HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

4 Nisan 2014 Cuma

Abdurrahman Dilipak / Yeni Akit

Farkında mısınız?

 
 
 
 
 
 
 
 
04 Nisan 2014
Eskiden yoğ idi, iş bu rivayet yeni çıktı..

Siyasi oportünizm işte böyle bir şey. İlkesiz, günübirlik, “gayeye giden her yol meşrudur”, “Düşmanımın düşmanı benim dostumdur” mantığı ile yapılan bir siyaset..

Şimdilik seçim heyecanı içinde “yedikleri haltın” farkında değiller, ama akılları başlarına geldiğinde ya pişman olacaklar ya da bu oportünizm, onları yarın başka vadilere savuracak.. Vicdanları onları rahat bırakmayacak. Akılları hep bu savrulmaya takılacak. Yedikleri haltı meşrulaştırmak için kendilerine birtakım bahaneler uyduracak ya da bulundukları yerden kopacaklar..

Evet, bu kalabalıkların savruldukları hiçlik vadisinde, hiçbir değere inanmayan, hayata küsmüş, ya da ar-namus damarı çatlamış, herkesle birlik olabilecek, ilkesiz, kaba, azgın, maceraperest insanlara daha çok rastlayabileceksiniz..

Farkında mısınız, tarihinde ilk kez CHP “Atatürk, laiklik, irtica, Anıtkabir” demeden bir seçim kampanyası yürüttü..

Farkında mısınız, soğuk savaşın vuruşan kanatları, birbirlerini, sol/sosyalist/komünist ve faşist diye suçlayan taraflar, ortak bir seçim kampanyası yürüttüler.. CHP MHP’li aday gösterdi, MHP’liler CHP’ye oy verdiler..

Farkında mısınız, cemaat, hani sözde Ergenekon davasında savcılık, yargıçlık yapıyordu, bu seçimde “cemaat”, “Ergenekonun avukatları” ile işbirliği yaptı!

Farkında mısınız, Devlet Bahçeli bu seçimde milliyetçilikten, Kürtlerden, terörden söz etmedi..

Farkında mısınız, Kılıçdaroğlu bu seçimlerde Gezi Parkı’ndan, çevrecilikten hiç söz etmedi..

Farkında mısınız, CHP gibi ulusalcı ve laikçi bir parti, Mustafa Kemal’e Deccal diyen bir gelenekten gelen (böyle dediklerini eski CHP’liler iddia ediyordu), bir dini hareketin peşine takılıp, dini bir grubla birlikte ortak bir siyasi cephede buluştu..

Farkında mısınız, Esed’le ve İran’la diyalog kuran SP, bu seçimlerde aynı zamanda İran karşıtı cemaatle de dirsek teması kurdu..

Farkında mısınız, BBP; CHP, MHP ve uluslararası sistemin içinde yer aldığı bir hareketle dirsek teması kurarak, AK Parti’ye karşı oluşturulan bir koalisyonun içinde yer alarak, AK Parti’nin karşısında yer aldı..

Farkında mısınız, AK Parti dışında diğer bütün partiler, Türkiye’nin birçok ilinde % sıfırla başlayan oylar aldılar..

Farkında mısınız, CHP Akdeniz’deki başkanlıklarını kaybetti.

Farkında mısınız, AK Parti, geçen yerel seçimlere göre, kaybettiği il ve ilçe başkanlıkları olsa da oy kaybettiği hemen hemen hiçbir il ya da ilçe olmadı! CHP’nin ya da MHP’nin kazandığı bölgelerde ise, CHP ya da MHP’nin büyük oranda oy kaybına uğradığı görüldü.

Farkında mısınız, bu seçimde CHP-MHP ve BDP dışında diğerleri, gizli bir seçim ittifakı oluşturdular ve bir oy havuzu oluşturdular..

Farkında mısınız, bağımsız Türkiye, milli değerler, hepsi havada kaldı. Uluslararası bir sistemin parçası oldular.. Tıpkı Susurluk’ta kaza yapan otomobildekiler gibi farklı insanlar aynı parantezin içine girdiler.. Tarikatçısı, Alevisi, Sünnisi, dindarı, laiki, milliyetçisi, solcusu, sosyalisti, masonu, Ergenekoncusu, Mafyöz tipler…”

Farkında mısınız, cemaat İran’a şiddetle karşı idi ama Suriye üzerinden İran’la dolaylı bir ittifak sağlayan solcu CHP ile cemaati bir araya getiren güçlü irade hangi irade idi!

Farkında mısınız, hani cemaat siyaset dışı bir topluluktu! Cemaat Mavi Marmara konusunda İsrail yönetimi ile uzlaşma çağrısı yapıyordu ama, kendisi bütün esbabı cefasını toplayıp, iktidara karşı savaş açtı!

Farkında mısınız, AK Parti’den hâlâ istifalar oluyor. İstifa edenlerin kiminin kaseti ve dosyası var, kimi cemaatin kasası, muhasebecisi.. AK Parti’nin çevrede cemaatçi izi sürerken kendi içindekilerden haberi var mı? Bu garabeti görmemek mümkün mü?

Farkında mısınız, yolsuzluk bahanesi ile AK Parti’nin üzerine yürüyen cemaat, İstanbul’da, bir zamanlar Kılıçdaroğlu’nun elinde yolsuzluk dosyaları ile dolaştığı Sarıgül’ü destekleme çağrısı yaptı..

Farkında mısınız, cemaat en büyük yolsuzlukların ağababası olan malum sermaye grubları ile ananas pazarlığı yapıyordu..

Farkında mısınız, kamu bankasında kayıtdışı işlem yapıldığını söyleyen cemaat, kendisi Türkiye’nin her yerinde her ay milyonlarca TL’yi dosyalayıp, kayıtdışı yollarla transfer etti, yurtdışı hesaplara aktardı ve aktarmaya devam ediyor. Himmet adı altında toplanan paralar Valilik ve Emniyete bağlı araçlarla transfer edildi!

Farkında mısınız, AK Parti, Erdoğan, Davutoğlu, MİT Müsteşarı ve İran’a karşı saldırıya geçen cemaat, herkese karşı hoşgörülü olmaya devam ederken, Vatikan, İsrail, CIA ve MOSSAD ile diyalog ve işbirliğini sürdürürken, hemen hemen hiçbir İslami grubla diyalog ve işbirliği içinde hareket etmiyor.. İsrail’e ses çıkarmazken, Mısır’da ya da İslam coğrafyasında yaşananlar karşısında sessiz kalırken; AK Parti’ye ve zorlama komplo teorileri ile AK Parti’yle İran arasında ilişki kurmaya çalışarak, İran’a karşı öfke kusmaya devam ediyor..

Farkında mısınız, birileri Türkiye’ye karşı “topyekûn bir savaş” başlattı.. Seçimi kaybettiler, ama durmuyorlar. Seçim sonuçlarını tartışmalı hale getirmek için daha önce hazırladıkları planı uyguluyorlar.. Gezicileri, öğrencileri, belli grubları sokağa çekerek iktidarı köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar..

Farkında mısınız, karşımızda Dışişleri Bakanlığı’ndaki gizli görüşmeleri dinleyen ve basına sızdıran, MİT’e operasyon yapan, devletin içine sızmış, devleti ele geçirmeye çalışan  bir çete var.. Ve bunlar AK Parti içinde de varlar ve muhalefeti kontrol edebiliyorlar..

Düşünebiliyor musunuz, eğer bu çete hedefine ulaşsaydı, Erdoğan’a, Davutoğlu’na ve MİT

Müsteşarı’na ne yapacaklarını?

Görüyorsunuz değil mi? Bu yapı, Türkiye’ye karşı örtülü bir savaş veren uluslararası bir yapının Türkiye’deki taşeronlardır..

Selâm ve dua ile..
Hasan Karakaya / Yeni Akit

“Kros ittifakı” sökmedi... “Kaos ittifakı” da sökmez!

 
 
 
 
Hasan Karakaya / Yeni Akit
 
04 Nisan 2014


Hep aynı terane... Aradan “57 yıl” geçti, aynı “hazımsızlık” devam ediyor.
Logosunun yanında “Türkiye Türklerindir” yazan ama aslında “Türkiye Beyaz Türklerindir” demek isteyen Hürriyet; 57 yıl önce, yani 28 Ekim 1957’de, nasıl ki; “DP yine kazandı” demişse, bugün de “AK Parti yine kazandı” hazımsızlığı içindedir!.. 
Sadece Hürriyet mi?..
57 yıl önce, “Türkiye’nin Führer’i”, ya da “Türkiye’nin Milli Şef’i” İsmet İnönü, nasıl ki, “mağlubiyeti kabul etmiyor” ve “İstanbul için ilân edilen neticelere itiraz ediyor” ise, 57 yıl sonra bugün de; CHP Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu; sadece İstanbul’da değil Ankara’da ve Türkiye’nin değişik il ve ilçelerinde “sonuçlara itiraz” ediyor!..
Sadece CHP mi?..
“İttifakın diğer ortağı MHP” de; maalesef “CHP’nin kuyruğu”na takılmış, her yerde “itiraz”da bulunuyor!.. 
Sadece MHP mi?..
“İttifakın organizatörü Fetullah Gülen Örgütü” de; gerek “gazete”leriyle, gerek “televizyon”larıyla bu “itiraz kampanyası”nı habire körüklüyor!..
2 PARTİ TEK PARTİ ETMEDİ!
Tek hedefleri var; “AK Parti’nin seçim başarısını gölgelemek, kendi hezimetlerini örtbas etmek!”
Ama başaramadılar!..
Hem “oy oranları”nda, hem “belediye başkanlıkları”nda, “AK Parti’nin gerisinde” kaldılar!..
Açık ve net; “İki parti, bir AK Parti” etmedi!.. CHP ve MHP’nin toplam oyları, “Yüzde 28 artı yüzde 15, yani, toplam yüzde 43” ederken, AK Parti’nin tek başına aldığı oy, “yüzde 46” oldu...
Aynı şekilde;
CHP ve MHP’nin “toplam belediye başkanlığı sayısı 22” olurken, AK Parti’nin tek başına kazandığı belediye başkanlığı sayısı 49 oldu!..
Yani; ister toplayın, ister çıkarın, ister bölün, ister çarpın, sonuç değişmiyor: “CHP ve MHP’nin toplamı, bir AK Parti etmiyor!”
Aslında, bunlar “sonuç”lara itiraz etmiyor, “oy  kullanan millet”e itiraz ediyorlar!
“Haso’lara, Memo’lara” itiraz ediyorlar!.. Geçmişte; “Halk plajları doldurmuş, vatandaş denize giremiyor”du ya; AK Parti’nin “sahil”lere de inmesine itiraz ediyorlar!..
Nevzat Tandoğan’a göre; “Ulan öküz Anadolulu!.. Senin iki görevin var: Biri mahsul yetiştirmek, diğeri çocuk yetiştirip askere göndermek”ti ya, işte bu “Anadolu halkı”nın “oy” ekip, “iktidar” devşirmesine tahammül edemiyorlar!..
Sancıları bundan!..
“Kuyruk acıları” bundan!..
Oysa, Samanyolu Televizyonu’nun “Karanlık Kurul”unda toplanmışlar, ne güzel “plânlar” yapmışlardı.
Plâna göre;
“Keçiören’de Altınok,
Ankara’da Altıok kazanacaktı!..”
Ama, bu “Bidon Kafalı”(!) millet, bu “Göbeğini kaşıyan adam”lar, bu “beslenemedikleri için boyu kısa kalan” ya da “çinko” eksikliğinden dolayı “beyinleri gelişmemiş” insanlar, “Karanlık Kurul”da kararlaştırılan “plân”ları alt-üst etti ve “Tayyip Erdoğan’ı Beyaz Türklere yedirtmemek” gibi, “pırıl pırıl bir zekâ” örneği sergiledi!..
İşte bunu hazmedemiyorlar!..
57 yıldır hiçbir “tahmin”leri, hiçbir “öngörü”leri, hiçbir “plân”ları, hiçbir “oyun”ları, hiçbir “tuzak”ları, hiçbir “entrika”ları ve hiçbir “ittifak”ları tutmadığı gibi, yine “bozgun” yaşadılar, yine “hezimet” yaşadılar, yine “hüsran”a uğradılar!..
İşte buna kuduruyorlar!..
KROS’TAN KAOS’A!
“Kuyruk acılarını” dindirmek için; önce  “AK Parti’nin oylarının düştüğünü” bile söylediler!.. Ne var ki, merhum Nasreddin Hoca’nın, “Kar’dan bir aş yaptım ama tadını ben de beğenmedim” dediği gibi, söyledikleri “yalan”a kendileri bile inanmamış olmalılar ki; “B Plânı”nı devreye soktular!..
“B Plânı” şuydu:
“Sandıkta kazanamadıkları seçimi sokakta kazanmak” için “kaos” çıkarmak ve 57 yıl önce yaptıkları gibi, “itiraz kampanyası” açıp, seçimlere “gölge” düşürmek, “şaibe” bulaştırmak!..
Son günlerde, Türkiye’nin “ibretle” izlediği tablo budur!.. Görüyorsunuz; sokakları “savaş alanı”na çevirdiler... AK Parti binalarına “molotof” attılar, “havai fişek” fırlattılar, yangınlar çıkardılar!..
“BDP’liler” bunları yaparken, CHP ve MHP’liler de, “Yüksek Seçim Kurulu binası”nın etrafını kuşattı...
Ne ilginç değil mi; kimi göstericiler “bozkurt işareti” yaparken, CHP’liler de “Altı oklu bayrak”larını sallıyor, “fırsat bu fırsat” deyip eyleme katılan “Perinçek’in TGB’lileri” de, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye slogan atıyordu!..
Anlayacağınız, hepsi de;
“AK Parti’ye karşı birleşmiş”lerdi!..
Seçimden önce, nasıl ki, bir “Kros İttifakı” kurdular, şimdi de “Kaos ittifakı” oluşturdular!..
“Kros”un ne olduğunu herkes bilir ama bilmeyenler için söyleyeyim...
“Kros”un iki anlamı vardır:
l “Kırlarda ve ormanlarda çukurlardan, hendeklerden, derelerden geçerek, yaya yapılan koşu.
l Haç... İstavroz!
“Kros İttifakı” derken, benim bahsettiğim “Haçlı ittifakı”dır... Bu ittifakın içinde “yerli AK Parti karşıtları” olduğu gibi, “Haçlı ülkelerinin medyası” da vardır!..
“Osmanlı dönemi”nde;
“İçeriden ve dışarıdan birlik olup, Osmanlı’yı yıkmaya” çalışanlar, bugün de seçimden önce “Kros İttifakı”, seçimden sonra “Kaos İttifakı” oluşturarak, “AK Parti’yi yıkmaya” çalıştılar, çalışıyorlar!..
Bu, öyle bir “ittifak” ki;
“Birbirine benzemez”ler aynı senaryoda rol aldılar ve AK Parti’ye karşı, adeta bir “Haçlı saldırısı” başlattılar!..
Bu ittifakta;
BBC rol aldı, New York Times rol aldı. Washington Post ve diğer “ecnebi” gazeteler rol aldı!.. İçeride de; Hürriyet’inden Posta’sına, Radikal’inden Habertürk’üne, Zaman’ından Bugün’üne, Sözcü’sünden Taraf’ına!.. Samanyolu Televizyonu’ndan CNN Türk’üne, Kanaltürk ve Bugün TV’sinden Ulusal Kanal ve Halk TV’sine, Fox TV’sinden Habertürk TV’sine kadar bütün gazete ve televizyonlar, “AK Parti’ye karşı” var güçleriyle savaştılar!.. Hâlâ savaşıyorlar!..
BU, NE SAVRULMA?
Hepsini anlarım da;
Doğu Perinçek’in Ulusal Kanal’ı ve Aydınlık gazetesi, bu “ittifak”ta nasıl rol aldı, işte onu anlayamadım!.
Şu hâle bakın;
“Güçbirliği sağlanamadı, yenilgi geldi... İşçi Partisi güçbirliğinde ısrar etti... Önüne Cemaat İttifakı konulunca, elinin tersiyle itti” diye, dünkü 1. sayfasında “Başyazı” yayınlayan Aydınlık Gazetesi’nin arka sayfasında, hem de tam sayfa, “MHP’li Başkan’ın ilânı” vardı, iyi mi?!?..
Evet, evet;
MHP’nin Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, Doğu Perinçek’in Aydınlık gazetesine “tam sayfa ilân” verip, “Teşekkürler Türkiye” diyordu!..
Söyleyin Allah aşkına;
Bu, nasıl bir “savruluş”tur?..
Merhum Alparslan Türkeş; “Dâvâdan döneni vurun” derdi... Peki, bugünkü dâvâ, “hangi dâvâ”dır?.. Dünün, “Kanımız aksa da zafer İslâm’ın” diyen “ülkücüleri” nerede?.. “Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslüman’ız” diyen “gençlik” nerede?..
CHP mi “İslâm”laştı,
Yoksa, Aydınlık“Müslüman”laştı?..
Bu, ne “garabet”tir ki;
Bir “ülkücü”, kendilerine “Faşist” diyen “Maoist”lerle aynı “eylem”de, aynı “gazete”de boy gösteriyor!..
Herhalde, ortada “dâvâ” falan kalmadığı için, “dönen dönene!”
C PLÂNI: SIVIŞMAK!
“Dönek”ler ve “dönen”lerden bahsettik ama; bir de “gidip de dönmeyenler” var ki; sözün burasında Emre Uslu’dan bahsetmeden geçmek olmaz...
Herkesin “Cemaat’in desteğiyle çıkıyor” dediği, “operasyon” gazetesi Taraf’ın yazarı Emre Uslu, AK Parti’nin seçimlerden zaferle çıkması üzerine kapağı attığı Brüksel’den “dönmemeye” ve “uzaktan ahkâm kesmeye” karar vermiş, iyi mi?..
AK Parti seçimi kazanınca, “tabanları yağlamak, sıvışmak, kaçmak ve Brüksel’e sığınmak” nasıl bir “erkeklik”tir, yorumunu size bırakıyorum!’..
“Emre Uslu” örneğini verdim ki, onun “korkakça firar etmesi”, seçim sonrası devreye sokulacak “C Plânı”nın bir gereğidir!..
l A Plânı; milletin “kirli ittifak” dediği bir “ittifak” kurarak, “AK Parti’yi mağlup” edip, “iktidardan düşürme” senaryosunu devreye sokmaktı!..
l B Plânı; eğer bu plân başarıya ulaşmazsa; “elektrik kesintisi, çöpteki oylar, mum ışığında oy sayma, çalınan oylar ve kedi” söylemini devreye sokarak, seçimlere “şaibe” bulaştırmak ve “ülkeyi, Gezi benzeri bir kaosa sürüklemek”ti!..
l C Plânı; eğer bunda da başarılı olunamazsa, “evrakları yakarak imha etmek” ve çaktırmadan “sıvışmak”tı!.. Emre Uslu’nun yaptığı, Mustafa Akaydın’ın da yapmak istediği gibi!..
MİLLET ÖNÜNDE EĞİLECEKLER!
Bir “D plânları” var mıdır, bilmiyorum ama, şurası açık ki, hangi plânı yaparlarsa yapsınlar; “boyu kısa” adamlar, “Uzun Adam”a sahip çıkmaya, “plan”ları bozmaya ve  “ittifakları yıkmaya” kararlıdır!..
Uzun lâfın kısası; “Millete tepeden bakmak, onu horlamak ve hakaret etmek”ten bir an önce vazgeçip, “millet iradesinin önünde eğilmeye” mecburdurlar!..
Çünkü, “başka Türkiye” yok!..
Brüksel var, Pensilvanya var, New York ve Paris var ama, 
Başka Türkiye yok!..
“Kros İttifakı” da yapsanız,
“Kaos İttifakı” da yapsanız;
Yenilgiye mahkûmsunuz!..
Çünkü, “kısa boylu”ların çocukları büyüdüler ve “Uzun Adam” oldular!..
 *************************************************************************

AK Parti’ye oy verenlere “kâfir” diyen Cemaat imamı!

“Cemaat’in Arafat İmamı” olarak bilinen Ahmet Kurucan, aynı Cemaat’in sözcüsü Zaman gazetesinde; dün, “dinî bir konu”da değil de, “seçim”leri değerlendiren “siyasi” bir yazı yazmış!..
“Faiz” illetinin “haram” olduğunu ama bazılarının “başka çare yok” dediğini, bunun da, ortada ne “inanç” ne de “ilke” bırakacağını yazmış Ahmet Kurucan!.. Şu “tezat”a bakın ki Kurucan’ın bu yazısının bir sayfa gerisinde, “Faiz”le çalışan “İş Bankası”nın ilânı vardı... Bu ne perhiz, bu ne turşu?!?..
Aynı Ahmet Kurucan; seçimlerden önceki “yolsuzluk ve rüşvet operasyonları”(!)na, “Cemaat’e yönelik linç girişimi”(!)ne rağmen “AK Parti’ye oy verenler” için de, demiş ki; “İmanlı olan herkes bu yapılanlara hayır demeliydi... Evet demek, imanın yenilgisidir.”
Ne demektir bu?.. Demektir ki; “AK Parti’ye oy verenler imansızdır, inançsızdır, insafsız ve vicdansızdır!”
Dikkat edin; bunu söyleyen adam “Cemaat’in Arafat İmamı”dır!..Ben, pek fazla “derin bir dini bilgi”ye sahip değilim... Ama, şunu çok iyi biliyorum ki; “Müslüman’a imansız diyen, imansız”dır. Müslüman’a “kâfir” diyenler de “kâfir”dir!..
Ama ben, bunları kime söylüyorum ki?.. Al “Arafat İmamı”nı, vur “Pensilvanya imamı”na!..
Yok birbirlerinden farkı!..
Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit

Yüksek mahkemenin yüksek üyelerinden izahat isteği!

 
 
 
 
Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit
 
 
04 Nisan 2014


Anayasa’nın 146. maddesi,  “Anayasa Mahkemesi on yedi üyeden kurulur” diyor.
Bu tanımı not edin..
“Anayasa Mahkemesi” denilince, akla “17 üye geldiği”ni hafızanıza nakşedin..
Bakın Tivitır ile ilgili karara..
Kaç üye vermiş?
5 üye..
Nasıl oluyor bu?
Çok bilmiş yüksek yüksek hakimler, izah etsinler..

Anayasa 148/3 diyor ki: “Herkes, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal  edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının  tüketilmiş olması şarttır.”
Tivitır ile ilgili kararda, olağan kanun yolları tüketilmiş miydi?
Hayır..
Başvurucular olağan kanun yollarına müracaat bile etmemişlerdi..
Yüksek hakimlerimiz, bunun da bir izahını yapsınlar..
Biz de bilelim..

AİHM’deki oluşumlara bakın..
Daire karar veriyor.
Büyük Kurul’a itiraz ediliyor..
AİHM’e kıyasla kurulan Anayasa Mahkemesi’nde de, ilk kararı veren “bölüm”ün kararına, itiraz edildi mi?
Henüz edilmedi..
Yargıtay’da, hukuk dairelerinin verdiği kararlara, “tashihi karar” talebinde bulunulmuyor mu?
Bulunuluyor..
Yargıtay’da ceza dairelerinin verdiği kararlara, gerektiğinde Ceza Genel Kurulu bakmıyor mu?
Bakıyor..
Danıştay’da, dairelerin verdiği kararlara, İdari Dava Daireleri Genel Kurulu bakmıyor mu?
Bakıyor..
Peki, Anayasa Mahkemesi’ndeki, 5 üyenin kararına niye, Genel Kurul bakmıyor?
Bakmadan, karar kesinmiş gibi, hemen Resmi Gazete’de yayınlattırılıyor?
Bunu da izah etsin, yüksek mahkemenin, yüksek başkanı!

Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve İşleyişi Hakkındaki Kanun’un 3. maddesinde, “(1) Mahkemenin görev ve yetkileri şunlardır:
(..)
c) Anayasa’nın 148’inci maddesi uyarınca yapılan bireysel başvuruları karara bağlamak.” deniliyor..
Mahkemenin, 17 üyeden oluştuğunu, Anayasa’nın 147. maddesini yukarıya alıntılayarak belirtmiştim..
Bu durumda, 17 üyenin vereceği kararı, 5 üye verebilir mi?
Bence veremez.
Hukuku dinliyorsanız, Anayasa’yı takıyorsanız, veremez..
Bölüm (daire) karar verse bile, en azından itiraz noktasında Genel Kurul’a gidilmeli ve 17 üyenin karara katılımı sağlanmalıdır..
Yapılmadığına göre, Anayasa’ya aykırılıkları inceleyen yüksek mahkemenin, Anayasa’dan bir gerekçesi olmalı..
Yüksek hakimlerimiz, o gerekçeyi göstersinler..
Bulabilirlerse..

Aynı kanunun 49. maddesinin başlığı şöyle: “Esas hakkındaki inceleme”
Maddenin 2. fıkrasını da vereyim:
“Bireysel başvurunun kabul edilebilirliğine karar verilmesi hâlinde, başvurunun bir örneği bilgi için Adalet  Bakanlığına gönderilir. Adalet Bakanlığı gerekli gördüğü hâllerde görüşünü yazılı olarak Mahkemeye bildirir.”
Tivitır kararında, kanunun bu maddesine uygun davranıldı mı?
Adalet Bakanlığı’nın görüşü alındı mı?
Hayır..
Yüksek mahkemenin yüksek hakimi, bir izah etse de öğrensek, anayasanın neresinde yazılı bu!

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 71. maddesi şöyle:
“Adalet Bakanlığına bildirim
MADDE 71- (1) Bireysel başvurunun kabul edilebilirliğine karar verilmesi hâlinde, başvurunun bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığı’na gönderilir. Adalet Bakanlığı gerekli gördüğü hâllerde görüşünü yazılı olarak Mahkemeye bildirir.
(2) Adalet Bakanlığı başvuruya ilişkin görüşünü otuz günlük süre içinde bildirir.”
İçtüzükteki bu düzenlemeye uyuldu mu?
Anayasa’ya uymayanlar, içtüzüğe hiç uymazlar..
Bunu da izah etsin. yüksek mahkemenin, yüksek üyeleri!
http://www.habervaktim.com/yazar/64438/yuksek-mahkemenin-yuksek-uyelerinden-izahat-istegi.html

Hıristiyan Katiller Müslüman Kesiyor!

Hıristiyan Katiller Müslüman Kesiyor!

Orta Afrika Cumhuriyeti adındaki bir ülkede, diyalogcuların padişahı Hıristiyan PAPA’nın dinine mensup yamyamlar, Müslümanları katlediyor.
Hıristiyan Katiller Müslüman Kesiyor!
04 Nisan 2014
İhvanlar.net'te yer alan haber-analiz şöyle:"Bildiğiniz gibi bütün dinlerin kardeş olduğu zırvasını saçmalayan bir Papa ve onun misyonunu bir parçası olduğunu söyleyen bir hizmetkar var. Ve bu işbirlikçiler yıllardır, dünyanın her yerinde akan Müslüman kanını görmezden gelerek, Türkiye’de “hoşgörü” ve “diyalog” dan bahsediyor, bütün dinlerin bir araya getirileceğini ve hatta budizmin bir ahlak dini olduğunu savunuyorlardı.
Budizmin nasıl bir ahlaka sahip olduğunu Myanmar’daki Müslümanları canlı canlı yakıp kestiklerinde gördük.
Şimdi de orta Afrika Cumhuriyeti adındaki bir ülkede, diyalogcuların padişahı hıristiyan PAPA’nın dinine mensup yamyamlar, Müslüman kardeşlerimizi katlediyorlar.
Bosna’da olduğu gibi önce silahsızlandırma adı altında Müslümanların silahlarını aldılar, bu arada yamyamları silahlandırdılar. Ve şimdi kafirler, Müslüman kardeşlerimizin etleri ile besleniyorlar.
Barbarlık o derecedeki, linç ettiklerinden başka palayla kestiği Müslüman kardeşlerimizin etini yiyor canlı canlı yakıyorlar. Tarihte benzerlerini gördüğümüz gibi hamile kadınların karınlarını parçalıyor ve çocuklarını çıkarıp kesiyorlar. Müslümanlara ait evleri, iş yerlerini yağmalıyorlar. Camileri yıkıyorlar.
Şuanda kaçan kardeşlerimizden başka bir kaç camiye çaresizce sığınmış Müslüman din kardeşlerimiz çaresizce bir sonraki saldırının ne zaman olacağını bekliyorlar.
Devletimize ve eli uzanan Müslüman hayır kuruluşlarına çağrımız: Bu din kardeşlerimize acil olarak el atalım, yardımlarına koşalım…

NEREDESİNİZ EY DİYALOGCULAR!
Diyalogcular, hoşgörü timsalleri neredesiniz? Ey Papa, Ey Amerika! Orta Afrika Demokrasi bekliyor, Şu hıristiyan teröristlerin başına iki uçak kaldırın ve uzaktan da olsa bir kaç füze sallayın! Haydi görelim sizin demokrasi sevdanızı… Ama olmaz değil mi? Ölen zaten Müslüman değil mi? Demokrasi götürmek de “Müslümanları katletmenin kod adı” değil mi?
Ey yamyamlar topluluğu, Hıristiyan haçlı birliği!
Nerede kınamalar, eleştiriler ve askeri harekat hazırlıkları?
Ve Ey Müslümanlar!
Nerede sesimiz, neredeyiz, neredesiniz?"
http://www.habervaktim.com/haber/366902/hiristiyan-katiller-musluman-kesiyor.html

Ahmed Tuna: ABD yorulmamızı istiyor

 04 Nisan 2014    
Muhalif Başbakan Ahmed Tuma, dördüncü yılına giren iç savaşta iplerin Suriye halkının değil uluslararası kamuoyunun elinde olduğunu düşünüyor.

Suriye Geçici Hükümeti Başbakanı Ahmet Tuma, Gaziantep’teki yeni hükümet binasında Al Jazeera’ye konuştu. Ülkede dördüncü yılına giren iç savaşın bitmemesinden ABD ve uluslararası kamuoyunu sorumlu tutan Tuma, "Hesaplarımız yanlışmış" dedi.

Dört katlı beyaz bir bina, Suriye’deki yıkımın aksine burası daha önce hiç kullanılmamış, temiz ve hasarsız. Suriyeli muhalifler ülkenin geleceğine dair ilk taşları bu binada diziyor.

Gaziantepli taksiciler buraya “Suriye Belediyesi” adını vermiş. Hükümetin 12 bakanlığı da bu binada. Yakında Türkiye ve Suriye’de farklı noktalarda da ofisler açacaklarını söylüyorlar.

Dördüncü yılına giren savaşta hem siyasi hem de askeri adımlar atmak, ilerleme kaydetmek artık eskisinden de zor. Savaş uzadıkça sahada ve toplantı salonlarında güç dengeleri de değişiyor.

Muhalif hükümetin lideri Ahmet Tuma, Deyr Ez Zor’dan. Asıl mesleği diş hekimliği ancak artık günlerini İstanbul-Gaziantep arasında gidip geldiği toplantılarla geçiriyor. Görevi muhalifleri sahada ve masada güçlü tutmak. Bugünlerde ise aklında yeni bir girişim var.

Yüksek Askeri Konsey, kısa süre önce silahlı muhaliflerin sahada kaybettiği gücü kazanmak için yeni bir komutan atadı. Muhalefetin hamlesi başarılı oldu mu? Muhalifler sahada güçlendi mi?
Sahada istenilen sonuca ulaşılamamıştır. Bunun için bir öneride bulundum. Bir buçuk yıl önce düzenlenen Antalya Konferansı’nın ikincisinin toplanması için çağrıda bulundum.Toplantıya sahada savaşan tarafların temsilcileri katılacak. Önceki toplantı gibi 550 kişi değil 60 kişinin davet edilmesini istiyoruz. Bu toplantıda genelkurmay başkanlığının tam kapsamlı bir yetki şeması çıkarılacak ve Yüksek Askeri Konsey’in üyeleri belirlenecek. Yüksek Askeri Konsey’in yetkileri ve kararları yeniden tanımlanacak. Bunun bir iki ay içinde gerçekleşmesini umuyoruz. Bu çözüm olmazsa sorunlar devam eder.

Bu davetinize nasıl bir karşılık aldınız?

Tabii bu öneri şu anda SMDK (Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu) üyeleri tarafından görüşülüyor, inceleniyor. Konu 5-6 Nisan tarihlerinde İstanbul’da toplanacak SMDK toplantısında dile getirilecek. Bu toplantıda önemli bir sonuca ulaşırız herhalde.

“Bizim baştan devrimle ilgili yaptığımız tüm hesap ve değerlendirmeler yanlışmış. Çok net anlaşıldı ki, hiçbir şey Suriye halkının elinde değil, küresel güçlerin elindeymiş. Başta ABD olmak üzere uluslararası camia bu dosyanın sonlandırılmasına ikna olduklarında bu işi sona erdirirler.”

“ABD iki tarafın da yorulmasını istiyor”

Yabancı ülkelerden istediğiniz silah yardımları istediğiniz ölçüde ulaşıyor mu? Gelen silah yardımından memnun musunuz?

Kesinlikle bu gruplar silah yardımından memnun değiller. Çünkü uluslararası camia yeteri anlamda bir destek sağlamıyor. Bildiğiniz üzere uluslararası camiadan bir kesim Suriye’de olayların askeri anlamda sona ermesini istemiyor. Siyasal anlamda bir çözüme kavuşmamızı istiyor. Daha doğrusu her iki tarafın da yorulmasını sağlayarak, görüşme masasına getirmeye zorlamaya çalışıyorlar. En büyük sorun da budur işte.

Kastettiğiniz ülkeler hangileri?

En başta ABD.

ABD Başkanı Obama geçtiğimiz hafta Suudi Arabistan’ı ziyaret etti. Suriye ile ilgili somut bir söz yok. Hayal kırıklığı yaşadınız mı?

ABD’nin Cenevre 2’den önce açıkladığı askeri destek, muhalefetin zafere ulaşması için değil, rejimi Cenevre’ye dönmeye zorlamak içindi. Asıl sorun da burada. ABD ne rejimin ne de muhalefetin askeri anlamda tam bir zafere ulaşmasını istiyor. Üç yıldır Amerikalıların bu yaklaşımı nedeniyle somut bir sonuca varılmamıştır. Bu tavrın bedelini ise mazlum Suriye halkı ödüyor.

ABD görüşme masasında ısrar ediyor. Ve sorunları burada çözmek istiyor. Tabii yine de kesin bir çözüm değil. Ancak biz de biliyoruz ki rejim böyle nihai olmayan bir çözümü kabul etmez. ABD’liler öyle sanıyorlar ki bir yıl, iki yıl ve üç yıl sonra tüm taraflar yorulacak ve ABD’den bir çözüm sunmasını isteyecek. ABD de kendine uygun olan çözüm önerisini sunacak. Sorun da burada. ABD ve uluslararası camia, rejime daha fazla baskı yapmak için bize biraz daha yardım etmiş olsaydı, siyasi anlamda dahi yardım etmiş olsaydı, daha iyi sonuçlara ulaşmış olabilirdik.

Türk hükümetiyle ilgili hiçbir hayal kırıklığınız var mı? Türk hükümeti savaşın başından beri sizi hiç yanılttı mı?

Türk hükümeti bize destek veren en önemli ülkedir. Ve bize her anlamda destek sağlıyor.

Ancak biliyorsunuz ki Türkiye bir NATO üyesi. Dolayısıyla NATO’nun yasalarına göre hareket etmek zorunda. Kendi başına askeri bir karar alamaz. ABD’nin de önemli ölçüde NATO üzerinde bir etkisi var.

Muhalifler Lazkiye’de ilerliyor ve Lazkiye kritik bir bölge, Suriye’nin kimyasal silahları buradan ülke dışına çıkarılıyor. Muhalifler Tartus’a kadar ilerleyebilir mi sizce?


Lazkiye’nin ele geçirilmesi muhalefetin (sahadaki savaşçıların) istediği bir şey. Ancak esefle söylemem gerekir ki muhaliflere sağlanan askeri destek onların Lazkiye’yi ele geçirmeleri için yeterli değildir.

Lazkiye’nin ele geçirilmesi demek, askeri anlamda büyük bir zafer demek ve askeri mesele sona ermiştir demek. Ancak Suriye’nin Dostları (aralarında ABD, İngiltere, Almanya, Fransa ve Türkiye’nin de buluduğu 11 ülke) bu bağlamda bir karara ulaşmış değiller.

Kimyasal silah meselesine gelecek olursak, muhalefet kimyasal silahların yurtdışına çıkarılmasına hiçbir şekilde bir engel çıkarmayacaktır. Çünkü biz de kimyasal silahlardan en hızlı şekilde kurtulmak istiyoruz. Rejim bu kimyasal silahları sadece halkına karşı kullanmıştır.

Ancak Lazkiye’de ilerleyen muhaliflerin başında El Kaide bağlantılı Nusra Cephesi de var ve siz Batı’dan silah isterken bu silahların bu marjinal grupların eline geçmeyeceğine söz verdiniz. Bunu nasıl sağlayacaksınız?


Tabii biz de SMDK’nın bu bakış açısını destekliyoruz. Suriye halkı dostlarından da mutedil taraflara destek olmalarını istiyoruz, radikal ve marjinal taraflara destek istemiyoruz. Sanırım bu anlaşma şu anda yürürlüktedir. Nusra Cephesi’ne silahların ulaşmasına da engel olacağız.

Suriye sahasında fazlasıyla mutedil, ılımlı silahlı gruplar var. Bizim ulusal projemize uyan tek bakış, çoğulcu, demokratik ve uygar bir ülke anlayışıdır.

“Rejimin kaderi Ceza Mahkemesi olacak”


Dördüncü yılına giren savaşta daha fazla kan akmaması için Esed rejimiyle görüşüyor musunuz?

Bizim Esed rejimiyle veya hükümetiyle asla bir görüşmemiz olamaz. Esed Hükümeti halkını öldürüyor; halkına karşı, insanlığa karşı suç işliyor. Dolayısıyla böyle bir rejimle asla bir görüşme yapılamaz. Esed rejiminin kaderi Cenevre’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne çıkmak olacaktır.

Birleşmiş Milletler, Suriye - Irak sınırı konusunda uyardı, El Kaide bağlantılı grupların sınırdan giriş-çıkış yaptıklarını ve etki alanlarını genişlettiklerini söyledi. Bu gelişme önlenemezse ki ortada engelleyebilecek bir Suriye rejimi yok, Maliki de içerde IŞİD ve aşiretlerle uğraşıyor; Suriye, Irak olur mu?
Zaten Suriye çoktan Irak oldu, hatta daha da kötü. Bildiğiniz gibi Suriye halkının karakteri çok ılımlı bir karakterdir. Şiddet, marjinallik istemez. Ancak rejimin işlediği suçlar ve ülkede yaşanan kargaşadan dolayı bu tür şiddet yanlısı ve radikal fikir sahiplerinin ülkeye girmesine göz yumdu, izin verdi. Bu bağlamda Suriye’nin hali Irak’ın halinden çok daha kötü oldu.

“Biz PYD’yi devrime düşman bir yapı olarak görüyoruz. PYD’nin duruşu rejimin duruşunun aynısıdır. PYD ile rejimin kontrol noktaları yan yanadır. Birlikte savaşıyorlar.”

Savaş bittiğinde bu gruplarla baş başa kalırsanız nasıl mücadele edeceksiniz?
Biz iki temel noktaya dikkat ederiz;

Birincisi fikirsel çatışma. Biz bu grupların yanlış fikirlere sahip olduğuna inanıyoruz. Ve bu yanlış düşüncelere karşı doğru bir düşünce çıkarmamız lazım. Suriye halkını bu fikirlerin zararlı fikirler olduğuna ikna edeceğiz. Bu fikirlerin Suriye’nin geleceği için büyük bir felaket olduğunu anlatacağız.

İkincisi de ekonomik kalkınma. Suriye halkının ekonomik durumunu iyileştirmeye çalışacağız. Bu iyileşme sağlanırsa, öyle inanıyorum ki bu grupların üyelerinin büyük bir kısmı, yüzde 90’ı uygar topluma geri dönecektir. Çünkü bu tür gruplara katılmanın temel sebeplerinden biri de açlık ve yoksulluktur.

Kuzeyde Suriye Kürtleri üç bölgede kanton ilan etti. Buralara hakim olan PYD sizinle işbirliği yapmıyor, hatta tanımıyor. Ne düşünüyorsunuz?

Biz PYD’yi devrime düşman bir yapı olarak görüyoruz. PYD’nin duruşu rejimin duruşunun aynısıdır. PYD ile rejimin kontrol noktaları yan yanadır. Birlikte savaşıyorlar.

Biz onlara defalarca siyasi duruşunuzu değiştirin, dedik. Devrime katıldığınızı ilan ediniz, ondan sonra da tüm ayrıntıları konuşabiliriz, dedik. Ancak onlar rejimle yan yana durdukları sürece, rejimle birlikte savaştıkları sürece, hatta birçok Kürt yurttaşın ölümüne sebep oldukları sürece biz nasıl onlarla yan yana gelebiliriz? Öncelikle siyasi duruşlarını değiştirmeleri gerekir.

Son dönemlerde PYD’yi ikna için bir girişiminiz oldu mu?

Hayır. Ancak tavırları çok net.

Son Arap Birliği Zirvesi’nde de Suriye koltuğu size verilmedi. Oysa Cenevre’de muhalifler hem Arap Birliği hem de İslam İşbirliği Teşkilatı’ndaki koltuğun, hatta bu iki teşkilat içindeki elçilik ve konsoloslukların bile kendilerine verileceği sözünü aldıklarını iddia ediyorlardı. Gelinen noktada diplomatik olarak Cenevre’nin de gerisinde görünüyorsunuz, neden?

Arap Birliği üyesi ülkeler arasında ve diğer ülkelerde yaşanan bazı ihtilaflar bu kararların uygulanmasını geciktirdi. Öncelikle ikna edilmesi çok zor olan iki ülke var; Irak ve Lübnan. Ancak bizim Cezayir ve Sudan’ın duruşlarını değiştirmeleri için uğraşmamız gerekiyor. Diğer ülkelerin de yanımızda durmalarını umut ediyoruz.

Ben şahsen umutluyum. Önümüzdeki aylarda Arap Birliği’ndeki Suriye koltuğu ile ilgili yeni bir gelişme olacaktır ve biz Suriye koltuğunu alacağız. Arap Birliği’ndeki Suriye koltuğunu alırsak, İslam İşbirliği Teşkilatı'ndaki Suriye koltuğunu almamız daha da kolaylaşacaktır.

Körfez ülkeleri arasında Müslüman Kardeşler nedeniyle oluşan çatlak size nasıl yansıdı?

Bu ülkelerin Suriye konusunda aynı düşündüklerine inanıyorum. Bütün bu ülkeler Esed rejiminin düşmesi üzerine anlaştılar. Hepsi Suriye halkına ve muhalefete destek konusunda anlaştılar. SMDK’ya ve geçici hükümete destek vermekte anlaştılar.

Bu, son dönemde de kendisini açıkça göstermiştir. Körfez'de yaşanan anlaşmazlıkların Suriye konusunda herhangi bir yan etkisinin olacağını sanmıyorum.

“Devrimle ilgili tüm hesaplarımız yanlışmış”

Suriye’nin geleceği için umudunuzu biliyoruz ama gerçekçi öngörünüz ne? Esed’in olmadığı bir Suriye sizce ne kadar uzakta?

Ben bir takvim vermek istemiyorum. Bizim baştan devrimle ilgili yaptığımız tüm hesap ve değerlendirmeler yanlışmış.

Çok net anlaşıldı ki, hiçbir şey Suriye halkının elinde değil, küresel güçlerin elindeymiş. Başta ABD olmak üzere uluslararası camia bu dosyanın sonlandırılmasına ikna olduklarında bu işi sona erdirirler.

BMGK’da Rusya ve Çin’in vetolarına rağmen Suriye’nin Dostları’nın elinde rejimi Cenevre görüşmelerine getirmek için yeterli kozları var.

Suriye Halkının Dostları, rejimi Lübnan topraklarından çıkarmaya zorladıkları zaman çok hızlı bir şekilde çıkmak zorunda kalmıştı. Aynı şekilde kimyasal silahlarını teslim etmeye zorladıkları zaman da karşı koyamamıştı.

Şimdilik sadece muhalifleri temsil eden bir başbakansınız. Kendinizi tüm Suriye’nin başbakanı olarak görüyor musunuz?

Bizi ilgilendiren Suriye halkıdır, makam ve mevkiinin bir önemi yoktur bizce. Biz uluslararası camiaya ve Suriye Halkının Dostları'na taahhüt etmiştik ki, Suriye’de bir geçiş yönetimi kurulursa biz geçici hükümet olarak bu yönetime kendimizi feda edebiliriz.

Geçiş yönetimi kurulduktan sonra, Suriye halkı büyük şahsiyetlere sahip bir halktır ve bu tür makamlarda görev yapabilecek kudrette olan evlatları vardır.

Ülkeyi daha ne kadar uzaktan yöneteceksiniz, buna ne kadar daha tahammülünüz var?
Biz çok sabırlıyız. Ve bir an önce Suriye’de yönetime geçmek için de planlamalarımızı yapıyoruz, hedeflerimize doğru ilerliyoruz. Bize bu görev verildiği günden beri bütün çabalarımızı da bu yönde yoğunlaştırdık.

Bu günün uzak olmadığına da eminiz, ümitliyiz.

IŞİD’e rağmen ülke içine geçebilecek misiniz?

Bu bizim görevimizdir. Suriye halkına içeriden hizmet etmek görevimizdir. Ancak bildiğiniz gibi önümüzde büyük zorluklar var. Ama bu zorlukları aşmaya çalışıyoruz.

Al Jazeera
http://www.timeturk.com/tr/2014/04/04/ahmed-tuna-abd-yorulmamizi-istiyor.html#.Uz9E8VprPDc

Cemaat 'Köşk' planını belirledi!

 05 Nisan 2014    
Yerel seçimi kaybeden Paralel yapı cumhurbaşkanlığı seçimi için kolları sıvadı. Yeni Türkiye'nin yolunu kesmek için şantaj, montaj, tehdit ve iftiraya başvuran paralelciler bu kez de ünlü bir iş adamının desteğiyle CHP ve MHP'yi köşk için tek adaya zorlayacak

Takvim'de yer alan habere göre; Ağustos ayında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi için paralel yapının da kolları sıvadığı ortaya çıktı. Ankara kulislerini hareketlendiren iddiaya göre paralel yapı muhalefet partilerini tek adayı desteklemeye zorlayacak.

ÇALIŞMALAR BAŞLATILDI Yerel seçimi geride bırakan Türkiye'de cumhurbaşkanlığı seçimi gündeme oturdu. Seçimin hemen arkasından ortaya çıkan gelişmeler ise güvenlik güçleri tarafından yakından takip ediliyor. Edinilen bilgiye göre güvenlik güçleri, yerel seçim öncesinde, seçmeni etkilemek için ortaya çıkarılan bazı yasa dışı dinleme ve izleme sonucu elde edilmiş görüntüler, ses kayıtları ve benzeri çalışmaların yine yayınlanmasını bekliyor. Ancak yapılan çalışmalarda çok önemli bir detaya ulaşıldı. Özellikle kamu kurumlarında oluştuğu belirtilen "paralel devlet yapılanmasının" cumhurbaşkanlığı seçimine de etki etmek için harekete geçtiği tespit edildi.

HEDEFTE MUHALEFET VAR Buna göre paralel yapı Çankaya Köşkü'ne çıkacak ismi belirlemek için düğmeye bastı. Yapının hedefinde ise bu defa iktidar partisi değil, muhalefet partileri var. Nihai hedef seçimde yenilgiye uğramış iki büyük muhalefet partisini "tek aday üzerine uzlaşmaya zorlamak". Bu şekilde iktidarın destekleyeceği adayın karşısına, farklı bir isim çıkarılarak geniş bir konsensüs oluşturulmaya çalışılacak.

İŞADAMI DESTEĞİ Söz konusu planın uygulanabilmesi için sadece kamu kurumlarının değil, iş dünyasının da devreye sokulduğu ifade edildi. CHP ve MHP'yi tek aday üzerinde birleştirebilmek için ünlü bir işadamı ve eski bir siyasetçinin de desteği alındı. Bu amaçla yapılan görüşmelerde ise muhalefet üzerinde psikolojik bir baskı oluşturarak, paralel yapılanmanın da desteklediği aday üzerinde uzlaşmalarının sağlanması kararı alındı.

KİRLİ İTTİFAKParalel devletin köşk planı için eski bir siyasetçi ve ünlü bir iş adamı kapalı kapılar ardında görüşmeler yaparak lobi oluşturdu.
http://www.timeturk.com/tr/2014/04/05/cemaat-kosk-planini-belirledi.html#.Uz9ERVprPDc

Gülen'den 'e mektup

Gülen, geçen ay PKK yönetimi ile ilişki kurmak üzere 'e mektup gönderdi. İddiaya göre bu hamle, nın hükümet üzerinde kurmak istediği baskı için attığı yeni bir adım

Gülen'den Kandil'e mektup05 Nisan 2014
Devletin içindeki ile mücadele sürerken, Gülen örgütünün ile uzlaşı arayışında olduğu iddiası ortaya atıldı. BasNews'te yer alan habere göre, Gülen geçen ay PKK yönetimi ile ilişki kurmak üzere Kandil'e mektup gönderdi. Mektupla Gülen örgütünün, hükümet üzerinde baskı oluşturmak için terör örgütü PKK ile işbirliğinin geliştirilmesi hedefleniyor. Pensilvanya'dan yürütüldüğü belirtilen plan kapsamında terör örgütü PKK'nın yönetici kadrosu ile yüz yüze görüşme de planlanıyor. Paralel yapının, PKK'ya gönderdiği iddia edilen mektupta Kandil'i ziyaret etmeye hazır olduklarını ve Türkiye'deki barış sürecini desteklediklerini bildirdi. PKK yönetiminin 'nin talebine sıcak bakmadığı da haberde yer aldı.

İKİNCİ MEKTUP DA VAR
Söz konusu mektubun 2004'ten bu yana Gülen örgütünün Kandil'e gönderdiği ikinci mektup olduğu, ancak terör örgütü PKK'nın lider kadrosunun bir önceki mektubu da yanıtsız bıraktığı ifade edildi. Haberi üst düzey kaynaklardan aldığını savunan BasNews'in görüştüğü PKK Dış İlişkiler Sorumlusu Demhat Egid ise böyle bir mektuptan bilgisi olmadığını söyledi. Egid, Gülen Cemaati'nin daha çok CHP ile yakın ilişkiler içinde olduğunu belirterek "Cemaat barış sürecine karşı. Gülen Cemaati ile AKP arasında yaşanan çatışmanın en önemli nedenlerinden biri Kürt sorunu ve barış sürecidir. Erdoğan, Gülen Cemaati'nin desteği olmadan tek başına Kürdistan sorununu çözeceğini söyledi. Ancak Fethullah Gülen buna karşı tavır koydu ve bu yaklaşım da diğer sorunlara neden oldu" dedi.

TÜRK DE GÜLEN'LE GÖRÜŞTÜ

Mardin Belediye Başkanlığı'na seçilen Ahmet Türk'ün geçen yıl Pensilvanya'da Gülen'le görüştüğü ortaya çıkmıştı. Görüşmenin cemaatten gelen taleple gerçekleştiği ifade edilmişti. BDP kaynakları, cemaatten Kandil'e mektup konusunda bilgileri olmadığını belirtiyor. İstihbarat kaynakları ise Gülen'in Kandil'e mektup gönderdiği iddiasını ciddiye aldıklarını belirtiyor.

En büyük lider

Erdoğan hükümeti boyunca Türkiye hakkında sürekli kara propaganda yapan Economist, seçim sonrasında gerçeği kabul etti: Erdoğan, Atatürk'ten bu yana Türkiye'nin en büyük lideri...

En büyük lider05 Nisan 2014
Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan seçildiğinden beri onun hakkında sultandan, diktatöre kadar birçok olumsuz haber yapan, her fırsatta dünyanın yükselen yıldızı olan Türk ekonomisini kötülemekten kaçınmayan İngiliz dergisi Economist bu kez Erdoğan için "Atatürk'ten bu yana Türkiye'nin en büyük lideri" ifadelerini kullandı.

ŞAŞKINA ÇEVİRDİ Dergi, Erdoğan'ın kamuoyu araştırmalarının gösterdiğinden de iyi bir sonuç alarak "muhaliflerini şaşkına çevirdiğini" savundu. Başbakanın giderek daha da "otoriter" bir davranış sergilemesi ve sonuçta Türkiye'de kutuplaşmanın artmasından endişelenen dergi, başyazısında "İstikrarsız bir ülkede böylesi bölücü bir söylem tehlikelidir" savını dile getirdi. Economist yine de eleştirel bir dil kullanmaktan geri kalmayıp "Türkiye, mali piyasalarca desteklenen doğru makroekonomik politika ve Ekim 2005'te üyelik müzakerelerine başlanması ile hedeflenen Avrupa Birliği üyeliğini kaybetme riskiyle yüz yüze" ifadelerini de kullandı. ABD merkezli Wall Street Journal gazetesi ise Avrupa'ya seslenerek AK Parti'nin, "Erdoğan'ın Türk sivil toplum üzerindeki kontrolü gevşetmesine dek" AB görüşmelerinin durdurulması gerektiğini savundu.
http://www.takvim.com.tr/Guncel/2014/04/05/en-buyuk-lider

'ya SPK tedbiri

Cemaatin bankası 'nın hisselerinde ' ortaklığı duyurusu' ile başlayan hareketlere, SPK'dan yeni tedbirler geldi. Elinde nakiti olmayan hisse alamayacak...

Bank Asya'ya SPK tedbiri05 Nisan 2014
Daha önce Katar'lı bir bankayla görüştüğünü duyurduktan sonra hisselerindeki aşırı dalgalanma dolayısıyla işlemleri durdurulan ve brüt takas uygulaması başlatılan Bank Asya ile ilgili Sermaye Piyasası Kurulu'ndan (SPK) yeni tedbirler geldi. SPK'nın 3 Nisan 2014 tarihli ve 2014/10 sayılı duyurusunda, alınan tedbirlerin yatırımcıları korumak amaçlı olduğu belirtildi. Buna göre; elinde parası olmayan hisse alamayacak. Böylece gerçek yatırımcı belli olacak.

Söz konusu duyuruda, Bank Asya ile ilgili tedbirler şöyle sıralandı:

İŞTE SPK KARARI 1) 4 Nisan 2014 tarihli işlemlerden itibaren stratejik ortaklık görüşmeleri sonuçlanıncaya ya da pay fiyat ve miktar hareketlerindeki normalleşmeye bağlı ikinci bir karar alınıncaya kadar brüt takas uygulanması hususunda İstanbul Takas ve Saklama Bankası A.Ş.'ye bildirimde bulunulmasına, 2) Şirket paylarının açığa satış ve kredili menkul kıymet işlemlerine konu olabilecek sermaye piyasası araçları listesinden çıkarılması hususunda Borsa İstanbul A.Ş.'ye bildirimde bulunulmasına karar verilmiştir.

HİSSELER ÇAKILDI
Kararın ardından Bank Asya hisseleri ilk işlemlerde yüzde 11.05 düşüşle taban fiyattan açılırken, daha sonra kayıplarını azalttı. Güne 1.53 liralık taban fiyat seviyesinden başlayan Bank Asya hisseleri, daha sonra kademeli olarak kayıplarını azalttı. Kapanış ise yüzde 3.49 düşüşle gerçekleşti.
http://www.takvim.com.tr/Ekonomi/2014/04/05/bank-asyaya-spk-tedbiri

Washington köstebeği

Önce TSK'da deşifre oldu, ordudan atıldı. Cemaat dergisi Aksiyon'u kurdu. Sonra devlete sızdı. Basın Ataşesi oldu. Paralel yapının Washington köstebeği Mustafa Sungur kozmik bilgileri sızdırınca yakayı ele verdi

Washington köstebeği05 Nisan 2014
Paralel yapıya düzenlenecek olan operasyonlardan ilki Washington'da gerçekleşti. Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü'nde araştırmacı olarak görevlendirilen daha sonra da üçlü kararname ile Washington Büyükelçiliği'ne Basın Ataşesi olarak atanan Mustafa Kemal Sungur görevden alındı. Sungur'un görevden alındığı, alınma yazısını Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun imzaladığı kaydedildi.

Sungur'a da gönderilen görevden alınma yazısının işleminin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın imzası ile tamamlanacağı kaydedildi. Sungur 675'e tabi devlet memuru olduktan sonra, kurucusu olduğu cemaatin Aksiyon dergisinde Senih Kartal mahlas ismi ile haberler yapmaya başlamıştı. Derginin Washington temsilciliğini de Senih Kartal mahlas ismiyle yapan Sungur'un, son dönemde Başbakan Erdoğan ve AK Parti aleyhine yazılar yazdığı iddia edilmişti.

GÜLEN'İ İHMAL ETMİYOR Sungur'un görevden alınmasına neden olan durum ise Dışişleri ile ilgili olan kozmik bilgileri kopyalayarak paralel yapının bilgi havuzuna aktarması oldu. Bu bilgilerin yabancı istihbarat örgütleri ile paylaşıldığı öne sürüldü. Öte yandan yine elde edilen bilgilere göre, Basın Ataşesi olarak görev yapan 'un Fethullah Gülen'in ABD'deki önemli isimlerinden biri olduğu da kaydedilmişti. Mustafa Kemal Sungur'un sıklıkla Pensilvanya'ya giderek hocası Fethullah Gülen ile bir araya geldiği ve ona önemli bilgiler aktardığı da elde edilen bilgiler arasındaydı.

TSK'DA İHRAÇ EDİLMİŞTİ Mustafa Kemal Sungur, 1985 yılında Kara Harp Okulu'nu bitirdikten sonra Ankara 4. Kolordu Komutanlığı'na Piyade Teğmen olarak atanmış, 1987 kış dönemi YAŞ toplantısında da TSK'dan ihraç edilmişti. Sungur ihraç sebebi için kimi kaynaklar disiplin suçunu gösterirken, bazı kaynaklarda ise Sungur'un irtica nedeniyle ordudan atıldığını iddia etmişti.
http://www.takvim.com.tr/Guncel/2014/04/05/washington-kostebegi
Devletin finansal kurumlarında paralel temizlik

Devletin finansal kurumlarında paralel temizlik Nisan 04, 2014    
Devletin içindeki paralel yapı temizliği finansal kurumlara sıçradı. BDDK’nın ardından SPK ve Borsa İstanbul’da da köklü değişimler olacak. Merkez’in, 17 Nisan’da yapılacak genel kurulu bekleniyor.
17 Aralık’taki siyaseti dizayn operasyonunun ardından kamuda başlatılan ‘paralel yapı’ temizliğinde sıra finansa geldi. Ekonomi yönetiminde değişim rüzgârları esmeye başladı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’ndan (BDDK) başlayan operasyon Merkez Bankası, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ve Borsa İstanbul ile devam edecek. Halkbank ve Ziraat Bankası’nda da değişiklikler olabileceği belirtiliyor.
GÖZLER 17 NİSAN’DA MERKEZ’DE
Merkez Bankası’nın 17 Nisan’da Ankara’da yapacağı Genel Kurul’da bazı değişikliklerin olması bekleniyor. Para Politikası Kurulu’ndan bir hafta önce yapılacak toplantıda görev süresi sona eren iki üye için seçim yapılacak. Paralel yapıyla işbirliği yapan bürokratların da değiştirilebileceği belirtiliyor.
SIRA SPK’YA GELİYOR
BDDK’da üst yönetim kabuk değiştirirken sıra SPK’ya geldi. Kurumda alt personelden yönetim kadrosuna kadar kapsamlı bir kadro değişiminin yaşanacağı belirtiliyor. Bu değişimin borsaya da sıçrayacağı ifade ediliyor. 17 Aralık operasyonunda karalama çalışmalarına rağmen, usulsüz tek bir işlem dahi bulunamayan Halkbank’ta da önceki gün genel kurul yapıldı. Ali Fuat Taşkesenlioğlu’nun Halkbank’ta Genel Müdür olarak görevine devam etmesine karar verildi. Hasan Cebeci de yönetim kurulu başkanlığını sürdürecek.
BDDK ASLAN’A ‘OLUR’ VERDİZiraat Bankası Genel Kurulu’nda da sürpriz adımlar çıktı. Paralel yapının hedef tahtasına koyduğu Halkbank eski Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın Ziraat’in yönetim kuruluna atanması konusu tartışıldı. Bu konuda BDDK’dan da ‘olur’ geldiği öğrenildi. Aslan hafta başında Halkbank’ın yönetim kurulu üyeliğinden ayrılmıştı. Yetkililer, Aslan hakkında herhangi bir hüküm bulunmadığını anımsatarak, “BDDK bankacılık açısından bu göreve uygun olup olmadığına, şartları taşıyıp taşımadığına bakar. Bu konuda hukuki bir engel yok” dedi.
KALKAN BAŞKANVEKİLİ OLARAK DEVAMHalkbank Genel Kurulu’ndaki kararlar da Kamuyu Aydınlatma Platformu’nda yayınlandı. Buna göre, Vakıfbank Genel Müdürlüğü’nden Halkbank’a getirilen Süleyman Kalkan yönetim kurulu başkanvekili olarak görevine devam edecek. Kalkan, bankanın denetim kurulunun da başında yer alacak. Terörün finansmanıyla ilgili uyum görevlisi Yunus Karan’a bağlı olacak. (SABAH)
http://www.medyagundem.com/devletin-finansal-kurumlarinda-paralel-temizlik/
İşte binlerce kişinin dinleme emrini veren TİB ‘abi’si!

İşte binlerce kişinin dinleme emrini veren TİB ‘abi’si! Nisan 04, 2014    
Başbakanlık Teftiş Kurulu, TİB’deki ilk incelemeyi tamamladı. Gülen örgütünün usulsüz dinlemeler yapıp kayıtları sildiği anlaşıldı. Emri veren ise TİB’in “abisi” Osman Nihat Şen çıktı!
Pensilvanya’dan yönetilen paralel çete, 17 Aralık Operasyonu ile gün yüzüne çıktı. Fethullah Gülen ve örgütünün derin kulakları, tüm kurumlara sızmıştı. Onlardan biri de Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ydı (TİB). Ortaya çıkan bu gerçek üzerine Başbakanlık Teftiş Kurulu düğmeye bastı. Yapılan incelemede, TİB’in 2012 yılından önceki tüm arşivlerinin silindiği tespit edildi. Bir numaralı şüpheli ise eski Başkan Vekili Osman Nihat Şen’di. Birçok yönetici ve uzmanın müfettişlere “Biz kendi başımıza iş yapmadık. Silme talimatını Osman Bey’den aldık” dediği öğrenildi. Bu gelişmeden sonra soruşturma için düğmeye basıldı. Ulaştırma Bakanı’nın izninin ardından başlayacak soruşturmada Osman Nihat Şen ve adı geçen daire başkanları, “Sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme” suçlarından 1 ila 5 yıl arasında hapis cezası ile yargılanacak.
KEYİFLERİNE GÖRE DİNLEMİŞLERBaşbakanlık Teftiş Kurulu, ara raporun ardından ana raporu da tamamlayacak. Ana raporda TİB’in nerelerden hizmet aldığı, hangi yöntemleri izlediği ve nerelerde kadrolaştığı geniş bir şekilde ele alınacak. Soruşturmanın ana omurgasını ise TİB’in fiber optik kablolarına paralel hat çekilerek Emniyet İstihbarat tarafından yasa dışı dinleme yapıldığı iddiası oluşturacak. Bu arada TİB’de paralel dinleme (kurumlara çekilen uçlar) haricinde keyfi dinleme yapıldığı da tespit edildi. Hiçbir yasal ya da teknolojik tedbirin olmadığı TİB sisteminde, isteyen görevlinin istediği numarayı dinlediği, daha sonra da hiçbir iz bırakmadığı fark edildi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu konuda da ayrıca bir soruşturma açabileceği belirtildi. (TAKVİM)
http://www.medyagundem.com/iste-binlerce-kisinin-dinleme-emrini-veren-tib-abisi/
Gülen örgütünün okulunda bir beddua rezaleti daha

Gülen örgütünün okulunda bir beddua rezaleti daha Nisan 04, 2014    
Gülen örgütüne yakın Safiye Sultan Koleji’nde çocuklara Başbakan Erdoğan’a beddua ettirdikleri ortaya çıktı. Etüt görevlisi Çelik “Çocuklara ‘Büyüyünce Başbakan’ın evini yakacağız’ sözü ezberletiliyor” diyerek suç duyurusu yaptı.
Gülen örgütüne yakın Bahçelievler Safiye Sultan Koleji’ndeki Gonca Yava’da etüt görevlisi olan engelli Leyla Çelik (29), kolej hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na “Hakaret, mobbing ve özlük haklarının ihlali” gerekçeleriyle suç duyurusunda bulundu. Koleje geçen yıl İŞKUR tarafından yönlendirilen Çelik, ikna odaları ve beddua seanslarıyla karşılaşan Çelik, bu kara propagandalara karşı çıkınca baskı gördü. Kolejde 7 yaşındaki çocuklara “Büyüyünce Başbakan’ın evini yakacağız” sözlerini ezberlettiğini söyleyen Çelik şu iddialarda bulundu:
Pensilvanya’ya bağlılığa göre kurum içinde kast sistemi kurmuşlar. Ayak uyduramayanlar köle statüsünde muamele görüyor. Seçim sürecinde CHP’ye karşı tavrım net olunca köle statüsüne indirildim.
Yerel seçime 2 ay kala ikna odaları kuruldu. İktidara yakın personelin hayatı karardı. Defalarca odaya çekildim. İtiraz ettikçe üzerimdeki baskı daha da arttı. Çalıştığım yuvanın müdiresi N.G. ile İngilizce öğretmeni G.A. odada “Burada çalışıyorsan ya CHP’ye oy vereceksin ya da ekmek yiyemezsin, sokak kadını” ve “İkna odalarından dışarıdan birilerinin haberi olursa seni mahkemelerde süründürürüz. Elimizden Başbakan bile kurtulamaz, sen mi kurtulacaksın” dediler. Duruma isyan edip ses çıkaramayan arkadaşlarım var.
Hakaretlerin fiziksel şiddete dönüşmesine ramak kala özel eşyalarım, kıyafetlerim ve şahsi dolabımda bulunan malzemelerı dışarı attılar. Genel müdüre çıktım, o makamdan da aynı üslupla kovuldum.
‘PSİKOLOJİM BOZULDU’28 Şubat sürecinde de aynı şeylerin yaşandığını duyduğunu fakat gördükleri karşısında psikolojisinin bozulduğunu anlatan Çelik, “Yumuşak doku kanseri geçirdim. Yüzde 40 oranında engelliyim. Kanserden kurtulmuşken hayatımın geri kalanını bu kurum karattı” dedi. Çelik, “İşten çıkarmak için neden bulamayınca iş disiplinine yönelik hakkında tutanak tuttular. Yargının, casusluk faaliyeti yürüten bu yapının vatandaşa neler yapabileceğini görmesini istiyorum. Maddi manevi tazminat davası açacağım” diye konuştu.  (SABAH)
http://www.medyagundem.com/gulen-orgutunun-okulunda-bir-beddua-rezaleti-daha/
Gülen ikinci saldırıya hazırlanıyor

Gülen ikinci saldırıya hazırlanıyor Nisan 04, 2014    
Güçlü Türkiye’nin AB için önemli olduğunu ve seçimde istikrarın kazandığını söyleyen DMW Başkanı Meinel’den ilginç iddia: Sadece din adamı olmayan Gülen, yeni hazırlık içinde!
Yerel seçimler bitti ancak hem Türkiye’de hem de uluslararası kamuoyunda etkileri sürüyor. Uluslararası Diplomatlar Birliği (DMW) Başkanı Günther Meinel de seçimleri yakından takip eden isimlerden biri. Meinel, seçimleri istikrarın kazandığını ve sonuçların Avrupa Birliği’nde de (AB) büyük ölçekte memnuniyetle karşılandığını söyledi. Türkiye’nin istikrarı ve gücü dolayısıyla AB’ye alınması gerektiğini düşündüğünü ifade eden Meinel, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ülkeyi ayakta tutmak için ciddi ve güçlü kararlar aldığını belirtti. DMW Türkiye Başkanı Ferhat Bozçelik’i ziyaretinde Akşam gazetesine konuşan Meinel, Gülen cemaatinin Almanya’daki okullarının denetleme ve gözetim altına alındığını söylerken seçim öncesi paralel yapının faaliyetlerine ilişkin olarak da “Bu faaliyetler Gülen’in sadece bir din adamı olmadığını gösteriyor. AB, Gülen’in arkasında kimlerin olduğunu biliyor” ifadelerini kullandı. İşte DMW Başkanı Meinel’in açıklamaları:
TÜRKİYE’NİN GÜCÜ AB İÇİN ÖNEMLİ
Türkiye’de seçimin bu şekilde sonuçlanmış olmasından dolayı çok memnunum. İstikrar kazandı ve bu ülke için çok iyi bir gelişme. Mevcut istikrarlı ve gelişmeye yönelik düzenin, değişmesi yıkım olabilirdi. Dolayısıyla AB’de de seçimin AK Parti lehine çıkmış olması memnuniyetle karşılandı. Türkiye’nin güçlü bir ülke olması AB için çok önemli.
CEMAAT OKULLARINA KIRMIZI IŞIK
Seçimler öncesinde Fethullah Gülen hareketi tarafından ciddi bir saldırı başlatıldı. Alman hükümeti, Gülen’in okullarına son dönemde çok sıkı bir denetim ve gözetleme düzeni uyguluyor. Bu diplomatik anlamda Gülen okulları için kırmızı ışığın Almanya tarafından yakıldığını da gösteriyor. Türkiye’deki faaliyetler bilinçli yapıldı ve bu faaliyetler AB tarafından bekleniyordu sadece zamanlaması konusunda bir fikrimiz yoktu.
GÜLEN’İN ARKASINDAKİLERİ BİLİYORUZ
Rüşvet iddiaları ve yasa dışı dinlemelerin yayınlanmasının zamanlaması manidar. Gülen’in bu denli bir hareket içinde olması onun sadece bir din adamı olmadığını ve bir hazırlık içinde olduğunu da gösteriyor. Avrupa’daki Türk dostu siyasetçiler cemaatin faaliyetlerinin yanlış olduğunu dile getiriyor. İstikrarlı giden Türkiye’nin karıştırılması AB’nin rahatsız olduğu bir durum. Çünkü AB, Gülen’in arkasında kimlerin olduğunu biliyor.
DİNLEMELER AFFEDİLEMEZ
Suriye’deki Süleyman Şah Türbesi’ne ilişkin son dinleme kaydında amaç bir ülkeyi yok etmeye çalışmaktır ve dinlemenin yayımlanması kesinlikle affedilemez. Bu dinlemeleri yapan kişinin ülkesini sevdiğinden bahsedemeyiz. Bu kişi ancak ülkesinin parçalan- masını istiyordur. (AKŞAM)
http://www.medyagundem.com/gulen-ikinci-saldiriya-hazirlaniyor/
Samanyolu TV ile fena dalga geçtiler!

Samanyolu TV ile fena dalga geçtiler! Nisan 04, 2014    
Gülen cemaati medyasında büyük korku başladı. Samanyolu TV olası bir operasyon için teyakkuza geçti. Yalan ve iftira üzerine kurulu cemaat medyasının bu hali sosyal medyada alay konusu oldu.
Takvim’in haberine göre; 17 Aralık Operasyonu’ndan sonra yaptığı yanlı yayınlarla büyük tepki çeken STV kendisine yönelik yapılacak olası operasyonu engellemek için kendisine has taktikler geliştirmeye başladı.
30 Mart Yerel Seçimleri’nden önce başvurdukları düzmece röportajlardan birisini de STV için hazırlayan paralel yapı artık yalanlarına kimseyi inandıramıyor.
STV için çalışan bir ismin olası bir operasyon için itirafçı olarak ayartıldığı yalanını yaymaya çalışan paralel medya organı sosyal medyada alay konusu oldu.
Yalan haber yapmayı alışkanlık haline getiren STV’ye tepki de büyük oldu:







http://www.medyagundem.com/samanyolu-tv-ile-fena-dalga-gectiler/
PKK paralel örgütün yanında incir çekirdeği gibi kalır

PKK paralel örgütün yanında incir çekirdeği gibi kalır Nisan 05, 2014    
Prof. Dr. Ahmet Keleş’te paralel yapı, örgüt yada cemaat olarak ifade edilen örgütün sanıldığından çok daha tehlikeli olduğunu belirterek ‘ Bu ülkede PKK’da DHKP-C de bir suç örgütü. Karşı karşıya olduğunuz tehlikeyle kıyasladığımız zaman bunlar incirin çekirdeği gibi kalır’ şeklinde konuştu.
PROF. DR. AHMET KELEŞ: 17 ARALIK TÜRKİYE’NİN İŞGAL GİRİŞİMİDİR
Parlalel örgüt, çete tabirlerini kullanıyoruz elimizde başka tabir yok mecburen bunları kullanıyoruz. Sizi çete örgüt derken karşınızdaki sorunu küçültüyorsunuz. Bu ülkede PKK da DHKP-C de bir suç örgütü. Karşı karşıya olduğunuz tehlikeyle kıyasladığımız zaman bunlar incirin çekirdeği gibi kalır. Bu örgüt, çete felan değil. Bu millet 17 Aralık sabahı uyanıyor bir tehlikeyle karşılaşıyor. Sadece sınır boylarından işgal olmuyor. Evlerinin içinden, sokaklarından, kurumlarında, resmi gayri resmi işgal edildiğini fark ettiği bir tehlikenin adını koyun. Bunun adını koyabiliyorsanız buyrun koyun. Bir memleketin istilasından bahsediyorsunuz. Sınır boylarından bir işgalden bahsetmiyoruz. Neden PKK’yı İzmir’de kovalamıyor sunuz çünkü yeri belli. Ben bu ülkede başımı yastığa koyduğumda nasıl uyanacağımdan endişe ediyorum. Halkın hükümete verdiği destek çok çok önemli. Bir önemli bir şey daha var tehlike sandığımızdan çok daha büyük. Biz bu problemin çözümüne ilişkin doğru adımları atamazsak daha da büyüyebilme durumuna sahiptir. Bu tehlike altta bir biçimde öfkeye dönüştürülmeye çalışılıyor. Operasyonel güç ortalığı yangın yerine çevirmek için bir öfke arıyor. 17 Aralık bir işgal girişimidir.
Bu insanlar okul açıyor, yurt açıyor eğitim hizmeti veriyor bunların ne tehlikesi olabilir diye düşünüyor sıradan vatandaş. Buradan şunu göstermemiz lazım halkımıza. Bir dini cemaat bundan 40 yıl önce zuhur etmiş. Milletin imanını güçlendirmek, dinini öğretmek istiyor. Şimdi böyle bir cemaat kurs açar yurt açar, okul açar. Bütün gücünü kendi yurduna harcar. Şimdi herkes şunu iyi düşünsün neden bir dini cemaat devletin tüm kurumlarını ele geçirecek sistematik adımlar. atar. Neden bir cemaat ticaret odasını, baroyu , sanayi odasını, sendikayı, yargıyı MİT’i polisi devletin bütün organlarını ele geçirmek ister? Bir devletin içinde yer alan resmi gayri resmi kuruşların içinde yer almak ister? Bir Cemaat neden kendi ülkesinin sınırlarını taşar hangi amaçla ve stratejiyle dünyanın 160 ülkesine Türkçe öğreteceğim, kültür götüreceğim diye okul açar. Bir cemaatin lideri kendisin siyasetten, dünya hayatında uzak göstermek için ‘Ben Cebrail de gelse parti kursa ondan uzak dururum’ çünkü politikadan, siyasetten uzağım diye açıklaması var. Fakat aynı gün bu ülkedeki en kirli ve çirkin politikanın tam göbeğinin içinde durduğu gün söylüyor bunu. Neyle karşı karşıya olduğumuzu nasıl bir zihniyetle karşı karşıya olduğumu bilelim.
PARALEL YAPI ÜLKENİN DİBİNE DİNAMİT KOYUYOR
Sevilay Yükselir ise konuya ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı; Fethullah Gülen’in bir CIA projesi olduğunu yazan ilk bendim. Paralel yapı kendini ilk olarak 7 Şubat’ta gösterdi. Ortada bir cemaat yok var olan paralel yapı memleketin dibine dinamit koyuyor. Olayın farkına varıp gerçeği görenler geri çekildi. Devam edenlerde bana göre işin içinde. Hüseyin Gülerce’nin verdiği röportajda asıl önemli olan söylediği son sözdür. Başbakan’dan şefkat iyi niyet bekliyorlar. Biz bir cadı avını kabul etmiyoruz. Biz bu örgütün bir suç örgütü olduğunu kabul etsin. Hüseyin Gülerce’nin amacı havayı yumuşatmaya yönelik. 7 Şubat’ta bunlar Başbakan’dan MİT’i istediler. Başbakan bunlar karşısında dik durdu, diz çökmedi. Ondan sonra şantajlar başladı. Başbakan bunlara boyun eğseydi devleti ele geçireceklerdi.
Kaynak: Stargazete.com
PROF. KELEŞ: 17 ARALIK TÜRKİYE’Yİ İŞGAL GİRİŞİMİDİR
VİDEO
http://www.medyagundem.com/pkk-paralel-orgutun-yaninda-incir-cekirdegi-gibi-kalir/
Cumhuriyet tarihinin en büyük ihanetiyle ilgili bomba iddia

Cumhuriyet tarihinin en büyük ihanetiyle ilgili bomba iddia Nisan 04, 2014    
Dışişleri Bakanlığı’ndaki dinlemeyle ilgili ilginç bir iddia ortaya atıldı.
Akşam gazetesi, Bakanlıktaki dinlemeyle ilgili ilginç bir iddia ortaya attı.
Türkiye’yi sarsan Dışişleri Bakanlığı’ndaki dinlemeyle ilgili herhangi bir belgeye ulaşılmazken iddialara göre;Bakanlıktaki dinleme karadan değil havadan yapıldı.
Akşam gazetesinde yer alan haber şöyle:
5 YIL ÖNCE GELDİ
TSK birimlerinden edinilen bilgilere göre, dünyanın en ileri izleme, dinleme ve takip cihazı olan bu süper alet, yaklaşık 5 yıl önce Türkiye’ye getirildi. Ancak hiçbir resmi envantere kaydedilmedi ve Genelkurmay Elektronik Sistemleri Komutanlığı (GES) tarafından kullanıldı. Zaman zaman başka askeri istihbarat birimleri de kullanmaya devam etti. Türkiye’nin en yüksek kapasiteli ve en gelişmiş dinleme sistemlerini bünyesinde barındıran GES, bütün envanter varlığıyla birlikte Ocak 2012’de Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) devredildi.
ENVANTERE KAYDEDİLMEDİ
Ancak zaten kayıtlarda yer almayan bu süper cihaz MİT’e verilmedi. Devrin gerçekleştiği sıralarda cihaz, Hava Kuvvetleri İstihbaratı birimlerince kullanılıyordu. Bugüne kadar da Türkiye’yi sarsan tüm kritik dinlemeler bu cihaz üzerinden yapıldı. Şimdi istihbarat birimleri bu cihazın nerede olduğuna ve dinlemeleri nasıl yaptığına yönelik ipucu arıyor.
KİMSE ALMAK İSTEMEDİ
TSK, MİT’e bile devredilmeyen cihaza sahip olmanın sakıncalarını gördü ve kurtulmanın yollarını aradı. Havacılar cihazı önce Jandarma İstihbarat’a vermeye çalıştı ancak başarılı olamadı. Başka birimler de istemeyince, zaten envanter de hiçbir kaydı olmayan cihaz ortadan kayboldu!
http://www.medyagundem.com/cumhuriyet-tarihinin-en-buyuk-ihanetiyle-ilgili-bomba-iddia/
Paralel şer ittifakı için imzalar atıldı!

Paralel şer ittifakı için imzalar atıldı! Nisan 04, 2014    
Cihan Haber Ajansı’nın 30 Mart Yerel Seçimlerinin yapılmasının hemen ertesinde Fransız haber ajansı AFP ile işbirliği anlaşması imzalaması akıllarda soru işaretleri doğurdu.
Bir süredir paralel yapılanmanın haberlerini ön plana çıkaran ve muhalefet partileri ile birlikte yürütülen algı operasyonunu haberlerine yansıtan Cihan Haber Ajansı’nım, bu anlaşma ile hükümet karşıtı haberlerini yurtdışına taşıyacağı düşünülüyor.
PARALEL HABERLER SERVİS EDİLECEK!
Anlaşma töreninde AFP Başkanı’nın Türkiye’nin dünyada çok önemli bir haber unsuru haline geldiğini söylemesi ve Cihan Genel Müdürü’nün de yapılan bu işbirliği ile Türkiye’deki haberlerin dünyaya daha doğru yansıtılması ve Cihan Haber Ajansı haberlerinin AFP vasıtasıyla AFP abonelerine ulaştırılmasının birçok noktada Türkiye’nin daha iyi anlaşılmasını sağlayacağına yönelik ifadeleri, paralel yapının 30 Mart seçimlerini etkilemek için 17 Aralık’ta başlattığı algı operasyonu önümüzdeki döneme taşıyacağı ve Türkiye’nin imajını olumsuz etkileyecek hükümet karşıtı haberleri yurtdışında yayınlatmayı planladığı şeklinde yorumlandı.
AA, AFP’NİN TEKELİNİ KIRMIŞTI
AA, yaptığı yurtdışı atılımlar ve özellikle Arapça yayınıyla AFP’nin etkili olduğu Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgelerinde haber tekelini kırarak bölgenin en güçlü ajansı durumuna gelmişti. Bölgede köşeye sıkışan AFP’nin, AA’nın Fransızca yayınını başlatmasıyla kendine bölgede çıkış yolu aradığı görülmektedir. Anadolu Ajansı yakın dönemde, Afrika kıtasında Fransızca konuşulan ülkelerde AFP’nin tekelini kıran güçlü bir rakip olması bekleniyor. (haber 10)
http://www.medyagundem.com/paralel-ser-ittifaki-icin-imzalar-atildi/
AA Genel Müdürü Öztürk her soruya net cevap verdi “paralel Aslı” kedi gibi dinledi!

AA Genel Müdürü Öztürk her soruya net cevap verdi “paralel Aslı” kedi gibi dinledi! Nisan 04, 2014    
Anadolu Ajansı Genel Müdürü Kemal Öztürk, CNN Türk’te paralel örgüte yakınlığıyla bilinen Aslı Aydıntaşbaş’ın Karşı Gündem programının konuğu oldu, her soruya net cevap verdi, “paralel Aslı” kedi gibi dinledi!
Anadolu Ajansı Genel Müdürü Kemal Öztürk, Anadolu Ajansı’nın AK Parti’yi yüksek göstererek sandık başındaki CHP’lilerin kaçmasına neden olduğu iddialarına tek tek cevap verdi.
Seçim sonuçlarını manüple etmekle suçlanan Anadolu Ajansı’nın Genel Müdürü Kemal Öztürk CNN Türk ekranlarında Aslı Aydıntaşbaş’ın sorularını yanıtladı.
Suçlamalara yanıt veren Öztürk, AK Parti genel merkezine neden gittiğini anlatırken AA’nın kurumsal kimliğine vurgu yaptı. Seçim sonuçlarına hiç bir etkilerinin olmadığını savunan Öztürk “Ben tarafım ama AA değil” diyerek şaşırttı. Öztürk, Taraf gazetesi ve Enver Aysever’e ateş püskürdü.

BEN DE TARAFIM AMA İFTİRA ATAMAZSINIZ!

Ahmet Hakan iyi de bir ajans ne yapabilir, sonuçları nasıl etkiler anlamıyorum diye yazdı mesela. Ama Enver Bey AA manüplasyon yapıyor diyor. Bu kabul edilemez. Bu sözlerinden dolayı kendisni dava ettik. İnsanları sandık başından kaçırıyor. Böyle olur mu? Bence en çok tahrik eden kesim gazeteciler oldu. Taraf olabilirsiniz ama iftira atamazsınız. Ben de bir tarafım ama iftira atamayız birbirimize.
TARAF ÜLKENİN STRATEJİK KURUMLARINA SALDIRIYOR!
Bu ülkenin bütün stratejik kurumlarına saldırıyor bu gazete neden? Ülkenin ordusuna polisine yargısına Türk Hava Yolları’na kadar saldırıyor Taraf.
TOPU DOLAŞTIRMA ASLI!
Korkma sen de Aslı, topu dolaştırma. Seçimden sonraki gün çok güzel bir yazı yazdın. Lafı dolaştırmayalım Erdoğan kazandı diye. Ama ertesi gün çok tepki alınca telafi eden bir yazı yazmak zorunda kaldın belli ki.
TEBRİK BEKLERKEN HAKARETE MARUZ KALIYORUZ
Biz 4 aydır gece gündüz yatmıyoruz. 4 aydır hazırlanıyoruz. Yazılım ekibimiz sabahlara kadar çalkışığ yeni bir yazılım yazdılar. Biz 24 saat çalıştık ve saygı bekliyoruz. Biz tebrik alacağımızı beklerken bunlar söyleniyor. Bakın artık seçim sonuçlarında artık bir alternatif var. Biz o kadar çalışıp bu kadar hakarete maruz kalmayı sindiremiyoruz.
BEN MEMUR DEĞİLİM GAZETECİYİM
Ben devlet memuru değilim, 657′ye tabi de değilim, gazeteciyim. Bizim bağımsızlığımız yasal güvencededir, devlet bize müdahale edemez.
AK PARTİ MERKEZİNE NEDEN GİTTİM?
Ben bu partinin bir numaralı ismine iki sene basın danışmanlığı yaptım. Onlarca arkadaşım var kimisi bakan oldu milletvekili oldu. Sayın Gürsel Tekin AK Parti Genel Merkezi’nde 15 dakika ne yaptığımı kiminle ne konuştuğumu da açıklasın o zaman.
BEN TARAF OLABİLİRİM AMA AA DEĞİL
Twitter’daki iddiaların hepsi çok komik ama 15 dakikalık bir ziayeret için basın topalantısı yapmak doğru değil. Ben taraf olabilirim ama AA taraf değil. Biz günde 1850 haber yayınlıyoruz. Bir haber fabrikası burası. İnsanlar bu emeğe biraz saygı bekliyor. Günde 1500 fotoğraf yayınlıyoruz. Ayda 60 bin haber yayınlıyoruz. Bunca haber içinde sadece 35 haberde hatamız oluyor. Beni tartışabilirler ama bu kurumu tartışmamak lazım.
FUAT AVNİ BAŞBAKAN’IN YAKININDA BİR KİŞİ DEĞİL ASLA
Fuat Avni asla Başbakan’ın yakınında değil. Ordan bir bilgi kırıntısı buradan bilgi kırıntısı geliyor ve kendisine servis yapan çok kişi var. Bir kişinin değil birden fazla kişinin ortak hesabı zaten. Analizleri de bana komik geliyor açıkçası. Üç tane yalanın içine bir tane doğru koyarak yazıyor.
http://www.medyagundem.com/aa-genel-muduru-ozturk-soruya-net-cevap-verdi-paralel-asli-kedi-gibi-dinledi/
Pensilvanya cephesinden “sekreter Osman” eliyle yeni yalanlar!

Pensilvanya cephesinden “sekreter Osman” eliyle yeni yalanlar! Nisan 04, 2014    
MEDYAGUNDEM.COM- Bu Pensilvanya  örgütünün yalan söyleme becerisine, takiyye ve kıvırmada üstlerine olmadığına bir kez daha hayret ediyoruz.
Fonda Serdar Ortaç’ın “Binlerce dansöz var” şarkısı eşliğinde Gülen örgütünün nasıl kıvırdığını göreceğiniz bir açıklama daha geldi.
Fethullah Gülen’in “sekreteri” Osman Şimşek, Pensilvanya cephesinden yeni açıklamalarla yine gündemde.
İlk kez ‘heybedeki büyük turp’ iddialarına yanıt vermişler. Herkul.org sitesinden hayli uzun bir açıklama yapan Osman Şimşek, Fethullah Gülen’in ‘büyük turp” meselesini duyunca ağladığını öne sürdü.
30 Mart’tan önce “büyük turp” diye tehditler savuran bizzat Gülen örgütü militanları olmasa Osman Şimşek’in açıklamasını yiyeceğiz.
İşte “büyük turp” yazısından bölümler;
“Geçtiğimiz aylarda özellikle sosyal medyada, bir kısım ses kayıtlarının yayımlanacağından bahsedilmiş; sonra bir İnternet habercisi, deşifre edilmesi beklenen kasetlerin içeriğine dair bir yazı yazmıştı. Nihayet hemen herkeste 25 Mart’ta ortaya çıkıp halkı dehşete düşürecek bir “büyük turp” beklentisi oluşmuştu.

GÜLEN ‘BÜYÜK TURP’U DUYUNCA AĞLAMIŞ

O günlerde, ortaya çıkması muhtemel kasetleri anlatan bir köşe yazısını muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’ye birkaç cümleyle özetlemiştik. Hocamız anında “İnşaallah doğru değildir” deyip iki büklüm olmuş; hemen gözleri yaşlarla dolmuş ve nefis mahkûmlarına ağlamış ağlamıştı. Sonra da ellerini kaldırıp “Rezil rüsvâ etme Allahım; onlardan dolayı inananları da daha fazla yere baktırma Rabbim!” duasıyla gözyaşı dökmüş, Mevlâ-yı Müteâl’e sığınmıştı.

SES KASETLERİ CEMAAT İŞİ Mİ?

Osman Şimşek’in iddiasına göre ‘büyük turp’ iddiası Cemaate zarar vermek için ortaya atıldı. Dediğine göre bu ‘hedef gözetilerek operasyon yapılmış” ve Camia zan altında bırakılmış.
Cemaate ait olduğu öne sürülen Başçalan ve Haramzadeler gibi hesaplardan arka arkaya yayınlanan ses kayıtlarını da reddeden Osman Şimşek, şunları yazdı;
“Son senelerde ortaya saçılan kaset haberleriyle öğrendik ki, ağını kurmuş avını gözleyen bir kısım yaratıklar, gizli kameraların, dinleme cihazlarının başında senelerce her an hazır beklemişler; bitirmeyi planladıkları kimselerin hata yapmalarını, sürçüp düşmelerini ve bataklığa sürüklenmelerini intizar etmişler. Sonra elde ettikleri malzemelerle (!) toplum mühendisliğine girişmişler. Dahası, yapıp ettikleri bütün çirkeflikleri bir kısım masum insanların üzerine atarak bir taşla iki kuş vurma hedefi gütmüşler.
CEMAAT O ÇİRKİNLERİN İÇİNDE OLMAZ
Halbuki bir mü’minin o türlü çirkinlikleri onaylaması ve hele öyle komploların içinde yer alması asla düşünülemez. İslâm, nefis, aile ve özel hayat açısından insanlara teminat vermiş; şahısların dokunulmazlığını çiğnemeyi ve aile mahremiyetlerini ortadan kaldırıcı davranışlarda bulunmayı yasaklamıştır. İnsanların noksanlarının araştırılmasını, hatalarının ortaya dökülmesini, günahlarının fâş edilmesini ve şahsî hayata dair sırlarının açığa vurulmasını ahlaksızlık saymıştır.
GÜLEN ‘ÖZEL HAYAT’ KASETLERİNE NE DİYOR?
Tarikat-ı Muhammediye üzerine yazılan şerhlerden biri olan Berika’nın müellifi İmam Hâdimî der ki: “Bir mü’mini zina halinde bile görsen, hemen onun hakkında hükmünü verme. Gözlerini sil, ‘Allah Allah, bu insan böyle çirkin bir işi yapmaz!’ de; dön bir kere daha ‘O mu?’ diye kontrol et. O ise, ‘İhtimal yine yanlış gördüm’ de; bir kere daha gözlerini yalanla ve onları silip tekrar bak. Eğer hâlâ o insanı o kötü iş üzerinde görüyorsan, ‘Ya Rabbi! Onu bu çirkin halden kurtar, beni de böyle bir günaha düşürme’ deyip çek git!”
Muhterem Hocamız, bu hadiseyi defalarca nakletmiş ve her defasında şu hissini dile getirmiştir: “Hazreti İmam’ı çok severim, ona karşı çok hürmetim vardır ama bu sözlerini fazla bulurum. Bence, görsen ki, bir mü’min bir yerde böyle kötü bir haldedir; gözüne iliştiği ilk anda, meseleyi tecessüs etmeden, tam teşhis ve tesbit peşine düşmeden, o sevimsiz fotoğraflar gözünden gönlüne akarak fuad kazanında eriyip bir hüküm kalıbına girmeden, sırtını dönüp ‘Allahım günahkâr kullarını hidayete erdir, beni de affet!’ demeli, oradan uzaklaşmalı ve gördüğünü de unutmalısın.”
CEMAAT GÜNAH AVCILIĞI YAPMADI
Camia’ya gönül veren insanlar, işaret ettiğim İslamî esaslara ve muhterem Hocamızın bu hissine hep bağlı kalmışlar; başkalarının günah avcılığına katiyen kalkışmamışlar ve sözü edilen kasetlerin çekimini de neşrini de şiddetle kınamışlardır. Fakat maalesef, onların bu hassasiyetine rağmen, bir kısım şer şebekeleri ve müfteriler de hedef şaşırtarak hemen her hadise sonrasında Camia’yı işaretlemekten ve her kötülüğü Cemaat’e mal etmekten geri durmamışlardır.
PORNOCU ‘ABİLER’
İşin doğrusu “pornocu abiler” diyen edepsizlere karşı söylenecek çok söz var! Ne ki, namus bildiğimiz üslubumuz onların seviyesizliğine düşmemize mani oluyor. Müfteriler hiç utanmadan iftiralarına devam etseler de biz bir kere daha şu hususu ikrarla yetinelim:
Hizmet gönüllüleri her iffetli mümin gibi “porno” sözünü bir cümlede görünce ya da duyunca dahi kulaklarına kadar kızaran insanlardır. Onların “genel genel…” denilen kasetlerle de özel kabul edilen görüntülerle de hiçbir zaman işleri ve alakaları olmamıştır/olmayacaktır.
Öyle inanıyorum ki, her kaset haberi yeni bir operasyonun işaret fişeğidir; ekseriyetle hedeflerden biri de Camia’dır ve o çirkinlikleri Hizmet gönüllülerine isnad edenler büyük ihtimalle o operasyonun birer parçasıdır.
DENİZ BAYKAL KASETİ
Nitekim, Deniz Baykal kaseti ile ilgili olarak ortaya çıkan ses kayıtları ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Ben izledim. Başbakan Erdoğan’a o görüntüyü izletenler Erdoğan’ı da görüntüye alıyorlar. O konuşmalar İnternet’e düşen konuşmalardır. Haberi olmadan o bilgisayarın kamerasından da görüntüleniyor. Ben bu kadar aşağılıkça yalan söyleyen adam görmedim. Sayın Baykal da bu durumu biliyor ve bu nedenle Erdoğan’ı mahkemeye veriyor.” şeklindeki beyanatı da ortaya koymuştur ki, bazı ahlaksız ve karanlık kimseler gizli çekimler yapmış, elde edilen görüntüler muktedirlerce her tarafa yayılmış, böylece bir parti dizayn edilmiş ve nihayet bütün suç pek çok hadisede olduğu gibi Camia’nın üzerine atılmış.
Yazıklar olsun komploculara!.. Yazıklar olsun müfterilere!..
http://www.medyagundem.com/pensilvanya-cephesinden-sekreter-osman-eliyle-yeni-yalanlar/
İşte “fuatavni” soysuzunun suç ortağı!

İşte “fuatavni” soysuzunun suç ortağı! Nisan 04, 2014    
MEDYAGUNDEM.COM- Mertçe ortaya çıkmak yerine kahpece bir taktikle açtıkları “@fuatavni” maskesiyle, takma isim arkasından “pislik” saçan Gülen terör örgütü, yıllardır uyguladığı sinsi, takiyye ve yalanlarla dolu bir strateji ile Türkiye’yi karıştırmaya devam ediyor.
Arkasında kimin olduğu çok iyi bilinen “@fuatavni” mahlasıyla Gülen terör örgütü yalan, iftira, kara propagandada yeni bir aşamaya geçmiş durumda.
“@fuatavni” hesabı üzerinden suç işleniyor, bu yolla Türkiye’ye karşı açılan kirli savaşta sosyal medya kullanılıyor.
“@fuatavni” aynı zamanda Gülen örgütünün tetikçi internet sitesi Rotahaber’in de yazarı.
Dolayısıyla “@fuatavni”nin suç ortağı aynı zamanda Rotahaber sitesi ve sahibi Ünal Tanık.
Bu maskeli soysuzun yazıları ya Rotahaber sitesinde birileri tarafından yazılıyor, ya da mail yoluyla siteye ulaştırılıyor. Her halükarda “@fuatavni” denilen sahtekarı Ünal Tanık tanıyor, biliyor.
Dolayısıyla “@fuatavni” ile ilgili Twitter’a dava açmaya gerek yok, Rotahaber o sahtekarın kim olduğunu zaten biliyor. Bu nedenle de “@fuatavni”nin suç ortağı Ünal Tanık’tır ve bu yazıların da sahibidir. Hukuki her türlü sorumluluğu üzerine almıştır.
Devletin güvenliği adına Ünal Tanık sorgulanmak ve hesap vermek zorunda.
http://www.medyagundem.com/iste-fuatavni-soysuzunun-suc-ortagi/
Başbakan’dan Zaman muhabirine hayatının tavsiyesi!

Başbakan’dan Zaman muhabirine hayatının tavsiyesi! Nisan 04, 2014    
Başbakan Erdoğan’dan Zaman gazetesi muhabirine çarpıcı tavsiye:
“Bence yer değiştirin durmayın oralarda.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan’a yapacağı ziyaret öncesinde gazetecilerin sorularına cevap verdi. Zaman gazetesinden bir muhabir, yerel seçimler öncesi yayımlanan ve Egemen Bağış’a ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarıyla ilgili olarak Başbakan Erdoğan’a bir soru sordu. Erdoğan ise verdiği cevaptan sonra Zaman muhabirine bir tavsiyede bulundu.
İşte o sözler:
“Bir defa gazetecisiniz, arkadaşımızın açıklamasını bile duymamışsınız. Kendisinin böyle söylemesinin mümkün olmadığını kendisi ortaya koydu. Biz arkadaşımızı bu tür dublaj, montaj yapanlardan iyi tanıyoruz. Bunu söylediğini kendisi ifade etti. Böyle bir şey söz konusu olamaz. Böyle bir şey yapanla yürümemiz mümkün değildir. ‘Ben de cuma namazı kılmıyorum biliyorsunuz.’ Bunu söylüyorlar. Biz cuma namazının nerede nasıl kılınacağını iyi biliriz. Bir şeyden vuramadılar şimdi Başbakan cuma namazı kılmıyor. Bunlar sahtekar bunlarda her şey var. Bence yer değiştirin durmayın oralarda. Hatta utanmıyor musunuz bu iftiraları atmaya diyebilirseniz sevinirim.”
http://www.medyagundem.com/basbakandan-zaman-muhabirine-hayatinin-tavsiyesi/