HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

8 Nisan 2014 Salı

Abdurrahman Dilipak / Yeni Akit

Biad, talak derken

 
 
Abdurrahman Dilipak / Yeni Akit
 
 
 
 
 
 
 
08 Nisan 2014
Biad, “karşılığında cennetin satın alındığı sözleşme” demekti değil mi? Mutlak şartları, Allah’a, Resulü’ne ve kitaba bağlılıktır, geri kalanı, zaman, mekan ve şartlara bağlı, rızaya dayalı karşılıkı bir ahitleşmeydi..
Bunu aldık, birinin birine bağlılığına, sadakat sözüne döndürdü.
Hani bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde hayır olabilirdi.
Hani gaybı kimse bilemezdi? Hani hiç kimse masum değildi, peygamberler dışında?..
Hani din büyüklerimizi ilah ve Rab edinmeyecektik?.. Allah, Resul ve kitap dışında kimseye mutlak anlamda bağlanmayacaktık..
Biri bize bir şey söyler de, biz o şey üzerinde düşünmeden, o bize söylenen sözü, söylendiği gibi, kabul ve red etmek, onları İlah ve Rab edinmek demek değil mi idi!
Hani musalla taşında meyyit gibi olmayacak, aklımızı kiraya vermeyecektik..
Masumiyet şiada akaid konusu, “Masum imam” anlayışı çerçevesinde, onlarda itikadi olan bu konu, bizde ameli pratiklerimizde adeta katiyet ifade ediyor.. Herkes liderini, örgütünü, şeyhini mutlak bir hüccet ve masum kabul ediyor sanki!
Biat, karşılıklı olarak verilen söze itaattir..  Bir kişinin bir başka kişiye itaati değil.. Bu sadece Risalet makamındaki biatta geçerlidir..
Bir de Allah’a-Kitab’a yemin ettirerek biat alıyorlar.. Aman ha! Mesela Kalkancı’ya böyle bir biatın ne anlamı var.. El öpüp biat almış oluyorsunuz.
Kur’an-ı Kerim’de, “Şeytan sizi Allah’la aldatmasın” der.. Evet, Şeytanın askerleri, Allah’ın adını anarak, O’nun adına, O’na yeminle sizden sadakat sözü almışlarsa, bu biat batıldır..
Unutmayın Hz. Ali’yi katledenler, Kur’an’dan kendilerine göre bir de delil getirmişlerdi. “Hakem”e itiraz etmişler ve “Hüküm Allah’ındır” ayetini te’vil ederek yoldan çıkmışlardı..
Bugünlerde biad konusunda arkası arkasına mesajlar alıyorum.
İnsanları birtakım yeminlerle birileri kendilerine bağlamış. Oyunun farkına varmışlar ama ne yapacaklarını bilmiyorlar.. Dinden çıkmaktan ya da büyük günah işlemekten korkuyorlar..
Allah’ın adına yemin ederken dikkat edeceksiniz.. Batıl bir yemin sahibine sorumluluk yüklemekle birlikte, devamı rücudan daha vahim sonuçlar doğurabilir..
Kur’an-ı Kerim “Bilmediğiniz şeyin peşine düşmeyin” der. Biz mezhebimizi, tarikatımızı, şeyhimizi bilerek seçmiyoruz aslında.. Birinin peşine düşüp, onun sözlerine göre dinimizi, mezhebimizi şekillendiriyoruz.. Kısacası din büyüklerimizi İlah ve Rab ediniyoruz!
Leyh ve aleyhinize olan hükümleri bilmeden yaptığınız akit nakıstır ve rücu sebebi olabilir..
Müslümanlar arasındaki bölünmüşlüğün asıl sebebi bu.. Bu yapılar bizi vahdete götürmüyor.. Tefrikaya götürüyor.. Çünki herkes birilerini kendine çağırıyor, Allah’a, kitaba, Resulü’ne değil. Daha doğrusu kendi din yorumunu, mümkün olan tek doğru, mutlak anlayış olarak dayatıyor..
Peygamberler de dahil hiç kimse kurtarıcı değil. Ya da gaybı bilmez. Ama birileri kendi lider, şeyh ve kanaat önderlerinde peygamberlerin sahip olmadıkları yetki ve gücü görüyor sanki.. Peygamberler kurtuluşa çağırırlar.. Kendilerine bildirileni söylerler, açıklar ve örneklerler..
Bir de talak konusu var. Birileri birilerini kendilerine bağlamak için sadece Allah ve kitab üzerinden yeminle değil, Talak üzerine yemin şartı da ileri sürüyorlarmış..
Bakın, zaman, mekan ve şartlara bağlı olmayan sözleşme batıldır.. Hür bir insan kendini, Allah, Resul ve kitaba sadakat dışında, mutlak bir şartla başkasına bağlayamaz.. Akit batıl olur.. Hükümsüzdür..
Yine de siz bunu bir fıkıh alimine sorun.
Hatta akit sahih olsa bile, rücu şartına bakmak gerek. “Bila kabili rücu” ise ve talak şartı da varsa. Bunları sahih kabul etsek bile, “Talaki selase” üzerine değilse, tek bir talak düşmüş olur ki, evlilik devam eder..
İhtilaf halinde hakeme gidilir.. Hukuksuz bir şekilde maddi ya da manevi baskı ile yapılan akitler hükümsüzdür..
Bana kalırsa, Diyanet, biat ve talak şartlı ahid konusunda bir açıklama yapması gerek. Diyanet açıklama yapmasa bile kişiler, doğrudan müftülüklere ve Diyanet’e yazılı olarak ya da telefonla, ya da bizzat giderek müracatta bulunabilirler..
Ha bütün bu yaşananlar bize ders olsun. Sadece bir topluluk için değil, herkes bu yaşananlardan ders alıp, yarın kendisi de aynı durumla karşı karşıya kalmamak için tedbirini almalı..
Benden söylemesi.
Selâm ve dua ile..
Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit

Kılıç, kendisini nöbetçi eczane mi sanıyor?..

 
 
 
Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit
 
 
 
 
08 Nisan 2014

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, tivitır kararına izahat getirmek isterken, o kadar “vahim hatalar” yaptı ki..
Ben şahsen, “Bu konuşan, Haşim Kılıç olamaz” dedim, kendi kendime..
Ve ısrarla iddia ediyorum; bir tehdit, bir şantaj, bir baskı olmadan, Anayasa Mahkemesi Başkanı koltuğunda oturan hiç kimse, böyle bir açıklama yapamaz..
Vahim hataları, somut olarak sıralayayım.
“Örnek vermek gerekirse, sınır dışı edilmekte olan bir insanın, sınırdayken idare mahkemesine başvurup buradan bir karar istihsal etmesi ve bunun gereğinin yerine getirilmesi takdir edersiniz ki uzun bir süreci gerektirir” diyor, Haşim Bey.
Farazi olarak bir örnek veriliyor ama..
O örneğin zaten somutu var..
Sınırdışı edilmek istenen ve sınırdışı edilmesi halinde gideceği ülkede idam cezasının infazı tehlikesi ile karşı karşıya olan somut bir olay, AİHM önünde yaşanmıştır.
Altını çiziyorum..
Kılıç’ın dediği gibi, tek başına “sınırdışı edilme” değil.. Onunla birlikte, “ölüm cezasının infaz edilme-işkenceye tabi tutulma” tehlikesi birlikte iddia ediliyorsa, acil karar alınması öngörülmüştür.
Bu bir..
İkinci husus, Haşim Bey kendi söylediğiyle, kendisi tuzağa düşüyor.
Diyelim, Cuma günü akşama doğru sınırdışı edilme ihtimali ortaya çıktı..
Dilekçeyi hazırladık, getirdik..
Saat beşten sonra, Anayasa Mahkemesi’nde nöbetçi kimse var mı? Yok.
Cumartesi kimse var mı? Yok.
Pazar günü kimse var mı? Yok..
O zaman, kendini hastanenin acil servisi gibi veya nöbetçi eczane gibi görmenin ne anlamı var?
İlla böyle görüyorsan, o zaman Cumartesi-Pazar da mahkemeyi açık tut, sonra bu açıklamayı yap!..

Bunları geçtik, Haşim Bey’in diğer açıklamaları da, tam bir skandal..
Daha önce yazdık. Bireysel başvurular, iki bölüm halinde çalışarak karar altına alınıyor. Zaten kararın altındaki beş üyenin isminin bulunması da, tivitır kararının 5 üye tarafından verildiğinin delili..
Ama Haşim Bey ne diyor: “Anayasa Mahkemesi’nin, oybirliğiyle verilmiş ve bütün üyelerin katkılarıyla benim başkanlığımda yapılan bir toplantı sonucunda istihsal edilmiş olan bir karardır.”
“Üyeler”den kastının, sadece İkinci bölüm olmadığını teyiden, “benim başkanlığımda bütün kurul toplanmak suretiyle” diyor..
İşte burada iş bitmiştir.
Ya ben kafayı yedim. Ya da Haşim Bey kafayı yedi..
Kimse kusura bakmasın.. 5 kişinin imzası olan bir kararı, Haşim Bey, “Tüm kurul üyeleri katıldı” diyerek, nasıl alındığını ifşa ediyorsa.. . Burada korkunç bir vahamet var demektir..
Açık açık söyleyelim..
Tivitır kararını veren, Anayasa Mahkemesi’nin “İkinci bölüm”ü.. İkinci Bölüm’ün toplantısına, “Selamün Aleyküm” diyerek, ben nasıl katılamazsam..
“Birinci Bölüm üyeleri ile, Başkan da katılamaz..”
Ama Haşim Bey, 17 kişinin tamamının toplantıya katıldıklarını, ama sadece beş üyenin imza attığını söylüyor..
Bu skandalın itirafıdır.
Tüm üyeler istifa etmelidir..
Hatta yargılanmalıdırlar..

Tivitır kararında bir skandal daha var ki, diğerlerini solluyor..
l Tivitır kararının altında, 2 Nisan tarihi bulunuyor iken.. Haşim Bey dedi ki, “Biz bu kararı verdikten sonra, öğleyin ara verip dışarıya çıktığımızda, televizyonlarda ve basın kuruluşlarından 15. İdare Mahkemesi’nin bu konuda yürütmeyi durdurma kararı verdiğini öğrendik.”
Yani İdare Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararının açıklandığı 25 Mart’ta, Anayasa Mahkemesi’nin de kararını vermiş olduğunu ifşa etmiş oldu.
O zaman, “İkinci Bölüm”ün kararının altındaki 2 Nisan 2014 tarihi neyi gösteriyor?
l Kararda, ‘Mahkemenin 2/4/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru dosyası incelenerek gereği düşünüldü.” deniliyor..
Ama başkan, “25.3.2014’de biz kararı verdik” diyor..
l Kararda, “Bölüm Başkanınca 28/3/2014 tarihinde kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve başvurunun bir örneğinin Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.” deniliyor..
Haşim Kılıç ise, nihai kararı 25 Mart’ta verdiklerini söylüyor..  Mahkeme, 28 Mart’ta daha öninceleme yaptığını açıkladığı halde..
Tüm bunlar sıradan hatalar silsilesi mi?
Resmi evrakta sahtecilik mi?

Haşim Bey diyor ki: “15. İdare Mahkemesi’nin verdiği kararın uygulanmaması sonucunda, Anayasa Mahkemesi aldığı bu kararı açıklamak durumunda kaldı.”
Yani Anayasa Mahkemesi şöyle mi yapıyor: Karar alıyor. Sonra konjonktüre bakıyor. Uygunsa kararı açıklıyor. Uygun değilse, kararı gizliyor..
Bunun sonrası; kararın değiştirilmesi de dahil, her türlü ucu açık usulsüzlükleri de gündeme getirir.
İstanbul Başsavcısı Turan Çolakkadı, 25 Aralık operasyonu savcısı için demişti ya: “Soruşturmanın kaydı yok, UYAP’a girişi yok. İster dava açar, ister dosyayı yırtar atar”..
Aynı eleştiriyi, Kılıç’ın izahatı üzerine, Anayasa Mahkemesi’ne de yapabiliriz.
Geldiğmiiz tabloda, artık şunu diyebiliriz: Bir tivitıra bütün bunlar değer miydi?
http://www.habervaktim.com/yazar/64500/kilic-kendisini-nobetci-eczane-mi-saniyor.html

Haşim Kılıç Bittin Sen!

Başörtüsü ve AK Parti'nin kapatılması gibi davalarda baskılara rağmen adaletten ayrılmayarak, dik bir duruş sergilemesiyle muhafazakar camianın takdirini toplamış bir isim olan Kılıç, şimdi twitter kararı yüzünden hedefe oturtulmuş durumda.
Haşim Kılıç Bittin Sen!
08 Nisan 2014
Hükümet sözcüsü Bülent Arınç, 5 saat süren Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu.
Başbakanlık Yeni Bina’da yapılan toplantının ardından kameraların karşısına geçen Bülent Arınç, “Elimizdeki veriler bu mahalli seçimlerde aldığımız sonucun her bakımdan büyük bir başarı olduğunu gösteriyor. 919 ilçe var toplam olarak, bu ilçelerden 560’ını AK Parti kazandı. Bir iki ilçede durum ihtilaflı ama sonuca çok etkili olacak gibi görünmüyor. 2004 ve 2009’a göre oy oranımız 8 puan daha arttı” dedi.

ANAYASA MAHKEMESİ’NE ŞEYH EDEBALİ MESAJI

Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç Anayasa Mahkemesi’ne sert çıktı. Arınç “Anayasa Mahkemesi durumdan vazife çıkarmış. Eskiden başkaları bunu yapardı” diye konuştu. Arınç Şeyh Edebali’nin “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” sözünü hatırlattı.

AYM’YE  TWİTTER TEPKİSİ

Anayasa Mahkemesi’nin Twitter kararıyla ilgili düşüncelerini de ifade eden Bülent Arınç, “Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla ilgili olarak Başbakanımız karara saygı duymadığını ama uygulamak zorunda olduklarını söyledi. Kanunda yer alan maddeye göre iç hukuk yollarının tüketilmesi gerektiğini gösteriyor. Bu nedenle karar mahkemenin kuruluş usûllerine aykırıdır.

Anayasa Mahkemesi burada durumdan vazife çıkarmış. Yargı yetkisi bir egemenlik yetkisidir. AYM böyle bir karar almakla Türk yargısının kararlarını hiçe saydı. Twitter isimli şirkete Türk mahkemelerinin kararlarını uygulamayabileceği konusunda güvence verdi. Twitter da mahkeme kararlarını uygulamama konusunda eline koz geçirmiş oldu. Şimdi şikayetçi olan insanların haklarını kim savunacak? AYM’nin bireyi koruması gerekirken, Twitter’ı koruyor, bireyi korumuyor. Oybirliğiyle verilen bu karar insanımızı ve mahkeme kararlarını korumaya yönelik bir karar değildir” dedi.

BÖYLE ÖZGÜRLÜK HAYVANLAR ALEMİNDE BİLE YOK

Arınç, “Biz bireyin haklarından vazgeçecek değiliz. Efendim, ‘Sanal alemdir, isteyen istediğini yapar.’ Böyle bir özgürlük hayvanlar aleminde bile yok. Bireyin hakkı her şeyin üstündedir. Bireyin taleplerine kulaklarımızı tıkayamayız” ifadelerini kullandı.

PARALEL YAPI İLE İLGİLİ ADIMLAR

Paralel yapıya yönelik operasyon olup olmayacağıyla ilgili bir soruya cevap veren Arınç, “Paralel yapıyla ilgili Bakanlar Kurulu’nda bir şey konuşulmadı. Ama adli ve idari bakımdan gerekenler yapılacak. Adalet Bakanlığımız yapılan çalışmalarla ilgili bilgiler verdi. Suriye konulu toplantının montajlanarak sızdırılmasıyla ilgili başlatılan soruşturma da devam ediyor.

19 Mart’ta AK Partili milletvekilleri ve CHP’li milletvekilleri ile verilmiş 4 bakanımızla ilgili soruşturma önergesi var. 5 Mayıs’a kadar bu önergeler konuşulup kabul edilip edilmeyeceğini görmemiz lazım” ifadelerinde bulundu.

“DÜZMECE TAPELERE RAĞMEN BÜYÜK BAŞARI”

Seçim sonuçlarını da değerlendiren Bülent Arınç, Sonuçları etkilemeye yönelik çalışmalara rağmen bu büyük bir başarıdır. AK Parti’yi düzmece tapelerle alaşağı edebileceklerini düşünenler için de büyük bir başarısızlık olmuştur. Halkımıza teşekkür ediyoruz. Onların güvenlerine layık olarak çalışmaları birlikte yapacağız” dedi.

“AK PARTİ’NİN OY ORANI 8 PUAN DAHA ARTTI”

Başbakan yardımcısı Bülent Arınç seçim sonuçlarına yönelik şunları söyledi;

“Belediye Başkanlığı seçimi yapılan toplam birim sayısı, 1394. Bunlardan 30 büyükşehrimiz var. 30 büyükşehrin 18’inde AK Partili belediye başkanları kazandı. Bu 30 büyükşehre nispet edildiğinde başarı oranımızın yüzde 58.9 yani yaklaşık yüzde 59 olduğunu gösteriyor. Toplam 51 ilimiz var. Bu 51 ilin 30’unu AK Parti kazanmış durumda, bu da hemen hemen yüzde 60’a tekabül ediyor. 919 ilçe var toplam olarak, bu ilçelerden 560’ını AK Parti kazandı. Bir iki ilçede durum ihtilaflı ama sonuca çok etkili olacak gibi görünmüyor. 2004 ve 2009’a göre oy oranımız 8 puan daha arttı.”
http://www.habervaktim.com/haber/367285/hasim-kilic-bittin-sen.html

İsrail'de Türkiye'yi şoke edecek video - Video Galeri

İsrail: İçine sızdığımız yapıyla seçimi onlara kaybettireceğiz.





İsrail'de Türkiye'yi şoke edecek video - Video Galeri

08.04.2014

Arap Dünyası dilini de vicdanını da yuttu

 08 Nisan 2014   
Mısır'da çoğu İhvan mensubu 529 kişi için verilen idam kararına Türkiye başta olmak üzere dünyanın bir çok noktasından tepkiler yağarken Arap dünyası sessizliğe gömüldü.

24 Mart'da Mısır Mina Ceza Mahkemesi hakimi Said Yusuf başkanlığında alınan İhvan mensubu 529 kişi için idam kararına dünyadan tepkiler yağmaya devam ederken, Suudi Arabistan, Bahreyn, Cezayir başta olmak üzere Arap dünyasının büyük çoğunluğu sessizliğini sürdürüyor.

3 Temmuz darbesinin ardından İhvan'ın üst düzey yetkililerinden bir çoğunun tutuklandığı Mısır'da, geçtiğimiz haftalarda hükümet yanlısı Said Yusuf başkanlığından alınan karar göre 529 İhvan mensubu idam edilecek. Uluslararası kuruluşlar başta olmak üzere, tüm dünyadan idam kararlarına ilişkin tepki yağarken geçtiğimiz günlerde İhvan'ı terör örgütü ilan eden Suudi Arabistan, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri sessizliğini koruyor.

El-Arabiya'dan idam hakimi 'mağduriyeti'
Suudi Arabistan'ın en büyük haber ajansı el-Arabiya'da idam hakimi Said Yusuf'u, idam kararına karşı düzenlenen protestolar yüzünden 'mağdur' gibi gösteren haberde, bu karara tepki verenlerin yersiz tutum sergiledikleri belirtilerek, Said Yusuf'un dünyaya meydan okuduğu iddiasına yer veriliyor.

Öte yandan Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Cezayir gibi ülkelerin haber ajanslarından, Mısır'daki idam kararı kapsamında tek kelimelik haber yapılmaması dikkat çekti.

Halk protesto ediyor, devlet susuyor

Ülkelerinin bu tutumunu benimsemeyen halkın bir kısmı ise Mısır Büyükelçilikleri'nde toplanarak kararı protesto etti.

İdam kararı 'akıldışı'

İdam kararına tepki veren Arap ülkeleri ise Tunus ve Katar ile sınırlı. Tunus Nahda Hareketi lideri ve Başbakanı Raşid Gannuşi, idam kararının 'akıldışı' olduğunu söyleyerek, kesinlikle uygulanmaması gerektiğini vurguladı. Mısır'ın darbeden sonra 'adaletsiz' bir sürece girdiğini belirten Gannuşi, kararın uygulanmaması için uluslararası toplumun elinden geleni yapması gerektiğini ifade etti.

(Yeni Şafak)
http://www.timeturk.com/tr/2014/04/08/arap-dunyasi-dilini-de-vicdanini-da-yuttu.html#.U0RbiFprPDc

Mısır'daki 529 idamın arkasında İsrail'in güvenliği var

Mısır'da 529 kişinin idam cezasına çarptırılmasına Batı dünyası sessizliğini korurken yine tek ses Türkiye'den geldi.

 
 
 
 
08 Nisan 2014
Serkan Üstüner'in haberi...

Mısır'da 529 kişi idam edilecek. Mısır'da mahkeme, Müslüman Kardeşler üyesi 529 kişiyi idam cezasına çarptırdı. İdam kararlarının, davanın henüz ikinci duruşmasında açıklanması tepkilere neden oldu. Batı dünyası bu kararlar karşısında sessiz kalırken, Müslüman coğrafyasından da sadece Türkiye'den bir tepki geldi. Bu konuda görüşünü aldığığımız gazeteci-yazar Abdurrahman Dilipak ve Oral Çalışlar bu kararı lanetlediler.

Abdurrahman Dilipak:

Batı Bütün bu olanlara rağmen, hala darbeye darbe diyemedi.. Gerçekler karşısında üç maymunları oynuyorlar: Görmedim, duymadım, bilmiyorum..

Baradeyi hatırlayın. Nobel barış ödülü verdikleri bir bilim adamını darbecilere çıkarak yaptılar.. "Haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytandır"

"NEREDE DEMOKRASİ NEREDE İNSAN HAKLARI"

Bu işlerin ilk hamlede sonuçlanmasını bekliyorlardı.. Bu iş uzayınca, şimdi ileri de gidemiyorlar, geri de.. Suçüstü oldular.. Artık Demokrasiden, İnsan haklarından da söz edemiyorlar..

Uluslararası kamuoyu dediğiniz şey iktidarlarsa, bir kısmı korkusundan, bir kısmı çıkar hesapları ile ses çıkartmıyor.

"İHVAN İKTİDARA GELİRSE AFRİKA'YI VE ARAP DÜNYASINI KAYBEDECEKLER"

Mısır'da iktidarın tek alternatifi var, o da İhvan. Mısırı kaybederlerse bu Afrikanın ve Arap dünyasının kaybı olacak.

YETER Kİ İSRAİL'İN GÜVENLİĞİ TEHKLİKEYE GİRMESİN

Dahası, Onlar açısından İsrail'in varlığı ve güvenliği tehlikeye girecek.. Bunu düşünmek bile istemiyorlar..

"SESİMİZ HER GEÇEN GÜN DAHA DA YÜKSELECEK"

Batıdaki STK lar, İnsan Hakları, Liberal düşünce ve Demokrasiden söz eden örgütler, sendikaların ne kadar bağımsız.. Hepsi iktidarların ağzına bakıyor.. Gezidekilerin hiç biri Mısır'da yoklar.. Onlar da deşifre oldular..

Türkiyeden yükselen sesin kısılmasına gelince, seçim ve paralel devlet tartışmaları ile, yakın plandaki kriz dikkatlerin içe dönmesine sebeb oldu. Ama artık Mısır'da yaşananlara karşı Türkiye'den yükselen sesin hergün biraz daha yükseleceğini söyleyebilirim. Rabia platformu olarak bu yönde, çağrımızı sürdüreceğiz..

"BATI BU DARBEYE DESTEK VERMİŞTİR"

Oral Çalışlar:

Askeri darbenin nasıl vahşi bir şey olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor. O yüzden bu idam kararlarını lanetlemek ve bu kararları engellemek için elimizden geleni yapmamız gerekir. Batı kamuoyu, batılı siyasetçiler gerçekten çok kötü. Bu kararı engellemek için hiçbir şey yapmıyorlar. Batının bu tutumu şunu göstermiştir ki, Batı Mısır'daki darbeye dolaylı destek vermiştir.

serkan.ustuner@haber7.com

Kaynak: Haber7

Nijerya ordusu haince Müslüman avına çıktı

 08 Nisan 2014   
Nijerya ordusu, ülkenin kuzeyindeki farklı bölgelerde terörizmle mücadele bahanesiyle Müslümanları "hedef alarak öldürmekle" suçlandı.


Ülkedeki etkili Müslüman şemsiye örgütü Cemaatü Nasril İslam’ın sözcüsü Halit Aliyu, “Ordu, özellikle kuzeyde hukuk dışı infazlarda Müslümanları hedef alıyor” diyerek, defalarca yetkililerin dikkatini bu konuya çekmeye çalıştıklarını ancak hiç kimsenin bu durumu umursamadığını savundu.

Cemaatü Nasril İslam örgütünden yapılan yazılı açıklamada da ordu, masum Müslümanları öldürmek için ülkenin kuzeyindeki üç eyalette uygulanan olağanüstü halden faydalanmakla suçlandı, Müslümanların, terörizmle mücadele kılıfıyla ayrım gözetmeksizin öldürüldüğü ve sakat bırakıldığı iddia edildi.

Nijerya’nın kuzey bölgelerindeki Müslüman grupları bünyesinde toplayan Cemaatü Nasril İslam’ın başkanlığını Sokoto Sultanı yapıyor.

Ülkenin kuzeyinde Adamawa, Borno ve Yobe eyaletlerinde hala olağanüstü hal uygulanıyor.

Nijerya Ulusal İnsan Hakları Komisyonu da pazartesi günü güvenlik güçlerini, Boko Haram direnişçisi olduğundan şüphelenilen sivilleri hukuk dışı biçimde öldürmekle suçlamıştı.

Komisyon’un Başkanı Chidi Odinkalu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “genç Nijeryalıları ‘terörist’ ya da 'Boko Haram casusu’ olarak yaftalamak için güvenilir kanıt bulunmadığını” söyledi.

Nijerya ordusu ise Komisyon'un iddialarıyla ilgili olarak henüz yorum yapmadı.

Ordu daha önce askeri operasyonlarda Müslümanları hedef aldığı yönündeki iddiaları sert bir dille yalanlamıştı.
http://www.timeturk.com/tr/2014/04/08/nijerya-ordusu-haince-musluman-avina-cikti.html#.U0RYgFprPDc

Gülerce Ilıcak'a ne dedi?

 08 Nisan 2014   
O kadarcık kusuru görmezden geleyim ve Nazlı Ilıcak'ın Gülerce ile yaptığı görüşmeyi anlattığı kısa yazısını sizlerle paylaşayım...

Yanlıştan dönmek "erdem", ısrar etmek ise "cehalettir"...

Geçtiğimiz günlerde bütün Türkiye'de "Gündem" oluşturan bir haber vardı hatırlayacaksınız.

İnternethaber Gurubu Yönetim Kurulu Başkanı Hadi Özışık; Hizmet Hareketi'nin "en güvenilir" ve fakat en "itirazcı" yazarlarından biri olan Hüseyin Gülerce ile görüşmüş ve yaptığı özeleştiriyi internethaber okurlarıyla paylaşmıştı.

Gündemin birinci haberi olan o görüşme ve Gülerce'nin özeleştirisi üzerine televizyonlarda tartışma programları düzenlemiş, köşe yazarları analiz yapmışlardı...

Ve hepsi de haberin kaynağının "Hadi Özışık" olduğunu ekranda ya da köşelerinde belirtmişlerdi...

Bir kişi hariç: Nazlı Ilıcak...

Birkaç gün sonra Ilıcak yaptığı yanlıştan ekisk de olsa döndü...

Yeni yazılarından birinde şöyle yazdı:

"3 Nisan tarihli makalemde, Hüseyin Gülerce'nin İnternet Haber'e verdiği röportajı eleştirmiştim."

Oysa Gülerce internethaber'le değil Hadi Özışık'la yapmıştı söyleşiyi...
Haber de Özışık'ın köşesinde yayımlanmıştı...
Neyse...
O kadarcık kusuru görmezden geleyim ve Nazlı Ilıcak'ın Gülerce ile yaptığı görüşmeyi anlattığı kısa yazısını sizlerle paylaşayım...

Hüseyin Gülerce ve Cemaat


3 Nisan tarihli makalemde, Hüseyin Gülerce'nin İnternet Haber'e verdiği röportajı eleştirmiştim. Gülerce, bu röportajda, Cemaat'e yakın bazı şahısların sert üslubunu ve Hizmet Hareketi'nin CHP için oy toplamasını yanlış bulduğunu söylüyordu.
Gülerce'nin bu açıklamalarının zamanlamasını hatalı gördüğüm gibi kendi arkadaşlarının üslubunu tenkit ederken, niçin Tayyip Erdoğan'ın "nefret diline" değinmediğini de sormuştum.

Gülerce beni aradı ve şu bilgileri verdi: "Birçok yazımda (29 Ocak, 19 Şubat, 26 Şubat ve 14 Mart 2014 tarihli makalelerimde) Fethullah Gülen'in hak etmediği çok ağır cümlelere muhatap olduğuna temas etmiştim" dedi.

Evet temas etmişti...

Mesela 29 Ocak'taki "Diyanet önünde cinayet" başlıklı makalesinde şöyle diyordu:

"Başbakan Erdoğan'ın, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın töreninde Muhterem Fethullah Gülen'e yönelik akıl almaz ifadeleri, işin çığırından çıktığını gösteriyor. 'Yalancı peygamber, sahte veli, içi boş alim müsveddesi' de ne demek? Herkesin başbakanı olma sorumluluğu taşıyan Erdoğan'a ne oldu böyle? Milyonların gönlünü böylesine hoyratça hançerlemenin, yürekleri paramparça etmenin yanlışlığını, kendisine anlatacak, söyleyebilecek kimse kalmadı mı?.. Başbakan sadece Muhterem Hocaefendi'ye hakaret etmedi. Sadece onu incitmedi. Onu seven milyonlara hakaret etti, milyonları incitti..."

Ama keşke, hemen seçimlerden sonra, Cemaat tam da hedefe konulmuşken bu özeleştirileri kendisine saklasaydı. Çünkü istismar ediliyor, hatta Hüseyin Gülerce'ye Nurettin Veren, Lâtif Erdoğan, Kemalettin Özdemir gibi roller biçiliyor. Gülerce, şiddetli bir dille bunu reddetti. "Keşke, bugünkü yazımı okusaydınız. Orada da AK Parti'nin 4 yanlışından söz ediyorum" dedi. Hiçbir dünya nimeti için 30 yıldır birlikte olduğu Fethullah Gülen'e sırtını dönmeyeceğini sözlerine ilave etti.
Gülerce'nin, "Cemaat'e yakın kişilerin daha nezih bir dil kullanmasına" ilişkin arzusunu anlıyorum. Keşke bu hislerini dile getirirken aynı röportajda, AK Parti'nin ve Başbakan'ın üslubunu da eleştirseydi. O zaman kimse "Cemaat'te çatlak" gibi bir izlenim edinip bu sözlerini istismar etmeye kalkışmazdı.
http://www.timeturk.com/tr/2014/04/08/gulerce-ilicak-a-ne-dedi.html#.U0RUkVprPDc

Çeçen cinayetleri: Bir kumpasın hikayesi

 08 Nisan 2014   
Hür haber dış politika yazarı Yasir Kadıoğlu, Çeçen cinayetlerini yazdı.

Haber bültenlerine sürekli konu olan fakat arka planı hiç anlatılmayan Çeçen suikastlarının ilki Başakşehir'de gerçekleştirildi. Kurban, Gazi Edilsultanov'du. Gazi Edilsultanov, 2 Eylül 2008 gecesi Başakşehir'de 7.62 mm x 39 mm çapında mermi atabilen, çoğunlukla Rus gizli servisinin kullandığı "Silent Pistol" isimli bir silahtan çıkan 2 kurşunla hayatını kaybetmişti. Rusya ile Çeçenistan arasındaki iki savaşa da katılmış bir savaşçıydı ve 2004 yılından beri ailesiyle birlikte Türkiye'de yaşıyordu.

Birinci cinayetten üç ay sonra ise ikinci kurban Ümraniye'de infaz edildi. Bu kez hedef İslam Canibekov'du. Canibekov'u vuran silah da Türkiye'de az görülen cinstendi. 6.35 mm çapında mermi atabilen ve yetişkin bir insanın avuç içine rahatlıkla sığabilecek olan bir tabancayla gerçekleştirilmişti suikast. Bu detaya polis kayıtlarında özellikle yer verilmişti. Cinayetlerde Rus gölgesi vardı.

Üçüncü cinayet ise, Zeytinburnu'nda işlendi. Beş aylık bir periyotta işlenen üçüncü cinayetti ve bu kez hedefte Rusya'ya karşı savaşan Kafkasya Emirliği Örgütü'nün Türkiye temsilcisi Ali Osaev vardı. Çeçenler arasında "Musa" ismiyle çağrılan Ali Osaev, 26 Şubat 2009 akşamı, saat 22.19’da Zeytinburnu'ndaki evine girmek üzereyken yakın mesafeden sıkılan üç kurşunla hayatını kaybetti.

Ali Osaev'i vuran silah da profesyonel bir suikast silahıydı. Suikastçi de kamera kayıtlarından anlaşıldığı kadarıyla profesyonel sayılabilecek kadar eğitimliydi. Bir kaç kameranın görüş açısına girmesine karşın yüzü kameralar tarafından net şekilde görüntülenememişti.

Medet Önlü'den önce son Çeçen cinayetleri de yine Zeytinburnu'nda işlenmişti. 3 Çeçen komutan Berk-Haz Musaevi, Rüstem Altemirol ve Zaurbek Amriev, gündüz vakti yakın mesafeden sıkılan kurşunlarla hayatını kaybettiler.

Bahsi geçen cinayetlerinin tamamı eksik ve maksatlı soruşturmanın kurbanı oldular.

3 Çeçen komutanın öldürülmesinden sonra, İstanbul Emniyeti'nden bir ekip görevlendirildi soruşturma için. Cinayet Masası'na bağlı ekip, edindiğim bilgilere göre paralel güçler tarafından cinayeti çözmeleri için görevlendirilmemişlerdi. İstihbarat alanında uzman olmayan ekibin cinayetin uluslararası bağlantılarını çözemeyeceğini ve dosyanın tıkanacağını düşünüyorlardı.

Fakat bekledikleri gibi olmadı. Sıkı bir çalışmayla cinayetlerin arkasındaki uluslararası bağlantıyı çözdü Cinayet Masası'ndaki ekip. Aleksandr Zhirkov, Groza-3 OC-14-4A-03 marka suikast silahıyla 3 Çeçen komutanı öldürmüştü. Rusya Dışişleri Bakanlığı tarafından verilen diplomatik pasaporta sahipti. Bu ismin bağlantıda olduğu kişiler de tespit edilmişti. Nedim Eyüpov başta olmak üzere cinayetleri organize eden istihbarat hücresiyle ilgili bilgiler artık Emniyet'in elindeydi.

Sihirli görünmez el tam bu noktada devreye girdi.

Cinayeti çözen Emniyet mensuplarının ikisi de başka birimlerde görevlendirildi. Birisi dosyayı çözdüğü için taltif edileceğini düşünürken kendisini Şark görevinde buldu. Diğeri de bir binanın önünde nöbet tutmaya mahkûm edildi.

Asıl suçluları asla bulunamayan siyasi cinayetler zincirine yeni bir halka eklemek isteyenler, bu kez dosyayı Terörle Mücadele Şubesi’ne verdiler. Cinayet Masası, her şeyi çözmüştü. Aleksandr Zhirkov ve Nedim Eyüpov’un birlikte görüldüğü kareler ve aynı anda aynı bölgede olduklarını gösteren baz istasyonu kayıtlarıyla aralarındaki profesyonel ilişki belgelenmişti. Aslında çözülmüş olan 3 Çeçen komutanın cinayetiyle ilgili dosyaya bir isim eklendi: Temur Makhauri. Dosyaya ismi ekleyenler dışında kimsenin bu ismin dosyaya neden konulduğuyla ilgili bir fikri yoktu.

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
http://www.timeturk.com/tr/2014/04/08/cecen-cinayetleri-bir-kumpasin-hikayesi.html#.U0RR9lprPDc

Türkiye geriye gidiyor diyenleri şaşırtacak fotoğraf

 08 Nisan 2014   
Hacettepe Üniversitesi'nin (HÜ) Beytepe Kampusu'nda kuracağı yeni tıp fakültesi için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül onay verdi.


Bugün Resmi gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren kararla, Beytepe Kampusu'nda 420 bin metrekare alana sahip, birbirinden geçişli 10 bloklu yeni bir tıp fakültesi inşa edilecek. Yılda 1 milyon hastaya hizmet verecek fakültenin, kuruluş maliyeti ise 2 milyar TL olacak.

HÜ, Beytepe Kampusu'nda yeni bir tıp fakültesi kuruyor. Üniversitenin kuruluşuna ilişkin Bakanlar Kurulu kararı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanarak bugün yürürlüğe girdi. İngilizce dilinde uluslarası eğitim verecek hacettepe Beytepe Tıp Fakültesi'nin 2015 yılında tamamlanması bekleniyor.

Öğretim üyelerinin üçte biri Sıhhiye'den Beytepe'ye "21. yüzyılın tıp fakültesi" olarak planlanan HÜ Beytepe Tıp Fakültesi'nde, son teknolojiyle tanı ve tedavi cihazları kullanımının yanı sıra hastalara deneyimli öğretim üyeleriyle hizmet verilecek. Fakültenin akademik kadrolarının üçte biri mevcut öğretim üyelerinden sağlanacak. Diğer öğretim üyelerinin temini ise zaman içerisinde gerçekleştirilecek.

Laboratuvarları 4 milyon kişiye hizmet verecek
Yeni tıp fakültesinde, yılda 500 bin hastaya radyolojik tetkik yapmak üzere radyografi cihazı, konvansiyonel tetkikler için kullanılan floroskopi tetkik odası, ultrasonografi cihazı, MRG cihazı, multidedektör BT cihazı, mamografi cihazı, kemik dansitometri cihazı, vasküler radyoloji biriminde ise anjiyografi cihazları yer alacak. Tam otomatik sistemlerle çalışacak bir kemoterapi ünitesi kurulacak. Merkezde, modern endoskopik tetkikler uygulanabilecek; elektron mikroskobi, flow-sitometri, immünhistokimyasal ve patolojik tetkikler yapılabilecek. Türkiye'nin 16. robotik cerrahi ünitesi de yeni kurulan Beytepe Tıp'ta hizmet verecek. Fakültede, yılda 4 milyon hastaya hizmet verecek modern cihazlarla donatılmış laboratuvarlar kurulacak.

Yılda 1 milyon hastaya poliklinik hizmeti
Polikliniklerde yılda 1 milyon hasta hizmet alacak. Amfiler, sınıflar, bilgisayar destekli eğitim laboratuvarları kurulacak. Aynı anda 300 kişiye okuma odalarıyla hizmet sunabilecek bir kütüphane inşa edilecek. Fakülte kampusuna, 600 kişinin konaklayabileceği yurtlar, aynı anda 2 bin kişinin yemek yiyebileceği kafeterya ve restoranlardan oluşan sosyal tesisler ile en büyük salonu bin 600 kişilik olacak modern bir kongre ve kültür merkezi yapılacak.

Maliyeti 2 milyar TL
Fakülte, 420 bin metrekarelik kampus alanında birbirinden geçişli 10 blok halinde yapılacak. Tesisleri Türkiye'de ilk olacak fakültenin maliyeti ise 2 milyar TL olacak.
http://www.timeturk.com/tr/2014/04/08/turkiye-geriye-gidiyor-diyenleri-sasirtacak-fotograf.html#.U0RMN1prPDc

Poliste akıl almaz paralel şeytanlık

 08 Nisan 2014   
Paralel yapının Emniyet teşkilatındaki son tezgahı... Görevden alınan memurlar, yerlerine gelen polisler için teşkilata 'cemaatçi' ihbarı yaptı. Müfettişlerin dikkati oyunu bozdu.

İstanbul merkezli 17 ve 25 Aralık tarihli derin operasyonun ardından deşifre olan ve görevden alınarak yerleri değiştirilen paralel yapının Emniyet teşkilatındaki kadrolarının, eski koltuklarına dönebilmek için şeytanın bile aklına gelmeyecek planlar uyguladığı ortaya çıktı.

AKŞAM'ın Emniyet çevrelerinden edindiği bilgiye göre, tasfiye edilen paralel polisler, yerlerine getirilen memurlar için "karalama" kampanyası başlattı. Emniyet teşkilatına çok sayıda ihbar mektubu ve mailleri göndererek "Ataması yapılan kişi kendisini yıllarca kamufle etmiş Pensilvanya'ya bağlı cemaat polisidir" ifadelerine yer verdi.

İhbar mektuplarından bazılarının, kısa süreli de olsa amacına ulaştığı ve cemaatle hiçbir bağlantısı olmayan kimi isimlerin geçici sürelerle de olsa, görevden uzaklaştırıldıkları ifade edildi. Mektupları mercek altına alan müfettişler, iddiaların senaryodan ibaret olduğunu ortaya çıkardı.
http://www.timeturk.com/tr/2014/04/08/poliste-akil-almaz-paralel-seytanlik.html#.U0RLUFprPDc
Son planları; Erdoğan’a suikast!

Son planları; Erdoğan’a suikast!Nisan 08, 2014
Vatan gazetesi yazarı Hüseyin Yayman, Başbakan Erdoğan karşıtı blokun korkunç planlarını deşifre eden bir yazı kaleme aldı bugün. Yeni hedeflerinin Erdoğan’a Çankaya Köşkü’ne çıkarmamak olduğunun altını çizen Yayman, Erdoğan’a suikast planı iddiasını bir uzmana dayandırarak  kaleme aldı.
Yazısından bazı bölümler şöyle:
ÜÇ PLANLARI DA TUTMADI
Anti-Erdoğan cephesi’ yerel seçimlerde büyük bir mağlubiyet aldı. Erdoğan karşıtı bloğun süreç başladığında üç stratejik hedefi vardı. Birincisi oyunu yüzde 30’a düşürmek ve Erdoğan’ı başbakanlıktan indirmek. İkincisi Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına engel olmak. Üçüncüsü ise bu iki senaryo işlemezse AK Parti’yi bölmek.
ERDOĞAN GÜÇLENEREK ÇIKTI
Seçim tam tersi bir sonuç çıkardı. Erdoğan, saldırılara karşı tek başına mücadele ederek bu süreçten güçlenerek çıktı. Hamle ve gündem üstünlüğünü yeniden ele geçirdi. Sadece kendisinin değil, Cumhurbaşkanlığı seçiminin, çözüm sürecinin ve ülkenin kaderini tayin edecek bir pozisyon kazandı.
ERDOĞAN KARŞITI BLOKUN BÜYÜK HATASI
Erdoğan karşıtı blok için aritmetik olarak kaybetmenin ötesinde dramatik bir tablo var. Başta Gülen hareketi olmak üzere onunla konjonktürel işbirliği yapanlar ve yurt dışındaki suflörleri ‘Erdoğan meselesini kişiselleştirerek rasyonel karar veremez hâle geldiler’. Bunun sonucunda büyük bir stratejik hata yaptılar.
RULET OYNADILAR VE KAYBETTİLER
Erdoğan’la mücadelesini, ontolojik bir sorun hâline getiren bu cephe, dış sesin telkiniyle kumar masasında kazanacağından emin kumarbaz edasıyla tüm mal varlığını masaya sürdü. Bir anda her şeye sahip olacağına inan(dırıl)ıp politik rulet oynadı. Ancak şartlar lehine olmasına rağmen kazanamadı. Oyunu kaybettiği gibi tüm mal varlığını ve daha da önemlisi itibarını da kaybetti.
ŞİMDİ HEDEFLERİ CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ
Girdikleri iddiada her şeyini kaybedenlerin yollarından dönmeyecekleri anlaşılıyor. Seçimin üzerinden bir hafta geçmesine rağmen özeleştiri konusunda herhangi bir işaret gelmedi. Bu cephenin politik psikolojisini ‘operasyonlara rağmen sandıkta yenemedik’ kızgın ruh hâli oluşturuyor.
Bundan sonra ne olacağını güvenlik bürokrasisinde çalışmış tecrübeli bir isimle konuştum. Toplumsal hareketler uzmanı olan şahıs şunları söyledi: “(…) yerel seçim muharebesini kaybeden bu cephe savaşın bitmediğini düşünüyor. Deplasmanlı bir eleme maçında ilk maç tamamlandı ve Erdoğan galip. Ancak şimdi Cumhurbaşkanlığı seçimi var.’
Erdoğan, muharebeyi kazandı ama sancağı yerine koymadı. Sancağı hâlâ elinde tutuyor ki taraftarları sancağın indiğini görüp dağılmasınlar. Üç taraf da yeni hamleler için şimdilik mevzilerinde bekliyorlar.
İŞTE YENİ PLANLARI
İçinde bulundukları çevrenin irrasyonel mütalaalarıyla seçimleri rasyonel biçimde değerlendiremeyen yapı, taktik hedeflerini revize etti. Kısa vadeli eylem planında sokak gösterileri var. 1 Mayıs’la başlayıp, Gezi’nin yıldönümünde sokaklar paralize edilecek. Yazın sokaklara kan banyosu yaptırmak isteyecekler. Yeni toplumsal provokasyon senaryoları devreye sokulacak.
Bu bağlamda Kürt siyasi hareketi bir kez daha kendi cephelerine çekilmeye çalışılacak. Bu başarılamazsa DHKP-C başta olmak üzere diğer sol fraksiyonların eylem gücü devreye sokulacak. İstikrarsızlık büyütülüp, Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasına engel olmaya çalışılacak.”
SON KART ERDOĞAN’A SUİKAST 
Erdoğan geri atmazsa ne olacak diye sorduğum uzman “her şeyi denedik ama başarılı olamadık, yeni bir yol bulmalıyız psikolojisiyle hareket eden uluslararası odaklar ve ortakları son sahnede ‘Erdoğan’a suikast’ kartını sahaya sürecekler” dedi.
Başarılı olabilirler mi? Bunu zaman gösterecek. Ancak cumhurbaşkanlığı seçimine kadar gerilim artarak devam edecek. Evrensel prensiptir, hiçbir doğum sancısız olmaz…
YAYMAN’IN YAZISI İÇİN TIKLAYIN
http://www.medyagundem.com/son-planlari-erdogana-suikast/
Mısır’da idama mahkum edilen 528 kişinin isim LİSTESİ

Mısır’da idama mahkum edilen 528 kişinin isimleri belli oldu Nisan 08, 2014    
Mısır’da idam cezasına çarptırılan ve dosyaları istişari karar için Devlet Müftüsü’ne gönderilen 528 sanığın isimleri öğrenildi.
Minya Ceza Mahkemesi’nde 20 dakika süren duruşmada verilen kararla ilgili son hükmün 28 Nisan’da okunması bekleniyor.
“Şiddete teşvik suçlamasıyla” 24 Mart’ta idam cezasına çarptırılan ve dosyaları istişari karar için Devlet Müftüsü’ne gönderilen sanıkların isimleri şöyle:

İsmail Servet Abdulfettah Ahmed, İbrahim Halil Muhammed Halil, İbrahim Seyid Mursi Muhammed, İbrahim Kamil Ali es-Seyid, Ebubekir İsmail Muhammed Abdulgani, Ahmed Hasaneyn Abdelal, Ahmed Hasan Ahmed Muhammed, Ahmed Hasan Ali Abdurresul, Ahmed Hilmi Hıdır İbrahim, Ahmed Hilmi Abdulazim Kamil, Ahmed Zeki Abbas Hafız, Ahmed Receb Kamil Osman, Ahmed Seyid Muhammed Ahmed, Ahmed Seyid Yasin Hüseyin, Ahmed Şaban Mü’min Ahmed, Ahmed Salih Zeydan Ali, Ahmed Aşur Abdurrahim Ferec, Ahmed Abbas İbrahim Cuma, Ahmed Abdulhamid Abdullah Gıfari, Ahmed Abdulgani Abdulaziz Şehate, Ahmed Abdulmunim Osman Abdulmunim, Ahmed Abdunnasır Mahmud Cemal.

Ahmed Abdunebi Ahmed Abdunebi, Ahmed Ali Muhammed İbrahim, Ahmed Iyd Ahmed Taleb, Ahmed Fikri Abdulvahab, Ahmed Faysal Mahmud Muhammed, Ahmed Kurani Hüseyin Hasan, Ahmed Kamil Ahmed Hasan, Ahmed Muhammed eş-Şorbaci, Fehim Abdurrezak, Ahmed Muhammed Abdusselam Muhammed, Ahmed Muhammed Fehim Ahmed Ammar, Ahmed Muhammed Kamel Abdulgani, Ahmed Muhammed Mahmud Diyab, Ahmed Muhammed Musa Abdelhalim, Ahmed Mahmud Ali Huseyin, Ahmed Mahmud Muhammed, Ahmed Cemal Ebu Ganime Cad er-Reb, Ethem Radi Bekir Mahrus, Üsame Ramazan Muhammed Hasan, Üsame Şaban Sad Derdir, İslam Muhammed Ahmed Muhammed, İslam İbrahim Sabır Ali, İslam Recep Seyid Urabi, İslam Muhammed Fuad Muhammed, İsmail İbrahim İsmail Muhammed, İsmail Bedevi Halil Muhammed, İsmail Kadri Abdulrasul, İsmail Muharrem İsmail Mansur.

Eşref Bedvi Halil Muhammed, Eşref Halef Muhammed Abdulcelil, Eşref Şaban Muhammed Ahmed Hilal, Eşref Abdulaziz Abdulazim Ahmed, Eşref İyd Şükrü Ali, Eşref Muhammed Ahmed Ali el-Askeri, Eşref Muhammed Mustafa Abdullatif “Ebu lafi”, Eşref Mahmud İsmail İbrahim, Eşref Abu Hureyre, Eşref Mahmud Muhammed Muhammed Salim el-Bedevi, Hasan Muhammed Hüseyin Hamzavi, İmam Atallah Salim Atallah, Emin Abdulbaki Kamil, Eymen Şaban Ahmed Muhammed Hilal, Eymen Şaban Sad Derdir, Eymen Memduh Murteza Hafız, İsmail Halef Muhammed Abdulal, Ahmed Cemil Meri Seyyid, Emin Receb Emin Yusuf, Bedruddin Hamade Seyid İbrahim, Taki Radi İbrahim Muhammed, Taki Abdulal Mahmud, Cabir Muhammed Abdurrahim İsmail, Cad Ali Mahmud Cad, Cemal Ahmed Zeki Musa, Cemal Sabır Muhammed Abulal es-Savi, Cemal Abdurrahman Abdulhalim.

Cemal Abdurrahman Muhammed Abdurrahman, Cemal Abdullah Muhammed İmam, Cemal Ali Abdullah Abdullatif, Cemal Ali Muhammed Şarkavi, Cemal Muhammed Ahmed Hamide, Cemal Muhammed Ahmed Abdurrahman, Cemal Yahya Cemal Osman Mütevelli, Cuma Halife Bekir Mahrus, Cuma Fayid Yunus Anire, Cemil Hasan Ahmed Ahmed, Cemil Muhammed Bekir Mahrus, Cemil Meri Diyab Muhammed, Hatem Muhammed Cemal Mahmud Abdurrezak, Hazım Muhammed Tayib Yusuf Ali, Hafız Abdulkerim Ali Eyyüb, Hüsameddin Salah Şebib Seyid, Hüsam Hafız Mahmud Abdüllatif, Hüsam Hassan Muhammed İsevi, Hüssam Hassan Muhammed Muhammed Ebulhadidi, Hüssam Abdelfattah Tevfik Muhammed, Hassan Muhaymir Muhammed Kedevani, Hasan Abu Zeyd Rızk Hasib, Hasan Ahmed Muhammed Hasan, Hasan Ahmed Abdulcevad İbrahim, Hasan Cuma Muhammed Mahrus, Hasan Hüseyin Ahmed Tuhami, Hasan Hüseyin Huşt Muhammed.
Hasan Halef Ahmed Mehyub, Hasen Said Mehyub, Hasan Halef Muhammed Ali ed-Dukş, Hasan Seyid Yasin Hüseyin, Hasan Şebib Abdurrahim İbrahim, Hasan Şaban Abduzzahir Ziyad, Hasan Ali Ebu el-Ala Ammar, Hasan Ali Seyid Muhenna, Hasan Ali Abdurresul Hasaneyn, Hasan Ayid Abdusselam Murcan, Hasan Muhammed Ahmed Muhammed Hasan Gazzavi, Hasan Muhammed Abdulal Diyab, Hasan Muhammed Abdulgaffar İbrahim, Hasan Muhammed Memun Muhammed, Hüsnü Hasan Abdurrahman Hasan Ganim, Hüseyin Ahmed Hamada Muhammed, Hüseyin Hüsnü Cuma Abdulgani, Hüseyin Sabır Muhammed Abdulal, Hüseyin Ali Ahmed Muhammed, Hüseyin Muhammed Cuma Abdulgani, Hüseyin Muhammed Hüseyin Ali Ayyat, Hüseyin Muhammed Ömer Abdulgani, Hammad Ali Muhammed Ali, Hamade Ali Muhammed Mahmud, Hamade Ali Şükri Ali, Hamade Muhammed Hüseyin.

Hamade Muhammed Sultan İsmail, Hamdan Halef Sadık Muhammed, Hamdi Ahmed Ali es-Said, Hamdi Abdullah Ali Kassas, Hamza Atallah Salim Atallah, Halid Ebu Amra Ukkaşe İbrahim, Halid Cemal Menduh Salih, Halid Zikri Muhammed Salih, Halid Reşad Mahmud İbrahim, Halid Sabir Abdulhamid, Halid Subh Latif Subh, Halid Aşur Abdurrahim Ferec, Halid Muhammed Ahmed, Halef Recep Ukaşe, Halef Şaban Ebu Heşime Süleyman, Halef Muhammed Abbas Ahmed, Halef Muhammed Abdulhay Cuma, Halef Muhammed Mütevelli Abdusselam, Halef Muhammed Muhammed el-Ensari, Halef Mehdi Abdurrahman, Halil Ramazan Seyid Halil, Hayri Mahmud Abdulhamid İbrahim, Mehdi Abdurrahman Muhammed Halah, Zeki Ahmed Zeki Mursi, Raşid Selman Salim, Rafet Adli Ebu Samra, Rebii İbrahim Muhammed Ebu el-Safa, Rebii Ahmed Muhammed Yusuf Salihin, Rabii Ahmed Muhammed Yusuf et-Tahhan, Rebii Cemal Osman Mütevelli, Rebii Aşmavi Abdullah Hasan.

Rebii Ali Halife Ahmed, Rebii Ali Yusuf Süleyman, Rebii Muhammed Hallaf, Rebii Muhammed Said Hasan, Rebii Muhammed Abdulmunim Abdulvahab, Rebii Mahmud İsmail İbrahim, Receb Hasan Necati Hasan, Receb Ramazan Abbud Abdurrahman, Recep Semida Seyyid Semida, Recep Aşur Abdurrahim Ferrac, Receb Osman Mahmud Ali, Receb İzzet Ahmed Riyad, Receb Muhammed el-Şorbaci Fehim Abdurrezak, Receb Mahmud İsmail İbrahim, Receb Mari Ali Muhammed, Rıza Radi Bekir Mahrus, Rıza Şazli Muhammed Abdulcevad, Rıza Sabır Mursi Muhammed, Rıza Abdulazim Muhammed Hasaneyn, Rıza Fethi Cemal Abdulhakim.

Rıza Muhammed Muhammed Mekkavi “Rıza Mekkavi”, Rıza Muhammed Yusuf Hafız, Rıza Mahmud Abdulhamid el-Suruci, Rifai Muhammed Salih Seyf, Ramazan Cemal Şelkami Abdulgani, Ramazan Hüseyin Ahmed Hüseyin, Ramazan Rebii Abdulmelak Bedevi “Keneş”, Ramazan Saad Hasan İsmail, Ramazan Mahmud Muhammed Mahmud , Ramazan Yusuf Şaheta Yusuf, Zağlul Muhammed Morsi Ahmed, Zekeriya Muhammed Abdulğani Muhammed, Sari Talat Muhammed Dusuki, Saad Ahmed Hüseyin Hamza, Sadavi Abdulkadir Abdülmunim, Said Ebu el-Mecd İbrahim Abdüsseyyid, Said Halaf Abdülhakim, Semir Salah Ebu Zeyd Osman.

Seyyaf Cemal Muhammed Ahmed Abdurrahman, Seyyid Halef Mahmud Şerefüddin, Seyid Aid Seyyid Hemmam, Faruk Muhammed Ali Neccar, Seyit Faruk Muhammed Ali el-Neccar, Seyyid Muhammed Ali Celal, Seyid Mahmud Ahmed İsmail, Seyid Münir Seyid Udeh Avad, Seyfüddin Cemal Hasebullah el-Seyid, Şehate Receb Kamil Muhammed, Şehate Tulba Abbud Muhammed, Şihte Abdülati Abdünnebi Ali Adem, Şerif Muhammed Memun Muhammed, Şaban Abdusselam Muhammed Tevfik, Şaban Abdüsselam Bilal Hasan, Şaban Avad Abdulal el-Seyid, Şaban Fuli Muhammed İbrahim, Şaban Muhammed Abdulhalim Masluh, Şaban Muhammed Abdulaziz Hasan, Şamardan Rebii İbrahim Muhammed, Şorbaci Abdulaziz Abdualzim Ebu Hatır, Şevki Muhammed Ahmed Muhammed.

Şevket Muhammed Muhammed Ahmed, Sabır Ahmed Hüseyin Hicazi, Subh Latif Subh Abdülcevad, Salah Ramazan Ebu Serii Abdulhamid, Salah Seyid Muhammed Hasaneyn, Salah Aşur Abdülbasir, Salah Kemal Abduladl Hasaneyn, Salah Muhammed Urabi Muhammed, Dahi Edhes Derdir Sultan, Tarık Muhammed Abdulğaffar İbrahim, Tahir Muhammed Hasan Muhammed, Talat Hilmi Seyyid Semida, Talat Münir Sabır Abid, Taha Hüseyin Halife Marzuk, Taha Salah Taha Salih, Taha Abdulhalık İbrahim er-Seriri, Taha Abdullah Muhammed Abdullah, Taha Atallah Salim Atallah, Taha Ali Muhammed Muhammed Hasaneyn, Taha Ali Yusuf Süleyman, Zarif Şehate Hilmi Zarif, Adil Hasan Muhammed Abdullah, Adil Abdullah Ahmed Said, Adil Muhammed Abdülgaffar İbrahim.

Adil Mahmud Enver Mahmud, Arif Muhammed Abdullah Yunus, Aşur Muhammed Receb İsmail, Asım Abdussamed Muhammed Abdussamed, Atıf Ahmed Hasan Ahmed ”Atıf Kaluhe”, Atıf Ahmed Halife Hasan Cad el-Mevla, Ayid Sebbak Ebu Samra Ayid, Abbas Mekkî el-Seyyid Uveyda, Abdulbasıt Muhammed Yusuf Süleyman, Abdulbasıt Abdulazim Kamil, Abdulhafiz Kutub Abdulhafız Ali, Abdulhamid Mari Abdulazim Kamil, Abdurrahman Ebubekir Ahmed Muhammed, Abdurrahman Abdusselam Muhammed Abdullah, Abdurrahman Muhammed Hüseyin Ali Ayyat, Abdurahman Muhammed Abdulkadir Abdulmabud, Abdurrahman Münir Seyit Abbude, Abdurrahman Mehdi Muhammed, Abdulfettah Allam Abduşşafi Halife, Abdulfettah Muhammed Abdulfettah Hüseyin.

Abdulkadir Ali Muhammed Abdullah, Abdulkadir Mer’i Ahmed İbrahim, Abdullah Muhammed Hasan Ahmed, Abdulmuiz Muhammed İbrahim el-Berduni, Abdulmun’im Receb Kamil Ali, Abdulmunim Salah Şelkami Abdulgani, Abdulmunim Osman Abdulmunim Ukr, Abdunnasır Necib Hasan Osman, Abdulhadi Mahmud Abdulhamid, Abdusselam Abdullah Muhammed Yunus, Abdullah Ömer Ahmed Muhammed, İzz Nadi Ebu’l Ala Muhammed, İzzet Muhammed Abdulhakim Mütevelli, İsam Radi Bekir Mahrus, İsam Muhammed Ahmed Said, İsam Muhammed Sadık Abdulmaksud, Ala Hicazi Abdulhamid Abdulfettah, Ala Hasan Ali Ali, Ala Şehate Mahmud Ebu Hule, Ala Muhammed Abdulazim Muhammed, Ala Muhammed İyd Muhammed el-Assal, Ali Abdulmun’im Ali Ferac, Ali Muhsin İbrahim Abduzzahir.

Ali Ahmed Ali Muhammed, Ali Ahmed Muhammed, Ali Bahr Seyyid Mahrus, Ali Hassan Muhammed Muhammed el-Esam, Ali Receb Ali Abdulgani, Ali Said Muhammed Hıdır, Ali Safi İyd Taha, Ali Subhi Hüseyin Abdulazim, Ali Talat Muhammed Yusuf, Ali Abdurrahman Hasan eş-Şerif, Ali Abdurrahman Muhammed Abdurrahman, Ali Abdulazim Muhammed Hasaneyn, Ali Abdulfettah Abdulcevad İbrahim, Ali Abdulkerim Ali Eyüp, Ali Muhammed İsmail Ebu Zeyd, Ali Muhammed Ali Muhsib, Ali Mahmud İsmail “Ali Ebu Hureyre”, İmad Enver Muhammed Abdurrahim, İmad Hamdi Muhammed İmran, İmad Muhammed Kamil Abdullatif, İmad Mahmud Ali Muhammed, İmad Mustafa Yusuf Hasan, Ammar Radi Me’mun Muhammed, Ammar Abdulmuiz Muhammed İbrahim el-Berduni, Ammar Anter Besyuni Ammar.

Ömer Ahmed Osman Hüseyin, Ömer İsmail Abdullatif, Ömer Abdulhalık İbrahim es-Seriri, Ömer Abdullah Ahmed es-Seyyid, Ömer Aşri Derdir Ahmed, Amr Gude Muhammed Amr, Amr Abdurrahim Ata Hasan, Amr Abdullah Ahmed es-Seyyid, İyd Süleyman Halef Süleyman, İyd Ali Muhammed Ali Ahmed, İyd Muhammed Abdulmunci, İsa Muhammed Şaban İsa, Guneym Muhammed Rufai İyd, Fatih Ahmed Ahmed Hasaneyn, Fadi Ahmed Mahmud Muhammed, Fayiz Kemal Muhammed Mütevelli, Fethi Ahmed Abdulcevad İbrahim, Fethi Abdulcelil Muhammed Abdullatif, Fevzi Muhammed Abdulmun’im Abdulvehhab, Fuad Abdulazim Ali el-İysevi, Kasım Abdullah Abdulkerim, Kamil Seyyid Ahmed Muhammed.

Kamil Abdurrahim Kamil Yunus, Kamil Kasım Carhi Kasım, Kamil Mansur Muhammed Abdusselam, Kemal Halef Abdulcevvad Hasaneyn, Kemal Sabır Mursi Şelkami, Mahir Faruk Taha Abdurrazık, Mebruk Faruk Zeki Hasan, Mucahid Fenceri Ebu Guneyme İbrahim, Mecdi Muhammed Mübarek Hasan, Mahrus Muhammed Seyyid Abdulvehhab, Muhsin Hasan Murad Feyyad, Muhammed Ahmed Hanefi Cabir Cad, Muhammed Ahmed Muhammed Ahmed, Muhammed Ahmed Muhammed Süleyman, Muhammed Tiryak Ahmed Muhammed, Muhammed Cemal Ali Abdullah, Muhammed Cuma Bedevi Ebu Talib, Muhammed Hasan Ahmed Cuma, Muhammed Hasan Hasbullah Cuma, Muhammed Hasan Hüseyin Yusuf Ebu’r-Rus, Muhammed Hasan Şaban Hasan, Muhammed Hasan Şelkami İyd, Muhammed Hasan Arif Mütevelli, Muhammed Hasan Abdulgani Hüseyin.

Muhammed Hasan Mütevelli Muhammed, Muhammed Hüseyin Muhammed Merzuk, Muhammed Hamade es-Seyyid İbrahim, Muhammed Hamdi Muhammed Asran, Muhammed Halef Sadık Muhammed, Muhammed Halef Abduladl Ali, Muhammed Halife Bekr Mahrus, Muhammed Halife Abduşşafi Halife, Muhammed Receb el-Ensari Ahmed, Muhammed Receb Mehdi Muhammed, Muhammed Resmi Seyyid Halef, Muhammed Rifat Şelkami Abdulgani, Muhammed Zaglul Abdulmabud Muhammed, Muhammed Zaglul Mahmud Amir, Muhammed Saad Muhammed Hıdır, Muhammed Seyyid Celal Muhammed, Muhammed Seyyid Muhammed Hasaneyn, Muhammed Seyyid Mahmud İsmail, Muhammed Seyf Muhammed Ali Muhammed, Muhammed Şitivi Emin Muhammed, Muhammed Şaban Muhammed Ali, Muhammed Şaban Muhammed Lamlun, Muhammed Sıddık Muhammed Ali, Muhammed Selahaddin Şelkami, Muhammed Salah Taha Salih, Muhammed Samide Seyyid Samide, Muhammed Talat Sabahi Abduşşafi.

Muhammed Taha Salih Muhammed, Muhammed Adil Recep Ali, Muhammed Arif Muhammed Abdullah, Muhammed Abbas Ahmed Derdir, Muhammed Abbas Abdulcevvad, Muhammed Abdulhakim Hasan Tuni, Muhammed Abdulhamid Muhammed Zeyn, Muhammed Abdulhamid Muhammed Abdullah, Muhammed Abdulkadir Abdulmabud Zayid, Muhammed Abdullah Cad Ahmed, Muhammed Abdullah Mursi Avad, Muhammed Abdulmuiz Sakr Adem, Muhammed Abdurrahim Hilmi Abduzzahir, Muhammed Abdulmuiz Ahmed el-Hatib, Muhammed Osman İsmail Osman, Muhammed Osman Hasan Ömer, Muhammed Osman Şehate Osman, Muhammed Osman Ferac Ahmed, Muhammed Osman Mahmud Ali, Muhammed Atallah Salim Atallah, Muhammed Ala Halife Ahmed, Muhammed Ali Halife Ahmed.

Muhammed Ali Bedvi, Muhammed Ali Hassune Ali, Muhammed Ali Selim Hüseyin, Muhammed Ali Muhammed Mahmud, Muhammed Ali Mer’i Adem, Muhammed Ömer Muhammed İbrahim, Muhammed Anter Mahfuz Hasan, Muhammed İyd Abdusselam Murcan, Muhammed Fethi Abdulkerim Huşt, Muhammed Fuad Muhammed Ali ed-Dib, Muhammed Kasım Abdullah Abdulkerim, Muhammed Kamil Hasan Muhammed, Muhammed Mahir Salah Ebu’l Leyl, Muhammed Muhammed el-Bedevi Hasebullah es-Seyyid, Muhammed Muhammed eş-Şurbaci Fehim Abdurrezzak, Muhammed Muhammed Osman, Muhammed Mahmud Diyab Muhammed, Muhammed Mahmud Abdulkadir el-Benna, Muhammed Mahmud Kamil Ebu İyta, Muhammed Mahmud Kamil Abdulmun’im, Muhammed Muslim Ebu Dayf Ali, Muhammed Mustafa Zeki Murad, Muhammed Mehdi Süleyman Şelkami, Muhammed Haşim Muhammed Mahmud, Muhammed Yahya Muhammed Osman.

Muhammed Abdullatif Muhyiddin Abdullatif, Mahmud İbrahim Ebu Zeyd, Mahmud Ahmed Zaglul Ali Abdullah, Mahmud Ahmed Muhammed Ahmed “el-Cemal”, Mahmud Ahmed Mahmud Muhammed el-Berberi, Mahmud Husni Halebi Hüseyin, Mahmud Halef Zeki Mekki, Mahmud Halil Muhammed Halil, Mahmud Rabi İbrahim Muhammed, Mahmud Receb Mursi Muhammed, Mahmud Reşad Mahmud İbrahim, Mahmud Salim Ferac Muahmmed, Mahmud Seyyid Medyen, Mahmud Sadık es-Seyyid Abdussalihin, Mahmud Abdusselam Bilal Hasan, Mahmud Abdulaziz Şebib Cad, Mahmud Abdulfettah Ahmed İbrahim, Mahmud Abdullah Ahmed Hasan, Mahmud İd Abdusselam Murcan.

Mahmud Lebib Muhammed Ali ed-Dib, Mahmud Muhammed Hasan Zayid, Mahmud Muhammed Hasan Şehate, Mahmud Muhammed Haydar Muhammed, Mahmud Muhammed Abdullah Yunus, Mahmud Muhammed Abdulmevcud Muhammed, Mahmud Muhammed Osman, Mahmud Muhammed Muhammed Ebu Zeyd, Mahmud Mustafa Seyyid Osman, Muhtar Abdurrahman Abdulmabud Zayid, Muhtar Muhammed Kamil Mütevelli, Mahluf Muhammed Ahmed Derdir, Mithat Cemal Muhammed Hasaneyn, Muslim Selame Abdulcevvad, Mustafa Ahmed Muhammed Rifai, Mustafa Cemal Cuma Salih, Mustafa Cemil Mer’i Seyyid, Mustafa Hafız Mahmud Abdullatif, Mustafa Receb Raşid Abdurresul, Mustaf Receb Mahmud Rızk, Mustafa Said Muhammed Ali, Mustafa Muhammed Ahmed İbrahim.

Mustafa Muhammed Ahmed Ali, Mustafa Muhammed Şelkami Tevfik, Mustafa Muhammed Abbas Hüseyin, Mustafa Muhammed Muhammed İsevi, Mustafa Mahmud Abdulhasib Abdullah, Mustafa Kemal Ali Ebu Talib, Mutemed Abdulhalim Muhammed Selame, Maruf Salih Muhammed Hasan, Muntasır Halid Ali Mustafa, Muntasır Halef Abduladl Ali, Muntasır Nacih Cabir Kamil Cuma, Nasır Halik Ali Mustafa, Nasır Aziz Mahmud Muhammed, Nur Ferac Muhammed Ferac, Hadi Fethi Seyyid Seyyid, Haşim Ahmed Abdulcevvad İbrahim, Haşim Abdulgani Abdulhamid Abdulhamid, Haşim Muhammed Ahmed Derdir.

Hani İbrahim Fevvaz Muhammed, Hani Ahmed Halef Abdulvaris, Hani Cemal Cuma Salih, Hani Hasan Ali Abdurresul, Hani Abdulgani İsmail es-Savi, Hani Fethi Cemal Abdulhakim, Hani Fethi Sadık es-Seyyid, Hani Muhammed Ahmed Abdulaziz, Hani Muhammed eş-Şurbaci Fehim Abdurrazık, Hani Muhammed Bedr Hasaneyn, Hani Muhammed Mendi Hasaneyn, Hani Muaykil Abdussettar Muhammed, Hişam Ahmed Ebu Semra Ali, Heysam Ramadan Abdulaziz Mahmud, Heysem Abdussemi Muhammed Seyyid, Vafi Kemal Muhammed Abdulkadir, Vail Hasan Ahmed el-Hilfi, Vail Saad Ahmed Seyyid, Vecdi Abdulhalim Abdulcevvad Abdulmabud, Vahid Aşri Vahid Abdurrahman.

Velid İbrahim el-Edhem Amr Şellabi, Velid Hasan Muhammed Osman, Velid Husni İbrahim Abdurresul, Velid Semir Ganim Mahmud, Velid Salah Şaban İbrahim, Velid Ammar Mahmud Ali, Velid Muhammed Ali Muhammed “El-Celvi”, Yasir Kiylani Abdurrazık Musa, Yasir Muhammed Muhammed Taleb, Yahya Cemal Osman Mütevelli, Yusuf Harubi Muhammed Halef, Yusuf Hasan Hüseyin Yusuf, Yusuf Şaban Mer’i Ahmed, Yusuf İsa Abdulhamid Ferac, Yunus Ebu Zeyd Hasan Mursi.

Beraatına karar verilen 17 sanık ise şu isimlerden oluşuyor:
Mansur Abduşşafi Abdulkadir, Hamdi Cemal Osman, Muhammed Ali Abdullatif, Şevki Kurani Ahmed Abduh, Abdulmun’im Hasan Süleyman, Rıza Nureddin Abdulazim, Ahmed Fethi Sadık, Ahmed Aşur Muhammed Recep, İmad Muhammed Abdulaziz, Muhammed Mecdi Muhammed Abduşşafi, Receb Abdussemi Sabir Abdulvehhab, Muhammed Abdussemi Sabir, Rıza es-Seyyid Muhammed Ahmed, Muhammed Saad Tevfik Derdiri, Muhammed Abdurrahman Hilmi Abduzzahir, Mustafa İbrahim Sunusi, Muhammed Ali İbrahim.

İhvan yöneticilerinin duruşması ertelendi
Bu arada, Mısır’daki Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) Rehberlik Konseyi Başkanı Muhammed Bedii ve 47 sanığın “şiddete teşvik, yol kesmek ve kalabalığa ateş açarak korku yaratmak” suçlamasıyla yargılandıkları davanın duruşması, 19 Nisan’a ertelendi.

Yargı kaynaklarından alınan bilgiye göre, Kahire’deki Şubra el-Hayme Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın görülmesine bugün de devam edildi. Mahkeme heyeti, “CD’lerden oluşan kanıtların görülmesi için” duruşmanın 19 Nisan’a ertelenmesine karar verdi.

Savunma heyeti üyesi Salah es-Seruci, bugünkü duruşmada, başta Bedii olmak üzere sanık İhvan yöneticilerinin hazır bulunduğunu, 3′ü asker ve polis 4 şahidin dinlendiğini söyledi.
Dava kapsamında, Bedii’nin yanı sıra aralarında Hürriyet ve Adalet Partisi (HAP) Genel Sekreteri Muhammed el-Biltaci ile HAP Başkan Yardımcısı İsam el-Aryan ve eski Tedarik Bakanı Basim el-Avde’nin de bulunduğu 48 sanık yargılanıyor.

Ordunun 3 Temmuz 2013′te yönetime müdahalesinin ardından darbe karşıtları, Kahire-İskenderiye güzergahında bulunan Kalyub kentinde “Ziraat yolu” olarak adlandırılan otobanı kapatarak trafiğin aksamasına neden olmuş, göstericiler ile güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada 2 kişi hayatını kaybetmiş, 35 kişi yaralanmıştı.

http://www.medyagundem.com/misirda-idama-mahkum-edilen-528-kisinin-isimleri-belli-oldu/
Paralel yapının casus kapıcıları

Paralel yapının casus kapıcıları Nisan 08, 2014    
Sözde ‘Nur’ toplantılarıyla Çukurambar’daki kapıcılara ulaşan paralel çetenin, bu yolla siyasetçi ve bürokratları adım adım izlediği ortaya çıktı.
Siyasetçi ve bürokratların ağırlıkta olduğu Ankara Çukurambar’da stratejik planlama yapan paralel yapı, ‘Nur toplantıları’ adı altında bir araya getirdiği kapıcıları adeta ajan olarak kullandı. Kendilerini dini sohbet içinde sanan kapıcılardan, yapılan dini sohbetler arasında apartmanlarında oturan siyasiler hakkında bilgi aşıran ‘Çukurambar abileri’ bu yolla en hassas bilgilere ilk elden ulaşma şansına sahip oldu. SABAH’a itiraflarda bulunan kapıcı D.H., paralel yapının, kendilerini sohbete davet ettiğini, kendisinin de Allah yolunda bir şeyler öğrenmek için sohbetlere katıldığını anlatarak çarpıcı açıklamalarda bulundu.
SOHBET ADI ALTINDA
Toplantılarda çalıştıkları binalarda oturanlarla ilgili sorular sorulduğunu söyleyen D.H., yaşadıklarını şöyle anlattı: “Konuşmalarımız sohbet havasında geçtiği için ne yapmaya çalıştıklarını anlamadık. Dini sohbet arasında siyasetten olup bitenlerden konu açılıyordu. Özellikle 17 Aralık sonrasında AK Parti’ye oy verilmemesi gerektiği anlatıldı. Başbakan Erdoğan’ı karalayan asılsız iddiaların yanı sıra MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın İran ajanı olduğu yönünde de kara propaganda yapıldı. Bu toplantılar her defasında farklı bir evde gerçekleştiriliyordu. Toplantıların yeri, her hafta cep telefonlarına gelen mesajla belirleniyordu. Haftada bir kez gerçekleşen toplantılar, 17 Aralık operasyonlarından sonra haftada 3 kez yapılmaya başlandı. Ben gitmek istemeyince araya akrabalarımı koymaya başladılar.”
‘KAPIDA NOTLAR BULDUM’
Kapıcı D.H., paralel yapının birbiriyle propaganda amaçlı sürekli iletişim kurduğunu söyleyerek tanık olduğu ilginç olayı anlattı. D.H., “Toplantılara katılan abilerden birinin kapısındaki eski gazeteleri ve kağıtları alıyordum. Gazetelerin arasında bazı notlar buldum. Okuyunca çok şaşırdım. İçinde Başbakan Erdoğan, Hakan Fidan ve MİT’i hedef alan bazı yazılar yazıyordu” diye konuştu. Diğer taraftan bu notların Twittter’daki hayali kahraman Fuat Avni hesabından atılmış tweetlerden oluştuğu anlaşıldı. (SABAH)
http://www.medyagundem.com/paralel-yapinin-casus-kapicilari/
Başbakan’dan çarpıcı paralel örgüt mesajları: Yerle yeksan olacaklar

Başbakan’dan çarpıcı paralel örgüt mesajları: Yerle yeksan olacaklar Nisan 08, 2014    
Sabah gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dün gazetecilerle yaptığı görüşmenin detaylarını bugünkü köşesinde yazdı.
Erdal Şafak köşesinde Başbakan Erdoğan’ın, “Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra sorumluluklar farklı olacak. Protokol cumhurbaşkanı değil, terleyen bir cumhurbaşkanı olacak” dediğini yazdı.
Şafak köşesinde, Başbakan Erdoğan’ın paralel yapıyla ilgili olarak, “Haremimize varıncaya kadar iftiralar atıldı. Tabii bunun bir de hesap günü var. O gün gelince hesaplaşacağız. Yerle yeksan olacaklar. Zaten kaçan kaçana… Pensilvanya’ya, New York’a, Brüksel’e… Daha da kaçacaklar” dediğini ileri sürdü.
Şafak ayrıca, Başbakan Erdoğan’ın Twitter yasağıyla ilgili olarak da, “Twitter konusunda maalesef kendi arkadaşlarımla bile aynı çizgide olamadık. ‘Özgürlük’ diyorlar. Değil, ticaret. Çünkü hepsi ticari şirket, hepsi ürünlerini pazarlıyorlar. Anayasa Mahkemesi verdiği kararla yasaları ters-yüz etti. İnsan ‘Anayasa Mahkemesi’nde de mi Paralel Yapı var’ diye düşünüyor. ABD de onların avukatlığına soyundu” dediğini ifate etti.
İŞTE ŞAFAK’IN YAZISININ ÖNEMLİ KISIMLARI:
Çatal-kaşıkları bırakıp çaylarımızı yudumlarken Erdoğan sohbeti başlattı. Önce yerel seçim sonuçlarını değerlendirdi. “İyi sonuçlandı” dedi, “Tabii daha iyi olabilirdi” diye ekledi, tabloyu şöyle özetledi:
* “Türkiye genelinde toplam 1394 belediyenin 821′ini biz kazandık. Bu yüzde 59′a tekabül ediyor.
* 919 ilçe belediyesinden 560′ı AK Parti’de. Bu da yüzde 61 ediyor.
* 394 belde belediyesinden 213′ü bizde. Yüzde 54′e denk düşüyor.
* 30 büyükşehir belediyesinden 18′i AK Parti’de. Bu da yüzde 60 ediyor.
* 51 il merkezinden 32′sini kazandık. Bu da aşağı-yukarı yüzde 63′e denk geliyor.”
Kendisini en çok mutlu eden sonuçlardan birkaç örnek verdi: “Ordu. Sakarya. Kocaeli, Tokat, Bayburt, Düzce, Kilis, Gümüşhane… Buraları tüm ilçeleriyle birlikte aldık.
Antalya’yı geri aldık. Artvin’i bir ilçe dışında tümüyle kazandık.
Tabii sıfır çektiğimiz yer de var: Tekirdağ…” “Bu tablo” dedi Erdoğan, “2015 genel seçimlerinde de iyi bir sonuç alacağımızı gösteriyor…” Ekledi: “Çünkü Türkiye nüfusunun yüzde 71′i AK Parti’nin yönetimindeki belediyelerde yaşıyor… İşte böyle de bir taban oluştu…”
***
Ama ondan önce cumhurbaşkanlığı seçimi var. Erdoğan o konuda ne düşünüyor?
Cevap:
“Cumhurbaşkanı’nı ilk kez halk seçecek. Bu bakımdan önemli. Anayasa, Cumhurbaşkanı’nı yürütmenin başı olarak görüyor. Bu seçimden sonra sorumluluklar daha da farklı olacak. Protokol cumhurbaşkanı değil, terleyen, koşan, koşturan cumhurbaşkanı… Son zamanlarda muhalefet saflarından ‘Sivil Cumhurbaşkanı seçilmeli’ gibi ifadeler yükselmeye başladı. Ne demek ‘Sivil Cumhurbaşkanı’? Partilerin adayları sivil değil mi? Ama meramları başka. Onlar ‘Sivil’ derken Ahmet Necdet Sezer emsalini kastediyorlar. Çünkü onların gözünde rahmetli Turgut Özal da, hatta Süleyman Demirel de sivil değil.”
… Ve Başbakan Erdoğan yumuşak bir geçişle peş peşe mesajlarını sıralamaya başladı:
* Seçim sonuçları İslam dünyasında da umutların yeniden yeşermesini sağladı. Gelen mesajlar öyle. Biliyorsunuz, başta Mısır ve Suriye olmak üzere İslam ülkelerinde bir umutsuzluk rüzgârı esmeye başlamıştı.
* 30 Mart’ta oluşan ittifaka rağmen, halkın sağduyusu sayesinde farklı bir tablo ortaya çıktı.
* Ama kirli işbirliği, kara kampanya bundan sonra da sürecek. Elbette tedbirlerimizi alacağız.
Bizim ‘Ubudiyetimiz’ (Not: Kulluk) Kur’an’a dayanır. Biz Allah’a ve Resul’üne itaatten başkasını bilmeyiz. Bir kula kulluk etmeye kalkışmak, bize ters gelir. Pensilvanya, şu, bu… Allah korusun.
‘DAHA DA KAÇACAKLAR…’
* Miraç, rüyalar, Peygamber’i kamyonete bindirmeye kalkışmalar, saçmasapan şeyler… Bir şeyler yapmak zorundayız. Çünkü ümmet parçalanıyor, aileler dağılıyor. ‘şunu yapmazsan boşarım’ noktasına gelen aileler var. ‘Ben bir anda kesip atamam’ diyen hanımlar var. Behey hanım, senin beynin, aklın, idrakin yok mu?
* Bu komplolar 17 Aralık’ta başlamadı. Onun öncesinde Gezi eylemleri var. Onun öncesinde Anayasa referandumunun ardından yargıda oluşan yapı var. Anayasa Mahkemesi önünde gözü kapalı bir kadın heykeli var. Ama bu(nlar) öyle değil. O yüzden neleri var, neleri yoksa inceleniyor.
* Eskiden hakaret davalarında lehimize karar verenler şimdi aleyhte karar alıyorlar. Alt mahkeme bize hak veriyor, yukarıdan ‘Hakaret değil, ağır eleştiri’ gerekçesiyle dönüyor.
* Medyaya da sindirme davaları açıyorlar. Gazetelere tazminat davaları, kanallara yayın durdurma cezaları…
* Bakın; Güneydoğu’da bazı yerlerde BDP’ye tahminlerin çok üstünde oy çıktı. Çünkü, Paralel Yapı ve işbirlikçileri ‘AK Parti dışında hangisi kuvvetliyse ona verin’ dediler.
* Rehavete kapılmadan çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Takiye, yalan, yenir-yutulur olmayan iftiralar. Haremimize varıncaya kadar iftiralar atıldı. Tabii bunun bir de hesap günü var. O gün gelince hesaplaşacağız. Yerleyeksan olacaklar. Zaten kaçan kaçana… Pensilvanya’ya, New York’a, Brüksel’e… Daha da kaçacaklar.
* Twitter konusunda maalesef kendi arkadaşlarımla bile aynı çizgide olamadık. ‘Özgürlük’ diyorlar. Değil, ticaret. Çünkü hepsi ticari şirket, hepsi ürünlerini pazarlıyorlar. Anayasa Mahkemesi verdiği kararla yasaları ters-yüz etti. İnsan ‘Anayasa Mahkemesi’nde de mi Paralel Yapı var’ diye düşünüyor. ABD de onların avukatlığına soyundu.
* Twitter, Facebook, YouTube… Bunların hepsi ayrıca vergi hırsızı. Ama peşlerini bırakmayacağız. Hepsinin Türkiye’de vergi ödemeleri gerekiyor.”
YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN
http://www.medyagundem.com/basbakandan-carpici-paralel-orgut-mesajlari-yerle-yeksan-olacaklar/
Elçilik talebi
ABD elçisi suçüstü!

ABD elçisi suçüstü! Nisan 08, 2014    

ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone suskunluğunu bozdu. Her konuda yorum yapan elçi, seçimlerden bahsetmedi. Paralel yapıdan ve ‘dış tehditler’ söyleminden hiçbir şey anlamadığını belirten Ricciardone, hükümet karşıtı protesto yapanlardan ise bir talepte bulundu: İyi bir idare istiyorsunuz ve talep etmeye devam ettiğiniz takdirde, bunu elde edeceğinize eminim.
17 Aralık Operasyonu’ndan 3 gün önce “Uyarılarımız dikkate alınmadı, şimdi bir imparatorluğun çöküşünü izleyeceksiniz” dediği iddia edilen ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone, seçimler sonrası uzun süren suskunluğunu bozdu. Türkiye’de yaşanan her olayla ilgili yorum yapmaktan çekinmeyen Büyükelçi Ricciardone’nin 30 Mart seçim sonuçları sonrası da sessizliğini koruması gözden kaçmadı. Bu durum “Büyükelçi, seçimde hayal kırıklığına uğradı” şeklinde yorumlanırken bu söylemlerden rahatsız olan elçi, ‘Seçimlerden önce verilmiş sözüm vardı’ dipnotunu düşerek Hürriyet gazetesine konuştu.
ANLAYANLAR İÇİN ÖZEL MESAJLARBir tam sayfa yayımlanan ve gazeteye sığmayan kısmı da internet sitesi üzerinden servis edilen röportajda Ricciardone rüşvet iddiaları, hükümet karşıtı protestolar gibi konuları derinlemesine anlatırken; paralel yapı ve dış tehdit söylemlerini ise anlayamadığı için yorumlayamayacağını belirtti. 30 Mart seçimi için ise neredeyse hiç yorumda bulunmayan elçi, müttefik olarak saydıkları Türkiye’nin yasakçı ve otoriter bir rejime dönüşmesini anlayamadıklarından bahsetti. Ricciardone’nin anlayamadıkları üzerine yapılan röportajda, anlayanlar için önemli mesajlar da vardı. İşte o röportajın şifreleri…
RICCIARDONE: Erdoğan ve Obama arasındaki telefon konuşmasında bir kez daha vurgulanan temel nokta şuydu; “Biz Türkiye’ye saygı duyuyoruz ve kesinlikle içişlerinize karışmayız.” Fethullah Gülen’le alakalı yasal konularda yapılan tüm başvurulara hürmetle ve ciddiyetle yanıt vereceğiz. Ancak ülkemizde ikamet eden Türk vatandaşlarının haklarını kullanmasına da karışmayız. Bize göre, yasadışı aktivite emareleri olmadıkça ülkemde yaşayan bir Türk vatandaşıyla ilgili konuşmak karşı karşıya olduğumuz gerçekten ciddi meseleler konusunda dikkatimizi dağıtır.
Paralel devleti anlayamadığını belirten Ricciardone, Gülen ve cemaat mensuplarının yasadışı aktivite içinde olmadıklarından ise çok emin konuşuyor. Ve müttefik olarak bahsettiği Türkiye’yi tehdit eden birisinin teslim edilmeyebileceğini söylüyor.
RICCIARDONE: Amerikan Büyükelçisi olarak arzum Türkiye’nin yüzde 100′ünün Amerika’yı kendi aileniz içinde hiddetli bir kavga sürerken şu ya da bu tarafı tutan bir dış güç olarak değil, dostunuz ve güçlü, değerli bir ortağınız olarak görmesi. Komşularınız arasında gerçek tehditler var. Hepimizin yeteri kadar gerçek düşmanı var, dostlarımızı düşman ilan etmeye ihtiyacımız yok.’
Ricciardone, Türkiye için tehdit olarak İran’ı işaret ederken, “Bizi düşman olarak karşınızda görmek istemezsiniz” mesajını da
veriyor.
İSTEYİN ALACAKSINIZ
RICCIARDONE:
İyi bir idare istiyorsunuz ve talep etmeye devam ettiğiniz takdirde, bunu elde edeceğinize eminim. Bütün demokrasilerde böyledir; eğer elinizdekiyle tatmin olup en iyisini isteme azminizi kaybederseniz demokrasiniz ölümcül bir sarmala girer.
Ricciardone, otoriterliğe karşı çıkıp protestolar yapan halka açık bir mesaj gönderiyor: Bu hareketi sürdürün. Biz arkanızdayız. Tıpkı Ukrayna ya da Mısır’da olduğu gibi seçilmiş hükümete karşı demokrasi dersi veren elçi, buna rağmen dış tehdit söylemini anlamadığını
belirtiyor.
RICCIARDONE: WikiLeaks nedeniyle mahkeme Bradley Manning’i gizli devlet sırlarına ihanetten suçlu buldu. Biz suçlunun peşinden gidiyoruz, suçlunun suçu işlemek için kullandığı aracın peşinden değil. Manning bu son derece ciddi suçu işlemek için yasal bir aracı, interneti kullandı. Biz interneti yasaklamadık.
Büyükelçi, Türkiye’de her konuyu yakından takip ederken Twitter’ın asıl kapatılma nedeninin devlete karşı suç işleyenlerin kimliklerinin verilmemesi, suç işleyen hesapların Twitter tarafından kapatılmaması olduğunu bilmiyormuş gibi yapıyor. Oysa sosyal ağlar, ABD yönetimine istenilen bilgiyi veriyor.
RICCIARDONE: Seçim sonuçlarına şaşırdığımızı söyleyemem. Zira tahmin aralığı çok genişti. Samimi olmak gerekirse geçirdiğimiz seçim kampanyası sürecinde beni endişelendiren iki şey oldu. Çok iyi müttefikimiz Türkiye’nin Twitter ve YouTube’a yasak koyması. Ve Türkiye’deki sorunlarının dışarıdan kaynaklandığı üzerine kurulu yabancı karşıtı bir bakış…
Ricciardone ısrarla dış tehdit söylemini anlayamadığını söylüyor ama eski mevkidaşları Eric Edelman ve Morton Abramowitz sürekli Türkiye’de hükümetin değişmesi gerektiği raporlarını hazırlıyor.
ÇÖZÜM SÜRECİNİ DESTEKLİYORUZ!
RICCIARDONE:
Hangi sebeple olursa terörist şiddetine karşı Türk hükümetinin ve Türkiye vatandaşlarının yanındayız. Barış sürecini destekliyoruz.
Oysa ABD yönetimi çok yakın müttefik olarak bahsettiği Türkiye’nin tüm ısrarlarına karşı PKK’yı yıllarca terörist örgüt listesine almamıştı. Barış sürecini desteklediğini söyleyen elçi, süreci tehdit eden paralel yapının ne olduğunu ise bilmediğini belirtiyor.
PARALELİ ANLAMIYORUZRICCIARDONE: Paralel devlet ABD’lilerin anlayabileceklerinin çok ötesinde. Ne anlama geldiğini bize sizler söyleyeceksiniz. Biz de bu meseleyle nasıl başa çıktığınızı büyük bir ilgiyle takip edeceğiz.
Her konuda uluslar arası uzman kesilen Ricciardone, devletin içinde dış güçlerle ortaklaşa bir yapılanmaya giden bir örgütün varlığını anlayamadığını söylüyor.
RICCIARDONE: Amerikan büyükelçileri için süre sınırlaması yoktur. Başkan yerime birisini atamaya karar verdiğinde Beyaz Saray bunu duyuracaktır. Ticareti ve yatırımları arttırmak için çalışmayı planlıyorum. Ve elbette Cumhurbaşkanlığı seçimlerinizi büyük bir ilgiyle takip edeceğiz.
Büyükelçi, 30 Mart seçimlerini de ilgiyle ve yakından takip etmişti. Ama esas görevi olarak belirttiği bu konuda hayal kırıklığına uğramış olmalı ki, hiçbir yorum yapamadı. (TAKVİM)
http://www.medyagundem.com/abd-elcisi-sucustu/
egazete
Gülen’i eleştirdi hayatı karardı

Gülen’i eleştirdi hayatı karardı Nisan 08, 2014    
Dicle Üniversitesi’nde görevli İlahiyatçı Ahmet İnan, Fethullah Gülen’i eleştirdiği için kadro alamadı. Sahte belgeyle okuldan atılan doçent, 5 yıl sonra mahkemede haklılığını ispat edebildi.
Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde görev yapan Doç. Dr. Ahmet İnan (52), 2009′da doçentlik unvanı alınca, rektör Ayşegül Jale Saraç ile görüşüp kadro talebinde bulundu. Uzun süre kadro alamayınca bilgi edinme yasası kapsamında başvuran İnan, YÖK tarafından üniversiteye 6 doçentlik kadrosu verildiğini ancak üniversitenin bu kadroları kullanmadığını öğrendi. İnan bu kez Rektörlüğü, YÖK’e şikâyet etti. YÖK, İnan’ın şikâyet dilekçesini üniversiteye gönderip İnan’ın kendilerini şikâyet ettiğini bildirince rektörlük İnan hakkında soruşturma açtı. Ancak kendisine herhangi bir karar tebliğ edilmedi. İnan, 17 Eylül 2009 günü yerel Gün TV adlı televizyon kanalında “Ramazan sohbetleri” adlı canlı yayında Fethullah Gülen için “Sen ‘höt’ denince Amerika’ya kaçtın. Ama orada ne işler karıştırdığın belli değil” ifadelerini kullandı.
SAHTE BELGEYLE CEZA VERİLDİ
Katıldığı televizyon programında Gülen’i eleştirince, hakkında daha önce açılan soruşturmada kendisine ceza verildiğini öğrenen İnan’a televizyon yayınından bir gün sonra cezası tebliğ edildi.. Tebliğle birlikte İdare Mahkemesi’ne dava açan İnan, hukuk mücadelesi sonunda kararın ‘sahte belgelerle’ verildiği ispatlayınca ceza iptal edildi. Ancak İnan’ın peşini bırakmayan üniversite yönetimi bu kez sudan sebeplerle iki soruşturma daha açtı. İlahiyatçı doçentin bu soruşturmalarla üniversiteyle ilişiği kesildi. Mücadeleyi bırakmayan İnan İdare Mahkemesi’ne başvurdu. 4 Aralık 2013′te İnan’ı haklı bulan mahkeme ceza işlemini iptal ederek, İnan’a 2 bin lira manevi tazminat ödenmesine karar verdi.
‘ÜNİVERSİTEDE PARALEL ÇETE VAR’
5 yıllık hukuk mücadelesinden haklı çıkan ancak bu süre içinde ekmeğe muhtaç hale düştüğünü anlatan Ahmet İnan, 3 çocuğuna 19 ay maaş almadan baktığını söyleyerek, bu nedenle zorunlu emekliliğini istediğini söyledi. İnan, kendisine yapılanların paralel çetenin işi olduğunu belirterek, “Başbakanımızın bunların inlerine gireceğine inancım tam. Buradaki ini görmesi için yardımcı olacağım. Bilimin yuvası olan üniversitelerimizde maalesef suç işleyen 8-10 profesörden oluşan bir şebeke var . Paralel yapı bütün üniversitelerde fişleme yapıyor. Mahkeme kararı sonrası, göreve dönüp dönmeyeceğime henüz karar vermedim” dedi.  (SABAH)
http://www.medyagundem.com/guleni-elestirdi-hayati-karardi/
Cemaat’in Emniyet’teki altın çocuklarının Güneydoğu’da ne işi var?

Cemaat’in Emniyet’teki altın çocuklarının Güneydoğu’da ne işi var? Nisan 08, 2014    
Sabah Gazetesi Özel İstihbarat Müdürü Abdurrahman Şimşek, Cemaat’in altın çocukları denilen bazı isimlerin Güneydoğu’da ve Doğu’da barış sürecine karşı çalıştıklarını iddia etti. 
A Haber’de Sevilay Yükselir’in sunduğu %100 Siyaset programında yasadışı dinlemeler ve paralel yapının çözüm sürecindeki tuhaf tavrı değerlendirildi.
Sevilay Yükselir, çözüm süreci ilerledikçe yeniden, özerklik tartışmalarının gündeme getirilmeye çalışıldığını söyledi, bunun arkasında da paralel yapının olduğunu düşündüğünü belirtti.
Sabah Gazetesi Özel İstihbarat Müdürü Abdurrahman Şimşek ise, bazı isimler vererek “Cemaat’in altın çocuklarının Güneydoğu’da ne işi var” dedi.
Şimşek şöyle konuştu:
“CEMAAT’İN ALTIN ÇOCUKLARI”NIN ORADA NE İŞİ VAR?
Cemaat’in altın çocukları dediğimiz bazı isimler sayacağım.
Tufan Ergüder. Bu emniyet müdürü en son Hakkari’deydi. Mutlu Ekizoğlu en son Siirt’teydi. Recep Güven en son Diyarbakır’daydı. Serdar Bayraktutan terör şube müdürü Van’daydı. Ahmet Pek Iğdır’daydı.
Bu kişilerin hepsinin Güneydoğu’da olması bende bir kuşku yaratıyor. Neden? Cemaat 2010′dan beri Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde. Bu “altın çocuklar”, emniyet müdürleri büyük şehirlerde görevlendirilemez mi? Niçin bu isimler oralarda? Stratejik yerlerde?
BARIŞ SÜRECİNE KARŞI ÇALIŞIYORLAR
Orada olmalarının bir sebebi var. Cemaat barış sürecine yönelik çalışmalarını 2010′dan beri oralarda makro şekilde her tarafta yapıyor.
Şimşek’in bu sözleri üzerine Sevilay Yükselir Fidel Okan’ın konuyla ilgili yazdığı yazının bir bölümünü okudu:
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki BDP ve PKK’nın özerklik ilan edeceği yönünde istihbarat raporları hazırlamakta ve üst komutanlığı teyakkuza geçirmeye çalışmaktadır.
Diğer taraftan, ordu içindeki Alevi ve ulusalcı yapı ile irtibata geçerek “özerklik ilanına sessiz mi kalınacak” şeklinde alt yapı oluşturulmaktadır.
VİDEO
http://www.medyagundem.com/cemaatin-emniyetteki-altin-cocuklarinin-guneydoguda-ne-isi-var/
Cemaat kanalı iyice zıvanadan çıktı!

Cemaat kanalı iyice zıvanadan çıktı!

 Nisan 08, 2014    
Gülen Cemaati’ne bağlı kimselerin himmetleri ve yardımları ile kurulan cemaatin kanalı Bugün TV, Uluslararası Dans Festivali adı altında adeta çırılçıplak kadınları ekranlarına taşıdı.
Gülen Cemaati kanalları iyice zıvanadan çıktı. İPEK Grubunun Bugün TV’si, önceki gün çırılçıplak bir kadını sözde sanatsal etkinlik adına ekrana çıkardı. Kadın dansçının üzerindeki müstehcen kostüm izleyenleri şoke etti. Gülen Cemaati’ne bağlılığı ile bilinen Bugün TV’nin Uluslararası Dans Festivali adı altında yaptığı gösterimde, bir çiftin müstehcen dans gösterisinde bulunması, “Bu kadar da olmaz” dedirtti. Çiftin gayri ahlaki gösterisi uzun süre canlı olarak yayınlandı. Koza İpek Basın Yayın Grubu şirketi adı ile yayın yapan Bugün TV’nin İslami anlayışın hilafına gösterimlerde bulunması, izleyenlerin de tepkisine neden oldu. Vatandaşlar sosyal medyada yapılan programa tepki gösterdi. Twitter kullanıcısı Hasan İyibilen isimli vatandaş, Gülen cemaatine ait kanalda böylesine çirkin bir yayın yapılmasına “Zekat paralarıyla kurduğunuz Bugün TV’de Dans Fest. şaşırmadık. Sizler Peygambere söven CHP’ye oy vermiş CIAmaatsınız!” ifadeleri ile tepki gösterdi. (AKİT)
http://www.medyagundem.com/cemaat-kanali-iyice-zivanadan-cikti/
Gülen örgütünün bankasına BDDK darbesi

Gülen örgütünün bankasına BDDK darbesi Nisan 08, 2014    
Gülen örgütüne yakınlığı ile bilinen Bank Asya’ya bir darbe de BDDK’dan geldi. Bank Asya’da Qatar Islamic Bank’a devir işlemi BDDK’ya takıldı. BDDK başvuruyu gündemine almadı.
Böylece taraflara bu hafta da herhangi bir yanıt vermedi. Konunun neden Kurul gündemine alınmadığı ise belli değil.
BORSA TEDİRGİN
Vatan’dan Gülümhan Gülten’in haberine göre;  Katar’ın en büyük bankalarından Qatar Islamic Bank ile ortaklık girişimi Bank Asya’dan yapılan açıklamayla kamuoyuna duyurulmuştu. Açıklamada “Bu görüşmeler, QIB’nin Bank Asya’da stratejik ortak olması amacıyla yapılıyor. Ortaklık tesis sürecinin yasal izinlerin alınması ile birlikte kısa süre içerisinde neticelendirilmesi planlanmaktadır” denilmişti.
17 Aralık sürecinde, Hükümete yakın kurumların Bank Asya’daki mevduatlarını çekmeleri nedeniyle bankanın zor duruma düştüğü ve el konulacağı söylentileriyle gündeme gelen Bank Asya’nın ortaklık görüşmelerini duyurması, ekonomi çevrelerinde ‘Bank Asya’ya Katarlı kurtarıcı’ geldi şeklinde yorumlanmıştı. Söz konusu gelişme Borsa’da da Bank Asya hisselerinin uçuşa geçmesine neden olmuştu. Ancak sürecin uzaması ile birlikte Borsa tarafında da endişeli bir bekleyiş başladı.
KATAR’DAKİ PAYI %35
1982’de Katar’ın ilk İslami finans kurumu olarak faaliyetine başlayan QIB Katar’da İslami bankacılık sektöründe yüzde 35, toplam bankacılık sektöründe yüzde 9’luk paya sahip. QIB, Katar’ın yanı sıra Lübnan, İngiltere, Sudan ve Malezya’da da bankacılık faaliyeti gösteriyor. QIB’nin 2013 sonu itibarıyla 3.8 milyar dolar özkaynağı, 21 milyar dolar aktif büyüklüğü var.
KONTROLÜ DE İSTEDİLER
Hisselerin yüzde 53.5’i halka açık olan Bank Asya, kalan hissenin, hakimiyet kendisinde kalacak şekilde “+1 hisse çokluğu” şeklindeki paylaşımı konusunda Qatar Islamic Bank’la ortaklık yoluna çıktı. Zaman içinde pazarlıklar, bankanın halka açık olmayan kısmında, hakim ortak olan yüzde 29.5’lik kısmının tamamının Katarlı ortağa devredilmesine geldi. Bank Asya’nın halen hisse ve ortaklık yapısını yüzde 4.89’la Ortadoğu Tekstil, yüzde 3.85’ini Forum İnşaat Dekorasyon Turizm, yüzde 3.33’ünü Osman Can Pehlivan, yüzde 2.7’sini Sürat Basım Yayın Reklamcılık ve Eğitim Araçları, yüzde 2.26’sını BJ Tekstil ve yüzde 29.5’ini Diğer Ortaklar adı altında hakim hissedar oluşturuyor. Bankanın yüzde 53.47’si ise halka Açık. Qatar Islamic Bank’ın Bank Asya’nın hakim ortağı olmasına dönük bu uzlaşma sonuçlanırsa, sadece ortaklık değil bankanın hakim ortağı ve yönetimi de el değiştirmiş olacak.
http://www.medyagundem.com/gulen-orgutunun-bankasina-bddk-darbesi/
Başbakan: Halkımız bize paralel yapıyla mücadele talimatını verdi

Başbakan: Halkımız bize paralel yapıyla mücadele talimatını verdi Nisan 08, 2014    
Başbakan Erdoğan, milletin sandık yoluyla kendilerine bir kez daha güvenoyu verdiğini belirterek, “En önemlisi halkımız bize, paralel yapıyla mücadele talimatını verdi.” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, yerel seçimleri, istiklal ve istikbal mücadelesini zafere taşıyanlara teşekkürlerini sundu.
İşte Başbakan Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:
Bugün yeniden çalışmalarına başlayan TBMM’ye, siz değerli milletvekillerimize başarılar diliyor, ülkemiz için hayırlı neticeler doğurmasını temenni ediyorum.
MUHAMMED KUTUB…Cuma günü Cidde şehrinde hayata gözlerini yuman aksiyon insanı Muhammed Kutub’a Allah’tan rahmet diliyorum. Ağabeyi Seyid Kutub idam edilirken, Muhammed Kutub kurtulmuş ama tüm hayatını sürgünde geçirmişti. Ölümünden daha iki gün öcne oğluna vasiyetinde, bizler için “Tayyip beyi arayın onlara tebriklerimizi iletin” diyecek kadar bu işin hassasiyetini yaşayan bir insandı. Kendilerine tekrar Allah’tan rahmet diliyorum. Tüm ailesine sabırlar diliyorum.
EN BÜYÜK TEŞEKKÜRÜ…30 Mart seçimlerini geride bıraktık. 13 yılda girdiğimiz 8’nci seçimi de tartışmasız bir zaferle kazandık. 30 Mart akşamı bu zaferde emeği olan herkese ve her kesime teşekkürlerimi iletmiştim. Teşkilatımızın her bir mensubuna bir kez daha teşekkür ediyorum. 30 Mart sabahından itibaren sandık namustur diyerek oylara sahip çıkan, her türlü hileden uzak duran, her türlü hileyi de cesaretle engelleyen sandık müşahitlerimize özellikle teşekkür ediyorum. En büyük teşekkürü aziz milletimiz hak ediyor. İradesine bayrağına istiklaline demokrasiye sahip çıkan, istiklal mücadelesi ruhuyla sandığa giden, sandık yoluyla yönetime el koyan aziz milletimize çok çok teşekkür ediyorum.
ZAFERİMİZİN MİMARLARIDIR
Yurt içinde ve yurt dışında günlerce haftalarca yeni Türkiye’nin istiklal mücadelesinin zaferle sona ermesi için dua eden kardeşlerimize şükranlarımızı sunuyorum. Hiç kuşkusuz bu salonda bulunan arkadaşlarımın tamamı, milletvekillerimizin zaferimizin mimarlarıdır. Bu büyük zaferin sizin zaferiniz olduğunu bir kez daha vurguluyor, şükranlarımı ifade ediyorum.
Gerçekten çok zorlu bir seçim sürecinden geçtik. En meşakkatli seçimini yaşadık. Büyük Türkiye’den rahatsız olanların, Türkiye’nin kutlu yürüyüşünü durdurmak isteyenlerin kirli ittifak yaptıkları, ahlak dışı kampanya yürüttükleri seçim sürecine şahit olduk. Gezi olaylarından başlayarak demokrasinin ekonomi ve dış politikanın yani büyüyen Türkiye’nin acımasızca hedef alındığını gördük.
Hedef hükümetimizden çok Ak Parti’den çok Türkiye’ydi. Türkiye’nin birliği kardeşliği ülkemizin hedefleriydi. Her yöntemi kullandılar. Terörü vandallığı faşizmi ırkçılığı nefret ve ayrımcılığı en azami şekilde kullandılar. Yaşam tarzlarını inançları mezhepleri acımasızca istismar ettiler. Uluslararası platformlarda yatak odalarına girip görüntüleri kaydetmeye kadar insaf dışı her yöntemden medet umdular.
BİZ BU YAŞANANLARI…Biz bu yaşananları asla ve asla unutmayacağız. Arkadaşlar bu ülkede birileri gittiler, terör örgütlerini silahlı eylem yapma yönünde teşvik ettiler. Dağa mesaj gönderenler oldu. silahları elinize alın diye çağrı yapanlar oldu. eli kanlı terör örgütlerini Ankara’da İstanbul’da sokaklara dökmek için her türlü teşviği her türlü tahriki yaptılar.
Ekonomiyi durdurma çağrısı yapanlar oldu. yatırımcılara Türkiye’ye gelmeyin diye akıl verenler oldu. Türkiye’nin uçağı düşürüldüğünde saldırganların yanında yer aldılar. Suriye’deki Türkmenlere yardım malzemesi götüren TIR’ların önünü kesecek kadar büyük bir ihanetin içinde yer aldılar. Bu ülkenin dışişleri bakanı MİT müsteşarı genelkurmay ikinci başkanı son derece önemli bir görüşme yaparken kaydettiler servis ettiler.
MAHREM GÖRÜŞMELERİ YAYINLADILARBinlerce kişinin telefonlarını hukuksuzca dinlediler. Mahrem görüşmelerini ahlaksızca yayınladılar. Ben gazeteciyim köşe yazarıyım diye çıkanlar, devletin sırları üzerinden haftalarca ahlaksız bir şekilde yorum yaptılar.
İNSANLARIN İFFETİNİ…İnsanların iffetini namusunu şerefini aile yaşantısını kurdukları kurtlar sofrasına meze yapıp tüketmenin mücadelesini verdiler. Bir süre sonra fırlatacak bir şey bulamayınca kendi şereflerini namuslarını haysiyetlerini dahi gözden çıkarıp onları bile fırlatmaktan çekinmediler. İnsanların vefat etmiş annelerine hakaret etmekten tutun, milleti aşağılamaya kadar, ahlaksızlığın alçaklığın her çeşidini sergilediler. Anketlerle manipülasyon yaptılar. 30 Mart akşamından itibaren postal gitmiş haber ajanslarını da kullanarak sonuçları çarpıtmaya çalıştılar. Kendi yenilgilerini konuşmak yerine günlerce hile iddiaları üzerinden sokakları kan gölüne evirmenin hesabını yaptılar.
Evet bunları biz asla unutmayacağız. Bu ihaneti alçaklığı asla unutmayacak. O atılan manşetleri unutmadık unutmayacağız. Basın ahlak ilkeleri ayaklar altına alınarak, manşetlerin sütunların köşelerin vahşilerin elindeki mızrak gibi nasıl kullanıldığını asla unutmayacağız. Muhalefet partilerin hainlerle yaptığı işbirliğini asla unutmayacağız.
KENDİ İSTEDİKLERİ GİBİ BİR BALKON KONUŞMASI…Utanmadan sıkılmadan bizim kendi arzu ettikleri gibi bir balkon konuşmasını yapmamızı istediler. Bütün yapılanları sineye çekecektik. İnsana yakışmayan o alçakça ahlaksızca saldırıların üzerine güya üzerini çizecektik. Hiçbirşey olmamış gibi yolumuza devam edecektik. Bizden her şeyi unutmamızı bekliyorlar. Hayır, beyler biz boynumuzu yere eğmiyoruz ve eğmeyeceğiz. Biz bu yapılan ihaneti alçaklığı sineye çekmeyeceğiz. Açık açık söylüyorum. Hiçkimsenin yaptığı yanına kar kalmayacak, ihanet casusluk ve edepsizlik asla karşılıksız kalmayacak. Buradan açık açık söylüyorum 30 Mart çok ama çok önemlidir. 30 Mart vesayet defterinin dürültüğü tarihtir. Kibir abidelerinin artık yıkıldığı tarihtir. Bir mürebbiye edasıyla kendini beğenmişlikle milleti terbiye etme küstahlığına girişen imtiyazlı çevrelerin ebediyen kaybettiği bir tarihtir.
EĞER BİR BALKON KONUŞMASI YAPILACAKSA…Eğer bir balkon konuşması yapılacaksa buyursun bunu CHP yapsın. Buyursun bunu MHP yapsın. Çıksın bunu BDP yapsın. Çıksınlar balkondan özür dilesinler.
İşte daha bu sabah MHP’nin genel başkanı çıkmış hala adeta ağzından salyalar akarcasına hakaret ediyor. Bir yılı aştı isimlerini ağzıma almadım. Seçim kampanyasında zaman zaman almak durumunda kaldım. Demek ki bunlar başka dilden anlıyorlar. İnsanlara akıllarının anlayacağı şekilde hitap etmek durumundayız.
“ÇIKSINLAR BALKONA…”
Çıksınlar balkona nasıl kaybettiklerini izah etsinler. Yandaşları çıkıyorlar, dedikleri şu “Erdoğan 55 niye alamadı, 55’e karşı kendini izah etmek durumunda” Bize bunu söyleyenler kalkıp da genel müdüre neden bunu söylemiyorlar “Sen niçin 73’ü alamadın” niye demiyorlar?
Gelip bize akıl vermeye kalkıyorlar. Sizin bu kadar aklınız varsa onu kendinize saklayın da bu ülkede birinci parti olun. Milletimiz bize ne diyor? Yürü biz sizin arkanızdayız diyor. Ne diyor? Yürüyeceksin millet yürüyecek arkandan diyor. Bizde şu anda yürüyoruz. Biz balkon konuşmasını milletimizin diliyle sandıkta yaptık. Zaten bize de sandıkta alınan netice yaraşır. Eğer yürekleri yetiyorsa, şimdi CHP MHP BDP çıksınlar 77 milyonu kucaklayan bir konuşma yapsınlar.
Haritayı gözlerinizin önüne getirin. Bakıyorsunuz ana muhalefet belli kıyı şeridinde kalmış, kumsalların partisiyim diyordu ya hiç alakası yok. İkincisine bakıyorsun MHP noktasal. E bir diğerine bakıyorsun o da güneydoğu Anadolu’nun belli yerlerinde var. Ama AK Parti Türkiye’nin tamamında var.
Şimdi millet ne bekliyor biliyor musunuz? Muhalefet partilerinden bir balkon konuşması bekliyor. Nerede bu muhalefet gören var mı? Derin bir sessizliğin içinde. Bugün konuşurlar, ama bugüne kadar derin bir sessizlik. MHP genel başkanı, seçim gecesi sabaha karşı bir göründü. Bunlar hesap vermezler, sorguya çekmezler. Oturdukları o sıcak koltukları defalarca başarısız olmalarına rağmen ehline teslim etmezler. 15 yıldır sürekli üçüncü parti hele bizim ilk girişimizde parlamentoya dahi giremedi. CHP genel müdürü 5 yıl içinde 4 kez kaybetti. Ama hala orada oturmaya devam ediyor. Kimsenin bunu sorguladığı yok.
“MİLLETİMİZ DİKTATÖRLERE BU KADAR SEVDALI MI YA”
Utanmadan hala bize diktatör diyor. Bizim milletimiz diktatörlere bu kadar sevdalı mı ya. Nasıl oluyor da gelip partimizin peşinde? Bize diktatör diyen o kalemlerin bu koltuğuna gömülenlere söyleyecek bir çift sözü olmadı. İdeallerini arkadaşlarını satıp CHP’ye oy vereceğini ilan eden gazeteciler acaba CHP’ye hesap soracaklar mı?
“MİLLETİMİZ DİŞİNİ SIKTI”
Burada şu hususun altını özellikle çiziyorum. Aziz milletimiz gezi olaylarının iç yüzünü gördü 17 ve  25 aralık darbe girişimini gördü. Gerçek niyetini çok iyi anladı. Ancak milletimiz sabretti. Gezi olayları karşısında sabretti. 17 ve 25 aralık darbe girişimi karşısında sabretti. Adeta dişini sıktı. Allah’a hamdolsun bütün tahriklere rağmen milletimiz sokağa çıkmadı. Saldırılara karşılık vermedi. Oyuna gelmedi, tuzağa düşmedi.
“HALKIMIZ BİZE PARALEL YAPIYLA MÜCADELE TALİMATINI VERDİ”
Önce miting meydanlarında milletimiz gövde gösterisini yaptı. Ardında sandıkta söyleyeceğini çok net söyledi. Bu mesajı CHP alamadı MHP alamadı BDP alamadı. En önemlisi halkımız bize paralel yapıyla mücadele talimatını verdi.
“YAPILAN SAYGISIZLIKLARI ASLA SİNEYE ÇEKMEYECEĞİZ”
Vatana ihaneti ajanlık faaliyeti artık tescillenen bu yapının tasfiyesi için millet bize yetki verdi. Tekrar ediyorum, yapılan ihaneti asla unutmayacağız. MİT TIR’larına yapılan saldırıyı, en gizli görüşmeyi yayınlamasını, şahsıma aileme arkadaşlarıma yapılan saygısızlıkları asla sineye çekmeyeceğiz. Sorumluların hepsi yargı önünde hesap verecekler.
Kendi paralel yargıları önünde değil milletin yargısı önünde hesap verecekler.  Hukuk dışı ekonomik faaliyetin tamamını inceleme altına alacağız. Kayıtsız şeklinde toplanan paralarında, haraçların da hesabı tek tek sorulacak.
“ELİNİZDEKİ BİLGİLERİ LÜTFEN BİZİMLE PAYLAŞIN”
Buradan halkımıza çağrı yapıyorum. Bu paralel yapının bu şekilde kayıtsız para toplamasına, samimi duyguları istismar etmesine artık müsamaha göstermeyelim. Elinizdeki bilgileri lütfen bizimle paylaşın diyorum. ve unutmayın namussuzlar kadar namuslular cesur olmadıkça başarıyı elde edemeyiz.
http://www.medyagundem.com/basbakan-halkimiz-bize-paralel-yapiyla-mucadele-talimatini-verdi/