HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

22 Mart 2014 Cumartesi

Başbakanlık'tan İngilizce twitter savunması

Başbakanlık, uluslararası ajanslara İngilizce bir açıklama ile Twitter’a erişimin durdurulması kararını savundu.

Twitter'a ilk engel Türkiye'den değil

Başbakanlık'tan İngilizce twitter savunması 22 Mart 2014
 
 
Twitter'a tedbir amaçlı erişim engeli, dünyanın farklı ülkelerinde, farklı zamanlarda benzer şekilde uygulandı.


Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü, Twitter'a tedbir amaçlı erişim engeline ilişkin, dünyanın farklı ülkelerinde, farklı zamanlarda benzer tedbir kararlarının alındığını, kişi haklarını ihlal eden ve ulusal güvenliği tehlikeye sokan yayınların sosyal medya üzerinden illegal paylaşımına engel olunduğunu bildirdi.

Koordinatörlükten yapılan açıklamada, Twitter'a uygulanan koruma tedbiri kararının, Twitter yetkililerinin Ocak ayından bu yana alınan yüzlerce mahkeme kararına duyarsız kalmasının sonucu olarak gerçekleştirildiği belirtildi.

Tedbir kararının uygulanması öncesinde, kişilik hakları ve özel hayatın gizliliğinin ihlali nedeniyle, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerince alınan kararların Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına (TİB) ulaştığı ve içeriğin çıkarılmasının Twitter'dan talep edildiği kaydedilen açıklamada, ancak Twitter'ın mahkemelerin verdiği kararı yok saydığına işaret edildi.

İleride telafisi mümkün olmayacak mağduriyetlerin önlenmesi amacıyla Twitter'a erişimin engellenmesi tedbirinin uygulandığı belirtilen açıklamada, konuyla ilgili TİB'in, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ile diğer ilgili mevzuat hükümlerine göre çalışmalarını yürüttüğü bildirildi.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, vatandaşlarının haklarını ve hukukunu korumak zorunda olduğu vurgulanan açıklamada, Twitter ve benzeri tüm sosyal medya sitelerinin Türkiye'de hukuk kurallarına uymak, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerince alınan kararları yerine getirmek zorunda olduğu ifade edildi.

Açıklamada, hukuka ve kanunlara uyulduğu, kişilik hakları ve özel hayatın gizliliği ilkelerini gözettiği sürece tüm yayın organlarının dilediği gibi yayın yapma özgürlüğüne sahip olduğu kaydedildi.

"Sistematik karakter suikastlerinin gerçekleştirildiği bir araç olarak kullanılıyor"

"Twitter, çeteler vasıtasıyla illegal yollardan elde edilen kayıtlar ve montajlı dinlemelerle sistematik karakter suikastlerinin gerçekleştirildiği bir araç olarak kullanılmaktadır" ifadesine yer verilen açıklamada, mahkemelerin hukuk kuralları çerçevesinde aldığı kararların gözardı edilmesi ve bireysel hakların ihlalinin devamının, bu tedbir kararının ana sebebi olduğu vurgulandı.

Açıklamada, dünyanın farklı ülkelerinde farklı zamanlarda aynı gerekçelerle benzer tedbir kararlarının alındığı, kişi haklarını ihlal eden ve ulusal güvenliği tehlikeye sokan yayınların sosyal medya üzerinden illegal paylaşımına engel olunduğu belirtildi.

"Hükümetimiz internete karşı değil"

Twitter ve diğer sosyal paylaşım sitelerinin "Gerçek hayatta suç olan, sanal dünyada da suçtur" ilkesine riayet etmek zorunda olduğuna işaret edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Twitter'ın duyarsız kalmasını, tek taraflı ve ön yargılı tutum içine girmesini anlamakta zorlanıyor, bu tutumun hem ticari bir marka olarak Twitter'a zarar verdiğini hem de ülkemiz hakkında yanlış ve haksız bir izlenime yol açtığını düşünüyoruz.

Başbakan Erdoğan liderliğindeki Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri, iktidara geldiği ilk günden bu yana interneti ve sağladığı imkanları önemsemiştir. Çoğulcu, sivil bir zemin olarak interneti, demokrasinin gelişimi açısından değerli bir alan olarak görmüştür. Hükümetimiz köylere kadar internet erişimi sağlamakla gurur duymuş ve internetin gelişimine her zaman destek vermiştir. Hükümetimiz internete değil illegal yollardan elde edilen ve milli güvenliğimiz ile vatandaşlarının itibarını zedeleme amacına matuf kayıtların Twitter ve benzeri sosyal paylaşım siteleri üzerinden dolaşımına karşıdır."

"ABD'den gelen taleplerin yüzde 75'inin karşılanmış olması ilginç bir rakamı ortaya koyuyor"

Açıklamaya göre, Twitter erişiminin engellenmesine yönelik dünya uygulamaları ise şöyle:

2013'te Twitter'ın kendisine gelen hesap bilgi taleplerini içeren ve 1 Temmuz ile 31 Aralık 2013 tarihlerini kapsayan Şeffaflık Raporu'na (Transparency Report) göre, hükümetlerden ve telif sahiplerinden gelen bilgi taleplerinde dikkat çekici bir artış olduğu görülmektedir.

Raporda, Twitter'a gelen talepler üç ana kategoride incelenmektedir: Hükümetlerin 'hesap bilgi talepleri (Information requests)', hükümetlerin içeriklere yönelik 'kaldırma talepleri (Removal requests)' ve Digital Millennium Copyright Act (DMCA) telif kararları (Copyright notices). Geçen yılın ikinci yarısında bir önceki döneme göre bu taleplerde toplam yüzde 22 artış gerçekleşmiştir.

Hükümetlerden gelen bilgi taleplerinde ABD, toplam taleplerin yüzde 59'una sahip ülke olarak ilk sırada yer almaktadır. Bunu tüm taleplerin yüzde 15'i ile Japonya ve yüzde 4'ü ile Fransa ve Birleşik Krallık takip etmektedir. İncelenen toplam bin 410 talebin arasında Türkiye'den gidenlerin sayısı yüzde 10'dan küçüktür.

-Hükümet ve diğer yetkililerin, illegal olduğu gerekçesiyle içerik kaldırma taleplerinde ise bir önceki döneme göre 5 kat artış olmuştur. 2013′ün ikinci yarısında, toplam 365 talebin 305'i Fransa'dan gelmiştir. Bunu 14 taleple Rusya izlemiştir. Türkiye'den giden toplam talep sayısı ise 2'dir.

Rapora göre, Twitter'ın yaygınlaşması ve paylaşımların artmasıyla birlikte telif hakları konusunda şirkete gelen talepler de artmıştır. Bir önceki döneme göre yüzde 16 artan kaldırma kararları, toplam 12 bin 243 hesabı etkilemiştir. Bunun karşılığında 26 bin 506 tweet silindi ve 5 bin 847 medya içeriği kaldırılmıştır.

Twitter'ın raporuna göre, taleplerin en sık geldiği ülke ABD. Ülkelerin çok büyük kısmından 10'dan az kullanıcıya ait talep gelirken ABD'den gelen 948 hesapla ilgili tam 679 talep, tüm taleplerin neredeyse yüzde 80'inin bu ülkeden geldiğini göstermektedir. Bu 679 talebin yüzde 75'inin karşılanmış olması da ilginç bir rakamı ortaya koymaktadır"

Almanya, Fransa, Hindistan ve İngiltere uygulamaları


Almanya: Ekim 2013'te Twitter, Alman hükümetlerinin talebi üzerine Neo-Nazi hesaplarını engellemiştir. Bu erişim engeliyle Twitter 'country-withheld content" kuralını da ilk defa uygulamış olmaktadır. Bu kural, söz konusu içeriğin Almanya, ya da içerik sınırlamasını talep eden ülke, sınırları içerisinde bloklandığını fakat dünyanın diğer her yerine erişimin açık olduğunu ifade etmektedir.

Fransa: Twitter, 19 Ekim 2012 Cuma günü Fransa'da yazılan ve yayınlanan Yahudi aleyhtarı ve ırkçı tweetleri siteden kaldırmıştır. #UnBonJuif (#AGoodJew) hashtagı ile etiketlenen tweetler Yahudi soykırımına ilişkin resimler içermektedir. Twitter, Fransa Yahudi Öğrenciler Birliğinin konuyu mahkemeye taşıyacağını belirtmesinden sonra harekete geçmiş ve söz konusu içerikleri siteden kaldırmıştır.

Hindistan: Ülkede, Assam eyaletinde Temmuz 2012'de başlayan Bodo kabilesi ve Müslümanlar arasındaki şiddet olayları nedeniyle hükümet tarafından ülke genelinde toplu mesajlar yasaklanmıştır. 50 milyondan fazla Facebook kullanıcısının olduğu Hindistan'da hükümet ayrıca Facebook ve Twitter gibi sosyal medya sitelerine, provokatif söylemler içeren mesajlara önlem alınması konusunda uyarıda bulunmuştur. Google, Facebook ve Twitter, açıklama yaparak Hint hükümetiyle ortak hareket ettiklerini duyurmuştur.

İngiltere: 2011'de çıkan ayaklanmalar sırasında İngiltere Başbakanı David Cameron, ayaklanmalar sırasında provokatif içeriklerin paylaşılmasına engellemek amacıyla Twitter'a erişim yasağı getirebileceğini ifade etmiş ancak olayların yatışması üzerine tedbir kararı alınmamıştır."

http://www.ahaber.com.tr/Teknoloji/2014/03/22/twittera-ilk-engel-turkiyeden-değil
http://www.internethaber.com/basbakanliktan-ingilizce-twitter-savunmasi-652665h.htm

Twitter'dan içerik kaldırma talebinde Fransa lider

Geçen yılın ikinci yarısında, Twitter'dan 305 içeriğin kaldırılması talebiyle Fransa ilk sırada yer alırken, bunu 14 taleple Rusya izledi. Türkiye'den giden talep sayısı ise 2 oldu.
Twitter'dan içerik kaldırma talebinde Fransa lider22 Mart 2014

Hükümetler ve diğer yetkililerin, geçen yılın ikinci yarısında, illegal olduğu gerekçesiyle Twitter'dan içerik kaldırma talepleri bir önceki döneme göre 5 kat arttı. Söz konusu dönemde, Twitter'dan 365 içeriğin kaldırılması talebinde bulunuldu. 305 taleple Fransa ilk sırada yer alırken, bu ülkeyi 14 taleple Rusya izledi. Türkiye'den giden talep sayısı ise 2 oldu.

Twitter'ın, 2013'te kendisine gelen hesap bilgi taleplerini içeren ve 1 Temmuz-31 Aralık 2013 tarihlerini kapsayan Şeffaflık Raporuna göre, hükümetlerden ve telif sahiplerinden gelen bilgi taleplerinde dikkati çekici bir artış oldu. Raporda Twitter'a gelen talepler, hükümetlerin "hesap bilgi talepleri", hükümetlerin içeriklere yönelik "kaldırma talepleri" ve Dijital Telif Hakkı Kanunu (Digital Millennium Copyright Act) kapsamındaki telif kararları, olmak üzere üç ana kategoride incelendi. Söz konusu taleplerde, 2013'ün ikinci yarısında bir önceki döneme göre yüzde 22 artış gerçekleşti.

Hükümetlerden gelen bilgi taleplerinde ABD, yüzde 59 payla ilk sırada yer aldı. Bunu yüzde 15'i ile Japonya ve yüzde 4'er ile Fransa ve Birleşik Krallık takip etti. İncelenen toplam bin 410 talebin arasında Türkiye'den gidenlerin sayısı yüzde 10'dan az oldu.

Hükümet ve diğer yetkililerin, illegal olduğu gerekçesiyle içerik kaldırma taleplerinde ise bir önceki döneme göre 5 kat artış görüldü. 2013′ün ikinci yarısında, 365 talebin 305'i Fransa'dan gelirken, bu ülkeyi 14 taleple Rusya izledi. Türkiye'den giden talep sayısı ise 2 oldu.

Raporda, Twitter'ın yaygınlaşması ve paylaşımların artmasıyla birlikte telif hakları konusunda şirkete gelen taleplerin arttığı da göze çarptı. Bir önceki döneme göre yüzde 16 artan kaldırma kararları, toplam 12 bin 243 hesabı etkiledi. Bunun karşılığında 26 bin 506 tweet silinirken, 5 bin 847 medya içeriği kaldırıldı. Twitter'ın raporuna göre, taleplerin en sık geldiği ülke ABD oldu.

http://www.ahaber.com.tr/Teknoloji/2014/03/22/twitterdan-icerik-kaldirma-talebinde-fransa-lider

Örnek olaylar

Bazı ülkelerde uygulanan Twitter'dan içerik kaldırma talepleri ve uygulamaları şöyle:

Almanya: Ekim 2013'te Twitter, Alman Hükümetinin talebi üzerine Neo-Nazi hesaplarını engelledi. Bu erişim engeli ile Twitter, '"country-withheld content" kuralını da ilk defa uygulamış oldu. Bu kural, söz konusu içeriğin Almanya - ya da içerik sınırlamasını talep eden ülke - sınırları içerisinde bloklandığını, fakat dünyanın diğer her yerine erişimin açık olmasını ifade ediyor.

Fransa: Twitter, 19 Ekim 2012 Cuma günü Fransa'da yazılan ve yayılan Yahudi aleyhtarı ve ırkçı tweetleri siteden kaldırdı. Twitter, Fransa Yahudi Öğrenciler Birliği'nin (UEJF) konuyu mahkemeye taşıyacağını belirtmesinden sonra harekete geçerek, Yahudi soykırımına ilişkin resimler içeren tweetleri siteden çekti.

Hindistan: Assam eyaletinde Temmuz 2012 tarihinde başlayan Bodo kabilesi ve Müslümanlar arasındaki şiddet olayları nedeniyle, Hükümet tarafından ülke genelinde toplu mesajlar yasaklandı. 50 milyondan fazla Facebook kullanıcısının olduğu Hindistan'da hükümet ayrıca Facebook ve Twitter gibi sosyal medya sitelerine provokatif söylemler içeren mesajlara önlem alması konusunda uyarıda bulundu. Google, Facebook ve Twitter açıklama yaparak, Hint hükümeti ile ortak hareket ettiklerini duyurdu.

İngiltere: 2011 yılında çıkan ayaklanmalar sırasında İngiltere Başbakanı David Cameron, provakatif içeriklerin paylaşılmasına engellemek amacıyla Twitter'a erişim yasağı getirebileceğini ifade etti. Olayların yatışması üzerine tedbir kararı alınmadı.

"Twitter yetkilileri duyarsız kaldı"

Öte yandan, Türkiye'de Twitter'a tedbir amaçlı erişim engeli kararının, Twitter yetkililerinin Ocak ayından bu yana alınan yüzlerce mahkeme kararına duyarsız kalmasının bir sonucu olarak alındığı belirtildi

Yetkililer, tedbir kararının uygulanmasının öncesinde, kişilik haklarının ve özel hayatın gizliliğinin ihlali nedeniyle, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerince alınan kararların, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına (TİB) ulaştığını ve içeriğin çıkarılmasının Twitter'dan talep edildiğini ifade ettiler. Twitter'ın, mahkemelerin verdiği kararları yok saydığını ve uygulamadığını kaydeden yetkililer, bunun üzerine TİB'in, ileride telafisi mümkün olmayacak mağduriyetlerin önlenmesi amacıyla belirtilen tarihten itibaren Twitter'a erişimin engellenmesi tedbiri uygulandığını bildirdi.

Tedbir kararının ana sebebi

TİB'in, 5651 Sayılı "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun" ve diğer ilgili mevzuat hükümlerine göre çalışmalarını yürüttüğünü vurgulayan yetkililer, şunları kaydetti:

"Türkiye Cumhuriyeti Devleti, vatandaşlarının haklarını ve hukukunu korumak zorundadır. Twitter ve benzeri tüm sosyal medya siteleri Türkiye'de hukuk kurallarına uymak; Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerince alınan kararları yerine getirmek zorundadır. Hukuka ve kanunlara uyulduğu; kişilik hakları ve özel hayatın gizliliği ilkelerini gözettiği sürece tüm yayın organları dilediği gibi yayın yapma özgürlüğüne sahiptir.

Twitter, çeteler vasıtasıyla illegal yollardan elde edilen kayıtlar ve montajlı dinlemelerle sistematik karakter suikastlerinin gerçekleştirildiği bir araç olarak kullanılmaktadır. Mahkemelerimizin hukuk kuralları çerçevesinde aldığı kararların göz ardı edilmesi ve bireysel hakların ihlalinin devamı, bu tedbir kararının ana sebebidir. Dünyanın farklı ülkelerinde farklı zamanlarda aynı gerekçelerle benzer tedbir kararları alınmış ve kişi haklarını ihlal eden ve ulusal güvenliği tehlikeye sokan yayınların sosyal medya üzerinden illegal paylaşımına engel olunmuştur. Twitter ve diğer sosyal paylaşım siteleri, 'Gerçek hayatta suç olan, sanal dünyada da suçtur' ilkesine riayet etmek zorundadır."

Twitter'ın ön yargılı tutumu

Twitter'ın duyarsız kalmasını, tek taraflı ve ön yargılı bir tutum içine girmesini anlamakta zorlandıklarını ifade eden yetkililer, bu tutumun hem ticari bir marka olarak Twitter'a zarar verdiğini hem de Türkiye hakkında yanlış ve haksız bir izlenime yol açtığını düşündüklerini kaydetti.

Yetkililer, hükümetlerin internete değil; illegal yollardan elde edilen ve milli güvenlik ile vatandaşların itibarını zedeleme amacına matuf kayıtların sosyal paylaşım siteleri üzerinden dolaşımına karşı olduğunu ifade ettiler.

Paralel medyaya Medya-İş'ten tepki

Medya-İş Genel Başkanı Eser, bazı basın işverenlerinin kendi gibi düşünmeyen çalışanlarını istifaya zorlayarak mobing yapmasının basın özgürlüğüne aykırı olduğunu belirtti.
22 Mart 2014
Paralel medyaya Medya-İş'ten tepki
Medya İşçileri Sendikası Başkanı Gürsel Eser, Türkiye'de son dönemde yaşanan siyasi atmosferi lehlerine çevirmek isteyen bazı basın işverenlerin, kendileri gibi düşünmeyen ve davranmayan kimi çalışanlarını ya istifaya zorlayarak ya da mobing uygulayarak kapı önüne koyduklarını belirtti.

Eser, açıklamasında şunları kaydetti:

"Cihan Haber Ajansı'nda 18 yıldır çalışan ve akşam ajansını sunan gazeteci Köksal Akpınar, Zaman Gazetesi'nde 18 yıldır Dış Baskılar Sayfa Editörü olarak çalışan Şemsettin Özkan, CHA Network'te 6 yıldır spiker, editör ve seslendirme görevlerini yürüten Salim Gören ile Cihan Haber Ajansı muhabiri Kübra Kara ve Bugün Gazetesi ekonomi muhabiri Zeynep Ceylan'ın yanında Zaman Gazetesi yazarları Leyla İpekçi ve H. Salih Zengin ile aynı gazetede uzun yıllardır çizer olarak çalışan Osman Turhan bu uygulamanın mağdurlarıdır.

İşverenleri, bahsi geçen gazetecilerden Hükümet aleyhine yazı yazmalarını, karikatür çizmelerini, yorumda bulunmalarını, haber yapmalarını, ve tweet atmalarını istemiştir.

Çalışma, basın ve ifade hürriyeti ile çelişen ve hatta yok sayan bu uygulamayı kınıyor ve tüm basın emekçilerini tavır almaya davet ediyoruz.

İşveren, bir gazeteciden işinin dışında ekstra her hangi bir tasarrufta bulunmasını isteyemez; gazetecileri bağlayan evrensel meslek ilkeleridir ve kendilerine verilen görevleri bu ilkeler çerçevesinde yerine getirmektir.

Bunun dışında her türlü beklenti, davranış ve talimat mobinge girer ve bu da insan haklarına, basın özgürlüğüne aykırıdır.

Daha garip olanı, insan hak ve özgürlüklerine en çok vurgu yapanların, basın hürriyetini kimseye bırakmayan yayın organlarında bu uygulamaya imza atılmış olunmasıdır."

http://www.ahaber.com.tr/Yasam/2014/03/22/paralel-medyaya-medyaisten-tepki
Başbakan'dan Ankara'da önemli açıklamalar

Erdoğan'dan cemaate ikinci Haşhaşi çıkışı

Başbakan Erdoğan Ankara mitinginde cemaati ve Fethullah Gülen'i eleştirdi. Erdoğan cemaate ikinci kez Haşhaşi göndermesi yaptı

 

Erdoğan'dan cemaate ikinci Haşhaşi çıkışı22-03-2014

Başbakan Erdoğan yerel seçim çalışmalarına bugün başkent Ankara'da devam etti. Daha önce cemaate Haşhaşi benzetmesi yapan Erdoğan bugün yeniden aynı benzetmeyi yaptı üstelik daha sert bir üslupla.
Erdoğan, "Bazıları diyor ki 'Başbakanım haşhaşi ağır olmuyor mu' Haşhaşi bunların yanında elleri öpülür, elleri. Çünkü teknoloji o kadar ileri değildi o zaman. Bunlarda her numara var, bildiklerimi anlatamıyorum" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan AK Parti'nin Hatay'da düzenlediği mitingde konuştu. Hatay mitinginin ardından Ankara'ya gelen Erdoğan, burada da vatandaşlara seslendi.Başbakan Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
"Şu anda Cumhurbaşkanı'yla ilgili açıklama yapmıyorlar. Niye, 'şimdi zaten Başbakan ile uğraşıyorum bir de onunla niye uğraşayım' diye düşünüyorlar. Ama şu anda verileri depolamışlar. Vakti saati gelirse onu da açıklayacaklar."
"Başbakanla ilgili de şu anda açıklayabildikleri kadar açıklıyorlar ama benim abdestimden şüphem yok ki namazımdan şüphem olsun. Bunlar montajcı, bunlar dublajcı, bunlar sahtekar, bunlar haşhaşi, çete, çete, örgüt. Bunların terör örgütünden hiçbir farkı yok.""Kendi nefsini bilmeyen kişi alim olmaz. En yakın arkadaşının bu Pensilvanya'daki zat hakkında söylediklerini dinlediniz, değil mi 'Yanına gittiğimizde bizimle ilgili şeyler konuşuyordu. Çok enteresan. Bunu keramet zannediyorduk. Meğer telefonlarımızı dinliyormuş.' Ya insanların özel hayatlarını dinleyenlerden alim olur mu"
"Geçenlerde 'uzun adam'a sesleniyor, 'o uzun çok hainlik yaptı' diyor. Uzun hainlik yapmış... Ben bu milletime ihanet içinde olmadım hamdolsun. Sadece hizmetinde bulundum. Ama sen dürüstsen, eğer samimiysen, niçin bu ülkeden 1999'da herhangi bir suçun yoktu madem buradan kaçıp da Pensilvanya'ya gittin Niye kaçtın, neden Demek bir su kaçığı var."
'BU İHANET BİZİ DERİNDEN YARALADI'
"Reyhanlı saldırısında bizi derinden yaralayan bir başka boyut var. Maalesef Türkiye içinden Hatay içinden birilerinin de bu haince, bu alçakça saldırıya katıldıklarını, destek sağladıklarını tespit ettik. İşte bu ihanet bizi derinden yaraladı."
"CHP'nin Genel Müdürü, bu zalim Esed ve rejimine, onun şebbialarına, azılı katillerine neden sempati duyduğunu sizler çok iyi biliyorsunuz. Esed'e maalesef destek veren, bu güzel Hatayımızı karıştırmak için elinden gelen çabayı gösteren CHP, aynı tahrik ve provakasyonları başka şehirlerde de yapıyor. İstanbul sokaklarını karıştırmak için elinden geleni yapıyor
Ankara mitinginde Gülen hareketi için terör örgütü diyen Erdoğan, olfukça sert söylemlerde bulundu.
İşte o konuşmadan satır başları:
"Bunlar şantajcı, bunların veri depoları var. Her an her yerden bir şeyler çıkarırlar ve bunlar evlerin çevrelerinde de örgütlenmişler. Oralarda evler kiralayıp oralardan da dinleyebilirler, gözetleyebilirler, böyle hain bir örgüt bunlar. Şu anda hain bir terör örgütü var. Bu bir terör örgütü. Buna karşı gerekli tedbirleri almak bizim görevimiz. Bu Pensilvanya, kasetle CHP'nin genel başkanını indirdi.
Bazıları diyor ki 'Başbakanım haşhaşi ağır olmuyor mu ' Haşhaşi bunların yanında elleri öpülür, elleri. Çünkü teknoloji o kadar ileri değildi o zaman. Bunlarda her numara var, bildiklerimi anlatamıyorum."
GÜLEN'E ŞEYTAN DEDİ
Fethullah Gülen'in, Cemaat mensupları tarafından "alim" olarak adlandırıldığını hatırlatan Erdoğan, "Biz ne alimler gördük" diye başladığı sözlerini "Meleklerin içinde de bir ilim erbabı vardı" diye Gülen'e şeytan göndermesi yaparak bitirdi.
Erdoğan şunları söyledi:
"Ne diye gidip Pensilvanya'da inzivaya çekiliyorsun. Türkiye'de, Ankara'da inzivaya çekilecek yer mi yok. Bir de buna alim diyorlar. Ne alimi. Biz ne alimler gördük. Meleklerin içinde de bir ilim erbabı vardı."
http://www.internethaber.com/erdogandan-cemaate-ikinci-hashasi-cikisi-652648h.htm

Erdoğan cemaate ilk kez böyle seslendi

22-03-2014

Başbakan Erdoğan seçim çalışmaları kapsamında bugün Ankaralı seçmenleriyle buluştu. Hedefinde yine cemaat ve Fethullah Gülen vardı. Gülen'e bugüne dek 'Pensilvanya'daki zat' diye seslenen Erdoğan, bugün 'terör örgütü' dedi.

Erdoğan, 'Pensilvanya' diye işaret ettiği Fethullah Gülen cemaatinin 'kasetle CHP Genel Başkanı'nı indirdiğini' söyledi, 'Bu bir terör örgütü' dedi

Bu Ankara çok şeylere şahit oldu. Bu Ankara nice millet sevdalılarına ama nice millet düşmanlarına şahit oldu. Bu Ankara kendi şahsi, hırsı, çıkarı ve ikbali için Türkiye'nin, milletin istikbalini ateşe vermeşe çalışan nice zalime şahit oldu. Ama asla Ankara umudunu kaybetmedi. Ankara her gün batan güneşin yeniden doğacağına, karanlıkların her sabah yeniden aydınlanacağına gönülden inandı.

KİRALIK ADAYLA SİYASET OLMAZ
CHP'de isimler değişebilir, CHP solcu gibi, ülkücü gibi görünebilir, CHP dindar gibi, din düşmanı gibi görünebilir ama CHP, CHP'dir. CHP kafası değişmez, CHP tavrı, CHP duruşu asla değişmez. Bundan 70 yıl önce milleti küçümsüyorlardı, inanın bugün de küçümsüyorlar. 'Kiralık adayla siyaset olmaz. Kılıçdaroğlu 3 seçimdir nal topluyor. Bu seçim kaybedeceği 4. seçim olacak.

Kılıçdaroğlu gel birinci olamazsan bırak, diyorum, bırakmıyor. Biz CHP'ye yardımcı olmak istiyoruz. CHP'yi düştükleri bu başarısızlıktan kurtarmak istiyoruz. Aslında bunların başında olması bizim işimize yarar. Bunlar baştayken biz daha çok seçim kazanırız.

Bunlar şantajcı, bunların veri depoları var. Her an her yerden bir şeyler çıkarırlar ve bunlar evlerin çevrelerinde de örgütlenmişler. Oralarda evler kiralayıp oralardan da dinleyebilirler, gözetleyebilirler, böyle hain bir örgüt bunlar

Şu anda hain bir terör örgütü var. Bu bir terör örgütü. Buna karşı gerekli tedbirleri almak bizim görevimiz. Bu Pensilvanya, kasetle CHP'nin genel başkanını indirdi.
http://www.internethaber.com/erdogan-cemaate-ilk-kez-boyle-seslendi-652664h.htm
KPSS'de İnanılmaz Skandal: Suçüstü Yakalanan Kopyacıya Paralel Savcı Bakın Ne Yapmış!
 
KPSS'de İnanılmaz Skandal: Suçüstü Yakalanan Kopyacıya Paralel Savcı Bakın Ne Yapmış!21.03.2014
2010 ve 2012 KPSS sonuçları soruşturmasını devralan savcı büyük bir skandalla karşılaştı.


SKANDAL İÇİNDEN SKANDAL ÇIKAN KPSS SAVCIYI ŞAŞIRTIYOR
Devlet memurluğuna giriş için yapılan Kamu Personel Seçme Sınavı’nda (KPSS) 2010 yılından sonra bir skandal da 2012 yılında patlak verdi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma için görevlendirdiği yeni savcılar, eski savcının 2012 KPSS A Grubu Öğretmenlik sınavında kopya çekerken suçüstü yakalanan M.K. hakkında takipsizlik kararı verdiğini görünce şaşkınlık yaşadı. M.K’yi yakalayan sınavda görevli öğretmen ifadesinde “Şüphelinin kopya çektiğini, kopya kağıdındaki yazılardan cevap anahtarının şifrelendiğini fark ettim” dedi. Bizzat ÖSYM Başkanı Ali Demir tarafından imzalanan olay yeri tutanağı, Prof. Dr. Ali Çelik’in “kopyaların cevap anahtarıyla örtüştüğü”ne dair bilirkişi raporuna rağmen takipsizlik kararı verilmesinin görevi kötüye kullanmak olduğu bildirildi.
Kopya çekerken deliliyle yakalandı
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen 2010 KPSS ve 2012 KPSS’de kopya iddialarına ilişkin soruşturma geçtiğimiz yıl birleştirilmişti. Ancak aradan geçen süreye rağmen soruşturmada bir ilerleme sağlanamadı. Soruşturmayı yürüten savcılar birkaç kez değiştirildi. Son görevlendirilen savcılar dosya üzerinde yaptıkları incelemelerde skandal kararlarla karşılaştılar. Bunlardan en dikkat çekeni ise 2012 KPSS’de suçüstü yakalanan M.K’nin durumu oldu. Olay özetle şöyle gelişti: 2012 KPSS A Grubu Öğretmenlik sınavında kopya çeken M.K salon görevlileri tarafından suçüstü yakalandı. M.K’yi suçüstü yakalayan öğretmen S.Ö, hazırlık soruşturmasındaki ifadesinde “Şüphelinin kopya çektiğini, kopya kağıdındaki yazılardan cevap anahtarının şifrelendiğini fark ettim. Konuyu salon sorumlusu olan C.B’ye aktardım” dedi. Konu doğrudan ÖSYM bina sorumlusu Selami Eryılmaz’a iletildikten kısa bir süre sonra ÖSYM Başkanı Ali Demir sınavın yapıldığı Balgat Endüstri Meslek Lisesi’ne geldi. Ali Demir olaya ilişkin tutanağı bizzat hazırlayarak sorumlulara imzalattı. Bu durumu öğretmen S.Ö “ÖSYM Başkanı Ali Demir sınav yerine geldi, bizzat kendisi tutanak tuttu ve imzaladık” diye açıkladı. M.K’nin üzerinden çıkan cevap anahtarı ile sınav cevap anahtarı Prof. Dr. Ali Çelik’e de inceletildi. Çelik tarafından imzalanan tutanakta da “kopyaların cevap anahtarıyla örtüştüğü” belirtildi. Bütün bunlara rağmen soruşturmayı yürüten savcı, “kovuşturmaya yer olmadığına” karar verdi. Kararda, “Şüphelinin bu testlere (genel yetenek-sözel-sayısal) ait olduğu öngörülen ve üzerinde ele geçirilen belgedeki şıklardan 2’sinin yanlış olduğu görüldü” dendi. Savcılık kararında şunlar kaydedildi:
Kopya çeken yanlış yapmaz gerekçesi
“Şüphelinin üzerinde ele geçirilen kopya olduğu iddia edilen yazıların soru kitapçığıyla incelenmesinde üç tanesinin ÖSYM tarafından gönderilen cevap anahtarıyla uyuşmadığı ve yanlış şıkkın yazılmış olduğu, dolayısıyla şüphelinin önceden soruları ele geçirerek doğru cevap anahtarıyla birlikte kopya çekmeye çalışması durumunda, bunu yaparken doğru şıkların yazılı olduğu belgeyi kullanması gerektiği ancak üzerinde bulunan belgedeki üç tanesinin yanlış olduğu ve yine şüphelinin Genel Yetenek Testinde 21 sorunun 8’ini yanlış yaptığı göz önüne alınarak kopya çeken bir adayın bu kadar fazla yanlış yapmasının doğru olamaz.” Ancak savcının bu gerekçesine karşı, delil olan sınav kağıtlarının adli emanette tahrif edilmiş olabileceği veya kopyacı adayın bilerek sınavda bazı yanlış cevaplar vermiş olabileceği üzerinde duruluyor.
2010 KPSS adeta dahiler yılıydı!
2010 yılında ‘sorular çalındı’ gerekçesiyle iptal edilen KPSS Eğitim Bilimleri Sınavı’nda 3 bin 229 aday, 120 soruda 100 ve üstü net cevap vermişti. Bu da sınav sonuçlarının ölçümünde, en az puan alan az sayıda adaydan başlayarak yükselen ve en yüksek puan alan az sayıda adayda biten çan eğrisine pararlel ikinci bir çan eğirisi oluşması sonucu doğurmuştu. Çift çan eğrisi ölçme ve değerlendirme biliminde ‘kopya’ anlamına geliyor. Bunun üzerine yapılan soruşturmada 350 aday 120 soruda 120 net yapmış, 100 ve üstü net yapanlardan 324’ü evli çiftler, bu çiftlerin 20’si bütün soruları doğru cevaplayanlar arasında, az sayıda hata yapanlar da ‘aynı sorularda aynı yanlışları’ yapmış, bu adayların çoğu, adres olarak çalıştıkları dershane ve özel okulları göstermişti. Bunun üzerine sınav iptal edildi ve Ekim 2010’da yenisi yapıldı. Buna ise iptal edilen sınavda 100 ve üzeri net yapan 3 bin 229 adaydan bin 175’i, 120 net yapan 350 adaydan 148’i girmedi. Sınava girenlerin de sadece 76’sı 100 ve üzeri net yapabildi. 100’den fazla net yapabilen aday sayısı ise sadece ‘iki’... 120 net çıkaran ise olmadı; en yüksek puanı alan aday 111 nette kaldı. ÖSYM kendi soruşturmasını Ankara Savcılığı’na gönderdi, dosya savcı Şadan Sakınan’a verildi. Savcı Sakınan, bu arada 6 Mayıs 2012’de yapılan ve yine ‘kopya’ gerekçesiyle iptal edilen hakim ve savcı sınavını da soruşturdu ve takipsizlik verdi. Ancak 2010 KPSS soruşturmasını görev değişikliği nedeniyle yeni savcıya devretti. (star gazete)
CIAMAAT Okullarındaki Öğrencilere Müjde!
 
CIAMAAT Okullarındaki Öğrencilere Müjde!21.03.2014
Güneş Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Kelkitlioğlu, bugünkü yazısında cemaate ait özel üniversitelerde okuyan öğrencilerin devlete ait okullara yatay geçiş imkanı sağlayacak bir düzenleme üzerinde çalışıldığını ifade etti.


İŞTE KELKİTLİOĞLU'NUN O YAZISI:

Cemaat okullarındaki öğrencilere müjde!

17 Aralık operasyonunun önemli parçalarından biri olan dershanelerin kapatılması kararının ardından ‘paralel örgütün’ ne kadar saldırganlaştığını tüm kamuoyu yakından takip etti. Bu agresifliğin en önemli nedeni dershanelerin akçeli bir iş olması. Buralardan nemalanan kesimler, çok da şaşırmadığım bir şekilde, iktidarı hedef alarak kara propagandaya başladı. Bu oyunun farkına varanlar cemaata ait okul ve dershaneleri bir bir terk ederken, ‘paralel örgüt’ doğal olarak çok ciddi bir ekonomik darbeye maruz kaldı. Hatta bazı okullarda öğretmenlere maaş ödenemediğini öğrendim.

Dershane tartışmaları sürerken, bu kez de cemaate ait yurtlarda kalan öğrencilerin yaşadığı çileye tanık olduk. Başbakan Erdoğan ve yakınlarına beddua ve hakaret edilmesini istenmesi karşısında çaresiz kalan öğrencilerin bazıları bu yurtları terk etti, bazıları ise ‘paralel örgüt’ün elemanları tarafından dışarı atıldı. Bu durumda olan binlerce öğrenci var.

Bu durum karşısında Başbakan devlet ve cemaate ait olmayan özel yurtların hatta otellerin bile mağdur öğrenciler için hazır olduğu çağrısında bulundu. Başbakan aynı zamanda, cemaat dershanelerinde ve okullarında okuyan öğrencilerin buraları bırakıp, devlet okullarına verilmesini istedi ve özel dersler verileceği müjdesini verdi. Bütün bu çağrılar doğal olarak bu eğitim yılını kapsamıyor. Çünkü, aileler ödemelerini yaptı, ayrılmak isteyenlere senetleri geri verilmediği için, çocuklar mağdur olmasın diye bu dershanelere gitmek zorunda kalıyor. Gerçek yansımanın önümüzdeki eğitim döneminde etkili olacağını düşünüyorum. 

Gelelim müjdeye! 

Hükümet, cemaate ait özel üniversitelerde okuyan öğrencilerin devlete ait okullara yatay geçiş imkanı sağlayacak bir düzenleme üzerinde çalışmaya başladı. Burada, şu ana kadar pek ortalarda görünmeyen YÖK’ün devreye girmesi şart. YÖK’e bu noktada çok ciddi bir görev düşüyor. 

DEVLET YURTLARINA KAÇAK SIZMA PLANI 

Bu arada, ‘paralel örgüt’ün yeni bir oyununu daha öğrendik. Başbakan Erdoğan’ın çağrısı üzerine devlete bağlı yurtların kapılarının mağdur öğrencilere açılmasını fırsat bilen paralel unsurlar, buralara sızmak için harekete geçmiş. Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun yapılan başvurularda çok titiz olması gerekiyor. Bir yeri onarırken yeni bir yara açmak hiç doğru olmaz çünkü. 

Siyaset için her yol mübah mı? 

Yerel seçimlere kısa bir süre kala açıklanan anket sonuçları karşısında muhalefetin büyük bir endişeye kapıldığını düşünüyorum. Baksanıza, öyle bir tabloyla karşılaşıyoruz ki, insanın aklı almıyor. Yer; Ankara. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu almış yanına büyükşehir belediye başkanı adayı Mansur Yavaş’ı otobüs içinden halkı selamlıyor. Bir kısım vatandaş eliyle Bozkurt işareti yapıyor. Eski MHP’li Yavaş, buna el sallayarak karşılık verirken, Kılıçdaroğlu aynı hareketi yapıyor. Genel başkanının rahatlığından, hiç şikayetçi olmamasından cesaretlenen Yavaş da Bozkurt selamına katılıyor. 

CHP’deki bu hoş görünün, bu çok sesliliğin biz gazeteciler açısından pek mahsuru olmayabilir ancak parti tabanının bu tablo karşısında pek de mutlu olduğunu söylemek hayalcilik olur.

Demek ki siyaset insana neler neler yaptırıyor!
 http://www.analizmerkezi.com/ciamaat-okullarindaki-ogrencilere-mujde-39469h.htm
Çözüm Sürecini Hedef Alan 17 Aralık'ın Boşa Çıktığı İlan Edildi!
 
Çözüm Sürecini Hedef Alan 17 Aralık'ın Boşa Çıktığı İlan Edildi!
AK Partili Ensarioğlu: 17 Aralık darbe girişiminin çözüm sürecini etkilemeyeceğini Öcalan ilan ederek, darbe girişimini kendi açısından da boşa çıkartmış oldu
Nevruz kutlamalarında BDP’Li Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan tarafından okunan Öcalan’ın İkinci Nevruz Mektubu’nu değerlendiren AK Parti Diyarbakır B.Belediye Başkan Adayı ve Milletvekili Galip Ensarioğlu, “17 Aralık darbe girişiminin çözüm sürecini etkilemeyeceğini Öcalan ilan ederek, darbe girişimini kendi açısından da boşa çıkartmış oldu. ‘Bu iş AK Parti ve Erdoğan’sız olmaz’ ifadesini de böylece kitlesine vermiş oldu” dedi. Çözüm ve Diyalog Heyeti Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu da, “Öcalan’ın mektubu 17 Aralık’ın vurmaya çalıştığı çözüm sürecinin yaşayacağının en önemli ifadesi oldu. Oslo’dan başlayan provokasyonlara dikkat çeken Öcalan, 17 Aralık’ı da işaret edip, bu oyuna gelinmeyeceğini belirtti. Çözümün de AK Parti ile olacağının mesajını verdi. Böylece 17 Aralık’ın ana hedeflerinden biri boşa çıkmış oldu” diye konuştu. 

http://www.analizmerkezi.com/cozum-surecini-hedef-alan-17-aralikin-bosa-ciktigi-ilan-edildi-39550h.htm
ŞOK Gelişme: Binlerce Vatandaşımızı Dinleyen Polislerin Kimliği Belli Oldu!
 
ŞOK Gelişme: Binlerce Vatandaşımızı Dinleyen Polislerin Kimliği Belli Oldu!22.03.2014
Selam Terör Örgütü iddiasıyla binlerce kişiyi illegal yolla dinleyen ve bunları basına sızdıran polislerin kimliği belli oldu.


İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde 17 Aralık operasyonundan sonra başlatılan soruşturma kapsamında, aralarında 2 şube müdürü ile amirlerin de bulunduğu 21 polis açığa alındı. 

Görevden alınanlar isimler arasında Temmuz 2012'de Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nden alınan 2'inci Sınıf Emniyet Müdürü Yurt Atayün ve görevi Atayün'den devralan 17 Aralık operasyonunun ardından personel emrinde görevlendirilen Ömer Köse de yer alıyor. Ayrıca görevden el çektirilenler arasında emniyet müdür yardımcısı Kazım Aksoy ve geçtiğimiz yıl Ömer Köse'nin yardımcılığını yapan Osman Özgür Açıkgöz de bulunuyor. Açığı alınan amir ve komiserlerin ise Muhammet Kaya, Mehmet Işık, Bilal Gümüşdağlı, Serkan Durmaz, Serhat Taner Doğan, Selman Yuyucu, İbrahim Demir,Ümit Çampaşalı, Murat Çetiner olduğu öğrenildi. Açığa alınanlar polislerden 13'ünün geçtiğimiz dönemlerde Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde çalıştığı öğrenildi.

 
İsrail'i Arkasına Alan Küçük Enişte Ekrem Dumanlı: Sen Kimsin ki Erdoğan?
 
 
İsrail'i Arkasına Alan Küçük Enişte Ekrem Dumanlı: Sen Kimsin ki Erdoğan?22.03.2014
Zaman'ın tepe ismi Ekrem Dumanlı'dan Başbakan Erdoğan ve hükümete dönük sert açıklamalar geldi.


Sen kimsin ki, kimin imanından şüphe ediyorsun?
 
Erdoğan'ın Fethullah Gülen ve Gülen Cemaati'nin hedef sözlerini canlı yayında topa tutan Dumanlı "Pardon sen kimsin ki kimin imanından şüphe ediyorsun?" diye sordu. Diyanet İşleri başkanı için "kalıbının adamı değilmiş" diyen Dumanlı, Kuran'la alay ettiği iddia edilen Egemen Bağış'ın olay ses kaydına da ateş püskürdü.
 
İşte Bugün TV'de konuşan Ekrem Dumanlı'nın açıklamalarındaki çarpıcı bölümler:
 
Utanmadan bu sözleri nasıl kullanırsın?
 
Öyle sınırlar taşındı ki imanların bile şüphe ediyorum dedi. Pardon sen kimsin ki kimin imanından şüphe ediyorsun? Hz. Muhammed çok net söylüyor. Bir insan bir insana kafir derse o sıfat dilinde kalır. Sen milyonlarca insana imansız dersen ve o insanlardan bir tanesinin bile imanı varsa o sıfat sende kalır. Utanmadan bu sıfatı nasıl kullanırsın? Hele hele Diyanet Başkanlığı'nın toplantısında söylendi bu sözler. Diyanet İşleri Başkanı'nı daha önce ayıpladım yine ayıplıyorum. Kalıbının adamı değilmiş demek ki.
 
Kardeşim sen o makamda nasıl oturabilirsin?
 
 
Kardeşim sen nasıl Türkiye'nin bütün inanç gruplarını kucaklayan bir makamda oturabilirsin? Niye söylemiyorsun? Alim müsveddesi denir mi bir insana? Sahte peygamber denir mi bir insana? Adamın birisi makara bakara diye dalga geçiyor. Bir tane ilahiyatçı yok mu Allah'tan korkun desin. Sen ne hakla bunu söylersin... AK Parti'den kimse tepki göstermedi. Önder Sav'ın ne suçu vardı o zaman. Peygamber'le alay etmiş diye Akit haber yapmıştı. İslamcı köşe yazarları arkadaşlarımızın izzetlerine onuruna niye dokunmuyor bu?
İşte o sözleri:




http://www.analizmerkezi.com/israili-arkasina-alan-kucuk-eniste-ekrem-dumanli-sen-kimsin-ki-erdogan-39575h.htm
Hasan Basri, Ebu Hanife ve Mevlana, İsrail ve CIA İşbirlikçisi Örgütün Yurt Açılışında!
 
Hasan Basri, Ebu Hanife ve Mevlana, İsrail ve CIA İşbirlikçisi Örgütün Yurt Açılışında!19.03.2014
 
Hasan Basri, Ebu Hanife, Mevlana cemaatin okul arsasını ziyarete geliyorlar; Hasan Basri: "Siz öyle bi hizmet ortaya koydunuz ki sahabenin hizmetinden farkı yoktur"

 


AnalizMerkezi.com - ÖZEL



Fethullah Gülen'in örgüt tabanını dinsel ambalajlı bazı uydurmalarla aldattığı bir konuşma daha ortaya çıktı!

1400 sene, 1300 sene ve 800 sene önce yaşayan 3 isim Hasan-ı Basri, İmam-ı Azam Ebu Hanife ve Mevlana Celaleddin-i Rumi'yi diline dolayan ve vaizlikten istifa ettiği, yani emekli vaiz bile olmadığı ortaya çıkan Fethullah Gülen, örgütü bu günlere hangi yalanlarla getirdiğine dair güzel bir örnek veriyor.

Bu İslam'ın çok bilinen 3 isminin, CIA İşbirliği belgelenen Gülen Örgütü'ne bağlıolarak açılmakta olan bir yurt açılışına geldiğini, çalıların arasında oturduğu gibi şizofrenik bir yalanı ortaya atan  Gülen, ağlayan, inleyen, sağlıklı din algısından hızla uzaklaşan kitleyi dilediği kıvama getirmeyi başarıyor.

İşin acısı, daha önce Peygamberin Türkiye'yi kendisine verdiğini, stattaki bir şenliğe geldiğini, Twitter'da faaliyet emri verdiğini de söyleyen Fethullah Gülen'in açılışına dev isimleri transfer ettiği o yurtlarda, bu sıralar müslüman öğrenciler artık barındırılmıyor ve gece yarılarında, soğuklarda, hükümete ve reisi Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret etmedikleri ve savundukları için sokağa atılıyorlar.

Başbakan Erdoğan'ın Trt Türk'te değindiği gibi, yurtlarda işbirlikçi Fethullah Gülen'e biat etmeyen ve Türkiye'yi ve Tayyip Erdoğan'ı savunan kızlarımızı "Aileni ararız! 'Okulda erkeklerle uygunsuz yakaladık!' deriz" gibi şerefsiz, onursuz ve ahlaksız iftiralarla şantaja uğratan örgütün yurtlarını açmak için Hasan-ı Basri, Ebu Hanifeve Mevlana gibi isimlerin geldiğini ve hatta Hasan-ı Basri'nin 
 "Siz öyle bi hizmet ortaya koydunuz ki sahabenin hizmetinden farkı yoktur" dediğini iddia eden şahsın ruh durumununarz ettiği vehameti, karakter seviyesini ve işbirlikçilik rütbesine dair tahminleri, siz değerli takipçilerimize bırakıyoruz!

 

VİDEO İÇİN

http://www.analizmerkezi.com/hasan-basri-ebu-hanife-ve-mevlana-israil-ve-cia-isbirlikcisi-orgutun-yurt-acilisinda-39313h.htm

HASAN-I BASRÎ KİMDİR?

Hasan-ı Basri, Tâbiînin büyüklerinden. Zâhid, muhaddis, fakîh ve müfessir.

Adı, Ebû Sâid el-Hasan b. Ebi'l-Hasan Yesâr el-Basrîdir. Babası Yesâr, Irak'ın bir kasabası olan Meysânlıdır. Yesâr, Meysan'ın fethedilmesi sırasında esir düşmüş ve buradan efendisinin kendisini âzâd ettiği, daha sonra da Hasan-ı Basrî'nin annesi Hayrâ ile evlendiği Medine'ye götürülmüştür. İste, Hasan-ı Basrî, burada Hazreti Ömer'in halifeliğinin son ikinci yılı olan Hicrî 21 senesinde doğmuştur. (21/641).
Annesi Hayrâ, Peygamberimizin hanımı Ümmü Seleme'ye hizmette bulunmuştur. Bu arada, Ümmü Seleme'nin Hasan’ı emzirdiği ve ondaki hikmet ve belâgatın bundan dolayı olduğu söylenir. Ayrıca, Ümmü Seleme'nin, kendisini Ömer'e götürdüğü ve onun için şöyle dua ettiği de rivâyetler arasındadır; "Yâ Rabbi, onu dinde fakîh kıl ve insanlara sevdir. (İbn Sa'd, Tabakât, VII/I, 114).
Hasan, Vâdi'l-Kurâ'da büyümüş ve çocukluğu orada geçmiştir. Gençliğinde Doğu İran’ın fethine (43/663) katılmış, bundan kısa bir müddet sonra, Horasan vâlisi Rebi' b. Ziyâd'ın kâtipliğinde bulunmuştur. Bundan sonraki hayatının geri kalanını çoğunlukla Basra'da geçirmiştir. En son vefât edenleriyle birlikte üç yüz sahâbe ile görüştüğü rivâyet edilir. Bu bakımdan tâbiînin önde gelenlerinden olup ilim ve fazileti, zühd ve takvâsı ile meşhurdur. Ebû Tâlib Mekkî, Hasan-ı Basrî'nin tasavvuf yolunda imamları olduğunu söylemiştir. Enes b. Mâlik, kendisine bir mesele sorulduğunda, onun Hasan-i Basrî'ye de sorulmasını, onun derin ilim sahibi olduğunu söylerdi (İbni Sa'd, Tabakât, s. 128).
Hasan-ı basri hazretlerinin hayatının sonları Basrada geçtiği, orada vefat edip, orada defnedildiği de bilinmektedir.
İMAM-I AZAM EBU HANİFE KİMDİR?
Ebu Hanife (699/h.80 - 767/h.150) (Arapça: أبو حنيفة النعمان, Ebu Hanife'tul Numan), İslam dininin dört fıkıh mezhebinden birisi olan Hanefi mezhebinin kurucusu ve Sünni fıkhının en büyük üstâdı sayılan İslam fıkıh ve hadis bilgini. Asıl adı "Nu’man İbn-i Sâbit" olup sevenlerince ismi "İmâm-ı Â’zam" unvanıyla birlikte anılır.
MEVLANA KİMDİR?

Mevlana 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan'ın Belh şehrinde doğmuştur.Mevlana'nın babası Belh Şehrinin ileri gelenlerinden olup, sağlığında "Bilginlerin Sultanı" ünvanını almış olan Hüseyin Hatibi oğlu Bahaeddin Veled'tir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur. 

 

Camianın algı yönetimi: Ayna ayna söyle bakalım...

YASİN AKTAYYasin Aktay22.03.2014 Sosyoloji öğrenciliğimin başından beri Fethullah Gülen ve hareketi benim en önemli ilgi alanlarımdan biri olmuştur. Doktora tezimin de iki bölümü Türkiye'deki İslami düşünce ve hareketler içindeki yerine dair bir çözümlemeye tahsis edilmiştir.  Şerif Mardin bir yerde Gülen hareketini sosyolojik olarak incelemenin, anlamanın ve açıklamanın zorluğuna işaret etmişti. Bu zorluğun sebebi olarak sanırım hareketin kendisini tanıtma konusunda gösterdiği aşırı çabaya işaret etmişti. Gerçekten de hareketin en önemli özelliklerinden biri dışarıdan bir anlama çabasına karşı kendini olağanüstü tedbirlerle kapattığı halde, bununla çok çelişkili olarak kendisini istediği gibi tanıtma konusunda gösterdiği yine olağanüstü PR çabaları.  Kuşkusuz bu durum belli bir mesafeden bakıldığında hareketi anlamayı çok zorlaştıran bir durum oluşturuyor. Ama bu bile hareketin mahiyeti hakkında aydınlatıcı bir bilgi veriyor.  Diğer İslami düşünce ve hareketlerle karşılaştırıldığında Gülen'in kendisi ve hareketi çabalarının büyük çoğunluğunu algılarının yönetimine hasretmiş durumdalar. Sadece bu yönüyle bile esasa dair yeterince büyük bir fark ortaya koyuyorlar. Normalde dini cemaatler kendi hallerinde hizmetlerini Allah için yapmaya çalışır, balık bilmezse halık bilir yaklaşımını benimserken, Gülen hareketi yaptıklarının reklamını, algıları yönetme adına ayrı bir sektöre dönüştürmüş durumda.  Bu kapsamda, dünyanın her yanında Gülen ve hareketi üzerine şu ana kadar bir kaçına benim de katıldığım sayısız konferans, sempozyum, toplantı ve yayın yapıldı. Diyalog toplantılarında herkese mavi boncuklar dağıtıldı. Küresel çapta iş yapmanın gereği bilip ortamına göre Yahudiyle Yahudi, Hıristiyanla Hıristiyan, Şiiyle Şii, laikle laik olmaktan geri durulmadı. Bir tek mazlum ve mağdurlarla olamadılar. Nasıl olmaları gerektiğini çoktan geçmişler nasıl göründüklerine yoğunlaşmış. Vaktinin çoğunluğunu aynanın karşısında geçirip aynaya kendisinden daha güzel olup olmadığını soranlara benziyor halleri. Kendilerinden daha güzellere de hiç tahammülleri olmadığını yaptıkları akıl almaz operasyonlarla fazlasıyla göstermiş oldular.  Algı yönetimine bu kadar takıntı derecesinde yoğunlaşmış olmak aslında yeterince bir şeyler gizlediklerini gösteriyor. Bugün neleri gizlediklerini sanırım herkse görmüş ve anlamış oldu. Hareket, genellikle ne istediğini hiç bir zaman net olarak söylemedi, söyledikleri hiç bir zaman tam olarak ne istediğini yansıtmadı.  Hoşgörü dedi, yeri geldiğinde hoşgörüsüzlüğün eşsiz örneklerini kendi halkına karşı sergiledi. Sevgi dedi, özellikle Erbakan ve bazı Müslümanlar hakkında konuşurken nefretin bütün izlerini yansıttı.  Siyaseti kategorik olarak kötüledi ama bütün faaliyetleri ve söylemleriyle siyasetin dibine kadar gitti. Bir tür müteşabih siyaset örneği sergiledi.  Cemaat olarak bilinirken kavramın gözden düştüğü bir dönemde cemaat olmadığını kanıtlamak için akla karayı seçti, kendini daha muteber gördüğü sivil toplum kapsamına yazdırmaya çalıştı. Algı yönetimi konusundaki bu çabalar mızrakları çuvallara sığdırma telaşlarına dönüşüyor. Özellikle son zamanlarda Gülen'in algıyı yönetmek adına giriştiği her hamle kendisi hakkında daha bir istemediği sonuçları veriyor. Beddua iyi çalışılmış bir algı yönetimi çalışmasıydı ama Gülen imajını yerle bir etti. 17 Aralık sonrası Gülen konuştukça 40 yıldır inceden inceye işlemeye çalıştığı imajını daha da yıktı.  Gülen'in Ekrem Dumanlı ile beş gün yayınlanan röportajı da herkesin zaten bildiği herşeyi başka türlü göstermenin mükemmel bir örneği olmuş. Çuvalları mızraklara sokuşturmaya çalışmanın bütün telaşını da ele verirken Gülen gerçeği ile Gülen'in yansıtmaya çalıştığı imaj arasındaki mesafe daha da açılıyor. Mülakat sayısız malzeme veriyor bu konuda, hangi birinden başlasak? 28 Şubat dönemindeki rolünü anlatırken, kendisine isnat edilenin aksine, ne yapmışsa durumun daha da kötüye gitmemesi için yaptığını söylüyor. Daha kötüsü ne olabilirdi ki? İnsanlara alim olarak sunulmuş bir insanın zorbalığın, İslam'a, İslam'ın değerlerine ve Müslümanlara karşı harekete geçmiş bir zulmün yanında görünmesini hani ikrah fıkhı meşru gösterebilir? Herkesin olduğundan farklı görünmesi bir yerde tolere edilebilir ama alimin takiyyesi bir toplumun başına gelebilecek en büyük felakettir.  Gülen'in bugünlerde tam da seçimlere ayarlanmış bir hamle olarak özenle tasarlamış olduğu mülakat yine tevazu, zühd ve ahiretlik gösterileriyle dolu. Bugünlerde kendisine herkesin sorduğu soruyu atlayarak işi yurtdışındaki okullarına getirmesi de tuhaf bir mızrak olmuş. Hangi çuvala sığacak bu mızrak?  Mızrak çuvala sığımıyor madem, çıkarıp karşıya sallayalım der gibi, 'okullardan şikayet eden bir Allah'ın kulu olmadı şimdiye kadar' diyor.  Doğru da, bunun konuyla ne alakası var, acaba? Kimse bu okullardan başlamadı ki eleştirmeye. Konu insanların özel hayatlarına tecavüz pahasına telefonların gizlice dinlenmesi, başbakanın ve bakanların telefonlarının dinlemesi ve telefon kayıtlarının şantaj ve nihayetinde darbe teşebbüsünde kullanılması. Bu teşebbüsler soruluyor ve bunlar dolayısıyla itham ediliyorsunuz. Okullar dolayısıyla değil. Okullarda iyi işler yapmış olmak size Türkiye'ye vesayet kurma hakkı doğurmuyor.
Haa, bunca yapılanlardan sonra elbetteki okullara bakışın değişmesi de gayet doğal, bakalım oralarda gerçekten neler yapılıyor diye herkesin sorma hakkı doğmuş oluyor. Ama asıl konu bu değildi ki.

Türkiye'den toprak satmak isteyen kimdi?

SALİH TUNASalih Tuna18.03.2014 Türkiye'nin borçlarını ödemek için 'Güneydoğu Anadolu'dan toprak satalım' önerisinde bulunan siyasi parti lideri kimdi biliyor musunuz?Hayır, Ecevit değil.Demirel de değil.E herhalde Erbakan hiç değil. Merhum, değil Anadolu coğrafyasının zerresini satmak, İttihatçıların tüm ısrarlarına ve Yahudilerin 150 milyon altın teklifine rağmen, 'şehit kanıyla sulanan topraklar satılmaz' diyerek Filistin topraklarını satmayan Abdulhamid Han'ı her daim 'cennet mekan ' diye hayırla yâd eder, Filistin Davasını da 'davamız' bilirdi.Hazır yeri gelmişken burada bir parantez açalım, sonra konumuza kaldığımız yerden devam ederiz.Malum yapının (adı lazım değil) 'twitşörlerinden' biri geçen gün, 'Filistin Davası siyasi bir davadır ve dinimizi zehirlemektedir...' dedi. Bu kafaya her şeyden evvel şunu sormak zorundayız: 'Dinimiz' derken hangi dini kastediyorsun mübarek? 'Güneydeki sevdiğiniz ülkenin' dinini mi?Çünkü...Tarih boyunca bu topraklarda hiç kimse 'Filistin davasına' böyle bühtan etmedi. Dinli dinsiz, inanan inanmayan, sağcı solcu hiç kimse...Abdulhamid'ten Deniz Gezmiş'e Gazi Paşa'dan Nihat Genç'e kadar herkesin az veya çok bir 'Filistin davası' olmuştur. Bu mübareğin yok. Dahası, Filistin davası 'dinini' zehirliyormuş!Ona bakarsan, senin 'dinini' Hz. Peygamber ve Hz. Ali Hayber'de 'zehirledi.' Yoksa bu 'zehri' atmak için mi içinizden kimileri, 'ilâyı kelimetullah'tan 'Muhammeden Abduhu ve Resûluhu' kısmını çıkartmak için gayret göstermişti? Biz senin 'zehir' dediğini her nefes içmeyi koyduk duamızın başına.Kimsin sen, kimin sızıntısısın?Bu kadar sapıtmana sebep Erdoğan düşmanlığı mı, yoksa bu düşmanlık şecaat arz ederken ciğerinin lekesini mi koyu ortaya?Nasıl bir düşmanlıktır ki bu, Erdoğan'a 'İslami Franco' diyen Morton Abramowitz ve Eric Edelman gibi ırkçı Siyonistlerle aynı kirli havayı teneffüs etmeye başladınız? Aynı networke bağlı olduğunuz için mi dün size demediğini bırakmayan Aslı A. ve Kadri G. gibi gazetecilerle aynı yerde şappadak buluştunuz?Tıpkı Abdulhamid'e 'Kızıl Sultan' diyenlerle aynı koroya katılanlar gibi. 17 Mart 93'teki vasiyet mesabesindeki konuşmasında Turgut Özal (bir ay sonra da vefat etmişti zaten) 'Abdulhamid'e Kızıl Sultan dediler torak parçası vermemiş, demiryolları okullar yapmış, sonra İttihat Terakki gelmiş koskoca imparatorluk bozuk para gibi harcanmış...' Dün Abdulhamid'e 'Kızıl Sultan' diyenlerin manevi torunları bugün Türkiye'ye bir Türkiye daha katan Erdoğan'a 'Diktatör' diyor.Bak mübarek ölçüyü, muvazeneyi o kadar kaybettin ki Bediüzzaman Said-i Nursi'nin şu sözü de artık bir şey söylemez sana: 'Tokadımı Antranik ile beraber Enver'e, Venizelos ile beraber Said Halim'e vurmam. Nazarımda vuran da sefildir...' Neyse çok uzattık, bu parantezi de burada kapatalım.Ne diyorduk, haa, Türkiye'den toprak satmayı öneren siyasi parti liderinin kim olduğunu sorguluyorduk değil mi?Madem bu kadar beklettik biraz ipucu verelim.Yeni Demokrasi Hareketi (YDH) diyerek yola çıktı. Yanında Cengiz Çandar'dan Mehmet Altan'a kadar bir yığın tanınmış sima vardı.Kısa süre sonra partileşti. Ve 94-96'da genel başkanlığını yaptığı bu partiyle de girdiği seçimlerde binde bilmem sıfır kaç oy aldı. Bildiniz mi?.Gezi'de çapul yapmak için şallak mallak ortalığa fırlayan malum kodaman şahıs. Hani geçenlerde (mağazalarına gönderdiği talimatla) 15 yaşındaki bir çocuğun cenazesinin üzerine bir nevi zar atmıştı.Evet bildiniz, Cem Boyner.Türkiye'nin borçlarını ödemek için sanki babasının malıymış gibi Kürt kardeşlerimizin gözyaşlarıyla yoğurduğu, dağlarına türküler söyledikleri toprakları satmaya kalkışan bir beyaz Türk işte.Baktı ki, Türkiye eski Türkiye değil tabii; IMF'den borç dilenen ülke gitmiş, yerine Merkez Bankası'nın kasası milyar dolarlarla dolu ülke gelmiş. Haliyle gözünü dolar bürümüş. Bunun için Gezi'de çapul yapmak için ortalığa fırlamıştı.Nazım Hikmet, 'Kışlık Saray' adlı şiirinde Putilovski Zavot'tan Bolşevik Kitof'u şöyle konuşturur: 'Ve ihtar ederim ki çapul yapmak isteyenlere / artık Kışlık Saray ve bütün Rusya işçinin ve köylünündür...' Bundan mülhem söylemek isterim ki: Boşa kostaklanmayın, bu ülkede artık çapul yapamayacaksınız, 28 Şubat'ta olduğu gibi bu ülkeyi soyup soğana çeviremeyeceksiniz.Lenin'in ifadesiyle, ne 'emperyalistlerin sosyalistleri' ne de 'kullanışlı aptallar'ın arkasına artık saklanamayacaksınız.Dımdızlak ortada kaldınız.Bu millete ihanetten vazgeçin.

Paralel yapıdan silikon maske oyunu

21 Mart 2014
'silikonmaskeler.com' sitesinin sahibi işadamı Sinan İlhan, bu maskelerin dünyada sadece ABD'de yapıldığını belirterek "Çok para verirseniz 6 ayda fotoğraftan istenen maske yapılır" dedi. İlhan, Türkiye bu maskelerden kullanan ünlüler de olduğunu söyledi.

STAR’ın gündeme getirdiği ‘Ses dalgalarından orijinal ses üretilebilmesi’ ve yine silikon maske ile kişinin yüzünün birebir kopyalanabilmesi 17 Aralık darbe girişimi sürecinde ortaya çıkan ses ve görüntü kasetlerinin kaynaklarını deşifre etti.

Ünlü sanatçılara maske yaptım
Silikon maske teknolojisinin sanıldığından daha ileride olduğunu belirten sektörün Türkiye’deki tek temsilcisi Hatay İskenderun’da yaşayan “Silikonmaskeler.com” adresinin sahibi Sinan İlhan, “Kişinin yüz kalıbı alınırsa dünyada tek merkez olan ABD’de 6 ayda hazırlanır. Kişinin fotoğrafıyla da maske hazırlanır. Çok para verirseniz yüzündeki en küçük mimik çizgisine kadar mükemmel maske hazırlanıyor” dedi. Türkiye’de çok ünlü sanatçıların basını ve hayranlarını konser çıkışlarında atlatmak için dublörlerine kendi yüzünün maskesini hazırlattığını söyleyen silikon maske uzmanı Sinan İlhan, “Anlaşmalarımız gereği hangi sanatçılar olduğunu söyleyemem ama konser sonrasında ya da özel hayatları için basını atlatmak isteyen birçok Türk ünlüye ABD’de yüz kalıbı alarak özel maskeler hazırladım ve bu sayede onlar rahat bir yaşam sürüyorlar” diye konuştu.

Fotoğraftan maske yapılabilir
Maskelerin kişilerin yüz kalıpları alınarak hazırlandığını anlatan İlhan şunları söyledi: “İnsanın yüzünün kalıbı alınarak ABD’deki şirketlerde silikon maskeler 6 ayda hazırlanıyor. Kişinin yüzünden kalıp alınamıyorsa o kişiye ebat olarak benzeyen kişinin göğsüne kadar kalıp alınır. Çünkü bu maskeler göğüs kısmına kadar giyilebilme özelliğine sahip. Örneğin ünlü bir kişinin ya da siyasetçinin fotoğrafıyla bir maske istenilen ölçülerde ve özelliklerde yakından tanınmayacak kadar güzellikle imal edilir. Bu para ile alakalı. Ne kadar para harcanırsa, ortaya o kadar mükemmellikte bir iş çıkar.

Yaptıranlar videoda kullanıyor
Satın alan kişiler bunları videolarda kullanmak istiyor. Sanatçının dublörü için kullanılıyor. Başka amaçlarla da alan var mıdır bilmiyorum. Fakat bu maskelerle insan belli oranda mimik verilebilir. Kimse de maskesi olan kişinin gerçek kişi olup olmadığını yakından bile fark etmez. Bu da maddi imkanlara bağlı. Kişinin top sakallı mı olacağı, seyrek saçlı mı olacağı, yüzünde ben bulunup bulunmayacağı yapılacak işçilikle ilgilidir. ABD’de bu işi gayet rahat yapıyorlar. Ama zaman ve para meselesi. Maskelerin fiyatı 6 bin TL’den 15 bin TL’ye kadar çıkıyor.”

SİLİKON MASKEYLE HONG KONG’DAN KANADA’YA GİTTİ
29 Ekim 2010 yılında Asyalı bir adam silikon bir maskeyle kendisine yaşlı bir adam görüntüsü vererek Hong Kong’dan Kanada’ya uçmayı başardı. 29 Ekim’de Vancouver uçağına binen Asyalı, uçakta lavaboda maskesini çıkardı. Asyalı Vancouver’da sınır güvenlik görevlileri tarafından durduruldu. Görevliler Asyalı gencin Kafkasyalı yaşlı adam kılığına girdiğini ancak ellerinden genç olduğunu anladıklarını belirtti. Uzun bir süre durumu inkar etmeye çalışan Asyalı daha sonra mülteci olarak Kanada’ya girmek istediğini itiraf etti.
http://www.timeturk.com/tr/2014/03/21/paralel-yapidan-silikon-maske-oyunu.html#.Uy3ymlo5nDc

Said Nursi'nin Talebesinden Sert Tepki

Bediüzzaman Said-i Nursi'nin talebelerinden Abdullah Yeğin, "Hükümete muhalefet edenler haksızdır. O iş, ecnebilerin, daha ziyade İslami birlik, beraberliği istemeyenlerin zoruyla oluyor. Bunu istemeyenler hakiki Müslüman değildir, menfaatçidir" dedi.
Said Nursi'nin Talebesinden Sert Tepki
22 Mart 2014
Abdullah Yeğin, "Risale-i Nur'a iyi sarılmanın Türkiye'nin geleceğini garanti altına alabileceğini" söyledi.
Hükümetin dine sarılmasına çok iyi baktıklarını, hükümete dua ettiklerini belirten Yeğin, hükümetin icraatları sayesinde İslam aleminde de Türkiye'nin sevilmeye başladığını anlattı.
HÜKÜMETİN KUR'AN KURSU AÇMASI HERKESİN HOŞUNA GİTTİ
"Nereye gitsek 'Türkiyeli' dediğimiz zaman bırakmak istemiyorlar" diyen Yeğin, Türkiye'nin her tarafında Kur'an kursu açılması, hükümetin dine ehemmiyet vermesi, Kur'an kursları açmasının herkesin hoşuna gittiğini kaydetti.
Bunların aleyhinde bulunmanın, milletin aleyhinde bulunmak anlamına geleceğini vurgulayan Yeğin, şöyle devam etti:
"Millet ne ile tatmin olacak İslamiyet'ten başta dünyada ve ahirette bizi tatmin edecek ne var Bir insan 5 vakit namazını kılar ve doğruluktan ayrılmazsa dünyada bütün çalışmaları ibadet sayılıyor. Böyle bir dini terk edemeyiz ve böyle bir dine kıymet vermemiz hükümetçe de milletçe de şart. Bir insan ebedi hayatını kazanamazsa bu dünyada padişah olsun fanidir, muvakkattir. Bu dünya mühim değil, esas ahiret mühimdir. Kur'an-ı Kerim'de 1000 ayet hep ahiretten bahsediyor.
MENFAAT İÇİN DEĞİL ALLAH RIZASI İÇİN ÇALIŞMALI
'Bizi millet yapan, İslamiyet'tir. Akıl, kuran ve imandır' diyor. İslam'a çok sarılmamız lazım. Bundan vazgeçilmez. Menderes beyanat verdi. 'Bu millet Müslüman'dır ve Müslüman kalacaktır. İslamiyet'in bütün icapları yerine getirilecektir.' Üstadımız şunu söylüyor; 'Avrupa ve ABD'de komünizm, dinsizlik var madem ki, anarşi var, anarşiden kurtulmanın tek çaresi İslamiyet'e sarılmaktır.' İslamiyet'e sarılmazsak dünyamız da ahiretimiz de perişan olur. Milleti iman bakımından uyandırmak lazım, menfaat için değil, Allah rızası için çalışmak lazım."
HALK PARTİSİ GELİRSE DİNSİZLİK HAKİM OLUR
Bediüzzaman Said-i Nursi'nin, Demokrat Parti'ye destek verdiğini, "Halk Partisi iktidara gelirse, dinsizlik hakim olur" dediğini anlatan Yeğin, Bediüzzaman'ın bir yazısından şu bölümü okudu:
"Demokratlar düşse Halk Partisi veya Millet Partisi iktidara gelecek. Halk Partisi iktidara gelecek olursa komünist kuvveti aynı partinin altında bu vatana hakim olacaktır. Halbuki bir Müslüman katiyen komünist olamaz. Müslümanlık ona kafi gelmediyse anarşist olur. Bunun için vatanımıza dehşetli bir tehlike teşkil eden bu partinin iktidara gelmemesi için demokratları, Kur'an, vatan ve İslamiyet namına muhafazaya çalışıyorum."
HÜKÜMETE MUHALEFET EDENLER HAKSIZ
Bir soru üzerine Yeğin, "Hükümete muhalefet edenler haksızdır. O iş, ecnebilerin, daha ziyade İslami birlik beraberliği istemeyenlerin zoruyla oluyor. Bunu istemeyenler hakiki Müslüman değildir, menfaatçidir" dedi.
Yeğin, hatasız bir hükümetin olamayacağını vurgulayarak, "Mutlaka bazı hataları olur. Ama ekseriyeti iyiyse İslamiyet'e hadim ise desteklememiz lazım. Müslüman Müslüman'ın aleyhinde olmamalı" dedi.
AA
Abdurrahman Dilipak / Yeni Akit

Allah belanızı versin!

 
 
 
 
 
 
 
Abdurrahman Dilipak / Yeni Akit
22 Aralık 2013
 
Milletvekilinden, belediyecisine, bürokratından işadamına, bu soruşturmaya bağlı ve sınırlı olmadan para, kadın ve makam hırsı ile ahlak dışı hareket eden, ister iktidar ister cemaat yanlısı gözüksün, topuna birden diyorum ki, Allah belanızı versin, canı çıkasıcalar! Bu lanete, hakkını almak için mecburen rüşvet verenler dışında haketmediği bir işe sahip olmak için rüşvet verenler de dahil..
Koca bir davayı, bir umudu içeriden ya da dışarıdan bu kadar kolay yıpratamazsınız..
 
Bu gelişmeler, bu açıdan bize şer gibi gelse de bir hayra, bazı gerçeklerin anlaşılması ve bazı tedbirlerin alınması için bir fırsata dönüşebilir.. Bir musibet bin nasihattan evladır derler.. İnşallah bize şer gibi gelen bu işi Allah hayra döndürür.. 
 
Fasıklar bize bir haber getirdiklerinde dikkat edelim. Suçlu kimse çeksin cezasını, ama gerçeğin ortaya çıkmasını bekleyelim.. Şunu da ekleyeyim, kişiyi, oğlu, kızı, yeğeni, kardeşi, babası, amcası, dayısı, halası, teyzesi üzerinden vurmaya kalkmayın!
 
O heriflere söylemek istiyorum: O haram lokmalar kursağınıza duracak, öbür dünyada çaldığınız yetim mallarının karşılığını çok ağır ödeyeceksiniz. Dahası, bu dünyada da haram lokma ile büyüttüğünüz o çocuklarınız sizin günahlarınız sebebi ile ağır bedeller ödeyecekler..
 
Hacca giderek günahlarınızdan kurtulacağınızı, defterlerinizi sildireceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz, Allah’ı kandıramazsınız. Şeytanlarınız size yalan söylüyor.. Şeytanlarınız sizi çok seviyor, sizden vazgeçmek istemiyor. “Vay o namaz kılanların haline ki!” diye başlayan ayeti hatırlayın. “Onlar boşa zaman geçirmişlerdir” deniyor.. Kendinize ve ülkenize kötülük etmeyin. Kendi cehenneminize kendi sırtınızda odun taşımaktan vazgeçin!
 
Birilerinin hatasını kullanarak, şantaj yolu ile haketmediği şeyi talep edenlerin yaptığı yanlış, o hatayı yapandan daha büyüktür..
 
Keşke bazı adaylar vicdan muhasebesi yapıp, yol yakınken adaylıktan vazgeçseler.. Eğer devam edecek olurlarsa, bundan sonra ağır bir bedel ödemek zorunda kalacaklarını bilmeleri gerek.. Siyaset onları koruyan bir kalkan değil, yakıcı bir ateşe ya da şimşekleri üzerine çeken bir paratonere dönüşebilir.. Evet, çağrı yapıyorum. Kendi partinizden de olsa, sahtekarlık yapanı önce teşkilata, olmuyorsa savcılığa şikayet edin.. Kol kırılır yen içinde kalırsa kol kangren olur, çolak kalırız.
Gezi de, dersane olayı da bunun bir parçası idi. “Topyekûn bir savaş” başlattılar yine.. Paralel devletle Ergenekon arasında derin bir mutabakat sağlandığı anlaşılıyor.. Aslında AK Parti’den 50 kadar milletvekili istifa ettirilerek, arkasından 40 kişi kadar milletvekiline de kaset şantajı yapılarak iktidarın düşürülmesi, ardından bir CHP, MHP ve yeni oluşum koalisyon kurarak seçimlerin ertelenmesi, milletvekili seçimleri öne çekilerek Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile beraber bir genel seçim düşüncesi vardı. Onun için konjonktür uygun diye düşünmüş olmalılar.. Demek ki Dersane konusu da dersanelerden ibaret bir konu değilmiş.
 
Askeri darbeden, derin devletten kurtulduk” derken başımıza bir de bu çıktı. Bu paralel devletin, polis ve istihbarat görevlileri üzerinden servis edilen örtülü bir darbe operasyonudur.
Derin yapı Türkiye’deki para trafiğini de takibe almış gözüküyor. Türkiye’ye gelen ve Türkiye’den giden paralar konusunda yakında sansasyonal haberler basına sızarsa şaşmamak gerek.. Kara para ve İslami terör dedikleri bir takım işlerle iktidarı ilişkilendirme çabaları da gündeme gelecek.. Türkiye’de iktidarla birlikte bazı saygın STK’ların hedef seçilmesi de gündemde.. Yani birileri bu çevreler üzerinden Mavi Marmara’nın hesabını da sormak istiyor, hem iktidardan, hem İHH’dan.
 
Evet, bu bir darbe girişimidir. Polis eliyle paralel devlet yapılanmasının sisteme derin bir müdahalesidir.. Önce derin yapı içinde ılımlı İslamcıların sisteme katılmasına karşı çıkan unsurlar tasfiye edilmeye çalışıldı, sonra da derin yapı ile paralel devlet yapılanması arasında işbirliği ve koordinasyon sağlandı, şimdi de paralel devlet üzerinden bir operasyon yapılıyor.. 28 Şubat da, Dersane krizi de, bu yeni ittifakın birlikte planladıkları bir operasyondu. Bu da öyle..
 
Hedef bakan çocukları değil.. Vurdukları taşın hangi kapıyı araladığına bakmak gerek. Bu bir tehdit, gözdağı, şantaj. Maksat bir yolsuzluğu önlemek ya da yolsuzluğun üzerine gitmek değil, yolsuzluk dosyası üzerinden siyasete derin bir müdahalede bulunmak.. Yakında bazı öyle ilgisiz yerlere öyle operasyonlar yapabilirler ki, güya orada ne dehşet verici kasetlere, bilgi ve belgelere ulaşırlar.. Hani şu Cem Uzan’ın çiftliğindeki arama sırasında kasada ele geçen kasetleri hatırlayın. Demem o ki, minareyi çalmaya hazırlanan, kılıfını da hazırlayacak.
 
Bu yolsuzluk olayının üzerine gitmekten ibaret bir olay değil. Bu olay iktidar partisi ve iktidar için bir arınma vesilesi olabilir. Birilerinin uçkur, menfaat ve makam hırsı büyük bir davaya zarar vermemeli. Bu vesile ile parti, hükümet, bürokrasi ve yerel yönetimlerdeki kimi hukuk dışı oluşumların önüne geçmek için düğmeye basabilir, basmalı da.. Ama bu olay bir yanlışı vesile yaparak daha büyük bir yanlış içinde olan bir hareket.. Bazı insanların zaaf ve ihtiraslarından yola çıkılarak bir hareketin önü alınmak isteniyor. Bu polis darbesi girişim bu anlamda.. Sureti haktan gözükseler de kaş yapar gibi gözüken bir göz çıkartma operasyonu!
 
Arkası gelecek. Topyekûn bir saldırıya geçtiler. İktidar ve bazı STK’lar terörle ilişkilendirilmeye çalışılarak, Türkiye’ye para giriş çıkışları birilerini rahatsız etmiş gözüküyor. TİKA ve İnsani yardım derneklerinin uluslararası alanda örgütlenmeleri derin yapıları rahatsız etmiş anlaşılan..
Evet bu paralel devlet yapılanması tam bir vesayet rejimi oluşturma girişimi. Polis darbesi ile karşı karşıyayız.. Dün askerlerle birileri ne yapmak istiyorsa, bu gün de yargı ve polis bürokrasi de cemaat yapılanması ile aynı şeyi yapmak istiyor..
 
Hayır! Aksine parti içi dayanışma ve çabaları artırır. Keskin sirke küpüne zarar verir. Parti içinde bir arınmaya da sebeb olabilir. Birileri de bundan sonra kaset ve yolsuzluklar konusunda daha dikkatli olacaktır.. Bu operasyon uluslararası destekleri olan bir operasyondur ve içeride de Media, Mafia, sermaye, siyaset, bürokrasi ve kimi STK ve dini gruplardan da destek görmektedir..
 
Seslerinin çıkmadığına bakmayın, iktidar tereddüt geçirirse, hemen seslerini yükseltirler.. Bunlar böyledir. Ayaktayken elini öperler, yorgunluk gösterip oturduğunda saldırırlar, düştüğünde vururlar..
Benden söylemesi. Evet, Allah darbecilerin de, yetim malına el uzatan, harama uçkur çözenlerin belasını versin
 
Selam ve dua ile..