bu iyi­li­ği yap.
Bu ül­ke­nin şan­lı ta­ri­hi­ne göl­ge dü­şür­me.
Ah­lak­sız­lı­ğa yol ver­me.
AK­P’­li inanç­lı dos­tum…

BANA İNANMIYORSAN KURANI KERİM OKU

Ba­na inan­mı­yor­san Ku­r’­an-ı Ke­ri­m’­i oku:
“Siz dö­nün de ba­ba­nı­za de­yin ki: Ey ba­ba­mız! İnan ki, oğ­lun hır­sız­lık yap­tı. Biz an­cak bil­di­ği­mi­ze şa­hit­lik edi­yo­ruz. Yok­sa gay­bın bek­çi­le­ri de­ği­liz.”
AK­P’­li kar­de­şim!

SANDIK BAŞINDA ALLAH İLE BAŞBAŞASIN GÜNAHA ORTAK OLMA

Pa­zar gü­nü san­dık ba­şın­da Al­lah ile baş­ba­şa­sın.
Yu­suf Su­re­si­’ni unut­ma.
Hır­sız­lı­ğı onay­la­ma!
Gü­na­ha or­tak ol­ma!
Ken­di­ne ya­kı­şa­nı yap…
Hiç de­ğil bir kez ol­sun, AK­P’­ye oy ver­me­ye­rek uyar!
http://www.internethaber.com/soner-yalcindan-akpye-oy-vermeyin-cagrisi-654174h.htm

Zaman yazarı oyunu AK Parti'ye verecek

17 Aralık operasyonunda sonra cemaate yönelik eleştirileriyle dikkat çeken Mahçupyan, oyunun rengini belli etti.



Zaman yazarı oyunu AK Parti'ye verecek29-03-2014
Zaman gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan yerel seçimlerde oyunu AK Parti'ye vereceğini açıkladı.
17 Aralık operasyonundan bu yana Gülen grubunun operasyonel kanadını eleştiren Etyen Mahçupyan, son dönemde medyada dikkatlerini üzerinde toplayan bir isim olmuştu.
Mahçupyan 17 Aralık sürecini, hükümet-cemaat kavgasını ve oyunu neden AK Parti'ye vereceğini Sabah gazetesine anlattı.

AK PARTİ 10 YIL DAHA İKTİDARDA

-2002 yılından bu yana sayısız kez bu yükselişin önüne geçilmeye çalışıldı. 17 Aralık operasyonu da bunlardan biri. Neden başarısız olundu?

Bu yükselişin önüne geçmek için AK Parti'den daha ilerici, reformist ve demokrat olmanız gerekir. Öyle bir parti yok şu an ortalıkta. O zaman bu AK Parti ile daha ne kadar yaşayacağız diye sorabilirsiniz. Ben 2002'de ilk kazandığı zaman en az 4 seçim daha alır demiştim. Bu gözüken bir sosyolojiydi. Şu anda önünde en az 10 yıl daha var.

CEMAAT 2011'DEN BU YANA MÜHİMMAT BİRİKTİRMİŞ

İslami kesim, merkezi kendi oluşturduğu ağ üzerinden inşa etti. Dolayısıyla o ağlar iktidar üreten ağlar. Orada paylaşamazsanız şu anki gibi kavga çıkar. Böyle bir kavga potansiyeli her zaman vardı. Bu tapelerin 2011'den beri tutulduğunu gördüğümüzde, o zamandan itibaren bir ayrışmanın başladığını anlıyoruz. Cemaatin en azından bir bölümü bununla ilgili bir mühimmat biriktirmiş.

-Suriye gibi milli güvenliği doğrudan ilgilendiren bir meselede MİT Müsteşarı ve Dışişleri Bakanı'nın dinlenmesi toplumda büyük bir tedirginlik yarattı. Bu dönüm noktasıydı. Bence toplum artık paralel yapıya "artık yeter" dedi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

-Bu dinlemelerin varlığını bilsek de rahatsız olmuyorduk. Çünkü görmüyorduk. Ama şimdi gördüğümüzde rahatsız oluyoruz, çünkü ilave bir anlam taşıyor. Yani "Ben seni dinliyorum" demenin ötesinde, "Ben sana dinlediğimi söyleme cesaretine sahibim, sıkıysa çık meydana" anlamı var burada. Davutoğlu'nun "Bu bir savaş çağrısıdır" demesi de doğru. Bu tabi insanı tedirgin eden bir şey. Çünkü Türkiye'yi Ortadoğu'da belirli noktalara doğru çekmek, istikrarsızlık yaratmak, çözüm sürecini baltalamak istedikleri çok açık ortada.

YASADIŞI DİNLEMELER AK PARTİ'YE DEĞİL CEMAATE ZARAR VERİYOR

Bu kavga öyle bir noktaya geldi ki, "bu tapeleri kim hazırlıyor" sorusundan bağımsız olarak, cemaat medyası yasadışı dinlemelere öylesine sahip çıktı ki, bundan sonra ne çıkarsa çıksın cemaate maledilmesi mümkün hale geldi. Bu da cemaate büyük bir zarar. O yüzden şu andaki olay hükümete karşı ama cemaate de karşı. Cemaatin içinde birileri yapmış olsa bile cemaate zarar veriyor.

BU KAVGADA SİYASET DAHA AZ ZARAR GÖRÜR

-Ortada siyasi krize yol açacak bir kavga olduğu çok açık. Sizce bu kavgayı Cemaat mi kazanır AK Parti mi?

Siyaset daima daha az zarar görür. Çünkü siyaset değişen koşulları bir şekilde direksiyonunu tutma maharetidir. O koşullar sürekli değişir. Sürekli yeni siyasetçiler üretilir. Yeni siyasetçiler o koşulları taşımaya çalışır. Cemaatler ise bu gündemi aşan bir varoluş üzerine oturur. Yine kaçınılmaz olarak bir ahlaki zemin üzerine oturur. Bu ahlaki zemini elinizden kaçırırsanız kolay kolay yeniden restore etme şansınız olmaz.

CEMAAT KENDİ BÜNYESİNİ KONTROL EDEMİYOR

Kavganın kendisi de zaten her aktörü bir noktadan sonra ahlaki zeminden uzaklaştırır. Çünkü herkesi kontrol edemezsiniz. Cemaat de bugün kendi içinde herkesi kontrol edemiyor bence. O zaman da cemaat adına davranan, aslında hiç öyle bir sorumluluğu, yetkisi, yeteneği olmamasına rağmen, öyle davranan insanlar var. Sonra onların davranışları gelip cemaate yapışıyor.

20 YILDIR ERDOĞAN'A OY VERİYORUM

-AK Parti'ye ilk kez mi oy vereceksiniz?

-94'teki yerel seçimlerden beri ben Refah Partisi ve AK Parti'ye oy veriyorum. Dolayısıyla 20 yıldır bu çizgiye oy veriyorum. Her seferinde de bu mantıkla oy verdim. Benim şu anki konjonktür benim kararımı değiştirecek bir şey değil.

BAŞBAKAN'DAN BALKON KONUŞMASI BEKLEMİYORUM

-Herkes Başbakan'dan gerilimi düşürecek bir balkon konuşması bekliyor. Sizin böyle bir beklentiniz var mı?

Balkon konuşması beklemiyorum. Balkon konuşması "Ben ne yaparsam yapayım, sen çıkacaksın benim istediğim gibi Başbakan olacaksın" dayatmasıdır. Başbakan'ın balkon konuşması yapmasının asgari koşullarından biri de karşı tarafın ne yaptığıdır. Karşı taraf şu anda doğru davranmış değil. Bence AK Parti bir balkon konuşması yapmayacak ama balkon eylemi yapacak. Yani seçimlerden sonra özellikle Kürt meselesi bağlamında atılacak adımlar, bir konuşmaya ihtiyaç duymayacak şekilde Türkiye'nin nasıl yeniden bir Cumhuriyet inşasında olduğunu tüm dünyaya söyleyecek. Bunu görmezlikten gelmek de çok mümkün olmayacak.

-Peki Fethullah Gülen'den bir özeleştiri gelir mi sizce?

Siz siyasetçi değilseniz balkon konuşması öz eleştiri konuşmasıdır. Geleceğe dair Fethullah Gülen'in bir şey söyleme ihtimali yok. Çünkü o yönetmiyor. Çıkıp da ondan bir özeleştiri beklemeye de başkalarının hakkı yok. Yapar ya da yapmaz. O yüzden Gülen cephesinde öyle bir şans yok maalesef.
http://www.internethaber.com/zaman-yazari-oyunu-ak-partiye-verecek-654529h.htm
Cahilce kurgulanmış yalan haber
Anadolu Ajansı, Taraf'ın "Seçim sonuçları emniyet müdürleri tarafından sadece AA personeline verilecek' haberine sert tepki gösterdi.
Cahilce kurgulanmış yalan haber29-03-2014
Anadolu Ajansı'ndan yapılan açıklamada, Taraf gazetesinin "Seçim sonuçları emniyet müdürleri tarafından sadece AA personeline verilecek' haberinin bilgiden yoksun, cahilce kurgulanmış yalan bir haber olduğu vurgulandı.
Anadolu Ajansı (AA), Taraf gazetesinin " seçim sonuçları emniyet müdürleri tarafından sadece AA personeline verilecek" yönündeki iddiasının bilgiden yoksun, cahilce kurgulanmış yalan bir haber olduğunu,seçim sonuçlarını emniyet görevlilerinin değil sadece Yüksek Seçim Kurulunun verebileceğini bildirdi.

AA'dan bugün yayınlanan habere ilişkin yapılan açıklama şöyle:

"Taraf Gazetesi, bugünkü sürmanşet haberinde Anadolu Ajansının da isminin geçtiği asılsız bir habere imza atmıştır.

Anadolu Ajansı, 30 Mart Yerel Seçimlerini abonelerine ulaştırmak için bir süredir hummalı bir çalışma yürütmektedir.

AA, teknolojik donanımından haberci altyapısına her türlü hazırlığını yaparak deneme yayınlarını başarıyla tamamlamış ve seçim sonuçlarını vermek için saat saymaya başlamıştır.

Bu durum Anadolu Ajansı tarihinde bir ilktir; haberlerinde doğru, tarafsız ve etik olmayı en büyük sermaye kabul eden AA, yarınki seçim sonuçlarını da bu ilkeler temelinde abonelerine yedi dilde duyuracaktır.

Durum bu kadar netken ve hemen her gün gazete ile televizyonlarda seçim hazırlıklarımızı en ince ayrıntısına kadar şeffaf şekilde anlatırken, çalışmalarımızın bazı medya organları tarafından çarpıtılmasını anlamak mümkün değildir.

Türkiye'de seçimler, Yüksek Seçim Kurulu uhdesinde yürütülür, açıklanır ve resmiyet kazanır.

Kolluk kuvvetleri bu süreçlerde sadece güvenliği sağlayıcı amaçlı verilen görevleri yürütürler. Dolayısıyla Taraf Gazetesinin ' seçim sonuçları emniyet müdürleri tarafından sadece AA personeline verilecek' yönündeki haberi, bilgiden yoksun, cahilce kurgulanmış bir yalan haberdir.Seçim sonuçlarını hiçbir zaman emniyet görevlileri vermez, sadece Yüksek Seçim Kurulu verir.

Ayrıca seçim sonuçlarına dair haberleri aktarırken, 'iktidar partisine öncelik vererek diğer parti üyelerinin morallerini bozmak suretiyle sandık başlarından ayrılmalarını sağlamaya' dönük iddialar da aynı derecede asılsızdır, iftiradır.

İddia sahibi yayın organını, bu asılsız yayını için özür dilemeye davet ediyoruz.

Türkiye toplumu ve demokrasi için hayati önem taşıyan yerel seçimler konusunda 'Ankara kulislerinde konuşulan iddiaya' göre diye başlayan ciddiyetten uzak bir haber yapmanın da basın ahlak ilkeleriyle bağdaşıp bağdaşmadığının takdirini kamuoyuna bırakıyoruz.

Bu arada kurumumuz, iftira sahiplerine yönelik gerekli hukuki süreci de başlatmış bulunmaktadır.
http://www.internethaber.com/cahilce-kurgulanmis-yalan-haber-654681h.htm
31 MART 2014 GAZETE MANŞETLERİ
 
Millet darbeyi sandığa gömdü
 
Sandık kararı
 
Ankata Bilmecesi
 
ERdoğan'a güvenoyu
 
Zaferi ailece kutladılar
 
Erdoğan'ın zaferi
 
Büyükşehirlerde nefes nefese
 
Durmak yok gerilime devam
 
2. kez kazandı
 
Gerilim kazandı
 
Manşeti millet attı
 
Milletin zafer
 
Büyükşehirlerde nefes kesen yarış
 
Bu da son tape
 
40 ilde elektrik kesildi
 
Türkiye dik durdu
 
AK Parti ezdi geçti
 
Gerginlik geride kalsın
 
Karanlıkta demokrasi
Ekrem Dumanlı'dan yüzde 60 iddiası
Cemaatin amiral gazetezi Zaman'ın tepesindeki isim Ekrem Dumanlı, seçimi Fox TV'ye yorumladı.
Ekrem Dumanlı'dan yüzde 60 iddiası31-03-2014
Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Dumanlı, "Eğer Sayın Başbakan toplumsal kutuplaşmalara göz yummasaydı, genel referandumdaki gibi yüzde 58-60 civarında oy olurdu." iddiasında bulundu.
ELEKTRİK KESİNTİLERİ
Zaman Gazetesi’nin yarınki manşeti nedir sorusu üzerine Ekrem Dumanlı, “Zaman Gazetesi’nin manşetinde yarın birkaç başlık birden var. Başlıklardan biri Cihan Haber Ajansı’nın maruz kaldığı bütün gece boyunca engelleme ve siber saldırılar var. Manşetin önemli kısmından biri budur. Tabi ki sonuçta başarı da tartışılabilir. Ama sonuç neyse o. Vatandaşın halkın milletin ortaya koyduğu neyse başımızın tacıdır. Ondan da ifade edeceğiz. Çok parçalı gazete yapacağız.  Ayrıca siber saldırı ve engelleme var. Bunun resmi makamlarla irtibatlı olmasından da endişeliyiz. Diğer mevzu seçimde alınan sonuçlar. Elektrik kesintileri olmak üzere, büyükşehirlerimizde İstanbul ve Ankara da olmak üzere dile getirilen endişeleri, problemleri harmanlayıp seçim sayfası yapacağız” dedi.
ENDİŞE YAŞAMIYORUM

Başbakan'ın inlerine gireceğiz veya daha sert açıklamaları vardı bunun fiiliyata dönüşeceği endişeniz var mı? Siz bir endişe yaşıyor musunuz?

Evelallah endişe yaşamıyorum, önce onu söyleyeyim. Bu ülke aşiret devleti değil. Yarım yamalak da olsa hukuk var. Hukukun dışına çıkarak yapılan her şey milletin vicdanına çarparak döner. Yarın benim bir başyazım var. Cuma gününden yazdım. “Sonuç ne olursa olsun Türkiye'de demokrasinden ve hukuktan dönüş yok” diye yazı yazdım. Daha cuma gününden bu yazıyı yazıyorum. Seçim sonucu nedir bilemiyorum. AK Parti ister zaferle, ister hezimetle çıksın. Türkiye'nin daha çok demokrasiye daha çok hukuka daha çok saygıya ihtiyacı vardır.
60'TAN YÜZDE 40'LARA DÜŞMÜŞTÜR

Hükümet cemaat çatışması AK Parti'ye mi yaradı?

Ben öyle düşünmüyorum. Sayın başbakanın 9 ay önce verdiği mülakatta yüzde 60 oy bekliyoruz demişti. 7 ay önce Türkmenistan dönüşünde yüzde 55 diye rakam verdi.  6 ay önce yüzde 50 diye söyledi. Birkaç gün önce bir televizyon kanalında yüzde 50'nin üzerinde diye rakam verdi.

Eğer Sayın Başbakan toplumsal kutuplaşmalara göz yummasaydı, genel referandumdaki gibi yüzde 58-60 civarında oy olurdu. Bir açıdan bakarsanız AK Parti başarı elde etmiştir. Ama bir başka taraftan bakarsanız kutuplaşmaya gitmeden alacağı yüzde 60'tan yüzde 40'lara düşmüştür.
BUGÜNKÜ SONUÇ BAŞARIDIR

Yüzde 60’ı neye göre söylüyorsunuz?

Bir referandumu hedef alarak söylüyorum. 9 ay önce 11 Haziran 2013'te oylarımız yüzde 60 dedi. 12 Mart 2014'te yüzde 45-50 dedi. 7 ay önce yüzde 55 dedi. 9 Eylül'de yani 6 ay önce yüzde 50'nin üzerinde dedi.

Ben de diyorum ki gerçekten başta camia olmak üzere başka toplumsal gruplarla gezi parkı olaylarından beri gerginlikler olmasaydı, siyaset normal devam etseydi, bu kutuplaşmalar olmasaydı AK Parti normalde yüzde 58-60 oy alacaktı. Nerden biliyorsun diyorsanız Başbakanın elindeki kamuoyu ile paylaştığı bilgilere binaen söylüyorum. Ama bugün bu sonuç başarı mıdır? Bana göre başarıdır. Aslında bu başarı kutuplaşmalar olmasaydı daha da yüksek olacağını düşüyordum.
http://www.internethaber.com/ekrem-dumanlidan-yuzde-60-iddiasi-655340h.htm
Zaman yazarı kaldığı yerden devam etti
Zaman yazarı Mümtazer Türköne, iktidar partisine yönelik eleştirilerine hız kesmeden devam etti.
Zaman yazarı kaldığı yerden devam etti31-03-2014
Mümtazer Türköne'ye göre Türkiye'nin 17 Aralık öncesine dönme ihtimali mevcut değil.
AK Parti'nin açık ara birinci çıktığı seçim sonuçlarına değinmeyen Zaman gazetesi yazarı Mümtazer Türköne'nin hedefinde, yine Başbakan Erdoğan vardı.
HAKSIZ VE ORANTISIZ KAMPANYA
"Hala 17 Aralık'tayız" diyen yazar, "Nerede kalmıştık?" başlıklı yazısında seçim kampanyasının eşit şartlarda yürütülmediğini iddia etti. "Diğer partilerin seçim harcamaları ile iktidar partisininki arasında nasıl bir fark var?" diye soran Türköne, iktidar partisini böyle eleştirdi:
"Muhalefet partilerinden biri çetele tutmuşsa, yaklaşık bir rakama ulaşmak ve böylece yolsuzluk soruşturmaları ile seçim yolsuzluğu arasında bir ilişki kurmak imkânına sahip olabiliriz. Seçim boyunca AK Parti haksız ve orantısız bir kampanya gücü kullandı. Siyasetin finansmanı çok önemli. Mindere eşit şartlarda çıkmayan rakiplerin performansı, taraftarlık gayreti ile gözden kaçabilir. Demokrasinin ön şartı, siyasi aktörlere eşit ve adil rekabet imkânı sunmaktır."
BU KADAR DÜŞMANIN İÇİNDE CUMHURBAŞKANLIĞI YAPMAK MÜMKÜN MÜ?
Seçim tartışmalarının ardından Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gündeme geleceğini yazan Türköne, Başbakan Erdoğan'ın bu şartlarda Köşk'e çıkamayacağını yazdı. Yazara kulak veriyoruz:
"Seçim sonucu Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına fırsat verir mi? Erdoğan, bu fırsatı, sandıktan aldığı oydan önce, yürüttüğü savaşta kaybetti. Bir savaşı kazanabilmeniz için, önce bir savaş vermeniz lazım. Savaş verebilmeniz için ise karşınızda bir düşman bulunması gerekir. Erdoğan, kazanabilmek için bir savaş ilan etti. Savaş ilan edebilmek için ise kendisine oy vermeyeceğini hesapladığı kesimleri toptan düşman safına yerleştirdi. Bu kadar düşmanın içinde cumhurbaşkanlığı yapmak çok mümkün mü? Malum cumhurbaşkanlığı makamı halkın bir kısmını değil tamamını temsil ediyor. Sizce Erdoğan'ın bu temsili üstlenme yeteneği, yolsuzluk soruşturmalarını engellemek için yürüttüğü savaşın içinde yer alan 30 Mart muharebesinde ortadan kalkmadı mı?
Bir dönemeç daha geride kaldı. Türkiye'nin 17 Aralık öncesine dönme ihtimali mevcut değil. Önümüzde yeni dönemeçler var. Onlar da geçilecek ve geride ne kalacak? Geride kalanlar arasında, hâlâ uygulanmayan mahkeme kararlarının, yürütülemeyen soruşturmaların yer alması ihtimali var mı? Kaldığımız yer, başladığımız yer. Hâlâ 17 Aralık'tayız."
http://www.internethaber.com/zaman-yazari-kaldigi-yerden-devam-etti-655310h.htm