HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

15 Nisan 2014 Salı

Paralel tetikçi Candaş Tolga Işık’ın o gece orada ne işi vardı?

Paralel tetikçi Candaş Tolga Işık’ın o gece orada ne işi vardı? Nisan 14, 2014    
MEDYAGUNDEM.COM- Yeni Şafak yazarı Cem Küçük bugün çok çarpıcı bir yazıyla, bir yandan paralel örgütle mücadelede edilirken, diğer yanda bu mücadeleye gölge düşürecek bazı gelişmelerden söz etti. Artık paralel örgütün Emniyet cuntası içindeki polis şefleriyle ilişkisi kesinleşmiş, adı net paralel gazeteci olarak damgalanmış Posta gazetesi yazarı Candaş Tolga Işık geçtiğimiz gün Polis Teşkilatı’nın kuruluş yıldönümü gecesinde boy göstermiş.
candas-tolga3
Küçük’ün yazısına göre İçişleri Bakanı Efkan Ala ile danışmanları ve pek çok üst düzey Emniyet mensubu paralel gazeteci Işık’ı orada görünce çok rahatsız olmuşlar.
Peki Işık’ın orada ne işi vardı? Küçük Posta  yazarının İstanbul Valisi’nin özel davetiyle yer aldığını ve Vali Mutlu’nun ona kol kanat gerdiğinin altını çizdi.
İşte yazıdan çarpıcı bölümler:
DEMİRÖREN AİLESİ ASLI’NIN KULAĞINI ÇEKTİ
Bizim yazdıklarımızda birer birer çıkıyor. Artık eskisi gibi olmayacak işler. Demirören ailesi geçen hafta Aslı Aydıntaşbaş’ı karşısına aldı. Ona ‘Ya CNN Türk ya da Milliyet’ dediler. Aydıntaşbaş da tercihini Milliyet’ten yaptı. Çünkü televizyon geçici bir iş ama gazete daha kalıcı. Demirören ailesi nitelikli muhalefete bir şey demez. Hatta savunur da. Ama paralel yapı tetikçiliğine izin vermez. Seçilmiş hükümete karşı paralel tetikçiliğe yol vermez. Bak Aslıcığım gördün mü, ekranlarda, ‘Ben Cem’i niye ciddiye alayım?’ diyordun. Gerçi alıyordun ama artık gerçeği anlamışsındır. Artık Milliyet’te de öyle kuru sıkı atamazsın. Meşru siyaseti hakkaniyetli eleştirmeyi öğreneceksin. Yakın zamanda Demirören ailesi kendi gurubunda bu tür tetikçilik yapanlara da benzer tavsiyelerde bulunursa kimse şaşırmasın.
İÇİŞLERİ BAKANI VE DANIŞMANLARI CANDAŞ’I GÖRÜNCE ŞAŞIRMIŞLAR
Paralel yapının uzantılarıyla iş tutan medya dünyasının kimi figürleri de yakın zamanda yok olup gidecekler. Çoğu yok hükmünde ama artık bardak taşıyor. Geçen hafta Polis Teşkilatı’nın kuruluş yıldönümü sebebiyle bir resepsiyon vardı. Paralel yapının polis şefleriyle yakın olan Candaş Tolga Işık da buradaydı. Köşesinden bir şeyler yazmış.
Efendim neymiş, Başbakan’la ayaküstü iki dakika görüşmüş. Halbuki bana gelen bilgiler Başbakan’ın böyle bir görüşme yapmadığı yönünde. Hatta İçişleri Bakanımız Efkân Ala bu durumdan bayağı rahatsız olmuş. 25 Aralık’ın demokrasi kahramanı ve paralel yapının hedefinde olan Ala ve danışmanları Işık’ı orada görünce şaşırmışlar. O gece orada olan birçok kişi beni aradı ve duruma anlam veremediklerini söylediler.
O GECE BİRÇOK ÜST DÜZEY EMNİYET MENSUBU CANDAŞ’IN ORADA OLMASINDAN RAHATSIZ OLDU
İstanbul Emniyet Genel Müdürümüz Sayın Selami Altınok şehri ve kişileri daha yeni yeni tanıyor. Ama o gece orada olan birçok üst düzey Emniyet mensubu Candaş Tolga’nın orada olmasından rahatsız olmuşlar. ‘Bizler paralel yapı polislerinden neler çektik. Bu adam paralel polislere yakın biri’ diye sitem etmişler. O gece orada olan birçok kişi bana bu durumu izah etti.
İSTANBUL VALİSİNİN DAVETİYLE
Tabii öğrendik ki Candaş Tolga oraya İstanbul Valisi’nin davetiyle gelmiş. Sayın valimiz galiba hala durumun farkında değil. Seçimler bitti. AK Parti yüzde 45 oy aldı. Paralel yapıdan çekinmesine gerek yok. Paralel yapının en azılı isimlerine yakın olan birine hala kol kanat germek neyin nesi anlayamadım. Yoksa Başbakanımız Erdoğan her gün hayaletlerle mi savaşıyor? Erdoğan ve ailesini tutuklamak isteyen, hükümeti yıkmak isteyen bu paralel polisler ve savcılar değil miydi? Türkiye’nin Halk Bankası’na operasyon yapan, MİT TIR’larını durduran, Dışişleri’ndeki gizli toplantıyı dinleyen bu paralel polis ve savcılar değil miydi? O polislerle Nazlı Ilıcak’ı tanıştıran birine bu kadar kol kanat germenin mantığı nedir? Bizler her gün neyin mücadelesini veriyoruz.
KÜÇÜK’ÜN YAZISI İÇİN TIKLAYIN

http://www.medyagundem.com/paralel-tetikci-candas-tolga-isikin-o-gece-orada-ne-isi-vardi/
Bomba iddia: Soruları sızdırdılar 500 Fetullahçı Kuleli’ye alındı

Bomba iddia: Soruları sızdırdılar 500 Fetullahçı Kuleli’ye alındı Nisan 15, 2014    
Albay Üçok: Paralel örgüt, TSK’nın hava, deniz, kara, istihbarat gibi birçok birimine sızıp ele geçirmiş durumda. Askeri Yargıtay’da durum korkunç. Yaşar Büyükanıt, Kuleli Askeri Lisesi komutanıyken sınav soruları Fethullahçı öğrencilere verildi. Kuleli’ye 500 Fethullahçı öğrenci alındı.
Hakkında 10 ayrı davadan 1000 yıla yakın hapis cezası istenen ve Sincan Cezaevi’nde tutuklu bulunan emekli Albay Ahmet Zeki Üçok, gündemi sarsacak açıklamalarına devam ediyor. Bir dönem askeri yargının tepesindeki isim olan Üçok, paralel yapının yıllar içinde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) sızıp nasıl ele geçirdiğini Akşam’dan Ahmet Dinç’e anlattı:
ÇOCUKLAR KURMAY ALBAY OLDU
TSK içinde paralel yapılanma hangi birimlerde, ne kadar var?
Paralel örgüt, bugün gelinen noktada TSK’nın birçok birimini ele geçirmiş durumda. Genelkurmay, Hava, Deniz ve Kara’da istihbarat, personel ve yargı birimlerini, adli müşavirlikleri ele geçirdi. Paralel yapı bu işlerin en âlâsını yapıyor. Sivilde yaptıklarının belki daha fazlasını. Yaşar Büyükanıt Kuleli Askeri Lisesi komutanıyken, askeri liselere giriş sınavının Türkçe soruları Fethullahçı öğrencilere verildi. Bu dönemde Kuleli’ye 500 civarında Fethullahçı öğrenci alındı. 92’li olan o çocukların hepsi şimdi kurmay albay ve yarbay seviyelerinde. Şahit olduğum bir olay daha var. TSK’nın yurt dışı daimi görevlere göndereceği personele uyguladığı genel dil sınavı var. 1997 veya 1998’de bu sınavda çıkan okuma ve gramer sorularının bire bir kopyası Fethullahçı dershane aracılığıyla sınava girecek cemaatçi kişilere verildi. Cemaatin adamları sınavı kazanıp yurtdışına gitti.
YARGITAY’DA 50 ELEMAN
Askeri yargıda durum ne?
Askeri Yargıtay’ı ele geçirdi. Bunlar kesin. 50 civarı kişiden oluşan Askeri Yargıtay’da paralel yapı taraftarı 20 civarında kişi var, blok halinde, sistemli ve kendi aralarında hiyerarşik hareket ediyorlar. Tıpkı sivil Yargıtay’da birlikte hareket eden 160 kişilik grup gibi. Orada da durum korkunç. Özellikle son yıllarda askeri yargıya alınan hakim ve savcıların büyük bölümünün paralel yapı mensubu olduğu bütün askeri yargı camiasında konuşuluyor. Bunun somut örneklerini Askeri Yargıtay’ın kararlarında da rahatça görebiliriz. Son yıllarda Askeri Yargıtay paralel yapı mensubu üyelerinin etkisiyle verdiği kararlarda 40 yıllık yerleşik içtihatları yok saymıştır. Paralel yapı mensubu adam, Askeri Yargıtay üyeliği gibi bir konumu bırakıp adli müşavir oluyor. Çünkü komutanlar adli müşavirin söylediğinin dışında davranmaz ve hiçbir şey yapmaz. Çünkü böylece komutanı istediğiniz gibi yönlendirebilirsiniz. Adli müşavirlikler paralel yapı tarafından çok önemli hedefler olarak görülmüş ve ele geçirilmiştir. Paralel yapı sadece özel görevli mahkemelerde değil, askeri ve sivil bütün mahkemelerde hakim durumdadır.
SAHTE DELİLLE SORUŞTURMA
Askeri yargının ele geçirilmesi onlar için neden bu kadar önemli?
Önemli, çünkü; diyelim ben cemaatçi bir askeri savcıyım. Sen TSK personelisin, terfi edeceksin. Cemaatçi olmadığın için seni engellemeliyim. Hemen senin hakkında bir iddia uydurup soruşturma başlatıyorum. TSK personeli hakkında soruşturmanın başlaması bile onun terfisini durdurmaya yeterlidir. Paralel yapı TSK’da tasfiye etmek istediği personel hakkında; kadın düşkünlüğü, hayvan ve çocuk içerikli cinsel sapkınlık, rüşvet, yolsuzluk, hakkında her türlü sahte belge üretme, abartılı mal varlığı gösterme Kuddusi Okkır örneğinde olduğu gibi, gerçekte bir kuruşa muhtaç insanları çok zenginmiş gibi lanse etme, kadın düşkünü olma, rüşvet alma, yolsuzluk yapma gibi yöntemlere başvuruyor.
KOMUTANIN EMRİNİ ÇALDILAR
Askeri yargıdaki yapılanmayla ilgili yaşadığınız bir örnek var mı?
Karargâh Evleri soruşturmasını yürütürken Kayseri’den bir yazı geldi. Yazıda, cemaat üyesi subayların resmi mühürleri çaldığı, esnafa bu mühürlerle ‘Askerlere senin işyerine gitmek yasaklanmış, ekmeğinle oynanıyor, hakkını ara’ şeklinde yazı gönderilmiş. Kayseri’ye gittim. Konuyu araştırırken UYAP benzeri sistemimizde bir emir gördüm. Oraya emir komuta zinciri haricinde bir yazı ve emir asla giremez. Fakat tümgeneralin imzasıyla illegal bir yazı girmiş. Komutanın emrini çalmışlar, tarayıcıdan geçirmişler, yazıyı değiştirmişler ve yazı ‘Tutuklu Cengiz Köylü’ye yardım edilmesi’ hakkında bir emir haline dönüştürülmüş. ‘Cengiz Köylü bizim emirlerimizi mutlak itaatle yerine getirmiştir. Ona her türlü yardımı yapalım’ diye çakma bir emir.
KÖYLÜ YAZISI ‘ECZACI YUSUF’TAN
Kaç kişi yapıyor bunu?
Ali Balta adında cemaat mensubu bir astsubay. Komutanın şifresini biliyor. O emri o şifreyle Ali Balta girmiş. Ali Balta’yı 4 Mart 2009’da gözaltına aldım. 3 gün sonra 7 Mart’ta her şeyi itiraf edeceğini söyledi. İfadesinde, cemaatçi olduğunu ve cemaatin emriyle orduda fişleme yaptığını, çakma emri de kendisinin girdiğini itiraf etti. Cengiz Köylü’yle ilgili yazıyı ‘Eczacı Yusuf’ kod adlı cemaat abisinin getirdiğini, sisteme sokup bu emrin dağıtımını yapmasını istediğini de söyledi. Kayseri’deki dört ‘abi’ hakkında tutuklama kararı çıkardık. Fakat dördü de 11 Mart’ta uçakla Azerbaycan’a kaçtı.
ORGENERALİ OĞLUNUN KASEDİYLE TEHDİT ETTİLER
Albay Cengiz Köylü’nün tutuklanmasında da benzer gariplikler oldu sanırım?
Elbette var. Zekeriya Öz, Cengiz Köylü albayı gözaltına aldırdı. 9 Ocak 2009’da Mehmet Çelik’le birlikte Öz’ün yanına gittik. ‘Ne buldun da Köylü’yü tutuklattın’ dedik. Bize, ‘Ya bu adamı 1.5 senedir takip ediyorum. Bir şey bulamadık. Çok bekledik, artık tutuklayalım dedik’ dedi. Sonra Fikret Seçen’in yanına gittik. Mehmet Çelik, ‘Biz bu albayı aylardır izliyoruz. Hiçbir şey bulamadık. Suçsuz yere tutuklandı. Sen savcısın, yetkin var. Köylü’yü sal’ dedi. Seçen, ‘Salarsam beni burada s… Ama ona bir kıyak yapacağım, iddianameyi en kısa sürede yazacağım. Zaten bir şeyi yok. Onu en kısa sürede ilk duruşmada salarlar’ dedi. Fakat Cengiz Köylü 5 yıldır hapiste. Ve hükümlü.
TSK içindeki yapılanma neler yapıyor?
Karargâh Evleri’ni soruşturduğum sırada Mehmet Çelik’le Zekeriya Öz’ün odasına gitmiştik. Öz, ‘Size bir şey izleteceğim’ dedi. Bilgisayarından izlettiği videoda çok üst düzey bir orgeneralin oğlunun bir kadınla cinsel ilişkisi, ayrıca bazı hakim ve savcıların kadınlarla çeşitli ilişki görüntüleri vardı. Yakinen biliyorum ki paralel yapının elinde buna benzer daha çok sayıda şantaj belgeleri var. Fethullahçı örgüt, birçok hakim ve savcıya bu şekilde şantaj yaptı ve halen yapıyor.
17 ARALIK KESİN DARBE GİRİŞİMİ
17 Aralık süreciyle birlikte hükümetle cemaat arasındaki çekişme ayyuka çıktı. Bu sürecin bir darbe girişimi olduğu iddia ediliyor. Size göre neler oluyor? Bu sürecin anlamı ne?
17 Aralık sürecinin kesinlikle bir darbe girişimi olduğunu düşünüyorum. Paralel örgüt, yolsuzluk soruşturması adı altında seçilmiş hükümete darbe yapmayı amaçlamaktadır. Başka anlamı yok.
İDDİAYLA ORDUYU TASFİYE ETTİLER
17 Aralık süreci bir bürokratik darbe girişimi mi yani?
Aynen öyle. Yargı ve polis darbesi olacaktı. Ülkeyi büyük bir kaostan kurtaransa sadece Başbakan’ın kararlı tutumu olmuştur. Bu süreçte seçilen yol ve kullanılan argüman halkın en hassas olduğu yolsuzluk gibi ambalajlarla paketlenerek sunuldu. Bizler bu hakim ve savcıları çok iyi bildiğimiz için ne yapmak istediklerini de en iyi biz anlıyoruz. Çünkü daha önce Türk halkının hassas olduğu; ‘Darbe yapacaklar, cami bombalayacaklar’ gibi iddialarla TSK’yı tasfiye ettiler. TSK’da kendilerine rakip gördükleri yüzlerce subayı tasfiye edip buraları paralel yapı yandaşlarıyla doldurdular.
KUMPASLA KANUN DEĞİŞTİ
Karargâh Evleri soruşturmasını sizin elinizden almak mı istediler?
Aynen öyle oldu. Davayı paralel yapının adamları alıp, istedikleri yönde sonuçlandıracaklardı ve birçok suçsuz insan mağdur olacaktı. Soruşturmada yetkilerinin olmadığı ve Cengiz Köylü’yü tutuklayamayacaklarını belirterek Savcı Zekeriya Öz ve Turan Çolakkadı’yla (eski İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı) tartıştık. Fakat paralel yapı, CMK 250. Madde 3. fıkrayı kumpasla değiştirdi. ‘Askeri Yargı, savaş ve sıkıyönetim hali dahil görevlidir’ ifadesini değiştirip, ‘Savaş ve sıkıyönetim halinde görevlidir’ yaptılar.
PARALEL ASKERLER DARBE YAPAR!
Bu ülkede darbeler asker tarafından yapılmaz mıydı?
Artık devir değişti. Asker de darbe yapabilir. Ama artık bundan sonra bu ülkede bir askeri darbe yapılırsa onu da paralel yapının askerleri yapar.
EMRE TANER TONGAYA GELDİ
Soruşturmalarda kumpasın izlerine başka nerelerde rastladınız?
Birçok yerde. Örneğin Karargâh Evleri kumpasında, örgütün başında gösterilen kişi Karacaahmet Mezarlığı’nda ölü yıkayan bir görevliydi. Örgüt üyelerinden biri Balıkesir Savaştepe İlköğretim Okulu’nda temizlikçiydi. Yine örgüt üyelerinden biri, 70 küsur yaşında, okuma yazması olmayan ve ifadesini parmak basarak imzalattığımız zavallı bir kadındı. Bunlar örgütün lider kadrosunu oluşturuyordu. Emre Taner tongaya geldiğini sonradan anlamıştı. Fakat iş işten geçmişti. (Akşam)

http://www.medyagundem.com/bomba-iddia-sorulari-sizdirdilar-500-fetullahci-kuleliye-alindi/
Paralel silahlı örgüt “Ötüken” ilk kez 3 yıl önce böyle deşifre oldu!

Paralel silahlı örgüt “Ötüken” ilk kez 3 yıl önce böyle deşifre oldu! Nisan 14, 2014    
MEDYAGUNDEM.COM- Akşam gazetesinin bugünkü manşeti Türkiye’yi sarsacak bir “paralel örgüt” gerçeğinin deşifresi oldu. 2009 yılında Işıkevleri iddianamesini bitirdiği gecenin sabahında tutuklanarak Balyoz, Sahte Çürük Çetesi başta olmak üzere 10 ayrı davada yaklaşık 1000 yıl hapsi istenen ve 36 yıl 3 ay ceza alan, halen Ankara Sincan Cezaevi’nde tutuklu bir dönem askeri yargının bir numarası olan Emekli Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok, paralel yapının silahlı bir örgüt kurduğunu ve adının da “Ötüken” olduğunu açıkladı.
“Paralel yapı tarafından kurulmuş Ötüken adlı gizli bir örgütün bulunduğunu ve bu oluşum aracılığıyla eylemler yapıldığı ve yapılacağı bilgisine sahibim. Gezi’de de Ötüken kullanıldı. Rahip Santoro, Hırant Dink, Zirve, Danıştay cinayetlerinde tetikçilerinin milliyetçi muhafazakâr olması boşuna değil.” diyen Üçok şunları söyledi:
“Paralel yapı gözünü tamamen karartmış durumda. Gemileri her anlamda yaktı. Ötüken’e bu çerçevede çok iş düşebilir. Hatta ben Ötüken’in Başbakan Erdoğan’a karşı da kullanılabileceğini düşünüyorum.”
İLK KEZ HASAN CEMAL RÖPORTAJINDA KARAYILAN SÖYLEDİ
Ne ilginçtir ki “Ötüken” adını Gülen örgütünün “Yeşil Ergenekon” olduğunu ilk kez PKK’nın yöneticisi Murat Karayılan 2011 yılında  Hasan Cemal’e verdiği röportajda açıklamıştı. Bugün paralel örgüte çalışan Hasan Cemal 3 yıl önce o yapının silahlı bir örgütü “Ötüken”i kurduğunu Türkiye’ye ilk duyuran gazetciydi.
Hasan Cemal yazısından o detayı şöyle açıklamıştı:
“ Öğlen yemeği mükellef. Kebap, çayda tutulmuş taze balık, tandır, beyaz pilav, kaburga dolması, et kavurma, ciğer, yoğurtlu yaprak sarma…
Ergenekon’la Balyoz‘u konuşuyoruz.
“Askeri vesayet”in çözülmesi açısından her iki davayı da önemsiyor. Askerin demokrasi içinde olması gereken yere oturmasının barışa olabilecek katkısının farkında…
Ama bu konu açıldığında, iki yıl önceki gibi, gündeme “Fethullahçılar” geliyor. Gülen cemaatinin devlet içindeki gücünün abartıldığı kanısında Karayılan.
Ama şunun da altını çiziyor:
“KCK operasyonları bir proje olarak Gülen cemaatinin polis ve yargıdaki uzantıları tarafından hükümete sunuldu, hükümet de bunu uyguladı.”
Ekliyor Karayılan:
“Gülen cemaatinin devlet içindeki bu uzantılarına yeşil Ergenekon denebilir. Ama şu sıralar bize gelen bir istihbarata göre, ‘yeşil Ergenekon’ yerine, adı Ötüken olan yeni bir örgütlenme sahnede görülebilir yakında.”
Murat Karayılan’ın bu sözlerinden öyle anlaşılıyor ki, iki yıl önceki Kandil görüşmemizde olduğu gibi PKK Gülen cemaatinden rahatsız.
Nedeni malum:
Fethullahçılar, Ak Parti ile birlik olup PKK’nın altını oymaya çalışıyor.
Böyle düşünüyor Karayılan.”
http://www.medyagundem.com/paralel-silahli-orgut-otuken-ilk-kez-3-yil-boyle-desifre-oldu/
Star yazarından Ekrem Dumanlı’ya “kulak çeken” not!

Star yazarından Ekrem Dumanlı’ya “kulak çeken” not! Nisan 13, 2014    
Star gazetesi yazarı Elif Çakır, bugün Gülen örgütüne yönelik operasyonun önemini anlatan bir yazı kaleme aldı. Yazısında Ekrem Dumanlı’ya ilişkin şu notu dikkat çekiciydi:
“Neymiş Ekrem Dumanlı ve Hocaefendisi, arkana İsrail’i ABD’yi alıp operasyona kalkışılmayacakmış… Neymiş Dumanlıgiller, siyasete siyaset dışı kirli oyunlarla müdahale devri bitmiş…”
Yazısı şöyle:
GÜLEN ÖRGÜTÜ İÇİN OPERASYON DOĞRU YERDEN BAŞLATILDI
Haydi hayırlısı…
Yargı-emniyet içerisinde kendisini gösteren, devletin her hücresine nüfuz etmiş olan darbeci Gülen Örgütü’ne ilişkin olarak hukuki süreç geçen başlatılmış oldu.
Biliyorsunuz Adana Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen ‘sahte isimlerle yasadışı dinleme yaparak, eyleme iştirak etmek’ suçlamasıyla yürütülen soruşturma kapsamında bazı emniyet görevlileri önce gözaltına alındı ve sonrasında bazıları hakkında tutuklama kararı çıktı.
Diyebilirim ki Gülen Cemaati’ne ilişkin operasyon doğru yerden başlatıldı.
MADEM ÖYLE OPERASYONUN DA YASADIŞI DİNLEMELERDEN BAŞLATILMASI GEREKİYORDU
Mademki bu ‘çete’ varlığını tapelerle ve montajlı ses kayıtlarıyla ortaya koydu. Ve bu ses kayıtları üzerinden devlete ‘senin şahdamarın’ kadar yakınım meydanı okudu.
O halde bu yapıya yönelik olarak hukuki sürecin ve operasyonun ‘yasa dışı dinlemeler’ üzerinden başlaması gerekiyordu.
Evet, operasyon doğru yerden başladı umarım akamete uğramadan doğru bir şekilde devam eder. Bu soruşturmayı yürütecek olan savcıların, gerçekte yüzleri demokrasiye, hukuka ve halka dönükse yani devletin savcıları ve hâkimleri iseler eğer  ‘yasa dışı dinlemeler’ kapsamında yürütülen ve yürütülecek olan soruşturmanın aynı zamanda örgüt yapılanmasını ve bu örgütün çalışma sistemlerini ortaya çıkartacağını biliyor olmalılar.
Bir kere şunu bilmemiz gerekiyor ki, emniyet-yargı ve devlet kurumları içerisindeki birkaç tasfiyeyle bu çeteden kurtulmak mümkün olmadığı gibi kalıcı bir çözüm de değil.
HAYALET ÇETE NASIL ORTAYA ÇIKAR?
Peki, şimdiye kadar dokunamadığımız bu hayalet çete nasıl çıkar ortaya?
-Tarihi 2006’dan başlatmak gerekiyor. Öncelikli olarak bu tarihten itibaren İçişleri Bakanı’nın onayıyla kurulan teknik dinleme birimleri incelemeye alınmalı. Bu birimlerde görev yapanların tamamının ifadelerine başvurulmalı.
-Tüm GSM şirketlerinin LOK kayıtları inceleme altına alınması gerekiyor; yasa dışı dinlemeler ‘kesme’ sistemiyle ‘havadan’ kapıldığına göre, nerelerde ‘kesme’ yapıldığına dair tüm kayıtlar istenmeli… Hangi şehirlerden, hangi noktalardan ‘kesme’ler yapılmıştır?
-GSM şirketlerindeki teknik personel kimlerin referansıyla bu şirketlerde işe başlamıştır. Ve bu kişilerin bağlantılarına ilişkin olarak ifadeleri alınmalı…
-TİB’de ‘geçici’ olarak görevlendirilen emniyetçiler kimlerdir?
-Dinlemelere ilişkin olarak bakanlıkların altında kurulan kamu kurum ve kuruluşlarında kimler görev alan geçici ve geçici olmayan tüm personelin ifadesine başvurulması gerekiyor.
-Teknik dinleme yapan emniyet görevlileri hangi GSM operatörlerini kullanmışlardır? Kayıt dışı kriptolu telefon cihazları kullanmışlar mıdır?
-ASELSAN ve TÜBİTAK, siviller dahil olmak üzere kimlere kriptolu telefon tahsis etmiştir? Mesela Kozanlı Ömer’e tahsis edilmiş kriptolu telefon var mıdır? İsim listesi çoğaltılabilir.
GİZLİ SORUŞTURMACILAR KİMLER?
-2006 yılından itibaren terörle mücadele, istihbarat, asayiş ve KOM birimlerince görevlendirilen ‘Gizli Soruşturmacılar’ ve soruşturmacıların onaylarının altında kimlerin imzası varsa tamamının ifadesine başvurulmalı.
-‘Gizli Soruşturmacılar’a ‘Hangi birimde görevli oldukları, kimlerle çalıştıkları, resmi olarak hangi birime bağlı oldukları, asıl kadrolarının nerede olduğu, kimleri dinledikleri, kimler üzerinde ‘Gizli Soruşturmacı’ oldukları, görev yaptıkları yerde hangi cihazlarla, hangi envanterlerle çalışmıştır’ gibi sorular yöneltilmelidir.
-‘Gizli Soruşturmacılara’ kendilerine gelen ‘ihbar mektupları’nın nasıl ve kimler tarafından ulaştırıldığı, mektup sahiplerini tanıyıp tanımadıkları sorulmalı.
-Bu soruşturma kapsamında Ahmet Pek, Emniyet Genel Müdürlüğünde görevli olan Terörle Mücadele Daire eski başkanı Cihangir Çelik, Recep Güven, Muharrem Durmaz , Sadettin Akgüç, Ahmet Zeki Gürkan, Ramazan Akyürek, Hakkari eski emniyet müdürü Tayfur Ergüder gibi önemli isimlerin mutlaka ifadelerine başvurulması gerekiyor.
-Emniyet içerisindeki önemli bir kaynağım 2006 yılından bu yana havaalanlarında görev yapan emniyet şube müdürlüğü koordinesinde görev alan ve KOM, İstihbarat ve Gümrük görevlilerinin kimler olduğuna bakılması gerektiğini zira buradaki isimlerin ‘paralel örgüt’ün ortaya çıkması açısından önemli olduğunu söylüyor.
NEYMİŞ EKREM DUMANLI VE HOCAEFENDİSİ…
-İstihbarat ve KOM dairesi başkanlıkları mevcut teknik birimler haricinde başka bölümlerde dinleme odaları oluşturmuşlar mıdır?
-İstihbarat dairesi başkanlığı hangi özel şirketlerle sözleşmeler yapmıştır. Bu sözleşmeli şirketlerin personelleri dışında başka teknik personelle çalışma yapmak üzere sözleşme yapmışlar mıdır? Kimlerdir?
Neymiş Ekrem Dumanlı ve Hocaefendisi, arkana İsrail’i ABD’yi alıp operasyona kalkışılmayacakmış… Neymiş Dumanlıgiller, siyasete siyaset dışı kirli oyunlarla müdahale devri bitmiş…
Anladınız değil mi?
ÇAKIR’IN YAZISI İÇİN TIKLAYIN

http://www.medyagundem.com/star-yazarindan-ekrem-dumanliya-kulak-ceken/
Gehlen’le Gülen’in inanılmaz benzerliği!


Gehlen’le Gülen’in inanılmaz benzerliği! Nisan 13, 2014    
Sabah Pazar’da Ferhat Ünlü, CIA adına Almanya’da paralel bir devlet kuran efsanevi casus yöneticisi Reinhard Gehlen ile  Fethullah Gülen’in hikayesinin benzeyen yönlerini yazdı.
Yazısından bölümler şöyle:
2007′DE FBI TARAFINDAN SORGULANAN GÜLEN CEMAATİNİN ESRARENGİZ YÖNETİCİSİ
Türkiye tarihinin hiç şüphesiz en tartışmalı davası olan Ergenekon davasının tohumlarının atıldığı 2007 senesinde Gülen cemaatinin bir esrarengiz üst düzey yöneticisi, Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) girmek isterken gözaltına alınıp sorgulandı. Federal Soruşturma Bürosu’nun (FBI) ajanlarınca sorgulanan bu yönetici, cemaatin kozmik sırlarına vakıf olan eski emniyet imamı Kemalettin Özdemir’di. Özdemir, kendisinden pek hazzetmeyen Gülen’in ihbarıyla mı sorgulandı, yoksa FBI, Özdemir’in Gülen’e muhalif olup olmadığına bakmaksızın kendiliğinden mi operasyon kararı verdi bilinmez.
FBI’IN SORGULADIĞI ESKİ GÜLENCİLERKemalettin Özdemir’den yaklaşık altı ay sonra Fethullah Gülen tarafından ABD’ye davet edildiği halde vizesi, uçağı havadayken iptal edilen ve yine sınırda FBI tarafından sorgulanan cemaatin bir başka üst düzey yöneticisi daha vardı. Bu yönetici de Latif Erdoğan’dı. Görüştüğüm Latif Erdoğan, Özdemir ve kendisine yönelik operasyonların Gülen’in bir komplosu olduğunu düşünüyor. Bu iki sorgulamadan sonra yine ABD’ye girişte FBI tarafından yapılan bir başka sorgulama daha vardı ki, o sorgulamanın FBI tarafından Gülen’e rağmen yapıldığını varsaymak mümkün. Zira FBI’ın sorguladığı üçüncü kişi olan Kozanlı Ömer lakaplı Emniyet imamı Osman Hilmi Özdil, Fethullah Gülen’e yakın bir isim. Bu üç olay da gösteriyor ki, FBI her daim Gülen’e olumsuz baktı. Ama CIA’in Gülen’i sevdiği bir sır değil. Fethullah Gülen, 2008 yılında, ancak aralarında eski CIA yöneticilerinin de bulunduğu nüfuzlu isimlerin referansıyla Yeşil Kart alabildi. Ulaştığım bir belgeye göre meşhur eski CIA yetkilisi Graham Fuller ve Washington Üniversitesi’nde ders veren eski CIA görevlisi profesör George Fidas başta olmak üzere pek çok güçlü isim Gülen için referans mektubu verdi. Referans mektubu verenler arasında son dönemlerde Türkiye aleyhine yazdığı makalelerle dikkat çeken ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz de bulunuyor.
CIA’E VERİLEN RUS BELGELERİFethullah Gülen’in öyküsü, gelmiş geçmiş en büyük casus yöneticilerinden biri olarak kabul edilen Nazi Almanyası’nın efsanevi istihbaratçısı Reinhard Gehlen’in öyküsünü andırıyor. Çünkü Gehlen de ABD’ye sığınmış ve Soğuk Savaş yıllarında kendi ülkesinde, Almanya’da bir paralel devlet kurmuştu. Reinhard Gehlen, 1945 yılında Adolf Hitler’in intiharının ardından ordu komutanlığından ayrılmış ve casuslarının çektiği pek çok gizli Rus belgesinin mikrofilmini ABD’ye teslim etmişti. Türkiye kamuoyunun hatırı sayılır bir kesimi, Gülen’in liderliğinde Türkiye’de de bir paralel devlet kurulduğuna inanıyor. Örgütün özellikle Ergenekon ve ilişkili davaları devlet içindeki yapılanmasını güçlendirmek için kullandığı yönünde ciddi bulgular var. Türkiye’de artık paralel devlet denilince akla cemaat bürokratlarının masonik hiyerarşiyle kurdukları nevi şahsına münhasır örgütlenme geliyor. Örgütlenmenin başında da Fethullah Gülen var. Gehlen de CIA kontrolündeki Federal Almanya Gizli Servisi’nin kurucusuydu, yani Almanya’daki ABD paralel devletinin lideriydi. Gehlen’in anıları, Türkiye’de Hitler’in Sığınağından Pentagon’a: Gehlen adıyla yayımlandı. Emekli Kurmay Yarbay Talat Turhan’ın önsözünü yazdığı bu kitapta yer alan Gehlen’e ait bir cümle var ki, bu cümle kadar ihaneti meşrulaştıranı az bulunur: “Bana göre; ihanetin ahlak açısından haklı görülebileceği tek ortam, ulusal bir mecburiyetin söz konusu olduğu ortamdır.” Zaten Turhan da, Gehlen için “20. yüzyıl istihbarat tarihinin en yetenekli kişisi ve en büyük haini” diyor. Nasıl ama! Yetenekli olduğu için ‘büyük’, mecbur olduğu için ‘hain’…
GEHLEN’İN PARALEL ÖRGÜTÜGehlen, savaşın ardından ABD’ye gitti ve kısa bir süre orada kaldıktan sonra 6 Aralık 1946′da Almanya’ya döndü. Burada Güney Almanya Endüstriyel Gelişim Organizasyonu adlı bir paravan yapılanma kurdu. Bu yapılanma, Gehlen Örgütü’nün Sovyetler’e karşı yürüttüğü örtülü operasyonları maskelemek için kurulmuştu. Gehlen Örgütü aslında CIA’e çalışan bir gizli yapılanma idi. Bu örgüt, Soğuk Savaş yıllarında uzun süre CIA’in Sovyet Bloku ülkelerindeki gözü kulağı oldu. Örgütte özenle seçilmiş 350 eski istihbaratçı ve 4 bin casus vardı. Gruba sonradan Gehlen Örgütü ya da kısaca Örgüt denildi. Bugün de Fethullah Gülen cemaatinin devletteki yapılanmasına Gülen Örgütü deniliyor. Gehlen Örgütü, zamanla Federal Almanya Gizli Servisi’ne (BND) dönüştü. Örgüt, bu yüzden BND’nin atası kabul ediliyor. Gehlen, 8 Haziran 1979′da öldü. Eseri olan gizli servis artık ABD için değil, kendi ülkesi için çalışıyor.
KOZMİK BİLGİLERİ DAVULDA SAKLADIGelmiş geçmiş en büyük casus yöneticisi Reinhard Gehlen, 3 Nisan 1902 tarihinde Katolik bir ailenin çocuğu olarak Almanya Erfurt’ta doğdu. Babası kitapçı dükkanı sahibiydi. Gehlen, Nazi ordusunun 1939′da Polonya’yı işgali sırasında Hitler’in safındaydı. 1944′te Claus Von Stauffenberg’in, Adolf Hitler’e suikast hazırlığı yaptığını bildirdi. Savaşın bitiminden kısa bir süre önce tümgeneralliğe terfi etti. 1945′te Hitler intihar edince ordu komutanlığından ayrıldı. Mart 1945′te Gehlen ve casusları pek çok gizli SSCB belgesinin mikrofilmini çekti. Gehlen, bunları Avusturya Alpleri’nde çelik davulların içinde sakladı ve mayıs ayında bu bilgileri Amerikan ordusundaki meslektaşlarına teslim etti. Verilen bilgiler arasında CIA’in ata örgütü OSS’in (Office of Strategic Services) Amerikan Komünist Partisi’ne sızmış ajanlarının isimleri bile vardı.
FUAT DOĞU’NUN BÜYÜK SIRRIReinhard Gehlen, pek çok casus yöneticisini etkilemiş bir isim. 12 Mart (1971) Muhtırası’ndan sonra MİT Müsteşarlığı görevinden alındığını Teşkilat’ın, Ankara Hoşdere Caddesi’ndeki güvenli evinde rakı içerken öğrenen efsanevi Türk casus yöneticisi Mehmet Fuat Doğu da Gehlen’den etkilenen isimlerden biriydi. Fuat Doğu, sık sık Gehlen’i ziyaret ediyor, deneyimlerinden yararlanıyordu, buna karşılık BND de MİT’e eğitim yardımında ve teknik yardımda bulunuyordu. MİT’in efsanevi müsteşarlarından Fuat Doğu, 31 Mayıs 2004′te sırlarıyla birlikte öldü. Ancak ölmeden önce, yazdığı bir anı kitabını MİT yönetimine teslim etti. Doğu’nun hiç yayınlanmamış, içeriği meçhul bu kitabı, MİT’in Yenimahalle’deki karargâhında bir kasada duruyor.
YAZININ KAYNAĞI İÇİN TIKLAYIN

http://www.medyagundem.com/gehlenle-gulenin-inanilmaz-benzerligi/
Bediüzzaman’ın talebesinden “green card’lı hodja”yı titretecek açıklama!


Bediüzzaman’ın talebesinden “green card’lı hodja”yı titretecek açıklama! Nisan 13, 2014    
Bediüzzaman Said Nursi’nin talebesi Abdülkadir Badıllı, bir gazeteye verdiği röportajdan sonra dava açacağını duyuran Fethullah Gülen cephesine aba altından sopa gösterdi. Badıllı, “Fethullah Hocanın Amerika’da çok kritik işleri var. Elimde birçok belge bulunuyor. Dava açılırsa mahkemeye ibraz edeceğim. Resmi mahkeme evrağı elime ulaşırsa farklı konuşacağız” dedi.
Badıllı, “İki ay önce konuşma yaptım. Seçimi kaybedince bana dava açtılar. Fethullah Hocanın Amerika’da çok kritik işleri var. Elimde birçok belge bulunuyor. Dava açılırsa mahkemeye ibraz edeceğim. Resmi mahkeme evrağı elime ulaşırsa farklı konuşacağız” dedi.
“AMERİKA’DAKİ SİYASİ ONU BIRAKMIYOR”
Aylar önce verdiği röportaj için bugünlerde mahkeme açılmasını anlamlı bulduğunu belirten Badıllı Hoca, “Bundan aşağı yukarı 2 ay önce bütün Türkiye’de tufan gibi herkes ondan bahsediyor basın yayın televizyonlar. Herkes hemen hemen yüzde 80′i onların aleyhinde konuşuyor. Biz ise Risale-i Nur mesleği namına bunun yaptıklarının Risale-i Nur ile ilgisi olmadığına yanlış olduğuna Bediüzzaman Hazretlerinin hiçbir zaman partilerle hükümetlerle pençeleşme diye bir fikri bir davranışı olmadığını bunları dile getirdik.
Tabi bu münasebetle birçok şey sordu. Niçin Amerika’dan gelmiyor dendi. Ben de dedim ki herhalde gelemiyor niçin gelmesin çünkü burada herhangi bir taşkınlığı yok, hapsi, mahkûmluğu yok niye gelmiyor. Benim kanaatime göre oradaki Amerika’daki siyasi onu bırakmıyor. “Kendi iradesini onlara kaptırmış” öyle dedim ve bu manada bazı kelimeler konuştum. Yoksa durup dururken ona hakaret etmek bizim karakterimizde yoktur” dedi.
“SEÇİMİ KAYBEDİNCE DAVA AÇTILAR”
Camaatin yerel seçimlerde beklediği sonucu alamadığını belirten Badıllı, “Mağlup oldular seçimden dolayı seçimleri kaybettikleri için, hep CHP’ye verdiler, hep MHP’ye verdiler. Bu arada kaybettiler. Kaybedince bu defa eskiden olmuş, 2 ay önce söylenmiş, gazete yayınlamış ondan sonra dava açıyorlar” diye konuştu.
“ELİMDE BİRÇOK BELGE VAR”
Mahkeme çağırılması halinde elindeki belgeleri açıklayacağını söyleyen Badıllı, “Şimdi bu dava açılırsa bende mahkemeye gidersem bende birçok belgeler var onları ibraz edeceğim. Bunları o zaman konuşmadım gazetede Fethullah Hocanın Amerika’da çok kritik işleri var. Onları da ben mahkemede söyleyeceğim. Bana dava açılırsa şimdiden söylüyorum haberleri olsun. Akit gazetesinden benimle röportaj yapan arkadaş bana telefon açtı. Dedi ki “Duydunuz mu? Fethullah Hocanın avukatları hem benim hem de sizin hakkınızda dava açmışlar.” Gelsinler mahkemeye bizde gidip konuşuruz” diye sözlerini sürdürdü.
“DERNEK OKUL İYİYDİ AMA SİYASETE BULAŞTI…”
Camianın siyasete bulaşmasını doğru bulmadıklarını belirten Badıllı, “Biz 64′ten beri tanışırız kaç defa beraber oturup sohbet etmişiz. Bizim bir arkadaşımız idi. Ama sonra vaziyeti değişti siyasi vaziyetlere girdi. Dernek, okul hepsi iyiydi de bu sefer kaktı hükümet, parti, siyasetle pençeleşmeye başladı.
Biz dedik ki bu Risale-i Nur mesleğinde değildir. Bu zatın yaptığı kendi kafasına göre yapıyor, Risale-i Nur’a göre yapmıyor Üstat kesinlikle bunu kabul etmez. Bunları konuştuk, birkaç televizyonda konuştuk. Mesele bundan ibaret. Bana daha resmi evrak gelmedi. Gelirse ayrı bir konuşacağız yani” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Badıllı’nın dava açılması ihtimaline karşın avukatları aracılığıyla hukuki hazırlık içerisinde olduğu bildiriliyor.

http://www.medyagundem.com/bediuzzamanin-talebesinden-green-cardli-hodjayi-titretecek-aciklama/
O detay Yıldıray Oğur’dan kaçmadı!


O detay Yıldıray Oğur’dan kaçmadı! Nisan 14, 2014    
MEDYAGUNDEM.COM- Kapanan Karşı gazetesinin bir Gülen çetesi projesi olduğu ve 17 Aralık’la başlayan sürecin bir parçası olarak çıkartıldığı gerçeğini bugün Yıldıray Oğur Türkiye gazetesindeki köşesinde çarpıcı bir notla yazdı.
karsi1
Oğur, Türkiye gazetesindeki köşesinde Karşı’nın hangi amaçla çıkardılığını sorguladı. Gazetenin 17 Aralık’la başlayan sürecin bir parçası olarak çıkartıldığını ima eden Oğur, Karşı’nın internet adresinin domenin bile 26 Aralık’ta yani 25 Aralık operasyonu boşa çıktıktan sonra satın alındığını deşifre etti.
İşte Oğur’un yazısındaki ilgili bölüm:
TWITTER HESAPLARI DAHA ETKİLİ OLDU KARŞI’YA GEREK KALMADI!
“Karşı Gazetesi kapandı. 100’e yakın gazeteci arkadaşımız işsiz kaldı. Gazetenin hikâyesi ilginç. Gazetenin karsigazetesi.com adlı internet sitesinin domain hesabı 26 Aralık’ta alınmış. Yani 25 Aralık operasyonunun boşa çıkmasından hemen sonra. 9 Şubat’ta çıkan gazete, kapanmasına kadar 17-25 Aralık operasyonlarını yapan ama görevden alınan polis ve savcıların ellerinde kalan malzemeden çıkardı manşetlerini. Gündem ne olursa olsun aynı Emniyet muhabirinin tape manşetleri yer aldı en tepede. Sonra aynı işi bedava Twitter hesapları, hem de daha etkili olarak görmeye başlayınca, gazetenin manşetleri konuşulmaz oldu. Sonra gazetede ekonomik sorunlar çıktı. Seçimler bitti, AKP kesin bir zafer elde etti. Ve Karşı Gazetesi kapandı.”
OĞUR’UN YAZISI İÇİN TIKLAYIN

http://www.medyagundem.com/o-detay-yildiray-ogurdan-kacmadi/
İşte Gülen örgütünün para trafiği

İşte Gülen örgütünün para trafiği Nisan 15, 2014    
Prof. Dr. Ahmet Keleş cemaatin himmet tarifesini açıkladı. En düşük memur maaşı üzerinden yüzde 10 alınıyor. Kıdem yükseldikçe komisyon da artıyor. Toplanan paraların yüzde 15′i hocaya giderken küçük bir meblağ bağış için kullanılıyor.
Cemaat’in içerisinde 25 sene hizmette bulunan Fethullah Gülen’in sağ kolu olan Prof. Dr Ahmet Keleş cemaatin himmet adı altında topladıkları paraların sistematik şekilde tarifelendirdiğini söyledi. Bu şekilde cemaat üyelerinin maddi gelirleri üzerinden zorunlu bağış aldığını TAKVİM’e özel olarak değerlendirdi. Türkiye gündemine oturacak demeçler veren Keleş şu açıklamaları yaptı.
ÇEK VE SENETLE TOPLUYORLARCemaat tarafından biri herhangi bir işe yerleştiriliyorsa, her ay maaşlarından alt limit olarak yüzde 10 kesintiler yapılır. nBU kesintinin kesinlikle bir üst limiti yoktur. Maddi gelir üzerinden alınan bu payda kimi zaman kişilerin isteklerine kimi zaman ilçe ve il abilerinin keyfi artırımıyla değişir ve cemaat buna da himmet adını vermiştir.
Yüzde 10 kesinti sadece devlet içindeki alt kademedeki memurlar için geçerlidir. Rütbe ve mevkii arttıkça bu oran da yükselir.
Himmet organizasyonu sivil bir örgütlenme özelliği taşır bu organizasyonda asıl görevi ilçe ve il abileri yapar.
Özel sektörden gelir kesintileri çek ve senet olarak yapılır. Özellikle sanayiciler, iş adamları bir yerde toplarlar, artık kimi ne kadar inandırırlarsa o kadar çok alırlar. Kimisi gelirinin yarısını kimisi gelirinin 3′te 2′sini bağışlar. Özel sektörden toplanan paralar diğer alınan bağışlardan daha değerlidir. Kimisi gelirinin yarısını kimisi gelirinin 3′te 2sini bağışlar. Bu kişiler için herhangi bir sınırlama yoktur.
Özel sektörde ise ayrıca Burs ve Ramazan himmetleri toplanır.
BU himmetlerin çok azı gerçekten burs olarak gider. Çok ciddi payları farklı yerlere yollanır. Zaten toplanan himmetlerin tamamının yüzde 15′i hocaya gider. Kalanı ise üst mekanizmada tasarruf edilerek yabancı Lobiler’e ve kurumlarına gider yabancı kurumlara nakit para akışı sağlanır.
Bunun yanında resmi kurumların gelirlerinden de para alırlar. Bunları yine ilçe ve il abileri organize eder.
Cemaat himmet adı altında resmi kurum ve memurlardan topladığı paraları direk olarak elden almaz bazen memurların bordrolarından kesinti yapılır.
Cemaat için himmetlerin önemi vazgeçilemeyecek kadar çok büyüktür.
VERMEYEN YANARMemurlar içerisinde para bağışlamayan ya da vermek istemeyen olursa o kişilere karşı çok ciddi tavır alırlar ve zaman içerisinde tasfiye ederler. İtibar zedelemesi yöntemine başvururlar. Tabiri caizse vermek istemeyenleri ölmekten beter hale getirirler. Onlara edep ve haya ile açıklanamayacak şeylerle şantaj yaparlar. (TAKVİM)
http://www.medyagundem.com/iste-gulen-orgutunun-para-trafigi/

egazete
İsrail’e karşı İstanbul’da bir araya geldiler

İsrail’e karşı İstanbul’da bir araya geldiler Nisan 15, 2014    
İsrail hapishanelerinde uzun yıllardır tutuklu bulunan Filistinli mahkûmların özgürlüklerine kavuşması için İstanbul merkezli bir kampanya başlatıldı. Aynı zamanda birer işkence merkezi de olan İsrail hapishanelerindeki mahkûmların durumunu anlatan videolarla desteklenen kampanya Filistinlilerle ilgili çarpıcı istatistikleri de ortaya koyuyor.
İsrail, geçtiğimiz yıl başlatılan barış müzakereleri kapsamında serbest bırakmayı kabul ettiği Filistinli mahkûmları serbest bırakmadığı gibi onlara işkence yapmaya devam ediyor. Çok sayıda uluslararası kurumun baskısına rağmen geri adım atmayan İsrail, 25 yıldır hapishanelerinde tuttuğu Filistinli mahkûmları tek kişilik hücrelerde tutuyor. İsrail’in barış müzakereleri kapsamında verdiği sözleri tutmaması ve uluslararası kurumların çağrılarına kulak vermemesi üzerine harekete geçen 40′a yakın vakıf ve dernek İstanbul merkezli uluslararası platform oluşturarak yeni bir kampanya başlattı.
Yıllarca İsrail hapishanelerinde tutulan ve daha sonra serbest kalan Tayser Soliman’ın İstanbul’da bir araya getirdiği STK’lar ‘İsrail hapishanelerindeki Filistinli Mahkumlarla Dayanışma Platformu’nu kurdu. Platform, İsrail’in uluslararası insan haklarını ihlal ederek masum insanları tutuklamasını dünyaya duyurmak amacıyla çarpıcı videolar hazırladı.
25 yıldır tek kişilik hücrede
Sosyal medyada yayınlanan ve dikkatleri Filistinli mahkumlara çeken videoda, 25 yıldır tek kişilik hücrede kalan Filistinli mahkum Samir ebu Naim’in yaşadıkları anlatılıyor. İsrail’in hukuka aykırı bir şekilde tutukladığı Filistinliler tek kişilik hücrelere koyarak mahkûmlar üzerinde kalıcı iz bırakmayı amaçlıyorlar. Mahkemeye dahi çıkarılmadan yıllarını burada geçiren masum insanların birçoğunun yakınlarıyla görüşmeleri de engelleniyor. Platformun hazırladığı videolarda bu bilgiler tüm ayrıntılarıyla kamuoyuyla paylaşılıyor.
1500′Ü KRONİK HASTA 200′Ü ÇOCUK
Filistinli Mahkumlarla Dayanışma Platformu’nun Genel Koordinatörü Tayser Soliman yenisafak.com.tr’ye yaptığı açıklamada, İsrail hapishanelerinde insan haklarını ihlal ederek tutuklanan mahkum sayısının 4 bin 800′e ulaştığını, bunların bin 500′ünün kronik hasta olduğunu söyledi. 13′ünün kadının olduğu mahkumlardan 200′den fazlasının ise çocuk olduğunu açıklayan Soliman, ‘İsrail insan haklarını hiçe sayarak tutuklamalara devam ediyor. Her ay ortalama 380 Filistinliyi daha hapishanelerinde mahkum ediyorlar’ diye konuştu.
Filistinli çocukların gece kabusu
İsrail hapishanelerindeki Filistinli mahkumlar, geçtiğimiz ay Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları Komisyonu’nun konuyla ilgili hazırladığı raporla da gündeme gelmişti. Raporda, özellikle İsrail’in Filistinli çocuklara yönelik tutuklamalarına dikkat çekilmiş ve bunların tamamının, çocukların psikolojilerinde derin izler bırakması için İsrail tarafından kasıtlı olarak gece yarısı yapıldığı belirtilmişti.
İsrail’in sözüne güven olmuyor
İsrail, 2013 yılında başlamak üzere 9 ayda toplam 78 Filistinli mahkûmu 3′er aylık periyotlarla serbest bırakmıştı. Anlaşma gereği 4′üncü grup mahkûmları da 29 Mart’ta serbest bırakması gereken İsrail yönetimi, salıverme kararını ertelediğini açıklamıştı. Bunun üzerine bir açıklama yapan Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas, mahkûmların durumuyla ilgili 15 uluslararası anlaşmaya imza attıklarını açıkladı. (yenisafak.com.tr)
http://www.medyagundem.com/israile-karsi-istanbulda-bir-araya-geldiler/
Paralel örgütün şiddet dumanı tüttü!

Paralel örgütün şiddet dumanı tüttü! Nisan 15, 2014    
Yeni Akit Genel Yayın Koordinatörü ve yazarı Hasan Karakaya, Ekrem Dumanlı’nın yazdıklarından yola çıkarak Paralel Yapı’nın önümüzdeki süreçte şiddet yoluna başvurabileceğini yazdı.
Ekrem Dumanlı, “Nefret dilinin sonu” başlıklı dünkü yazısında demiş ki; “Bugün kullanılan zehirli dil, olsa olsa şiddet doğurur maazallah… Hafta içinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı, muhtemel şiddetin işaret fişeğidir!”
Sormak lâzım Ekrem Bey’e;
“Kılıçdaroğlu’na atılan yumruğun, muhtemel bir şiddetin işaret fişeği” olduğunu nereden biliyorsun?..
Böyle bir “emare” mi var, yoksa “müneccim”liğe mi soyundun?..
Ama ben, kime soruyorum ki;
Ekrem beyimizin, zaten böyle bir “kabiliyeti” var!.. “Rüyasında” mı görüyor, yoksa “kulağına birileri mi fısıldıyor” bilinmez, ama, her nasılsa, “olacakları” çok çok önceden biliyor!.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
http://www.medyagundem.com/paralel-orgutun-siddet-dumani-tuttu/