HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

15 Şubat 2014 Cumartesi

Bu nasıl Cemaat?.. Dillerinde hep beddua, hep beddua!

Hasan Karakaya / Yeni Akit
 
 
 
 
 
 
 
 
 
15 Şubat 2014
10 Şubat Salı günü;
NTV’de Mehmet Barlas’a konuk olan Taner Yıldız, kirli 17 Aralık Operasyonu ve sonrasında yaşananları değerlendirdi... 
Taner Bey, açıklamalarının bir yerinde oldukça “çarpıcı bir duyum”a yer verdi ve dedi ki;
“Her ülkeyi geziyoruz ve oralardaki okulları ziyaret ediyoruz.
“Her gittiğimiz ülkede; bugün karşılaştığımız başka bir şey, o okullardaki insanlar değil... O arkadaşlarımızın önemli bir kısmının da hayret ettiği bir yapıyla karşı karşıyayız. 
‘Ben bedduayı algılayamadım’ diyor. 
Ben de algılayamadım. Biz kardeşiz... Kardeşe beddua edilmez. Eğer dershaneler konu olsaydı bazı arkadaşların önemli kısmını tenzihen söylüyorum tırnak içinde; ‘uzun adamın ölümünü 3 yıldan beri istiyoruz ama hâlâ ölmedi’ denmezdi. 
Bunu duyduğumda dondum kaldım. Bu itikaden de yanlış bir şeydir. Ben bu takdiri mi değiştirmeye çalışıyorum. 
Bu İslami olarak da yanlış insani olarak da yanlış. Bu arkadaşlar şu anda samimi olduğum, ‘bizim yaptığımız iş bu değil’ diyorlar.” 
Barlas, araya giriyor;
“Yani, Başbakan’ı ima ediyorlar.”
Taner Yıldız cevap veriyor:
“Evet... Gecesini gündüzüne katıp çalışan uzun adamı ima ediyorlar!”
HEM DE AMELİYAT GÜNLERİNDE!
Taner Yıldız’ın bu sözleri üzerine “olayın yaşandığı süreci” araştıran gazeteler, şöyle haberler yaptılar:
“Başbakan Tayyip Erdoğan, 26 Kasım 2011’de ameliyata alındı... Ameliyatın ardından, ikinci operasyon için 10 Şubat 2012’de tekrar bıçak altına yattı...
Takvimler 7 Şubat 2012’yi gösterdiğinde “MİT krizi” yaşandı... MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a yönelik operasyonun asıl hedefi Başbakan Tayyip Erdoğan’dı!..
İşte o günlerde;
Pensilvanya’dan gelen talimatta, “Erdoğan’ın ölmesi için beddua edin!” talimatı verildi...
Ne ilginçtir ki; bazı gazeteler, tam da bugünlerde, “Erdoğan’ın 2 yıl ömrü kaldı” şeklinde “manşet”ler atmaya, yorumlar yapmaya başladılar.
Demek oluyor ki;
Bu da, “Erdoğan’a yönelik operasyonun bir parçası”ydı!..
Fethullah Gülen’in, “Uzun” dediği Erdoğan için; “3 yıldır beddua ediyorsunuz, ama ölmüyor... Demek ki halisane beddua etmiyorsunuz ki, kabul olmuyor!” diye yanındakileri azarladığı ortaya çıktı... Başbakan Erdoğan, bu duyumun araştırılmasını istedi ve teyid edilince de, üslûbunu sertleştirip, Gülen için “örgüt lideri” ifadesini kullandı.”
Evet, gazetelerdeki “beddua” ile ilgili haberler bu şekildeydi.
HEP YALANLAMA!
Önceki akşam yani Perşembe akşamı “Cemaat televizyonları”nın ekranlarından, dün de “Cemaat gazeteleri”nden “yalanlama” yapıldı...
Fethullah Gülen’in avukatı Nurullah Albayrak, yaptığı açıklamada, haberler için; “Çirkin!.. Seviyesiz!.. İftira!.. Yalan” dedi...
Bu açıklama “doğru” olabilir mi?..
Elbette olabilir!..
Ne var ki;
Fethullah Gülen’in, yine Tayyip Erdoğan ve AK Partililer için daha önce yaptığı ve “Allah onların evlerine ateşler salsın!.. Yuvalarını yıksın, birliklerini bozsun!.. Duygularını sinelerinde bıraksın, önlerini kessin!.. Bir şey olmaya imkân vermesin!” dediği “beddua”nın bile bir “lanetleşme”, bir “mübahele” olduğunu iddia ettikleri hatırlanırsa, gazetelerde yer alan son “beddua”yı da “inkâr” etmeleri gayet normal!..
Zaten, “deşifre” olup da, “işlerine gelmeyen” bir mevzu ortaya çıktığında hep “inkâr” etmiyorlar mı?..
Meselâ, birisi; “suçüstü” mü oldu, hemen açıklama yapıyorlar: “Bizimle ilgisi yok... Bu adam, Camia’dan biri değil!”
O kadar kolay “inkâr” ediyorlar, o kadar kolay “adam satıyorlar” ki; korkarım, bir gün “Fethullah Gülen’i bile satarlar!”
Evet, evet onu bile satarlar!..
“Nihaî hedef”e ilerleyen yolda, eğer Fethullah Gülen’in “büyük bir vukuatı” ortaya çıkarsa, onun için bile; “Bizimle ilgisi yok” deyip, satabilirler!..
Demedi, demeyin!..
Bir gün, bu da olur!..
BU DA, TOPLU BEDDUA!
Ama yine de, “Fethullah Gülen’in, avukatı Nurullah Albayrak” tarafından yapılan açıklamanın “doğru” olduğuna ve “Fethullah Gülen’in böyle bir beddua yapmadığına” inanmak istiyorum...
Ben inanmak istiyorum da, “Beddua” iddiaları yağmaya başlayınca, ister istemez kuşkuya kapılıyorum;
Kim doğru söylüyor?..
“Fethullah Gülen’in avukatı” mı, yoksa “beddua” iddialarını sayfalarına taşıyan “gazeteler” mi?..
Hangisi doğru söylüyor?..
İşte bir “beddua” daha...
13 Şubat tarihli Akşam gazetesinde, Murat Kelkitlioğlu, bir “beddua” olayını köşesine taşımış..
Kelkitlioğlu’nun, “Okullarda toplu beddua” başlıklı yazısı şöyle:
“Meşhur beddua görüntüleri Pensilvanya’dan Türkiye’nin gündemine bomba gibi düşmüştü... Bu uygulama cemaate ait okullarda yaygın bir şekilde sürüyor... Bir arkadaşımın anlattığı olayı aynen aktarıyorum.
Olay cemaatin Suudi Arabistan’daki okullarında yaşanıyor... Bu uygulama 15 gün önce bütün okullarda planlı bir şekilde gerçekleştirilmiş.
Okulların yurtlarında kalan öğrenciler, gece saat 03.00’te uyandırılarak Teheccüd Namazı için abdest almaları istenmiş. Öğrencilere, ağabeyleri öncülüğünde Teheccüd Namazı kıldırılmış. Daha sonra Başbakan Erdoğan ve arkadaşları için Ya Kahhar Duası okunmaya başlanmış... Duaya şaşıran çocuklar bir an duraksayınca, ibadeti yöneten abilerinin uyarısıyla daha gür bir sesle Ya Kahhar duası yarım saat kadar devam etmiş.”
Peki, buna ne diyeceğiz?..
Bir “avukat” çıkıp, bu “Kahhar Duası”nı da yalanlayacak mı acaba?..
“Fethullah Gülen’in kendi ağzından ve kendi görüntüsüyle” yayınlanan “beddua”ya bile bir kılıf bulup, “lânetleşme” dediler...
“Uzun adam” için yaptığı “beddua”yı yalanlayıp, “iftira” dediler...
Peki, bu “Kahhar duası” için bir “kılıf” bulmayacaklar, “tevil” yoluna sapmayacaklar mı?..
Haa hemen söyleyeyim;
Kelkitlioğlu’na bu olayı aktaran arkadaşı herhalde ülkeleri karıştırmış... Suudi Arabistan’da “Cemaat okulu” yok... Dolayısıyla “Cemaat yurdu” da yok... Ama, “öğretmen”lerden bir kısmının “Cemaatçi” olduğundan kuşku yok...
Dolayısıyla, onlar olabilir...
Kaldı ki;
“Başka ülkeler”deki ve Türkiye’deki “Cemaat yurtları”nda bu tür “beddua seansları”nın olduğu, benim de kulağıma geliyor.
Kısaca, diyeceğim o ki;
Olay doğru, yer karıştırılmış!..
Bu, nasıl bir “Cemaat”tir, bu nasıl bir “Hareket”tir ki;
Ağızlarında hep beddua,
Hep beddua!..
İnsan merak ediyor;
Bunların içinde, “ağzı dualı” hiç mi kimse yok?..
Varsa;
Niye “isyan” etmezler,
Niye hâlâ boyun eğerler?..
BUMERANG GİBİ!
Affedersiniz, az kalsın unutuyordum...
Murat Kelkitlioğlu, yazısının sonunda demiş ki;
Ya Kahhar duası; zalimin ıslahına, bu mümkün olmadığı halde kahrına niyet eden bir duadır... Yani Erdoğan ve arkadaşlarına yine beddua ediliyor... Ancak duanın çok özel bir tarafı var. Hakkında beddua edilen kişi bunu hak etmiyorsa, kahır için okuyan, ona zulüm etmiş olacağından, bu beddua kendisine dönüyor.” 
Tıpkı, “bumerang” gibi!..
Eğer “beddua” ettiğin kişi buna “müstehak” ise, beddua yerini buluyor, yok eğer lâyık değilse, o beddua, “beddua eden kişinin kendisine” döner!..
Yani, kendi evine “ateşler salınır”, kendi “yuvaları yıkılır”, kendi “birlikleri bozulur”, kendi “önleri kesilir” ve kendileri “bir şey olamazlar!”
BEDDUALAR TUTMUYOR!
Durum onu gösteriyor ki;
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Rabbime şükürler olsun ki, bir “sağlık problemi” yok...
Dahası; “son derece sağlıklı.”
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın doktoru Cevdet Erdöl diyor ki;
“Başbakan, son derece sağlıklı... Ciddi takip gerektirecek bir sağlık sorunu yok... Şimdiye kadar, risk oluşturan bir vaka tesbit etmedik.”
İşin ilginç tarafı;
Fethullah Gülen’in, “Allah onların evlerine ateşler salsın!.. Yuvalarını yıksın, birliklerini bozsun!” diye “beddua” ettiği diğer insanlar da, birer birer “tahliye” olmaya başladılar!..
“Kirli 17 Aralık Operasyonu”nun asıl hedefi olan “Halkbank”ın Genel Müdürü Süleyman Aslan, dün “tahliye” edildi.
İstanbul 19. Sulh Ceza Mahkemesi’nin “tahliye gerekçesi”nde denilmiş ki; 
l “Teknik araçlarla izleme ve neticesinde, görüntülerin kayda alınması ve iletişimin tespiti yoluyla elde edilen delillerin tek başına esasa ilişkin olarak delil mahiyetinde bulunmadığı, yan deliller, olgu ve bulgularla desteklenmesi gerektiği kanaati oluşmuştur...”
l “Teknik araçlarla izleme yapılıp görüntü alındığı ve neticesinde elde edilen bulgu, tespit ve görüntülerin, kanunun amir hükmüne rağmen dosya içine delil olarak konulduğu ve kullanıldığı, elde edilen delillerin hukuka uygun olup olmadığının tespiti, dava açıldığı taktirde kovuşturmayı yürüten mahkemeye ait olmak üzere hakimliğimizce ‘hukuka aykırı delil’ niteliğinde olduğu yönünde kanaat oluşturmuştur.”
Eee, ne oldu; “yasal” denilen “korsan dinleme”lere?..
Ne oldu;
“Ayakkabı kutuları”na?..
Olan şu:
“Hepsi hukuka aykırı delil!”
Söyleyin Allah aşkına;
17 Aralık’tan bu yana içeride tutulan Süleyman Aslan ve diğerlerine yapılan muamele, bir “itibar cellatlığı” değil midir?.. Bu operasyon, bir “haysiyet cinayeti” değil midir?..
Peki, kimdir bu cinayetin faili?..
Elbette “Paralel Yapı!”
Ve bu “örgüt”ün lideri!..
BEN BEDDUA ETMEM!
Şimdi, bu “Paralel”cilerin “ocaklarına ateşler düşmeye, yuvaları yıkılmaya, birlikleri bozulmaya” başlarsa hiç şaşmam ama bir “insan” olarak üzülen yine ben olurum!
Tıpkı, “şeker hastalığı”ndan muzdarip olmasının yanısıra, “kalp ritmi bozukluğu”ndan dolayı 21 Ekim 2013 tarihinde hastaneye kaldırılıp, 12 saat hastanede müşahede altında tutulan Fethullah Gülen’e de üzülüp, “geçmiş olsun” dediğim gibi!..
Çünkü ben, “insan”ım...
Ağzımdan “beddua” değil,
“Dua” çıkar!..
Zira, bir “Müslüman” olarak çok çok iyi bilirim ki; “Beddua ettiğim kişi eğer buna müstehak değilse, o beddua, döner beni kahreder!”
“Beddua” edenler, “Ölüm Duası” ya da “Kahhar duası” yapanlar, bunların “kendilerine döneceğini” hiç hesap etmiyorlar mı acaba?.. 
İşte “oyun”ları, “tezgâh”ları, “plân”ları ve “entrika”ları tek tek bozuluyor... Demek ki, “beddua”ları bir “koruma duvarı”na çarpıyor!.. Demem o ki; yol yakınken “nedamet” getirip “tövbe” etsinler!..
Aksi halde, “çarpılabilirler!”

******************************************************
Zaman’ın tirajı, hurdacıda bir numara!
Bugün 1. sayfamızda yayınladığımız fotoğrafta; “Paralel”cilerin sık sık yaptığı gibi; “ekleme-çıkarma” yok, “montaj” yok... Fotoğrafta görüldüğü gibi, “hurda kâğıt toplayan” bir vatandaş; “daha paketine el sürülmemiş, bağı bile kesilmemiş Zaman gazeteleri”ni istiflemiş, “kâğıt fabrikası”na göndermek üzere, “küçük bir tepe” yüksekliğinde yığmış!..
Eee, ne oluyor?..
“Zaman 1 milyon satıyor!”
“Zaman, tirajda bir numara!”
Bunda “bir numara” vardı ama, böyle bir fotoğraf yoktu elimizde!.. Fotoğraf onu gösteriyor ki; “Zaman’ın tirajı hurdacıda bir numara”dır!..
Yanarım yanarım da; “Cemaat’in paraları”, satılmayan gazetelere gidiyor, ona yanarım!..
Cemaatin bir diğer gazetesi ise, “ağlamaklı bir üslup”la sızlanıyor: “Biz reklâm pastasından hakkımız olan payı alamıyoruz!.. Adil rekabet istiyoruz!”
Tamam, iste istemesine de; daha “paket”lerine el sürülmemiş, bağı bile çözülmemiş “hurdaya giden gazete yığınları”nın neresi “tiraj”dır, neresi “net satış”tır!..
“Okuyucu ile buluşmadan, doğrudan kâğıt hurdacısına giden gazete”lere reklam şirketleri niye itibar etsin ki?..
O reklâmları;
“Hurdacı” mı okuyacak?!?..

Bu süreçte cemaat kötü bir şekilde deşifre oldu

Abdurrahman Dilipak / Yeni Akit

28 Şubat

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
15 Şubat 2014

Sahi 28 Şubat’a kaç gün kaldı. Bu arada 28 Şubat davası ne oldu? 12 Eylül davası da, Balyoz da, Ergenekon da unutuldu gitti..
Muhsin Yazıcıoğlu davası ile ilgili de yeni bir gelişme yok.. Şimdi gözler derin devletten çok paralel devlette.. Merakla beklenen paralel devlet davası..
Daha 28 Şubat post modern darbesinin hesaplaşması bitmeden başımıza bir de paralel devlet olayı çıktı..

Aslında 28 Şubat davası ile paralel devlet birbirinin çok da yabancısı değil. 28 Şubat öncesi kurulan Refahyol hükümeti, Balyoz ve Ergenekon davası ile mahkûm edilmeye çalışılan derin devlet içindeki söz dinlemeyen çocukları yola getirme hareketinin ilk etabını oluşturuyordu. Yani Tansu Çiller bir gecede hidayete filan ermedi.. Baykal da “Muhtar bile olamaz” hale getirilen Erdoğan’ı kendi sırtında siyasete taşırken o da bir gecede hidayete ermemişti..

Balyoz ve Ergenekonda sanık sandalyesine oturtulan 3 ayrı grubtan kişilerdi.. Laikçi, Ulusalcı, Ilımlı İslam Projesine karşı çıkan Kemalistler. Bunların yerine gelmesi düşünülen ve bu proje açısından sorun çıkarma ihtimali olan, tasfiye edilmesi gereken potansiyel risk grubu ve tepedekilerin iddialarından vazgeçmeleri halinde onların yerine içeri atılması düşünülen günah keçileri..

Paralel devlet, derin devleti tahkim etmek için sisteme enjekte edilmesi gereken ılımlı İslamcılar ve yeşil sermayeden oluşan  kişilerdi ve derin yapıdan tasfiye ise, sistemin İslamcılarla tahkim edilmesine karşı çıkan kraldan fazla kralcılardı..

28 Şubat’ın sene-i devriyesinde, henüz 28 Şubat tartışmaları bitmeden, yeni bir tartışma ile karşı karşıyayız..

Biliyorsunuz Refah-Yol çökünce, Anasol-M hükümeti kurulmuştu.. MHP sisteme entegre edildi ve Özal’ın ANAP’ı içi boşaltılıp, derin yapının Truva atı haline getirildi.. Mesut Yılmaz’a da bu işin taşeronluğu görevi verildi..

Erdoğan’ın Mesut Yılmaz ya da Cindoruk olması isteniyor bugün de.. AK Parti ANAP’laştırılmak isteniyor..

Aslında paralel yargı, dün Çatlı’nın kendine bağlı kadrolarla gerçekleştirmediği hesaplaşmayı tamamlamak için devreye girdi. Bir bakıma Çatlı’nın rövanşı gibi idi.. Refah-Yol hükümetinin paralel yapının önünü açmasını engelleyenler bu operasyonla tasfiye edilecekti..

Gelinen noktada büyük ölçüde derin bir mutabakat sağlandı ve bugün gerçekleştirilmekte olan operasyon, içeride derin devlet ve paralel devletin ortak operasyonu.. Dışarıda ise İsrail, çeyrek asırlık bu projeye başından beri karşı çıksa da, bu kadar emek verildikten sonra böyle aniden bitmesini istemiyor. Onun için arkası arkasına ataklar yapıyor ve emrivaki siyaseti izliyor..

ABD ve AB ülkeleri biraz mahcup, biraz da ürkek bir tavırla, ne yapacakları konusunda derin bir tereddüt içinde günü kurtarmaya çalışıyor sanki..

Zaten Mısır’da, Suriye’de, Irak’da ve diğer daha birçok İslam ülkesinde giderek inisiyatif kullanamaz hale gelirken, bir de Türkiye’yi kaybetmek kendileri için kabul edilemez bir potansiyel risk oluşturuyor..

Kontrol edemediğin kriz sana hizmet etmez.. Ve de haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder..

Bu süreçte cemaat kötü bir şekilde deşifre oldu. Darbelerle ve derin devletle hesaplaşma adı altında oynanan kirli oyun ortaya çıkınca, bu derin ilişkiler Türkiye’nin gündemine otururken, batının kirli planları dünyadaki mazlum milletlerin gözlerinin açılmasına sebeb oldu..

Şimdi gelinen noktada ne cemaati bırakabilirler, ne de bu yapıyı kambur gibi sırtlarında taşıyabilirler..

Tam da seçim arefesinde yeniden 28 Şubat’ın tartışılması önemli.. Aslında 31 Mart da böyle bir rezaletti..

Toplum şimdi, ekonomik yolsuzluk ve kasetlerden çok, derin devlet ve darbelerle hesaplaşma adına, paralel devletle derin devletin milli iradeye karşı ittifak kurma çabalarına şahit olmanın şokunu yaşıyor.. Bu işe dinin alet edilmesine ve yeni üretilmeye çalışılan ya da toplumun dönüştürülmeye çalışılan din algısına yönelik komploların ortaya çıkmasının şokunu yaşıyor..

Paralel devlet, derin devlet kadar ya da bugün yaşadığımız süreç 28 Şubat kadar önemli bir hadise..
Darbe hesaplaşmasına tüme varım yolu mu kullanmalı, tümden gelim mi bilmiyorum. Ama sondan, yaşadığımız sıcak gelişmelerden başlayarak, tüm darbelerin paralel bir şekilde yargılamasının yapılması benzer özellikler, kavramlar, kurumlar, kadrolar ve kişileri daha yakından tanımak açısından daha açıklayıcı olabilir..

Bunlar aynı zihniyetin zebunu olan insanlar.. Bu tür darbe planlarında kullanılan şablonlar aynı.. Tüm darbeciler zihniyet ikizidir ve bunun sağı solu, dincisi yoktur..

28 Şubat’ın şeyhinin yediği haltları biliyorsunuz. Bir tane şeyhleri de yoktu. Bugün de paralel yapının paralelinde bir sürü dini grub var. Şimdilik onlar gelişmeler karşısında panikledikleri için seslerini kısmış vaziyetteler. Yoksa onlar da şimdiden bayrak gösterirlerdi.

28 Şubat’a direnenler, paralel devlete de direnirler.. Biz bu filmin başka bir versiyonunu daha önce görmüştük..

Bu işler böyledir. Ayakta iken elini öpenler, oturunca saldırır, düşünce vururlar..

Selâm ve dua ile..

http://www.habervaktim.com/yazar/63680/28-subat.html

Ortalığı Sallayacak Taraf Bombası!

Taraf Gazetesi eski genel yayın yönetmeni Radikal yazarı Oral Çalışlar CNN Türk ekranında yayınlanan Karşı Gündem programında tarafla ilgili bombayı patlattı.
Ortalığı Sallayacak Taraf Bombası!
15 Şubat 2014 Cumartesi 09:00
Radikal yazarı Oral Çalışlar CNN Türk ekranında yayınlanan Karşı Gündem programında 3 ay kadar yayın yönetmenliğini yaptığı Taraf gazetesinin hiçbir şüpheye yer bırakmayacak biçimde “proje” olduğunu, ayda 1.5-2 milyon dolar zarar ettiğini, sahiplerinin de bu zararı karşılayacak herhangi bir işleri olmadığını açıklayıp, Taraf’ın birileri tarafından 7 yıldır finanse edildiği bombasını patlattı.
Gülen örgütünün gazetesi olarak bilinen Taraf’a dair bu deşifre, tetikçi gazetenin cemaat tarafından finanse edildiği ihtimalini akla getirdi.
http://www.habervaktim.com/haber/361241/ortaligi-sallayacak-taraf-bombasi.html
RAHMİ KOÇ VE AYDIN DOĞAN KARDEŞLER


















Gömülü resim için kalıcı bağlantı
 

Bilici'den Fethullah Gülen Cemaati'ne tavsiyeler

15 Şubat 2014
Taraf gazetesi yazarı Mücahit Bilici, bugünkü köşesinde 'Fethullah Gülen Cemaati'ne tavsiyeler' başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Taraf gazetesi yazarı Mücahit Bilici bugünkü köşe yazısında Gülen cemaatine seslendi ve bazı tavsiyelerde bulundu. Cemaate, 'dine hizmet ediyoruz diye dokunulmaz kıldığınız bencilliğinizi terkedin' sözleriyle uyarıda bulunan Bilici, gündeme ilişkin birçok konuda cemaatin nasıl tavır alması gerektiği konusunuda düşüncelerini paylaştı.

İşte Mücahit Bilici'nin o yazısı,Yıllarca devletçi-Sünnicilik ve Türkçülük yaptınız. İkisinden de ceza alıyorsunuz. Milliyetçiliğe bazen isteyerek bazen de siyaseten verdiğiniz rüşvetler yüzünden maksadınızın aksi ile tokat yiyorsunuz. Cebini doldurmaktan başka derdi olamayanlar size vatan haini diyor. Değil sizin kendi meşrebinizce samimi dindarlığınızın, belki sizin yanlış Türkçülüğünüzün bile kenarından geçemeyecek derekedeki kimi partizan memurlar sizi gayrımillilikle suçluyor. Yanlış olarak seccade yaptığınız şeyin karşılığında onu paspas yapmış olmakla suçlanmanız da kaderin bir adaletidir. Türkçülüğü bırakın. Türkiye kutsamalarını terkedin. Âl-i Beyt’in sünnetine sarılın. Başıma gelen Kerbela diyenin Hüseyni olmaya çalışması gerek. Devleti kutsallaştırarak ona sahip olmak yerine toplumu güçlendirerek devlete karşı halkı ve hakkaniyeti savunun. Sahibini kolayca canavarlaştıran devleti ve iktidarı değil, hakkaniyeti, adaleti, mazlumun yanında olmayı seçin. Kaderin bir remzidir ki devlet, demokratikleşmeden sizin olamayacak. İnhisar arzusuna karşı inhisar tokadıdır muhatap olduğunuz. Vatandaşlığa talip olun, devlet sizin (ve herkesin) olacaktır.

Hükümetin (dinle bağı zayıf ama İslamcı geçinen) memurlarının sizi ve cemaatinizi tekfir etme ihtimalinin eli kulağındadır. Bu tarz bir vicdan-sûz hamleye karşı hazırlanın. Vur emrini alıp öldürmeye çalışan yalaka ve memur ordusunun seviyesine siz de mukabele-i bilmisil yoluyla düşmeyin. Haksızlığa karşı haksızlık yapmadan sabırla karşılık verin, hak yerini bulacaktır.

Bediuzzaman Said Nursi’nin anlam katmanları ile örülü kitaplarını sadeleştirerek (anlam fakirleştirmesi ile) sunma hakkına/içtihadına sahipsiniz. Ama o kitapların üstüne kitapların orijinal ismini ve Bediuzzaman’nın adını yazmayın. Bunu yapmayın diye size yalvaran o kadar çok Nurcu cemaate ve insana cevap vermeye bile tenezzül etmediniz. Yaptığınız şeyde haklı bile olsanız, bu insanların rica ve yalvarışları karşısında gücün kibriyle hareket ettiniz. ‘Varsın bu da olmasın’ demediniz. Hâlâ geç değil: özür dileyiniz.

Kürdistan gerçeği ile barışınızı yapın. Bilin ki Türkiye bir Kürdistan’a hamiledir. Bir gün elbet doğuracaktır. Ya milliyetçilikle Kürtlere karşı azdırılmış Türkçü kamuoyunun bu yanlış hissiyatını ret ve tadil yoluna gidin, ya da kaybedeceksiniz. Milliyetçilik treniyle Türklerin gidebileceği bir yer kalmadı. Hükümet bile Müslümancılık üzerinden giderken sizin tek seçeneğiniz demokrasi ve hürriyetlerdir. Türkiye’de Kemalizm ve Türk milliyetçiliği çöktü. El an iktidarda olan söylem Müslüman milliyetçiliğidir. Muhalefete düşmüş dindar olmayanların ise sarılacağı tek ip demokrasi ve haklar ipidir. Gelecek liberal ve demokratik bir dindarlıktadır. Muhafazakâr ezberleri maziye bırakın.

Kürtlere güdülecek hayvan, bakılmaya muhtaç çocuk muamelesi yapan geleneksel Türk zihniyetini Şefkat Tepe gibi pespaye diziler yoluyla ayakta tutmaktan vazgeçin. İçinizdeki Kemalist tortulara karşı da bir Ergenekon davası açın. Kürtler konusunda “eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlal”in sözkonusu olduğunu görün. Kürtler ile PKK ’yi ayrı tutabilirsiniz ama PKK’yi yok sayarak veya yok etmek isteyerek Kürtlerle birlikte yaşama amacını gerçekleştiremezsiniz. PKK Kürt milletinin bir parçasını temsil ediyor. İdeolojik damak tadınıza uymasa da demokratik açıdan toplumsal tabanı olan gerçeklere karşı direnemezsiniz. Kemalist cerahati akıtmak için Türkçülüğe verdiğiniz rüşvetin milyonda birini bir muhatap olarak Kürt milliyetçiliğini bile terkeden PKK’ye vermelisiniz.

İyi niyetle çok kötü şeyler yaptınız. Nasıl bugün Başbakan istihbarat örgütü eliyle başta medyada olmak üzere tam bir istibdad tesis ettiyse, sizin de cemaatiniz polis ve medya imkânlarıyla güçlü olduğu dönemde benzer bir istibdat uyguladı. Yayın dünyasında bunun örnekleri çoktur. Görmelisiniz ki eleştiriye tahammülsüzlükte Cemaat olarak Başbakan ve onun memurlarından geride kalmadınız. Sahte övgüyü hep samimi eleştiriye tercih ettiniz. Siyasi davrandınız. Cemaat olarak sizi seven mensuplarınız dışındaki ekser insanların sizden neredeyse nefret etmesinin sebebi budur. Cemaat enaniyetini, dine hizmet ediyoruz diye dokunulmaz kıldığınız bencilliğinizi terkedin. Bencil olmaya, kendi işinize odaklanmaya hakkınız var. Ancak kimseden dine hizmet ediyoruz diye itaat, teslimiyet beklemeyiniz.

Gücü ve iktidarı (dine hizmet etmek için) önemsediğiniz için tedbirde ölçüyü kaçırdığınız çok olduğu gibi, nice yalaka insanları da ihya etmeyi hizmetinizin gereği saydınız. Bugün şekvacı olduğunuz yalakaları mevcut mantığınızla yarın siz iktidar olsanız yine istihdam edersiniz. Yarın onu yapacaksanız, bugün onlara layıksınız demektir. Unutmayın: Kemalist hegemonya çöktü. Her şeyde açık ve net olun. Siyaset yaparken muhataplarınızın zekâsını hafife alan propagandadan uzak durun. Bundan sonra siyasette sıdk ve salahat esas olacak. Siyasi riyadan sakının ve iyi niyetin asla kötü araçlara muhtaç olmadığını unutmayın.
http://www.timeturk.com/tr/2014/02/15/mucahit-bilici-den-fethullah-gulen-cemaati-ne-tavsiyeler.html#.Uv_xflo5nDc

Eski cemaat imamı: Türkiye'yi eyaletlere böldüler

15 Şubat 2014
Deşifre Programı'nda 17 Aralık Operasyonu ve sonrasında yaşanan süreç masaya yatırıldı.

A Haber'de yayınlanan Mehmet Ali Önel Yönetimindeki Deşifre Programı'nda 17 Aralık Operasyonu ve sonrasında yaşanan süreç masaya yatırıldı. Programa Eski Sağlık Bakanı Bülent Akarcalı, İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr.Ramazan Kağan Kurtoğlu ve Gülen Cemaati Eski İmamı Yazar Selim Çoraklı konuk oldu..

"ANADOLU SERMAYESİ, İSTANBUL SERMAYESİNE YETİŞİNCE RAHATSIZ OLDULAR"
Programda söz alan Eski Sağlık Bakanı Bülent Akarcalı "Geçtiğimiz günlerde bana davetiye geldi.Avrupa Birliği üyesi bir ülkenin Türkiye'deki konsolosluğunda İstanbul'da konferans verilecek. İşadamları ve ekonomistler de davetli. Bir Holdingimizin üniversitesinden öğretim üyesi Türk hoca da konferans verecek. Konferansın konusu ne biliyor musunuz ? Ekonominin, iktisadın "i"si yok. Konu Türkiye'de Kardeş Katilliği veya Otoriterlik, Türkiye'de Demokrasi –İstikrar Var mı? okuyunca üzüldüm. Bu ülkeyi bu kadar ucuza mı satıyorsunuz diye düşündüm. Bunlar iyi yaptıklarını düşünüyor ama beyinleri kontrol altına alınmış. Ne zaman Türkiye'de sorun çıksa bunlar toplantı yapıyor. Gezi olaylarında da yaşadık. Oysa demokrasinin beşiği denilen İngiltere'de 1900'lü yıllara kadar kadının hakkı yoktu. 1935'te uyuyan birisi 2 binli yıllarda uyansa 2. Dünya Savaşı hiç olmadı sanır. Neden? Çünkü 2. Dünya Savaşı'nın izlerini ortadan kaldıracak müesseseler oluşturuldu. BM kuruldu. NATO kuruldu. OECD, AB kuruldu. Ama 1.Dünya Savaşı bitmedi. Bakın Amerika Lozan'a taraf olmuş ama imzalamamıştır. Bence Ortadoğu'ya yeni bir nizam getirmeye çalışıyorlar. Arap Baharı ile başladı. Türkiye de hedefte... İçeride de destek veren sermayedarlar var. Bakın Anadolu Sermayesi İstanbul sermayesine yetişti. Bundan rahatsız oldular… " Şeklinde konuştu..

"TÜRKİYE SURİYE'YE SAHİP ÇIKINCA GÜLEN'İ DEVREYE SOKTULAR"

Büyük Ortadoğu Projesi ile 1.Dünya Savaşı'nı sona erdirmek istediklerini belirten Akarcalı "Saddam ve Esad'ı ortadan kaldırarak bu işi çözecek sandılar. Türkiye'ye bak sen Irak'ta yanlış yaptın hiç olmazsa Suriye'ye sahip çık dediler. Bizi de kışkırttılar bir yerde. Bakıldı ki bu sefer Türkiye Suriye'ye sahip çıkmaya başladı hemen politika değiştirildi. İtilaflı hale getirildik. Suriye'de çözülemez hale geldi.Yeni bir nizam getirilmeye başlandı.

Türkiye"de söylemediğini Başbakan büyük cesaretle Libya'da Mısır'da söyledi. "Laik düzenle getirebilirsin ey Mursi" Bunu halka söylerken kim bilir baş başa neler söyledi. Bunun muhakkak ki daha fazlasını söyledi. Bu kadar uğraşırken tam bitecekken tak ne oldu. Fethullah Gülen devreye girdi." Değerlendirmesinde bulundu..

"SİLAH KULLANMADAN ÜLKELER NASIL ÇÖKERTİLİR PROVASI YAPILIYOR"

Endülüs İslam Devleti'nin yıkılmasına cemaatlerin neden olduğunu örnek gösteren İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr.Ramazan Kağan Kurtoğlu da çok çarpıcı açıklamalarda bulundu..

Kurtoğlu "Bugün dünya yeniden dizayn edilmek isteniyor Washington mutabakatından sonra finans 10 ailenin elinde. Küresel ekonomiyi kontrol eden 10 kişilik bir aile. Dünyada 4 temel gıda ürünü mısır soya fasulyesi pirinç ve buğday 10 şirketin eline geçmiş durumda. Dünyadaki küresel ticaretin büyük çoğunluğu 10-15 şirketin elinde. Doktor arkadaşlara sesleniyorum Türklere antidepresan hapları peynir ekmek gibi dağıtmayın. Zihniyet dünyasını yıkar bütün ahlaki değerleri fin yaptırır.2012 de satılan antidepresan 27 milyon ABD de ise 320 milyon nüfusa karşılık satılan antidepresan 600 milyon küsur kutu. 80 milyon Türk insanın da açıkçası mahallenin delisi yerine koyulmasını istemiyorum. Küresel sermayenin sadece yüzde 1'i yerel sektörde kullanılır geriye kalan yüzde 99 borsa faiz ve forex dediğimiz döviz işlerinde kullanılır. ABD Mart 2009 dan itibaren önümüzdeki 20 yılda çıkması muhtemel küresel ticaret ve kur savaşları tatbikatı yapıyor. Yani nükleer silahlar kullanılmadan para manipülasyonlarıyla bir ülke nasıl çökertilir bunun tatbikatını yapıyorlar." Şeklinde konuştu…

"HEDEFLERİ TÜRK İSLAM DÜNYASI VE ASYA"YI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK"

Gülen Cemaati'nin yürüttüğü "Dinler Arası Diyalog Projesi"ne de değinen Doç. Dr. Ramazan Kağan Kurtoğlu "Bizim bir parti kavgası verdiğimiz yok vatanımız tehdit altındadır. Türk milleti tehdit altındadır. Aklımızı başımıza almaz isek 600 yıldır biz İstanbul'dayız. Kimse de İstanbul"u kimse alamaz demesin, kafasını kuma gömmesin. Deve kuşu olmaya gerek yok.
Çünkü batının hedeflerinde 1. 1000 yıl 2. 1000 yıl 3. 1000 yıl da ise İstanbul'dan başlayarak Türk dünyasını ve Asya'yı Hıristiyanlaştırma projeleri var. Bunları ben söylemiyorum bunları yazıyorlar çiziyorlar gizli falan değil." Dedi…

"CEMAAT"İN YAPISI HİNDİSTAN'DAKİ KAST SİSTEMİNE BENZİYOR"
Eski Cemaat İmamı Yazar Selim Çoraklı canlı yayında Gülen Cemaati'nin organizasyon yapısını gözler önüne serdi.
Çoraklı "Şimdi bakın kast sistemi gibi, Hindistan'daki kast sistemi gibi, lider piramidin tepesinde oturur. Tepesinde oturduğu müddetçe alttakilerin ahenk içinde olması lazım. Altta her hangi bir yanlış çarkın dönmesinde yukarıda lider rahatsız olur. Onun için o yapının muhafaza edilmesi lazım. Bakın alta doğru genişliyorum ve altta en geniş mavi yerde her şeyden habersiz Allah rızası için çalışan temiz insanlar var ve bunlar yüzde 95'i 98'i oluşturan bir büyük kitle. Dünyada böyle çok insan böyle az insanın elinde bu kadar oyuncak olmamıştır."

"Gülen Cemaati'nin her ilçede her vilayette bir imamı vardır. Ben bu yapının içersinde 16 yıl değişik ünitelerinde imamlık yaptım. Üniversite imamlığı, yurt müdürlüğü, bölge imamlığı yaptım. Fakat bu yapının kontrolsüz güç haline geldiğini görünce terk ettim. Mesela Türkiye bir eyalettir oranın bir imamı var. Her ülkenin bir imamı her kıtanın da bir imamı vardır. En üstede Gülen var. Ona da kainat imamı diyorlar. Öyle bir noktaya getiriyorlar ki peygamberlerin bile üstüne çıkarıyorlar. Rahatlıkla duyuyorsunuzdur "Ben sıkıştığımda yetiş ey Geylani diyorum 1000 sene önce vefat etmiş gelmiş bana yardım ediyor" diyor yani."

Fethullah Gülen'in "Son zamanlarda Kur-an İslamı diye bir sapkınlık çıktı" sözlerini de sert bir dile eleştiren Çoraklı "Cemaat içinde Fethullah Gülen'e Kutbul Aktab deniliyor. Şimdi Kutbul Aktab, İslam Dünyası"nın bana göre başına bela edilen bir şey ki bunun başında da Muhiddin Arabi geliyor. Muhiddin Arabi'ye göre Kur-an'ın zahir manasından çok batıl manaları var. O yüzden ben öyle diyorum ne kadar Batıl düşünce varsa Batıni mana adında İslam'a sokuşturulmuştur. Çünkü kayıt altına alınacak ölçü altına alınacak bir sistem yok. Az önceki ayette dedik ya içinde asla şüphe olmayan bu Kur-an Mübin bir kitap ki bir çok ayetlerde Kur-an'ın yüzde doksanı herkesin okuyup anlayabileceği açıklıktadır. Sadece yüzde 10' una müteşabıktır ki onu da Kur-an kendi ifadesiyle "Bilmediğinizi zikir ehlinden öğrenin" diyor." Dedi

A Haber
Başbakanımızın katılımıyla
"Haliç Metro Geçiş Köprüsü"nde
ilk sefer gerçekleştirildi.
Gömülü resim için kalıcı bağlantı
15.02.2014

Başbakan Erdoğan Haliç Metro Geçişini Açtı

Başbakan Erdoğan Haliç Metro geçiş köprüsü açılışında konuştu.
Başbakan Erdoğan Haliç Metro Geçişini Açtı
15 Şubat 2014
Başbakan Erdoğan'dan Haliç Metro geçiş köprüsü açılışında önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan böyle bir hizmeti vermenin memnuniyetini dile getirirken CHP zihniyetinin bu projelere karşı olduğunu söyledi. Başbakan "Dünya Marmaray'ı konuşuyor. Bundan sonra da Haliç Metro geçiş köprüsünü konuşacak" dedi. Paralel Yapı'ya da çok sert çıkan Başabakan "Bunlar başörtüsü düşmanlarıyla işbirliği içindeler. Peygamber efendimizi kamyonete bindirecek kadar ahlaksızlar." dedi.
İşte Başbakan Erdoğan'ın o konuşması:
Bugün atacağımız tarihi adımla Şişhane'yi Yeni Kapı'ya bağlıyoruz. Bu açılış 4.5 yıl önce yapılacaktı ama biz tarihi eserlere zarar vermemek için çabaladık. İstanbul'un güzelliğine güzellik katmak için bu köprü durağını inşaa ettik. Oradaki durakla İstanbul'un güzelliğinden yararlanacak. Bugün İstanbul'da 141 km'ye çıkardık. 2019'da hedefimiz 420 km'ye ulaşmak.
10. yıl marşında geçiyor ya demir ağlarla ördük. Bunlar mı örmüş. Bu CHP mi örmüş. Biz yaptık biz.
Bu önemli hattın İstanbul'a hayırlı olmasını diliyorum. Bu eserde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Bugün Marmaray'ı bir kez daha kullandım. Hamdolsun rabbimize. İstanbul'da yaşayan vatandaşlarımız hala Marmara'ya binmemiş. Dünya Marmaray'ı konuşuyor. Japonya'da Marmaray konuşuluyor. Herkesin en az 1 kere Marmaray'ı tecrübe etmesini istiyorum. Bu geçiş köprüsünü de bir kez tecrübe etmelerini istiyorum.
Belediye başkanı olduğum zamanlarda yurt dışı seyahatlerine çıktığımda oradaki gelişmişliğe baktığımız zaman hayıflanıyorduk. 15 yıl önce İstanbul ve Türkiye nasıldı? Çöplükten, hava kirliliğinden geçilmiyordu.
25 yaşındaki gençlerimiz bunu bilmez. Avrupa'ya, Japonya'ya bakıyorsunuz. 1945'te yıkılan ülkeler ülkelerini yeniden inşaa ettiler.
Türkiye 2. dünya savaşına girmediği halde ilerlemede sınıfta kaldı. Avrupa'dan gelen işçiler bize oranın bambaşka bir dünya olduklarını anlatırlardı. Bize uçağa binmenin nasıl bir şey olduğunu anlattılar. Benim vatandaşım uçağa binmeyi bilmiyordu.
94'te göreve geldiğimizde şöyle dedik Tokyo'da, New York'ta ne varsa İstanbul'da da o olacak dedik.
Hükümete geldiğimizde de bunu ülke için söyledik. İngiltere'de, Amerika'da ne varsa Türkiye'de de oalcak dedik.
Benim vatandaşım artık uçağa biniyor. Göreve geldiğimizde sadece THY vardı. Şimdi 6-7 tane özel şirket var. THY dünyada 6. sıraya yerleşti.
Biz 11 yılda 17 bin km yol yaptık. Batı'nın hızlı trenleri mi var. Bizde de var. Eskişehir -ankara. Yakında İstanbul-Ankara sonra Eskişehir-İstanbul.
Şimdi Ankara-Sivas hazırlanıyor. Batı'da ileri demokratik standartlar mı var? Bizde de var. Gelişmiş ülkelerde ne varsa bizde de var. Benim aziz milletim her şeyin en iyisini hak ediyor.
CHP'nin genel müdürü Türkiye düşmanı operasyoncu bir gazeteye röportaj vermiş.
Türkiye kurulduğundan bu yana yani 1071'den bu yana Türkiye 1071'de mi kuruldu? Cehalet diz boyu. Ardından da bizi Ortodoğu ülkesine çevirdiniz diyor. Bunun neresini düzelteceksin.
Tarih sıfır, Din Külütürü ve Ahlak bilgisi sıfır, Coğrafya sıfır, siyaset zaten sıfır.
Bu CHP bizi kara trenlere mahkum ettiler. Üniversite kapılarından almadılar.
Bu CHP'nin cibiliyyetinde hayırlı işlere karşı çıkmak var. Bunlar sabah ayrı akşam ayrı konuşur. Ben Belediye'yi kimden aldım? CHP'den. İstanbul'da ne vardı çöp, hava kirliliği.
CHP zihniyeti çöptür, hava kirliliğidir. Bunu bir türlü hazmedemiyorlar.
Paralel Yapı 3. havalimanını ve köprüyü engellemediler mi? Bunlar 17 Aralık'ta neler yaptılar biliyorsunuz.
Paralel Yapı'nın borazanları şimdi dünkü tahliyelerden rahatsız. Bu borazanların içinde AK Parti'nin kapatılmasını isteyen densizler vardı.
Bunların içinde 3. Havalimanı nasıl olur, Marmaray nasıl olur diyenler var. Bunları CHP yapamaz. Onlar ne kadar engel çıkarırlarsa çıkarsınlar biz bu ülkeye hizmet etmeye devam edeceğiz.
Haziran ayında sokak ayaklanması yapanlar yaktılar, yıktılar. Başörtülü kızlarımıza saldırdılar. Kabataş'taki kızımıza saldırı görüntüleriyle oynamışlar.
O amiral gemisinin bugün attığı manşete bakın. Size söylüyorum o manşetin de altında kalacaksınız. Adli Tıp raporlarını nereye saklayacaksınız. Nerenize koyacaksınız?
Adli Tıp raporları ortada. Tarih sizi affetmeyecek. Tarih bu yalan yanlış yapılanları destekleyenleri de tarih affetmeyecek.
30 Mart bir milad olacak. Allah'ın izniyle kapı kapı dolaşacağız. Ekonomimize darbe vurmak istediler. Gezi olayları ve 17 Aralık darbe operasyonu aynı elin oyunudur.
Her iki projede ortaktır. Elinde birayla başörtülü kızımıza saldıranlarla bu paralel yapı şimdi ortak hareket ediyor.
En zor zamanda başörtüsüne füruat diyen bugün yine başörtüsüne düşmanlık yapanlarla iş yapıyorlar.
Dün HSYK'nın yapısını değiştiren kanunu Meclis'ten geçirdik hamdolsun.
Peygamberimizi Miraç'tan indirip kamyonet kasasına indirecek kadar ahlaksız bunlar.
 Haziran ayından Kadıköy'de bir duvara şu yazıldı: Zulüm 1453'te başladı diye yazdılar.
Ne kadar manevi değerimiz varsa saldırdılar. CHP, MHP ve paralel yapı ittifak yaptı.
Sevgili Peygamberimizi kendi işlerine alet edenlerle benim temiz kardeşlerimin işi olmaz.
Azrail'i, cenneti, cehennemi tasvir edenlerle Anadolu insanını işi olmaz.
Sevgili İstanbullular biz işimize bakacağız. 11 yıldır biz iş üretiyoruz. Onlar sadece laf üretiyorlar. Milletimizle hizmet üreteceğiz.
Medyada istedikleri yalanı söylesinler, bizi buraya medya getirmedi. Bizden emaneti alacak millettir. Kurdukları tuzağa kendileri düşecekler.
30 Mart millet iradesinin kükrediği bir tarih olacak.  Biz bu yolda önce Allah sonra sizlerle beraber yürüyeceğiz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun.
Emeği geçenleri, başta belediye başkanımızı ve tüm çalışanlarına yeniden teşekkür ediyorum.

http://www.habervaktim.com/haber/361337/basbakan-erdogan-halic-metro-gecisini-acti.html

Erdoğan'dan STV'nin Peygamberli sahnesine sert eleştiri

15 Şubat 2014
STV'de yayınlanan Şefkat Tepe dizisinde Peygamberimizin gökten nurla indirilip kamyonet kasasında tekrar gönderildiği sahneye Başbakan Erdoğan'dan da sert tepki geldi.

STV dizisindeki Peygamberli sahne çoğu kesimin tepkisini çekmişti. Günlerce tartışılan sahneye STV'den ise "Reytingimizi kıskanıyorlar" savunması gelmişti. O sahneye Başbakan Erdoğan'ın da tepkisi sert oldu.

İşte Erdoğan'ın o açıklaması;

"BUNLAR BU KADAR AHLAKSIZ"

"Peygamberimizi Miraç'tan indirip kamyonet kasasına bindirecek kadar ahlaksız bunlar. Haziran ayından Kadıköy'de bir duvara şu yazıldı: Zulüm 1453'te başladı diye yazdılar. Bunlar bu kadar ahlaksız. Sevgili Peygamberimizi kendi işlerine alet edenlerle benim temiz kardeşlerimin işi olmaz. Azrail'i, cenneti, cehennemi tasvir edenlerle Anadolu insanını işi olmaz."
http://www.timeturk.com/tr/2014/02/15/erdogan-dan-stv-nin-peygamberli-sahnesine-sert-elestiri.html#.Uv_vRVo5nDc
Suriye'ye Yardım Götüren MİT'çiler Jandarma Tarafından İşte Böyle Tekme Tokat Dövüldü! VİDEO
Suriye'ye Yardım Götüren MİT'çiler Jandarma Tarafından İşte Böyle Tekme Tokat Dövüldü! VİDEO
19 Ocak'ta MİT'in TIR'larını durduran Paralel Yapı'nın, Türkiye'yi zor durumda bırakmak için uyguladığı hain planın yeni görüntüleri, detaylarıyla ortaya çıktı
Adana Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Hamza Celepoğlu ile Adana Jandarma Il Komutanı Albay Özkan Çokay'ın emirlerini yerine getirdiği belirtilen jandarma personelinin MİT görevlilerine acımasız muamelesi detaylarıyla ortaya çıktı. 
İşte o hain operasyonun detayları: 
* 3 TIR'ın patlayıcı yüklü olduğu 19 Ocak'ta saat 07.29'da Ankara Çukurambar'dan ankesörlü telefonla ihbar edildi. İhbarlarda TIR'ların plakaları polislerin yaptığı gibi kodlanarak verildi. 'İhbarı yaparken not alın' dedi. Bunlar ihbarı yapanın profesyonel olduğunu gösteriyordu. 

ÖNCE AJANSA SIZDIRILDI 
* İhbar kayıtlara girerken, telefon ihbarındaki patlayıcı ifadesine silah ve mühimmat ve özellikle El Kaide sözleri de eklendi. 

* TIR'lar saat 09.30'da Adana il sınırından girdi. Saat 11.20'de jandarma olay yerine intikal edip tertibat aldı. Mobil gözaltı aracı bile getirildi. TIR'lar 12.01'de Ceyhan Sirkeli Gişeleri'nde durduruldu. 

* TIR'lar durdurulunca jandarmalar önce arkadaki eskort aracına koştu. Araçtaki 2'si subay 4 MİT görevlisi yaka paça indirilip yere yatırıldı. 

* Mavi bereli jandarma komandoları MİT'çileri tekme tokat dövmeye başladı. Dayak yeri bir araçla kamufle edildi. En çok yüzbaşı MİT'çi darp edildi. Bir grup jandarma savcıyı bile beklemeden TIR dorsesine çıkarak yüke baktı. 

* Olay, saat 12.31'de bazı ajanslara servis edildi. 

* Operasyondan haberdar olmadığı ileri sürülen Tuğ. Hamza Celepoğlu'nun da olay yerine gelip bir süre sonra ayrıldığı iddia edildi. 


COŞ POLİSLERLE GİTTİ 

* Adana İl Jandarma Komutanı Özkan Çokay, olayı Adana Valisi Hüseyin Avni Coş'a saat 12.40'ta, yani olay basına sızdırıldıktan sonra haber verdi. "Neden daha önce haber vermediniz?" sorusuna cevabı ise "Savcı haber vermeyin dedi" oldu. 

* Vali Coş, 200 emniyet görevlisi ile birlikte olay yerine gitti. Savcı ile bir arabada konuştu. 

* TIR'lardan 2'si serbest bırakıldı. Diğer TIR ise Öğretmenler Bulvarı'nda yine basının önünde açılmak istendi. Ancak o TIR da polislerin müdahalesi ile kurtarıldı. 

* Hem Hatay Kırıkhan'da basılan, hem de Ceyhan'da basılan TIR'lara yönelik operasyonu kurgulama görevi verilen kişinin Orhan adında bir Jandarma Üsteğmen olduğu anlaşıldı. Orhan Üsteğmen'in Kırıkhan'daki TIR'ları arayan Adana Savcısı Özcan Şişman'la 16 kez görüştüğü belirlendi. Yine Orhan Üsteğmen'in Hatay'a gidip MİT depolarında dolaştığı da anlaşıldı. 

İşte o skandal görüntüler:



İLGİLİ HABER-ANALİZ:
CEMAATİN PEYGAMBER RÜYALARI
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Gömülü resim için kalıcı bağlantı
 Hizmetimizin selameti için 1 kişi veya ülke gitse ne olur.
MOSSAD, CIA ve diğerleri Uzun’u götürmek istiyor.
159 ülkedeki okullarınızı kapatırız ya da RTE’yi götürüsünüz diyorlar.
 
Yüzde 65’le de gelseler dosyalarla götürelim

Paralel yapının, yüksek yargı üyesi hakim ve savcılara verdiği talimatın ses kaydında “‘Hizmetin bekaası için Türkiye’nin feda edilebileceği”, “MOSSAD ve CIA’nın da Erdoğan’ı istemediği” vurgulanıyor.
Yüzde 65’le de gelseler dosyalarla götürelim
15 Şubat 2014

YARGI DARBESİNİN TALİMATLARI DEŞİFRE OLDU
Yargı darbesiyle AK Parti hükümetini devirmek için art arda operasyonlar yapan paralel yapının yüksek yargı üyesi hakim ve savcılara yönelik talimatlarını içeren ses kaydı ortaya çıktı. Ankara’daki hakim ve savcılara dinletildiği belirtilen kayıttaki ifadeler şok etkisi yarattı. 19 maddenin sıralandığı kayıtta “Hizmetin bekaası için Türkiye’nin feda edilebileceği”, “takiyye, inkar  ile her yolun kullanılabileceği”, “insanların zaaflarıyla tehdit edileceği”, “Seçimlerde yüzde 65 ile bile gelseler dosyalarla götürüleceği” gibi dehşet ifadeler dikkat çekti. Başbakan Erdoğan’dan ‘Uzun’ diye sözedilen kayıtta “MOSSAD, CIA ve diğerleri Uzun’u götürmek istiyor” deniliyor.

Seçimlerden galip çıksa bile
Kayıtta, AK Parti’nin seçimlerden galip gelmesi halinde yargı darbeleriyle götürülmesinin hedeflendiği şöyle dile getiriliyor: “Ok yaydan çıktı bir kere. Bu safhadan sonra geri dönüş ‘yok olmamız’ anlamına gelir. Onun için tüm imkanlar kullanılarak taarruz tek yoldur. Önümüze kim çıkarsa ezip geçeceğiz. Seçimlerde yüzde 65 ile bile gelseler, dosyalarla götürmek zorundayız. 44 yılda ördüğümüz hırkayı ‘buyrun siz giyin’ diyecek değiliz.” Kayıtta, istenilen sonucun alınması için “Komünist, faşist, Alevi ve CHP’li farketmez herkesle ittifak edin” talimatı veriliyor.

Gerekirse Türkiye feda edilir
Yüksek yargı mensuplarına yağdırılan telkinler bunlarla sınır değil. ‘Hayrı kesir için şerri galil irtikap edilir’ (Büyük bir fayda için küçük kötülük yapılabilir) denilerek örgütün çalışma prensipleri belirtililiyor. “150 devlet içinde hizmet hareketimiz ve müesseselerimiz var” ifadesiyle başlayan kayıtta “Bu hizmetin bekaası için gerekirse Türkiye feda edilir. 5 bin savcı o kadar hakim, onbinlerce polis ve asker şehit olmaya hazır. Kayıplar önemli değil. Türkiye’deki mücadelede ABD’nin yanında yer alırsak güçlü çıkarız” ifadeleri yer alıyor.

Yıpratmak için her yolu kullan
Şok kayıtta, hükümeti yıpratmak için her türlü yolun kullanılması gerektiği dile getirilerek şu talimatlar veriliyor: “Tedbir, inkar ve takiyye ile her yolu kullanarak mücadele edeceksiniz. 93’ten sonra mütevelli olanlara yetki verilecek. 93’lü yıllarda hizmete girenler bugün yapılıp söylenenleri geçmişle mukayese edip sorguluyorlar. Bunlarla bir sonuca varmamız mümkün değil. İstişareye tabi olunacak. Orada tebliğ edilenlere mutlak itaat edilecek. Başbakan bu gücü tahmin edemediği için baş edeceğini düşünüyor.”

Herkesi zaaflarıyla baskı altına alın
Fişlemelerle birçok kişinin bilgilerinin ellerinde olduğunu ve gerekirse bunların kullanılacağının belirtildiği kayıtta şöyle deniliyor: “Bütün bilgiler her alanda amir, memur, hakim, savcı, asker, general, vali, müsteşar, esnaf ve talebe sayı ve özellikleriyle masamızda. Herkesi her an ‘hain ilan ediliriz’ endişe ve baskısı altında tutun. Gerekirse zaaflarını açıklamakla tehdit edin. Hizmetimizi muhafaza için güçlü olandan yana olmak esas düsturumuz olmalı. Türkiye’deki mücadelede ABD’nin yanında yer alırsak güçlü çıkarız.”

Uzun’un gitmesi için halisane dua edin
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan kayıtta, Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın da açıkladığı “Uzun adamın ölmesini bekliyorlar” sözünü doğrular ifadeler yer aldı. Kaydın o bölümü ise şu ifadeleri içeriyor: “Üç yıldır Uzun’un ölümü için dua ediliyor. Hala ayakta. Demek ki halisane dua etmiyorsunuz. MOSSAD, CIA ve diğerleri Uzun’u götürmek istiyor. Bize de onun akılsız davranışları yüzünden ‘159 ülkedeki okullarınızı kapatırız ya da RTE’yi götürüsünüz’ diyorlar. Hizmetimizin selameti için 1 kişi veya ülke gitse ne olur.”
http://yenisafak.com.tr/gundem-haber/yuzde-65le-de-gelseler-dosyalarla-goturelim-15.02.2014-618755?utm_source=twitter-yenisafak&utm_medium=sss&utm_campaign=twitter-yenisafak
ALİ BULAÇ OLABİLMEK

Gömülü resim için kalıcı bağlantı 
ASRIN PROJESİ
KANAL İSTANBUL
Gömülü resim için kalıcı bağlantı

14 ŞUBAT 2014

Kanal İstanbul para basacak

Türkiye, Montrö Anlaşması'ndaki kısıtlamalar nedeniyle 28 yılda İstanbul Boğazı'ndan geçen gemilerden elde edeceği 10 milyar dolar gelirden mahrum kaldı. Kanal İstanbul projesi tamamlandığında, Montrö by-pas olacağı için kasamıza yılda 8 milyar dolar girecek.
   Çılgın proje, 'Kanal İstanbul' tamamlandığında, dünyanın en önemli ticari su yollarından biri Süveyş kanalından daha fazla kazanacak. Günlük 160 geminin geçiş yapması beklenen Kanal İstanbul projesi Montrö'ye tabi olmayacağı için Süveyş Kanalı gibi ton başına ortalama 5.5 dolardan fiyatlanabilecek.

Süveyş'ten en fazla 150 dwt'lik gemiler geçebilirken Kanal İstanbul 300 bin tonluk gemiler için uygun olacak.GELİRLERDE ARTIŞSüveyş kanalından geçen gemilerden ton başına alınan ücret 2 ila 12 dolar arasında değişirken, İstanbul Boğaz'ından geçişlerde 16 ile 33 dolar/kuruş alınıyor. İstanbul Boğazı'ndan 25 kat daha fazla kazanan Mısır, Süveyş kanalından 2012 yılında 5.3 milyar dolar gelir sağlarken, gemi sayısı ve elde edilen gelir hesabına göre Süveyş'ten ton başına 5,5 dolar kazanıyor. 193 kilometre uzunluğa sahip Süveyş kanalı ile kıyaslandığında 47 kilometre olacak

Çılgın Proje tam kapasite ile çalışması durumunda yılda 8 milyar dolarlık getiri sağlaması bekleniyor.300 BİN TONLUK DEVLER GEÇECEKDerinliği 25 metre genişliği ise 150 metre olacak Kanal İstanbul'un bitirilmesiyle, İstanbul Boğazı'ndan bugün 260 bin ton dwt ile sınırlı olan gemi geçişi, 300 bin ton dwt'a ulaşacak. Süveyş Kanalından günde 106 gemi geçerken, Kanal İstanbul'dan günde yaklaşık 160 geminin geçeceği tahmin ediliyor. İstanbul boğazından günde ortalama 140 gemi geçtiği düşünülürse, yeni deniz yolu sağlayacağı imkanlarla, gemi trafiğini de artıracak. Kanalın tamamlanmasıyla 1.4 milyar dolar olan bekleme maliyetinde ciddi bir azalma görülecek.5.5 MİLYAR DOLARLIK PROJEMaliyeti 5.5 milyar dolar olan 'Çılgın Proje' hesapanan yıllık getirisi ise 1 yıl içinde kendini finanse etmiş olacak.

İstanbul'un kuzeyinde gerçekleşecek proje Durusu, Yassıören ve Kavaklı'dan geçecek, 47 kilometrelik kanal hattıyla, Karadeniz, Marmara denizi'ne bağlanacak. Üzerinde 7 köprünün inşa edileceği kanalın genişliği 150 metre, derinliği ise 25 metre olacak. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kanal İstanbul'la ilgili 'Süveyşi sollayacak proje' diyerek verdiği önemi dile getirmişti.

 Erdoğan Kanal İstanbul'un 42 kilometre uzunluğu ve çevre düzenlemesi ile dikkat çekeceğini dile getirerek, 'Bunu yaparken altın gerdan olan boğazımızı 200 bin tonluk dev tankerlerin geçişinden kurtaracağız' demişti.Hakkımızın 16'da 1'ini alıyoruzEnerji Bakanı Taner Yıldız'ın 'Gerekirse Montrö'den kaynaklanan Altın-Frank'la boğaz geçiş ücretlerini artırabiliriz' çıkışı ile yeniden tartışılan Türk Boğazları'nda gelir kaybının son 28 yılda 10 milyar dolar olduğu belirlendi.


Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nden kaynaklanan bir maddeyle Altın-Frank kuru üzerinden gemilerden net tonuna göre bir para tahsilatı yapıyordu. 1982 yılında geçiş ücretlerini 10 katına çıkaran Türkiye, SSCB'nin resti üzerine gemi geçişlerinden alınan ücretleri yüzde 75,2 oranında indirime gitmek zorunda kalmış ve ciddi bir gelir kaybı yaşamıştı.Jeopolitik bir vizyonKanal İstanbul aynı zamanda, yeni bir uluslararası su yolu olması bakımından, bölgede kartları Türkiye lehine yeniden dağıtacak.

Marmaray, Kars-Tiflis-Bakü demiryolu gibi projelerin tamamlanmasıyla Türkiye, Londrayı, Çin'e bağlamış olacak. Dış ticarette mallar demiryolları vasıtasıyla ülkemize daha kolay ulaşacağı gibi Kanal İstanbul sayesinde lojistik şirketleri bekleme maliyetlerinden kurtulacak.

Enerji nakil hatları konusunda ülkeler arası rekabet düşünüldüğünde Türkiye önemli bir jeo-ekonomik koz elde edecek. Kanal İstanbul aynı zamanda yeni demiryolu ve karayolu projeleriyle alternatif ticaret güzergahlarına bağlanacak.

Ticaretin yüzde 75'i denizlerden1950 yılında 500 milyon ton olan dünya deniz ticaret hacmi 2013 yılında 18 kat artarak 9 milyar tona ulaştı. ISL, Shipping Statistics and Market Review verilerine göre, hacim olarak dünya ticaretinin yüzde 75'i denizyoluyla, yüzde 16'sı demiryolu ve karayoluyla, yüzde 9'u boru hattı ve yüzde 0,3'ü havayoluyla yapılıyor.

http://yenisafak.com.tr/ekonomi-haber/kanal-istanbul-para-basacak-15.02.2014-618619?utm_source=twitter-yenisafak&utm_medium=sss&utm_campaign=twitter-yenisafak
Uzaya Türksat 4A Uydusunu gönderdik 
 Başörtüsüne takılmadı !
Gömülü resim için kalıcı bağlantı
15.02.2014
 
 
 

Tarihi gecenin ardından müjdeli haber tez geldi

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, dün gece başarılı şekilde fırlatılan TÜRKSAT 4A uydusundan ilk sinyalin alındığını bildirdi.

 
 
 
Bakan Elvan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'nin uzaydaki 5. uydusu TÜRKSAT 4A'nın fırlatılmadan 5 dakika 47 saniye sonra atmosferden çıktığını söyledi.

Uydunun 9 saat 13 dakika sonra roketten ayrıldığını ifade eden Elvan, "Uydunun 9 saat 13 dakika sonra Breeze-M'den başarıyla ayrılması, uydunun fırlatılışının başarılı olduğu anlamını taşıyor. Bu ayrılıştan sonra uydu, dünyanın etrafında dönmeye başladı. Roketten ayrılmasının ardından panellerini açan uydu, güneşten aldığı ışığı elektrik enerjisine dönüştürerek, çalışmaya başladı" diye konuştu.

- "İki uydunun maliyeti 1,2 milyar lira"

TÜRKSAT 4A uydusundan ilk sinyalin, Türkiye saatiyle 8.30'da Avustralya'nın Gnangara yer istasyonundan alındığını anlatan Elvan, "Türkiyemizin geleceğine büyük yatırım yapıyoruz. İki uydumuzun bize toplam maliyeti 1,2 milyar lira" diye konuştu.

Elvan, Türkiye, Afrika, Avustralya, Japonya, İtalya ve Kanada istasyonlarından kontrol edilen uydunun, 24 Şubat'ta 50 derece doğu boylamına yerleştirileceğini ve ''Uydu Yayın Performansı Testleri''nin yapılacağını söyledi.

Bakan Elvan, "Bir süre 50 derece doğu boylamında kalacak olan TÜRKSAT 4A, daha sonra Gölbaşı Kontrol İstasyonundan gönderilecek komutlarla 42 derece doğu boylamına yerleşmek üzere hareket edecek. Uydunun, 1 hafta sürecek olan bu yolculuğunun ardından 42 derece doğu boylamına yerleşerek, ticari faaliyetlerine başlaması planlanıyor" diye konuştu.

Mevcut Türk uydularına göre daha güçlü sinyal kalitesine sahip olan TÜRKSAT 4A uydusunun manevra ömrünün 30 yıldan fazla olacağını bildiren Elvan, TÜRKSAT 4A uydusundan yayın yapmak isteyen çok sayıda kuruluş olduğunu da sözlerine ekledi.
 
Hedef dünyanın en büyük 10 limanı
Hedef 2023
Gömülü resim için kalıcı bağlantı