HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

13 Mart 2014 Perşembe

Savcı Sayan'dan stüdyoyu kopartan tespit!

14 Mart 2014
Son dönemde yaşananların en büyük sebeplerinden birinin çözüm süreci olduğunu belirten Savcı Sayan, muhalefetin böyle bir süreci başlatmasının mümkün olmadığını söyledi...

Ülke TV'de Turgay Güler'in sunduğu En Sıradışı programında CHP'li Savcı Sayan'dan çözüm sürecine ilişkin ilginç tespitler geldi.

HEDEF ÇÖZÜM SÜRECİ
Sayan, son dönemde yaşananları yorumlarken, çözüm sürecinin hedeflendiğini, baltalanmaya çalışıldığını söyledi.

Erdoğan dışında kolay kolay kimsenin bu işi başaramayacağının altını çizen Savcı Sayan, diğer liderlerin barışı sağlamalarının mümkün olmayacağını belirtti.

Savcı Sayan şöyle konuştu:

Sizin, ülkedeki iki tarafı da barıştırabilmeniz için, bu savaşı durdurabilmeniz için, sizin iki tarafta da karşılığınızın olması lazım. Yani hem Kürtler sizi kabul edecek, hem Türkler sizi kabul edecek.

BAHÇELİ ÇÖZÜM SÜRECİ DESE;
Şimdi, Sayın Bahçeli "ben bu barışı yaparım" dese, Türk halkımız kabul etse bile Kürtler kabul etmeyecektir.

DEMİRTAŞ ÇÖZÜM SÜRECİ DESE;
Selahattin Demirtaş ortaya çıkıp dese ki, "ben bu barışı yapacağım", Kürtler kabul etse bile Türkler kabul etmeyecektir.

KILIÇDAROĞLU ÇÖZÜM SÜRECİ DESE;
Sayın Kılıçdaroğlu çıksa, ne Kürtler kabul edecek, ne Türkler kabul edecek.

Ama Sayın Başbakan çıktığı zaman, bugün oylara baktığımızda bunu net bir şekilde görüyoruz, hem Doğu'da Güneydoğu'da Kürtlerin içinde, hem Batı'da Türklerin içinde karşılığı vardır.

SEZEN AKSU VE OKAN BAYÜLGEN'E SERT TEPKİ
Savcı Sayan, Berkin Elvan'ın vefatını değerlendirirken, Sezen Aksu ve Okan Bayülgen'in tutumlarını çok sert ifadelerle eleştirdi.

Sezen Aksu'ya "sen hiç şimdiye kadar Güneydoğulu çocuklar için şarkı besteledin mi" diyen Savcı Sayan, Bayülgen için ise "ekmeğin fiyatını bilmeyenler bugün masalarına bir ekmek koyup, Berkin'in tertemiz bedeni üzerinden siyaset yapıp kendilerine rant elde etmeye çalışıyorlar" ifadelerini kullandı.

Savcı Sayan konuyla ilgili şöyle konuştu:

Tutmuş Sezen Aksu şarkı yazıyor. Sen Doğu'da, Güneydoğu'da hangi çocuk için şarkı yazdın? Sen Suriye'de ölen binlerce çocuk için şarkı yazdın mı?

Bayülgen Bey, sen her gün televizyonda şov yapıp cebine trilyonları dolduruyorsun. Sen Güneydoğu'da, Doğu'da hangi ilde okul yaptın, Karadeniz'in neresinde yaptın? İç Anadolu'nun neresinde yaptın?

Çocuğuna ekmek bulamayan hangi Kürt anneye, hangi Türk anneye, hangi Karadenizliye, hangi Doğuluya sen bunları yaptın?

Yapmayın, etmeyin. Bu işleri bize yutturmaya çalışmayın. Niyetinizi biliyoruz. Siz kendinize göre bir ülke istiyorsunuz. Vatikan gibi, İstanbul küçük bir ülke olsun, deniz olsun. Doğu, Karadeniz, Orta Anadolu, İç Anadolu, Ege insanları bizim umurumuzda değil. Bunlar ölsün, bize ne? Ayda bir para gönderirsek, köpeklerimizden artırdıklarımızı gönderirsek bunlar doyarlar mantığıyla hareket ediyorsunuz. Size yedirmezler.

Bu ülkeyi kazananlar bellidir. Şu anda bu ülke için can atanların dedeleri "Çanakkale geçilmez" diyenlerdir.

Bu ülkenin Karadenizi, Doğusu, Batısı, Türkü, Kürdü, lazı;

Hawai Dubai abonelerine, Koçlara, tosunlara, öküzlere meydan okuyor. Bu ülkeyi karıştıramayacaksınız.

SİZ EKMEĞİN FİYATINI BİLMİYORSUNUZ Kİ!
Berkin benim kardeşimdir, siz araya giremezsiniz. Siz Berkin'in halinden anlamazsınız ki. Siz hayatınız boyunca bir ekmek almak için sokağa çıkmadınız ki. Siz ekmeğin fiyatını bilmiyorsunuz ki.

Ekmeğin fiyatını bilmeyenler bugün masalarına bir ekmek koyup, Berkin'in tertemiz bedeni üzerinden siyaset yapıp kendilerine rant elde etmeye çalışıyorlar. Sizin iki dünyada da yatacak yeriniz yoktur. Bu halk size gereken cevabı verecektir.
http://www.timeturk.com/tr/2014/03/14/savci-sayan-dan-studyoyu-kopartan-tespit.html#.UyJLFVo5nDc

Fethullah Gülen:Başörtüsü nassla sabittir acamazsin !!

F.Gülen CIA ve Vatikan'dan Önce Başka Sonra Başka!




“Başörtüsü teferruattır” diye yayılan röportajdaki ifadeler

Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “başörtüsü füruattır / teferruattır” sözünün yer aldığı 1995’te Hürriyet’te yayınlanan röportajının başörtüsü meselesiyle ilgili kısmındaki ifadeleri şu şekildedir:
“Örtü konusunda bir şey demeye hakkımız yok. Kur’an’ın içinde açık sarih nasslar var yani. Bu mevzu bizim yorumlamamızın dışında kalıyor. Çünkü bu Allah’ın emridir. (...) Kadının başını örtmesi meselesi bir iman meselesi ölçüsünde önemli değildir. Allah’a karşı kulluk, umumi manada kulluk meselesi ölçüsünde önem arz etmez bunlar. Teferruata ait meselelerdir. Nitekim, yani Allah’a iman meselesi ta Mekke’de efendimize tebliğ edilmiş. Namaz meselesi orada bize farz kılınmış, daha sonra zekat farz kılınmış. Ama tesettür meselesine gelince biraz farklı. Zannediyorum peygamberliğin 16’ncı, 17’nci senesinde Müslüman kadınların başları açıktır. (...) Temel meseleler varken, teferruatın kavgasını vermek zannediyorum üslup bakımından yanlış. Onları öne çıkartmak bir yönüyle diğer meselelerin önemsizliğini bir yönüyle ifade etmek gibi bir şey olur. İnsanlar yine işin başına geçsinler, başlarını açsınlar, belli bir dönem sonra kapatsınlar demek de değildir bu yani. Ondan da farkı bir meseledir. Dindeki başörtüsünün nereye konacağı meselesi çok iyi kararlaştırılmalı evvela. Bir diğer yanı da birileri de bundan çok rahatsız olmamalı bence. Bu mozaik içinde toplumun bir kesimi olarak kabul edilmeli. (...) Belki aynı şeyleri söylemişimdir. Teferruata boğulmayalım. Küçük şeylere büyük şeyleri feda etmeyelim. Yani başörtüsü eğer İslami öğretiler, İslami esaslar arasında dördüncü beşinci sırada bir meseleyse, bununla kavga ederek bir yönüyle belki imana müteallik meseleleri çok geri plana atıyoruz. Yani birinin imanı vardır, namazı da vardır, belki hacca da gidiyordur. Fakat bu meselede farklı düşüyorsa, bu insan bunu hiç kabul etmemezlik demek, işte dördüncü plandaki bir meseleyi birinci plandaki meselenin önüne geçirme demek gibi bir şeyler oluyor.” (Hürriyet’te Ertuğrul Özkök’le röportaj, 27 Ocak 1995)

Teferruat değil, füruat

Fethullah Gülen Hocaefendi, medyada çıkan bu beyanlarının ısrarla yanlış manalara çekilmesi üzerine 30.01.1997 günü basın açıklaması yapmış ve Hürriyet röportajında füruat kelimesinin teferruat olarak yazıldığını belirterek gazetenin hatasını tashih etmiştir:
KAYNAK:http://fgulen.com/tr/fethullah-gulen-ve-hareket-hakkinda/37634-fethullah-gulen-hocaefendi-tesettur-ve-basortusu-icin-farz-degil-olmasa-da-olur-dedi-mi-fethullah-gulen-hocaefendi-tesettur-ve-basortusu-icin-farz-degil-olmasa-da-olur-dedi-mi
 
 
 
BUDA BAŞKA BİR YORUMU
 


13.03.2014

Fethulah Hocanin Gizli Kamera Videolari Cematin ic yuzu

DEVLETE NASIL SIZACAKLARINI
VE
KODROLAŞACAKLARINI ANLATIYOR


13.03.2014
 
 

Fethullah Gülen: Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin ayeti ve diyalo...


13.03.2014
F.GÜLEN Muhammedur Resûlullâh  DEMEDEN DE İMAN OLUR
 
 
13.03.2014

Paralel Skandal Büyüyor: İşte 7 İlde Dinlenen Gazeteci, Siyasetçi ve Cemaatler!
 
Paralel Skandal Büyüyor: İşte 7 İlde Dinlenen Gazeteci, Siyasetçi ve Cemaatler!
13.03.2014
Star’ın ortaya çıkardığı 7 bin kişinin dinlendiği skandal büyüyor. Paralel örgütün 7 farklı ilde de siyasi partiler, cemaatler, STK’lar ve gazetecileri dinlediği ortaya çıktı.


Devlet içindeki çetenin şantaj amaçlı yaptığı telekulak skandalı her geçen gün büyüyor. Star’ın duyurduğu 7 bin kişinin dinlendiği skandalının ardından Mersin’de geniş kapsamlı dinleme yaptığı ortaya çıkan paralel örgütün Antalya, Adana, Sakarya, İstanbul, Hatay, Kırıkkale ve Ankara’da da valisinden belediye başkanına, siyasi parti il başkanlarından yöneticilerine, danışmandan kaymakama, savcı ve hakimlerin yanısıra STK’lara kadar çok sayıda ismi dinlediği belirlendi. Bununla da yetinmeyen örgütün, İsmailağa Cemaati üyelerini ve Adıyaman Menzil Cemaati lideri ve ailesini dinledikleri de belgelendi. Çok sayıda gazetecinin de dinlendiği telekulak skandalında dinlemelerin ortak gerekçesi ise ‘Terör ve organize suç örgütleri’ ile irtibatlı olmak”olarak gösterildi. İşte Star’ın ele geçirdiği belgelerde il il telekulak skandalı:
ANTALYA: SİYASİLERE TUZAK
Paralel Örgüt aralarında AK Parti ile Başkanı Mustafa Köse de olmak üzere, Ahmet Çetinkaya, Zekeriya Tonoğlu, Neziha Tezcan ve CHP Antalya İl Başkanı’nı Özer Ahmet Ülken’in 2011 ve 2012 yıllarında ‘Organize Suç Önrgütleri içerisinde faaliyet gösteren şahıslarla irtibatlı olduğu gerekçesiyle’ dinledi. Örgüt ayın zamanda Antalya MHP İl Başkanı Osman Çetin ve  BBP Antalya İl Başkanı Ali Saçıkara’nın ise ‘Terör Örgütlerinin içerisinde faaliyet gösteren şahıslarla irtibatlı oldukları gerekçesiyle” dinlendi. 
SAKARYA: VALİLİK DİNLENDİ
AK Parti’den Çiğdem Erdoğan Atabek, Süleyman Karakuş, Orhan Bayraktar ile MHP Sakarya Karasu Belediye Başkanı mehmet İspiroğlu, Sakarya Vali yardımcısı Adem Saçan, Hukuk İşleri Müdürü Mustafa Taş da telekulağa takıldı.
İSTANBUL: CEMAATLER DE VAR
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yakını Fahrettin Özdemir, TBMM Personel ve Muhasebe Müdürlüğü Müşaviri Şeref Şensöz, Boyabat Kaymakamı Ünal Çakıcı, CHP Genel Başkan YardımcısıYakup Akkaya, AK Parti eski ile başkanı Hayrettin Çakmak, Halis Dalkılıç, Ahmet Mahmut Ünlü (Cüppeli Ahmet Hoca), Mihrimah Ünlü (Mahmut Ünlü’nün eşi), Emine Ünlü (Mahmut Ünlü’nün eşi) , Mübarek Erol Adıyaman Menzil Cemaati Lideri Abdülbaki Erol’un oğlu, Mehmet Şaki Erol Adıyaman Menzil Cemaati lideri Abdülbaki Erol’un oğlu, MHP’li Ümit Özdağ Eski EMniyet İstihbarat Daira Başkan Sabri Uzun da terör irtibatlı oarak dinleme ağına takıldı.
GAZETECİLER YAKIN TAKİPTE
Paralel çetenin ‘Terör örgütü üyeleri irtibatlı oldukları’ gerekçesiyle Hüsnü Mahalli, Nuray Mert, Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Rıdvan Dilmen, Şahin Turgun, Banu Güven, Can Dündar, Amberin Zaman’ ve Gençay Gürsoy’u da dinlediği belirlendi.
KIRIKKALE’NİN TAMAMI DİNLENMİŞ
KIRIKKALE’DE de yine aynı gerekçelerle  AK Parti Kırıkkale İl Başkanı Mehmet Demir ve milletvekili Fatih Köksal, MHP İl Başkanı Seyit Ahmet Göçer ile eski Emniyet Genel Müdürü Oğuç Kaan Köksal’ın danışmanı Ali Çetin, Vali Yardımcısı Ahmet Özşahin Kırıkkale Vali Özel kalem Müdürü, Atanur Aydın’ın dinlendiği ortaya çıktı. 
HATAY’DA MHP’YE ‘OPERASYON’ 
- MHP il başkanı Adnan Akdaş ile milletvekili Adnan Şefik Çirkin Terör Örgütlerinin içerisinde faaliyet gösteren şahıslarla irtibatlı oldukları” gerekçesiyle dinlenirken AK Parti Mersin eski İl Başkanı Fatih Kısa ida dinnlenenler arasında yer aldı.
ADANA’DA SAVCILAR ÇETENİN HEDEFİNDE
- ADANA’DA MHP milletvekili Ali Halaman ‘Terör örgütü içerisinde faaliyet gösteren şahıslarla irtibatlı olduğu gerekçesiyle’ dinlenirken, Hakimler Hüseyin Öksüz, Muhammet Ateş, Hakan Uyar, savcılar Yalçın Kurt ve Abdurrahman Gündoğan ile Kilis Elbeyli Kaymakamı Serap Özmen de dinlenmişler.
MHP lideri Devlet Bahçeli’ye yakın markaj
- Ankara; AK Parti’den Cevdet Bayrak, TBMM Genel Sekreterliği Personel ve Muhasebe Müdürlüğü’nden Erhan Kocabaş, Ertuğrul Boza Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı Özel kalem Müdürlüğü’nden, ‘dinlenirken Erdoğan Sakal TBMM Dış İlişkiler ve Protokol Başkanlığı Başkan Yardımcısı, Hasan Hüseyin Bozok BBP Genel Başkan Yardımcısı, MHP’deki kaset komplosu nedeniyle partisinden istifa eden milletvekili Mehmet Taytak, Zuhal Topçu MHP Genel Başkan Yardımcısı (dinlenildiği zaman Devlet Bahçeli’nin başdanışmanlığını yürütüyordu), Bülent haberal CHP milletvekili Mehmet Haberal’ın oğlu, Murat Mantuş (2011 yılında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin koruma Müdürü), Murat Çeliker MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Özel Kalem Müdürü, Muhammed Bilal Aydın MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin özel Kalem Müdür Yardımcısı(2011) ‘Terör Örgütlerinin içerisinde faaliyet gösteren şahıslarla irtibatlı oldukları’ gerekçesiyle dinlendi.
 
İLGİLİ HABERLER:
 
CIAMAAT'ten ŞOK KPSS Oyunu: 120 Net Yapan 350 Şüpheli Cemaat Dershanesi ve Okulundan!
CIAMAAT'ten ŞOK KPSS Oyunu: 120 Net Yapan 350 Şüpheli Cemaat Dershanesi ve Okulundan!
13.03.2014
 
2010 KPSS Eğitim Bilimleri sınav soruşturmasında savcı değişti, dosya sil baştan başladı. 120 net yapan 350 şüpheli, paralel yapının dershane ve okullarından çıktı


Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi'nin kopya çekildiği ve sorular çalındığı için iptal ettiği 2010 KPSS Eğitim Bilimleri Sınavı'na ilişkin soruşturma 3.5 yıl sonra yeniden açıldı. Dosya, soruşturmayı 3.5 yıldır sonuçlandıramayan Ankara Başsavcıvekili Şadan Sakınan'dan alındıktan sonra Savcı Veli Dalgalı'ya verildi. Dalgalı, dosyayı hızla gözden geçirdikten sonra önce bilirkişi ve uzmanların görüşüne başvurdu. ÖSYM ve YÖK'ten de bilgi isteyen Savcı Dalgalı, sınavda 120 net yapan 350 adayı mercek altına aldı. Soruşturma kapsamında adrese dayalı kayıt sisteminden 120 net yapan adayların aynı dershane ve okullarda öğretmen olduğu tespit edildi. 120 net yapan 350 adaydan 150'sinin Fem Dershaneleri 100'ünün de cemaat okullarında öğretmenlik yaptıkları tespit edildi. 3.5 yıldır yürütülen soruşturmada ifadeleri alınmayan 350 kişi savcılığa ifadeye çağrılacak. 

ADRESLER PARALEL ÇIKTI 
ÖSYM uzmanları ve Savcılık bilirkişileri adaylar arasındaki bağlantı çiftlerin adres akrabalık bağları ve adres bilgileri eşleşmemesi için birinin iş yeri adresini diğerinin ise ev adresini yazmasıyla bulundu. Soyismine göre akrabalık taramasında aynı evde yaşayan çiftlerden birinin adres olarak okul ya da dershaneyi gösterdiği, diğerinin ev adresini yazdığı tespit edildi. Çalıştığı kuruma göre yapılan taramalarda bütün işaretler paralel yapı olarak adlandırılan cemaate bağlı okul ve dershanede çalışan öğretmenler olduğu görüldü. Soruşturma kapsamında, sınavın en büyük şüphelisi olan 100 ve üstü net çıkaran, aralarında akrabalık olan ve iptal edilen sınavın ardından yeniden sınava girmeyen ya da girip de çok düşük puan alan adayların şüpheli olarak ifadeye çağrılmadığı tespit edildi. Bu kapsamda sınava giren 3 bin 229 adayın geçmişe yönelik telefon görüşme kayıtları talep edildi. Bu adayların neden görüştükleri ve bağlantıları incelenecek. Soruşturma kapsamında soruları içerden kimin sızdırdığı da araştırılıyor. Bu kapsamda o dönemde ÖSYM'nin Test Araştırma Merkezi'nde soruları okuyarak dilbilgisi düzeltmelerini yapan Mustafa Asil de ifade verecek. 

KPSS GERÇEKLERİ
KPSS 2010 eğitim bilimleri sınavına 279 bin 889 kişi öğretmen olmak için girdi. Sınavda, 3 bin 277 aday 100 ve üstü net yaparak rekor kırdı. 350 aday 120 net yaptı. 100 ve üstü net yapanlardan 324'ü evli çıktı. Çiftlerin 20'si 120 netle tüm soruları doğru cevapladı. ÖSYM sınavı iptal etti. Yerine Ekim 2010'da sınav tekrarlandı. İkinci sınava, ilk sınavda 100 ve üzeri net yapan 3 bin 229 adaydan bin 175'i, 120 net yapan 350 adaydan ise 148'i girmedi. İkinci sınavda sınava girenlerin sadece 76'sı 100 ve üzeri net yapabildi. 100'den fazla net yapabilen aday sayısı ise sadece 2 oldu. 120 net çıkaran ise olmadı. En yüksek puanı alan aday 111 nette kaldı.
http://www.analizmerkezi.com/ciamaatten-sok-kpss-oyunu-120-net-yapan-350-supheli-cemaat-dershanesi-ve-okulundan-38629h.htm
Suriye'deki Türk Askerine 'Vur' Emri!
 
Suriye'deki Türk Askerine 'Vur' Emri!
13.03.2014
Türkiyenin yurtdışındaki tek toprak parçası olan ve Suriye sınırları içinde yar alan Süleyman Şah Türbesi'nin bulunduğu bölgenin çevresi Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) güçleri tarafından ele geçirildi.
Türkiye sınırına 35 kilometre uzaklıktaki Karakozak köyü yakınlarındaki türbe çevresinde yaşanan bu gelişme üzerine Suriye sınırında konuşlu kara ve hava askeri birlikleri teyakkuz duruma geçirildi. Türbede görev yapan yaklaşık 25 askere, türbeye bir saldırı olması halinde "vur emri" verildi.
IŞİD'İN ELİNE GEÇTİ
Edinilen bilgiye göre türbe ve çevresi uzun süredir Türkiye'nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) kontrolünde bulunuyordu. Ancak önceki günden bu yana IŞİD ve ÖSO güçleri arasında yaşanan şiddetli çatışmalar sonucu ÖSO güçleri bölgeden geri çekildi. Türbenin çevresi, daha önce Türkiye'ye karşı açıklamalar yapan IŞİD güçlerinin eline geçti. Bu gelişme türbede görev yapan ve sürekli teyakkuz durumda bulunan askerler tarafından Genelkurmay Karargahı'na iletildi.
SINIRDA TEYAKKUZ
Genelkurmay, IŞİD güçlerinden türbeye bir saldırı olması halinde her türlü senaryoyu masaya yatırdı. Bir saldırı olması halinde sınırdaki kara ve hava güçlerine türbenin korunması için IŞİD'e yönelik operasyon yapılması, türbedeki askerlere de vur emri verildi. Genelkurmay'dan gelen bu emir üzerine sınırdaki kara ve hava güçleri teyakkuz durumuna geçirildi.
1921'DEN BERİ
Bölge, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra Fransız hakimiyetine geçmesine rağmen 1921 yılında Fransa ile yapılan Ankara anlaşmasına göre Süleyman Şah Türbesi, Türkiye Cumhuriyeti toprağı olarak kabul edilmiş ve Türk askeri tarafından korunması kararlaştırılmıştı.
http://www.analizmerkezi.com/suriyedeki-turk-askerine-vur-emri-38734h.htm
"Yavşaklığın Kısa Tarihi!"
 
"Yavşaklığın Kısa Tarihi!"11.03.2014
Yeni Şafak Gazetesi yazarı Salih Tuna yazdı...


Yavşaklığın kısa tarihi

Keşke birileri çıksa da, ünlü tarihçimiz Kemal Karpat'ın ifadesiyle, 'Türk halkının seçtiği ilk sivil hükümet olan Demokrat Parti Hükümetinden' son 'seçilmiş sivil hükümet' olan AK Parti iktidarına kadar atılan iftiraların belgeselini çekse.

Ah herkes görse; hayasız / haysiyetsiz yalancıların müfterilikte nasıl da aynîleştiklerini.
Belgeselin adını 'Yavşaklığın kısa tarihi' koymaları da şart değil hani. 'Yalancının...' diye başlayan başka bir ad da koyabilirler, arzular şelale.

27 Mayıs'ın ilanı mesabesindeki şu bildiriye bakar mısınız lütfen: 'Ankara'da bütün hükümet erkânı ve Demokrat Parti başkanları yabancı memlekete kaçarken yakalanmışlardır. Beraberlerinde 12 uçak dolusu altın, mücevherat ve parayı kaçırmakta iken yakalandılar. Sabık Başbakan Adnan Menderes ve sabık Reisicumhur Celal Bayar, askeri kumandanlık tarafından tevkif edilmiştir. Eskişehir'de matbaası olan herkes bu havadisi basıp yayınlamalıdır...'

Bildirinin altındaki imza, Eskişehir Örfi İdare Komutanı Tuğgeneral Bedii Kireçtepe'ye ait.
Hey kurban olduğum Allah, bunlar nasıl bir yalanlardır?

'Beraberlerinde 12 uçak dolusu altın, mücevherat ve parayı kaçırmakta iken yakalandılar...' ha?
Bir de, 'matbaası olan herkes bu havadisi basıp yayınlamalıdır' deniliyor.
Dün maskeli balo vardı, 'efendilerinin' eli yüzü görünmüyordu, şimdi Times'a varıncaya kadar alayı kabak gibi ortada.

Dün, Menderes'in Maliye Bakanı, 'Hasan Polatkan'ın evinde 4 milyon ele geçirildi...' manşetleri atılıyordu, şimdi hangi manşetler attıkları malumunuz.
Merhum Hasan Polatkan da onca parayı evindeki uçak maketlerinin içinde saklıyordu zahir.
Peki sonra ne oldu?

Ne olacak, TSK siyasal tarafsızlığını yitirmek pahasına 'seçilmiş siyasi iktidarı' alaşağı etti. (Osmanlı'dan beri bu bir ilkti. Yeniçeri bile vesayetle iş görüyordu yahu.)
Sonuç itibariyle 17-25 Aralıkta da aynı şey yapılacak, seçilmiş sivil hükümet düşürülecekti.
Sizin anlayacağınız 'darbecilerimiz' değişiyordu sadece.

'Ergenekon davası' da aslında çok derinlerde vesayetçilerimizin değişmesi davasından ibaretti ya, bahsi diğer.

Yassıada'da rezilliğin bini bir para diyeceğimiz davalar görüldü.

Mesela, 'Köpek davası' tam bir kepazelikti.
Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Afgan Kralı'nın hediye ettiği bir köpeği Atatürk Orman Çiftliği Hayvanat Bahçesi'ne satarak çıkar elde etmişti.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanını bir köpek parasına muhtaç gösterecek kadar alçalmışlardı.

Menderes'i aşağılamak için gördükleri 'Bebek davasını'nın nasıl bir iftira olduğu hepinizin malumu, değinmeye lüzum yok.

Lakin...
Dönemin Meclis Başkanı Refik Koraltan hakkında bir 'Barbara davası' vardı ki hatırlatmasak olmaz.
Hasta eşine, 'Barbara' adlı bir Alman kızından dövizle ilâç getirtmek suretiyle, Türk Parasını Koruma Kanunu'na muhalefet ettiği iddia edilmişti.

Evet, bu kadar ahmakça iddialar üzerine açılan davalar sonucunda sanıklar mahkûm olmuştu.
Zaman geçti, devir değişti ama müfterilerin cibilliyetleri hiç değişmedi.

Özal'ın kerimesine hediye edilen bir jaguarın üzerinden aylarca yapmadıkları rezillik kalmamıştı.

Erbakan'a da 'eroin davası' açılmıştı. Yanlış duymadınız, eroin.
Mesele şuydu: Almanya'da eroin işinden tutuklanan bir Türk vatandaşına, Erbakan'a iftira atmakla yırtacağı söylenmişti.
Malum medya da bu iftirayı duyar duymaz Erbakan'a 'eroin kaçakçısı' demeye başlamıştı.
Gel zaman git zaman, mahut iftiranın sahibi 'vicdan yapmış', dönemin Meclis Başkanı'na Erbakan'a iftira attığını bir mektupla bildirmiş; lakin medya kulağının üzerine yatmıştı.

Tansu Çiller'e de çok farklı tarife uygulanmamıştı.
Çünkü o da İstanbul sermayesiyle ters düşmüştü.
Tansu Çillerin danışmanlığını yapan Hüseyin Kocabıyık, Yeni Asır gazetesindeki köşesinde dün şöyle diyordu: 'Bugün Başbakan Erdoğan'a karşı insanları 'hırsız' diye bağırtanların, köşelerinde başbakanı en kötü sıfatlarla damgalayanların alayı dün Tansu Çiller için aynısını yapıyorlardı. / Bugün Başbakan Erdoğan'a 'başçalan' diyenler; dün cumhuriyetin ilk kadın başbakanına 'şaibe hanım' diyorlardı.../ Sizce tesadüf mü?(...)Dün Tansu Çiller için 'ABD başkanı Clinton'la görüştüğü yalan çıktı' diye yalan haber yapan gazetelerin tamamı bugün Başbakan Erdoğan için 'Beyaz Saray yalanladı' haberleri yapıyorlar. / Oysa 1996'da ben Tansu Çiller'in yanındaydım. Tansu Çiller Kardak krizinden dolayı ABD başkanından gelen telefona çıkmadı, daha sonra görüştü. / Çiller yalısında oturuyor, sorsunlar! / Şimdi Başbakan Erdoğan'ın sanki Obama'nın 'mesaj alındı' lafına ihtiyacı varmış gibi ona sıfat takmak için yalan yazıyorlar. / Çiller'e yapılan numaranın bire bir aynısı. Sizce ilginç değil mi?..'
http://www.analizmerkezi.com/yavsakligin-kisa-tarihi-38467h.htm
Beyaz Saray Köstebeği Kim?
 
Beyaz Saray Köstebeği Kim?12.03.2014
Yeni Şafak muhabiri, Başbakan Erdoğan ile ABD Başkanı Obama arasındaki görüşmeyle ilgili ABD Büyükelçiliği üzerinden Beyaz Saray'la temasa geçti. Ulusal Güvenlik Konseyi, muhabirimizin temasını üçüncü taraflara sızdırdı.


Yeni Şafak'ın Başbakan Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Barack Obama arasındaki görüşmede Fethullah Gülen'in iadesiyle ilgili yalanlama haberinin peşine düşen muhabirimiz Sinem Köseoğlu'nun ABD Büyükelçiliği ve Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi (NSC) sözcüsü Caitlin Hayden ile yazışması Vatan Gazetesi Washington Muhabiri İlhan Tanır'a sızdırıldı.
BLOĞUNDAN YAYINLADI
Yeni Şafak Gazetesi'nin 9 Mart Pazar günü 'Rezalet diz boyu' manşeti, Vatan Gazetesi'nin Washington'daki serbest muhabiri İlhan Tanır'ın Beyaz Saray'dan kendisine yapıldığını iddia ettiği resmi açıklamaya ve 8 Mart sabahı kendi bloğunda yayınlanması ancak mensubu olduğu gazetenin ne internet sitesinde ne de matbu gazetesinde yayınlanmamış olmasına dikkat çekiyordu. Haberde aynı gün İsrail Projesi adlı lobinin Beyaz Saray üzerinden yalanlamasına yer verildi.
SKANDAL BÖYLE GELİŞTİ
Tanır'ın Beyaz Saray'dan üst düzey bir yetkiliden Başbakan Erdoğan'ın 'mesaj alındı' ifadesine yönelik yalanlama geldiği iddiası üzerine haber merkezinden muhabirimiz Sinem Köseoğlu, pazartesi günü öğlen saatlerinde ABD Ankara Büyükelçiliği'ni arayarak Halkla İlişkiler bölümünden bir asistan ile görüştü. Cumartesi günü İlhan Tanır'ın Başbakan'ın açıklamasına dair bir yalanlama haberi yaptığını, Beyaz Saray'dan hiçbir resmi açıklamaya ulaşılamadığını belirterek tarafımıza bilgi verilmesini rica etti.
ABD'YE YÖNLENDİRDİ
Kısa bir süre sonra Büyükelçilik'teki asistan, muhabirimize telefon ile dönüş yaparak iddia edilen yalanlamanın Beyaz Saray'ı ilgilendirdiğini söyledi. Beyaz Saray'ın santral numarasını muhabirimize gönderen kişi telefonla basın odasını arayarak bilgi alınabileceğini iletti. Öğleden sonra 15.30 civarında ofis dışında bir röportaja giden muhabirimiz aradaki 6 saatlik zaman farkından ötürü Beyaz Saray'ı aramayı akşam saatlerine erteledi.
TANIR'A ADIM ADIM BİLGİ
Saat 19.15 civarında elektronik posta kutusunda Beyaz Saray NSC Sözcüsü Caitlin Hayden tarafından bir posta geldiğini gören muhabirimiz tekrar haber merkezine döndüğünde postanın Hayden tarafından kendisine saat 16.00 civarında gönderildiğini kaydetti. Muhabirimizden başka kimsenin görmesine imkan olmayan bu elektronik postanın varlığı İlhan Tanır tarafından anında öğrenildi.
ÖZEL YAZIŞMA SERVİSİ
Tanır, Türkiye saatiyle saat 17.00 civarında Twitter hesabından Yeni Şafak Gazetesi'nin ABD Büyükelçiliği ile görüştüğünü ve muhabirimize Beyaz Saray tarafından posta gönderildiğini yazdı. Muhabir daha mesajını okumamışken Tanır bu bilgiyi nereden aldı?
CEVAP BEKLENİYOR
Beyaz Saray Sözcüsü Hayden'e bir e-posta daha gönderen muhabirimiz, ikili ve özel yazışmasının ve ayrıca elçilik ile yapılan telefon görüşmesinin Tanır tarafından bilindiğini belirterek, Tanır'a Beyaz Saray'dan kim tarafından, nasıl ve neden servis edildiğini sordu. Beyaz Saray'ın yakın zamanda açıklama yapması bekleniyor.
Hikayenin arka planı
8 Mart'ta saat 01. 00 sularında İlhan Tanır, Twitter hesabından yaptığı açıklamada Obama-Erdoğan telefon görüşmesine yönelik olarak Erdoğan'ın 'mesaj alındı' ifadesinin Beyaz Saray tarafından yalanlandığını belirtti. Yalanlamanın ise üst düzey bir Beyaz Saray yetkilisi tarafından şahsına elektronik posta yoluyla gönderildiğini söyledi. Ancak Vatan Gazetesi cumartesi günü bu haberi ne matbu baskıda ne de internette yayınladı. Gazete haberi pazar günü iç sayfada imzasız kullandı. Doğan Haber Ajansı ise aynı yalanlamayı "İsrail Projesi (TIP) isimli ABD merkezli İsrail lobi kuruluşu yalanladı" diyerek servis etti. Ancak TIP, İlhan Tanır'ın haberini servis ettii. DHA ise Obama'nın 'mesaj alındı sözünü' yalanlayan taraf olarak TIP'i gösterdi.
http://www.analizmerkezi.com/beyaz-saray-kostebegi-kim-38499h.htm
ZAMAN Gazetesi Binası Kaçak Çıktı!
 
ZAMAN Gazetesi Binası Kaçak Çıktı!13.03.2014
Zaman gazetesinin İstanbul Bahçelievler’deki binası kaçak çıktı. Zaman’ın idare ve matbaa tesislerinin bulunduğu binanın, “Merkezi okul yapacağız” vaadiyle alındığı ancak gazeteye dönüştüğü anlaşıldı.


Zaman gazetesinin İstanbul Bahçelievler-Yenibosna’daki binasının okul vaadiyle alındığı ancak matbaa tesisleri ve gazete binasının yer aldığı arsada, okul faaliyetiyle ilgili herhangi bir işlem yapılmadığı ortaya çıktı. Dönemin imar planlarında eğitim ve kültür alanı olarak gözüken ancak 2004 yılında Fethullah Gülen cemaatine ait Feza Gazetecilik AŞ tarafından Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nden satın alınan arsa üzerine inşa edilen bina, 2005′te hizmete açıldı. Okul yapma amacıyla devletten satın alınan arsada şimdi gazetecilik faaliyeti yürütülüyor. Binaya iskan alabilmek amacıyla arsanın bir kısmı iletişim lisesi olarak gösterilmiş ancak ticari gazetecilik faaliyeti görülüyor. Yenibosna 1543 ada 8 parsel üzerindeki arsaya ilk başvuru 11 Kasım 1996′da yapıldı. Milli Emlak Genel Müdürlüğü ile yapılan protokolle özel okul yapmak amacıyla Yenibosna’daki 18 dönüm arazi kiralandı. “İletişim lisesi ve uygulama bölümü yapacağız” diye arsaya ruhsat alındı. 36 bin metrekarelik inşaat yapma hakkı tanınan ruhsatta, 7 bin 700 metrekare okul, 19 bin 410 metrekare idari bina, 8 bin 900 metrekare ise basın atölyeleri olarak ayrıldı. 2002 yılında da aynı ruhsat yenilendi. Sadece Zaman gazetesi ve aynı grubun yayınları için kullanılan arsa 2004′te Feza Gazetecilik AŞ tarafından satın alındı.
LİSE DEĞİL TİCARİ YAYINCILIK… 
Arsa satın alındıktan hemen sonra gazeteye yeni bir bina kazandırıldı. Ancak planlarda eğitim alanı gözüken arsa, işi kitabına uydurabilmek için farklı şekilde sunuldu. Eğitim projesi olarak sunulan yeni konsepte göre, arsada iletişim lisesi, baskı tesisi ve yönetim binası yer alıyor. Ancak iletişim lisesi olarak gözüken yerler de dahil burası sadece ticari yayıncılık faaliyeti için kullanılıyor. D-100 Karayolu’nun hemen yanı başında yer alan Yenibosna, Çobançeşme Havzası kültür ve eğitim alanı olarak planlandı. Bu nedenle bölgede kamu ve özel okulların yapımı teşvik edildi. Ayrıca kamuya ait eğitim kurumları da aynı havza içinde okullar inşa etti. Metronun gelmesiyle birlikte değeri oldukça artan araziler eğitim amaçlı kullanım için öngörüldü. Feza Gazetecilik AŞ de bu imkanlardan yararlanmak amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı’na başvurdu. Ancak okul için alınan arsaya inşa edilen bina gazeteye dönüştü. (SABAH)
Ekrem Dumanlı Paralel Savcıya Fatih Tezcan'ın Telefonlarını Dinletip Maillerini İzletmiş!
 
 
12.03.2014
Ekrem Dumanlı Paralel Savcıya Fatih Tezcan'ın Telefonlarını Dinletip Maillerini İzletmiş!
Gülen Örgütü Fatih Tezcan'a Selam Terör Örgütü üyeliğinden başka bir iftira daha atmış, bir kumpas daha kurmuş! İşin kötüsü Fatih Tezcan gibi yüzlerce gazeteciden daha söz ediliyor!


Türkiye'yi sarsan 17 Aralık operasyonunun paralel yapı tarafından aylar öncesinden tüm detaylarıyla planlandığı ortaya çıktı. Aralarında Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, Taraf yazarı Emre Uslu, Today’s Zaman Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş ve yazar Celil Sağır gibi isimlerin bulunduğu gazeteciler, 5 Temmuz 2013’te İstanbul Bilişim ve Siber Suçlar Bürosu Savcısı Ömer Solmaz’a suç duyurusunda bulundu. 

TAKİBE ALINAN HEDEFTEKİ KURUM VE KİŞİLER

Gazeteciler, ‘medyagundem’, ‘haber10’ ve ‘medyasavar’ gibi sitelerin yöneticileri ve yazarlarının aleyhlerinde yayın yaptığını belirtti ve Esat Burak Uzundere, Tutkun Akbaş, Seyfettin Mut, Hikmet Gök, Mustafa Yüce ve Erdem Yavuz hakkında suç duyurusunda bulundu. 

Yukarıdaki site ve isimlerin yanısıra Wake Up Attack (@WUAttack), @Akkulis, Turkiyesevdalilari gibi twitter grup hesapları ile esatç (esatce), rkopar (@rkopar), faihtezcan (@fatihtezcan), cevdetakbay (cevdetakbay), Ahmet Bayekoğlu gibi şahıs hesapları takibe aldırıldı.

‘SONUM DİNK GİBİ OLACAKTI’ 

Today’s Zaman Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş savcıya verdiği dilekçesinde “İnternet medyasında ve twitter'da örgütlü olduğu izlenimi veren hedef gösterme, tahrik, aşağılama, düşmanlaştırma, yabancılaştırma ve nefret objesine dönüştürmeye yönelik kapsamlı saldırı yapılmaktadır. Bütün olayların gelişimi Hrant Dink’in öldürülmesiyle sonuçlanan malum süreci andırmaktadır. Bu nedenle yakınlarıma vasiyet bıraktım” dedi. Savcı, jet hızıyla “örgüt suçlaması”yla soruşturma başlattı. Soruşturma kapsamında hakkında suç duyurusunda bulunulan isimlerle ilgili savcı, mahkemeden telefon dinleme ve teknik takip talebinde bulundu. Ancak Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi Kadir Uyanık talebi reddetti. 

BAŞKA MAHKEMEDEN KARAR 

Savcı, bu kez dinleme için Anadolu Adliyesi Sulh Ceza'ya talepte bulundu. Mahkeme 8 Aralık 2014’te gazetecilerin telefonlarının dinlenmesi ve maillerinin 3 ay süreyle takip edilmesi kararı aldı. İddiaya göre savcı, İstanbul Emniyeti’nde dinlemeyi yapacak ekibi de kendisi belirledi. Gazetecilerin telefonları, örgüt kurdukları gerekçesiyle dinlendi, mailleri takibe alındı. Hükümete darbe girişimi olan 17 Aralık operasyonu patlak verince İstanbul Emniyeti’nde birçok birimde paralel yapı üyeleriyle ilgili tasfiye başladı. 

BELGELER BUHARLAŞTI! 

Savcı Solmaz, 18 Aralık'ta talimat verip tüm dinlemelerin sonlandırılmasını, dosyanın da kendisine gönderilmesini istedi. Ancak Emniyet’te soruşturmayla ilgili hiçbir belge kalmadı. 

DERİN PLAN DEŞİFRE OLDU 

Ortaya çıkan paralel soruşturma 17 Aralık soruşturmasının çok önceden planlandığını gözler önüne serdi. Tıpkı 7 bin kişinin dinlendiği “Selam Örgütü” gibi birçok savcının da gazeteci, siyasetçi ve işadamları hakkında yapılan şikayetler nedeniyle örgüt suçlaması kapsamına sokup dinleme kararları alındığı öğrenildi. Paralel yapının 17 Aralık’ta başarılı olması halinde düğmeye basılıp soruşturmaların bir bir zincirleme operasyona çevrileceği belirtildi.


İLGİLİ HABERLER:

Hüseyin Gülerce'ye


    
13 Mart 2014
“Sayın Başbakan, koskoca bir camiayı seçim meydanlarında hedef tahtası yapıyor. Sanki yargı karar vermiş gibi suçlamalarda bulunuyor. Başbakan Erdoğan “paralel yapı” yaftasıyla, maalesef Hizmet Hareketi’ne ve Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’ye çok ağır laflar ediyor. Hepimizin başbakanı olarak Sayın Erdoğan’dan üslup güzelliği beklemek hakkımızdır.” 
Bir an için Gülerce’nin haklı olduğu varsayarak soralım:
Hüseyin Bey,
Sayın Başbakan, 17 Aralık’a kadar Gülen hareketine herhangi bir saygısız ifade kullandı mı?
Bize bir tane hakaret-âmiz ifadesini gösterebilir misiniz?
Mesela şu 7 Şubat’taki MİT krizini ele alalım.
Olayların kronolojisine baktığımızda 7 Şubat MİT krizine kadar cemaatle hükümet arasında en ufak bir ihtilaf bile yok.
Siz bu olaya dahil olduğunuzu hep inkâr ettiniz.
Başbakan çağırıp sorduğunda da yemin billâh reddettiniz.
Peki, o dönemde gazeteleriniz ve televizyonlarınız aracılığıyla adeta otomatiğe bağlanmış gibi senkronize şekilde hükümete cephe alışınızı nereye koyalım?
O kadar kendinizden geçmiştiniz ki, ‘yahu biz ne yapıyoruz’ diye şöyle bir dönüp kendinize ve düştüğünüz duruma bakmadınız.
Ağzınızla inkâr ettiğinizi, cesametinizle kabul ettiğinizin farkına bile varmadınız.
O dönemde, özellikle topsakallı elemanlarınızın yazılarına ve mesajlarına baksanız, olayların bu raddeye geleceğini kolaylıkla anlayabilirdiniz.
Meğerse topsakal çetesi cemaatin öncü kuvvetiymiş.
Ve her şey F. Gülen'in bilgisi tahtındaymış.
Bir hocaya asla yakışmayacak malum bedduayı bile kelime oyunlarıyla ‘mülaane’ye çevirdiniz.
Hepsinde suçlu karşınızdakilerdi, siz hep masumdunuz.
Bir şeyi samimiyetle merak ediyorum;
Hüseyin Bey siz F.Gülen’in hiç hata yaptığını, yapacağını veya yapma ihtimali bulunduğunu düşünüyor musunuz?
 
Onlar ki laf ile verirler dünyaya nizâmât;
Bin türlü teseyyüp bulunur hanelerinde..
 
Dizeleri sizin için bir şey ifade ediyor mu?
Ya da şu dizeler:
 
Âyînesi iştir kişinin lâfa bakılmaz;
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde..
 
Ağzınızdan çıkanla yaptıklarınız yüz seksen derece zıt..
Üstelik bunun farkında bile değilsiniz.
Siz hiç kendi medyanızda yazılan çizilenlere bakmıyor musunuz?
Başbakan’ı yargı kararı olmadan cemaati suçlamakla itham ederken, kendi gazete ve televizyonlarınızda çarşaf çarşaf yayınladığınız montaj kasetler, tapeler hakkında yargı kararı var mı?
Bu yaptığınız yasal mı, ahlaki mi, insani mi, İslami mi?
Yoksa siz başka galakside mi yaşıyorsunuz Hüseyin Bey?!
Dershane sürecindeki tehdit ve şantajları hadi yine görmezden gelelim.
Peki, bu sürecin devamında 17 Aralık operasyonu cereyan etti.
Tüm benliğinizle bu operasyonun bayraktarlığını yaptınız.
Zannettiniz ki, hükümeti yolsuzluk dosyalarıyla yıkarız.
Sanki Türkiye 90 yıldır ilk defa yolsuzluk olayıyla karşılaşıyormuş gibi bir heyecanla ortaya çıkmanız çok enteresandı.
Kendinizi işte bu noktada ele verdiniz.
Zannettiniz ki, toplum yolsuzluk kavramını duyduğunda operasyonun legal veya illegal yöntemle mi olduğuna bakmadan üstüne atlar ve hükümeti postalar.
Hele bu hengâmede emniyet ve yargıdaki paralel yapılanmamızın deşifre olmasıyla kamuoyu alakadar bile olmaz diye düşündünüz.
Tam olarak; şecaat arz ederken sirkatin söyleyen merd-i kıpti pozisyonuna düştünüz.
Ve tabak gibi deşifre oldunuz.
Halk, ‘yolsuzluk yapan hükümeti sandıkta göndermem mümkün ama devlet otoritesini hiçe sayarak imamların otoritesine bağlı hareket eden paralel yapıyı temizlemek her şeyden daha önde gelir’ diyerek meşru hükümete destek verdi.
Meydanlar bunun işaretini veriyor.
30 Mart’ta çok daha güçlü şekilde inşallah oylarıyla da gösterecek.
İşte o zaman Gülen hareketi için zor günler başlayacak.
Hüseyin Bey, ‘turfa müneccim’ yaftasıyla iki dakkada sizi bile satan kendi gazetenize şöyle bir baksanız, söylediklerinizin ne kadar çocukça şeyler olduğunu hemen anlayacaksınız aslında!
Ve bizi de empati yapmak zorunda bırakmayacaksınız.
Selam ve Dua ile..
 
 

Gülen'in kırmızı çizgileri neler?

12 Mart 2014
Gülen Cemaati çözüm sürecine karşı mı? Fethullah Gülen'in kırmızı çizgisi ne? Cemaatin en önemli ismi açıkladı.
 


Cemaatin önemli isimlerinden Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkan Yardımcısı Cemal Uşşak, hizmet hareketinin çözüm sürecini bakışını açıkladı.

Cemaat barış için Kandil ve İmralı ile görüşme yapılmasına karşı mı?
Çözüm sürecini bitirmek mi istiyorlar?
Gülen'in kırmızı çizgileri ne?

Zaman Gazetesi'nde yayınlanan röportajda Cemal Uşşak, Gülen'in çözüme değil, PKK ile müzakereye karşı çekincesi olabileceğini söyledi. Uşşak'ın verdiği bilgiye göre Gülen, barış görüşmelerinde 'devletin itibarının korunarak görüşülmesi' konusunda kırmızı çizgileri var.

SEBEP ŞEFKAT TEPE

Şimdiye kadar Cemaatin çözüm sürecine karşıymış gibi gösterildiğini belirten Uşşak, iddialara dayanak olarak STV'deki dizilerin işaret edildiği söyledi. Şefkat Tepe dizisinden kendisinin de rahatsız olduğunu söyleyen Uşşak, şöyle konuştu;

-Buna delil olarak Samanyolu Televizyonu’ndaki (STV) bazı diziler gösteriliyor. Şefkat Tepe ve benzeri dizilerde yer alan unsurlar. STV’deki dizileri ya da üslubu eleştirebiliriz elbet. Benim de eleştirilerim var. Ama bunu delil olarak gösterenler, benzer bir dizinin devlet televizyonu TRT’de yayınlandığını neden nazara almazlar. (...) Sadece STV’deki bir dizi üzerinden Hizmet’in çözüm sürecine bakışına dair bir okuma yapmak da doğru, insaflı ve gerçekçi olmaz.

GÜLEN ÇÖZÜME KARŞI MI? NE DÜŞÜNÜYOR?

-En son BBC’ye verdiği röportajda da açıkça görüşünü beyan etti. Örgütle de müzakere yapılabileceğini ifade etmiştir. Kendisinin gerek BBC röportajında ve gerekse daha önce Erbil’de yayınlanan Rudaw gazetesine verdiği röportajda dile getirdiği hususlar ortada iken çözüme karşı olduğu argümanını ileri sürmek insafsızlıktır ve hatta kimileri açısından art niyetli bir tavırdır. ‘Devletin itibarını koruyarak elbette görüşmeler yapılabilir.’ diyor. Hocaefendi’nin rezervi bu olabilir.

ÇÖZÜM PKK İSE 'REZERV' OLABİLİR

160 küsur ülkede faaliyet yapan bir hareketin, yegâne muhtaç olduğu şey huzur, barış, istikrar ve güvenliktir. Bu dört unsuru hizmetlerinin yürümesinde olmazsa olmaz olarak gören bir inisiyatifin, herhangi bir ülkede ve Türkiye’de çözüme karşı olması eşyanın tabiatına aykırı, akla ziyan bir husustur. Ama birileri ısrarla çözümden kastedilen PKK ile müzakerelerdir diyorsa buna dair, birtakım rezervlerin olması da doğaldır. Kaldı ki rezervleri var demiyorum, olabilir diyorum. Hocaefendi Kürt sorununun çözümünde Kürt kardeşlerimizin diline ve kimliğine dair ne söylüyor ona bakılmalı. Bu ülkede Kürtlerin kendi anadilleriyle eğitim yapabilmesini doğru buluyor ve destekliyor. Bunu da adil olmanın gereği olarak belirtiyor. Anadilde eğitimi savunan Hocaefendi, çözüme nasıl karşı olabilir?

CEMAAT ÖZERKLİĞE NASIL BAKIYOR?
Kürtlerin özerklik ya da yerinden yönetim dâhil, tüm görüşlerini ifade edebilmelerini savunurum. Fikir özgürlüğünün bir gereği olarak bunu diyebilmeliler. Ama bu talebin gerçekleşmesi mümkün değil. Bu olursa, Türkiye’deki Kürtlerin en temel insani ve İslâmî haklarının bloke edilebileceği endişesini taşıyorum. Türkiye’de Kürt sorununun çözümü toprağa ilişkin bölgesel çözümlerden geçmiyor. Öyle şeyler yapılmalı ki, Edirne, Diyarbakır, İstanbul ve Manisa’daki Kürt için de çözüm olsun. Söz konusu talepler bölge dışındaki Kürtleri sıkıntıya sokabilir. Ama yarın öbür gün İngiltere ve İspanya’da olduğu gibi yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, tehdit olarak algılanmayacaksa o zaman ifade edilebilir. Dile getirme hakları var ama Türklerin de Kürtlerin de hayrına olacağını düşünmüyorum.
http://www.timeturk.com/tr/2014/03/12/gulen-in-kirmizi-cizgileri-neler.html#.UyILVVo5nDc

 Şimdi istismar Zaman'ı

Gezi olayları sırasında yaralanan Berkin Elvan’ı 203 gün boyunca haber yapmayan Paralel medya son 3 gündür, olayı istismar ederek, halkı sokaklara dökmeye çalışan provoke haberlere imza atıyor.

13 Mart 2014
Şimdi istismar Zaman'ı
Çözüm sürecinde aktif rol alan MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı tutuklamak isteyen, Gezi kalkışmasında 589 aracı yakıp, 409 binayı tahrip eden, 17 Aralık ve 25 Aralık kirli operasyonlarında Türkiye'nin en önemli 41 işadamını tutuklamak isteyen paralel devlet yapılanması, 30 Mart seçimlerine günler kala yeni bir provokasyona başladı.

PARALEL ÇETE, BERKİN ELVAN ÜZERİNDEN PROVOKASYONA BAŞLADI

Paralel çete; Gezi kalkışmasında yaralanan ve tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden Berkin Elvan üzerinden halkı kışkırtmaya başladı. Paralel devlet yapılanmasının gazetesi olduğu iddia edilen Zaman Gazetesi, Berkin Elvan'ın üzerinden halkı sokağa dökmeye çalışıyor.

ZAMAN GAZETESİ, 7 AY SONRA BERKİN ELVAN'I HATIRLADI

Gezi kalkışmasının zirvede olduğu dönemde (16 Haziran 2013) başından yaralanan Berkin Elvan'ın sağlık durumu hakkında 6 ay 23 gün (203 gün) haber yapmayan Zaman Gazetesi, 17 Aralık ve 25 Aralık kirli operasyonun ardından Berkin Elvan'ı hatırladı.



Zaman Gazetesi'nde 6 Ocak 2014 tarihinde yayınlanan haberde, Gezi eylemlerinde komaya giren Berkin Elvan için doğum günü yapıldığı haberleştirildi.

"BERKİN ELVAN EYLEMİNE POLİS MÜDAHALESİ"

Zaman Gazetesi; 11 Mart 2014 tarihinde yayınlanan haberinde ise, "Berkin Elvan eylemine polis müdahalesi" başlığını kullandı ve polise yapılan şiddet görmezden gelindi. Zaman Gazetesi"nin haberinde, kaldırım taşlarının sökülerek iş yerlerinin tahrip edilmesi, AK Parti seçim arabalarının yakılması yer almadı.

"BERKİN ELVAN'I BAHANE EDİP OKMEYDANI'NI SAVAŞ ALANINA ÇEVİRDİLER"

Aynı Zaman Gazetesi; 16 Kasım 2013 tarihinde yayınlanan haberinde ise, "Berkin Elvan'ı bahane edip Okmeydanı'nı savaş alanına çevirdiler" başlığını kullanmıştı. Aynı Zaman, dün 9 sütuna verdiği, "Berkin Türkiye'yi ağlattı" başlıklı haberi ile bir gencin ölümü üzerinden istismara soyundu.

AYDINLIK GAZETESİ'NDEN İLGİNÇ KARİKATÜR

Zaman Gazetesi'nin yanı sıra Aydınlık Gazetesi'nde ilginç bir karikatür yayınlandı. Mustafa Bilgin tarafından yapılan karikatürde, Berkin Elvan'ın ölümü tasvir edildi. Karikatürde, Berkin Elvan'ın, "Neden şimdi Berkin?" sorusuna, "Hesabını soracakların çıkmasını bekledim!" cevabını verdiği ifade ediliyor. Aydınlık Gazetesi'nin söz konusu karikatürle, İşçi Partisi (İP) Genel Başkanı Doğu Perinçek'in de aralarında bulunduğu 41 Ergenekon sanığının tahliye olmasına atıfta bulunması dikkat çekiyor.



FİLİSTİNLİ ÇOCUKLAR İÇİN TAZİYE MESAJI YAYINLAMADI


Gezi eylemlerinin olduğu günlerde açıklamada bulunan ve eylemcilere çapulcu denmemesi gerektiğini söyleyen Fetullah Gülen, Berkin Elvan için yeniden ortaya çıktı. Filistin'de siyonist İsrail tarafından katledilen çocuklar için taziye mesajı yayınlamayan, Bangladeş Cemaati İslami Partisi Genel Sekreter Yardımcısı Abdülkadir Molla'nın idam edilmesi hakkında açıklamada bulunmayan Fetullah Gülen, Gezi kalkışmasında ölen Berkin Elvan için taziye yayınladı. Gülen, mesajında siyasi söylemde bulunarak, şunları söyledi:

"Sağduyu ve uzlaşıyla örgülenmesi gereken devlet aklının öfke ve kine mağlub olduğu zor günler geçirmekteyiz. Bu nefret atmosferi, toplumun muhtaç olduğu sevgi, sükunet ve birbirini anlama çabasını ortadan kaldırmakta; yukarıdan aşağıya doğru çatışmacı bir üslûbu telkin etmektedir. Bir AVM inadıyla başlayan hadiseler teskin edileceğine kutuplaştırıcı bir dille körüklenmiş ve bugüne kadar birçok gencimizin hayatını kaybetmesine sebep olmuştur. 15 yaşındaki küçük Berkin Elvan, bu atmosferin son kurbanı.

Elvan ailesine ve yakınlarına başsağlığı diler, bugüne kadar pek çok acıyla dağidâr olmuş ama temkin ve teyakkuzunu korumayı başarmış Alevi kardeşlerimize sabrı cemil niyaz ederim."

GÜLEN, ŞİDDET UYGULAYAN POLİSLERİN GÖREVDEN ALINMASINA KARŞI ÇIKTI

Gezi eylemlerinde birçok gencin hayatını kaybetmesine neden olan kişilerin paralel devlet yapılanmasında görevli polisler olduğu ortaya çıkmış, söz konusu polislerin görevden alınması başta Fetullah Gülen olmak üzere Zaman Gazetesi ve Samanyolu Televizyonu tarafından eleştirilmişti.

BERKİN ELVAN FERİKÖY MEZARLIĞI'NA DEFNEDİLDİ

Gezi Parkı kalkışması sırasında yaralandıktan sonra 269 gündür yoğun bakımda olan ve önceki gün hayatını kaybeden Berkin Elvan dün Feriköy Mezarlığı'na defnedildi. Elvan'ın cenazesinin bulunduğu kortej dün öğlen saatlerinde evinin bulunduğu Okmeydanı'ndaki Cemevi'nden alınarak Halaskargazi Caddesi üzerinden Feriköy Mezarlığı'na ulaştı. Yürüyüşe katılanlar, "15'inde bir fidan Berkin Elvan", "Berkin Elvan ölümsüzdür" ve "Bu daha başlangıç mücadeleye devam" şeklinde sloganlar atarken, üzerinde Elvan'ın fotoğraflarının bulunduğu dövizler taşıdı. Kortejde; Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe formaları giyip, takımlarının flamalarını taşıyanlar da yer aldı. Berkin'in ölümünü bahane eden bazı marjinal gruplar yine olaylar çıkardı. Yol kesip polisle çatışan gruplar bazı ilçelerde itfaiye ve polis araçlarına saldırdı. Yolu trafiğe kapatan gruplar binlerce insanın mağdur olmasına yol açtı.

KAYNAK: YENİ AKİT

Cemaatin zulası patladı

Pensilvanya'ya gönderilen raporda, çeşitli harcamalar ve devlet memurlarına dağıtılan paraların artan kısmının “güvenilir kişilerin kasalarında saklandığı” belirtiliyor.

Cemaatin zulası patladı13 Mart 2014
Paralel yapının Azerbaycan'daki üniversite, kolej ve dershanelerine Azerbaycan Hükümeti tarafından el konulmasından kısa bir süre önce, derin örgütün bu ülkedeki imamlarından Mustafa T. tarafından Pensilvanya'ya gönderilen "2013 yılı mali raporu" deşifre oldu. Azerbaycan Hükümeti'ne yakın "adalet.az" adlı sitede yayınlanan raporda, paralel yapının Azerbaycan'daki 2013 yılı gelir ve harcamaları kalem kalem belirtildi.

DEVLET MEMURLARINA HEDİYE!

Rapordaki bilgilere göre paralel yapı, sadece 2013 yılında Azerbaycan'daki okullarından 53 milyon dolar gelir elde etmiş. Yapılan harcamaların toplam tutarı ise yaklaşık 17 milyon doları (16 milyon 836 bin dolar) buluyor. Raporun "Devlete ait kurum ve kuruluşlardaki arkadaşlarımızın aylık ek masrafları" başlıklı kalemindeki harcama miktarı, 3 milyon 565 bin dolar olarak yer alıyor. Raporun, "Azerbaycan'daki nüfuzlu kişilere sunulan hediyeler" kalemindeki harcama tutarı ise 729 bin dolar gösteriliyor. Raporda, toplam harcamalar çıktıktan sonra kalan paranın (yaklaşık 36 milyon dolar), güvenilir kişilere ait özel kasalarda saklandığı belirtilerek, durum şöyle izah ediliyor:

TÜRKİYE'YE TRANSFER EDEMİYORUZ
Söz konusu meblağın bankalar aracılığı ile Türkiye'ye transferinde ciddi sıkıntılar yaşamaktayız. Daha önce çalıştığımız bankalar yüklü miktarda para transferi isteklerimizi kabul etmemekte. Bu durumun Türkiye'deki malum olaylar sebebiyle meydana geldiğini düşünmekteyiz. Bu konuda arkadaşlarımızla istişare ettik ve sizi bilgilendirmenin daha münasip olacağı kanısına vardık. Söz konusu meselenin çözümü için tavsiye ve emirlerinizi beklemekteyiz…

10 KALEM HARCAMA SIRALANDI
"Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendim. Allah'tan size sağlık ve afiyet diliyorum" diye başlayan raporu kaleme alan Mustafa T., Gülen'den kendisi için dua etmesini de rica ederek, "Dualarınızda bu hakir kulu unutmamanızı temenni ediyorum" diyor.

Fethullah Gülen'in talebi üzerine hazırlanan raporda yer alan ve 10 ayrı kalemde sıralanan Azerbaycan'daki harcamaların dökümü ise şöyle:

- Hazar TV ve Burç FM – 2 milyon USD

- Araz kursları – 765 bin USD

- Hizmet hareketimize teşvikle ilgili olarak kitap, dergi, broşür ve diğer araçlar için – 367 bin USD

- "Zaman Azerbaycan" gazetesinin baskı, yayın ve dağıtımı için ilave ücret – 413 bin USD

- Hizmet hareketimizi anlatan sempozyum, konferans, toplantı ve diğer şeyler için – 210 bin USD

- "Çağ Öğretim" işletmelerine ek bütçe olarak – 8 milyon 435 bin USD

- Azerbaycan nüfuzlu kişilere sunulmuş hediyeler için – 732 bin USD

- Azerbaycan'ın çeşitli bölgelerinin imam dostlarımız ve cemaatin masrafları için – 184 bin USD

- Devlete ait kurum ve kuruluşlardaki dostlarımız için aylık masraflar için – 3 milyon 565 bin USD

- Çeşitli dış seyahatler, yurtdışındaki işler için – 165 bin USD

KAYNAK: AKŞAM

F. GÜLEN panikte!

Türkiye'nin Fethullah Gülen ile ilgili iade çabaları sonuç vermeye başladı.

Fethullah Hoca panikte!13 Mart 2014

Başbakanın "Mesaj alındı" ifadesinden sonra Gülen'in, ABD "yabancı polisine" sığınma talebinde bulunduğu ortaya çıktı. Bu talebe ABD'li yetkililer olumsuz sinyal verdi. Bunun üzerine panikleyen Gülen'in, yardımcılarıyla birlikte Yeni Zelanda Hükümeti'ne siyasi nedenleri öne sürerek sığınma istediği öğrenildi. Yeni Zelanda'nın olumsuz yanıt verme ihtimalini de düşünen Gülen'in, aynı anda Kanada'ya sığınma talebinde bulunduğu iddia edildi. Türkiye'de casusluk ve vatana ihanet suçlamaları ile karşı karşıya kalabileceği belirtilen, Fethullah Gülen'in, yargıdaki hakkındaki soruşturmalar nedeni ile sıkıntı yaşadığı da alınan bilgiler arasında. Gülen'in yaptığı "siyasi sığınma" taleplerinin henüz neticelendirilmediği öne sürüldü.

KOZANLI ÖMER G.AFRİKA'DA "Emniyet'in İmamı" olduğu deşifre edilen ve bir süre öce Amerika Birleşik Devletleri'ne kaçtığı belirlenen "Kozanlı Ömer" lakaplı Osman Hilmi Özel'in de, Gülen'in talimatı ile sığınma talebinde bulunmak üzere Güney Afrika'ya gittiği iddia edildi.

Kaynak: MEVLÜT YÜKSEL / Takvim

Şehit Polisin Katili Kim?

Berkin Elvan'ın cenazesinin ardından Tunceli'deki gösteriler sırasında, bulunduğu araç taşlanınca fenalaşarak şehit olan polis memuru Ahmet Küçüktağ'ın katili kim?
Şehit Polisin Katili Kim?
13 Mart 2014
Tunceli'de Gezicilerin çıkardığı olaylarda içinde bulunduğu araç taşlanınca fenalık getirerek hastaneye kaldırılan polis memuru 30 yaşındaki Ahmet Küçüktağ'ı yaşatmak için doktorlar yaklaşık 2.5 saat çaba harcadı.
Hastanede bir kaç kez kalbi duran ve Elazığ Fırat Üniversitesi'nden askeri helikopterle getirilen kalp pilinin takıldığı Küçüktağ, yapılan tüm müdahaleye rağmen şehit oldu.
Küçüktağ'ın şehit olduğu haberini alan meslektaşları hastane önüne gelerek büyük üzüntü yaşadı.
VALİ GÜNER
Tunceli Valisi Yusuf Hakan Güner, polis memuru Ahmet Küçüktağ'in şehit olmasının ardından Emniyet Müdürü Hayati Yılmaz ile birlikte Devlet Hastanesi'ne geldi. Hastanede gazetecilere açıklamalarda bulunan Vali Güner, şehit polis memurunun polis teşkilatında kader birliği yaptığı arkadaşlarıyla birlikteyken ve halka hizmet ederken şehit olduğunu belirterek şunları söyledi:
"Polis teşkilatımıza ve burada beraber kader birliği yaptığımız halkımıza hizmet için beraber çalıştığımız bütün arkadaşlarımıza başsağlığı diliyorum. Bugün ilimizde meydana gelen toplumsal olay ve gösterilerde emniyet teşkilatımızın görevi esnasında Shortland diye tabir edilen bir aracın içerisinde bir polis memuru kardeşimiz rahatsızlanıyor. Anında hastaneye sevk ediliyor. Hastanede gerekli müdahaleler kalp pili de dahil olmak üzere yapıldı ancak maalesef şehit oldu.
Hayata döndüremedik. Ben bütün emniyet teşkilatımıza, Tunceli emniyet teşkilatımıza, aziz milletimize ve aziz devletimize başsağlığı diliyorum. Bizler bir etle tırnak gibi, aziz milletimize devletin bir hizmetkarı olarak kanunlar çerçevesinde hizmet etmeye devam edeceğiz. Polis kardeşimizin vefatı araç içerisinde görev esnasında her hangi bir direkt gelen bilgilere göre fiili bir müdahaleye maruz kalmadan oluşan bir rahatsızlık çerçevesinde hastanede ruhunu teslim etmesiyle meydana gelen bir olaydır. Ben huzurlu günler, şuurlu günler, kardeşlik dolu, barış dolu birlik ve beraberlik içerisinde geleceğe emin adımlarla yürüyeceğimiz günler diliyorum. Aziz milletimize, aziz polis teşkilatımıza ve devletimize başsağlığı diliyorum."
VALİ: BULUNDUĞU ARAÇ YOĞUN TAŞ YAĞMURU ALTINDA KALMIŞ
 
Tunceli Valisi Hakan Yusuf Güner, polis memuru Ahmet Küçüktağ'ın şehit olmasının ardından hastanede yaptığı açıklamadan sonra makamında da basın toplantısı düzenledi.
 
Vali Güner, polis memurunun gazdan etkilenip kalp krizi geçirdiği yönündeki haberlerin doğruyu yansıtmadığını, kesin sonucun adli tahkikat sonucu ortaya çıkacağını söyledi.
 
Güner, şunları söyledi:
 
"Büyük bir olay söz konusu, kamu malına zarar verme söz konusu, esnafa zarar verme söz konusu. Yani hem vatandaşa hem kamuya zarar söz konusu. Bu kapsamda olayların tüm boyutu, gösterici boyutu ve görevliler boyutu ile gerekli adli işlem adli makamlarca başlatılmıştır. Cumhuriyet Başsavcılığımız konuyla ilgili çalışmalarını yürütmektedir. Gelişmelerle ilgili ayrıyeten gerekli bilgiler ve açıklamalar yapılacaktır. Ancak ben şehit polis memuru arkadaşımızla ilgi olarak o an şehit olan arkadaşımızın yanında bulunan mesai arkadaşlarının, amirlerinin bize ifadesi arkadaşımızın olay anında yoğun bir taş yağmuru altında oldukları ve gazlı bir ortamda olmadıkları ve gaz maskesi takamaya gerek duyulacak bir durumun olmadığı belirtilmiştir. Bu durumu kamoyunun dikkatine sunuyorum. Olaylar sırasında şiddet başladığı sırada topluluğa müdahele etmek için yanlarında bulunan gaz maskesini takmaya gerek duymamışlardır. Tam tersine yanında bulunan arkadaşları, gazdan ziyade adeta araçlarına bir taş yağmuru şeklinde yoğun bir taş yağmuruna tutulduklarını bundan dolayı da ciddi bir stres yaşadıklarını hem amirlerine hem de yanlarında bulunan arkadaşlarıyla paylaşmışlardır. Zaten emniyet müdürlüğümüzün bu konuyla ilgili tespitleri devam etmektedir. Ayrıca aracın etrafındaki taşları da sağduyulu Tunceli halkının sivil toplum örgütlerinin siyasi parti yetkililerinin dikkatine sunuyorum."
 
Halka hizmet için burada olduklarını söyleyen Vali Güner, "Hürmet için buradayız. Hiç kimse bizim bu halka olan hizmet aşkımızı provoke ederek zafiyete uğratamaz. Biz şehidimize de sahip çıkacağız, halkımıza da sahip çıkacağız. Gerekli huzuru sağlamak bizim görevimiz. Yanlış yorumlara da asla müsaade etmeyeceğiz. Şunu özellikle tekrar belirtmek istiyorum. Olay anında şehit polisimizin yanında bulunan mesai arkadaşlarının bize verdiği bilgi, gazla ilgili bir tespit bulunmamaktadır. Lütfen olayın ne çerçevede olduğu olay sırasında söz konusu aracın ne biçimde yoğun bir taş yağmuruna tutulduğu tespitini bir vaka olarak önümüze koyalım. Ben bu açıklamayı yanlış anlaşılmalara yol açılmaması için ve kamuoyuna yansıtılan farklı bilgilere itibar edilmemesi için yapıyorum" dedi.
 
Şehit polis memuru Ahmet Küçüktağ'ın cenazesi kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için Malatya Adli Tıp Kurumu'na gönderildi.
 
Ajanslar
 

Demirel'den Berkin Elvan Açıklaması

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Berkin Elvan'ın hayatını kaybetmesiyle ilgili yazılı bir açıklama yaptı.
Demirel'den Berkin Elvan Açıklaması
13 Mart 2014
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel Berkin Elvan'ın hayatını kaybetmesi ile ilgili yazılı bir açıklama yaptı.

'MİLLETÇE BÜYÜK ÜZÜNTÜ DUYUYORUZ'
Demirel, açıklamasında, "Vahşi bir saldırı sonucu yaralandığı günden beri, büyük bir yaşam mücadelesini kahramanca yapmış olan oğlunuz Berkin Elvan'ın hayatını kaybetmesi dolayısıyla milletçe büyük üzüntü duyuyoruz. Size, milletimizin tüm fertlerine başsağlığı diliyorum. Allah rahmet eylesin" ifadelerine yer verdi.
demirel2.jpg

Okmeydanı'nda Burakcan CENAZESİ

Okmeydanı'nda iki grup arasında çıkan silahlı kavgada hayatını kaybeden Burak Can Karamanoğlu'nun yakınları, karşı grubun evlerine yürümeye çalıştı.
Okmeydanı'nda Burakcan Yürüyüşü
13 Mart 2014
Dün gece saatlerinde Okmeydanı'nda karşıt görüşlü iki grup arasında çıkan silahlı kavgada Burak Can Karamanoğlu hayatını kaybetmişti. Gencin yakınları Okmeydanı Şark Kahvesi diye bilinen bölgeye doğru yürümeye çalışınca polis yolu kesti. Polisle Karamanoğlu'nun yakınları arasında kısa süreli arbede yaşandı.

ÜLKÜCÜLER ŞARK KAHVESİ'NE GİRMEYE ÇALIŞTI
Hayatını kaybeden Burak Can Karamanoğlu'nun arkadaşları, Berkin Elvan'ın cenazesine ev sahipliği yapan ve sol grupların bulunduğu Şark Kahvesi'ne girmeye çalıştı. Polis, gruplar arasındaki gerilime engel oldu.
"DÖRT YOL UYUMA ŞEHİDİNE SAHİP ÇIK"
Burak Can’ın ölüm haberini duyan çok sayıda kişi akın akın Dörtyol’a geldi. Ellerinde dövizlerle “Burak Can ölümsüzdür, kalbimizde yaşıyor”, “Dörtyol uyuma şehidine sahip çık” sloganları atarak, Okmeydanı’na, Berkin’in oturduğu mahalleye gitmek istediler. Bölgede önlem alan Çevik Kuvvet ekipleri göstericilerin yolunu kesti ve Okmeydanı’na çıkışlarına izin vermedi.
burakcan1.jpg
burakcan2.jpg
 

Arakanlı Müslümanlardan Diyanet’e ziyaret…

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Rohingya Müslümanlarının Temsilcisi Wakar Uddin’i makamında kabul etti. 
 
Rohingya Müslümanlarının gördüğü zulüm ve şiddetin Müslümanların kalbinde yara açtığını kaydeden Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “Rohingya  Müslümanlarına yönelik bir etnik ve dini temizlik, zulüm başladıktan itibaren hem Diyanet İşleri Başkanlığımız hem de milletimiz, kardeşlerimizin bu zor durumdan kurtulmaları için elinden gelen her türlü gayreti sarf etmeye çalışmıştır. Türkiye’nin pek çok sorunları olsa da milletimizin kalbinde hiçbir zaman bu yara, bu zülüm devam ettikçe milletimizin kalbindeki o duygularda devam etmektedir” dedi. 
 
Rohingya Müslümanlarına insani yardımların ulaşması konusunda pek çok yola başvurulduğunu ancak Burma yönetiminden olumlu bir yanıt alamadıklarını belirten Başkan Görmez şunları söyledi;
 
“Dışişleri Bakanımızın Rohingya Müslümanlarını ziyaretine Başkanlığımızdan da bir heyet eşlik etti. Oradaki görüşmelerde en azından insani yardımları Müslüman kardeşlerimize ulaştırma konusunda bize yardımcı olmalarını istedik. Fakat üzülerek belirteyim ki, bugüne kadar hala müspet bir yaklaşım görmek mümkün olmadı. Bunun yerine biz milletimizin yardımlarını daha çok Bangladeş ve civarındaki mülteci kamplarına ulaştırmaya çalıştık. Aynı şekilde hayırsever milletimizin bağışladığı kurbanları söz konusu kamplarda kestik. Daha sonra Rohingya Müslümanları için daha faydalı olacağını düşündüğümüz bir eğitim projesi başlattık. Rohingya Müslümanlarından civar ülkelerin üniversitelerinde okuyan Malezya, Endonezya, Tayland gibi ülkelerde okuyan öğrencileri bularak onlara burs verme yoluna gittik. Rohingya Müslümanlarının yurtdışında haklarını savunan dört farklı grubun temsilcilerinin bir araya gelerek bir çatı altında toplanmalarının çok önemli olduğunu düşünüyorduk ve bunu önermiştik. Bugün hepsinin birleştiklerini duymaktan büyük mutluluk duydum. Birleştikten sonra üzerinde ittifak ettikleri liderleri Sayın Wakar Uddin beyefendiyle görüşmekten de büyük mutluluk duyuyorum. Bu birleşme hem İslam’ın ruhuna hem de İslam’ın vakarına uygun olmuştur.”
 
Rohingya Müslümanları Temsilcisi Wakar Uddin ise “Heyetim ve halkım adına bizleri kabul ettiğiniz için sizlere çok teşekkür ediyorum. Bugün sizlere Burma içinde ve dışında yaşayan halkımın içinde bulunduğu durum hakkında bilgi vermeye geldim” dedi. Arakan Müslümanlarının aslında yarım yüzyıldır bu çileyi ve hak ihlallerini yaşadığını belirten Wakar Uddin, şunları söyledi;
 
“Burma yönetimi ve radikal Budist oluşumlar Rohingya Müslümanlarına yönelik her geçen gün şiddetini artırdıkları zulüm ve toplu katliamları Türkiye’nin öncülüğünde tüm dünyaya sesli bir şekilde duyurulmuştur. Arakan’a gelen Türkiyeli yöneticilerin ve bazı sivil toplum örgütlerinden kardeşlerimizin gözyaşlarını gördüğümüzde bu yaşanan acının siz kardeşlerimizin kalplerinde gerçekten yaşandığını gördük. Türkiye Cumhuriyeti ve halkının Burmalı kardeşlerinin yanında durmak istediğini ve destek vermek istediğine bizler şahit olduk. Bizler Rohingya Müslümanları olarak sizlere minnettarız. Sizlerden istirhamımız ise bu zulmü devam ettiren her türlü hak ihlallerine sebep olan Burma yönetimi üzerindeki baskınızı uluslararası platformlarda devam ettirerek bir an önce insani yardımların ulaşmasını sağlamak ve sonrasında bu zulmün ve hak ihlallerinin sona ermesine yardımcı olmanız.”