HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

7 Nisan 2014 Pazartesi

Abdurrahman Dilipak / Yeni Akit

Bildik senaryolar

 
Abdurrahman Dilipak / Yeni Akit
 
 
 
 
 
 
 
 
07 Nisan 2014
Seçim sürecinde Ermeni lobisi sesini kıstı bekledi.. Ses çıkartırsam birlik olur bana saldırırlar diye düşünmüş olsa gerek. Ya da sesimi yükseltirsem, çatışmanın ateşi düşebilir, yesinler birbirlerini diye düşünmüş olabilirler..

“Hocaefendi”nin performansı yerindeydi, her ne kadar kendisinin dikili bir ağacı olmasa da (ormanları olabilir), Dersanelerde ve okullarda okutulan kitapların ailenin yayınevinde basıldığı da biliniyor.. Tüketilen kitapların kâğıtlarının selüloz ihtiyacı da ancak bir ormandan karşılanır zaten..

Neyse, Cemaat Oslo görüşmesini, deşifre etti biliyorsunuz.. Güya milli hassasiyeti galeyana gelmişti ama, daha sonra Antep’te kurdukları televizyon için Kandil’e adam gönderip izin almaya çalışanlar kimlerdi?

“Sabah’ta yer alan bilgiye göre; devletin içindeki paralel yapı ile mücadele sürerken, Gülen örgütünün Kandil ile uzlaşı arayışında olduğu iddiası ortaya atıldı. BasNews’te yer alan habere göre, Gülen geçen ay PKK yönetimi ile ilişki kurmak üzere Kandil’e mektup gönderdi. Mektupla Gülen örgütünün, hükümet üzerinde baskı oluşturmak için terör örgütü PKK ile işbirliğinin geliştirilmesi hedefleniyor. Pensilvanya’dan yürütüldüğü belirtilen plan kapsamında terör örgütü PKK’nın yönetici kadrosu ile yüz yüze görüşme de planlanıyor. Paralel yapının, PKK’ya gönderdiği iddia edilen mektupta Kandil’i ziyaret etmeye hazır olduklarını ve Türkiye’deki barış sürecini desteklediklerini bildirdi. PKK yönetiminin Gülen Cemaati’nin talebine sıcak bakmadığı da haberde yer aldı.”

Yani sadece Gülen’in adamları Kandil’e gitmiyor. Başka iddialar da var. “Mardin Belediye Başkanlığı’na seçilen Ahmet Türk’ün geçen yıl Pensilvanya’da Gülen’le görüştüğü ortaya çıkmıştı. Görüşmenin cemaatten gelen taleple gerçekleştiği ifade edilmişti.”

Hem, CIA, MOSSAD, Vatikan bir yerlerle görüşürken, Camia niye görüşmesin ki. Sonuçta “komşuda pişer, bize de düşer”.

Bu arada, Ermeni meselesi de ısıtılmaya başladı..

Erdoğan’ın Azarbeycan ziyareti, bana göre, Cemaat ve Ermeni meselesini de kapsayan daha geniş bir takım konuların müzakeresi için planlanmıştı..

24 Nisan 1915 olaylarının yıldönümü. O gün yaklaşırken malum temcit pilavı tekrar servis ediliyor.. Türkiye karşıtları tekrar, bir kez daha bir araya geldiler ve  ABD Kongresi’ne , bilinen iddialarını tekrarlayarak bir Ermeni soykırımı tasarısı sundular.. Laz fıkrasında olduğu gibi, muz kabuğu merdivene bırakıldı ve üzerine basacak adam aranıyor.. Tasarı, bu kez Kongre’nin üst kanadı Senato’da gündeme geliyor. Bu vesile ile İslam karşıtları, Türkiye karşıtları kinlerini kusacaklar..

Bu tasarının Türkiye için fiili bir sonucu olmayacak. Tasarının kabul edilmesi değil, konuşulması bile Türkiye’den çok ABD’ye, batıya, Hristiyan dünyasına zarar veriyor.. İsrail, Mısır ve Suriye’de yaşananlardan sonra bu tartışmalar, keskin sirke gibi, tasarıyı verenlere ve bu tasarı üzerinden Türkiye’ye , İslam dünyasına saldırma gayreti içinde olanlara zarar verecektir.

Bizde “Fazla naz aşık usandırır” diye bir söz vardır.. Ermeni fanatiklerin ihtiras, öfke ve hezeyanları, kendi dostlarını bile bıktırmış olmalı..

Hrant Dink suikastında, halkın Hrant’a sahip çıkması, Türkiye’de toplumun Ermeni düşmanlığı gibi bir sorunu olmadığını gösteriyor.. Birileri bu çatışmadan medet umuyor..

Sahi Pensilvanya cemaati, hem ABD’de, hem de Hristiyan alemi ile yakın diyalog içinde iken, bu konuda ne yapıyorlar acaba!

Yoksa Cemaat daha ciddi işlerle mi meşgul. Mesela, Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle filan.. İddiaya göre, Cemaat CHP ile MHP’yi bir araya getirerek ortak bir aday için ikna etmeye çalışıyor. “Cebrail gelse, parti kursa oy vermeyecek” olan zat, Türkiye’ye Cumhurbaşkanı seçmeye çalışıyor..

Hemen söyleyeyim, Cemaatin kurguladığı oyun bozulacak ve gösterdiği aday kaybedecek.. MHP’den Meral Akşener’in adı geçiyor mesela. Cemaati arkasına alırsa kazanacaksa bile kaybedebilir. Artık Pensilvanya’nın gölgesinin düştüğü yerde ot bitmez, bunu bilmek gerek. Batılılar da yenilecek ata, yaralı ata oynamazlar! Onun için gerçekten aday olmak isteyenler bile “gölge etme başka ihsan istemez” deme durumundalar.. Pensilvanya’nın desteği CIA, MOSSAD, Vatikan desteği gibi anlaşılacaktır.. Cemaat bu ülkelere karşı çıkmazken, onların desteklemediği bir adaya neden destek versin ki! Bunun mantığı mı var.. Kuracağı diyalog, eski diyalogları çerçevesinde  olacaktır herhalde..

Çankaya’ya çıkacak adamı, bakalım kim seçecek!

Bu işler bu kadar deşifre olduktan sonra Pensilvanya’nın işi zor..

Hem zaten adamları tek tek gidiyor.. Adamların vize sorunu da yok.. Herhalde birden fazla kimlik ve pasaport taşıyorlar..

Zaten yarın operasyonlar başlayıp davalar açılmaya başlandığında bakalım ne diyecekler, ne yapacaklar..

ABD ve Avrupa ülkelerindeki bir takım politikacılar, Türkiye karşısında yaşananları nasıl izah edecekler acaba..

Türkiye hesap veren değil, hesap soran ülke durumunda olacak.. ABD, Ermeni intikam tugaylarına, terör örgütlerine, Pensilvanya türü organize işlere sahip, arka, destek çıkarak kendisi için vazgeçilmez kabul ettiği “dost” ve “müttefik” bir ülkeye karşı bu haltları nasıl açıklayacak..

Selam ve dua ile..
Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit

Bak Bilici kardeş, Allah seni seviyor ve uyarıyor!

 
Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit
 
 
 
 
 
 
 
 
07 Nisan 2014


Gülen grubunda yıllardır önemli görevler yapan Abdülhamit Bilici ile, oturup sohbet etmişliğimiz olmasa da, bir-iki karşılaşmışlığımız vardır.
Dışardan tanıdığım kadarı ile de, kendisini sever, sayarım.
Yanlış yapmasını gönlüm arzu etmez.
Yanılmasını, yanlışta ısrar etmesini istemem.
Seçimlerden hemen önce, CNN’de Aslı Aydıntaşbaş’ın konuğu idi..
Dinlerken kahroldum..
Ama o kahroluşumun çok daha ötesini, şimdi seçimlerden sonra, sandık neticeleri ortaya çıktıktan sonraki hatada ısrar etmesinde yaşıyorum.
Bu nasıl bir gerçekleri görmeme direnci..
Bu nasıl, “Ait olduğum grup haksız bile olsa, haklı gibi görünsün” bağnazlığı?
Yapmayın..
İçinde bulunduğunuz grubun itibarı kalmadı.. Bireysel itibarlarınızı koruyun bari..
Niye bu kadar içerliyorum?
Dünkü röportajı yüzünden.
Önce bir bölüm aktarayım, Zaman’ın Pazar ekindeki röportajdan..
Sonra takdiri size bırakayım..
Zaman muhabiri Erkam Emre, AA ile Cihan Haber Ajansı kıyaslaması yapıp, sonuçlardaki farklılığı soruyor.. Bilici de izahatını yapıyor.. “Kendilerinin doğru neticeler verdiklerini, AA’nın sandıklar açılmadan uyduruk netice verdiğini” ima ediyor..
Bu bağlamda süren konuşmanın, soru ve cevabını, aynen iktibas ediyorum:
“Erkan Emre: ‘Neredeyse pes edecektim’ dediniz. Ne güç verdi?
Abdülhamit Bilici: İki şey bana güven verdi. Birincisi verileri aktarma hızımızda anormal bir düşüş olmadığını anlamam, ikincisi ise il sorumlusu arkadaşlarla yaptığım görüşme sonucunda hiçbir problemin olmadığını öğrenmem. Hakkımızdaki olumsuz sanal algının tamamen manipülatif bir algı olduğuna emin oldum. Ayrıca çok enteresan bir şey oldu. Anadolu Ajansı’nın İstanbul’daki sandıkların çok yüksek oranlarda açıldığını söylediği saatlerde sandık başındaki görevlilerimizi aradım, verdikleri cevap çok şaşırtıcıydı: ‘Biz daha il genel meclisini yeni sayıyoruz’ dediler. Datalarımızın sağlam olduğuna emin oldum. Çünkü tutanaklara yansıyan seçim sonuçlarını almıştık ve bunlar da mantıklı bir şekilde geliyordu, hızımız da normaldi. Tüm bunları görünce gaza gelmeyelim dedim. Bu algı manipülasyonuna alet olmayalım dedim.”
Ben şahsen Bilici’ye, sarfettiği bu sözleri ile, ilahi bir uyarı yapıldığına inanıyorum..
Bilici, seçim sonuçlarını manipüle ettikleri iddiasını cevaplarken, çok vahim bir hata yapıyor..
“Konu ile ne kadar ilgisiz, işin ayrıntılarından ne kadar uzak olduğu”nu.. “Seçimlerle hiç ilgilenmediği”ni.. “Gülen yararına, AK Parti aleyhine” operasyon amacı ile, seçim sonuçlarına yoğunlaştıklarını resmen itiraf ediyor.
Nedir o vahim hata?
AA, İstanbul sandıklarında büyük oranda sonuçları vermiş. Cihan ise, o saatlerde çok gerilerde imiş ya..
Bilici kardeşim de, kendi temsilcilerini arayıp, “Ne durumdasınız, bakın AA çok ilerde” diye sormuş.
Cevap ilginç: “Biz daha il genel meclisini yeni sayıyoruz.”
Yapma Bilici kardeş..
Bu hatayı yapma..
Yorgun olabilirsin..
Camianın iki yüzlüleri, senin gözlerini kapatmış olabilir.. Seni efsunlamış olabilirler..
Üzgün olabilirsin..
Ama bu hatayı yapmaya hakkın yok..
Bu hatayı yapıyorsan, “Allah beni uyardı, sevilen bir kul imişim” de.. Uyan ve çekil kenara..
İstanbul’da il genel meclisi seçimi yok ki, sayımı da olsun, Bilici kardeş.
Sen kimbilir nereyi aradın?
Pensilvanya, kısa aramada kayıtlı olmalı..
Kimbilir, belki neticeler önce Pensilvanya’ya gidiyor, onlar gerekli manipülasyonu yapıp, sana aktarıyordur.
Onun için de, sen gerçekten İstanbul’da sandık başındaki görevli arkadaşını arayacağına, Pensilvanya’yı aramış olmalısın.
Pensilvanya’daki manipülasyon memuru nereden bilecek, İstanbul’da ne seçimi yapıldığını..
İşi manipülasyon yapmak..
Rakamları altüst etmek..
“Dur ya.. Daha il genel meclisini saymadık biz” diyerek, atıyor palavrayı..
Sen de yiyorsun, değil mi Bilici kardeş?
Bir husus daha var..
Onu, Bilici’ye hiç yakıştıramadım.
Diyor ki Bilici: “İl Seçim Kurulu’nun İstanbul için açıkladığı sonuçlara göre Kadir Topbaş yüzde 47,9 oy aldı. Bizim o akşam verdiğimiz rakam ise yüzde 47,6. Mustafa Sarıgül için yüzde 40, bizim verdiğimiz rakam da yüzde 40. Görüldüğü gibi çok küçük bir yüzde farkı var.”
Oysa hala internet sitelerinde duruyor..
Hürriyet, önce AA’nın rakamlarını, ardından da CHA’nın rakamlarını vermiş: “CHA’nın sonuçlarına göre İstanbul’da Mustafa Sarıgül yüzde 45,75 oy oranı ile seçim yarışını önde götürüyor. Ak Parti’nin adayı Kadir Topbaş ise yüzde 44 oy oranında.”
Ben bizzat şahidiyim, Samanyoluhaber’de, akşam saat 23.00 neticesini vereyim sana Bilici kardeş..
AA ve AA’ya atıfla yayın yapan TV’lerin, “Topbaş: % 47, Sarıgül: % 40” rakamlarını verdiği saatte, Samanyolu rakamları şöyle idi: “AK Parti: % 43.7.. CHP: %43.4”
Her hatadan ders çıkarmalıyız.. Hataları; Allah’ın bir uyarısı olarak görmeliyiz..
Bilici kardeşim de, “il genel meclisi oyları” hatasını böyle görmeli.. Komplocuların arasından, bu vesile ile ayrılmalı!
Faruk Köse / Yeni Akit

Paralel Devletin Kralı Güneydoğu’da

 
 
Faruk Köse / Yeni Akit
 
 
 
 
 
 
 
07 Nisan 2014

Geçen hafta “Terörle Mücadele Asıl Şimdi Başlıyor” başlığı altında yazdığım yazıyı abartılı bulanlar, aradan bir hafta geçmeden olup bitenlere baktığında ne düşünüyorlar merak ediyorum.

Terör örgütü PKK, hem de günün tam ortasında Diyarbakır’da yol kesiyor, kimlik kontrolü yapıyor. Ancak güvenlik birimleri, “çatışma çıkabileceği ihtimali” nedeniyle PKK teröristlerine müdahale etmiyor. Yolcuların anlattığına göre güvenlik güçleri, “çözüm sürecine zarar gelmesin, propagandalarını yapıp giderler” diye müdahalede bulunmuyorlar.

Aynı şey Batı’da olsaydı neler yaşanırdı acaba? Birkaç müslüman, hem de silahsız olarak yol kesip inançlarının propagandasını yapsalardı, mesela “içinde yaşadığımız devlet sisteminin İslam’a aykırı nitelikler taşıdığı”ndan falan söz etselerdi, aynı güvenlik güçleri nasıl davranırdı? Derhal müdahale eder, o müslümanları içeri alır ve en ağır cezaları almaları sağlanırdı, değil mi? Bir de üzerlerine “el-Kaide” etiketi yapıştırdın mı, artık o müslümanların gün yüzü görmeleri mümkün olmazdı. Nitekim, hiçbir silahlı eylemleri olmadığı, hiçbir şiddet eylemine bulaşmadıkları halde, “sırf Hilafet istiyorlar diye” Hizbu’t-Tahrir mensuplarına yapılanları görüyorsunuz.

PKK sadece yol kesip kimlik kontrolü yapmakla kalmıyor. “Yerel güvenlik birimleri” oluşturup şehrin ortasında yanaşık düzen eğitimi veriyor. “Sivil ve idari örgütlenmeler”ini en küçük yerleşim birimlerine kadar indirip bölgeye yaygın olarak yerleşiyor. İktisadi birlikler kurup, adına da “Kürdistan” diyebiliyor ve böylece, zaten “zihni altyapı”sı tamamlanan “bölünme”nin “fiili kurumlar”ı ve “kavramsal algı”sı da yapılandırılabiliyor. Örneğin, doğrudan “bölünme”yi çağrıştıran bir hamle olarak, “kimlik, kültür ve dil esaslı markaların oluşturulması” amacıyla, “Kürdistani duygular”ı olan, “Kürdistan ekonomisi”ne katkıda bulunmak isteyen kişiliklerin yürüteceği  “Kürdistan Sanayici ve İş Adamları Derneği (KURDSİAD)” kurulabiliyor. Hatırlayın, daha önce de yine Diyarbakır’da “Kürdistan”lı Parti, “Partiya Demokrata Kürdistan Türkiye (PDK-T)” kurulmuştu.

Terör örgütü PKK’nın politik uzantısı BDP, yerel idareleri ele geçirdikten sonra “özerklik” ilan edeceklerini zaten açıklamıştı. Ayrılıkçı Kürt Hareketi bu siyasetinden geri adım atmış değil. Hatta, KCK’nın elebaşılarından biri, doğrudan doğruya Başbakan’ı tehdit ederek, özerklik ısrarını sürdüren açıklamalarda bulundu bile.

Hafızalarınızı yoklayın; AK Parti ile Gülen Cemaati arasında kavga çıkmadan önce, “Paralel Devlet” tabiri, terör örgütü PKK’nın temsil ettiği “Ayrılıkçı Kürt Hareketi”nin Güneydoğu’daki şehir yapılanması olan KCK için kullanılıyordu. Ama bugün, biz Ankara’da “Paralel Devlet” ararken, Güneydoğu’da “Paralel Devletin Kralı” için hazırlıklar sürüyor. Paralel KCK yapılanması, Güneydoğu’ya dikine saplanmış bulunuyor.

İşte, ilk kez “Paralel Devlet” adıyla anılan KCK’nın elebaşılarından biri, yerel seçim sonuçlarını gerekçe ve delil göstererek Özerklik için halka “kesintisiz isyan çağrısı” yaptı. “Kürdistan’da BDP’ye karşı devlet seçime girdi” diyen terör elebaşısı, BDP’nin yerel yönetimleri kazanmasını, “Kürtlerin Kürdistan’da kendi kendini yönetme kararlığı” olarak nitelendirip, “seçimlerden bu sonuç çıkmıştır; Devletin de, AKP’nin de, herkesin de buna saygı göstermesi gerekiyor” dedi. Böylece, seçim sonuçlarını “özerklik” için “hukuki gerekçe” olarak takdim etti.

Şimdi, bu köşede 1 Nisan’da yazdığım “Seçim Sonrası Neler Yapılmalı?” başlıklı yazıda sözünü ettiğim ve bazı arkadaşların eleştirdiği 6 No’lu madde ile ne demek istediğim anlaşıldı mı?

Hatırlatayım; demiştim ki: “Sandık sonuçlarının sadece bir siyasal tercih tablosu olduğu, meşruiyetin ve haklılığın ana unsuru olmadığı, seçim sonrası sürecin hukuk ilkeleri ile yürütülmesi gerektiği gerçeği ihmal edilmemeli.”

Yani, “özel kavgalar”ın gereklerini “genel ilke”ye dönüştürürsek, başımıza çok sorunlar açacağımızı bilmeliydik ve açtık işte. Ne oldu? Güneydoğu’da “Paralel Devletin Kralı”nı kurmak için faaliyete başlandı.

Şimdi Güneydoğu’daki Paralel Devlet olan KCK, doğrudan Başbakan’ı tehdit ederek meydan okuyor. 40 yıldır silah kullanıp terör estiren yapı, “Kürt halkının demokratik özerkliği kendi mücadele ve iradesiyle inşa etmekten başka seçeneğinin kalmadığı”nı vurgulayıp açıkça tehdit ediyor. Gerekçe olarak da sandık sonuçlarını gösterip, “AKP ....Kürt halkının iradesini ve Önderliğini çözüm için muhatap olarak görmek istememektedir” diyerek “yerel seçim sonucu”nu “Plebisit”e dönüştürmeye çalışıyor. Ardından, Kürtleri “örgütlü mücadelesini yükselterek kendi demokratik özerklik sistemini inşa etmek için seferber olma”yateşvik edip, “isyan çağrısı”nda bulunuyor.

Eğer Devlet/Hükümet paralel yapılara müdahale edecekse, işe Güneydoğu’dan başlayıp, önce PKK-KCK’yı çökertmeli değil mi?

Hasan Celal Güzel'den Şok Uyarı!

Sabah yazarı Hasan Celal Güzel "Türkiye'nin 'Yerel Yönetimler Avrupa Özerklik Şartı' çekincelerini kaldırması, ırkçı- bölücülerin süratle özerklik ilân edeceği ve vatanımızı parçalanmaya götüren süreci başlatacaktır." diyerek tarihi bir uyarıda bulundu.
Hasan Celal Güzel'den Şok Uyarı!
07 Nisan 2014
Yazar Hasan Celal Güzel bölücü hainlerin amaçlarını anlattı. Türkiye'nin nasıl bir tuzağa çekilmek istendiğini bir kez daha gözler önüne serdi.
İşte Güzel'in "Türkiye'nin Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı çekinceleri kaldırılamaz" başlıklı yazısı
Bu sütunlarda yıllardır ırkçıbölücülerin terörü de kullanarak, önce demokratik haklar ve eşitlik gibi -zaten sahip olduklarımasumâne talepleri gündeme getireceklerini; daha sonra 'özerklik' ve 'federatif sistem' isteyeceklerini; son safhada da Türkiye'yi parçalayıp ayrı devlet kurmaya kalkacaklarını yazmaktan usandım. Bu gidişi görmemek için ya kör ya da kötü niyetli olmak gerekir. Nitekim yazdıklarım aynen çıkmakta; Başbakan'ın 'Tek Milet, Tek Bayrak, Tek Vatan ve Tek Devlet' sloganıyla veciz şekilde ifade ettiği temel düstur çiğnenmeye çalışılmaktadır.

Birkaç yıldır 'özerklik' ilân edeceklerini söyleyen PKK/ BDP'liler, 30 Mart Seçimleri'nin ana propaganda stratejisini seçim ertesinde 'özerklik' vaadine oturtmuşlardır. Geçen dönemde çeşitli ikazlarımıza rağmen, bölücülere fırsat veren Büyük Şehir Belediyeleri Kanunu da Van ve Mardin'i de ele geçirerek âdeta özerklik bölgesi haritası çizen ırkçı-Kürtçülerin işine yaramıştır.

Önümüzdeki dönemde ırkçıbölücüler, önce 'Türkiye'nin Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı Çekincelerini' (ihtirazî kayıt) kaldırtmaya çalışacaklar; eğer bu konuda istedikleri yapılırsa fiilen özerkliklerini ilân edeceklerdir. Bunun ardından da çok geçmeden ortada tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet kalmayacak; şehitlerimizin kanıyla aldığımız bu mübarek ülke paramparça edilecektir.

***
Cumhurbaşkanı Gül, geçen hafta özerklik söylemlerinin Türkiye gerçeği ile bağdaşmadığını söyleyerek, 'Avrupa Yerel Yönetim Şartı'na şerh koymuştuk, fiilen uygulamıyoruz. Yerel yönetimlere daha çok çeşitli yetkiler verme açısından bunların ötesine gitmek doğru değildir. İki ayrı millet, iki ayrı yapı var gibi göstermek herkese zarardır. Memleketin her tarafı hepimizin, herkesin eşit hakkı vardır. Bu anlayış içinde olmamız gerekir' dedi. Cumhurbaşkanı'na candan katılıyorum ve temel düsturu inşa eden Başbakan Erdoğan'ın da aynı görüşte olduğuna inanıyorum.

Yerel yönetimlerin yetkilerinin genişletilmesi, merhum Özal'dan beri Türkiye'nin hep gündeminde olmuştur. Bu konuda en geniş imkânlar, kendisi de üstün başarılı bir yerel yönetici olan Başbakan Erdoğan tarafından gerçekleştirilmiştir.
Lâkin şu hususun altını çizmeliyiz: Yerel yönetimlerde adem-i merkeziyet (yerinden yönetim) başkadır, özerklik başkadır.
Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nın ana teması yerel yönetimleri güçlendirmek olmasına rağmen, çekinceler dikkatle incelendiğinde her şekilde yorumlanacak ve esnetilecek muğlak ifadelerle dolu olduğu görülecektir. Şöyle ki:
* Madde 4, fıkra 6: Planlama ve karar alma süreçlerinin danışılması.
* Madde 6, fıkra 1: Yerel makamların iç örgütlenmelerini kararlaştırabilmeleri.
* Madde 7, fıkra 3: Yerel kişilerin görev suçlarının belirlenmesi.
* Madde 9, fıkra 4: Yerel makamlara sağlanan kaynaklara müdahale imkânı.
* Madde 9, fıkra 6: Kaynak tahsislerinin yerel yönetimlere danışılması.
* Madde 9, fıkra 7: Hibeler konusunda kendi politikalarına ilişkin takdir hakkı.
* Madde 10, fıkra 2:Uluslararası birliklere katılma hakkı.
* Madde 10, fıkra 3: Başka devletlerin yerel makamlarıyla işbirliği.
* Madde 11: Özerk yönetimin yargı yoluna başvurması.
***
İlk bakışta Türkiye'nin bu çekincelerden vazgeçebileceği düşünülebilir. Ancak, bu mâsum gibi görünen yetkiler derinliğine incelenirse, nasıl istismar edilebileceği ve 'özerk bölge yönetimi'ne nasıl geçileceği görülecektir. Nitekim bu konuda Türkiye'nin önünde örnekler vardır.

Özetle, Türkiye'nin 'Yerel Yönetimler Avrupa Özerklik Şartı' çekincelerini kaldırması, ırkçı- bölücülerin süratle özerklik ilân edeceği ve vatanımızı parçalanmaya götüren süreci başlatacaktır.

Ayrıca bu durum, Türkiye'nin kendi iç meselesi olan Güneydoğu Sorunu'nun uluslararası platformlarda istismar edilmesine imkân verecektir.
http://www.habervaktim.com/haber/367178/hasan-celal-guzelden-sok-uyari.html

Gülen grubunun birlik ve bütünlükleri bozuldu!

 07 Nisan 2014   
Mart seçimlerinde büyük bir hezimete uğrayan Fethullah Gülen grubunda dağılma telaşı yaşanıyor.

Gülen grubu 30 Mart seçimlerinde aldığı ağır darbe sonrası dağılmaya ve bölünmeye başladı. 17 Aralık tarihinde yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla AK Parti’ye savaş açan Cemaat, tabanını bir arada tutmakta zorlanıyor. Dağılmayı engellemeye çalışan paralel yapı, sosyal medya ve internet ortamında Fethullah Gülen’in birlik ve bütünlük yazılarını paylaşırken, evlerde ve yurtlarda da kamp programları yapılıyor. Gazetemizi arayan birçok Cemaat üyesi ise kandırıldıklarını söylediler. Ortaya çıkan bu durum Fethullah Gülen’in bedduasının ters teptiği şeklinde yorumlandı.

TELAŞ BAŞLADI

Dershanelerin kapatılmasının gündeme gelmesiyle gerçek yüzleri ortaya çıkan Fethullah Gülen ve Cemaati 30 Mart yerel seçimlerinden umduğunu bulamayınca tabanın tepkisiyle karşı karşıya kaldı. Seçimler öncesi üyelerini ikna edebilmek için olmadık sözler veren, Başbakan Erdoğan’ın seçimleri göremeyeceğini söyleyen, AK Parti’nin seçimlerde oy oranının yüzde 30’un altında olacağını iddia eden Cemaat, 30 Mart’tan sonra durumu kurtarma telaşına düştü. Tabandan gelen tepkiyi dindirebilmek için ve dağılmayı önlemek isteyen Cemaat, Fethullah Gülen’in “Birlik, bütünlük, aksiyonda süreklilik, yolda yürürken bu tür musibetlerin başa gelebileceği, büyük bir sınavdan geçildiği, dava adamlarının yenilgiler karşısında pes etmeyeceği” gibi konulu yazılarını ve videolarını üyeleriyle paylaşıyor. Cemaate ait internet sitelerinde ve sosyal medya hesaplarında bu türden paylaşımların son 1 hafta içerisinde artması dikkat çekti.

YENİLGİYİ ‘TABİ SÜREÇ’ OLARAK ALGILATMA ÇABASI
Zaman Gazetesi de Cemaati bir arada tutabilmek için çeşitli yazılar yayınlıyor. Gülen’in her hafta yayınlanan Kürsü adlı sayfasında geçtiğimiz Cuma günü “Sosyal hareketler ve tabi süreçler” adlı yazısına yer verildi. Yazıda “Bütün insanlığı kucaklayan, onlara hizmet götüren hareketlerde birbirini izleyen, izlemesi gereken tabi süreçler vardır” ifadesi dikkat çekti. “Aksiyonda süreklilik” vurgusunun yapıldığı yazıda “Onun için toplum içinde fikri önderlik yapanlar iman mevzuunda sürekli canlı tutacak esaslar bulmak, metodlar ve sistemler üretmek zorundadır. Bu yönlendirme olmazsa rehavet devreye girer ‘Allah’a şükür yıllardır başarıdan başarıya koştuk, artık zaman rahata erme zamanıdır’ demeler söz konusu olur” denildi.

“İHANETE UĞRADIK”

Gazetemizi arayan ve çeşitli itiraflarda bulunan Cemaat üyeleri ihanete uğradıklarını söylüyor. Uzun yıllar Cemaatte kalan ve ismini vermek istemeyen çok sayıda vatandaş, paralel yapı tarafından kandırıldıklarını, aldatıldıklarını ifade ediyor. Bu konuşmalarda Cemaatten ayrılmak isteyenlere de büyük baskıların yapıldığı, tehdit edildikleri belirtiliyor.

CEMAAT KENDİNİ BÖYLE TESELLİ EDİYOR

Gazetenin köşe yazarlarından Kerim Balcı’nın da aynı gün yayınlanan yazısında seçimleri kazananın cemaat olduğu ileri sürülerek tabana mesaj gönderildi. Balcı yazısında şu ifadeleri kullandı: “Kaptanı gemiyi batırıyordu ve biz hasbelkader o gemideydik. Yalvardık, ikna olmadı. Uyardık, tınlamadı. ‘E bari biz inelim,’ dedik, bizi hain, casus, sülük ilan etti. ‘Kendiniz inemezsiniz, indirirsem ben indiririm,’ diye kibirlendi. Allah var, onu, hak etmediği kadar sevmiş ve bize yakışmayacak ölçüde bağlanmıştık ona. Kendi başımıza inmeye kalksak, inmekte zorlananlarımız olabilirdi. Sağ olsun, ite kaka, vura söve indirdi bizi gemisinden. Zor oldu; dayak yedik, sürüldük, aşağılandık, müesseselerimiz örgütlü bir şekilde saldırılara maruz bırakıldı, giderken ‘bekleyin, yine geleceğiz’ tehdidini bırakarak gittiler. Ama günün sonunda, batmakta olan AK Parti gemisinden, indik elhamdülillah… … Gemi bizi topa tutar mı? Tutabilir. Dershanelerimiz hukuki olarak kapatıldı; sıra okullara, yurtlara, evlere gelir mi? Gelebilir. Birliğimiz dağılır mı? Dağılmaz! Dağılamaz!”

Yeni Akit
http://www.timeturk.com/tr/2014/04/07/gulen-grubunun-birlik-ve-butunlukleri-bozuldu.html#.U0Mua1prPDc

Kumpas iddialarına 'Narin' soruşturma!

 07 Nisan 2014   
Askeri casusluk davasının sahte teğmeni Narin Korkmaz'la ilgili ayrı bir soruşturma yürütüldüğü ortaya çıktı. Müfettişlerin, 'paralel yapı' iddialarının ardından polisin tutumunu incelemeye aldığı öğrenildi.


Kamuoyunda "Askeri Casusluk" olarak bilinen, İzmir merkezli "gizli bilgi ve belge bulundurma" davasıyla ilgili "Milli Ordu'ya kumpas kuruldu" ve paralel yapı iddialarının ardından yeni bir soruşturma yürütüldüğü öğrenildi. İlişkiye girdiği iddia edilen subay arkadaşları tarafından askeri birliklere girmesi sağlanan, bu birlikler içerisinde rahatça dolaşıp hareket edebilen ve yine askeri üniformalarla fotoğrafları ortaya çıkan Narin Korkmaz'ın avukatı Yılmaz Çiftçi bu soruşturmanın detaylarını VATAN'a anlattı:

'Paralel yapı iddiaları'
"Son yaşanan kumpas tartışmalarının ardından müfettişler, polisin tutumunu sorgulamaya başladı. Polis, askeri casusluk iddianamesinin delil tutanağını, Narin Korkmaz'ın görme engelli babası Atilla Korkmaz'a imzalatmıştı. Narin Korkmaz'ın yaşamadığı bir evde iki gözü görmeyen bir insana arama tutanağının imzalatılması söz konusu. Müfettişler, bu nedenle Atilla Korkmaz'la görüştü. Gerçekten tam görme engelli olup olmadığına baktılar."

'Ahlaki hatalar var ama...'
"Böylece polisin tutumunu sorguluyorlar. Ancak bu soruşturmanın İçişleri Bakanlığı mı Başbakanlık Teftiş Kurulu müfettişleri tarafında mı yürütüldüğünü tam olarak bilmiyoruz. Bu davanın soruşturma aşamasında hatalar var. Narin Korkmaz'ın ahlaki anlamda hataları vardır. Ancak Narin Korkmaz'ın hukuk anlamında cezayı gerektirecek bir durumu yoktur."
http://www.timeturk.com/tr/2014/04/07/kumpas-iddialarina-narin-sorusturma.html#.U0MtC1prPDc

Bakanlık hukuka uydu cemaat medyası çarpıttı!

 08 Nisan 2014   
Cemaat medyası hükümeti karalamak için Risale'yi de kullandı...

‘Hükümete kumpas’ davalarında ‘hukuk ve yargı savunucusu’ kesilen cemaat medyası, Kültür Bakanlığı’nın miras davalarını beklemesine tahammül edemedi!

Cemaat medyasının, “Kültür ve Turizm Bakanlığı, Risale-i Nur Külliyatı'nın basılmasını fiilen durdurdu. Tek parti döneminden beri böyle bir şey olmamıştı” haberlerinin arkasından, Bediüzzaman Said Nursi’nin mirasçısı oldukları iddiasıyla açılan ‘telif davaları’ çıktı. ‘Hükümete kumpas’ davalarında ‘hukuk, yargı ve adalet savunucusu’ kesilen cemaat medyası, bakanlığın miras davasının sonucunu beklemesine tahammül edemedi!

Haberlerde “Risale-i Nur Külliyatı’nın basımını yapan yayın evlerinin bandrol başvurularının 15 gündür Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nce ‘kanuni mirasçı olmadıkları gerekçesiyle’ reddedildiği” bilgisi verilmesine rağmen, Yeni Asya Neşriyat Koordinatörü Abdullah Eraçıkbaş’ın ağzından, “İhtilal dönemleri ve tek parti dönemi dışında hiçbir engelle karşılaşmamıştık. Risalelerin basımı ile ilgili engeller yasaklı olduğu dönemlerde bile rahat basılıyordu” (cümle bozukluğu Cihan Haber Ajansı’na ait) ifadelerinin kullanılması dikkat çekti.


Mirasçı’da uzlaşamadılar
Habere göre Eraçıkbaş, “Bediüzzaman’ın tüm talebelerinin külliyatı kendi eserleri gibi basabileceği” görüşünde. Ancak haberde görüşüne başvurulan bir başka Risale yayıncısı Envar Neşriyat Müdürü Nihat Ölmez ise Bediüzzaman’ın Emirdağ Lahikası’nda eserlerini basmak için yetki verdiği talebelerinin adını verdiğini söylüyor: Üstad’ın hayatta olan talebeleri Ahmet Aytimur, Hüsnü Bayramoğlu, Sait Özdemir ve Mustafa Sungur kanuni olarak vasiyet doğrultusunda risaleleri basabilirler. Bediüzzaman’ın bu vasiyetinin yerine getirilmesini istiyoruz.”


Bakanlık: Yargıyı bekliyoruz
Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri, Risale-i Nur Külliyatı’nın yeni basımları için bandrol veremediklerini, çünkü “Said Nursi’nin kanuni mirasçısı oldukları iddiasıyla” açılan davalar olduğunu belirtiyorlar. Bu davalar sonuçlanmadan bandrol vermenin ‘telif hakkı ihlali’ olacağına işaret ediliyor. Bir eser üzerinden telif hakkının kalkması için 70 yıl geçmesi gerekiyor. Bu durumda Risale-i Nur Külliyatı için ‘telif hakkı’ 2030 yılına kadar geçerli. Bakanlık yetkilileri, “mirasçılarla ilgili hukuki sürecin netleşmesinin beklendiğini” belirtiyorlar.


AK Parti değil CHP yasaklamıştı
Risale-i Nur Külliyatı, “gelirleri İslam’a hizmet amacıyla kullanılmak üzere” 1960’tan bu yana çeşitli yayınevleri tarafından yayımlanıyor. Cemaat’in “Risaleleri yasaklamak”la suçladığı hükümet değil, 30 Mart seçiminde ortaklık yaptığı CHP döneminde Risaleler yasaklanmıştı. O dönemin İsmet İnönü imzalı yasaklama belgelerini de STAR yayınlamıştı.

Risaleler nasıl yayınlanıyor?
Bu konuda ‘sorularlarisale.com’ sitesindeki bir soruya Bediüzzaman’ın avukatı Gültekin Sarıgül’ün cevabı dikkat çekiyor. Cevaptan, Bediüzzaman’ın çok sayıda talebesine ‘şifahi yetki’ verdiği, ancak tek ‘resmi’ yetkinin yeğeni merhum Suat Ünlükul tarafından Avukat Sarıgül’e verildiği, onun da Bediüzzaman’ın talebeleriyle yapılan istişare üzerine ve ‘asli şekline sadık kalmak kaydıyla’ Fethullah Gülen’e yayın izni verdiği anlaşılıyor.

Risale-i Nur Külliyatı’nın yayın izinleri hakkında:
http://www.sorularlarisale.com/makale/12967/risaleleri_basan_yayinevleri_hakkinda_genel_bilgi_verir_misiniz_risale-i_nurlari_bastirmak_isteyenin_onune_engel_cikabilir_mi_basim_isleri_icin_birilerinden_izin_almak_gerekir_mi.html

CHA haberi:

http://cihan.com.tr/news/Kultur-Bakanligi-Risale-i-Nur-un-basilmasini-fiilen-durdurdu_4781-CHMTM5NDc4MS8x

http://www.timeturk.com/tr/2014/04/08/bakanlik-hukuka-uydu-cemaat-medyasi-carpitti.html#.U0MsqVprPDc

Mısır idamlarına karşı imza kampanyası

 07 Nisan 2014   
Mısır'da 529 kişinin idam edileceğinin açıklanmasının ardından başlatılan imza kampanyasına yaklaşık 1.2 milyon kişinin katıldığı belirtildi.

Mısır’da yapılan darbenin ardından darbecilere karşı eylemlere katılan 1200 kişiden 529’una idam cezası verildi. Dünya genelinde idam kararı tepki alsada batılı yetkililerde bu konuda henüz bir resmi açıklama gelmedi.

Türkiye başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’da geçtiğimiz günlerde batılı yetkililere seslenip,’’ Batı nerede? Neden sessiz kalıyorlar? Avrupa’da idam cezası kaldırılmadı mı ? Neden tepki vermiyorlar ? demişti.

Batı dünyasının yetkililerinin sessiz kaldığı idam kararına dünya genelinde başlatılan imza kampanyası büyük ilgi görüyor. Şimdi ye kadar yaklaşık 1.2 milyon kişinin katıldığı kampanyaya destek vermek isteyenler aşşağıda ki linke tıklayabilir.

http://www.avaaz.org/nl/stop_mass_execution_loc/?fwBbmhb&pv=150

İdam kararını durdurmak için Avaaz.org tarafından başlatılan kampanya Hollanda basınında da ses getirdi.


http://www.timeturk.com/tr/2014/04/07/misir-idamlarina-karsi-imza-kampanyasi.html#.U0MphlprPDc

Ali Bulaç: Cemaat siyasallaştı

 07 Nisan 2014   
AK Parti'nin İslamcı bir parti olmadığını vurgulayan Bulaç, 'AK Parti'yi İslamcı bir parti olarak görmeyin bu İslamcılığa da haksızlık olur AK Parti'ye de haksızlık olur. İslamcılar, İslamcılıktan vazgeçerek AK Partinin içinde yer almıştır' diye konuştu.
Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç, Fethullah Gülen'in Türkiye'ye dönmesi halinde bazı sorunlar yaşayabileceğini söyleyerek, dönmesinin doğru olmadığını söyledi. Cemaatin 2002 yılından bu yana iki büyük hata yaptığını savunan Bulaç, cemaatin siyasallaşarak AK Parti ile hareket etmesinin büyük sorunların yaşanmasına neden olduğunu iddia etti.

Ali Bulaç CNN Türk'te katıldığı televizyon programında, cemaatin 2002 yılından bu yana iki büyük hata yaptığını söyledi. AK Parti'nin İslamcı bir parti olmadığını, olanlarında İslamcılık'tan vazgeçerek partiye katıldıklarını iddia eden Bulaç, cemaat tartışmalarında Erdoğan'ın sık sık Gülen için ülkeye dön çağrılarına da katılmadığını ifade etti. Bulaç, gelmesi halinde güvenliği ile ilgili bir takım sorunların yaşanabileceğini söyledi. İşte Bulaç'ın canlı yayındaki o sözleri;

"TÜRKİYE'YE DÖNMESİN"

Fethullah Gülen Hocaefendi'nin ben bugüne kadar gelmesi gerektiğini düşünüyordum. Çok arzu ediyordum Türkiye gelsin ama şimdi gelmemesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü gelirse başına belli ki bir takım işler açılacak, güvenliği ile ilgili bir takım sorunlar yaşanacak. Bir süre daha hicret hayatı yaşamasında yarar var.

"CEMAAT İKİ BÜYÜK HATA YAPTI"

Kesinlikle cemaat parti kurmaz, kurmaması da lazım. Cemaat iki büyük hata yaptı 2002 yılından bu yana. Cemaat çok siyasileşti ve bütün yumurtalarını da AK Parti'nin sebetine koydu bu 12 yıl boyunca. Bu arada Türkiye'nin en temel sorunlarına da duyarsız kaldı mesala sağ politikaların doğurduğu sorunları görmezlikten gelmesi gibi. Şu anda içinde geçmekte olduğu süreç bence cemaat için büyük bir hayır oldu. Cemaat 2014 yılı seçimlerinde AK Parti ile arasında bir miktar mesafe koyup, tekrar CHP seçmeniyle MHP seçmeniyle BBP seçmeniyle hatta BDP seçmeni ile de diyalog kurdu. İnşallah ileride AK Parti seçmeni ile de iyi bir diyalog kurarsa bu tekrar sosyal Müslümanlığın yeniden oluşmasına vesile olur diye düşünüyorum.

http://www.timeturk.com/tr/video/guncel/ali-bulac-cemaat-siyasallasti/



"DİYANET LAĞVEDİLSİN"

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yıllardan beri lağvedilmesini düşünüyorum yıllardan beri. Osmanlı'da da devam eden bir özelliğimiz var din devlet içerisinde örgütlenmiştir. Dinin sivil alanda faaliyet göstermesi gerekir. Alevilik, Sünnilik diğer tüm mezhepler özgürce örgütlenebilmelidir. Devlet din işlerine hiçbir şekilde müdahil olmalalıdır. Onun için Diyanet İşleri'nin temelden lağvedilmesi en temel çözümdür."
http://www.timeturk.com/tr/2014/04/07/ali-bulac-cemaat-siyasallasti.html#.U0MniFprPDc

ALİ BULAÇ OLABİLMEK
http://birbloganotettim.blogspot.com.tr/2014/02/bulac-olabilmek-star-gazetesi-yazar.html

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Gülaçar: Paralel yapıyla işbirliği yapıldı

 07 Nisan 2014   
AK Parti Van Büyükşehir Belediye Başkan adayı Osman Nuri Gülaçar, 'Seçim günü ve öncesinde devletin içine sızan paralel yapıdan nasıl destekler aldığınızı, sandık başkanları listesi hazırlandığında nasıl iş birliği içerisinde olduğunuzu, emniyet ve yargıya sızan paralel yapı mensuplarının marifetiyle hakkınız olmayan bir seçimi nasıl kazandığınızı iyi biliyoruz' dedi.

AK Parti Van Büyükşehir Belediye Başkan adayı Osman Nuri Gülaçar, "Seçim günü ve öncesinde devletin içine sızan paralel yapıdan nasıl destekler aldığınızı, sandık başkanları listesi hazırlandığında nasıl iş birliği içerisinde olduğunuzu, emniyet ve yargıya sızan paralel yapı mensuplarının marifetiyle hakkınız olmayan bir seçimi nasıl kazandığınızı iyi biliyoruz" dedi.

AK Parti Van Büyükşehir Belediye Başkan adayı Osman Nuri Gülaçar, seçimi kazanan Tuşba Belediye Başkanı Fevzi Özgökçe ve Gevaş Belediye Başkanı Sinan Hakan'la basın toplantısı düzenledi.

2014 Yerel Seçimleri öncesi ve sonrasında yaşananlarla ilgili değerlendirmede bulunan Gülaçar, basın açıklaması yapmakta yaşanan gecikmenin, il ve ilçe seçim kurullarına yaptıkları itirazların sonuçlanmasını beklemelerinden kaynaklandığını ifade etti.

İtirazlarına Ankara'da devam edeceklerini ve Yüksek Seçim Kurulu'na başvuruda bulunacaklarını belirten Gülaçar, kampanya süreci ve seçim günü maruz kaldıkları saldırılara rağmen sandıklara giderek Ak Parti'den yana tercih kullanan vatandaşlara teşekkür etti.

Seçim öncesi partililere yönelik saldırılar olduğunu hatırlatan Gülaçar, "Bu olaylar maalesef kimliği belli, kişiliği oturmamış siyasi bir hareketin bilinçli tertip ettiği organize girişimlerdi. Halkımız, yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen seçim günü şehrimizin her yerinde, tüm ilçelerimizde baskının, şiddetin ve tehdidin dozu had safhaya ulaşmasına rağmen sandığa gitti ve gereğini yaptı" diye konuştu.

-Paralel yapıyla işbirliği yapıldı

30 Mart günü saat 10.00'dan itibaren Başkale, Çaldıran, Çatak, Saray ve diğer ilçelerden birçok "açık oy kullandırma" ihbarı aldıklarına dikkati çeken Gülaçar, il merkezindeki yaklaşık 12 okuldan da baskı ve tehdit ihbarları aldıklarını söyledi.

Sandık başında görevli müşahitlerin tehdit edildiğini, tutanakların kendilerine verilmediğini, görevlilerin oy kullanmaya giden aile fertlerinin tehdit ve darp edildiğini anlatan Gülaçar, şöyle konuştu:

"Her türlü fiziki saldırıya maruz kalanlar oldu. Adliye koridorlarında oynan oyunlar ise ayrı bir mevzu. Barış ve demokrasiyi hiç düşünmeyenlere, sözde demokrasi havarilerine buradan sesleniyorum. Bu seçimi hakkınızla almadınız. Savcıya, 'AKP'liler torbaların mühürlerini kırdılar' beyanını verdikten sonra kendi adamlarınıza torba mühürlerini kırdırdığınızı, diğer parti görevlilerine 'çoluğunuz, çocuğunuz yok mu?' tehditleri savurduğunuzu, sandık görevlilerinden bazı bayanları dahi darp ettiğinizi iyi biliyoruz. Seçim günü ve öncesinde devletin içine sızan paralel yapıdan nasıl destekler aldığınızı, sandık başkanları listesi hazırlandığında nasıl işbirliği içerisinde olduğunuzu, emniyet ve yargıya sızan paralel yapı mensuplarının marifetiyle hakkınız olmayan bir seçimi nasıl kazandığınızı iyi biliyoruz. Bu hal acınacak bir haldir.

Daha dün KCK operasyonlarıyla seçilmişlerin elleri, kolları bağlanıyordu. Bu operasyonların mimarı, batı destekli paralel yapıydı. 17 Aralık sonrası deşifre edilen bu yapı, partimize darbe vurmaya çalışmış, başarılı olamayınca da seçimlere gölge düşürmeye çalışmıştır. Van'da da dün elleri ve kollarını bağlayanlara bugün akıl hocalığı yaparak partimize karşı seçimlerde ittifak edecek kadar alçalmışlardır. Kendi halkına değil, kendi tabanına bile güvenmeyerek açık oy kullandıran bir parti acınacak haldedir. Unutmayın, zafer şaibesiz ve gönül rahatlığıyla elde edildiği zaman anlamlıdır."

Gülaçar, halkın sandıklara giderek görevini yaptığını ancak teşkilatlar olarak üzerilerine düşen görevi yerine getiremediklerini bildirerek, görevlerini tam manasıyla yapmaları halinde durumun bugün çok daha farklı olabileceğini dile getirdi.

Başkale, Çaldıran, Gürpınar, Saray, Özalp, Çatak, Bahçesaray, Erciş ve Muradiye'nin birçok köyünde açık oy kullandırıldığı için Ak Parti'ye oy veremeyen vatandaşlardan özür dileyen Gülaçar, demokratik şekilde yapılacak seçimde, Ak Parti'nin Van'daki oy oranının yüzde 60, 70 civarında olduğunu kaydetti.

http://www.timeturk.com/tr/2014/04/07/ak-genclik-ten-aciklama.html#.U0Mm-VprPDc

Sosyal medyada dev Mısır ayaklanması

 07 Nisan 2014   
Minya Ceza Mahkemesi, darbe karşıtı 529 kişi hakkında 'şiddete teşvik suçlamasıyla' idam cezası verilmesini ve dosyalarının müftüye sevk edilmesini kararlaştırdı.


Bu kararın ardından Türkiye'de proetsto sesleri yükselir, sosyal medyadan kampanya başlatıldı.

İşte yorumlardan bazıları;

Mısırdaki, Suriye de ki zulme zulümdür deyince, AK Partili değil insan oluyorsun, korkma

"Onlar, bir zulüm ve saldırıya uğradıkları zaman birbirleriyle yardımlaşırlar".(Şura-39)

Ağaç değil de insanlar gidiyor işte.. Tüm kulaklar sağır, tüm gözler kör Ümmet'e.. Kahreyle Rabbim Kahhar isminle.!

"Müslüman Müslümanın kardeşidir.Ona zulmetmez,onu zalimlerede teslim etmez" Hz.Muhammed(s.a.v)

Zulüm varsa sende susuyorsan müslüman değil zalimsin tatlı rüyalar islam alemi İsrail eniği sisi katliam yapcak

Bi yerde 529 ağaç kesilecek olsa dünya ayağa kalkar. 529 insan suçsuz yere asılacak ve sadece endişeleniyoruz

Allahım Yusuf a.s ın ülkesini zalimlerden uzak tut zindanda ki kardeslerimize kurtuluş nasib eyle Yusuf a.s gibi.

Mısır'daki Müslümanların katledilmesine sesiniz çıkmıyor bari darağacı kurmak için kesilen ağaçlara sesiniz çıksın!!

"Islâmiyete hıyanet etmem, hakikat'ı Kur'ana feda olan bu başımı Zalimlere eğmem" Diyen biri geçti Türkiye'den...

Dünya Mısırdaki İdama Sessiz ama biz her zaman olduğu gibi her masum ve her mazlumun yanındayız, Ses ver Türkiye!

Bugün bu duruma sessiz seyirci kalan yarın aynı durumun içinde olmasına hiç şüphe yoktur..

Mısır'daki idamlar bir an önce başlatılsın kampanyası başlatan Ekşi Sözlük kapatılsın !!

Bir zulmü engelleyemiyorsanız en azından onu herkese duyurun. [Ali Şeriati]

Esma cennette babasını bekler. Babası zindanda Esma'sına kavuşmak için şehadeti.

Mısır'da insana ve dünyaya mahsus bütün kötü şeyler aynı anda oluyor.

Demek ki böyle şeyler Allah davasına sahip çıkanların kaderinde var. Allahım müslümanlar üzerinden bu "SİSİ" kaldır.

'Zulüm ebedi olamaz, kötülük mutlaka hüsrana uğrayacaktır..'' Prof. Dr. Necmettin Erbakan

Anladık sesiniz Mısırdaki müslümanlarn katledilmesine çıkmıyor,bari darağacını kurmak için kesilen ağaçlar için çıksın

Bu ne ağır imtihan, ne vahim bir katliam..

Mısır'da, "Artık dönüş yok gemileri yaktık!" diyen 529 yiğit, 529 cesur yürek, zalime ve zülme kafa tutmuş ...SUSMA..

Kulaklar sağır olmuş !. Gözler kör !. Diller lâl !. İnsanlık Ölüyor . . Dünya Susuyor !.

Darbeye, zorbaya hayır.

Her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey, düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.

Nerde BM? Nerde AB? Nerde ABD? Nerde ÇAĞDAŞ DÜNYA? Nerde İNSAN HAKLARI ÖRGÜTLERİ?

Kahraman bekleyen mazlum kullarını, kahramansız bırakma Allah'ım!

Dünyanın neresinde ve kime karşı olursa olsun zulme hayır diyebilmek,karşı durabilmek en azından insani bir erdemdir.

529 tane ağaç zarar görecek geziciler haydi eylem yapalım,Ortalığı yakıp yıkalım.Gelirmisiniz?
http://www.timeturk.com/tr/2014/04/07/sosyal-medyada-dev-misir-ayaklanmasi.html#.U0MmN1prPDc

529 kardeşin asılıyor, Seyretme!

 07 Nisan 2014   
Mısır'da 529 darbe karşıtına şiddete teşvik suçundan verilen idam cezası kararına dünya müslümanları sessiz kaldı.

Mısır'da, darbe karşıtı 529 kişiye verilen idam cezasına dünya genelindeki müslümanların sessiz kalması eleştiri konusu oldu. İdam kararı yakın zamanda gerçekleştirilecek olmasına rağmen şu ana kadar müslüman ülkelerden caydırıcı bir tepki gelmedi.

"DÜNYA MISIR'DAKİ KATLİAMA SESSİZ" KAMPANYASI


Sosyal medyada da "Dünya Mısır'daki katliama sessiz" hashtag'i ile protesto kampanyası başlatıldı. Hashtag, kısa sürede çok sayıda paylaşım aldı.



ŞİDDETE TEŞVİKLE SUÇLANDILAR

Yargı kaynaklarından alınan bilgiye göre; Minya Ceza Mahkemesi, darbe karşıtı 529 kişi hakkında "şiddete teşvik suçlamasıyla" idam cezası verilmesini ve dosyalarının müftüye sevk edilmesini kararlaştırmıştı.

DAVADA SANIKLARIN AVUKATI BULUNMUYORDU

Duruşmada aynı suçtan yargılanan 16 kişiye de beraat kararı verilirken, Minya Avukatlar Sendikası Başkanı Tarık Fude yaptığı açıklamada, duruşmada kararın okunması sırasında herhangi bir sanığın ve avukatının bulunmadığını belirtmişti. Söz konusu karar 3 Temmuz'da gerçekleşen darbenin ardından, darbe karşıtları aleyhinde verilen ilk karar olmuştu.



DAKİKADA 26 İDAM KARARI
Duruşmada verilen idam cezasının, ön karar olma özelliğini taşıdığı ve temyiz yolunun da açık olduğu ifade edilirken, 20 dakika süren duruşmada, dakikada 26 idam kararınının verildiği açıklanırken, kararla ilgili son hükmün 28 Nisan'da okunacağı belirtilmişti.
http://www.timeturk.com/tr/2014/04/07/misir-da-529-kisiye-verilen-idam-kararinin-yankilari-suruyor.html#.U0MkeFprPDc
Zaman gazetesi ihanetin işbirlikçisi çıktı!
Zaman gazetesi ihanetin işbirlikçisi çıktı! Nisan 07, 2014    
TIR’lara baskında görev alan jandarma personeli M.S soruşturmaya bakan savcılığa verdiği ifadesinde, Zaman muhabirlerinin de olay yerinde olduğunu anlattı.
Suriye’ye giden MİT TIR’larının Adana’da durdurulup aranmasıyla ilgili başlatılan soruşturma sürüyor. Adana’da yürütülen soruşturmada jandarma mensubu şüphelilerin ifadeleri alınmaya devam ediliyor. Soruşturmada ismi ‘şüpheli’ olarak geçen ve TIR baskınına katılan uzman jandarma M.S savcıya verdiği ifadede üstlerinin TIR’da bulunan kişilerle hiçbir şekilde konuşmalarına ve irtibat kurmalarına fırsat verilmeden kelepçelenip götürülmelerini istediklerini anlattı.
NEDEN BÖYLE DAVRANIYORSUNUZ?
Uzman Jandarma M.S’nin ifadesine göre, durdurulan TIR’lardaki MİT mensupları, jandarmalara ‘Bize neden böyle davranıyorsunuz, burada yetkili var’ dedi. M.S, MİT mensubuna henüz TIR’dan inmeden kelepçelediklerini ve üstlerinde yaptıkları aramada MİT ve TSK kartlarını bulduklarını söyledi.
ÇOK ŞAŞIRDIM
Şüpheli M.S, TIR’larda arama yapmak için yola çıkardıklarını o aşamada bir aracın TIR’larda fotoğraf çektiğini anlattı. M.S şu ifadelerde bulundu: ‘Gazetecilerin içinde olduğu Renault marka bir araç TIR’ların resimlerini çekiyordu, kamera kaydı yapıyorlardı. Aracı durdurdum, yanlarına gittim, kim olduklarını sordum, gazeteci olduklarını söylediler. Sarı basın kartlarına baktığımda Zaman Gazetesi adına çalıştıklarını anladım. Buna çok şaşırdım.’
GÖRÜNTÜ TELAŞI
TIR’lar otobandan çıkıp Seyhan Jandarma Komutanlığı’na giderken öğretmenler bulvarında bulunan bir kolejin bulunduğu alana girdiği anlatan asker, bir üsteğmenin TIR’ların yanına gelerek ‘aranıp tespit yapılmasını’ söylediğini aktardı: ‘Görevliler TIR’ların üzerindeki kutuların kapaklarını açtılar, fotoğraf ve görüntü kaydı yaptılar. Ben TIR’ların üzerine çıktım ancak kutuların içine bakmadım. Ne Taşındığını görmedim. Ben üstlerimin verdiği emirleri yerine getirdim. Suçlamaları kabul etmiyorum’  (YENİ ŞAFAK)
http://www.medyagundem.com/zaman-gazetesi-ihanetin-isbirlikcisi-cikti/
Paralel örgütün son çaresi devrede: Takiye

Paralel örgütün son çaresi devrede: Takiye Nisan 07, 2014    
Paralel Yapı kadroları, olası operasyon ve tasfiyeye karşı ‘takiye’ye başladı. Yargı ve Emniyet mensubu paraleller, Pensilvanya’ya ağza alınmayacak küfürler ediyor.
Başbakan Erdoğan ve AK Parti üzerinden ülkeyi hedef alan Paralel Yapı’da, ‘operasyon’ ve ‘tasfiye’ paniği yaşanıyor. Sandık hesabı tutmayan derin örgütün bürokratları, ‘takiye’ taktiğine sarıldılar. Başta Emniyet ve yargı olmak üzere devlet kadrolarına sızmayı başaran Paralel Yapı elemanları, olası operasyon ve tasfiyeye karşı ağız değiştirdiler. 
BAKANLARA ‘BAĞLILIK’ MEKTUBU
Seçimin ardından oda oda dolaşan ve konuyu her fırsatta Pensilvanya’ya ve seçim öncesi yaşananlara getiren paralel kadroların, düne kadar övgüler dizerek biat ettikleri yapıya, ağza alınmayacak galiz küfürler ettikleri belirtiliyor. Adı Paralel Yapı ile anılan bazı bürokratların ise “Pensilvanya’nın yaptıklarını benimsemedikleri ve Cemaat’le tüm bağlarını kopardıkları” yönünde ‘yeminli’ mektupları bağlı bulundukları bakanlara gönderdikleri öğrenildi. Pensilvanya’yı hedef alan ağır hakaretler dile getiren ve Cemaat’le tüm bağlantılarını kopardıklarını ifade eden bürokratların takiye mi yaptığı, yoksa samimi duygularını mı aktardığı ise merak konusu. Takiyedek sınır tanımazlığıyla bilinen Paralel Yapı yönetimi, 1990′lı yıllarda üyelerine “Kendinizi açığa çıkarmamak için gerekiyorsa alkollü içki içip lafzen Allah’ı bile inkâr edebilirsiniz” talimatı vermişti. (AKŞAM)
http://www.medyagundem.com/paralel-orgutun-son-caresi-devrede-takiye/
Zekeriya Öz geleni gideni kameraya çekmiş!
Zekeriya Öz geleni gideni kameraya çekmiş! Nisan 07, 2014    
Dubai gezisi deşifre olduktan sonra Bolu’ya atanan Zekeriya Öz’ün, İstanbul’daki makamına özel kamera sistemi kurdurduğu, görevden alınınca da tüm kayıtları sildirdiği ortaya çıktı.
Dubai gezisinin deşifre olması ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’nden Bolu Savcılığı’na atanan Zekeriya Öz’ün İstanbul Adliyesi’ndeki makamına özel kamera sistemi kurdurduğu, gelen giden herkesin görüntülediği ortaya çıktı. Görevden alınması ardından makamındaki kamera kayıtları incelenmek istenince Öz’ün kayıtların tutulduğu Hard Diski söktürüp temizlik yaptığı anlaşıldı. Kayıtlarda Öz’ün çekindiği hangi görüntülerin bulunduğu merak konusu olurken adli kaynaklar, ballı Dubai tatilini finanse eden Halil İbrahim Demirhan başta olmak üzere çok sayıda işadamının Zekeriya Öz ile odasında görüşmeler yaptığını belirtiyor. Adliyede hiçbir Başsavcı Vekili’nin odasında bulunmayan sistem sayesinde yapılan kamera kayıtlarının Öz’ün makamında bulunan bir bilgisayara kaydedildiği anlaşıldı. Çağlayan Adliyesi’nde her koridorda olduğu gibi Zekeriya Öz’ün odasının da bulunduğu 4 katta kamera bulunuyor. 24 saat kayıt yapan akıllı kameraların kayıtları kamera merkezinde toplanıyor.

HARD DİSKİ KİM TEMİZLEDİ?

17 Aralık operasyonu ardından adliyede yaşanan görev değişiklikleri üzerine Öz’ün makamındaki kamera kayıtlarını talep eden savcılık, söz konusu kayıtların tutulduğu bilgisayarın hard diskini de istedi. Fakat Öz’ün, görevden ayrılması ardından Adliyede idari işlerde yetkili bir pozisyonda bulunan bir isim kanalı ile o kayıtların tutulduğu bilgisayarın hard diski isteyip içinde temizlik yaptığı iddia edildi. Söz konusu hard diskte geçmişe dönük hiçbir kayıt bulunamadı.
KİMLERLE GÖRÜŞTÜĞÜ BELİRLENEBİLECEKTİKamera kayıtları Zekeriya Öz’ün 17 Aralık operasyonun hemen öncesinde odasında kimlerle görüştüğünü ortaya koyacaktı. HSYK tarafından Zekeriya Öz hakkında yürütülen soruşturmada da delil olabilecek kayıtlarda, Zekeriya Öz’ü endişelendiren konunun ne olduğu bilinmiyor. Adli kaynaklara göre Zekeriya Öz’ün çeşitli işadamları ile odasında sık sık buluştuğu bu kayıtların da bu buluşmaların delili olduğu belirtiliyor. Öz’ü Dubai’ye bedava tatile götüren işadamı Halil İbrahim Demirhan’ın da sık sık lüks araçlarla adliyeye geldiği hatta protokol kapısından içeri alındığı biliniyor. Bilindiği gibi 17 Aralık operasyonu öncesinde ve sonrasında Zekeriya Öz’ün Beşiktaş Adliyesi’nden kendisine yakın savcılarla da odasında sık sık toplantılar yaptığı ve operasyonun ayrıntıları ile kararlar alındığı kamuoyuna yansımıştı.  (SABAH)
http://www.medyagundem.com/zekeriya-oz-geleni-gideni-kameraya-cekmis/
Baykal’a kaset komplosunda şok iddia!
Baykal’a kaset komplosunda şok iddia!
 Nisan 07, 2014    
Paralel Yapı’nın ordu içindeki izini takip eden yetkililer önemli bir bulguya ulaştı. Deniz Baykal’ı CHP Genel Başkanlığı’ndan eden kasetin, Paralel Yapı’nın kontrolündeki Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı’nda hazırlandığı iddia edildi.
Adana’da MİT’e ait TIR’lara yapılan baskının ardından operasyon emrini veren Albay Özkan Çokay’ı görevden alınırken, olayın arkasından Paralel Yapı’nın ordu içindeki uzantılarına ulaşıldı. Soruşturmayı yürüten üst düzey bir yetkili, paralel yapı mensubu birçok albay rütbeli askerin özellikle Jandarma içinde yapılandığını belirtti. Paralel yapının emniyette olduğu gibi Jandarma’da bulunan Genelkurmay Elektronik Sistemleri sayesinde istediği dinleme ve izleme yapabildiğini belirten yetkili, MİT’e devredilmesi gereken cihazlardan bazılarının Jandarma içinde kaldığını da tespit ettiklerini söyledi.
ÇEKTİLER VE MONTAJLADILARYapılan incelemelerde Jandarma içindeki paralel yapılanmanın ise özellikle Kriminal Daire Başkanlığı‘nda yoğunlaştığı anlaşıldı. Paralel yapının böylece yüksek teknolojiye sahip bir altyapısı bulunan kriminal inceleme laboratuvarlarını dilediği kullandığı da tespit edildi. Derinleşen incelemelerde ise bir başka gerçek daha gün yüzüne çıktı. İddialara göre Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı’nda bulunan paralel ekip, bazı video kayıtları hazırlayarak servis etti. Bu iddialarının başında ise Deniz Baykal olduğu öğrenildi. Deniz Baykal’ın CHP Genel Başkanlığı’ndan ayrılmasına neden olan seks kaseti iddiaya göre Paralel Yapı’nın kontrolünde olan Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı’nda hazırlandı. Paralel ekip tarafından çekilen ve kriminal inceleme laboratuvarlarından montajlanan kaset, izini kaybettirerek paralel isimler tarafından servis edildi ve böylece CHP üzerinde oynana oyunlar start aldı.

KİLİT İSİM KORGENERAL

Paralel yapının ordu içindeki en önemli isimlerinin Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşaviri Albay M.K., ve Personel Daire Başkanı Korgeneral M. İ. olduğu iddia edildi. İddialara göre M. İ. Jandarma’da Paralel Yapı’nın kadrolaşmasını sağlıyor. M. İ.’nin özellikle gelecek Haziran’da yapılacak atamalarda birçok paralel askeri kilit göreve getireceği de iddia edildi. Jandarma Personel Daire Başkanı Korgeneral M. İ.’nin 10 yıldır bu görevde olduğu ve bu süre içinde istediği atamaları yaptırdığı da öğrenildi.  (TAKVİM)
http://www.medyagundem.com/baykala-kaset-komplosunda-sok-iddia/
Rusya’dan şok Gülen raporu

Rusya’dan şok Gülen raporu Nisan 07, 2014    
Rais Süleymanov imzalı çalışmada, Gülen’in ‘gizli savaş doktrini’ yürüten bir örgütlenme olduğu bilgisi yer aldı. Rapora göre; Cemaat’in Gülen’in Askerleri olarak çalışan özel bir istihbarat teşkilatı var.
Devlete yakınlığıyla bilinen Rusya Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nden ‘Paralel Örgüt’ raporu… Moskova merkezli enstitü, Gülen Cemaati’nin Rusya’daki örgütlenmesini mercek altına aldı. Enstitü’nün Dini-Etnik Araştırmalar Merkezi Başkanı Rais Süleymanov tarafından hazırlanan çalışma, Rusya’ya bağlı cumhuriyetler ile Kafkasya’da en çok takip edilen haber siteleri arasında yer alan ‘Qafqazinfo’ ve Azerbaycan’da yayın yapan ‘Adalet.az’ adlı sitede yayımlandı. İşte Süleymanov’un gözünden Paralel Yapı’nın Rusya’daki örgütlenme şeması ve faaliyetleri: 
SADECE TÜRKLER YOK
Fethullah Gülen Cemaati, Rusya Federasyonu’nda ‘gizli savaş doktrini’ yürüten bir örgütlenmedir. Cemaat’in Rusya topraklarında aktif faaliyet gösteren özel bir istihbarat teşkilatı vardır. ‘Gülen’in Askerleri’ olarak faaliyet gösteren bu örgütlenme, sadece Türkiye vatandaşlarından ibaret değildir. Söz konusu teşkilatın içinde, Azerbaycan’ın ve Orta Asya ülkelerinin özel istihbarat organlarının eski çalışanları ile eğitim amacıyla Rusya’ya gelen yabancı öğrenciler de yer almaktadır.
ÜLKEYİ AĞ GİBİ KAPLADILAR
Cemaat’in Rusya Federasyonu’na girişi ve faaliyetleri SSCB’nin dağılmasının ardından başlamıştır. Yıllar içinde büyüyen örgütlenme yapısı, 2008 yılına gelindiğinde ülkeyi bir ağ gibi kaplamıştır. Cemaat’in faaliyetlerini 2008′de yargı kararıyla yasaklamıştır. Genellikle başarılı öğrencilere yönelen Cemaat, bu öğrencilerin barınma ve eğitim masraflarını karşılamaktadır. Kendilerine bağladıkları gençlere, Cemaat propagandası yapılmakta ve Gülen’in ilkelerine hizmet etmeleri telkin edilmektedir.
CEMAAT’E KATILAN AYRILAMIYOR
Bu gençler, cemaate bir kere bağlandıktan sonra kolay kolay ayrılamamakta. Eğitimleri tamamlandıktan sonra nerede çalışıyor olurlarsa olsunlar, cemaate karşı olan yükümlülüklerini yerine getirmek zorundadırlar. Bu yükümlülükler arasında gelirlerinin bir bölümünün ‘Cemaat Payı’ adıyla ayrılması ve kendi ülkelerinin resmi kurumlarında görev yaparken, Cemaat’in faaliyetleri doğrultusunda hareket etmeleri de yer almaktadır.
MOSKOVA YAKINLARINDA BİR EV
Yüksek Mahkeme’nin kararıyla faaliyetleri durdurulan Fethullah Gülen örgütlenmesi, bu karara rağmen Rusya’nın özellikle Tatar yerleşim bölgeleri başta olmak üzere propaganda faaliyetlerine ve çalışmalarına gizli olarak devam etmişlerdir. Başkent Moskova yakınlarında kamufle edilmiş özel evlerde ise öğrencileri yetiştirilmiştir. Gülen Cemaati, eğitim için Rusya’ye gelen Azeri, Kazak, Özbek ve Kırgız gençlere yakınlaşarak, örgütlenme ağını genişletmiştir.
EN ÖNEMLİ KURAL SUSMAK
Cemaate bağlı gençlerin bir bölümü eğitimleri tamamlandıktan sonra misyonerlik faaliyetleri için dünyanın herhangi bir ülkesine de gönderilmektedir. Ama Rusya Federasyonu’nda bağlantı kurdukları gençlerin çoğu ise Bağımsız Devletler Topluluğu’nda görevlendirilmektedir.
GÜLEN’DEN KORKARLAR
Cemaat’ten uzaklaşmak isteyen öğrenciler ise izole edilip yanlızlaştırılmaktadır. Cemaatin en önemli özelliklerinden biri de, faaliyetlerinin gizlilik içinde yürütülmesidir. Bu gençler cemaatte oldukları süre ve oradaki faaliyetleri hakkında konuşmaktan kaçınmaktadır ve Fethullah Gülen’den korkarlar. Konuşurlarsa da bu ancak gizliliği korumak şartıyla olur. (AKŞAM)
http://www.medyagundem.com/rusyadan-sok-gulen-raporu/
Gülen örgütünün sosyal medyadaki suç unsurları tespit edildi!
Gülen örgütünün sosyal medyadaki suç unsurları tespit edildi! 
Nisan 07, 2014    
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Yeni Şafak gazetesinden Nil Gülsüm’le yaptığı röportajda, sosyal medyada suç işleyenlerin tespit edildiğini söyledi.
Yeni Şafak gazetesinden Nil Gülsüm’ün sorduğu, “Paralel Yapı’nın emniyetteki istihbarat şeflerinden Ali Fuat Yılmazer geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamalarda bütün faaliyetlerini Başbakanın talimatları doğrultusunda yaptığını söyledi. Bu açıklamalar için yorumunuz nedir?” sorusuna, “Devletin gizli bilgilerini sosyal medyada yayanların bazıları tespit edildi.” diyerek cevap verdi.
İşte Atalay’ın o cevabı:
“O dönemde bazı olaylar esnasında olayla ilgili bilgilendirme yapılmış olabilir ama ‘bunlar Başbakan’ın kararıyla oldu’ şeklindeki söylemler çok yanlıştır. Ortaya atılan iddialarda bir hukuksuzluk bulunduğu için de mesele yargıya intikal etmiştir. O kişi de bu hukuksuzluğun karşılığını görecektir. Devletin gizli bilgilerini sosyal medyada yayanların bazıları tespit edildi, diğerleri de tespit aşamasında. Onlar için de aynı hukukî süreçler mutlaka işletilecektir.”
http://www.medyagundem.com/gulen-orgutunun-sosyal-medyadaki-suc-unsurlari-tespit-edildi/
Hain ittifakın o iddiasına Beyaz Saray’dan net yalanlama

Hain ittifakın o iddiasına Beyaz Saray’dan net yalanlama Nisan 07, 2014    
ABD’li gazeteci Seymour Hersh’in imza attığı ve Türkiye’de hem paralel (Hürriyet, Zaman, Taraf ve Bugün gazeteleri) hem de Esed yanlısı (Cumhuriyet, Aydınlık, Karşı, Sol, Yurt) yayın yapan gazetelerin üzerine atladığı iddiayı Beyaz Saray kesin bir dille yalanladı.
Hersh, Suriye’de geçtiğimiz yıl düzenlenen sarin gazı saldırısının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bilgisi dahilinde Türkiye tarafından yaptırıldığı ve ABD’nin, bu “acı gerçeği” son anda öğrenip saldırıdan sorumlu tutulan Suriye rejimine karşı harekat düzenlemekten vazgeçip “felaket sonuçlar” doğuracağı için gizli tuttuğunu yazmıştı. Beyaz Saray’dan ABD’de yayınlanan POSTA212 gazetesine yapılan açıklamada ünlü gazetecinin iddiaları yalanlandı.
Açıklamada şöyle denildi:
“Gazeteci Hersh’in son yazdığı haberi gördük. Bu haber sadece isimsiz kaynaklara dayanan bilgiler ışığında 21 Ağustos’ta Suriye meydana gelen Kimyasal Silah saldırısı hakkında tamamen yanlış sonuçlara ulaşmaktadır. Aşağıdaki yalanlama, on-record olarak Sn. Hersh’in kendisine, ODNI (Milli İstihbarat Ajansı) İletişim Direktörü ve sözcüsü Shawn Turne tarafından ve Beyaz Saray Milli Güvenlik Konseyi sözcüsü Caitlin Hayden tarafından, yayınlanmadan önce sunulmuştur.
Libya’dan silahların taşınması hakkındaki sorunuzla ve başkalarının (başka ülkelerle kastı Hersh’in söylediği Türkiye) 21 Ağustos Kimyasal Silah saldırısından sorumlu olabileceği hakkındaki fikirlerinizle ile ilgili olarak Shawn Turner’in cevabı şudur:
SADECE VE SADECE ESAD REJİMİ SORUMLU
‘Biz bu anlattığınız kimyasal silah saldırısı ile ilgili her yanlış yöne yorum yapmayacağız ama bir şey kesin ki 21 Ağustos kimyasal silah saldırısından sadece ve sadece Esad rejimi sorumlu olabilirdi. Biz bu sonuca, Amerikan ve müttefikleri tarafından toplanan istihbarat sayesinde ulaştık. Bu görüş, uluslararası toplumun büyük çoğunluğunca paylaşılmaktadır ve bu görüş birliği daha önce görülmemiş bir ortaklık ile Esad’ın Kimyasal Silah depolarının ortadan kaldırılmasına götürmüştür. İstihbaratın baskı altına alınması veya değiştirilmesi hakkındaki imzalarınız en basitinden yanlıştır. Aynı şekilde, ABD’nin Libya’dan Suriye’ye silah yardımı yaptığı da yanlıştır.’
Suriye muhaliflerinin kimyasal silah kapasitelerine ilişkin hazırlandığı söylenen istihbarat raporu hakkındaki soruya gelince, yine Shawn Turner’in açıklaması şudur:
‘Hiçbir zaman istihbarat kurumlarından ne böyle bir rapor istenmiştir ne de onlarca hazırlanmıştır.’
Suriye ile ilgili olarak askeri planlamalar hakkındaki sorulara gelince, Cailtin Hayden’in cevabı:
‘Uzun zamandır, Suriye için bütün ihtimallerin masa üstünde olduğuna ve uygun acil askeri planlamaların da yapıldığını söyledik. 31 Ağustos tarihinde Başkan Obama, kamuoyu önünde, ABD’nin Esad rejiminin kimyasal silah kullanılmasına cevap olarak kısıtlı askeri saldırı yapacağını açıklamıştır. Bu saldırının amacı Esad’ı bir daha kimyasal silah kullanımından caydırmak, rejiminin bu tür silahları kullanmak kapasitesini azaltmak ve dünyaya bu tür silahların kullanılmasının tolere edilmeyeceğini açıklıkla göstermek içindi. Ama Başkan’ın, 2 Eylül günü kesinleşmiş bir askeri müdahale yapmak üzere karar verdiği haberi tümüyle yalandır. Başkan Obama’nın 31 Ağustos günü söylediği gibi, askeri saldırı emri vermek otoritesi kendisinde olduğu halde, ABD’nin milli güvenliğine doğrudan ve acil bir tehdit olmadığı için, Başkan bu kararını Kongre’ye götürmeye karar vermiştir. Yaptığı budur ve Eylül ayının 10′unda ise, Kongre liderlerine kuvvet kullanma ile ilgili oylamanın ertelenmesini istemiştir -ki böylece diplomatik yolu izleme ve bu şekilde Suriye’nin kimyasal silahlarının ortadan kaldırma sonucuna ulaşılmıştır.’”
http://www.medyagundem.com/hain-ittifakin-o-iddiasina-beyaz-saraydan-net-yalanlama/
Ekşi Sözlük kanalizasyonunda idam yanlısı kampanya!

Ekşi Sözlük kanalizasyonunda idam yanlısı kampanya! Nisan 07, 2014    
Ekşi Sözlük’te açılan bir başlıkta Mısır’da 529 kişi hakkında alınan idam kararının bir an önce uygulanması için kampanya başlatıldı.
Mısır’da darbe yaparak Mursi’yi deviren Sisi’ye bağlı mahkeme, darbe sonrası çoğunluğunu Müslüman Kardeşler’in oluşturduğu ve darbeyi protesto eden 529 kişi hakkında idam kararı verdi.

529 KİŞİ İDAM EDİLECEK

“Şiddete teşvik” suçlamasıyla idam kararı verilen 529 kişi, 28 Nisan’da hükmün okunmasıyla idamlar uygulanmaya başlanacak. Mısır’da cezaevlerinde bulunan 529 kişi adım adım idama yürürken dünya müslümanlarının sessizliği devam ediyor.

EKŞİ SÖZLÜK’TE “BİR AN ÖNCE UYGULANSIN” KAMPANYASI

Öte yandan Twitter’la birlikte internette nefret söyleminin en büyük adresi olan Ekşi Sözlük’te de bir kampanya başlatıldı. Kampanyada “Mısır’daki idamlar bir an önce başlasın” ifadeleri yer aldı.

ÖZGÜR İNTERNET İÇİN YÜRÜMÜŞLERDİ

Daha önce internet kullanımına ve ifadeye özgürlük sloganları ile binlerce kişilik gösteriler düzenleyen Ekşi Sözlük’te böyle bir kampanyanın başlatılması sosyal medya üzerinden de tepkilere neden oldu.
eksi
(ensonhaber)
Gülen örgütünün “fuatavni” operasyon hesabında bir isim daha deşifre!
Gülen örgütünün “fuatavni” operasyon hesabında bir isim daha deşifre! Nisan 07, 2014    
MEDYAGUNDEM.COM- Gülen örgütünün sosyal medyadaki yalan, iftira, kara propaganda ve sivil iktidara karşı darbe girişiminde kullandığı “troll” hesap “@fuatavni”nin örgütün medya ayağınca kurulan bir ortak operasyon hesabı olduğuna dair güçlü bir detay daha ortaya çıktı.
@fuatavni hesabının basit Türkçe hatalarıyla Emre Uslu ile benzerliği ortaya çıkarken, bir ilginç isim daha saklandığı maskenin ardından kendini açık etti.
fuatavni2
@fuatavni operasyon hesabının arkasındaki isimleri yine titiz bir çalışmayla Twitter’da Murat Zelan deşifre etti. O hesapta Türkiye’den sınırdışı edilen Mahir  Zeynalov’un da katkısının olduğu şüphesine şöyle dikkat çekildi:
zelan
zelan1
zelan2
Bakalım @fuatavni hesabının asıl yöneticisi de deşifre olacak mı?
İş Ekrem Dumanlı’ya kadar ulaşacak mı?
Korkma titre Dumanlı!
http://www.medyagundem.com/gulen-orgutunun-fuatavni-operasyon-hesabinda-bir-isim-daha-desifre/
Bedduacı örgütün “tuzluk”u fena saçmaladı!

Bedduacı örgütün “tuzluk”u fena saçmaladı! Nisan 07, 2014    
Gülen grubunun Hükümet karşıtı tavırlarından sonra AK Parti’den istifa eden İstanbul milletvekili Muhammed Çetin, garip bir tweet attı.
Gülen grubuna yakınlığı ile bilinen Muhammed Çetin, AK Parti’den istifa ettikten sonra THY ile yaşadığı uçak krizi ile gündeme gelmişti.
UÇAĞA 3 SAAT RÖTAR YAPTIRDI
Geçtiğimiz ay Pakistan’da yapılacak olan Türkçe Olimpiyatları’na gidecek olan İstanbul Milletvekili Muhammed Çetin, elindeki ekonomi biletiyle busines koltuğa oturmak isteyince olanlar olmuştu. Ekonomi boarding (uçuş) kartı ile Business koltuklardan birine oturmak isteyen Çetin, kabin ve yer hizmetleri görevlilerine uzun süre direnmiş, uçağın üç saat rötar yapmasına neden olmuştu. Çetin o esnada attığı, “Uçaktan indirilmek isteniyorum” tweetleriyle de sosyal medyayı hareketlendirmişti.
BODRUM DEPREMİ İLE İLGİLİ BİR GARİP TWEET
Muhammet Çetin, dün akşam attığı bir tweet ile yine gündeme geldi. Çetin, dün Bodrum’da yaşanan 3.8 büyüklüğündeki depremi, “bazılarının Cemaat’in üstüne gelmesi” ile ilişkilendirerek şaşırttı. Sosyal medya kullanıcıları da Çetin’e “Ne alaka” diyerek tepki gösterdi.
cetin
http://www.medyagundem.com/bedduaci-orgutun-tuzluku-fena-sacmaladi/
İşte bunlar hep fazla haşhaş komasından!

İşte bunlar hep fazla haşhaş komasından! Nisan 07, 2014    
AK Parti’nin seçim zaferini hazmedemeyen paralelciler iyice şaşırdı. Mehmet Baransu’nun seçim günü yaşanan don olaylarını AK Parti’ye bağlaması sosyal medyada alay konusu oldu.
Yayınlanan yasadışı, hukuksuz ses kayıtlarında parmağı olduğu iddia edilen Mehmet Baransu’nun attığı tweetler sosyal medyada alay konusu olurken, Baransu’nun hazımsızlığını da ortaya çıkarmış oldu. AK Parti’nin 30 Mart’taki seçim zaferinin Türkiye’yi uçuruma sürüklediğini ima etmeye çalışan Baransu, çeşitli illerde yaşanan don olaylarının sorumlusu olarak ‘AK Parti’ye oy veren vatandaşları’ gösterdi.
Sosyal medyada alay konusu olan Baransu’nun tweetlerinin yanı sıra, AK Parti’den istifa eden İstanbul Milletvekili Muhammed Çetin’in de Muğla’da yaşanan depremi AK Parti’ye bağladığı görüldü.
baransu
http://www.medyagundem.com/iste-bunlar-hep-fazla-hashas-komasindan/
İsrail TV’si alay etti içimizdeki İsrailciler zil takıp oynadı!
İsrail TV’si alay etti içimizdeki İsrail tasmalılar zil takıp oynadı! Nisan 07, 2014    
İsrail’in Kanal 2 TV’sinde yayınlanan bir programda, Başbakan Erdoğan’ın kısık sesiyle halka hitap ederken ki görüntüsüyle alay edildi; içimizdeki “İsrail tasmalılar” alkış tuttu. “Erdoğan’la alay edildi” diye en çok “havlayansa” Soner Yalçın’ın sahibi olduğu Oda TV idi.
Odatv adlı internet sitesi, İsrail TV’sinin yayınını “BAŞBAKAN ERDOĞAN’I MİKİLİ FİLMDE OYNATTILAR / İşte o filmden görüntüler” başlığıyla aktardı.
Odatv’nin sözde haberi şöyle:
odatv
“İsrail’in Kanal 2 TV’sindeki “Erets Nehederet” isimli mizah programında, Başbakan Erdoğan’ın seçim öncesindeki kısık sesiyle ilgili bir parodi yayınlandı.
Türkiye ve dünya çapında Erdoğan aleyhine sert eleştiriler yapıldığından söz edilen programda, buna rağmen Erdoğan’ın seçimlerde yüzde 40’ın üstünde oy aldığına dikkat çekildi.
Programda Başbakan’ın yaptığı balkon konuşmasından da söz edildi. Sonra ise Erdoğan’ın sesinin kısık olduğu mitingden bir bölüm yayınlandı.
Bu görüntünün ardından erkek sunucu ve kadın sunucu arasında şu diyalog geçti:
“Erkek Sunucu: Çok etkili…
Kadın Sunucu: Özellikle beni etkileyen nedir biliyor musun?
Erkek Sunucu: Gerçekten mi nedir?
Kadın Sunucu: Oldukça etkili ve garip ama…
Erkek Sunucu: Evet, haklısın bunu söyleyen ve tespit eden tek kişi sen değilsin. Ve bakın bu yeteneğini nasıl başka alanlarda da değerlendiriyor?”
Başbakan’ın miting görüntüsünün ardından, Mickey Mouse çizgi filminin üzerine Erdoğan’ın kısık sesi eklendi ve Başbakan’ın sesinin çizgi film dublajlarında kullanılacak durumda olduğuna dikkat çekildi.”
http://www.medyagundem.com/israil-tvsi-alay-etti-icimizdeki-israil-tasmalilar-zil-takip-oynadi/
Gülen örgütü intihar etti!

Gülen örgütü intihar etti! Nisan 07, 2014    
Başbakan Erdoğan liderliğindeki AK Parti iktidarı ile karşı karşıya gelen herkes kaybediyor. 30 Mart seçimlerinde CHP ve MHP’nin hüsranı konuşuluyorken, kanaat önderleri, ‘seçimlerin asıl kaybedeninin Cemaat’ olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan liderliğindeki AK Parti iktidarına savaş açanlar hep kaybediyor. 12 yıllık iktidarında Erdoğan; askeri cuntayı, vesayetçi yargıyı ve sivil muhalefeti dize getirdi. Dize getirilenler listesinin sonunda ise, AK Parti’ye adeta savaş açan Gülen grubu var. 30 Mart seçimlerinde CHP ve MHP’nin hüsranı konuşuluyorken Akit’e açıklamalarda bulunan kanaat önderleri, ‘seçimlerin asıl kaybedeninin Cemaat’ olduğunu vurguluyor.
CEMAAT İLK DEFA MUHALEFETE GEÇTİ
Yola çıktığı günden itibaren hep güçlülerin yanında olan Gülen Cemaati, Kenan Evren’den Süleyman Demirel’e, Bülent Ecevit’ten Tansu Çiller’e ve son olarak da AK Parti’nin ilk 10 yılına kadar hep iktidar partileriyle omuz omuza yoluna devam etti. Bugüne kadar hep iktidara yanaşan Cemaat ilk defa muhalefete geçerek AK Parti iktidarına savaş açtı. Cemaat seçimler öncesi; elemanları, kanalları, gazeteleri, polis ve yargı içindeki üyeleri, uluslararası bağlantıları, montaj ve dublaj kasetleri ile Erdoğan aleyhinde çalışmalar yürüttü. Hatta Erdoğan’a ceza kesmek için CHP ve MHP ile ortak hareket etti.
YAPTIKLARI İŞE YARAMADI
Cemaat, 30 Mart yerel seçim sonuçlarının açıklanması ile yaptıkları çalışmaların işe yaramadığını gördü. Sonuç olarak; CHP ve MHP, AK Parti’ye karşı bozguna uğrarken Erdoğan’a savaş açmadan önce milyonlarca sempatizanı olan Gülen Cemaati’nin, o milyonların desteğini kaybettiği görüldü.
“CEMAATİN YAPTIĞI İNTİHAR FAALİYETİDİR”
Konu hakkında Akit’e konuşan MAK Danışmanlık Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Kulat, “Seçimlerin esas kaybedeni Cemaat oldu. Cemaatin yaptığı intihar faaliyetidir. Cemaat harakiri yapmıştır. Bu sürecin sonunda, bana göre Cemaat vatandaş nazarında bitmiştir. Vatandaş şu anda Cemaat okullarından çocuklarını almaya çalışıyor, dershanelerden almaya çalışıyor, yurtlarından evlerinden almaya çalışıyor. Dönem sonunda göreceksiniz bu yerlere devam öğrencisi sayısı 3’te 1’e inecek. Tam bir çözülme yaşıyorlar. Mütevelli heyetlerinde kopmalar yaşanıyor. Esnaf gruplarında dağılma var. Şu anda tam bir çözülme sürecine girdiler” ifadelerini kullandı.
“GÜRÜLTÜSÜ ÇOK AMA ETKİNLİĞİ AZMIŞ”
Server Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı ve Ak Parti Ankara eski Milletvekili Ersönmez Yarbay ise, “Cemaat, AK Parti’ye karşı savaş açmıştı. Seçimler sonunda anladık ki; Cemaat, A partisini veya B partisini desteklediğinde bir sonuç alınmıyor. Yani gürültüsü çok ama etkinliği azmış. Güçleri yokmuş. Bunu gördük. Cemaatlerin görevi siyaset değilmiş. Bunu da herkes anladı. Sonuç olarak AK Parti büyük bir zaferle seçimlerden çıktı. Cemaat de öğrendi ki, AK Parti ile uğraşmak kolay değil” şeklinde konuştu. (AKİT)
http://www.medyagundem.com/gulen-orgutu-intihar-etti/
Cemaat-CHP koalisyonunun şifreleri Ergenekon gerekçeli kararında!

Cemaat-CHP koalisyonunun şifreleri Ergenekon gerekçeli kararında! Nisan 07, 2014    
Yıldıray Oğur, Başbakan Erdoğan’ın da “Adeta bir ansiklopedi” diye yadırgadığı Ergenekon davası gerekçeli kararındaki skandal ifadeleri yazdı.
Yıldıray Oğur, Türkiye gazetesindeki bugünkü yazısında tam 16 bin 798 sayfalık Ergenekon Davası gerekçeli kararından bazı ilginç ayrıntıları paylaştı.
haberal-cemaat
Yıldıray Oğur’un yazısında öne çıkan bölümler:
Mahkemenin varlığını kabul ettiği Ergenekon Terör Örgütü tarifiyle başlayalım:
“Ergenekon diye bir örgüt olduğu, bu örgütün yapısı, eylemleri ve belgeleri dikkate alındığında mevcut yasalara göre silahlı bir terör örgütü özelliği taşıdığı, bu silahlı terör örgütünün bir derin devlet yani Gladyo/Kontrgerilla yapılanmasına karşılık geldiği ve esas olarak Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yasa dışı olarak oluşturulup faaliyet gösterdiği, mensupları arasında asker-sivil toplumun her kesim ve statüsünden insanların bulunduğu sonucuna varılmıştır.”
Epey rahat ve biraz da sitemkâr bir üslupla yazılmış önsözden iki eğlenceli notla devam edelim. İlki darbe suçunun kamuoyunca cinayet, tecavüz kadar ağır bir suç olarak görülmemesi tespitine karşı mahkemenin savunması: “Oysa, sosyo-psikolojik bir gerçekliktir ki, adi suçların tavan yaptığı dönemler hükümetlerin faaliyetlerinin durdurulduğu ve/veya engellendiği ‘askerî darbe öncesi-sırası ve sonrası’ dönemlerdir.”
HÂKİMLER TELEVİZYON PROGRAMLARINA KIZMIŞ!
Bu da hâkimlerin televizyon tartışma programları karşısında epey öfkelendiği anlardan kalma olmalı:
“Televizyonlardaki tartışma programlarında dosyayı iyi bilen, neresini gündeme getirip neresinden bahsetmemesi gerektiğinin farkında olan sanık müdafileri karşısında, dosya hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmaları mümkün olmayan konuşmacılar çıkmıştır.”
Eeh, hâkimleri daha fazla kızdırmadan ciddi mevzulara dönebiliriz. Gerekçeli kararın en çok ilgi çeken tespiti herhalde buydu:
“Mahkememizde karara bağlanan davada, Ergenekon Terör Örgütü’nün özellikle Bülent Ecevit başbakanlığındaki 57. Hükümeti ve Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan Başbakanlıklarındaki 58. ve 59. hükümetleri hedef alan faaliyetlerini yoğunlaştırdığı anlaşılmaktadır.”
Ecevit, Gül ve Erdoğan hükümetlerini hedef alan faaliyetler… Davanın baktığı ana darbe girişimlerini böyle toparlamış mahkeme.
HABERAL’A ATFEDİLEN SUÇLAR!
Bu üç hükümeti yıkma suçlarıyla yargılanan davanın bir tek sanığı var:
Mehmet Haberal. Ve o sanık mahkeme tarafından kararlar açıklanırken yattığı süre aldığı cezaya kâfi bulunarak serbest bırakıldı.
Ne kadar tuhaf. O zaman da tuhaf bulunmuştu. Adı örgütün bir numarası olarak bile epey geçmiş, davanın en ünlü, en çok konuşulan sanığı, kendisiyle aynı suçlamaların muhatabı olan hatta daha düşük rollerdeki ‘örgüt üyeleri’ bile ağırlaştırılmış müebbet cezalarına çarptırılırken nasıl olmuştu da serbest bırakılmıştı? Hem de uzun tutukluluk düzenlemesi, Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru sayesinde değil doğrudan mahkeme heyeti tarafından. O yüzden beni bu 16 bin sayfalık ansiklopedide en çok meraklandıran madde Haberal maddesi oldu. Mahkeme bu kararını nasıl gerekçelendirmişti acaba?
Önce gerekçeli karardaki suç tespiti:
“Sanık Mehmet Haberal’ın, Ergenekon Terör Örgütü’nün birçok mensubu ile örgütsel irtibat halinde bulunduğu, eylem ve faaliyetlerinin sürekliliği, çeşitliliği ve yoğunluğu dikkate alındığında Ergenekon Terör Örgütü’nün Lobi yapılanması içerisinde görevli olduğu, örgüt faaliyetlerinin düzenlenmesinde ve örgüt kararlarının alınmasında ve uygulanmasında emir ve talimat verme yetkisine sahip olması nedeni ile Ergenekon Terör Örgütü yöneticisi olduğu, yukarıda ayrıntısı ile anlatıldığı şekilde Ergenekon Terör örgütünün faaliyeti kapsamında Merhum Başbakan Ecevit’e birtakım tıbbi müdahalelerde bulunmak sureti ile görevini kısmen de olsa engellemeye teşebbüs ettiği sabit kabul edilmiştir.”
Ciddi bir suçlama. Hem Ecevit’in görevini yapmasını engelleme suçu hem de Ergenekon yöneticiliği.
Zaten savcılık da Haberal’ın Ergenekon yöneticiliği (TCK 314/1), Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırma (TCK’nın 311/1), Cebir ve şiddet kullanarak yürütme organını ortadan kaldırmaya teşebbüsten (TCK’nın 312/1) ve Terörle Mücadele Kanununun 5, TCK’nın 53, 58/9, 63. Maddelerince cezalandırılmasını istemişti.
7 ayrı maddeden. Suçun bitiş tarihini de gözaltına alındığı gün olarak kabul etmişti.
SADECE ECEVİT DÖNEMİNDEN SUÇLU BULUNDU
Peki mahkeme ne yapmış? Yukarıda savcının suçlamalarına katılmış ama sonra birden şöyle devam etmiş: “Başbakanın görevini yapmasının engellenmesi “elverişli eylem” olarak kabul edilmiş; elverişli eylemin yapıldığı tarih 1 Haziran 2005 tarihinden önce olduğundan..”
Yani mahkeme Haberal’ı sadece Ecevit’e yönelik darbe girişiminden sorumlu tutup ceza vermiş. Peki neden böyle yapmış? Çünkü 2005’te TCK’da darbe suçlarını düzenleyen madde değişti. 2005’ten önceki darbe suçunu düzenleyen 765 sayılı TCK 147. Maddeye göre eksik teşebbüs halinde ceza indirimi söz konusu. Halbuki 2005’ten sonraki 5237 sayılı TCK 312’de darbe eksik teşebbüs halinde kalsa bile darbe yapılmış gibi cezalandırılıyor. Yani yeni kanuna göre ağırlaştırılmış müebbet yerine, eski kanuna göre 15-20 yıl arası bir ceza söz konusu. Benzer bir lehte uygulama bazı başka sanıklar ve Balyoz davasındaki sanıklar için de kullanılmıştı. Peki, savcının Meclis’in görevini yapmasını engelleme suçunu düzenleyen 311/1 ve terör örgütü yöneticiliğini düzenleyen 314/1’den ceza alma taleplerini hangi gerekçeyle geri çevirmiş mahkeme.
Okuyalım:
“İddianamede sanığın TCK 311/1 ve TCK 314/1 maddesinde yazılı olan suçlardan da ayrıca cezalandırılması talep edilmiş ise de; sanığın kastının Meclisin görevini yapmasını engellemek olmayıp doğrudan Başbakana, dolayısıyla hükümete yöneldiği dikkate alındığında TCK 311/1 maddesinin tatbikinin mümkün olmadığı, TCK 314/1 maddesinde yazılı olan suçun ise TCK 312/1 maddede yazılı olan suç için geçitli suç niteliğinde olduğu anlaşıldığından sadece hedef suç olan TCK 312/1 maddesi gereğince cezalandırılmıştır. Ancak, suç tarihi (elverişli eylemin yapıldığı tarih) 1 Haziran 2005 tarihinden önce olduğundan lehine olan 765 sayılı TCK 147. maddesi uygulanmıştır.”
Yani mahkeme, Haberal’ın benzer suçlardan pek çok sanığın ağırlaştırılmış müebbet almasına neden olan 2005’ten sonraki Meclis’e ve hükümete karşı darbe suçuna sokulmuş, gerekçeli kararda sayfalarca anlatılan eylemlerini, hakkındaki Ergenekon yöneticiliği suçlamasını görmezden gelmiş.
3 DARBEYE 15 YIL 1 DARBEYE MÜEBBET!
Böylece iddianamede üç hükümete birden darbeye teşebbüsten sorumlu tutulan tek isim olan Haberal’a mahkemeden 15 yıllık bir ceza çıkabilmiş. Başbuğ’a tek hükümete darbeden müebbet veren mahkeme tarafından.
Ama bu kadarı da yetmemiş. Bir de mahkemedeki iyi hali gerekçe gösterilerek cezası 12 yıl 6 aya düşürülmüş. (Aynı mahkeme Ecevit’e darbe hariç neredeyse benzer suçlarla yargılanan Fatih Hilmioğlu’nun ise 2009’dan beri kanser tedavisi görmesine rağmen mahkemedeki halini beğenmeyip, cezasını indirmemiş) Bunca indirim, kartındaki birikmiş millerin, puanların düşürülmesinden sonra üzerine bir de 4 yıllık tutukluluk süresi hesaplanınca Haberal tabii ki serbest kalmış.
HABERAL NEDEN FATİH ÜNİVERSİTESİNE GİTTİ?
Bu gerekçeli kararı okuduktan sonra Mehmet Haberal’ın çıkar çıkmaz ilk Cuma namazı için Fatih Üniversitesi’ne gidip, üniversitenin rektörüyle saf tutmasının gerekçesi de anlaşılmıştır herhalde. CHP-Cemaat seçim koalisyonunun hangi sağlam temeller üzerine kurulduğu da. Anlamak için 16 bin sayfalık ansiklopediyi okumaya gerek yok yani…
http://www.medyagundem.com/cemaat-chp-koalisyonunun-sifreleri-ergenekon-gerekceli-kararinda/