HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

26 Şubat 2014 Çarşamba

 
EY CEMAAT AKLINIZI KİRAYA VERİP,VATAN HAİNLERİNE ALET OLMANIZ HELAL MİDİR?



LÜTFEN AKLINIZI

Gömülü resim için kalıcı bağlantı
 

Gömülü resim için kalıcı bağlantı























Gömülü resim için kalıcı bağlantı
Bilal Erdoğan 12 tonluk parayı taşıdı diyenlerle, Menderes 12 uçak mücevher taşıyacaktı diyenler aynı zihniyet

Gömülü resim için kalıcı bağlantı













Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Gömülü resim için kalıcı bağlantı


Gömülü resim için kalıcı bağlantı


Gömülü resim için kalıcı bağlantı







Gömülü resim için kalıcı bağlantı


0e4c6e52e4f149bd1be6b2f1f0bdc9a8prjpg_h689.jpgBizans Kostümleri Giyip Terör Estirdiler


  Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Gömülü resim için kalıcı bağlantı













Gömülü resim için kalıcı bağlantı



Gömülü resim için kalıcı bağlantı
26.02.2014
Deniz üzerine kurulan Ordu-Giresun Havalimanı
 
Gömülü resim için kalıcı bağlantı
İSTANBUL'DAKİ Kanal İstanbul bittiğinde böyle olacak..!











Gömülü resim için kalıcı bağlantı
 

              
Türkiye'yi Bölmeye Çalışanlar en güzel böyle görüntülenebilirdi!



Gömülü resim için kalıcı bağlantı
 

VAHŞET..! Katil Esed güçleri bebekleri öldürdü 16.09.2012 İdlib-SURİYE (...


Bezmi Alem Çapulcuları ve Paralelci ZAMAN ve STV

Bugün "Camide Bira Yok" Diyen Gülen Medyası Gezi'de Camide Birayla! VİDEO
 
Bugün "Camide Bira Yok" Diyen Gülen Medyası Gezi'de Camide Birayla! VİDEO
Cemaat medyası fena yakalandı!
 20.02.2014
Gezi vandallığında Dolmabahçe’deki Bezmi Alem Valide Sultan Camii’nde bira şişeleri bulunmuş ve kamera görüntüleri ortaya çıkmıştı. Bugünlerde Gezicilerle ittifak yaptığı söylenen STV, o camiye giren ilk kanallardan biriydi. STV’nin ortaya çıkan o görüntüleri sosyal medyada çok konuşuluyor. Ayrıca görüntülerde bulunan Zaman istihbarat şefi İbrahim Doğan’ın paylaştığı tweet STV’yle çelişiyor.


 

İLGİLİ HABER-ANALİZ:
 
 
 
Ses Kayıtlarını Para Karşılığında Satmışlar
 
 
Ses Kayıtlarını Para Karşılığında Satmışlar26.02.2014
 
Devleti dinleyen paralel yapının bu dökümleri yurtdışına servis ettiği belirtildi. Dinlemelerin casusluk kapsamında para karşılığı satıldığı da iddia ediliyor
Devleti dinleyen paralel yapının bu dökümleri yurtdışına servis ettiği belirtildi. Dinlemelerin casusluk kapsamında para karşılığı satıldığı da iddia ediliyor

Telekulak skandalının ortaya çıkmasıyla birlikte dinleme tapelerinin hangi amaçlarla kullanıldığı tartışılıyor. Devletin zirvesini örgütsel faaliyet kapsamında dinlemeye alan "Paralel yapı"nın tapeleri kimlere ve nasıl servis ettiği konusunda çarpıcı iddialar ortaya atılıyor. Buna göre üst düzey bürokratların dinlemelerinden hazırlanan bilgi dökümlerinin yurtdışına servis edildiği iddia edildi. Dinleme tapeleri bir havuzda toplanırken isteğe bağlı olarak yapılan dinlemeler sonrasında 'casusluk' kapsamında para karşılığında satıldığı istihbarat kuruluşlarının mercek altına aldığı iddia ediliyor. 

İSTEĞE BAĞLI SERVİS 
Paralel Yapı'nın 7 bin kişiyi dinlediğine yönelik savcılık kanalıyla ortaya çıkan skandalın perde arkasında büyük bir "Casusluk" skandalı iddiası gündeme geldi. Dinlenecek kişilerin nasıl tespit edildiği, listeyi kimin belirlediğine yönelik skandal bilgiler bir bir ortaya çıkmaya başladı. Dinlenen isimlerin rastgele seçilmediği, belirlenen listelerle dinlemeler yapıldı. Ortam ve telefon dinlemesiyle elde edilen veriler tapelere döküldü. Örgüt adı altında Türkiye'nin birçok bölgesinde yapılan dinleme tapeleri bir havuzda toplandı. Önemli veriler bir araya getirilerek isteğe bağlı servisler yapıldı. 

ÖZEL DİNLEME BİRİMİ
"Paralel yapı"nın binlerce kişinin ses kayıtlarının muhafaza edildiği özel bir birim oluşturdukları öğrenildi. 24 saat çalışan birim ses kayıtlarına tapeler haline getirerek servis edilmesi gereken kendi içlerindeki birimlere gönderirken bu birimin yıllarca sistemli bir şekilde çalıştığı iddia edildi. Yapılan çalışmalarla ses tapelerinin dış servislere verilmesine yönelik deliLler toplanırken açılacak soruşturmalarda dinleme skandalının "casusluk" kapsamında değerlendirileceği öğrenildi.

DİNLEDİLER, İZLEDİLER ZAAFLARI NOT ETTİLER
Paralel yapının "Selam Terör Örgütü" adı altında 2011/762 dosya numarasıyla dinlediği siyasetçi, sanatçı, gazeteci gibi 7 bin kişiyle ilgili kayıtların yanına dinlenenlerin zaaflarını ve özlük bilgilerini not düştüğü ortaya çıktı. Dinleme, İstanbul TMK savcıları Adem Özcan ve Adnan Çimen'in 2011'de yürüttüğü soruşturma kapsamında gerçekleşti. Takipler İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde "Terörle Mücadele" ve "İstihbarat" şubelerince yapıldı. Dinleme ve fişleme 3 yıl sürdü. Dinlenen isimler arasında eskort kızlar ve mankenler de yer aldı. 

ZAAF VE ÖZLÜK NOTLARI 
Kamuoyuna yansıyan birinci pakette 107 klasör içerisinde 2 bin 287 kişi var. Dinleme 4 paketten oluşuyor. 4 bin 500 kişi "sahte isim" kullanılarak dinlendi. Ekiplerce, savcılık kanalıyla mahkemenin yanıltılması yöntemiyle gerçekleştirilen takipler, fiziki takiplerle de desteklendi. Skandal kapsamında takip edilen 2 bin 287 kişinin telefon dinlemeleri tapelere döküldü. Ardından tapelerin altına dinlenenlerle ilgili özlük ve zaaf bilgileri not alındı. Takibe alınan kişilerle ilgili görüntü, kayıt ve fotoğraflar dosyaya eklendi. Telekulak skandalında, paralel yapının hayali terör örgütü yaratıp örgüt mensubu olarak gösterdiği 48 kişi için izin alınıp "sıçratma tekniği" uygulandı. Bu teknikle, dinlenen hedef şahısların irtibat halinde bulunduğu kişi ve kurumlar da takibe alındı. Mahkemeye sunulan uydurma gerekçelerle 3 aylık dinleme izinleri 3 yıla çıkarıldı. Soruşturmayı yürüten savcıların görev yerinin değişmesiyle ortaya çıkan skandal, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan açıklamayla doğrulandı. 

SIÇRATMA TEKNİĞİYLE 
Diğer 3 pakette de isim ve görüntülerle birlikte "zaaf" ve "özlük bilgileri" dosyalarda yer aldı. Anadolu Ajansı ve CHP gibi kurum ve parti merkezi santrallerinin bile dinlendiğinin ortaya çıktığı 3 pakette ordu komutanı, emniyet müdürleri ve üst düzey bürokratlar kodlu ve sahte isimlerle dinlendi. Bazı dinleme ve fiziki takipler, El Kaide, Hizbullah, KCK ve Hatay saldırılarını gerçekleştiren THKP-C terör örgütlerini takip adı altında yapıldı. Aynı taktikle değişik kurum ve kuruluşlar takip edildi. İHH, El Kaide dosyası, birçok Alevi derneği THKP-C dosyası, BDP de KCK soruşturması kapsamında dinlendi. Hizbullah ve Selam soruşturması adı altında İran Büyükelçiliği ile Akit gazetesini izlemeye alan paralel yapı, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yakın çevresi, danışmanı ve korumalarını da bu gazete ve kurumlarla irtibatlı olan gazeteciler üzerinden yaptığı sıçratma tekniğiyle takibe aldı. 

X LİSTESİNDEKİ İSİM VE KURULUŞLAR
"Necla Kaya, Fazıl Işık, İsmail Arslan, Gazi İlkadlı, Havva Yekbun Mutlu, İran İslam Cumhuriyeti Büyükelçiliği, Aydın Demir, Eşref Edip Kaha, Eskişehir Osmangazwi Üniversitesi, Hasan İbicioğlu, Ömer Sait Burgazlı, Radyo Televizyon Üst Kurulu Başkanlığı, Seyithan Özdemir, Isparta İteks İthalat Tekstil A.Ş., Serkan Koca, Hüseyin Ali Yılmaz, Fadime Tutyol, Optimal Proj yön İnş. San. Ticadet Ld. Kadıköy, Köksal Aydın, Ertuğrul Ünal, Navit Yalçın, Müberra Kavak, İbrahim Konak, İbrahim Yavuz, İşbankası Sirkeci Şubesi, Turgut Arslan, Turgut Gülcihan, Sevil Arslan, Hüseyin Avni Yazıcıoğlu, Cevdet Eryaşar, Elif Açıkel, Sabah Gazetesi Özel İstihbarat Editörü Ferhat Ünlü, Ekip Sağlık Hizmetleri Ldt., Fatih'teki İran İslam Cumhuriyeti Başkonsolosluğu, Eyüp Kavdu, Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü, Med Yapı İnşaat Sanayi Ldt, Feride Özmen, Ehlibeyt Alimleri Derneği, Adana'da ankesörlü telefon, İstanbul Yakası Ankesörlü Telefon Müdürlüğü, Sevgi Önder, Türker Sargın, Muş Alparslan Üniversitesi, Ahmet Veysi Dağ, Şişli Gübre Fabrikası A.Ş., Fatih'te ankesörlü telefon, Eminönü'nde ankesörlü telefon, Seyit Mehmet Muhtar, Yalova Türk Telekominikasyon Müdürlüğü A.Ş., Ankara Babaali İlim Vakfı, Ali Gümüş, Hüseyin Adıgüzel, Türkiye Halk Bankası Genel Müdürlüğü, Ehlibeyt Alimleri Derneği, CHP İl Başkanlığı."

 
(Sabah)


Allah Dostu mu Big Brother mı? 
Allah dostu mu big brother mi?
 
Star Gazetesi yazarı Elif ÇAKIR kaleme aldı...
 23.02.2014

Söyleyin Ekrem Bey: Allah dostu mu big brother mi?

Zaman Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, geçtiğimiz hafta ‘Alimler ve Zalimler’ başlıklı ‘yok artık daha neler’ dedirten oldukça ilginç ve bana göre bir o kadar da tuhaf bir yazı dizisine imza attı.
Dumanlı diyor ki: “Tarih boyunca ‘din mazlumları’, ehli küfürden çektikleri çilenin belki yüz katını, maalesef , ‘ehli imandan’ çekmişlerdir. Her dönemde alimlere, abidlere, zahidlere olmadık suçlamalar yapılmış, akla hayale gelmedik kötülükler o güzel insanlara reva görülmüştür.”
Ve Dumanlı İmam-ı Hanbel İmam-ı Rabbani diyor... İmam-ı Azam İmam-ı Malik diyor... Gönül sultanları Allah dostu veliler diyor...
Velhasıl her dönemde âlimlere, imamlara, gönül dostlarına olmadık zulümler yapılmıştır ey ahali diyor... Ve “Hocaefendilerini” bu mübarek isimlere emsal gösteriyor.
Diyor ki ‘Allah aşkına hangi vicdan bu zulme razı olur?’
El insaf...
***
Kusura bakma Ekrem Bey... 
Madem ki bu örnekleri vererek ‘Hocaefendinizle’ mukayese yaparak bu kapıyı açıyorsun...
O halde açık açık konuşalım...
Bakın ‘Dört Mezhep İmam’ örneği ne iş Ekrem Bey, cemaat büyümeye endeksli ‘hizmet’ olurken sizin ‘Hocaefendi’ de bu arada “mezhep imamlığı”na mı terfi etti diye sormuyorum bile...
Bakınız Ekrem Bey...
Sizin ‘Hocaefendi’ ilim sahibi birisi, zeki birisi, hitabeti çok güçlü, mimiklerini iyi kullanan ve karşısındakileri etkileme gücüne sahip birisi. Ama örneğini verdiğiniz isimlere emsal olacak ve onlar gibi alanında otorite bir isim değil...
Ekrem Bey Allah aşkına söyleyin...
Mesela Süleyman Ateş tefsir ilminde otorite ve referans bir isimdir. Peki Gülen müfessir midir? Hangi tefsir kitaplarında ismi referans olarak geçmektedir?
Mesela Sait Hatipoğlu Hoca hadis âlimidir peki Gülen’in hadis konusundaki uzmanlığı nedir? Kaç kitabı vardır?... Hadis kitaplarında ismi referans olarak geçmekte midir?
Hayrettin Karaman Hocanın fıkıh alanında otorite olduğunu söylemeye gerek var mı? Peki Gülen’in fıkıhda otorite olduğunu söyleyebilir misiniz? Yazdığı fıkıh kitapları var mıdır?
Bana şimdi “Fethullah Gülen’in fıkıh anlayışı, tefsir anlayışı, hadislere bakış açısı’ gibi PR olarak yazdırdığınız kitapları söylemeyin komik duruma düşersiniz.
Şu saydığınız isimlerin hangisi halkla ilişkiler ve PR sonucu tanınmıştır?
Örneğini verdiğiniz hangi âlim, gönül adamı, zahid çıkıp da ‘Kuran Müslümanlığı gibi bir sapkınlık çıktı ortaya’ gibi bir cümle sarfetmiştir? Söylesenize! Ama sizin Hocaefendinizin böylesi garabet bir açıklaması bulunmaktadır. Bunları da yazınız...
Ekrem Bey el insaf!
İmam-ı Hanbel, dönemin Aydın Doğanlarının, Koç’larının gönlünü almak gibi bir çaba içine girmiş midir? Dönemin Turgay Ciner’i ‘Bizim burada ‘büyüğümüzün’ aleyhine bir şey çıkmaz, müsterih olsun’ garantisi vermiş midir? Cemaati dışındaki medyayı kirli oyununa katmaya çalışmış mıdır?
İmam-ı Rabbani birilerini ‘şantaj-tehdit’ yoluyla yola getirmeye çalışmış mıdır mesela? Başkalarının mahremlerine dalmış mıdır? İnsanları zaaflarıyla tehdit ederek ‘aman tutun başka tarafa kaymasın’ demiş midir?
İmam-ı Azam mesela... Oturduğu yerden dönemin iş adamlarına ihale ayarlayıp, şirketleri organize etmiş midir? İktidar hırsı olmuş mudur? Devleti kirli oyunlarla ele geçirmeye çalışmış mıdır?
İmam-ı Şafii, dönemin kadılarını ayarlayıp insanları haksız yere zindanlara attırmış mıdır? Uganda, ananas demiş midir?
Mevlana Celaleddin Rumi, kendi kardeşlerine hayatı cehennem edip, müslüman bir kardeşini ‘Firavunlukla’ suçlamış mıdır? Bankalarla şirketlerle, senaryolarla uğraşmış mıdır?
Halid-i Bağdadi adamlarını Müslüman kadınların üzerine salıp her türlü küfrü, iftirayı, itibarsızlaştırmayı yaptırmış mıdır? Başkalarına lakap takmış mıdır? Saraylarda mı yaşadı Bağdadi?
Verdiğiniz örneklere söylenecek çok şey var Ekrem Bey... Sahi ‘bu imamlardan’ hangisi kaçbin dinarlık manevi tazminat davaları açarak mahkemelerin yolunu aşındırmıştır? Sizin ‘Hocaefendi Pensilvanya’dan 50 binliralık davalar yağdırıyor maşallah... Söyler misiniz yaşadıkları dönemde saydığınız “bu mübarek zatlar” insanlar için tehdidin korkunun mu, yoksa itimadın, güvenin sembolleri mi olmuşlardır?
Velhasıl Ekrem Bey AK Parti oy kaybeder mi, kaybetmez mi? Samimi inancım ne benim sorunum ne de sizin sorununuz olsun... AK Parti de seçmeni de sandığı da işte orada...
AK Partili seçmenlerin vicdanından daha önemli bir şey var... O da şudur:
Hocaefendiniz ve sizler bu kadar insanın dini duygularına hasar verdiniz ve hala vermeye devam ediyorsunuz?
Siz AK Parti’nin oylarını bırakın da... Bunun hesabını Allah’a nasıl vereceksiniz onu düşünün bence...
 
Fatih Tezcan
Bu haber, Fethullah Gülen'i tamamen deşifre eden ve bitiren tezattır!

27.12.2013

Bu haber, Fethullah Gülen'i tamamen deşifre eden ve bitiren tezattır!
Türkiye bu çapta bir tezatı görmedi ve göremez!

17 Aralık 2013'te başlayan ve 1 Belediye Başkanıyla 3 Bakan oğlunun da alınmasıyla perdelenen 'Halkbank'a Saldırı Operasyonu' için, mevzu henüz mahkemeye bile taşınmadan Pensilvanya'daki çiftliğinde beddua seanslarına giren Fethullah Gülen mi;

Yoksa 3 Kasım 1996'daki Susurluk Kazası sonrasında, yani tam da 28 Şubat Süreci'nde,
29 Mart 1997'de Samanyolu Tv'de Osman Özsoy ve Mim Kemal Öke'nin sorularına cevap verirken "Susurluk'la bir cinayet işlenmiş, bir toplum suçu işlenmişse şayet, bunun örtbas edilmesini ben de istemem. Fakat üslubu her zaman, her yerde, her platformda münakaşa edebilirim. Bunun temelinde bizim milli birliğimize, milli bütünlüğümüze devlet telakkimize eğer dokunacak bazı şeyler varsa, bu kapı aralanmamalıydı. O kapıdan girilince şayet askere olan güvenimiz sarsılacaksa, güvenlik kuvvetlerine olan güven sarsılacaksa, meclise olan güven sarsılacaksa, insanlara olan güven sarsılacaksa bunun üzerine biraz daha farklı bir yöntemle gidilmeli ve mesele çözülmeliydi. Suçlular ortaya çıkarılmalı ve ceza verilmeliydi.Medya savcı olmamalıydı, hakim olmamalıydı. Bu açıktan açığa medya yanlış yaptı manasına çekilmemeli. Fakat bir üslup hatası yapıldı." diyen Fethullah Gülen mi?

Hangi Fethullah Gülen?

Gülen'in çok konuşulan bedduasının ön şartını hatırlamalıyız.
Ne diyordu Gülen?

"...hırsızı görmeden hırsızı yakalayanın üzerine gidenler, cinayeti görmeyip de masum insanlara cürüm atmak suretiyle onları karalamaya çalışanlar..."diyor ve sonrasında Türkçe ve Arapça beddualar ediyor, gündemi bu atağıyla belirliyordu.

Oysa Başbakan konuya dair her ağzını açtığında geçmişte ortaya çıkarılan yolsuzlukları hatırlatıyor, yapılan yolsuzluk operasyonlarına Gülen Cemaati'ne bağlı başta Zaman olmak üzere tüm gazetelerin kenar süsü gibi haber yaptığını ima ediyor ve bundan sonrasında da babasının oğlu bile olsa yolsuzluk yapan kim varsa üstüne gidileceğini, AK Parti'nin 3 Y yani Yasaklarla, Yolsuzluklarla ve Yoksullukla olan mücadelesini anlatıyor ama 17 ARALIK OPERASYONU'nun ULUSLARARASI BİR TAARRUZ olduğunu söylemekten de geri kalmıyordu.

Oysa şahsım ve AnalizMerkezi.com olarak biz, Fethullah Gülen'in Onursal Başkanı ve kurucusu olduğunu itiraf ettiği ABD'deki Niagara Vakfı'nın Başkanı'nın itirafını Türk Medyası'nda ilk kez afişe etmiştik.

Fethullah Gülen'e bağlı kişi ve organizasyonların sadece FBI ile değil CIA, İsrail, İngiltere, Rusya ve Çin İstihbarat Servisleriyle de görüşmeler içinde olduğunu ve bu görüşmelerin artarak devam edeceğini ifşa ederek "Anlayana davul zurna az anlamayana sivrisinek az" deme gafletinde bulunan Bülent Şengün, Fethullah Gülen'in ABD'deki en sadık ve çalışkan başkanlarından birisiydi ama gel gör ki, Fethullah Gülen bu uluslararası skandala cevap verememişti.

Oysa yine biz, CIA yan kuruluşu RAND Corporation ile Fethullah Gülen'in ve Örgütü'nün bağlantılarını yine isim isim söylemiştik.

Fethullah Gülen yine cevap verememişti.

Oysa biz, Türk Medyası'nda ilk kez Mavi Marmara öncesi aldığı sırları bilmezden gelerek israil Avukatlığı ve Sözcülüğü yaptığını da açığa çıkarmıştık.

Fethullah Gülen yine cevap veremedi.

Dolayısıyla 17 Aralık Operasyonu'nun üzerindeki 'ABD ve İngiltere Taşeronluğu' meselesini Gülen ve Örgütü asla izah edememişti, edemez.

Dahası var!

21 Nisan 2013 günü ABD Parlamentosu'nda ABD'li senatörler ve AIPAC yani İsrail lobisi, Yeni Türkiye'nin gurur kaynağı olan Halkbank'a Yaptırım istemişler, kendilerine akması gereken milyar dolarların Türkiye'de kalmasının engellenmesini istemişlerdi.

Bu küstah ve ahlaksız talep T.C Hükümeti Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a iletildiğinde herhalde Türkiye Devrimi'nin verdiği cevabı herkes tahmin ediyordur.

Bu yaptırım talebinden 40 gün sonra Gezi Olayları başlatıldı.
Bu yaptırım talebinden 8 ay sonra ise, Halkbank'a Operasyon yapıldı.

Bu operasyonun sonrasında ne oldu?

Fethullah gülen'in 1997'de Susuruluk Kazası'nın ardından ne gibi endişeleri baş gösterdi ise, harfi harfine bunlar oldu.

Yani?

Bizim milli birliğimize, milli bütünlüğümüze devlet telakkimize dokunacak bazı şeylere kapılar aralandı.

Cumhurbaşkanı susmamalı, susarsa suça ortuk olur” diyerek Abdullah Gül’ü üstü örtülü tehdit eden Gülenci yazarları tüm Türkiye gördü.

Askere olan güvenimiz sarsılmaya kalkıldı. Sosyal Medya Timleri tarafından başlatılan ve ev sohbetlerinde sürdürülen propagandalarla halk arasında “Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’den başkası olsaydı, operasyon hakkında açıklama yapardı, üstüne giderdi” algısı oluşturulmaya çalışıldı.

Güvenlik kuvvetlerine olan güven sarsılmaya çalışıldı. Emniyet Teşkilatı tepeden tırnağa sorgulanır hale geldi. Devlet, emirleri amirlerinden değil de ağabeylerinden alan emniyet mensuplarına karşı önlem almak zorunda kaldı.

Meclise olan güven sarsılmaya çalışıldı. CHP’li Milletvekilleri ellerinde ayakkabı kutularıyla Meclis’in kürsüsüne çıktılar. Sadece bakanların değil Başbakan’ın dahi istifasını isteyecek kadar ileri gidenler çıktı.

İnsanlara olan güven sarsıldı. Halk Cemaatçiler ve Hükümetçiler şeklinde ayrıştırılmaya çalışıldı.

Ama 1997’de STV’deki konuşmasında olduğu gibi “Bunun üzerine biraz daha farklı bir yöntemle gidilmeli ve mesele çözülmeliydi.” diyen bir Fethullah Gülen hiç ortaya çıkmadığı gibi, tam tersine, hala kendisine bağlı olan Samanyolu TV’deki operasyonun hem hakimi hem yargıcı kesilmiş skandal yayınlara ses çıkarmayan bir Fethullah Gülen vardı.

1997’deki o konuşmasında Susurluk Kazası sonrasındaki medya atmosferine dair “Medya savcı olmamalıydı, hakim olmamalıydı. Bu açıktan açığa medya yanlış yaptı manasına çekilmemeli. Fakat bir üslup hatası yapıldı." diyen Fethullah Gülen, 2013’teki üslubuyla herkesi şaşırttı ve maalesef “Artık o bir ABD İşbirlikçisi’ iddialarını doğrular noktaya geldi.

“40 yıldır aynıyım” iddiasında bulunan ve fakat ABD’deki ikametini sağlayan CIA Ajanları’nın kimliklerini isim isim yayınladığımız Fethullah Gülen, Halkbank’a Operasyon isteyen ABD’nin, İsrail Lobisi’nin ve İngiltere’nin güdümünde olmadığını bu tezatından sonra bir daha iddia edebilecek mi?

Adeta 1997’deki Fethullah Gülen’in 2013’teki Fethullah Gülen’e seslendiği ve ‘Üslup hatası yapıyorsun! Sana bağlı Gülen Medyası hem hakim hem yargıç oldu! Bu iş başka şekilde halledilmeliydi. Türkiye’nin birliğini bozdun. Devleti, emniyeti ve meclisi tartışılır hale sokmaya çalışıyorsun. Dış dünyanın ekonomik yatırım noktasında Türkiye’ye güvenini sarsmaya çalışıyorsun!” dediği noktada, Fethullah Gülen’in artık söyleyebileceği bir söz kalmış mıdır?

Dinlerarası Diyalog Süreci’nde Batıya olan bakışının değiştiğini, ABD’nin düşmanlık beslenecek bir ülke olmadığını Nevval Sevindi’ye 1999’da itiraf eden, “Vatikan’da ölmek istiyorum” sözüyle meşhur olan Fethullah Gülen’in bugün Türkiye tekrar Tarih Sahnesi’ne çıkarken, bölgesinde ve dünyada oyun kurucu ve gündem belirleyen aktör pozisyonuna geçerken, Başbakan isim vererek BM ve ABD’nin zulüm ve sömürülerine karşı çıkarken, İsrail tarihinde ilk defa bir devletten özür dilerken, rahatsızlığı nedir?

Nedir 1997’de Susurluk’u 2013’teki Halkbank’tan önemli yapan faktörler?
Yada diğer bir deyimle,
Nedir 2013’te Halkbank’a Saldırıyı, devletin ve milletin birliğini bozmak pahasına, halkı birbirine düşürmek pahasına, İsrail’e, Esad’a veya Sisi’ye edilmeyen bedduaları etmek pahasına savunduran güç veya güçler?

Medya’nın Mahkeme Olmaması gereken Susurluk bir yanda,
bizzat STV’nin soruşturmanın gizliliğini paramparça ederek tüm mahrem görüntüleri yayınladığı Halkbank bir yandayken, Fethullah Gülen’in söylediği veya söyleyeceği sözlerin, artık bir anlamı kalmış mıdır?

Biz olan bitenlere ABD-İsrail-İngiltere Destekli GÜLEN DARBESİ diyoruz.

Artık bu kadar net ve izah edilemez tezatlardan sonra, herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı’nın, bizim ULUSLARARASI İSTİHBARAT GÜÇLERİ’NİN DESTEĞİNDEKİ GÜLEN DARBESİ dediğimiz şu İHANETİ te'vil veya inkâr edebilecek durumu kalmış mıdır?

Fatih Tezcan
@fatihtezcan
fatihtezcan@hotmail.com
 Boğaz'da bulunan bir yalı ile Amerika ve İngiltere'den kelime kelime dinlendi
ABD ve İngiltere'ye Fatih Tezcan'ın da İçinde Bulunduğu 2280 Kişinin Telefon Kayıtlarını Vermişler!
 
ABD ve İngiltere'ye Fatih Tezcan'ın da İçinde Bulunduğu 2280 Kişinin Telefon Kayıtlarını Vermişler!
Devlet büyüklerine verilen kriptolu telefonların tuzak olduğu ortaya çıktı. Telefonların yazılımı değiştirildi. Ülkenin en mahrem konuşmaları Boğaz'da bulunan bir yalı ile Amerika ve İngiltere'den kelime kelime dinlendi






















 
Gömülü resim için kalıcı bağlantı
 


Paralel yapı dinleme skandallarına bir yenisini daha ekledi. Daha önce devletin en önemli kurumlarını bile dinlediği ortaya çıkan ve bu sayede MİT'in yardım TIR'larına bile operasyon yapma cüretini gösteren Paralel Yapı'nın son olarak 7 bin kişiyi terör örgütü suçlamasıyla üç yıldır dinlediği ortaya çıkmıştı. Paralel örgütün son vukuatı ise ülke sınırlarını aştı ve uluslararası bir casusluk operasyonunun bir parçası haline geldi. Çete, devlete aitkriptolu telefonlara müdahale ederek şifreleme sisteminde üç açık (port) bölge bıraktı. Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın bile dinlenmesinin yolunu açtı. 

PARALEL BAŞKAN 
Uluslararası ihaneti çok gizli görüşmelerin dahi yabancılara sızması ele verdi. Türkiye, alarma geçti.İstihbarat birimleri, kriptolu yazılımı yapan TÜBİTAK'ın Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi'ne (BİLGEM) girdi. Bin 500 mühendisin çalıştığı birim mercek altına alındı. Kripto yazılımının gizlice değiştirildiği netlik kazandı. Bunun üzerine Ankara, yıldırım hızıyla davrandı.BİLGEM'in başında bulunan Hasan Palaz görevden alındı.TÜBİTAK ve BİLGEM içindeki yapılanmanın derin olduğu tespiti üzerine kurumlar içinde çok ciddi bir yeniden yapılanmanın haberi de dün Başbakan tarafından verildi. 

CASUSLUK DOSYASI 
Esas skandal ise TÜBİTAK tarafından Başbakan ve Cumhurbaşkanı dahil birçok üst düzey devlet yetkilisine verilen MİLCEP K1 isimli telefonların incelenmesi sonrası ortaya çıktı. Kurum içindeki paralel mühendislerin cihazların içinde üç portu açık bırakarak üç merkezden telefonların dinlenmesine olanak tanıdığı anlaşıldı.Yapılan araştırmalar sonunda devlet erkanını dinleyen üç merkezin birinin Paşabahçe'de bir yalı, diğer ikisinin ise ABD ve İngiltere'de istihbarat birimlerine ait merkez oldukları öğrenildi. TÜBİTAK içinde yapılacak operasyonda, bu skandalın casusluk soruşturması kapsamında görüleceği iddia edildi. 

TELEFONLAR DEĞİŞTİ 
Bu arada TÜBİTAK tarafından üretilen ilk şifreli telefon olan MİLCEP-K1'ler dinlenme skandalının ardından değiştirildi. Başbakanlık tarafından hafta başında bakanların özel kalemlerine teslim edilen telefonların MİLCEP-K1'den daha hızlı ve kullanışlı olduğu belirtilmişti. Üst düzey devlet yetkililerinin kullanmaya başladığı yeni telefonlar stratejik bilgilerin güvenli aktarımını sağlıyor. 

NASIL ÇALIŞIR?
Kriptolu telefonlar ses dalgalarını alırken ya da gönderirken farklı bir şifre ile frekans gönderir. Diğer kriptolu telefon bu şifreleri algılayıp çözümler ve doğru frekanslar ile dinleyiciye sunar. Kriptolu telefonlar sinyalleri şifrelemek için farklı frekanslar kullandıklarından dolayı şifreleri çözmek çoğu zaman imkansızdır. Bu sebeple konuşmaları dinlemeye çalışanlar anlamsız ses dalgaları duyar. Dinleyen kişi doğru frekansı yakalasa bile, kriptolu telefonların frekansları yaklaşık iki saniyede bir değiştiği için dinlemeyi uzun süre sürdüremez. 

DiNLENEBiLiR Mi?
Tüm parametreler sadece bir kez kullanılır ve ardından hafızadan silinir. Bu sebeple kodu çözmenin bir yolu yoktur. Fakat gelişmiş teknoloji ile tüm şifreler bir bir denenerek doğru koda ulaşılabilir. Aksi takdirde sadece kriptolu frekans kodlarını bilen biri görüşmeleri dinleyebilir. 

KiMLER KULLANIR?
Kriptolu telefonlar dinlenmeyi imkansız hale getirdiği için özellikle devletin üst düzeyinde görev yapan birçok memur tarafından kullanılır. Ayrıca yasal olarak tüm vatandaşlar kriptolu telefon satın alma hakkına sahiptir. Bu sebeple dinleme korkusu yaşayan herkes satın alıp kriptolu telefon kullanabilir. 

FİYATI KAÇ LiRADIR?
Türkiye piyasasında ithal edilen birçok kriptolu telefon modeli mevcuttur. Satış fiyatları 2 bin liradan 5 bin liraya kadar ulaşan modellerden Enigma yakın zamana kadar en çok kullanılan kriptolu telefondu. TÜBİTAK'ın yaptığı MİLCEP ile devlet kurumlarında yerel telefona geçildi. 

KRİPTOLU TELEFON NEDİR?
Kriptonun manası, gizli ve şifrelenmiş demektir. Kriptolu telefonlar, dinlemeleri ve elektronik gözetimleri engelleyebilmek için üretilmiş, şifreli iletişime izin veren yazılımlarla desteklenmiş cep telefonlarıdır. Telefonlar şifreleme ve şifre çözme işlemini gerçekleştirmek için kriptografik bir çipe sahiptir. 

 
Zekeriya Öz'ün Eski Koruması Mustafa İslamoğlu'nun Yeni Koruması!
 
Zekeriya Öz'ün Eski Koruması Mustafa İslamoğlu'nun Yeni Koruması!26.02.2014
Yaklaşık 5 yıldır savcı Zekeriya Öz'ü koruyan polis memuru, Mustafa İslamoğlu'nun koruması olarak basın açıklamasında görüntülendi. Savcı Zekeriya Öz'ün İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliği görevinden alınmasından bir süre önce koruma polisleri değiştiri

Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayının önündeki alanda toplanan grup adına açıklama yapan Akabe Kültür ve Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Nasuhi Günay, dinlemelerin insanlık suçu olduğunu belirtti. Günay'ın ardından ise Vakfın kurucusu Mustafa İslamoğlu da bir konuşma yaptı. İslamoğlu, "Mahremiyetimize uzanan bu eller cezasız kalmamalı zira bizler bunu inancımız açısından haram bir fiil olarak görüyoruz hem de bu ülkenin özgür vatandaşları olarak mahremiyetimizin saygınlığına el uzatılmamasını istiyoruz. Devletin görevi budur. Vatandaşın mahremiyetine tecavüzü önlemektir. Bizler hayali bir örgütün üyeleri yapılmışız. Ama böyle bir örgütü bilmiyoruz. Bütün bu insanları bir kazana atıp bundan bir terör örgütü çıkarma cambazlığını kim yaptıysa onun yakasına yapışmalı ve hukukla cezasını vermeli. Umarım bu ülke manevi bir terör havası yaşamasından kurtarılır" diye konuştu. 

SUÇ DUYURUSU
Başta Mustafa İslamoğlu olmak üzere vakıf üyesi onlarca kişi dinleme listelerinde bulundukları iddiasıyla hazırladıkları suç duyurusu dilekçelerini İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na sundu. Dilekçede, 'İlgili olduğu tespit edilecek tüm adli ve idari kamu görevlileri' hakkında "Hukuka aykırı dinleme, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verileri hukuka aykırı kaydetme, suç işlemek için örgüt kurmak, örgüte üye/yönetici olmak, görevi kötüye kullanmak, iftira, suç uydurma" suçlarından cezalandırılmaları talep edildi. 

ZEKERİYA ÖZ'ÜN ESKİ KORUMASI 
Bu arada yaklaşık 5 yıldır savcı Zekeriya Öz'ü koruyan polis memuru Mustafa İslamoğlu'nun koruması olarak basın açıklamasında görüntülendi. Polis memuru Savcı Zekeriya Öz'ün İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliği görevinden alınmasından bir süre önce koruma polisleri değiştirilmişti. (dha)

İLGİLİ HABERLER:

Akabe Vakfı'ndan Dinlemeler İçin Suç Duyurusu!
Akabe Vakfı'ndan Dinlemeler İçin Suç Duyurusu!
 

17 Aralık Operasyonu'nda flaş gelişme

17 Aralık'taki yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan Erdoğan Bayraktar'ın oğlunun paraları iade edildi.

 


17 Aralık'taki yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda gözaltına alındıktan sonra mahkeme tarafından serbest bırakılan Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar'ın el konulan paralarının iade edildiği öğrenildi.Yolsuzluk ve rüşvet operasyonları kapsamında Abdullah Oğuz Bayraktar'ın ofisinde arama yapan polis 7 bin 600 dolar bulmuş, bu para savcılık emriyle adli emanete alınmıştı.
Adliyeye sevk edilen Abdullah Oğuz Bayraktar savcılık sorgusunun ardından tutuklanma talebiyle gönderildiği nöbetçi mahkemece 21 Aralık'ta serbest bırakılmıştı.
Abdullah Oğuz Bayraktar'ın avukatları önceki gün mahkemeye başvurarak, ofiste el konulan 7 bin 600 doların iade edilmesini talep etti. Talebi değerlendiren mahkeme, paranın Abdullah Oğuz Bayraktar'a iadesine karar verdi.
fft81_mf2016922.jpeg 
Kaynak: Haber Kaynağı

Cemaat sesten sonra görüntü yayınlayacak!

Cemaat montaj olduğu ses kaydından sonra şimdi de görüntü mü yayınlayacak? Bomba iddia!

 
 

Vatan gazetesi yazarı Ruşen Çakır cemaat-hükümet arasındaki savaşı 5 soruda analiz etti. Çakır yazısında bomba bir iddiaya da yer verdi ve cemaatin elinde görüntülü kayıtların da olduğunu söyledi.

GÖRÜNTÜLÜ OLANLAR DA GELEBİLİR


1) Başbakan Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği söylenen telefon konuşmaları gerçek mi, yoksa montaj mı?

Her vatandaşın bu konuda kişisel değerlendirmeleri olması doğal ancak kayıtların gerçek ya da kurmaca olduğunun kararını ancak, konunun uzmanlarının da fikrini alacak olan bağımsız mahkemeler verebilir ki ülkemizde yargı bağımsızlığı başlı başına bir sorun olduğu için bağlayıcı ve herkesin riayet edeceği bir kararın oluşmasını beklemek hayal olur.
Bununla birlikte bu kayıtları dolaşıma sokan ve muhtemelen Fethullah Gülen cemaatiyle irtibatlı kişilerin yeni kayıtları (ki görüntülü olanlar da gelebilir) devreye sokmaları hâlinde durum daha da netleşebilir.
2) Neden şimdi?
17 Aralık sürecinde tarafların attığı her adımın zamanlamasının manidar olduğu söyleniyor ancak bütüne baktığımızda cemaatin aksiyoner, hükümetin de daha çok reaksiyoner olduğunu görüyoruz. Diğer bir deyişle, inisiyatif büyük ölçüde cemaatte. Fakat en son olarak 7 bini aşkın birbiriyle alakasız kişinin cemaat ile irtibatlı savcılar aracılığıyla sahte bir örgüt bahanesiyle dinlendiği iddiası hükümetin elini epey güçlendirmişti ki aynı günün akşamı bu kayıtlar çıktı. Yani cemaat burada inisiyatifi kaptırmamak istemiş olabilir.

CEMAATİN HEDEFİ ERDOĞAN 
3) Cemaat neyi hedefliyor?
Değişik vesilelerle de yazmış olduğumuz gibi cemaatin ana hedefi AKP’den ziyade Erdoğan; yani “Erdoğan’sız bir AKP” amaçlanıyor. Bunun ilk akla gelen yolu Erdoğan’lı AKP’nin yerel seçimlerde ağır bir yenilgi alması. Fakat AKP liderinin sandık konusunda kendisine aşırı güvenli olması nedeniyle strateji değişikliğine gidildiğini, iktidar partisinin 30 Mart seçimlerine onun liderliğiyle girmesinin engellenmesi için yoğun gayret sarf edildiğini düşünebiliriz.
4) Hükümetin cevabı ne olur?
Erdoğan mahkemelere güvenmiyor ve yoğun yolsuzluk iddialarının karar mercii olarak sandığı gösteriyor. Sandığı iyice garantiye almak için de cemaat ile savaşı hep belli bir noktada tutmak istiyor. Fakat cemaat de çok ağır darbeler indirerek onu hızla ve sert bir şekilde karşılık vermeye kışkırtıyor. Eğer cemaat son hamlesine benzer (ve muhtemelen daha yıpratıcı) çıkışları peş peşe sıralarsa, Erdoğan “önce sandık, sonra yargı” ısrarından vazgeçmek ve cemaate yönelik “çete” soruşturmasını hemen başlatmak zorunda kalabilir ki bu da kontrolü kaybedip daha vahim hatalar yapmasına kapı aralayacaktır.

İTTİFAKLARI BAŞARILI
5) CHP ne yapmak istiyor?
Ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu iki haftadır grup toplantılarında cemaat tarafından temin edildiği aşikâr telefon kayıtlarını tüm Türkiye ile paylaşarak hükümeti ve Başbakan’ı çok ciddi biçimde rahatsız ediyor. Buna bağlı olarak da ortaya CHP ile cemaatin ittifak yaptığı görüntüsü ortaya çıkıyor. Yayınlanan son kayıtlara bakıp, bundan sonra daha çarpıcı kayıtların dolaşıma sokulması ihtimalini göz önüne alınca, bu ittifakın başarılı olma şansının yüksek olduğunu düşünebiliriz.
İyi de, ya sonra? Unutmayalım ki dün de CHP’den çok daha güçlü olan AKP cemaat ile ittifak yapmıştı. Birlikte nice başarılara imza attıktan sonra bugün geldikleri nokta ortada. Sonuçta, CHP’nin cemaat ile ilişki kurarken, AKP’nin hatalarından ders çıkartmış olmasını ummaktan başka yapacak pek bir şey yok.

http://www.internethaber.com/cemaat-sesten-sonra-goruntu-yayinlayacak-645138h.htm

TÜBİTAK'ta kaset operasyonu FLAŞ HABER

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, TÜBİTAK'ta görevden alınan personelin olduğunu belirterek o ismi açıkladı.

 
İNTERNET HABER - Erdoğan ile oğluna ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarının servis edilmesinin ardından TÜBİTAK'ta deprem yaşandı. Kriptolu telefonlar kısmında çalışan 5 kişinin işle ilişiği kesildi.

Başbakan Erdoğan dünkü grup toplantısında 'Devletin kriptolu telefonları dinleniyor' açıklamasını yapmıştı.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ise bugün, "TÜBİTAK, maalesef, paralel yapının sızma girişiminde bulunduğu kurumlardan birisi. Bu konuda hassasiyetle çalışıyoruz" dedi.
MAM BAŞKANI TUNABOYLU GÖREVDEN ALINDI
Bakan Işık, TÜBİTAK'ta görevden alınan personelin olduğunu belirterek, Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Başkanı Murat Aydın'nın da görevden alındığını bildirdi.
Işık, "Bu sabah BİLGEM'deki kriptolu telefonlara bakan, bildiğim kadarıyla 5 kişi, izne ayrıldı ve kurumla şu anda çalıştıkları mekanla ilişkileri kesildi" dedi.

erdoğan-kriptolu-telefon.jpgErdoğan'ın kriptolu telefonu dinlenebilir mi?
Başbakan Erdoğan bilindiği gibi kriptolu telefon kullanıyor. Peki kriptolu telefon dinlebilir mi? Bir konuşmanın montaj mı gerçek mi olduğu nasıl anlaşılır?

SES KAYDI MONTAJ MI GERÇEK Mİ NASIL ANLAŞILIR? UZMANI ANLATTI / tıkla oku


BAŞBAKAN AÇIKLAMIŞTI


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün AK Parti grup toplantısında yaptığı konuşmada "TÜBİTAK'ta yeni yapılanmaya bakanımız gidiyor. Devletin kriptolu telefonlarını bile dinliyorlar. Bu kadar alçak. Bir Cumhurbaşkanı Başbakan ve bakanları ile konuşamaz. Değişiklik yapıldığı anda hortladılar. Bunlarla ilgili yasal süreci işleteceğiz. Bunların izini süreceğiz. Bunlar böyle kalamaz. Kaldığı sürece ailelerin mahremi diye bir şey kalmaz. Hukuksuz kayıtlarla binlerce kişiye şantaj yapabilirlerdi" demişti.