HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

11 Şubat 2014 Salı

ABD Refah'ı kapatacakken F.Gülen öyle olmaz deyip Fitne Taktiği'ni veriyor!
 
 
 
 
 
 
 
Gömülü resim için kalıcı bağlantı
GÜLEN İSRAİL'E YARDIM YAPTIĞINI  DOĞRULADI
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Gömülü resim için kalıcı bağlantı

AK Parti ve Cemaat... Ne değişti, kim değişti, savrulan kim?

11 Şubat 2014

Geçenlerde, bir “Cemaat yazarı” sanıyorum Habertürk ekranlarından, “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın tavrı”nı eleştiriyor, Erdoğan’ın; Cemaat ve Fethullah Gülen’le ilgili olarak; “Paralel Yapı!.. Paralel Devlet!.. Çete!.. Örgüt!.. Ananas İttifakı!.. Tuzluk!.. Örgüt Lobisi!.. Vaiz Lobisi!.. Çete reisleri!.. Okyanus Ötesi!.. İçi ve dışı boş alim müsveddesi!.. Haşhaşiler!.. Yalancı Peygamber!” sözlerini hatırlatıp, “Ne değişti ki?” diye soruyordu; “Ne değişti ki, düne kadar Hocaefendi’ye övgüler yağdıran Başbakan ve AK Parti kurmayları, bugün Hocaefendi’ye ağır hakaretler yağdırıyor?”
Çok doğru bir soru!..
Gerçekten de;
“Ne değişti ki?”
Ama bu soru “tek taraflı” sorulmamalı... Çünkü “Ne değişti ki?” sorusunun diğer tarafında “Fethullah Gülen ve Cemaat” vardır... Soru, onlara da sorulmalıdır. 
 
ASIL DEĞİŞEN CEMAAT!
Evet, ne değişti ki;
“Düne kadar Başbakan Tayyip Erdoğan ve AK Parti’ye övgüler yağdıran Fethullah Gülen ve cemaati, bugün Tayyip Erdoğan’a karşı topyekûn saldırı başlattı?”
Düne kadar, Erdoğan için;
“Dualarımız ve gönüllerimiz sizinle... Başarınız ve hizmetleriniz için duacıyız...  En parlak dönemimizi sizin iktidarınızda yaşadık” diyenler, bugün niye “Ananas İttifakı” kurdu?..
Hele söyleyin;
Erdoğan için; “Firavun!.. Karun!.. Tımarhanelik deli!..” diyen ve en sonunda da, “beddua”lar yağdırıp; “Ocaklarınıza ateşler düşsün” diyen; ben miyim, yoksa Fethullah Gülen mi?..
Ortada bir “değişen” varsa, hiç şüpheniz olmasın ki; bu, sadece “Erdoğan ve AK Parti” değil, aynı zamanda “Gülen ve Cemaat”tir!..
 
DİNLE, KAYDET, KOY KENARA!
Kendilerini “masum” göstermek için, şimdi diyorlar  ki; “Dershaneler meselesi gündeme getirilmeseydi, Emniyet İstihbarat’taki kadrolar dağıtılmasaydı, işler bu raddeye gelmezdi!..”
Mi acaba?..
Farzedelim ki; “dershaneler ve kadrolaşmanın önü kesildiği” için “darbe teşebbüsü”nde bulundular... Farzedelim ki, “Dershane ve Emniyet İstihbarat’taki kadrolaşma”nın önü kesilmese, “17 Aralık Kirli Operasyonu” yapılmayacak ve “AK Parti’ye destek” devam edecekti!.. 
Yani, bu kadar “masum”dular!..
İyi de, sorarlar adama;
Bugün ortalığa saçılan “Erdoğan kasetleri”ne ne diyelim?.. “Yolsuzluk ve rüşvet” iddialarıyla deviremediğiniz Erdoğan’ı, bugün “kaset”lerle vurmaya kalkan, sizler değil misiniz?..
Bu mu dürüstlük?..
Bu mu samimiyet?..
Bu mu masumiyet?..
Gayet açık ve net ki;
“Cumhurbaşkanı’nı, Başbakan’ı, Meclis Başkanı’nı dinliyorsunuz... Bu konuşmaları kaydediyor ve bir gün lazım olabilir diye bir kenara koyuyorsunuz!..
Sadece konuşmalar da değil,
Allah bilir, elinizde kimlerin ne tür kasetleri var?!?”
Peki, sormazlar mı adama; “Bu konuşmalar ne zaman kaydedildi?”
Ben söyleyeyim;
“En az 7-8 ay önce!”
Zira, “Erdoğan’ın telefon açması”na yol açan olaylar, “en az 7-8 ay önce” cereyan eden olaylar!..
Peki, “dershane” tartışmaları ne zaman başladı?..
“14 Kasım 2013’te!”
Yani;
“3 ay önce!”
Eee, “3 ay önceki bir olay”la ilgili olarak; “7-8 ay öncesinden kaset stoku” yapmak neyin nesi oluyor?..
Demek oluyor ki; bu işlerin “dershane” ile uzaktan yakından ilgisi yok... Bu iş, “organize” bir iş ve Erdoğan’ın dediği gibi, bu iş, bir “casusluk” faaliyeti!..
Olayı, “gün, ay ve tarih”leriyle ortaya koyduğumuza göre, o soruyu tekrar soralım;
“Ne değişti?”
Değişenler ortada:
40 yıl önce “dini bir cemaat” olarak ortaya çıkanlar, bugün “rafineri ihaleleri” ayarlayan bir “güç” haline geldi ise, “kimin değiştiğini” sormaya hiç gerek yok!..
Soruyu, “kim değişti?” diye soracak olursak, cevap yine ortadadır: Herhalde Erdoğan değil... Değişen, elbette “Cemaat”tir!..
“Devlete sızdığı ve devlette kadrolaştığı” ile yetinmeyen, daha ileri gidip; “devleti ele geçirmek” için “Paralel Yapı” kuran “Ananas İttifakı”na yönelen Cemaat bugün; “GDO’su” değiştirilmiş ve karşımıza “bambaşka bir yapı” ile çıkmıştır!..
“Genetiği Değiştirilmiş Organizasyon!”
 
“SANSÜR” MÜ DEDİNİZ?!?
“Cemaat medyası”nın “etikçi”lerinin ve “tetikçi”lerinin bir olup, Erdoğan ve AK Parti’ye karşı “topyekün saldırı”ya geçtikleri, elbette ki gözlerden kaçmıyor...
Günlerdir; Erdoğan’ın, Habertürk’ten Fatih Saraç ve Fatih Altaylı’ya telefon açıp, “talimatlar”(!)la “sansür” uygulattığının “telefon tapeleri”ni yayınlıyorlar...
Hem de, Fatih Altaylı’nın defalarca “İlgisi yok” demesine ve “olayın aslı”nı anlatmasına rağmen!..
Tamam, “Erdoğan telefon açtı” diyelim, hadi “sansür” uygulattığını da kabul edelim, peki “Cemaat’in uygulattığı sansürler”e ne diyeceğiz?..
Buyrun; 15 Ocak’ta internete düşen ve bir “Cemaat mensubu”nun Fethullah Gülen’e açtığı telefonda neler söylediğini birlikte okuyalım:
“Ali Sabancı’yla beraberdim dün Hocam... Çok selamları var... Sağlığınızı sıhhatinizi sordu. En çok da o arayıp sordu, bu süreçte... Ceyda Hanım, bir mektup verdi. O da, o şekilde, telefonla olmayabilir dedi.
Turgay Ciner Bey’e uğradık bugün, Hasan Bey’le... Bir köşe yazarının menfi yazı yazma durumu vardı... Onu öğrenmiştik. Kendisini aradık... Bizzat devreye girdi. “Bu gazetede aleyhinize hiçbir şey çıkamaz” dedi... “Hepsi bunların Hizmet Müessesesi” dedi... “Büyüğümüzün (Fethullah Gülen) aleyhine de ben burda bir şey çıkartmam” dedi. Öyle güzel bir görüşme geçti efendim kendisiyle.
Fethullah Gülen: Çok iyi. Allah razı olsun”
Peki, bu “sansür” değil mi?..
Şu hâle bakın; “bir yazarın, Cemaat aleyhinde yazma durumu” var... Yani ortada, “yazılmış bir yazı” yok... Ama, Cemaat; her nasıl oluyorsa oluyor, “yazarın aleyhte yazacağını” önceden haber alıyor ve doğrudan “patron Turgay Ciner”e gidip, “o yazının yazılmasını” engelliyorlar!..
Buna, “sansür” filan değil, düpedüz “kalemi, kaynağından zincirleme” derler!..
Demek oluyor ki;
Cemaat yapınca normal,
Erdoğan yapınca suç!..
Tüküreyim bu “çifte standartçı köle ahlâkı”na!..
Ne garip değil mi;
“Sahip”ler emrediyor,
“Köle”ler yazıyor!..
Bunun adı da;
“Özgürlükçülük” oluyor!..
Yuh olsun ervahına!..
SAVRULMA ÖRNEKLERİ
Herkes; “Ne değişti, kim değişti?” diye soruyor ya; “somut örneler”le devam edelim “değişenleri” göstermeye...
Cemaat’ten ayrılan Nurettin Veren, bir zamanlar Doğu Perinçek’e “Cemaat” aleyhinde esaslı bilgiler vermişti... Cemaat, bu işe fena bozulmuş, kızmış, köpürmüştü...
Aynı Cemaat, bugün “Abdullah Öcalan’ın sorgu görüntüleri”ni Perinçek’in Aydınlık’ına veriyor ve onlar da bunları çarşaf çarşaf yayınlıyor, iyi mi?..
Zaman, Sözcü, Taraf ve bir iki gün önce yayın hayatına atılan Karşı gazetelerinin “aynı kaynaktan beslendikleri” ve hep “aynı haberleri değişik biçimde sundukları” herhalde dikkatinizi çekiyordur... Bu arada; “özgür medya”dan dem vuran “Aydın Doğan gazeteleri”nin, “CHP’nin 10 ilçe adayı” için “tam sayfa” ayırması da dikkatimizden kaçmadı!..
 
ALPARSLAN ARSLAN VE!..
Bilmem hatırlar mısınız; Danıştay tetikçisi Alparslan Arslan, mahkemede “Fethullah Gülen’i üzdüysem özür dilerim” demişti... O günlerde bir anlam veremediğimiz bu cümlenin sırrı şimdi ortaya çıkıyor.
Alparslan Arslan’ın babası İdris Arslan’ın ifadesine göre; “Alparslan Arslan Cemaat dershanelerinde ve Işıkevleri’nde eğitim görmüş” iyi mi?..
Dahası;
Alparslan Arslan; Fethullah Gülen’in yeğeni Kemalettin Güven’le, “Danıştay Baskını”ndan önce “3 telefon görüşmesi” yapmış!..
Huuu, duydunuz mu?..
Kabak, neredeyse;
Bizim başımızda patlayacaktı!..
 
TİVİTIR, ADAMI CIVITIR!
2 Haziran 2013, saat 20.38’de bir “tweet” atıp, “o... çocukları”nı destekleyen CHP Milletvekili Hüseyin Aygün’e, aynı dakikalarda cevap veren Cemaat yazarlarından İhsan Yılmaz, demişti ki;
“@HuseyinAygun62 gibi omurgasızlara karşı inadına AK Parti!”
Aynı Cemaat, bugün CHP’yi destekliyor...
Ve, aynı İhsan Yılmaz, bugün Başbakan Erdoğan’ın üslûbu için “kocakarı” benzetmesi yapıyor, iyi mi?..
Peki, “kim” değişti?..
 
DÜN SÖV, BUGÜN ÖV!
“28 Şubat Süreci”nde, Fethullah Gülen; Hürriyet’e manşet olan demecinde; Merhum Necmettin Erbakan’a çağrıda bulunuyor ve “Beceremediniz, artık bırakın... Emaneti iade edip, çekilin!” diyordu...
Bugün, Fethullah Gülen’in sözcüsü Zaman gazetesi ise diyor ki;
“Atatürk ve Erbakan:
İki sanayileşmeci!”
Buyur, burdan yak!..
Sağlığında söv, 
Ölünce öv!..
Demek ki, bu da;
“Paralel taktik!”
Yanarım, yanarım da; SP lideri Mustafa Kamalak’ın, “Cemaat’in dününü ve bugününü” sanki bilmiyormuş gibi; “Hükümet’e ve MİT’e ağır eleştiriler” yöneltirken, “Cemaat’e övgüler” yağdırmasına yanarım!..
Sanki; “Erbakan’ı Post Modern Darbe” ile düşüren benim!..
“Post Modern Darbe”ye maruz kalmış bir partinin, bugün “Dost Modern Darbe plânlayanlar”ın yanında olmasını, en hafif tabiriyle yadırgadım!..
Hele söyleyin, “değişen” kim?..
 
SINIR DIŞININ SIRRI!
Zaman gazetesi, önceki günkü haberinde; “Zaman Gazetesi muhabiri Mahir Zeynalov’un, attığı bir tweet yüzünden sınır dışı edildiğini” iddia ediyordu...
“Sınır dışı” kararının “tweet”ten mi, başka bir sebepten mi olduğunu araştırırken öğrendim ki; Mahir Zeynalov adlı gazeteci, “işe; İsrail gazetesi İsrael Resource Review gazetesinde başlamış” iyi mi?..
“İsrail gazetesi”nden Zaman gazetesine “transfer!”... Hayli ilginç!..
Haa, bu “sınırdışı” kararına tepki gösteren ABD Dışişleri Sözcüsü Jen Psaki’ye de bir çift sözüm var:
16 Ocak 2012’de, sırf “geyik modunda bir tweet” attığı için, “iki İngiliz turisti sınır dışı eden ABD” değil miydi?..
Mesele “tweet” mi, 
“Erdoğan’a saldırmak” mı?..
Görünen o ki;
“Başbakan Tayyip Erdoğan’a karşı “topyekûn bir savaş” yürütülüyor... Ben de, bu savaşta kullanılan “argüman”ların ne kadar sığ, ne kadar cahilce ve basit olduğunu gözler önüne sermek istedim...
Evet, “topyekûn saldırı”ya karşı, “topyekûn cevap” vermek istedim...
Haa, şunu da söyleyeyim; 
Ben, “hep aynı yerde”yim... 
“Dün” nerede isem, 
“Bugün” de oradayım...
Peki, “Cemaat” nerede?..
Ya da “değişen” kim?..

*****************************************************************
CHP’de deprem... Hani önseçim nerede, halkın tercihi nerede?
CHP fokur fokur... Adeta “deprem” yaşanıyor... Teşkilat ayakta... İstanbul, İzmir, Antalya, Ankara ve Edirne başta olmak üzere, “CHP’nin il ve ilçe teşkilâtları” önünde “protesto” gösterileri yapılıyor ve “Genel Merkez’in gösterdiği adayları istemiyoruz” diye slogan atılıyor.
Olabilir...  İnsanlar, “istemedikleri adaylar”ın gösterilmesini protesto edebilirler... Bu “insanî tepkiler” AK Parti’de de olabilir, MHP ve BDP’de de!.. Dolayısıyla, “CHP’lilerin tepkileri”ni de anlayışla karşılamak gerekir.
Ne var ki; “Halkın partisi” olduğunu iddia eden, adaylarını “halkın tercihi”ne göre tayin edeceğini açıklayan ve “adayların çoğunu önseçimle belirleyeceğini” deklâre eden, bununla da övünen bir parti, acaba hangi adayını “önseçim”le belirlemiştir, çok merak ediyorum...
Buyrun, 2 örnek... Edirne’de önceki Başkan Hamdi Sedefçi aday gösterilmeyince CHP’den istifa etti... Aday gösterilen Recep Gürkan, dün dedi ki; “Aday olmadım, aday yapıldım!.. Görevi istemediğimi birçok defa dile getirdim ama yine de aday yapıldım!”
CHP Kırklareli Belediye Başkan Adayı Mehmet Siyam Kesimoğlu ise; “Genel Merkez’in teklifi ile aday oldum” dedi!..
Peki, “halkın tercihi” nerede,  “önseçim” nerede?
 

Pornoya özgürlüğü, Gülen’e sordunuz mu?

                                         
Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit










11 Şubat 2014
Bundan 2.5 yıl önce de, yine interneti tartışıyorduk.
Tartışmanın konusu, “Güvenli internet olsun mu, olmasın mı?” ekseninde idi.
Deniliyordu ki, “Güvenli internet adı altında.. İnternet yasaklanıyor.. Yasaklanacak.”
O günlerde yayınlanan yazarların yorumlarını.. Gazetelerin başlıklarını buraya alıntılasam..
Utanmaları olsa, girecek delik arar..
O tartışmalardan sonra..
“Güvenli internet”e geçtik mi?..
Geçtik..
2 yıldır da sorunsuz uygulanıyor..
Okuyucularım tek tek söylesinler..
“Güvenli internet uygulaması sebebi ile, tek bir sıkıntı yaşadınız mı?”
Hatta okuyucularımız dışında..
“Benim için, müstehcenmiş değilmiş farketmez. Benim literatürümde, çıplak kadın fotoğraflı haberler de, haber görüntülü yazılar-yayınlar da internette serbest olmalı. Porno bile serbest olmalı” diyenlere soralım..
“Güvenli internet uygulamasına geçildikten sonra, porno yayın merkezi gibi çalışan malum medyanın sayfalarında, küçücük bir değişiklik gördünüz mü? Baştan aşağıya çıplak kadın resimleri ile dolu internet sitelerinde küçücük bir değişiklik farkettiniz mi? O sitelere erişimde, kısmi de olsa bir sıkıntı yaşandığını hiç duydunuz mu?”
Hayır..
Porno yayın bülteni haline dönüşen siteleri izleyenler de, hiçbir engel ile karşılaşmadan, istedikleri sitelere “güvenli internet” döneminde de girdiler. İstediklerini yaptılar..
Çünkü güvenli internet uygulamaya geçmeden önce de hatırlatmıştık.
“Sadece arzu edenler, isterlerse güvenli internete geçecekler.. İstemeyenler, güvenli internete geçmeyecekler. Dolayısı ile, güvenli internet istemeyenler.. Ailesinin her türlü siteye girmesine onay verenler, yine eskisi gibi, her türlü siteye girebilecekler.. Ama bırakın da, çoluk çocuğunu müstehcen yayınlardan korumak isteyenlere, devlet bir hizmet sunsun.. Bırakın da, bazı siteler, en azından ‘ailesini korumak isteyenler’ açısından engellensin..”
Bunu dedik..
Ve sonraki uygulamada da, dediğimiz gerçekleşti.. İsteyenler, “güvenli internet”e geçti.. Ailelerini korudular..
 Çocuklarını korumak istemeyenler, her istedikleri siteye girebilecek şekilde, “güvenli internet” tercihinde bulunmadılar...
Hatta arzu ettiğimiz oranda bir engelin hayata geçirilmediğini de söylemeliyim...
“Ahlaksız”ların baskısı ile..
Birçok site aslında engellenmesi gereken içeriklere sahip oldukları halde.. “Güvenli internet” kapsamında engellenen siteler listesine  alınmadı...
Tarih tekerrür eder diyorlar ya..
Dün ne oldu ise..
Bugün de aynısı olacaktır..
Dün “İnternet yasaklanıyor” dediler..
İnternete yasak masak gelmedi..
Bugün yine, porno yayınlar veya tamamen iftira niteliğindeki yayınların engellenmesindeki prosedürü kolaylaştıran ve mahkeme prosedürünü de ortadan kaldırmayan yeni düzenleme tartışılıyor..
Yine kıyamet koparılıyor..
Dünden bugüne tek farkımız var..
Dünkü değişiklikte, Gülen grubu da “Güvenli internet” düzenlemesini destekliyordu.
Bugün ise, konjonktür gereği her konuda muhalefet yaptıkları için..
Yeni düzenlemeye onlar da karşı çıkıyorlar..
Geldiğimiz nokta, vahim bir tablo ile karşı karşıyayız..
Düşünebiliyor musunuz..
Bize, “Dersanede iki tane çocuğu namaza alıştırsak, bunda ne zarar var? Siz nasıl Müslümansınız” diyen kardeşlerimiz..
“Dersaneler tümü ile kapatılıyor olsa. Sizin çalışmalarınız tümü ile engelleniyor olsa.. Biz de sizinle beraber oluruz. Ama dersane kapanacak, okul çatısı altında, çocukları namaza alıştırma çalışmanıza devam edeceksiniz. Biz, çocuklarımızın namazla tanıştırılmasına nasıl karşı çıkabiliriz” dediğimiz kardeşlerimiz..
Şimdi porno yayınların engellenmesi ile ilgili düzenlemeye, sabah akşam karşı çıkıyorlar..
Nasıl bir mantıktır bu..
Nasıl bir din anlayışıdır..
Kasım ayı sonlarına kadar, nerede ise iki günde bir aktüel vaazları yayınlanan Fetullah Gülen ne der bu işe?
“Ahirete hazırlık konusunda belki beni engeller” diye düşünüp, İslamın önemli sünnetlerinden birisi olan evliliği bile ihmal eden Gülen, hayatının tüm rotasını kadın çıplaklığı üzerine inşa eden yayın kuruluşlarının sabah akşam gençlerimizi zehirlemesine nasıl onay verebilir?
Verir mi?
Ki, Samanyolu başta olmak üzere.. Zaman gazetesi..
Bugün ve Kanaltürk gibi, Gülen’e yakın görünen medya organlarını hiç hatırlatmama gerek yok..
Onların patronları, kendilerini Gülen’e yakın gösterseler de, “sarışın kadın ile evli olma”modernlik zannettiklerine göre..
Adlarını anmaya bile hiç gerek yok..
Ama Samanyolu ve Zaman..
Yeni düzenlemeyi, uygulamaya geçmeden mahkum etmeye nasıl çalışabilirler?
“İki tane genci daha, namazla tanıştırabilir miyiz” diye yırtınan insanlar..
Bu karşı çıkışın vebalini, karşılayabilecekler mi?
Kısa bir soru.
İslamda özgürlük mü önceliklidir? 
Ahlaksızlığın önlenmesi mi?
Bırakın, şu Hıristiyanlara şirinlik yapmayı da, dürüstçe cevap verin..

http://www.habervaktim.com/yazar/63620/pornoya-ozgurlugu-gulene-sordunuz-mu.html

Erdoğan Bunu Yapsaydı Ak Parti Çökmüştü

17 Aralık operasyonunun ardından paralel yapıyı hedef alan Başbakan Erdoğan'ın ne kadar halkı olduğu bir kez daha ortaya çıktı.
Erdoğan Bunu Yapsaydı Ak Parti Çökmüştü
11 Şubat 2014 Salı 09:30
34 yıldan sonra Türkiye'nin erken yapılmayan ilk genel seçimi olarak tarihe geçen 2011 genel seçimleriyle ilgili olarak ortaya atılan iddia gündem belirleyeceğe benziyor.
7 Şubat 2012'deki MİT olayı, 2013 yılında patlak veren Gezi olayları ve son olarak da 17 Aralık operasyonuyla iyice gün yüzüne çıkan paralel yapı ile AK Parti arasındaki savaş tüm şiddetiyle devam ederken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın hamlesi olabilecek bir yıkımın da önüne geçti.
CEMAATİN 120 VEKİL İSTEĞİNE BAŞBAKAN'DAN 'RET'
Kulislerde dönen son iddiaya göre; 2011 genel seçimlerinden önce Fethullah Gülen'in, Başbakan Erdoğan'dan 80-100 ismin milletvekili olmasını istedi. Ancak siyasi olarak bu tür pazarlıklarda asla taviz vermeyen Başbakan Erdoğan, AK Parti içinde 'parti içinde paralel parti gibi bir yapılanma'nın olabileceğini ön görerek, dolaylı olarak gelen bu teklifi pazarlık konusu bile yapmadan reddettiği belirtildi.
ECEVİT'İN BAŞINA GELENLER ERDOĞAN'IN BAŞINA GELECEKTİ
Vatan gazetesi köşe yazarlarından Hüseyin Yayman da 2 Şubat'ta kaleme aldığı köşe yazısında bu iddiayı dile getirmiş ancak Yayman, bu sayının 40-50 olduğunu belirtmişti.
Yayman'a göre Erdoğan, o gün listenin tümünü alsaydı ilk krizde parti çatlayacaktı. O isimler istifa edecek ve parti bölünecekti. Ecevit'in başına gelenler, Erdoğan'ın da başına gelecekti.
BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN ÖNGÖRÜSÜ
Bugünkü tartışmaları ve siyasi dalgalanmayı göz önünde bulundurduğumuzda AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan'ın ne kadar kritik bir karar verdiğini de görmüş oluyoruz. Eğer Başbakan Erdoğan 2011'de gerçekleştiği iddia edilen bu olayda böyle bir karar vermemiş olsaydı, AK Parti bugün çok daha zor durumda kalacaktı. Yani kısaca siyasi bir krizin tohumları çoktan atılmış olacaktı.
CEMAATE YAKIN İSİMLER AK PARTİ'DEN İSTİFA ETMİŞTİ
17 Aralık'tan sonra cemaate yakın olan 5 isim AK Parti'den kopmuştu. Bundan sonra da 2 ya da 3 ismin daha AK Parti'den istifa edeceği konuşuluyor.
Bildiğiniz üzere Kütahya Milletvekili İdris Bal, Burdur Milletvekili Hasan Hami Yıldırım, İstanbul Milletvekilleri Hakan Şükür ve Muhammed Çetin ile İzmir Milletvekili İlhan İşbilen istifa etmişti.

http://www.habervaktim.com/haber/360878/erdogan-bunu-yapsaydi-ak-parti-cokmustu.html

Asıl Tehlike Paralel Din

İlahiyatçı yazar Mustafa İslamoğlu, asıl tehlikenin "paralel din" olduğunu açıkladı ve insanların temiz duyguları ile oynayanların Hz. Peygamberi bile kullanmaktan çekinmediklerinin altını çizdi.
Asıl Tehlike Paralel Din
11 Şubat 2014 Salı 21:30
İlahiyatçı-yazar ve Akabe Vakfı'nın Fahri Başkanı Mustafa İslamoğlu, "Paralel Din" anlaşının paralel devletten daha büyük bir tehlike olduğunun altını çizdi. Geçtiğimiz Cuma günü sevenlerine seslenen İslamoğlu, Hz. Muhammed'in Türkçe Olimpiyatlarını ziyaret ettiğini, twit atma emri verdiğini söyleyen bazı çevrelerin rüyaları da kullanarak Hz. Peygamberi istismar ettiğini açıkladı. 
İşte o konuşmadan bazı başlıklar:
"FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDİ'YE BUNLARI SÖYLEDİM"
Paralel din ile neyi kastettim? Yaklaşık bir ay önce bu kürsüden asıl tehtidi ben paralel devlette değil paralel dinde görüyorum demiştim. Hocaefendi ile ilgili görüşmemde söyledim. Başımıza gelen pişmiş tavuğun başına gelmedi dedim orda durdum. 4 madde söylemiştim ikisinden size bahsetmedim. O iki maddededen biri de şuydu: "Ümmetin çıkarı ile cemaatin çıkarı karşılaşınca cemaat hep kendi çıkarını ümmetine çıkarından üstün tuttu." hocam dedim kendisine. Bence doğruydu. Dün de doğruydu bugün de doğru. Bana bunun doğru olmadığını ispat edin.
"HZ. MUHAMMED TÜRKÇE OLİMPİYATLARINA MI GELDİ!"
O sözü duyuncaya kadar sevgi ve saygı duyduğum Fethullah Gülen'e derin bir iç kırıklığı ve gücenme yaşadığım an hangi an oldu biliyor musunuz? Bir gün bir görüntüsüne şahit oldum. "Kuran müslümanlığı diye bir sapıklık çıktı" cümlesini duydum kendisinden. O anda yer yarılsa da utançtan yerin altına geçsem diye düşündüm. Duymasaydım, küt diye kırıldı gönlüm. Ben inanırım ki bunu söyleyene Allah da kırılır. Nasıl bir zihindir ki Kur'an'a uymayı, tabi olmayı sapıklık olarak görür. Ben aslında bunun çok da masum olmadığını düşünüyorum. Yani bu cümle bir insanın ağzından öyle kolay kolay çıkmaz. Bu cümle insanın ağzından çıkınca şu cümlenin çıkmasına şaşırmamak gerekir. "Peygamberimiz falan stada konsere geldi!"
Niye geldi? "Konser dinlemeye, şarkı türkü dinlemeye". O günlerde iyi hatırlıyorum 900 müslümanı Arakan'da dirin diri yaktılar. Şimdi düşünebiliyor musunuz şöyle bir senaryo yazalım. Diyelim Arakanlı müslümanlar Peygamberden yardım istediler ve "Neredesin Ya Resulullah, yetiş" dediler. Geldi bir tanesi "Peygamberimiz meşgul, konsere gitti, şu anda müsait değil, daha mühim bir işi var, konser dinliyor" dedi. Böyle bir şeyi düşünebiliyor musunuz?

"HZ. PEYGAMBER TWİTLERİ İKİYE KATLAYIN DER Mİ?"
O günlerde de Gazze ateş üstündeydi. Suriye o günlerde yanıyordu. O günlerde (Fethullah Gülen'in tabiriyle) twitleri ikiye katlama emri ile meşguldü peygamberimiz! Ama Suriye'de yermuk kampında çocuklar, anneler açlıktan ölüyordu.-Haşa- Oraya vakit bulamıyor olsa gerek (!) Gazze'ye vakit bulamıyor olsa gerek. Doğu Türkistanımız var bir de. Doğu Türkistan'ın yağız delikanlılarını çöle götürüp kurşuna diziyorlar. Oraya da mesai yok, yetmiyor çünkü(!)
Kur'an keskin bir ruh beden ayrımına izin vermez. Bedensiz ruhun hareketine izin vermez. Kur'an buna asla kapı açmaz. Buna kapı açtığınızda işte geleceği yer burasıdır.

"İNSANLARIN İMANLARINI İSTİSMAR ETMEYİN!"
Hakikatle insanların arasına duvar örer de insanları her türlü spekülasyona açık hale getirirseniz, imanları her türlü istismara açık hale getirirseniz, o imanları birileri istismar eder. Onun için biri çıkar rüyamda Hz. Peygamberi gördüm şunu yapıyordu, şunu emrediyordu der. Sen biliyor musun Kur'an'da her peygamberin vahyine şeytanın müdahale etmek istediğini söyleyen ayet var. Peygamberin vahyine müdahale etmek isteyecek olan şeytan, senin hocana, senin müridine, senin şeyhine müdahale etmeyecek öyle mi? Var mı daha ötesi bunun!
ZARAR VERİRLER KORKUSUYLA GERÇEKLERİ GİZLEYEMEYİZ
Allah'ın verdiği hükümlerle kıyaslarım insanların yaptıklarını. Bu konuda alimler olarak Allah'a söz vermişizdir. Bunu demezsem Allah dilimi yakar.Bunu derken de başıma bir şey gelecekmiş korkusu yaşamam. Zarar verirler demem, kampanya başlatırlar diye düşünmem. Adamı götürürlermiş, götürsünler. Bunu demezsem şeytanın sözcülüğünü yapmış olurum.

http://www.habervaktim.com/haber/360945/asil-tehlike-paralel-din.html

Todays Zaman Yazarı İle İlgili Flaş İddia!

Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü, Mahir Zeynalov'un 2014 yılı için yaptığı basın kartı başvurusunun uygun görülmediğini ve medyaya servis edilen dokümanın basın kartı olmadığını belirtti.
Todays Zaman Yazarı İle İlgili Flaş İddia!
11 Şubat 2014
Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM), ikamet süresi dolduğu için Türkiye'den ayrılarak ülkesine dönen yabancı uyruklu Mahir Zeynalov ve kuruma ilişkin iddialar üzerine yazılı açıklama yaptı.
Yabancı uyruklu basın mensuplarının Türkiye'de çalışmalarını kolaylaştırmak amacıyla BYEGM tarafından Basın Kartı Yönetmeliğinin 40 ve 41'inci maddeleri gereğince sarı basın kartı düzenlendiği bilgisine yer verilen açıklamada, yönetmeliğin ilgili maddelerinin yabancı uyruklu gazetecilere verilecek basın kartlarını tamamen Genel Müdürlüğün inisiyatif ve takdirine bıraktığı kaydedildi.
Türkiye'de 2014 yılı itibari ile 326 kişinin basın kartı taşıdığı belirtilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"Yabancı uyruklu gazeteci sıfatı ile geçtiğimiz yıl Genel Müdürlüğümüzce basın kartı verilen Mahir Zeynalov'un 2014 yılı için yaptığı basın kartı başvurusu, ilgili yönetmeliğinin Kurumumuza vermiş olduğu yetki dahilinde, uygun görülmemiştir. Genel Müdürlüğümüzün bu kararı, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün talebi doğrultusunda, 07.02.2014 tarihli yazımızda da belirtilmiştir. Ancak bahsi geçen şahıs tarafından hem ülkemizdeki kamuoyunu hem de dünya medyasını art niyetli bir şekilde etkilemek amacıyla Genel Müdürlüğümüz tarafından verildiği iddia edilen bir doküman medyaya servis edilmiştir. Bahsi geçen şahsın adına basın kartı dediği bu dokümanın Basın Kartı olmadığını her kart taşıyan gazeteci kolaylıkla anlayacaktır. Sıklıkla karşılaşılan sahteciliği önlemek amacıyla, Genel Müdürlüğümüzün vermiş olduğu tüm kartlarda Kurumumuzun logosunu taşıyan hologram, elektronik okuma özelliğe sahip chip ve soğuk damga bulunmaktadır. Bahsi geçen şahıs tarafından servis edilen söz konusu dokümanda bunların hiçbirisi bulunmaktadır."
Açıklamada, BYEGM'yi zan altında bırakacak, kurumun güvenilirliğini ve itibarını zedeleyecek her türlü girişim karşısında yasal hakların saklı tutulduğu bildirildi.
110220141405201107649_2jpg_h109.jpg
ÖRNEK BASIN KARTI:
zzjpg_h19.jpg

http://www.habervaktim.com/haber/360924/todays-zaman-yazari-ile-ilgili-flas-iddia.html