HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

29 Ocak 2014 Çarşamba

Zekeriya Öz kimdir? Yerine Kim atandı?

 
Zekeriya Öz, Bulgaristan göçmeni bir ailenin çocuğu olarak Dünya'ya geldi. İlk, orta ve lise öğretimini Bursa'da tamamladı.
Zekeriya Öz kimdir? Yerine Kim atandı?
10 Ocak 2014 Cuma 15:56
Zekeriya Öz, Bulgaristan göçmeni bir ailenin çocuğu olarak Dünya'ya geldi. İlk, orta ve lise öğretimini Bursa'da tamamladı. Babası Bursa'da esnaflık yapan Zekeriya Öz, 1986 yılında girdiği İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 1991 yılında mezun oldu. Zekeriya Öz, 1997'ye kadar Bursa Barosuna kayıtlı olarak avukatlık yaptı. 1997 yılında Hakim ve Savcılar Sınavını kazandıktan sonra Bursa Barosundaki kaydını sildirip savcı oldu.
Zekeriye Öz, 1999 yılının Ağustos ayında kısa dönem askerlik hizmetine başladı. Askerliğe 114,5 kilo olarak başlayan savcı görevinin 12. gününde çeşitli sağlık nedenleriyle sağlık kurulunun karşısına çıktı. Kendisine 3 ay süreyle hava değişimi verilmiş ve verilen sürede istenen kilolara inememiştir. Bunun üzerine 2 kez daha üçer aylık hava değişimi verilmiş ve durumunda bir değişiklik olmaması nedeniyle Mayıs 2000'de eksojen obezite tanısıyla askerliğe elverişsizdir raporu verilmiştir.
İlk görev yeri Çine'ye 26 Eylul 1995 tarihli ve 22416 sayili Resmi Gazete'de yazili kararla atanan Zekeriya Öz, Çine'den sonra Mutki'ye 2 Temmuz 1998 tarihli ve 23390 sayılı Resmî Gazete de yazılı kararla gönderildi. Zekeriya Öz, Mutki'de iki yıl görev yaptıktan sonra Balıkesir, Bigadiç'e atandı.
2004 yılında İstanbul, Ümraniye'ye atandı ve İstanbul Cumhuriyet Savcısı oldu. El Kaide üyesi El Sakka hakkında müebbet hapis istemiyle dava açtı. İstanbul'daki İngiliz Başkonsolosluğu ve sinagoglar ve HSBC'ye, bombalı saldırı düzenleyen El Kaide militanları Azad Ekinci ve Abdülkadir Karakuş'un Suriye'ye Sakka'nın yanına gittiğini tespit etti.
12 Haziran 2007 Ümraniye'de bir gecekonduda 27 el bombasının bulunması ile başlayan Ergenekon soruşturmasını yöneten savcılardan biridir.
HSYK, adli yargı kararnamesiyle Ergenekon davasına bakan özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'ü,özel yetkilerini alarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği'ne atadı. Özel Yetkili başsavcı vekilliğine ise Ergenekon, Askeri Casusluk ve Fuhuş Çetesi soruşturmalarını yürüten Fikret Seçen atandı.

 http://www.habervaktim.com/haber/357473/zekeriya-oz-kimdir-yerine-kim-atandi.html

 

Aytunç Altındal Kimdir?

Aytunç Altındal asıl ismi Aytun Altındal (d. 12 Ocak 1945, Bakırköy, İstanbul), tarih ve politika alanında faaliyet gösteren Çerkez asıllı Türk gazeteci, yazar ve araştırmacı.
Aytunç Altındal Kimdir?
18 Kasım 2013 Pazartesi 09:34
Dinler, felsefe, gizli örgütler ve sair konularda birçok makale ve kitap yazmıştır.

İlkokulu İstanbul'da, ortaokulu Diyarbakır'da (1956) bitirdi. Haydarpaşa, Kabataş ve Pendik liselerinde okuyarak liseyi tamamladı.
Aytunç Altındal'ın babası Cavit Altındal, Beşiktaş kulübünde futbol oynamış aynı zamanda Haysiyet Divanı Başkanlığı yapmıştır. Annesi Fatma hanım ise ev hanımı. Aytunç Altındal, 4 kardeş içinde en küçük olanıdır.
Aytunç Altındal 1973 yılında Partizan adlı şiir kitabı nedeniyle 7.5 yıl hapse mahkum oldu ve yurtdışına kaçtı. 1975 yılında İsviçre'de "Marksist Yaklaşımla Türkiye'de Kadın" adlı kitabı çıkardı. 1977'de Havass ve1984'de Süreç yayınlarını kurdu. 1982'ye kadar Süreç dergisini yönetti. Daha sonra 1989'da Zürich'te Modus Vivendi Yayınevi ve Sanat Galerisini yönetti. Yine 1989 yılında Rusya'da Kültür Danışmanlığı görevini yaptı. 1992'de İngiltere Edinburg'da ki International Academy For European and Christian Studies kuruluşunda Project Academic Board (Akademik Proje İdari Heyeti) üyeliğine seçildi. Aynı yıl İngitere'de yayınlanan Three Faces Of Jesus(Üç İsa) adlı kitabı dünya basınında geniş yankı buldu. Daha sonra 1993'de Rusça'ya çevrildi.

1993'te International Society For The Study Of European Ideas (Uluslararası Avrupa Düşünce Çalışmaları Topluluğu) Bilimsel Kuruluna üye oldu. Aynı yıl Avusturya'nın Graz şehrindeki Karl- Franz Üniversitesi tarafından düzenlenen European Seculer Legacy (Avrupa'nın Laik Vasiyeti)adlı uluslararası konferansta Oturum ve Bölüm Başkanlığına seçildi.
1995'te merkezi New York'ta bulunan Carnagie Council On Ethics And International Affairs örgütüne davet edilen, ilk ve tek Türk Konuşmacı oldu.
Aynı sene, New York'ta Birleşmiş Milletler bağlantılı Global Forum Of Spiritual And Parliamentary Leaders Or Human Survival (İnsan Yaşamından Sorumlu Ruhani ve Siyasi Liderler Global Forumu)'nda Uluslararası Danışman üyesi oldu.

Ünlü Fizikçi Isaac Newton'un bugüne kadar hiç bilinmeyen bir kitabını da yayınlayan Altındal, Uğur Mumcu'nun "Sakıncasız" adlı eserinin de yapımcılığını üstlendi.
Şiir dışında deneme ve inceleme türlerinde eserler verdi. 1964'ten başlayarak Haber, Akşam, Cumhuriyet, Yeni Halkçı, Ulus, Yenigün gibi gazetelerde yazılar yazdı. Çeviri yaptı. Dokuz çeviri kitabı yayımlandı. Yedi kitabı yasaklandı. Fransa ve İsviçre'de bazı yazıları yayımlandı. Şiirleri Sanat Edebiyat, Varlık, Süreç, Bilim-Sanat gibi dergilerde yayımlandı. Bazı şiirleri Amerika ve İzlanda dergilerinde yer aldı.

http://www.habervaktim.com/haber/351229/aytunc-altindal-kimdir.html 
Abdurrahman Dilipak / Yeni Akit

              F.GÜLEN KİMDİR?

 

Hizmet, cemaat, ihlas ve şefkat tokadı

09 Ocak 2014 Perşembe 08:14
Yolsuzluk iddiaları, Savcı Öz vs.. Taa işin başına dönelim.. Kim bu Fethullah GülenWikipediadan kısa bir özet:  Muhammed Fethullah Gülen 27 Nisan 1941 yılında Hasankale (Pasinler) ilçesi Korucuk Köyü’nde doğdu.


Eski imam, vaiz ve yazar. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın kurucuları arasındadır ve vakfın onursal başkanıdır. 1999 yılı Mart ayında Türkiye’den ayrıldı. ABD’nin Pensilvanya eyaletinde yaşamaktadır. İslam’ın Sünni-Hanefi görüşlerini Said Nursi’nin görüşleri ve kitapları Risale-i Nur ışığında şekillendirdi. Babası Ramiz Bey cami imamı, annesi Refia Hanım ev hanımıdır.

Gülen, altısı erkek, ikisi kız, sekiz kardeşin ikincisidir. Bugünki kariyerinin başlangıcı 1971 yılında Kestanepazarı Derneği Kur’an Kursunda yöneticilik ve gönüllü öğreticilik döneminde başlar.. 1980’de 12 Eylül Darbesinden sonra askeri cuntanın İzmir ve Ege Ordu Sıkıyönetim Komutanlıkları tarafından yakalanma emri yayınlandı. Aynı tarihte İzmir’i terk etti.

Anadolu’da çeşitli illerde dolaştı, dost ve akrabalarına sığındı. 20 Mart 1981 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığındaki vaizlik görevinden istifa etti. 1990’lı yıllarda Turgut Özal, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, Abraham Foxman, Morton Abramowitz, Papa II. John Paul gibi tanınmış din ve devlet adamları ile görüşmeler yapmış, Tabii bu arada Graham Fuller ile kurulan ilişki ve diyalog bu süreçte son derece belirleyici öneme ve role sahip. Amerika’da hayatını kaybeden CHP eski genel sekreterlerinden Kasım Gülek’in cenaze namazını vasiyeti üzerine kıldırmış, ve çeşitli gazetelerde röportajları yayınlanmıştır. Mesela 1995’te Sabah’tan Nuriye Akman ve Hürriyet’ten Ertuğrul Özkök’e Türkiye’nin içinde bulunduğu durum, Başbakan Tansu Çiller ile görüşmesi, İslamiyet, siyaset, kadın ve eğitim konusunda röportaj vermiştir.

Bu yıllarda ayrıca Cumhuriyet Gazetesi ve Hikmet Çetinkaya’dan dava yoluyla almaya hak kazandığı 150 milyonluk tazminatları Türk Polis Teşkilatını Güçlendirme Vakfı’na bağışladı. Ve zaten sonrası herkes biliyor.. BOP’un siyasi ayağı AK Parti’ye, dini ve sosyolojik ayağı, silahlı ve silahsız bürokrasi, media ayağı camiaya ihale edilecekti. AK Parti ayağı bu hesabın dışına çıkınca Cemaat da açığa düşmüş oldu.. ve sonrası da adım adım bugünlere uzanıyor.

1990 sonrası Risale-i Nur çizgisinden ayrılarak kendi çizgisini oluşturmaya başladı.. Zaten ilk başından beri Said  Nursi Kürt olduğu için ona mesafeli duran bir bakış açısı vardı..
Cemaat denen yapıya gelince, başlangıçta dini bir çerçeve sözkonusu idi.. İlahi mesajlar alan, Mehdiyet ve Mesihiyet inancının şekillendirdiği, gaybi tasarrufların sözkonusu olduğu farklı bir dünya sözkonusu idi ve Cemaat bu inanç ve düşünce ikliminin etrafında oluşan topluluğun adı idi.. Son derece izole ve içine kapalı ve kurtarıcı bir misyona sahipti..

Daha sonra giderek sekülerleşerek “Camia”ya dönüştü. Farklı inanç, fikir, ideoloji, siyasi  topluluklarla diyalog ve işbirliğine dönüştü. Türkiye sınırlarının dışına taştı..
Cemaat Mehdiyet misyonu ile bir bakıma Nuh’un gemisi olarak takdim edildi..
Cemaat merkez kadro, profesyoneller ve sempatizanlardan oluşan karmaşık bir yapı oluşturuyor. Daha çok da şematik ve metodik açıdan Oppus dei örgütlenmesine benziyor sanki..

İhlas dedikleri, fedakar bir şekilde bu misyona “hizmet” etmek, abilere itaat etmek, para vermek ve para toplamak, cemaatın şirket ve yayınları dışında kurumlara ve yayınlara itibar etmemek. Karşılıksız ve samimi bir şekilde çalışıp, kendilerine verilene razı olmak, itiraz etmemekle ‘dava adamı’ olduklarını göstermiş oluyorlar.. Abi ve ablalara dayalı bir hiyerarşi, sır tutma ve gizlilik anlayışı ile, dışa karşı takiyye yöntemleri ile desteklecektir.. Kendilerinden olmayan herkes ötekidir ve dikkat edilmesi gerekir..
Herkese karşı mesafeli duran cemaat, hizmet ve bu anlayışı öğütleyen ihlas, sözkonusu olan ABD, İsrail ve İngiltere ya da diger batı dünyası, Hıristiyanlık olduğunda son derece anlayışlı ve ‘hoşgörülü’dür ve ‘diyaloğ’a açıktır!

Eğer çizilen bu çerçevenin dışına çıkar, yanlış yaparsanız ‘Şefkat tokadı’ yersiniz.. İlahi bir el o zaman size cezalandırır ve aklınızı başınıza almazsanız, bu kurtuluş, Mehdiyyet misyonunun dışına sürüklenirsiniz.. Başınıza gelen ilk kaza, ilk acı, mutlaka sizin daha önce hizmete ilişkin bir isteksizliğiniz ve kusurunuzla ilgilidir.. Siz ‘ilahi ikaz’ alıyorsunuz demektir.. Aslında siz, ilahi bir misyonla görevlendirildiğiniz için, size yol gösteren de, görevinizi yapmadığınızda size cezalandıran da ilahi bir güçtür ve Gülen bunun sadece aracı, cemaat ise tecelligahıdır!

Bu insanların, sempatizan olmaktan çıkıp ilk halkaya dahil olduklarında artık dine ve dünyaya bakışlarının böyle bir şey olduğunu bilelim.. Onun için bugün yaşananlara bir anlam vermemektedirler.. Çünki ilahi sistemin sürece el koyması ve yanlış yapanları cezalandırması ve gerekmektedir..
Mesela onlara göre Gülen batılıların adamı değil, aksine ABD’e, AB, İsrail hepsi Gülen’in yönettiği, etrafına topladığı, onları ikna eden kutsal bir misyona sahip ilahi bir güç olarak bir karizması var.. Milat’da İsmail Yaşa, geçen gün yazısında bir olayı paylaştı.

Şöyle diyordu: “Hocaefendi’nin Mavi Marmara’yla ilgili çıkışı malum. Geçenlerde İsrail’de yayınlanan Maariv gazetesi hükümet ve cemaat arasındaki krizle ilgili haberinde bu tavrını hatırlatarak Gülen’e övgüde bulunmuş. Ben de Twitter’da Maariv’deki o haberin linkini yayınladım. Bunun üzerine bir arkadaş, ‘Her kim benim velî bir kuluma eziyet ederse, ben ona karşı savaş ilan ederim’ kutsi hadisini hatırlatarak tepki gösterdi. Burada ‘velî kul’ tabii Hocaefendi oluyor.” Eskiden hocaefendiler, 3ler, 7ler, 40lar meclisinde Resulullah’la buluşurlardı, şimdi haşa, Resulullah, Türkçe olimpiyatlarına filan geliyor artık.. Biliyorsunuz, Obama da hocaefendi sayesinde hizmetle tanışacak, belki Tony Blair,Putin de gelir.. Ecevit’in ise zaten şefaatçisi olacak.. Erdoğan, Bülent Yıldırım açıkta kalacak!

İlahi rızanın tecelligahı olan bir önder ve bir makamdan ayrı düşmek, bu akide sahipleri için elbette kolay kabul edilebilecek bir şey değil. Bu inanç, “masumiyet” ötesi bir şey.. Ve tabie ki, sahih gelenekle de ilgili değil..
Bu konuya yarın da devam edelim, sikke-i gaybi ve ötesi ile. Selâm ve dua ile.

http://www.habervaktim.com/yazar/63119/hizmet-cemaat-ihlas-ve-sefkat-tokadi.html

Sikke-i Gaybi

http://www.habervaktim.com/yazar/63129/sikke-i-gaybi.html