HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

10 Nisan 2014 Perşembe

Gülen'le ilgili bilinmeyen gerçekler

Paralel örgüt bünyesinde uzun yıllar yer almış olan , Fethullah Gülen hakkında bilinmeyen gerçekleri ilk kez açıkladı


Gülen'le ilgili bilinmeyen gerçekler09 Nisan 2014
Örgütün çok uzun süredir zaten hep politikanın içinde olduğunu, Gülen'in dünyayı fethetme gayesi güttüğünü belirten , yıllar önce Aydın 'e parti kurmayı teklif ettiğini söyledi. A Haber'de Mehmet Ali Önel'in sunduğu Deşifre programına katılan Keleş konuyla ilgili şöyle konuştu:

Bu siyasetin içinde olması, yurtdışına açılma dönemlerinin ve Türkiye'de olağanüstü popülaritesinin oluştuğu o 93-94'lü yıllardı. Ben daha Kayseri'den henüz bu tarafa geçmemiştim. Orta Anadolu bölgesindeydim.

'TÜRKİYE BUNU İLK DEFA BENDEN DUYUYOR'
Türkiye bunu ilk defa benden duyuyor diye zannediyorum. Rahmetli Aydın Menderes'le bir parti kurma teşebbüsü vardı. Cemaat'in ilk defa parti kurma teşebbüsü rahmetli Aydın Menderes'le olmuştur.

GÜLEN GERİDE DURMAYI, RİSKTEN KAÇMAYI SEVER
Menderes üzerinden bir parti kurmayı, bu parti üzerinden arka planda olmayı ve oradan yönetmeyi istedi Gülen. Fethullah Gülen'in çok önemli bir özelliği de şudur; o hep arkada durmak ister, geride durayım, risk üstlenmeyeyim, ama bütün operasyonları ben yapayım ister.

MENDERES'LE ÖNCE ANLAŞTILAR
Siyasi parti kurmada da öyle, Aydın Menderes'le anlaştı. Bir parti kuracaktı. Ama çok az kimsenin bildiği ortamda yapıldı görüşmeler. Yapılacak ilk seçimlerde bu parti seçimlere girecekti. Seçimlere az kalmıştı, Anadolu'da yapılanmanın hızlı yürümesi için de Zaman Gazetesi bürolarını seçim bürosu olarak kullanacaktık. Kayseri'de de ben gezdirmiştim onu, Orta Anadolu'daki yapılanmalarımızı ve güçlülüğümüzü gördü.

CEMAAT MENDERES'E GARANTİ VEREMEYİNCE PARTİ İŞİNDEN VAZGEÇİLDİ
Ve son görüşmelerinde, rahmetli Aydın Menderes'te psikolojik olarak bir korku, bir çekingenlik vardı. Ve risk almak istemiyordu. Bir şey yapacaksa, onun yüzde yüz başarılı olmasını istiyordu.Dolayısıyla, Fethullah Gülen'e şartı şuydu: Parti kurarsam iktidar olmam kesin mi değil mi? Cemaat kesin bir söz verebilecek bir durumda değildi. Aydın Menderes Cemaat'ten ve Fethullah Hoca'dan böyle bir kesinlik sözünü ve güvencesini alamayınca, "düşüneyim" diye gitti. "Vazgeçtim" haberini gönderdi.

GÜLEN HEPİMİZE ŞÖYLE DEDİ: BU MESELEYİ HAFIZAMIZDAN SİLİYORUZ
Gülen de karar alarak hepimize şöyle bir şey söyledi: Bu meseleler ne konuşuldu, ne söylendi, ne duyuldu, sildik hafızlarımızdan. Öylece kaldı.
http://www.takvim.com.tr/Guncel/2014/04/09/gulenle-ilgili-bilinmeyen-gercekler

FBI-Gülen Örgütü ortaklığı

- ortaklığı BELGESİ

10.04.2014
 
Adana'da durdurduğu MİT TIR'ları sebebiyle başı casusluk davasıyla dertte olan ile ilgili bir şok belge daha ortaya çıktı. Vatana ihanetle suçlanan mensuplarının CIA'den sonra ile de işbirliği yaptığı ortaya çıktı. FBI'ın yıllar önce resmi sitesinde yayınlandığı bir belge yapılan ihaneti gözler önüne serdi.
CIA ve ile ortak çalıştıkları kulaktan kulağa dolaşan ile ilgili bir somut belge daha ortaya çıktı. Yıllar önce FBI'in kendi resmi sitesinden açıkladığı ama günlerde Türkiye basınında fazla yer edinemeyen bir belge. FBI, Amerika'da yaşayan Fethullah Gülen ile ortak çalıştığını resmen ilan ediyor.

FBI resmi sitesinde yayınlanan ilan yazısında "Ortaklıklar inşa ettikleri kuruluşlardan birkaçı şunlardır" ifadesini kullanıyor. O dönem yayınlanan listede oldukça dikkat çeken İki kuruluş yer alıyor. FBI'ın sitesinde ilişkili oldukları sosyal, etnik ve azınlık gruplar şu şekilde sıralanıyor:

Community Outreach to Ethnic and Minority Groups
►The Anti-Defamation League
►The NAACP;
►The League of United Latin American Citizens (LULAC);
►The Gulen Institute
►The Raindrop Turkish House

►The South Asian Chamber of Commerce; and
►The Islamic Society of Greater Houston

GÜLEN ÖRGÜTÜ İLE ADL AYNI LİSTEDE
İlk sıradaki örgüt meşhur ADL örgütüdür. Bu örgüt Yahudilere karşı en küçük bir itirazı hemen susturmak üzere kurulmuştur. Fethullah Gülen Enstitüsü'nün beraberce zikredilmesi ayrıca önem kazanıyor.



Gülen Enstitüsü'nü anlatmaya gerek yok zaten. The Raindrop Türk Evi de Gülen Cemaatine ait bir yan kuruluş. Amerika'da Sözde Türkiye'yi tanıtma faaliyeti yapıyorlar.

YAHUDİ CEMAATİ VE GÜLEN ÖRGÜTÜ AYNI KAREDE
Haberin içeriğinde dikkat çekiçi bir noktada Yahudi cemaatine karşı yapılan en ufak bir olumsuzluğa ciddi tepki veren The Anti-Defamation League sivil toplum örgütü ile aynı karede yer alması.

CIA DE GÜLEN ÖRGÜTÜ'NÜ MİT KONUSUNDA UYARMIŞTI!
FBI ile işbirliği yapmak çay-kahve içip sohbet etmek için değil elbette. İşbirliği demek belirli konular hakkında bilgi alışverişini sağlamak. Bu konudaki işbirliğine en güzel örnek geçtiğimiz günlerde Fethullah Gülen'in internette yayınlanan bir telefon konuşmasında CIA'in Gülen Örgütü'nü MİT ile alakalı uyarmasıydı. Gülen ve Amerikan İstihbarat teşkilat arasındaki yüzlerce münasabetten sadece bir tanesi MİT meselesi. Kim bilir buna benzer daha kaç konuda hem FBI ile hem CIA ile işbirliğine gidildi?

FBI NEDİR?
Federal Bureau of Investigation (Federal Soruşturma Bürosu), kısa ve bilinen adıyla FBI, 'de bulunan federal araştırma bürosudur. 1908 yılında (Bureau of Investigation BOI) Araştırma Bürosu adıyla kurulmuş, 1935 yılında şimdiki adını almıştır. Günümüzde direktörlüğünü Robert S. Mueller III yürütmektedir. ABD Adalet Bakanlığı'na bağlı olan, federal emniyet gücü işlevi gören FBI'nin, merkezi Washington kentindedir.
http://www.takvim.com.tr/Guncel/2014/04/10/fbigulen-orgutu-ortakligi

Rüşvet vermek caiz mi Hocam?

10.04.2014

vermek caiz mi Hocam?

e de icazet vermiş. Paralel örgüt mensuplarının Hizmet Hareketi'nin çıkarlarına uygun bir şekilde hareket eden Azeri devlet adamlarına rüşvet verdiği internette yayınlanan bir belgeyle ortaya çıktı.
İnternette paylaşılan bir belge Gülen Örgütü'nün para trafiğini ve mali gücünü gözler önüne serdi. Örgütün Azerbaycan'da sahip olduğu kuruluşlardan elde ettiği kazancı da tek bir havuzda topladığı ortaya çıktı .

Gülen'e yazıldığı söylenen mektupta anlatılanlara göre paralel yapının havuzda toplanan paranın büyük kısmını o ülkedeki yan kuruluşlarına aktarıyor.

Sosyal medyada yayınlanan belgede en çok dikkat çeken şeylerden birisi de elde edilen paranın bir bölümünün de örgütün çıkarlarına uygun şekilde hareket eden bazı Azeri devlet adamlarına karşılığında verilmesi.

İşte bir örgüt mensubunun 'e yazdığı Azerbaycan'daki paralel yapının mali boyutunu da gözler önüne seren belge:
http://www.takvim.com.tr/Guncel/2014/04/10/rusvet-vermek-caiz-mi-hocam

Tüm Müslümanlar öldürüldü, dünya harekete geçti

 10 Nisan 2014   
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Orta Afrika Cumhuriyeti'nde görev yapacak Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonu'na Nisan 2015'e kadar görev verdi.


Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK), sabah oturumunda, Orta Afrika Cumhuriyeti'ne (OAC) 12 bine yakın asker ve polisten oluşan, BM barış gücü elemanı gönderilmesi kararı, oy birliğiyle kabul edildi. BMGK, Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonu'na (MINUSCA) Nisan 2015'e kadar görev verdi.

Kabul edilen kararla BMGK, sivilleri korumak, savaşan gruplara silah bıraktırıp, barışı sağlamak ve insan hakları ihlallerini araştırmak konusunda yetki alırken, BM barış gücüyle bu yetkisini kullanmış olacak.

Karara göre, 10 bin barış gücü askeri ve bin 800 polis, 5 bin Afrika Birliği askerinin yerini alırken, 2 bin kişilik Fransız askerine de ''gerekli tüm araçları'' kullanarak yeni BM barış gücünü desteklemesi konusunda yetki verildi.

Tüm milisler ve silahlı grupların silahlarını bırakmalarını amaçlayan karar, bu grupların, her türlü şiddet biçimi ve istikrarı bozucu faaliyetlerine son vermelerini ve kendi saflarında savaşan çocukları serbest bırakmaları talebine de karşılayacak.

Ayrıca karar, geçiş süreci yetkililerine, Şubat 2015'e kadar adil ve özgür seçim hazırlıklarını hızlandırması çağrısını da kapsıyor.
MINUSCA'nın kurulmasıyla Afrika Birliği güçleri BM'den lojistik destek alırken, bir çoğunun da belli kontrollerin ardından BM'nin yeni gücünün bir parçası olması bekleniyor.

Aralık 2012'de başlayan OAC'deki kriz, büyük bir çoğunluğu Müslümanlardan oluşan binlerce insanın ölümüne, 650 bininin ülke içinde, 290 bininin de ülke dışına kaçarak yerlerinden olmasına ve yaklaşık 2 milyon 200 bin kişinin insani yardıma muhtaç duruma düşmesine neden oldu.

Kaynak: AA
http://www.timeturk.com/tr/2014/04/10/tum-muslumanlar-olduruldu-dunya-harekete-gecti.html#.U0b6BlprPDc
Evlat edinme mi insan ticareti mi? Kölelik yok beteri var!

     10 Nisan 2014

Türkiye Gazetesi yazarı Halime Gürbüz'ün Etiyopya izlenimleri devam ediyor. İşte Halime Gürbüz Etiyopya yazı dizisi 3. bölümü.

Sefaletin kol gezdiği Etiyopya'da bebekler satılıyor. Bir baba çekinmeden “Elli dolara veririm” diyor! Çocukların çoğu Batı'ya götürülüp misyoner yapılıyor.

Afrika'nın açık pazarı olan Etiyopya, insan ticaretinin de ilk adresi. Cebine 50 doları koyan, bu ülkeden çocuk satın alabiliyor. Yılda 10 gün ülkelerine götürme şartı ve komik rakamlar karşılığında binlerce bebek, ailelerinden koparılıp kim oldukları belli olmayan insanların kucaklarında biblolar gibi teslim ediliyor. Tüm dünyadan kilise merkezli kuruluşların, ünlülerin, ünsüzlerin, çocuksuz ailelerin, Batılı misyonerlerin ve özellikle eşcinsellerin evlat edinmede tercihi Etiyopya... Durum öyle bir hal almış ki, Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu (UNICEF), bu durumdan endişe duyduğunu söylüyor. Nitekim, Batı ülkeleri tarafından 10 yılda 40 binin üzerinde Afrikalı çocuğun evlat edinildiği belirtiliyor. Dönüşte de kucaklarında siyah çocuklar olan onlarca insan dolduruyor uçağı...

Zor... Addis Ababa'daki sefilliği, perişanlığı, fakirliği anlatmak zor.

Afrika'nın ekonomik anlamda en kalkınmış yerlerinden olsa da ciddi ölçüde bir fakirlik göze çarpıyor. Etiyopya'da kişi başına düşen milli gelir 100 dolar civarında ve halkın yüzde ellisi yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Bu yoksulluk şehir merkezinde göze çarpmakla beraber, uzaklaştıkça daha ağırlaşıyor: Cadde kenarlarında tek kişinin uzunlamasına sığabileceği teneke barınaklar, sokaklarda duvar diplerinde maaile yaşayanlar ve uyuyanlar, gece gündüz kol gezen dilenciler, ironik bir tablo olarak AIDS'le mücadele kliniklerinin köşelerinde dikilen hayat kadınları, satıcı çocuklar, tek bir muzla günü tamamlayan ve bunu normal sayan insanlar...

Çamaşır makinesinin varlıklı ailelerde bile pek kullanılmıyor olması dikkat çekici bir gösterge. İnsan gücü o kadar ucuz ki, elde yıkatmak tercih ediliyor! İş olarak çamaşır yıkayan birçok kadın, erkek ve çocuğa rastlamak mümkün...

Dağdan odun sırtlayıp kilometrelerce yol kat eden ve bunun karşılığında günlük yemek ihtiyacının ancak dörtte birini kazanabilen kadınlar... Tek odalı penceresiz, mutfaksız banyosuz evler... Bebek yaşta sakız satan çocuklar... Çöp konteynırlarına üşüşmüş karnını doyurmaya çalışan insanlar ve daha fazla detaya girmek istemediğim içler acısı manzaralar...

Bir ülkenin başkentinde hayat bu durumdaysa diğer yerlerinde nasıldır düşünmek bile istemiyor insan. Bu garibanlığın sebebi bir türlü ağız tadıyla sömürülememiş olmaları mıdır bilmem. Ama bildiğim bir şey var ki; orada bulunduğunuz süre içinde de döndüğünüzde de psikolojimizin bozulduğu... Her adımda halimize şükrettiğim, insanlara sarılıp ağladığım “dur bacım bi su da ben yıkayayım” deyip çamaşıra ortak olduğum, hatta sigortalarımı attırdığım oldu!..

Tabii, “Ben olsam var yaaa kesin isyan çıkarırdım! Hayat mı bu? Nasıl sabrediyor bu insanlar?” dediğiniz kişinin Tarım Bakanı olmamasına da dikkat etmek gerek!

Allah'tan Etiyopyalılar ırk olarak son derece halim selim insanlar...
Keşfetmeyi sevenler için diğer Afrika ülkelerinden oldukça farklı bu güzel ama sessiz, gelişen ama henüz emekleyen, fakir ama mutlu, yoksun ama şükür dolu Addis Ababa görülmeye değer.



Sokakta sakız satan çocuklar, para kazanmak için evlerinin önünde çamaşır yıkayan kadınlar Etiyopya'nın gerçeği...




KAHVEYİ BİR ÇOBANA BORÇLUYUZ

Başkent Addis Ababa'da gün kahveyle başlıyor. Eee, ne de olsa kahvenin anavatanı burası!.. Kahve ağacının ilk bulunduğu yer, Etiyopya'nın Kaffa yöresiymiş. Rivayete göre 3. Yüzyılda “Kaldi” adında Etiyopyalı bir çoban, keçilerinin kırmızı kahve çekirdeklerini yedikten sonra çocuklar gibi şen, enerjik, ele avuca sığmaz olduğunu fark etmiş ve böylece kahveyi keşfetmiş!
Başlangıçta yiyecek olarak tüketilse de daha sonra meyvelerinin kaynatılan suyu tıbbî amaçlarla kullanılmış ve kahve 'sihirli meyve' olarak adlandırılmış. Sonrası malum. Toparlarsak kahve Etiyopya ekonomisi için son derece önemli. Öyle ki nüfusun %25'i geçimini kahve sektöründen sağlıyor. Bugün Starbucks da dahil bir çok ünlü kahve satıcısı buranın kahvelerini kullanıyor.
Geleneksel bir kahve pişirme törenleri var. Önce mangal ateşinde kahve çekirdeklerini kavuruyor, ardından toz haline gelene kadar havanda dövüyorlar. Yanı başında ise kömürde damla sakızı tütsüleniyor. Toz kahve, suyla birlikte toprak bir sürahinin içinde kömür ateşinde yavaş yavaş pişirildikten sonra bizim Türk kahvesi fincanlarının biraz büyüğü olan porselen fincanlarda şekeri sonradan eklenerek tüketiliyor.

Laf içecekten açılmışken, siyah çay burada da yaygın... Ama karanfil ve tarçın gibi baharatlarla tatlandırarak servis ediyor. Sağlam bir çay tiryakisi olarak nefis diyebilirim! 'Sallama'dan hoşlanmasam da poşet çayları bile dem ve rayiha açısından on puan!
http://www.timeturk.com/tr/2014/04/10/evlat-edinme-mi-insan-ticareti-mi-kolelik-yok-beteri-var.html#.U0b1wFprPDc
Paralel telekulaklar birbirine düştü

Paralel telekulaklar birbirine düştü Nisan 10, 2014    
Paralel kulak soruşturmasında gözaltına alınan 2’si emniyet müdürü 8 polis, ifadelerinde birbirini suçladı. Mahakeme 8 polisten Bilgin ile Yetkin’in de aralarında olduğu 6’sını tutukladı.
‘PARALEL OPERASYON’DA İKİSİ EMNİYET MÜDÜRÜ 6 POLİS TUTUKLANDI
ADANA’DA düzmece istihbarat raporları ve sahte isimlerle kamu görevlilerinin telefonlarını dinleten paralel çete emniyette birbirine düştü. Polis memurları dinlemeleri amirlerinin talimatıyla yaptıklarını söyledi. Dönemin İstihbarat’tan sorumlu İl Emniyet Müdür Yardımcısı İsmail Bilgin ise kanunsuz talimat vermediğini öne sürdü. Soruşturmaya delil olan belgeleri, polis memurları ve şube müdürlerinin imzaladıkları ve dinlemeye alınacak kişilere suç isnat eden raporlar olduğu ortaya çıktı.
Islak imzalı raporlar
Adana’da yasa dışı telefon dinlemeleri ile ilgili başlatılan soruşturma kapsamında aralarında eski Adana Emniyet Müdür Yardımcısı İsmail Bilgin ve eski İstihbarat Şube Müdürü Ertuğrul Yetkin ile 6 polis memurunun şüpheli olduğu tele-kulak soruşturmasında yasadışı dinlemeleri belgeleyen ıslak imzalı raporların yer aldığı öğrenildi. Soruşturmadan çıkan detaylar, paralel yapının yasadışı dinleme taktiklerini de deşifre etti.
‘Suç uydurma’ ve ‘iftira’
İstihbarat Şube’deki paralel yapılanmanın istihbari amaçlı önleme dinlemesi adı altında, suç örgütü yöneticileri ve üyelerinin isimleriyle kamu görevlilerini dinlediği belgelendi. Soruşturmaya konu olan delillerin gözaltına alınan isimlerin kendi imzalarıyla oluşturulan düzmece istihbarat raporları olduğu belirlendi. Şüpheli polis memurlarına “suç uydurma” ve “iftira” suçlamasının da yöneltildiği öğrenildi.
Yasa dışı emir vermedim
Emniyetteki işlemlerinin ardından dün sabah adliyeye sevk edilen polisler ise bir birlerini suçladı. Gözaltındaki polisler, düzmece istihbarat raporlarıyla yapılan dinlemelerin amirlerinin talimatlarıyla yapıldığını söyledi. Emniyet Müdürü İsmail Bilgin ise, “Hayır, hiçbir şekilde yasa dışı dinleme ile ilgili bir emir vermedim. Yaptığımız çalışmalar 5397 sayılı kanuna göre yapılmıştır” dedi. Şüphelilere sahte raporları kimin düzenlendiği ve emrin kim tarafından verildiği soruları yöneltildi. Şüphelilere yasa dışı dinlemeler için “herhangi bir oluşumdan emir aldınız mı” diye soruldu.
Çek senet mafyası yöneticisi
Yasadışı olarak Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı S.K’nin de dinlendiği belirlendi. Dinleme kararında Hakim S.K’ya yöneltilen suçlamalar ise oldukça çarpıcı: “Cebir şiddet kullanarak, tehdit, zorla haraç almak, silahla adam yaralamak, çek senet tahsilatı yapmak gibi haksız ekonomik çıkar sağlamak üzere örgüt kurmak.” Hakim S.K.’nın, kendi telefonunun IMEI numarası ve T.İ isimli bir şahsın kimliği kullanılarak mahkeme kararıyla 6 ay süreyle yasa dışı olarak dinlenildiği belirlendi.
6 polis cezaevine gönderildi
Adana Cumhuriyet Başsavcı vekili Ali Doğan’ın yürüttüğü soruşturmaya dayanak olan belgelerin ise Emniyet İstihbarat Daire’sinde paralel yapılanmanın sildiği hard disklerden kurtarılan log kayıtlarından elde edildiği ortaya çıktı. Zanlı polisleri, dün boyu Başsavcıvekili Ali Doğan sorguladı. Polis memuru R.K. ve kadın polis memuru M.A. serbest bırakıldı. Nöbetçi Mahkeme’ye sevk edilen Emniyet Müdürleri İsmail Bilgin ve Ertuğrul Yetkin ile bir komiserin de aralarında olduğu 6 polis tutuklandı.
IMEI numarası ve sahte isimle dinleme
TUTUKLANAN 2. Sınıf Emniyet Müdürü İsmail Bilgin’in avukatı İsa Ayanoğlu, soruşturmanın medyadaki haberlerin ardından bir hakim le bir savcının şikayeti üzerine başladığını söyledi. Ayanoğlu, “Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı S.K. ve soruşturma savcısı Ş.U., savcılığa suç duyurusunda bulunarak dinlendiklerini ifade etmişler. Bununla ilgili yapılan çalışmada iki kişiye ait cep telefonu IMEI numaralarının karşısına başka isimler yazılarak 6. Ağır Ceza Mahkemesinden önleme dinleme kararı alındığı ortaya çıkmış” dedi. (STAR)
http://www.medyagundem.com/paralel-telekulaklar-birbirine-dustu/
Davutoğlu Gülen medyasının büyük ahlaksızlığını ilk kez açıkladı!

Davutoğlu Gülen medyasının büyük ahlaksızlığını ilk kez açıkladı! Nisan 10, 2014    
Okyanus medyasının Davutoğlu hakkında yürüttüğü çirkin kampanya ahlaksızca bir boyuta ulaştı, Davutoğlu isyan etti…
24 TV’de Açık Görüş programında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, kendisi hakkında okyanus medyasında çıkan bir habere isyan etti, “bir değil, iki değil, sabrediyorum” dedi.
Oldukça ahlaksız ve çirkin olduğu görülen haberde, İngilizce metin ile Davutoğlu’nun adı seks skandallarıyla irtibatlandırılmak isteniyordu.
Davutoğlu konuyla ilgili şöyle konuştu:
TÜRKİYE’Yİ ŞİKAYET EDİYORLAR
Neredeyse Başbakanımızı, beni savaş suçlusu gibi Uluslar arası Mahkeme’ye götürecek eylemlerin içine girecekler. MİT TIR’larını durdurmaktan tutun da El-Kaide suçlamasıyla hakkımızda yapılan çalışmaları yapacaklar ve bizi bütün dünyada zanlı durumuna düşürecekler.
Ve bu mektuplar meselesi yeni olmuyor. Bu grubun İngilizce yayın organı (Today’s Zaman) son iki yıldır (bakın nelere sabrettik) ve o zaman yetkililerine de söyledim “siz ne yapmak istiyorsunuz?” diye mesaj ilettim. Türkiye’yi sanki El-Kaide’yi destekliyormuş gibi manşetler atmak, İran’la şu hesaplar içindeymiş gibi manşetler atmak, Türkiye’yi şikayet etmek ve karşılığı olmayan şeyler.
Bakınız o kadar acıdır ki bu hukuk açısından da. Yani bazı şeylere sabrediyoruz ama sabrımız yanlış anlaşılmasın. Sabrımız olgunluğumuzdan ve hala bu çevrelerde vicdan sahibi kişilere duyduğumuz saygıdandır.
DAVUTOĞLU HAKKINDA AHLAKSIZ ALGI KAMPANYASI
Bir yazar şu başlıkla yazı aldı: “Davutoğlu Dışişleri Bakanlığı’ndaki seks skandalı için özür dilemelidir.” Bu İngilizce yayınlanıyor ve bu yaklaşık bir sene önce yayınlandı.
EKREM BEY’İ ARADIM
O zaman Ekrem Bey’i aradım. Olay ne biliyor musunuz? Birkaç Dışişleri mensubu mağdur olarak (bu İzmir’deki şehit olayı varya, eskort kızlar) dinlenmeye çağırıldı. Yani hakkında haksız bir şekilde bir şeyler yazılmış.
Ve onun üzerinden beni İngilizce bir yayında seks skandalı gibi bir lafla irtibatlandırarak özür dilemeye çağıran bir yazı yayınlıyorlar. Bakın bunu şimdiye kadar hiç bahsetmedik. Bu konuyu hiç açmadım.
Aynı yazıda nasıl Clinton Wikileaks dolayısıyla özür diledi Davutoğlu da bu sebeple özür dilemeli. Benim bildiğim bir olay değil. Dışişleri mensuplarımızdan ola ki bir hata yapmış olabilir de (her toplulukta olduğu gibi.) Ayrıca hata yapılmamış. Bu mensuplarımız mağdur olarak mahkemeye çağrılmışlar ve sen bunu seks skandalı gibi son derece ahlaki bakımdan benim adımla konamayacak şeyi yazıyorsun. Ve ben buna sabrediyorum. Bir, iki, üç…
KAYNAK VE VİDEO
http://www.medyagundem.com/davutoglu-gulen-medyasinin-buyuk-ahlaksizligini-ilk-kez-acikladi/
İşte Fetulah Gülen’in ihanet mektubu!

İşte Fetulah Gülen’in ihanet mektubu! Nisan 10, 2014    
Fethullah Gülen’in ‘Onursal Başkanı’ olduğu ABD’deki Peace Islands Institute’ün Küresel İşler Merkezi Direktörü Mehmet Kılıç imzasıyla gönderilen mektuplar Türkiye aleyhine tam bir ‘ispiyon’ niteliğinde.
Paralel örgütün ihanet mektupları
PARALEL YAPI’NIN BM ÜYESİ ÜLKELERE GÖNDERDİĞİ MEKTUPLARI STAR BULDU
STAR ABD’deki Gülen grubu örgütlerinin Washington ve New York’taki yabancı elçiliklere gönderdiği Türkiye’yi karalayan ‘ihanet mektupları’na ulaştı. İddialara ve iftiralara dayanan ispiyon mektupları, Fethullah Gülen’in ‘Onursal Başkanı’ olduğu ABD’deki Peace Islands Institute tarafından, BM üyesi ülkelerin büyükelçilerine gönderildi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, sözkonusu mektubun varlığını geçen hafta BM’de düzenlediği basın toplantısında açıklamıştı. Gülen grubunun ABD’deki örgütlerinden biri olan PII Küresel İşler Merkezi Direktörü Mehmet Kılıç imzasıyla gönderilen ve ‘ispiyon’ niteliği taşıyan mektuplar, ispatlanmamış iddialara ve iftiralara dayanıyor. ‘Tek parti demokrasi yıllarıydı’
Mektuplarda “90 yaşındaki Türkiye demokrasisi büyük bir krizle yüzleşiyor” denilerek, özellikle Bediüzzaman Said Nursi’ye ve kitaplarına yönelik hapis, yasaklama yılları olarak bilinen ‘tek parti’ dönemi de bu ‘demokrasi yılları’ içinde sayılması dikkat çekti.
Referansları Wall Street Journal
Başbakan’ın Fethullah Gülen’i ‘dikkatleri başka yöne çekmek için’ karalamaya çalıştığı öne sürülen mektuplar “Türkiye’deki muazzam büyüklükteki bir yolsuzluk soruşturması dünya çapında manşetlere çıktı” diye başlıyor ve New York Times, Wall Street Journal gibi ABD gazetelerinde yer alan Türkiye aleyhtarı haberler referans gösteriliyor.
Dört gözle görüşmeyi bekliyoruz
İhanet mektubu, “Uygun olduğunuzda sizinle görüşmeyi dört gözle bekliyoruz” diye bitiyor. Mektupların 3 sayfalık ‘sıkça sorulan sorular’ ekinde ise Türkiye ile ilgili inanılmaz suçlamalara yer veriliyor. Mektupta, gerçeklere aykırı olarak, görev yerleri değiştirilen emniyet mensupları ile savcıların, Temyiz Mahkemesine başvurduğu ve bu başvuruda haklı bulundukları iddiası da bulunuyor. Ayrıca, Gülen Cemaati’nin siyasi hiçbir eyleminin bulunmadığı iddia ediliyor.
Karanlık bir Türkiye tasviri
Söz konusu eklerde 17 Aralık operasyonu esnasında Türkiye’de de sosyal medya hesapları üzerinden yayılan montaj kasetlerden alıntılar yapıldı. Söz konusu operasyonunun sadece yolsuzluk amaçlı yapıldığı yalanının yazıldığı mektupta hükümetin tepkilerine de yer verildi. Basına da yansıyan görüşlerin ilgili bölümlerinin alınmasıyla verilen görüşlerde hükümetin büyük bir baskı havası oluşturduğu iddia ediliyor.
Hükümetle güç mücadelesi!
İhanet mektubu bu süreçte Türkiye’de medyaya erişimin ciddi biçimde engellendiği, emniyet, yargı ve STK’lara üst düzeyde baskı uygulandığı savunulurken hedefe Fethullah Gülen grubunun konulduğu öne sürüldü. Hükümetin bu eylemlerinin STK ve Gülen gurubunun haklarına bir ‘tecavüz’ olduğu ileri sürülen mektupta ilgili bölümün başlığının “Sayın Gülen ile Sayın Erdoğan arasında siyasi bir güç mücadelesine mi tanık oluyoruz?” olması ise oldukça dikkat çekiciydi.
Gülen tarafsız kalmış
Mektupta, Gülen örgütünün siyaset üstü bir yapı olduğu savunularak “Biz demokrasiyi ve sosyal adaleti savunan bir sivil toplumuz” denildi. Mektupta ayrıca Fethullah Gülen’in bütün bu olup bitenler karşısında sessizliğini koruduğu iddia edildi.

BAŞBAKANA DA ‘ŞÜPHELİ’ DİYOR
Sizin de farkettiğiniz gibi, Türkiye’deki muazzam büyüklükteki bir yolsuzluk soruşturması dünya çapında manşetleri oluşturdu ve aynı zamanda, New York Times, Wall Street Journal, Washington Post ve daha birçok ABD yayınlarında yer aldı. Şu ana dek, skandallar 3 Bakan’ın istifasına ve 5 milletvekilinin de AK Parti’den istifasına sebebiyet verdi. Birçok bürokrat ve diğer sektörlerden kişiler, AK Parti’nin ve onun liderliğinin, sözkonusu soruşturmaya müdahale etme, yargıya, savcılara, polise ve basına gözdağı verme çabalarını protesto etti.
Türkiye her zaman için, Ortadoğu’da, anayasal demokrasi modeli olarak değerlendirilmiştir. Bununla birlikte, 90 yaşındaki bu demokrasi, şimdi büyük bir krizle yüzleşiyor. Başbakan’ın kendisinin ve üç bakan oğlunun müdahil olduğu dört ayrı yolsuzluk soruşturması, Türkiye’nin demokratik kurumlarını önemli ölçüde zayıflatan, hukukun üstünlüğünün, insan haklarının, basın özgürlüğünün ve ifade özgürlüğünün çöküşüne neden olan, muazzam bir hükümet tepkisini harekete geçirdi.
Dikkatleri, skandallardan başka bir yöne çekmek girişimi ile, AK Parti üyeleri ve liderliği Peace Islands Institute(Barış Adaları Kuruluşları) Onursal Başkanı Sayın Fethullah Güle’i karalamaya çabalamaktadır. Bu şekilde, bazı kaygılara yanıt vermek ve ortaya çıkabilecek sorulara yanıt verebilmek umuduyla, gelişmelerle ilgili size kısa bir özet sunmayı arzu ediyoruz.
Zamanınızın ne kadar değerli ve kısıtlı olduğunu tamamen takdir ederek, Türkiye’deki son gelişmeleri özetlediğimiz, kaygılara ve belki de bazı sorularınıza yanıt verdiğimiz bir yazılı özetin, ofisiniz için çok yararlı olacağına inanıyoruz.
Gösterdiğiniz nezaket için şimdiden teşekkür ediyor ve uygun olduğunuzda sizinle görüşmeyi dört gözle bekliyoruz.
Saygılarımla,
Mehmet Kılıç,
Center for Global Affairs, Müdürü
ABD’deki Gülen örgütleri grubu
Peace Islands Institute’ün üyesi olduğu Alliance for Shared Values, ABD’deki Gülen örgütlerinin çatı örgütü niteliğinde. ASV’nin diğer üyeleri de Rumi Forum, Pacifica Institute, Dialogue Institue, Atlantic Institute, Dialogue Institute of the Southwest, Istanbul Center, Niagara Forum gibi diğer cemaat örgütleri. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun ‘ispiyon mektubu’nu gündeme getirmesinin ardından bu örgütler yerine, Gülen Grubu’nun ABD’deki bir başka ağı olan Turkic American Alliance’dan cevap gelmişti.
(STAR)
http://www.medyagundem.com/iste-fetulah-gulenin-ihanet-mektubu/
Gülen örgütünün gazetesi ZAMAN’da büyük panik!

Gülen örgütünün gazetesi ZAMAN’da büyük panik! Nisan 10, 2014    
Paralel yapının gazetesi Zaman, Maliye’nin denetim yapacağını duyunca harekete geçti. Evrakların kaçırıldığı ihbarını alan polisin arama yapmasını savcı engelledi.
Hükümetin paralel yapıya karşı mücadele tutumu sürüyor. Cemaatin imamları tek tek yurt dışına kaçarken, arkalarında bıraktıkları belge, bilgi, evrak ne varsa temizleme girişimleri sürüyor. Bunun son örneği İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün 155 ihbar hattına gelen bir telefonla yaşandı. İddiaya göre ihbarcı, paralel yapıya yakınlığıyla bilinen Zaman gazetesi yetkililerinin Maliye tarafından denetleneceği duyumu üzerine İstanbul Yenibosna’daki merkezinden minibüslerle evrak kaçırdığını söyledi.
POLİS ARAMA YAPMAK İSTEDİ
Bunun üzerine İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü polisleri, ihbarcının marka model ve plakasını söylediği minibüsü tespit ederek durdurdu. İçinde üç kişinin bulunduğu minibüste arama yapmak isteyen polislere, kısa sürede olay yerine gelen Bakırköy Adliyesi’nde görevli bir Cumhuriyet Savcısı engel oldu. Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü polisleri ihbarı bildirmelerine rağmen savcı, aramanın usulsüz olduğu gerekçesiyle izin vermedi. Polisler de savcının aramaya engel olduğunu belirten bir tutanak hazırlayıp olay yerinden uzaklaştı. (Akşam)
http://www.medyagundem.com/gulen-orgutunun-gazetesi-zamanda-buyuk-panik/
Paralel örgüt B planı hazırlıyor; en hassas dokulara saldıracaklar!

Paralel örgüt B planı hazırlıyor; en hassas dokulara saldıracaklar! Nisan 10, 2014    
Sabah gazetesi yazarı Sevilay Yükselir, paralel örgüte yönelik operasyonların ardından bazı endişelerini paylaştı. Özellikle İçişleri ve Adalet bakanlıklarındaki paralel yapılanmayla ilgili bazı soruları gündeme getiren Yükselir, örgütün B planı hazırlığı yaptığını da yazdı
Yazısı şöyle:
DEVLETİN EN KRİTİK NOKTALARINDA HALA VARLAR 
Haberi gazetemizin Özel İstihbarat Müdürü Abdurrahman (Şimşek) verdi önceki sabah.”Paralel Çete’ye operasyon başladı” dediğinde yalan yok bir “ohh” çektim. Çünkü devletin kilit noktalarını ele geçirip sahip oldukları güç sayesinde biriktirdikleri bilgi ve belgelerle ülkenin dibine dinamit koyup patlatmak isteyen bu çeteyle mücadelenin artık somut bir şekil alması gerekiyordu.
Bu örgütün elamanlarından yaptıkları tüm alçaklıkların hukuk önünde hesabının sorulması gerekiyordu. Şahsen ben Adana’da başlayan operasyonun dalga dalga büyüyerek Türkiye geneline yayılacağını düşünüyordum.
Ama olmadı. Maalesef operasyon olduğu yerde kaldı. İşte bu durum canımı çok sıkıyor. Çünkü biliyorum ki hâlâ devletin en kritik noktalarında onlardan birileri var.
B PLANINI HAZIRLIYORLAR
Ha bu aralar sessiz ve sakin bir bekleyiş içindeler ama sanmayın ki geri adım attıklarından… Sessizliğin tek nedeni B planını hayata geçirme hazırlığında olmaları. B planlarıyla ilgili senaryoların duyumunu alıyoruz. Emin olun çok daha alçak bir rolle girecekler sahneye. Kaos yaratmak için ülkenin en yumuşak dokularına ateş edecekler. Bakın… Kurguladıkları oyunlar neticeye ulaşırsa bu kez çok şey kaybederiz. Dönülemeyecek noktalara gideriz. O nedenle tekrar tekrar yazarak hatırlatmada bulunmak istiyorum. Özellikle de Sayın Başbakan’a. Ben onun bu mücadelede kararlılığını biliyorum. Geri adım atmayacağına da eminim ama alt kadrolarında işlerin çok da iyi gittiğini söyleyemeyeceğim.
İÇİŞLERİ VE ADALET BAKANLIĞI’NDAN GELEN DUYUMLAR SARSICI
Hem İçişleri’nden, hem de Adalet Bakanlığı’ndan gelen duyumlar sarsıcı gerçekten. Efkan Ala’nın da, Bekir Bozdağ’ın da bu mücadelede kesinlikle ülke hayrına hareket ettiklerinden şüphem yok. Hem de zerre yok! Ancak onların bazı noktalarda bu paralel çetenin elemanlarının tuzağına düştüğünü düşünüyorum. Düşmeleri de gayet normaldir çünkü daha önceki bir yazımda dile getirmiştim. Bunların bazıları örgüt üyeliğini yani kimliğini saklama konusunda inanılmazdır. “Takiyye” düsturları olduğundan karşı karşıya gelseniz bile bazen bunların onlardan olduğunu anlamanız mümkün değildir.
HER YOL MÜBAH GEREKİRSE KÜFREDİN
Eskiden bunların içinde olan birinden duymuştum.
Örgütün okyanus ötesinde yaşayan liderinin şöyle bir talimatı varmış: “Benimle, bizimle beraber olduğunuzu gizlemek için size her yol mubahtır! Gerekirse bana ve örgütünüze ağza alınmayacak küfürler bile savurabilirsiniz!
İşte böyle yapanlar var şu anda devletin kritik noktalarında. Maalesef bir biçimde kendilerini gizleyip alttan alttan çalışmalara devam ettiklerini duyuyoruz. Bu arada onlardan ya da değil bilemem ama onların iftira ve yalanlarını referans alarak insanların meslek hayatını karartanlardan da derhal hesabın sorulması lazım. Aksi halde B Planı için “hazır ol“da bekleyen örgüt ellerini ovuştura ovuştura dalacaklar yeni bir kriz yaratmak için.
EMNİYET GENEL MÜDÜRÜ NE İŞ?
Mesela İçişleri Bakanlığı’nda Emniyet Genel Müdürü olarak görev yapan Mehmet Kılıçlar’la ilgili aldığım bilgiler hiç açıcı değil.
Hanefi Avcı’nın Eskişehir Emniyet Müdürü iken yazdığı kitaptan dolayı meslekten 8, memuriyetten 6 ihraç veren kişidir dönemin Eskişehir Valisi olan Kılıçlar. Ve yardımcısı da yine Avcı’nın kitabıyla ilgili o dönem soruşturma yapan ancak hazırladığı 22 dosyada Avcı’yı enteresan şeylerle suçlayan o dönemin müfettişidir. Biri daha var ki evlere şenlik.
Binlerce masum insanın “Terör örgütü üyesi” iddiasıyla dinlemelerinin yapıldığı dönem İstihbarat Daire Başkanı olan Ömer Altınparmak! Şaka gibi ama şu anda o kişi de Emniyet Genel Müdürlüğü’nde Özel Güvenlik Daire Başkanı olarak görev yapıyor.
DÜŞMANI YARALI BIRAKMAYACAKSIN
Örnekleri çoğaltmak mümkün ama yerim kalmadığı için burada keseceğim. Fakat kesmeden evvel bu paralel çeteyle mücadele noktasında dikkatinize şu notu düşeceğim:
Düşmanı yaralı bırakmayacaksın diye meşhur bir söz vardır. Evet yara aldı 30 Mart sandığından çıkan sonuçla bu çete ama eğer bunlar bu yaraları tedavi edip yeniden alana dönerse çok daha adi, alçak ve namussuzca saldırıya geçeceklerini tahmin etmemiz gerekir!
O yüzden devleti neredeyse teslim almak üzere olan bu derin yapının kökünü kazımak için elimizden ne gelirse artık hayata geçirmemiz lazım!
YÜKSELİR’İN YAZISI İÇİN TIKLAYIN
http://www.medyagundem.com/paralel-orgut-b-plani-hazirliyor-en-hassas-dokulara-saldiracaklar/
Radikal yazarına fena kapak!

Radikal yazarına fena kapak! Nisan 10, 2014    
Radikal yazarı Koray Çalışkan, CHP ile Cemaat ittifakının seçimde aldığı ağır yenilgi ile Ak Parti’nin zaferini hazmedemediğini attığı bir tweet’le ortaya koydu.
koray2
2014 yerel seçimleri öncesi CHP’nin Cemaat ile yaptığı ittifaka güvenenler Ak Parti’nin oylarının ciddi anlamda düşeceğine inanmıştı. İnternette her gün ardı ardına yayınlanan tapelerden de destek alan bu kesim, Ak Parti oylarının neredeyse yüzde 30′lara düştüğünü savunuyordu. Soysal medyada yaşanan bu tahmin savaşlarında Ak Partililer ise yüzde 50 oy alacaklarını savunmuştu. Ak Parti seçimde yüzde 45 alırken CHP ağır bir yenilgiyle ayrıldı seçimlerden.

KORAY ÇALIŞKAN’IN HAZIMSIZLIĞI

Ak Parti’nin 12 yılın ardından aldığı yüksek oy oranını hazmedemeyenler ise çeşitli bahanelerin ardına sığındı. O hazımsızlardan biri de Radikal yazarı Koray Çalışkan’dı. Çalışkan attığı bir tweet ile yüzde 50 hedefleyen Ak Partililerin sus pus olduğunu ileri sürdü. Çalışkan’a verilebilecek en güzel karşılık ise Samet Doğan isimli kullanıcıdan geldi. Bu karşılık, yılın kapağı olarak twitter tarihine geçeceğe benziyor.
İşte twitter’da yılın kapağı olacak o cevap;
koray
(ensonhaber)
Darbeci Gülen medyasında Etyen Baba’dan aslanlar gibi tek kişilik demokrasi mücadelesi!

Darbeci Gülen medyasında Etyen Baba’dan aslanlar gibi tek kişilik demokrasi mücadelesi! Nisan 10, 2014    
MEDYAGUNDEM.COM- Eminiz Gülen örgütünün gazetesi Zaman’da kahramanlar gibi tek başına yiğitçe demokrasi için mücadele ettikçe Pensilvanya’daki “hodja” saç baş yoluyordur.
Etyen Mahçupyan demokrasi tarihine altın harflerle yazılacak tek kişilik mücadelesini vesayetçi ve darbeci, halk iradesi düşmanı Gülen örgütü içinde sürdürmeye devam ediyor.
Bugün de “Halk ihtilali” başlıklı yazısında eminiz Pensilvanya’daki “hodja” ve yardakçılarını kudurttu!
30 Mart seçim sonuçlarının  çarpıcı  bir analizini yapan Mahçupyan’dan şu önemli satırları paylaşalım:
MUHAFAZAKAR KESİM BİR DARBE OLDUĞUNA HÜKMETTİ
Ne var ki sonuç hiç de muhalefetin beklediği gibi olmadı. Muhafazakâr toplum hükümetin yanlışlarını görmezden gelmedi ama hükümet karşıtlarının daha vahim ve tehlikeli bir yanlış içinde olduklarına hükmetti. O noktadan itibaren AKP’nin kendisini savunmak üzere attığı adımları sineye çekmesi daha kolay oldu, çünkü muhalefetin tutumu fazlasıyla büyük bir tehdidin yaklaştığına karine teşkil etti. Söz konusu tehdit Türkiye’nin çeperinde seksen sene devlet tasallutu ve otoriter laik hegemonya altında yaşamış olan geniş kitlenin, son on yılda elde ettiği avantajları elden kaçırma ihtimalidir. Bu avantajların içinde özgürlükler alanının açılması, eşitliğin elde edilmesi ve geleceğin kendi talepleri ve tahayyülü çerçevesinde kurulabileceği beklentisi var. Muhafazakâr kesim AKP’nin karşısında bir darbe girişimi olduğuna hükmetti ve son üç ayda yaşananları yan yana getirdiğinde bunu kendisine kanıtladı. Böyle bir darbenin sadece AKP’nin değil, onunla birlikte kendi demokratik hak ve imkânlarının da buharlaşması ihtimalini taşıdığı fikri hızla yaygınlaştı. Seçim sonucu aslında bu kesimin bizzat kendi hayatının idamesine ve zihnindeki gelecek kurgusunun desteklenmesine yönelik bir onayı ifade etti. İnsanlar AKP’ye oy verdiler, ama derinde kendi geleceklerine sahip çıktılar…
MEYDANLARA İNEN İNSANLAR ORADA OLMUŞ OLMAK İÇİN ORADAYDILAR 
Üstelik bu gelecek geçmişten bağımsız, ‘ayakları havada’ bir paylaşım talebinin çok ötesindeydi. Geçmiş seksen yılın ürettiği hafıza bu seçimde önemli bir rol oynadı ve muhalefet ise her sözü ve duruşuyla hâlâ aynı geçmişin parçası olduğunu ortaya koydu. Dolayısıyla AKP’nin iktidardan gitmesi sadece belirli avantajların kaybedilmesi değil, korkulan geçmişe dönülmesi ve orada kapana kısılıp kalınmasını ifade etmekteydi. Meydanlara inen insanlar her gün zaten televizyonda izledikleri ve hemen her yerde aynı şeyleri söyleyen liderlerine meftun oldukları için orada değillerdi… Onlar oraya kaderlerine sahip çıktıklarını göstermek, bunu haykırmak için gittiler. Başbakan’ı dinlemek için değil, o gün orada olmuş olmak için…
DÖNÜŞÜM DEVLETİ DE DÖNÜŞTÜRÜYOR
AKP’ye verilen destek bir geçmişin reddi ve onunla birlikte gelen bir ‘yeninin’ inşası arayışıdır. Bu dinamik, çeperden gelenlerin merkezi ele geçirerek onu kendi değer sistemi ve sosyal ağları üzerinden yeniden kurma teşebbüsüdür. Birçokları AKP’nin bir merkez sağ parti olamadığının altını çizerek bunu olumsuz bir nokta olarak öne sürüyor. Oysa ne AKP’nin ne de ona güç veren bu sosyal dinamiğin ‘merkez sağ’ olmak gibi bir dertleri yok. Çünkü o ‘merkez’ devletin sahibi olanların yarattığı bir dizayndı. AKP niye eski devletin dizaynına tabi olsun ki? Nitekim yaşanmakta olan dönüşüm sadece merkezi değil, devleti de dönüştürüyor. Hedef cumhuriyetin daha meşru temeller üzerinde, yani toplumu kucaklayarak yeniden inşa edilmesidir. Başbakan’ın birkaç kez söylediği ‘bizim bir misyonumuz var’ cümlesinin asgari temeli budur.
KARŞIMIZDA KISACASI BİR HALK İHTİLALİ VAR
Kısacası karşımızda bir halk hareketi, zamana yayılmış bir halk ‘ihtilâli’ var. Silaha ihtiyacı olmayan, onun yerine yürütücü siyasi partinin her seçimi kazanmasını ve her seçimde açık ara birinci parti olmasını gerektiren bir ‘ihtilâl’… Diğer bir deyişle o partinin herhangi bir seçimi kaybetmesinin maliyetinin çok yüksek olduğu bir süreç. Toplum işte bu tarihsel sürecin farkında, değerlendirmesini ona göre yapıyor ve rasyonel karar veriyor.
AK PARTİ EN AZ 20 YIL İKTİDARDA
Seksen yıllık bir parantez kapanıyor… AKP iktidarı ‘doğal’ sosyolojik ivme sayesinde bir tek parti dönemi olarak yirmi yıl sürmesi normal olan iktidar serüvenini sürdürüyor. Ve genişlemesini sürdüren muhafazakâr kesim bu tarihsel serüvenin ne anlama geldiğini çok iyi biliyor. O nedenle bu sahiplenme boşuna değil. Ve de bunu anlamayanın Türkiye’nin geleceğinde yeri yok.
http://www.medyagundem.com/darbeci-gulen-medyasinda-etyen-babadan-aslanlar-gibi-tek-kisilik-demokrasi-mucadelesi/
“İhanet”e kılıf uydurma “ZAMAN”ı!

“İhanet”e kılıf uydurma “ZAMAN”ı!
 Nisan 10, 2014    
İlk kez Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından gündeme getirilen, yurt dışındaki Gülen okullarının Türkiye’yi şikayet eden mektuplarıyla ilgili, paralel medyada çarpıcı bir çelişki yaşanıyor.
Davutoğlu’nun, “Kendi vatanlarını dışarıda bulundukları ülkelere şikayet eden metuplar yazıyorlar” sözlerine tepki gösteren Zaman ve Bugün gazeteleri, verdikleri haberlerde de, ‘Ya ispat et, ya da özür dile’ başlığını kullanmışlardı. Cemaatin gazeteleri, bu tarz yazılmış bir mektubun olmadığını öne sürmüşlerdi.
Ancak STAR Gazetesi söz konusu ihanet mektuplarını yayınlayınca ilginç bir habere imza attılar.
Cemaatin yayın organı Zaman’ın web sitesi başta olmak üzere paralel medya, mektupları bu kez inkar edemedi. Paralel medya, sadece, ‘Bu mektuplarda yazanlar yalan mı?’ diyerek kendini savunmaya çaıştı. Zaman’ın haberinde, mektupların varlığı kabul edilerek, “Türkiye’de son aylarda yaşananları özetleyen bir içeriğe sahip olduğu ortaya çıktı” denildi. Zaman haberinde şu ifadeler yer aldı: “Yabancı elçilikleri Türkiye’deki gelişmelerden haberdar etmek amacıyla yazıldığı anlaşılan mektupta “Türkiye’de ne oldu?” ve “Hükümet yaşananlar karşısında ne yaptı?” şeklinde iki maddelik durum tespiti yapılıyor.”
Paralel medyanın önce inkar edip, belge ortayı çıkınca yorum yapmaya kalkışması, ‘Bunlarda yalan var, iftira var, şantaj var, her yol mübah’ iddiasını da akıllara getirdi.
İŞTE ZAMAN’IN SÖZ KONUSU HABERLERİ…
zaman1
zaman2
zaman3
zaman4
(stargazete.com)
http://www.medyagundem.com/ihanete-kilif-uydurma-zamani/
Kuzu’dan AYM’ye ders gibi Twitter başvurusu!

Kuzu’dan AYM’ye ders gibi Twitter başvurusu! Nisan 10, 2014    
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, kişilik haklarının ihlal edildiği gerekçesi ile sakıncalı içeriğin kaldırılması, bu mümkün değilse Twitter’in kapatılması talebiyle bireysel başvuru hakkını kullanarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
Yaklaşık 1 sene önce Twitter üzerinden kendisine hareket edildiği gerekçesi ile avukatları aracılığı ile savcılığa müracaat eden TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, Türkiye’de muhatap olmadığı ve yargı yolunun devam edemediği için, sakıncalı içeriğin kaldırılması, bu mümkün değilse Twitter’in tamamen kapatılması talebiyle bireysel başvuru hakkını kullandı ve Anayasa Mahkemesi’ne müracaat etti.
Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru sürecinin açılması sürecini anlatan Burhan Kuzu, “Bireysel başvuru hakkını 2010 yılından itibaren Anayasamıza koyduk, doğru da yaptık. O günden bu yana çok isabetli olmayan bir iki karar dışında bazı alanlarda hakikaten önemli mesafeler alındı. Bu kurumla alakalı olarak getirdiğimiz düzenlemede, bireysel başvuruda bulunabilmek için 2 tane şart öngördük. Bunlar, diğer mahkemelerin işine karışmama ve iç denetim yollarının tüketilmiş olması. En son çare ve İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitmeden önce Anayasa Mahkemesi bu işi çözsün istedik. 2 tane gerekçemiz var, birincisi mali olarak yurtdışında ülkemiz büyük çapta tazminatlara maruz kalsın, ikincisi siyaseten neden yıpransın. Bu kurum son Twitter kararına kadar sorunlu gitmedi. Twitter kararı bir dönüm noktası ve bence önemli bir dönüm noktası. Gidilen yanlış yoldan gidilirse ülkede diğer mahkemelerin çok fazla anlamı kalmamış olur” dedi.
Twitter’de kendisi ile ilgili sakıncalı içeriğin kaldırılması, bu mümkün değilse Twitter’in kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkını kullanarak müracaat ettiğini açıklayan ve bunun bir misilleme olarak algılanmaması gerektiğini, kendisinin başına gelen bu olayın 1 sene önce yaşandığı açıkladı. Anayasa Mahkemesi’nin Twitter ile ilgili verdiği ‘denetim yolları tükenmiştir, gitse de sonuç alınamayacak’ dediği durumun tamda kendisinin olayında olduğunu söyleyen Burhan Kuzu, “Elimde benim bir dosya var, bu dosyada Haziran 2013’de Twitter üzerinden burada okuyamayacağım çok ağır bir hakaret ve şahsımla alakalı. Bununla ilgili olarak savcılığa avukatlarım suç duyurusunda bulundular. Bu bilişim suçları kapsamında olan bir husus. Twitter’in merkezi burada yok, bürosu da yok. Bizim mahkeme kararlarımızı tanımıyor, Türkiye’yi adam yerine de koymuyor. Bütün Avrupa ülkelerini ve Arap dünyasını muhatap alarak hem o ülkede yaptığı hizmet karşılığı o ülkeye bir vergi ödüyor. 15 milyon takipçisi var Türkiye’de, bunun karşılığında 1 kuruş vergi ödemiyor, hem de binlerce hakaret öylece kalıyor. Özel hayatın gizliliği, özel hayatın korunması, kişilik hakları, devlet sırları ve kamu düzeni gibi çok temel kavramlar ayaklar altında sürünüyor. Bende bu tabloyu göstermek adına bir müracaatta bulundum. Anayasa Mahkemesi’nin Twitter kararından sonra bunu yapsaydım misilleme yaptığı söylenirdi, bu 1 sene önceki mesele, yeni bir olay değil. Bu Twitter kararı tam benim imdadıma yetişti. Bu karar diyor ki savcılık, ‘muhatap bulamıyoruz, faili meçhul, ulaşamıyoruz, bizim kararlarımızı zaten Twitter tanımıyor.’ Zaman Aşımı Bürosu dediğimiz, kendi halinde depoya atılıyor, 8 yıl bekleme süresi var, ondan sonra zaten zaman aşımına uğramış oluyor bu talep. Şimdi bu hak arama özgürlüğüm bitmiş. Anayasa Mahkemesi’nin Twitter kararında verdiği bence çok yanlış olan, ‘denetim yolları tükenmiştir, gitse de sonuç alınamayacak’ dediği durum tam benim bu olayımda var. Şuanda devam edemeyen bir yargı yolu, dosyam tamamen bırakılmış ve ben bekliyorum. Talebimiz, bir defa manen uğradığımız hakaret, bulunduğumuz konum itibariyle bir tazminat talebi. İkincisi bu sitedeki ilgili bölümün çıkartılması konusunda Twitter ile bir yazışma yapılması ve bu bölümün çıkartılması konusunda vereceği kararla bunu bildirmesi. Benimle alakalı bölümü çıkartamıyorsa TİB’e yazı yazarak Twitter’in tamamının durdurulmasını talep ediyorum. Madem çıkartamıyorsan bunu, o zaman tamamını durduracaksın” diye konuştu.
Anayasa Mahkemesi’nin bu konuda ne karar vereceğini merak ettiğini söyleyen Burhan Kuzu, “İfade özgürlüğü derken, Twitter’i bir nevi savunurken, birilerinin hakkı gözetilirken, benim özel hayatım, haysiyetim, şerefim, toplumdaki durumum, bu kadar küfürler, aşağılamalar ne olacak bakalım. İfade özgürlüğü dediğimiz bir tek Twitter üzerinden mi yapılır, başka kanallar yok mu dünyada? ‘Twitter gitti, ah biz öldük konuşamayacağız’ bu mudur yani. Burada verilen karar zaten yanlış, özellikle benimki tersinden gitme, tam Anayasa Mahkemesi’nin kararına cuk oturan, tam da onun şartlarını taşıyan bir tablo var, bakalım göreceğiz. Mahkemenin vereceği kararla Twitter’e karşı da bir dik duruşları olacak mı bunu görmek istiyorum” ifadelerini kullandı.
“Türk mahkemelerinin kararlarını tanımayan Twitter yetkilileri Anayasa Mahkemesi’nin kararını tanıyacak mı?“ sorusuna cevap veren Kuzu, “Bende onu merak ediyorum. Bakalım kendi kararlarını tanıyacak mı? Türkiye’de hükümete kararları uygulamıyorsun diye efelenenler bir bakalım Twitter’e ne yapacaklar. Twitter ile alakalı 3 kişi müracaat etti 3 günde karar verdi, ben 1 haftaya razıyım yani” açıklamasında bulundu.
http://www.medyagundem.com/kuzudan-aymye-ders-gibi-twitter-basvurusu/
Ankara’da gözaltına alınan yüzbaşı tutuklandı!

Ankara’da gözaltına alınan yüzbaşı tutuklandı! Nisan 10, 2014    
Adana’da MİT’e ait TIR’ların durdurulmasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında yüzbaşı H.G. tutuklandı.
Adana’da MİT’e ait TIR’ların durdurulmasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında hakkında yakalama kararı çıkarılan ve dün Ankara’da gözaltına alınarak Adana’ya getirilen Yüzbaşı H.G. çıkarıldığı nöbetçi mahkemede tutuklandı.
7 ASKERİN İFADESİ ALINDI
Adana’da 19 Ocak’ta MİT’e ait 3 TIR’ın durdurulmasıyla ilgili Adana Cumhuriyet Başsavcıvekili Ali Doğan tarafından yürütülen soruşturma kapsamında dün Ankara’da gözaltına alınan Yüzbaşı H.G. Adana’ya getirilirken, Astsubay G.M.’nin aralarında bulunduğu 7 askerin ise Ankara’da talimatla ifadesine başvuruldu.
YÜZBAŞI TUTUKLANDI
Yüzbaşı H.G., sabah saatlerinde yanında sivil giyimli 5-6 güvenlik görevlisi ile birlikte Adana Adliyesi’ne getirildi. Yaklaşık 1.5 ay sonra yeniden MİT soruşturmasını yürüten Adana Cumhuriyet Başsavcı Vekili Ali Doğan’a yeni deliller doğrultusunda ifade veren H.G., saat 13.30′da nöbetçi 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nde çıkarıldı. Yaklaşık yarım saat mahkemede ifade verdikten sonra H.G.’nin tutuklanmasına karar verildi.
“MAKİNENİZİ KIRARIZ” DİYEREK TEPKİ GÖSTERDİ
Yanındaki güvenlik görevlileri gazetecilere “Makinenizi kırarız” diyerek fotoğraf çekilmemesi konusunda tepki gösterdi. Yüzbaşı H.G., görüntü alınmaması için mahkumların adliyeye sokulduğu nezarethaneden kaçırılarak cezaevine götürüldü. Soruşturma kapsamında şimdiye kadar yaklaşık 70′e yakın askerin değişik tarihlerde ifadelerine başvurulduğu belirtildi.
http://www.medyagundem.com/ankarada-gozaltina-alinan-yuzbasi-tutuklandi/
AA’ya saldıran iki İngiliz gazeteciye yöneticilerinden gazetecilik dersi!

AA’ya saldıran iki İngiliz gazeteciye yöneticilerinden gazetecilik dersi! Nisan 10, 2014    
Anadolu Ajansı’ndan ayrıldıktan sonra Anadolu Ajansı’nı karalamak için makale kaleme alan iki İngiliz editöre AA Avrupa Editör Yardımcısı Don Melvin cevap verdi.
Kısa süre Anadolu Ajansı’nda çalışıp işten ayrıldıktan sonran ajansı karalamak için makale yazan iki İngiliz editöre yöneticileri AA Avrupa Editör Yardımcısı Don Melvin cevap verdi. Melvin yazısında iki kadın gazeteciyi büyük resmi görememekle itham etti. vice.com adlı siteye cevap hakkını kullanmak üzere kaleme aldığı yazıyı gönderen Melvin, şu görüşlere yer verdi:
“Bir seçimle yüz yüze geldiler. Ya kalıp değişim için verilen uğraşın bir parçası olacaklardı ya da gerekli olduğuna inandıkları değişim için parmaklarını bile kımıldatmadan sıvışacaklardı.”
ÇOK YANLIŞ BİR ALGI YARATTILAR
Onlar seçimlerini yaptılar. Ben de. Değişimi benimsedim ve onun bir parçası olmak istedim. Bu işin zorlukları olduğu kesin, ama ödülleri de bir o kadar büyük. Kate O’Sullivan ve Laura Benitez tarafından kaleme alınmış ve 8 Nisan’da vice.com adresinde yayınlanmış olan makalelerini üzüntüyle okudum. “Erdoğan’ın propaganda makinesinden istifa ettik” başlıklı makale okuyucularda çalışmakla gurur duyduğum bir haber organı olan Anadolu Ajansı hakkında çok yanlış bir algı oluşturmuştur.
AA’YLA GURUR DUYUYORUM
İyi ve kötü günler her zaman olur ama emin olduğum şey şu ki şimdi Anadolu Ajansı’na dair hissettiğim gurur hep artacaktır. Çünkü Anadolu Ajansı yüksek bir hedef peşinde ve büyük bir değişim içindedir.VElbette ki Kate, Laura, ben ve diğer bir çok anadili İnglizce olan editör bu değişimin bir parçası olarak Ocak’ta Ankara’ya getirildik. Fakat bu kadar büyük bir kurumun kültürünü değiştirmek üzere çaba sarf etmek yerine Kate ve Laura çekip gitmeyi tercih ettiler hem de sadece sekiz hafta sonra.
BÜYÜK RESMİ GÖREMEDİLER
Büyük resmi göremediler ve kendilerine ait olabilecek bir başarıyı kaçırdılar. Ajans ile ilgili haksız suçlamalarını tek tek çürütemem. Bunun yerine inanmadıklarımdan ziyade inandıklarıma odaklanmayı tercih ediyorum.
AA MÜKEMMEL BİR KURUM
Şunu kabul edelim ki Anadolu Ajansı mükemmel bir kurum değil fakat kendi adına çok önemli bir gelişme olarak, değişmeye çalışıyor. Kuruluşunun 100. Yılı olan 2020’ye kadar dünyadaki en etkili ilk beş haber organından biri olmak için çaba sarf ediyor.Bu büyük projesi uluslararası anlayışı daha da ileri bir noktaya taşıma konusunda önemli katkı sağlayacaktır.
BÜTÜN AJANSLAR BATI MERKEZLİDİR
Günümüzde, dünyanın bütün etkili haber ajansları Batı-merkezli ajanslardır. Associated Press, ki bir zamanlar gururla çalıştığım bir kurum olarak, ABD merkezli bir ajans. Aynı şekilde Reuters ve Bloomberg İngiltere merkezli ve AFP Fransa merkezli bir ajanstır.
HER İKİSİ DE DENEYİMLİ GAZETECİ
Söz konusu makaledeki en saçma nokta ise bu iki gazetecinin kısa zamanda güya ajansın içine girince keşfettikleri bu durumdur ve hiç inandırıcı değildir. Kate ve Laura, internetteki “Google” arama motorunu kullanmayı çok iyi bilen ve Anadolu Ajansı’na gelmeden ajansın belli bir bütçesinin devlet tarafından karşılandığını bilebilecek kadar deneyimli iki gazeteci. İkinci olarak, eğer ajans Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “propaganda makinası” ise niye o zaman Türkiye’de geçen ay yapılan yerel seçimler döneminde en çok muhalefet partilerinin haberlerine yer vermiştir?
ÖZTÜRK GİBİ GAZETECİLİĞE DÖNEN PEK ÇOK ÖRNEK VAR
Evet, Kate ve Laura’nın dediği gibi, Kemal Öztürk Erdoğan’ın basın danışmanıydı. Ama bu durum bir insanın gazetecilik kariyerine dönmesine engel değil. Amerika Birleşik Devletleri’nde, Bill Clinton’ın eski danışmanı George Stephanopoulos şu an saygın bir gazeteci. İngiltere’de, eskiden Muhafazakar Parti’nin liderliğine soyunmuş politikacı Michael Portillo da başarılı bir gazetecilik kariyerine dönenlerden.
TÜRKİYE KUZEY KORE DEĞİL
Kate ve Laura’nın, hükümetin ajans hisselerinin yüzde 75’ine, Öztürk’ün de geriye kalan yüzde 25’ine sahip olduğu iddiası tamamıyla yanlış. Hükümet hisselerin yarıdan azını elinde bulunduruyor; Öztürk’ün elinde ise hisse yok. Sadece “İngiliz toprağına ayak bastıktan sonra” istifa edebilecekleri yönündeki imaları ise gülünç. Türkiye Kuzey Kore değil. İstediğiniz zaman istediğiniz yerde istifa edebilirsiniz.
AA HABERLERİ ENGELLEMİYOR
Ama Anadolu Ajansı değişiyor, daha iyiye doğru. Kürt meselesi gibi en büyük ulusal sorunlara bugünlerde sürekli eğilebiliyor. Bir zamanların diğer yasaklı konuları üzerine de şu anda haber yapılabiliyor. Ajanstaki insanlar her gün izin verilen sınırları genişletebilmek için daha fazla çalışıyorlar. Kate ve Laura daha uzun süre kalsalardı bunu fark etme şansları olabilirdi.
ATAMALARDAN MEMNUNDULAR
Üzücü olansa ne Kate ne de Laura yazıda bahsetmiş oldukları nedenlerden dolayı bu işten ayrıldılar. İnternette kamuya açık bir şekilde bahsettikleri nedenler bana, yani amirlerine bahsettikleri nedenler değil. İstifalarından önce onlarla kısaca konuşmuştum. Hiçbir şekilde memnuniyetsizliklerine dair bir ipucu vermediler. İkisi de bana üstlenmiş oldukları uzun vadeli atamalardan memnun olduklarını söylediler.
GERÇEK AYRILMA NEDENLERİNİ DEŞİFRE ETTİ
Kate, amirleriyle yapmış olduğu olumsuz bir telefon konuşmasından sonra ayrılmaya karar verdi. Laura’nın en büyük sebebi ise, düzeltmiş olduğu bir haberdeki olgusal bir yanlışlıktı. Fakat bu durumlardan yazılarında bahsetmeyi tercih etmediler. Bunun yerine kibrin arkasına sığınarak, kapıdan içeri ilk girdiklerinde farkında oldukları gerçeklere şaşırmış gibi yapmayı tercih ettiler. Bir seçimle yüz yüze gelmişlerdi: Ya kalıp değişim için verilen uğraşın bir parçası olacaklardı ya da gerekli olduğuna inandıkları değişim için parmaklarını bile kımıldatmadan sıvışacaklardı. Onlar seçimlerini yaptığı gibi bende yaptım. Değişimi benimsedim ve onun bir parçası olmak istedim. Bu işin zorlukları olduğu kesin ama ödülleri de bir o kadar büyük. Birçok haber kurumunda yapılan işin aksine, bu iş önemli küresel bir sese dönüyor. Bakın bunu ben yarattım, diyebilme fırsatına sahibiz.
BU BENİM İÇİN BİR UTANÇ
Kate ve Laura’nın yazısını üzüntüyle okuduğum. İkisi de yetenekli gazeteciler ve onları birer arkadaş olarak görüyorum. En büyük üzüntüm arkadaşlarımın küresel ses yaratmak gibi önemli ve doyurucu bir görevden vazgeçmiş olmaları. Bu benim için bir utanç.
http://www.medyagundem.com/aaya-saldiran-iki-ingiliz-gazeteciye-yoneticilerinden-gazetecilik-dersi/
Paralel imamlara soruşturma

Paralel imamlara soruşturma Nisan 10, 2014    
Paralel yapıyla mücadele Diyanet İşleri Başkanlığı’na sıçradı. Çankırı’da 30 Mart seçimleri öncesi verdikleri vaazlarda hükümet aleyhinde kara propaganda yapan 3 imam hakkında soruşturma başlatıldı.
17 Aralık operasyonuyla iyot gibi ortaya çıkan paralel yapıyla mücadele Diyanet İşleri Başkanlığı’na da sıçradı. Diyanet camiası içerisindeki paralel yapının imamları bir bir tespit ediliyor. Çankırı’da 30 Mart seçimleri öncesi hükümet aleyhinde kara propaganda yapan ve cami kürsülerinden Başbakan ve ailesine yönelik ağır iftiralar atan görevliler hakkında soruşturma başlatıldı.
PARALEL İMAMLARA SORUŞTURMA
Dershanelerin dönüştürülmesini bahane ederek AK Parti iktidarına yönelik kirli bir propagandaya başlayan ve 17 Aralık operasyonunu yapan paralel yapı devlet içerisinden tasfiye ediliyor. Yargı ve emniyet içerisindeki paralel yapının üyelerinin tespit edilmesinden sonra Diyanet İşleri Başkanlığı içerisinde de devlet aleyhine çalışan görevliler bir bir ortaya çıkarılıyor. Çankırı’da seçimler öncesi paralel yapıya çalışan ve hükümet aleyhine oy avcılığı yapan 3 görevli hakkında soruşturma başlatıldı. Çankırı İl Müftüsü Aslan Türk’ten alınan bilgiye göre il genelinde vatandaşlardan gelen şikâyetler üzerine, seçimlerde hükümete yönelik kara propaganda yapanlar tespit edilerek incelemeye alındı. Şu ana kadar 8 görevli hakkında şikâyet olduğu, yapılan araştırmalar sonucunda 3 kişi hakkında da soruşturma başlatıldığı öğrenildi.
CAMİ KÜRSÜSÜNDE KARALAMA
Haklarında şikâyet bulunan imamların seçimlerden önce cami kürsülerinde Başbakan Erdoğan ve ailesine yönelik çeşitli iftiralar attıkları belirtiliyor. Başbakan Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’a yönelik iftiralar atan imamlar, hükümet üyeleri hakkında da karalama yaptıkları gelen bilgiler arasında. Paralel yapının imamları AK Parti’ye oy kaybettirmek için kapı kapı dolaşarak MHP’ye oy istedikleri öğrenildi. İmamlar vaazlar sırasında da “Dün selam gönderdiğin, öve öve bitiremediğin insanlara iftira atmaya utanmıyor musun? Koskoca Başbakan’a bu yakışıyor mu? Bunun hesabı sana sorulacak”, “Hırsıza oy verilmez”, “Başbakan ülkeye ihanet ediyor, ülkeyi değil kendini düşünüyor” gibi söylemlerle Erdoğan’ı eleştirdiler. Hakkında inceleme başlatılan imamlardan birinin eşinin Kız Kur’an Kursu’nda fahri görevli olduğu ve paralel yapıya çalıştığı da ileri sürüldü. Seçimler öncesi hükümet aleyhine propaganda yapan bayanın görevinden uzaklaştırıldığı ve Kur’an Kursu’nun da kapatıldığı belirtildi.
ADLİ MAKAMLARA GÖNDERİLECEK
Çankırı İl Müftülüğü’nden edinilen bilgiye göre haklarında soruşturma başlatılan şahıslarla ilgili incelemeler sürüyor ve yeni soruşturmalarda açılmasına muhtemel. Soruşturma bittikten sonra paralel yapının imamları hakkında yasal işlem yapılacağı ve adli mercilere sevk edileceklerine kesin gözüyle bakılıyor. (AKİT)
http://www.medyagundem.com/paralel-imamlara-sorusturma/
İdamı bile espri malzemesi yapacak kadar insanlıktan nasipsizler!

İdamı bile espri malzemesi yapacak kadar insanlıktan nasipsizler! Nisan 10, 2014    
Hayali haberler üzerinden espri malzemesi üreten, zaman zaman da esprileri beğenilen Zaytung bu kez de çirkin bir habere imza attı.

ZAYTUNG’DAN ÇİRKİN ESPRİ

Zaytung, AK Parti hükümetine çakmak için Mısır’da haklarında idam kararı verilen 529 kişiyi espri malzemesi yaptı. Zaytung’un geyik konusu haline getirdiği Mısır haberinde “Dişişleri Bakanlığı’ndan idamlar konusunda Mısır’a çağrı: ’100 tane falan ayırın, önümüzdeki seçimlerde bize lazım” ifadeleri kullanıldı.

EKŞİSÖZLÜK DE KAMPANYA BAŞLATMIŞTI

Öte yandan Meclis’te Mısır’daki idam kararlarını kınayan bildiriye imza atan CHP’nin Ekşisözlük’teki yandaşları da kampanya başlatarak 529 idamın bir an önce gerçekleştirilmesi gerektiğini belirtmişlerdi.
eksisozluk
(ensonhaber)
Paralel örgütten AYM’ye talimat gibi talep!

Paralel örgütten AYM’ye talimat gibi talep! Nisan 10, 2014    
Paralel yapının seçim öncesi AYM’ye verdiği dilekçede ‘seçim için Twitter’ın açılması gerektiği’ni belirterek, AK Parti’nin seçim başarısını engellemek istediği belgelendi.
30 Mart yerel seçimleri öncesinde abi ve ablalarıyla kapı kapı dolaşıp AK Parti’nin seçim zaferini engellemek isteyen Fethullah Gülen grubu merkezli paralel yapılanmanın, interneti vesile kılarak ülke güvenliğini hedef alan icraatlarının ardından Twitter’ın kapatılması sonucunda Anayasa Mahkemesi’ne şok bir başvuru yaptığı ortaya çıktı.
DERTLERİ ÖZGÜRLÜK DEĞİL, MONTAJ KASET YAYINLAMAK
28 Mart günü Twitter’ın yeniden açılması talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne Kerem Altıparmak ve Yaman Akdeniz tarafından sunulan dilekçede sitenin kapatılmasının ‘seçim hakkı’ ve ‘iletişim hakkı’nı engellediği ileri sürüldü. 8 maddelik dilekçenin dilinden, seçime yönelik provokasyon açıkça anlaşılıyor.
Dilekçede şu ifadeler yer alıyor:
Seçim tarihine kadar erişimin açılması giderilmesi imkansız zararlar doğmasını engellemenin tek yoludur. Mevcut açık hukuka aykırılık bugün itibariyle 8 gündür devam etmektedir. Seçimden önceki en azından son üç gün sitenin erişime açılması büyük önem arzetmektedir. Yüce mahkemenizin, bu yönde idareye vereceği bir talimatın bağlayıcı olacağını şüphe bulunmamaktadır.
TALİMAT GİBİ TALEP
Türkçe hatalarıyla dikkat çeken dilekçede Mahkeme’ye yönelik kullanılan ‘emr-i vaki’ üslup da dikkat çekiyor. Dilekçenin sonuç kısmında Mahkeme’ye ‘emr-i vaki’ bir üslup ile “Twitter.com internet sitesinin erişime açılması için gereğini Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na 28.03.2014 günü ivedilikle bildirilmesi için gereğini bilgilerinize saygılımızla sunarız” ifadeleri kullanılıyor. (AKİT)
http://www.medyagundem.com/paralel-orgutten-aymye-talimat-gibi-talep/