HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

10 Mart 2014 Pazartesi

VİDEO F.GÜLEN:BÖYLE DENSİZ SÖZLER SÖYLEMEYİN
 
11.03.2014

Said Nursi'nin talebesinin Erdoğan rüyası

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin hizmetinde bulunmuş talebelerinden Fikri Meriç Hoca, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için yattığı istihareyi anlattı. İşte o rüya:


Said Nursi'nin talebesinin Erdoğan rüyası10 Mart 2014

Üstad Bediüzzaman'ın talebelerinden Fikri Meriç Hoca, 17 Aralık operasyonu sonrası hükümetin ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın durumu ile ilgili istihareye yattığını açıkladı.

Talebelerinin "Tayyip Erdoğan hakkında bir rüya gördüğünüzü söylemiştiniz onu anlatabilirsiniz?" sorusu üzerine 17 Aralık sonrası gelişmelerle ilgili istihareye yattığını istihare sonucu ümmetin, Tayyip Erdoğan'ın arkasında olarak gördüğünü ifade etti.

Meriç gördüğü rüyayı ve düşündüklerini şöyle açıkladı:

"Bu işler böyle olduktan sonra "bu Tayyip'in hali şanı nedir, nasıldır?" diye istihareye yattım. Akşamdan istihareye yattım. Hemen gözüme uyku girdi. Baktım ki bütün alemi İslam toplanmış Tayyip'in kapısında, Tayyip'e dua ediyor. Böyle Arabistan halkının kıyafetleri gibi uzun uzun elbiseli insanlar, Müslümanlar toplanmışlar Tayyip'e dua ediyor.

Duada şöyle idi:

"Allahümmensuruhu biyedike leke allhümmeyyidhu biyedike leke vezma beyne ve beynek"

Manası:

Ey Allahım sen kuvvet ve kudretinle ona yardım et. Allahım sen kuvvet ve kudretinle onu teyid et, destekle... Allahım kudretinle Senin ile onunla senin aranı birleştir.("Yani himayen altına al" diye...)

Akşamdan sabaha kadar bu dua uykumda devam etti. Uyandığımda yine bu dua dilimde devam ediyordu. O zaman dedim ki "inşaallah memleketimiz için akibeti iyi olacaktır. Bu durumda hükümetimizi desteklemek en doğrusu olacaktır."

Risale-i Nur'da Üstad'ımızın tavsiyelerine baktığımız zaman da bunu görüyoruz: Ben bu konu ile ilgili Üstadımızın söylediklerini internete de atmıştım. Diyor ki: Elhamdilullah biz Nur talebelerinin sayısı milyonları geçti. Kuvvetimiz var. Ama bütün kuvvetimizle asayişi muhafaza etmekle mecbur ve mükellefiz. Sakın sakın müsbet hareketten ayrılmayınız diyor. Elhamdülillah bugünkü hükümetimiz de okullarımıza din dersi koydu, Kur'an-ı Kerim dersleri koydu, çocuklarımız dinini diyanetini serbest öğrenebiliyor. Memleketimizi madden ve manen kalkındırıyor. Bu akşam da cemaatimizle birlikte dua ettik: "Ya Rabbi Sen memleketimizi maddeten ve manen yüceltmek isteyenlere sen yardım eyle! Sen fırsat ver! Sen her sahada fırsat ver ve manilerini def'u ref eyle Ya Rabbi! Kıyamete kadar devletimizi ve milli irademizi daim ve kaim eyle" diye... Rabbim kabul eyle!"


http://www.ahaber.com.tr/Gundem/2014/03/10/said-nursinin-talebesinin-erdogan-ruyasi
Esad’ın Tecavüz Merkezinin Korkunç Hikayesi!
 
Esad’ın Tecavüz Merkezinin Korkunç Hikayesi!07.03.2014
Suriye’de Beşar Esad rejimnin gözaltına aldığı kadınlara sistematik bir şekilde tecavüz işkencesi uyguladığı ortaya çıktı.

Le Monde gazetesinin özel haberine göre, yakınlarının gözleri önünde toplu tecavüze uğrayan kadın kurbanlara, Doktor Cetamol adlı bir cezaevi hekimi tarafından doğum kontrol hapı dağıtıldığı belirtildi. Şam banliyölerinden birisi yakınlarında gözaltına alınan ve 38 gün boyunca bir istihbarat merkezinin hücrelerinde kalan bir kadın “özgürlük mü istiyorsun, al sana özgürlük,” diyerek tecavüze uğradığını     iddia etti. Genç kadın tecavüzün yanı sıra elektrik ve kaba dayak da dahil sistematik bir işkenceye maruz kaldığını anlattı.
Ebu Garip yanında cennet sayılır
“Ebu Garip buranın yanında cennet olmalıdır” diyen ve cezaevinden çıktıktan sonra 20 kişilik kadın birliğinin başına geçen ve yaralanınca arkadaşları tarafından Ürdün sınırına getirilen kadın yaşadıklarını detaylarıyla anlattı. 
Suriye rejiminin kadınları cezaevleri dışında da toplu bir şekilde evlerde işkenceden geçirip ve tecavüz edip görüntülerini çektikleri ve görüntüleri de ailelerinden savaşan erkeklere gönderdikleri de haberde yer aldı.
Fare ile rahim işkencesi
Kadınların rahmine fare ile işkence yaptıkları da anlatılırken, hamile kalan bir kadın kürtaj olamadığı için intihar ederek kendisini öldürdüğü de haberde yer aldı.
Toplu cezaevi tecavüzlerinden doğan çocuklardan birisinin babası tarafından balkondan atıldığı, bir kısmının ise Şam banliyölerinde sokaklara bırakıldıkları belirtildi.
Fethullah Gülen Kendi Okulları İçin Özbek Lideri Sürgün Ettirmiş!
 
Fethullah Gülen  Kendi Okulları İçin Özbek Lideri Sürgün Ettirmiş!10.03.2014
Sürgündeki Özbek lider Muhammed Salih, Özbekistan'daki okullarını açtırmak karşılığında kendisini Türkiye'den sürdürmek için İslam Kerimov'la anlaştığını iddia ettiği Gülen'e mektup yazıp "Hakkımı helal etmeyeceğim" dedi


Sürgündeki Özbek muhalif lider Muhammed Salih, Özbekistan'daki okullarını açtırmak için kendisini Türkiye'den sürdürmek üzere Kerimov'la anlaştığını iddia ettiği Fethullah Gülen'e sitem dolu bir mektup kaleme aldı. Sabah gazetesine demeç veren Muhammed Salih, "Mektubun ulaştığını biliyorum. Fakat ne olumlu ne de olumsuz bir cevap geldi" dedi. Sürgündeki Özbek muhalif lider Muhammed Salih, Gülen grubunun Özbekistan'da uzun süredir kapalı olan okullarını açtırmak için kendisini Türkiye'den çıkarmak üzere Cumhurbaşkanı İslam Kerimov'la anlaştığını iddia ettiği Gülen'e sitem dolu bir mektup kaleme aldı.

TERÖRİST DAMGASI VURULDU

Muhammed Salih 2 sayfalık mektubuna kendisini tanıtarak başlıyor. Özbekistan'da rejim muhalifi olduğunu, yılardır Kerimov yüzünden vatanına hasret sürgün bir hayat sürdüğünü ifade eden Salih, 2 kardeşi ile birlikte 8 bin Özbek Müslüman'ın Kerimov'un zindanlarında çürümeye devam ettiğini kaydediyor. Özbek Müslümanların haklarını savunduğu için Kerimov'un kendisine terörist damgası vurmaya çalıştığını anlatan Muhammed Salih 1994'ten beri kapalı olan cemaat okullarının Özbekistan'da açılabilmesi için kendisinin sınır dışı edilmesi konusunda Cumhurbaşkanı Kerimov ile anlaşıldığını, bu yönde bazı önemli isimlerin kendisine gelerek telkinlerde bulunduklarını hatta Gülen'e yakınlığıyla bilinen bazı vekillerin onun emri üzerine imza topladıklarını öğrendiğini belirtiyor. Kendisinin cemaat mekteplerini hep savunduğuna mektubunda yer veren Salih, Cumhuriyet gazetesi tarafından 6 Temmuz 1999 günü yapılan bir röportajı da örnek göstererek, röportajın herkesin Fethullah Gülen'den uzak durmaya çalıştığı bir dönemde yapıldığını, bu zaman diliminin de Gülen'in yurdundan sürgüne gönderilme dönemine denk geldiğini kaydediyor.

'VATAN HASRETİNİ BİLİRSİNİZ'

Mektubunda "Zati alinizi vatan hasretinin ne olduğunu bilen biri olarak tanıyorum. O yüzden sizin bir müstebitle böyle bir alışveriş içerisinde olabileceğinizi hiç tasavvur edemiyorum" diyen Salih, kendisine gelen ve Türkiye'yi terk etmesini isteyen isim ile görüştükten sonra kafasında buna inanmaması için hiçbir neden kalmadığını belirtiyor. Salih, mektubunu şu vurucu ifadelerle bitiriyor: "Gerçekten böyle bir pazarlık oldu ise, ben bir mazlum Müslüman olarak size hakkımı helal etmeyeceğim." Skandal mektubu doğrulayan Muhammed Salih, söz konusu mektubu 2008'de kaleme aldığını belirtti. Salih, cemaate yakın bir ahbabına vererek Fethullah Gülen'e mektubu ulaştırdığını belirterek "Mektubun ulaştığını biliyorum. Fakat ne olumlu ne de olumsuz bir cevap geldi." dedi.

ÖZAL, ERBAKAN, ERDOĞAN GETİRDİ, DEMİREL VE 28 ŞUBATÇILAR GÖNDERDİ

Muhalif lider Muhammed Salih, dönemin Cumhurbaşkanı Özal'ın davetiyle 1993'te Türkiye'ye geldi. Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı olunca yurtdışına gönderilen Salih'e, Refahyol hükümeti tarafından tekrar Türkiye'ye giriş izni verildi. 28 Şubat'ta yeniden sınır dışı edilen Salih için 2005'te ise Türkiye'ye giriş izni çıktı.Sürgündeki Özbek muhalif lider Muhammed Salih, Özbekistan'daki okullarını açtırmak için kendisini Türkiye'den sürdürmek üzere Kerimov'la anlaştığını iddia ettiği Fethullah Gülen'e sitem dolu bir mektup kaleme aldı. Sabah gazetesine demeç veren Muhammed Salih, "Mektubun ulaştığını biliyorum. Fakat ne olumlu ne de olumsuz bir cevap geldi" dedi. Sürgündeki Özbek muhalif lider Muhammed Salih, Gülen grubunun Özbekistan'da uzun süredir kapalı olan okullarını açtırmak için kendisini Türkiye'den çıkarmak üzere Cumhurbaşkanı İslam Kerimov'la anlaştığını iddia ettiği Gülen'e sitem dolu bir mektup kaleme aldı.

TERÖRİST DAMGASI VURULDU

Muhammed Salih 2 sayfalık mektubuna kendisini tanıtarak başlıyor. Özbekistan'da rejim muhalifi olduğunu, yılardır Kerimov yüzünden vatanına hasret sürgün bir hayat sürdüğünü ifade eden Salih, 2 kardeşi ile birlikte 8 bin Özbek Müslüman'ın Kerimov'un zindanlarında çürümeye devam ettiğini kaydediyor. Özbek Müslümanların haklarını savunduğu için Kerimov'un kendisine terörist damgası vurmaya çalıştığını anlatan Muhammed Salih 1994'ten beri kapalı olan cemaat okullarının Özbekistan'da açılabilmesi için kendisinin sınır dışı edilmesi konusunda Cumhurbaşkanı Kerimov ile anlaşıldığını, bu yönde bazı önemli isimlerin kendisine gelerek telkinlerde bulunduklarını hatta Gülen'e yakınlığıyla bilinen bazı vekillerin onun emri üzerine imza topladıklarını öğrendiğini belirtiyor. Kendisinin cemaat mekteplerini hep savunduğuna mektubunda yer veren Salih, Cumhuriyet gazetesi tarafından 6 Temmuz 1999 günü yapılan bir röportajı da örnek göstererek, röportajın herkesin Fethullah Gülen'den uzak durmaya çalıştığı bir dönemde yapıldığını, bu zaman diliminin de Gülen'in yurdundan sürgüne gönderilme dönemine denk geldiğini kaydediyor.

'VATAN HASRETİNİ BİLİRSİNİZ'

Mektubunda "Zati alinizi vatan hasretinin ne olduğunu bilen biri olarak tanıyorum. O yüzden sizin bir müstebitle böyle bir alışveriş içerisinde olabileceğinizi hiç tasavvur edemiyorum" diyen Salih, kendisine gelen ve Türkiye'yi terk etmesini isteyen isim ile görüştükten sonra kafasında buna inanmaması için hiçbir neden kalmadığını belirtiyor. Salih, mektubunu şu vurucu ifadelerle bitiriyor: "Gerçekten böyle bir pazarlık oldu ise, ben bir mazlum Müslüman olarak size hakkımı helal etmeyeceğim." Skandal mektubu doğrulayan Muhammed Salih, söz konusu mektubu 2008'de kaleme aldığını belirtti. Salih, cemaate yakın bir ahbabına vererek Fethullah Gülen'e mektubu ulaştırdığını belirterek "Mektubun ulaştığını biliyorum. Fakat ne olumlu ne de olumsuz bir cevap geldi." dedi.

ÖZAL, ERBAKAN, ERDOĞAN GETİRDİ, DEMİREL VE 28 ŞUBATÇILAR GÖNDERDİ

Muhalif lider Muhammed Salih, dönemin Cumhurbaşkanı Özal'ın davetiyle 1993'te Türkiye'ye geldi. Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı olunca yurtdışına gönderilen Salih'e, Refahyol hükümeti tarafından tekrar Türkiye'ye giriş izni verildi. 28 Şubat'ta yeniden sınır dışı edilen Salih için 2005'te ise Türkiye'ye giriş izni çıktı. (Yeni Akit)

MİT imamı da firarda

Paralel yapının MİT sorumlusu Murat Karabulut, polis imamı olan Kozanlı Ömer'le aynı gün yurtdışına kaçtı. Görevi ise gizli belgeleri sızdırmaktı

Gömülü resim için kalıcı bağlantı
10 Mart 2014

Paralel devletin polis ve yargı imamından sonra Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ve bürokrasi imamının da ABD'ye firar ettiği ortaya çıktı. MİT ve bürokrasi imamı Murat Karabulut, 4 Şubat'ta, yani yurtdışına kaçan 'polis imamı' O.H.Ö. ile aynı gün ABD'ye uçtu. SABAH Özel İstihbarat Bölümü'nün edindiği bilgilere göre Sinan kod adlı Karabulut, 1968 Elazığ doğumlu. Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Kimya Bölümü'nden mezun oldu. Karabulut, polis imamı Kozanlı Ömer'in sigorta şirketi sahibi olup da aslında sigorta işiyle uğraşmaması gibi kâğıt üzerinde akrabasına ait Cavga adlı bir şirkette çalışıyor, ancak gerçekte bu şirketin işleriyle uğraşmıyor.

PARALEL MİT MÜSTEŞARI... Karabulut, İstanbul Ticaret Odası (İTO) kayıtlarına göre Cavga Gıda ve Kozmetik Ürünleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'nin 3 ortağından biri konumunda. Diğer ortaklar da O.H.A. ve E.Ö. Ne var ki Murat Karabulut'un resmiyet dışında bu şirketle bir bağı yok, işe de gitmiyor. Murat Karabulut'un asıl işi, paralel devletin MİT'teki örgütlenmesiyle ilgili gizli çalışmalar yürütmek. Bu nedenle 17 Aralık operasyonuna kadar MİT'in Yenimahalle'deki karargâhına çok yakın bir yerde oturuyordu. Murat Karabulut'un, paralel devletin MİT Müsteşarı gibi görev yaparak Milli İstihbarat Teşkilatı'nda görev yapan kendi adamlarını yönlendirdiği ve bu yolla tahrif edilecek MİT belgelerinin sızdırılmasını sağladığı belirtiliyor. Karabulut, MİT başta olmak üzere cemaatin bürokrasideki örgütlenmeleriyle ilgili görüşmeleri kendi üzerine kayıtlı olmayan telefonlarla gerçekleştiriyor.

DİĞER İMAMLAR DA KAÇTI Paralel yapılanmaya yönelik derinleştirilen soruşturmalar sonrası, paralel adalet bakanı gibi çalışan yargı imamı Ahmet Can'ın ve polis imamı Kozanlı Ömer'in yurtdışına çıktığını ilk SABAH açıklamıştı. Ahmet Can 10 Ocak'ta ABD'ye uçmuştu. Kozanlı Ömer lakaplı O.H.Ö. de önce evini değiştirmiş, sonra da 4 Şubat 2014'te yurtdışına gitmişti. MİT imamı Murat Karabulut da aynı tarihte yani 4 Şubat'ta ABD'ye uçtu.

17 ARALIK'TA TELEFONLARI SUSMADIMurat Karabulut'un kullandığı telefonlar ya arkadaşlarının ya paravan kişilerin ya da Cavga şirketinin üzerine kayıtlı. 17 Aralık operasyonu düzenlendiğinde Karabulut da İstanbul'daydı. O gece telefonları hiç susmadı ve yine 24-25 Aralık'ta operasyonla ilgili görüşmeler gerçekleştirdi. Ama yargı darbesi girişimi başarıya ulaşamadığı için 4 Şubat 2014'te, Kozanlı Ömer olarak bilinen polis imamı O.H.Ö.'nün Türkiye'den gittiği gün soluğu ABD'de aldı. Daha önce SABAH'ta yayımlanan bir haberde paralel yapının polis, yargı ve MİT imamlarıyla ilgili kayıtların görünmez bir el tarafından silindiği belirtilmişti. 3 imam O.H.Ö., Ahmet Can ve Murat Karabulut'la ilgili SGK ve nüfus kaydı sorgulamasının, şahıslar sivil olmalarına rağmen kısıtlandığı anlaşılmıştı. Devletin güvenlik birimlerinin, paralel yapının imamlarına yönelik takibini zorlaştırmak için böyle bir önlem alındığına vurgu yapılmıştı.

BAŞÖRTÜSÜ TALİMATI VERMİŞTİGeçtiğimiz günlerde Murat Karabulut'a ait olduğu ileri sürülen bir görüşme YouTube'da yayımlanmıştı. 19 Ekim 2013 tarihindeki görüşmede, Fethullah Gülen'in talimatları doğrultusunda bir valinin eşinin başörtüsü takmasına izin verilmediğini muhatabı H. S.'ye aktaran Murat Karabulut, "Aynı kıyafetle, eskisi gibi yaşantısına devam etsin. Mevcut eski hali devam edecek. Bu vesileyle dua da buyurdular" diyor. Karşısındaki kişi de talimatı ilgili yere iletmek üzere "Tamam" diyor.
Kaynak: Sabah

İşte Fethullah Gülen'in A TAKIMI: CIAMAAT'in TSK ve MİT Elemanları!
 
 
İşte Fethullah Gülen'in A TAKIMI: CIAMAAT'in TSK ve MİT Elemanları!10.03.2014
Paralel devletin polis ve yargı imamından sonra Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ve TSK imamları da bulundu. MİT ve bürokrasiyle Murat Karabulut, ordu ile ise Hamdullah Öztürk'ün en yetkili isimler olduğu ortaya çıktı


Paralel devletin polis ve yargı imamlarından sonra Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ve bürokrasi ile TSK imamlarına da TAKVİM ulaştı. Paralel yapının istihbarat müsteşarının Murat Karabulut, genelkurmay başkanının ise Hamdullah Öztürk olduğu ortaya çıktı. Daha önce deşifre olan emniyet imamı Kozanlı Ömer lakaplı O.H.Ö. ve yargı imamı Ahmet Can'dan daha etkin ve daha yetkili oldukları öğrenilen imamlardan Karabulut, 4 Şubat 2014'te -cemaatin emniyet imamı O. H. Ö.'nün yurtdışına gittiği gün- ABD'ye uçtu. Hamdullah Öztürk ise Brezilya'da bulunuyor. 

KOZMETİKÇİ MURAT 
Yıllardır cemaatin MİT ve bürokrasideki örgütlenmesinden sorumlu olan Murat Karabulut bugüne kadar hiç görüntülenmedi. TAKVİM'in edindiği bilgilere göre Sinan kod adlı Karabulut, 1968 Elazığ doğumlu. Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Kimya Bölümü'nden mezun oldu. Karabulut, Kozanlı Ömer'in sigorta şirketi sahibi olup da aslında sigorta işiyle uğraşmaması gibi akrabasına ait Cavga adlı bir şirkette çalışıyor görünüyor, ancak gerçekte bu şirketin işleriyle uğraşmıyor. Karabulut, İstanbul Ticaret Odası (İTO) kayıtlarına göre Cavga Gıda ve Kozmetik Ürünleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'nin üç ortağından biri konumunda. Diğer ortaklar O. H. A. ve E. Ö. Ne var ki Murat Karabulut'un resmiyet dışında bu şirketle bir bağı yok, işe de gitmiyor. 

17 ARALIK'TA ÇOK FAALDİ 
Karabulut'un asıl işi, paralel devletin MİT'teki örgütlenmesiyle ilgili gizli çalışmalar yürütmek. Bu nedenle 17 Aralık operasyonuna kadar MİT'in Yenimahalle'deki karargâhına çok yakın bir yerde oturuyordu. Karabulut'un, paralel devletin MİT Müsteşarı gibi görev yaparak MİT'te görev yapan kendi adamlarını yönlendirdiği ve bu yolla tahrif edilecek MİT belgelerinin sızdırılmasını sağladığı belirtiliyor. Murat Karabulut, görüşmelerini kendi üzerine kayıtlı olmayan telefonlarla gerçekleştiriyor. Kullandığı telefonlar ya arkadaşlarının ya paravan kişilerin ya da Cavga şirketinin üzerine kayıtlı. Hükümete yönelik yargı darbesi girişimi olarak yorumlanan operasyonun olduğu gün, yani 17 Aralık'ta Karabulut da İstanbul'daydı. 

TELEFONLAR ÜZERİNE DEĞİL 
O gece telefonları hiç susmadı ve yine 24-25 Aralık'ta operasyonla ilgili görüşmeler gerçekleştirdi. Ama yargı darbesi girişimi şu ana kadar başarıya ulaşamadığı için 4 Şubat 2014'te, Kozanlı Ömer'in de Türkiye'den gittiği gün yurtdışına çıktı. Karabulut da şu anda ABD'de bulunuyor. Sözcü'de çalışan kuzeni Saygı Öztürk gibi gazetecilik yapan Hamdullah Öztürk ise Zaman gazetesinde köşe yazıyor. TSK'dan sorumlu imam olan ve cemaatin ordudaki varlığının en büyük kanıtı olarak gösterilen Öztürk ise Brezilya'nın Sao Paulo kentinde bulunuyor.

CEMAAT ORDUDA
Paralel yapının devlette her kademeye sızmış olması, bir süredir gözlerin orduya da çevrilmesine neden olmuştu. Operasyonlarda yargı ve emniyet gibi birimlerde paralel sızma olduğu açığa çıkarken ordudaki durum merak ediliyordu. MİT TIR'larına jandarma tarafından yapılan operasyonda TSK içinde paralel askerler olabileceği şüphesi artmıştı. TSK imamı olarak görev yapan Hamdullah Öztürk'ü deşifre edilince ordunun içinde paralel kadrolaşma olduğu iddiası daha da güçlendi.

1) MİT İMAMI: Murat Karabulut
 
2) TSK İMAMI: Hamdullah Öztürk
 
3) YARGI İMAMI: Ahmet Can
 
4) EMNİYET İMAMI: O.H.Ö

VALİYE TALİMAT VERDİ
Karabulut, MİT başta olmak üzere bürokrasideki örgütlenmelerle ilgili görüşmeleri gerçekleştiriyor. Geçtiğimiz günlerde Karabulut'a ait olduğu ileri sürülen bir görüşme Youtube'da yayınlanmıştı. O görüşmede Murat Karabulut, Fethullah Gülen'le yapılan görüşme doğrultusunda bir valinin eşinin başörtüsü takmasına izin verilmediğini muhatabı H. S.'ye aktarıyordu. Valinin eşinin muhafazakâr kimliğini ve cemaatle ilişkisini gizlemek için Pensilvanya'dan böyle bir talimat geldiği, görüşmenin içeriğinden anlaşılıyordu.

DİĞER İMAMLAR DA FİRAR ETMİŞTİ
Paralel yapılanmaya yönelik derinleştirilen soruşturmalar sonrası, paralel adalet bakanı gibi çalışan yargı imamı Ahmet Can'ın ve polis imamı Kozanlı Ömer'in yurt dışına çıktığını ilk TAKVİM açıklamıştı. Ahmet Can 10 Ocak'ta ABD'ye uçmuştu. Kozanlı Ömer lakaplı O. H. Ö. de önce evini değiştirmiş, sonra 4 Şubat 2014 tarihinde yurtdışına gitmişti. MİT imamı Murat Karabulut da aynı tarihte 4 Şubat'ta ABD'ye uçtu. Paralel yapının TSK imamı Hamidullah Öztürk'ün de Brezilya'da olduğu biliniyor. (takvim)

'Böyle bir rejimde yaşamaktansa ...'

10 Mart 2014
Ertuğrul Özkök: Başbakan öyle büyük öfkeler yarattı ki, onun bu intikam duygusuyla bizim de bu eziklik duygusuyla gitmemiz mümkün değil


Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, Başbakan Tayyip Erdoğan'ı diktatörlükle suçlayarak AKP yönetiminin son dönemdeki tutumuna ilişkin, "Başbakan'ı taraftlarları kefenle karşılıyor. Karşısındakiler de böyle yaparsa ne olur? Başbakan'ın müdahale etmesi gerekmez mi? Ne kefeni diye tavır alması gerekir. Böyle bir rejimde yaşamaktansa ölmeyi tercih ederim" dedi.

CNN Türk'te Aslı Aydıntaşbaş'ın sunduğu Karşı Gündem'e konuk olan Özkök, Erdoğan ve partisinin seçimlerde yüzde 75 oy bile alsa bu ülkeyi yönetecek kafada olmadığını öne sürerek, "Öyle büyük öfkeler yarattı ki. Ben de de yarattı. Onun bu intikam duygusuyla bizim de bu eziklik duygusuyla gitmemiz mümkün değil. Bunun sonu OHAL uygulamalarıdır" ifadelerini kullandı.

Ertuğrul Özkök'ün açıklamalarından satırbaşları şöyle:
"Erdoğan henüz Adnan Menderes ve Demirel'in aldığı oy oranlarına ulaşmadı. En yüksek oyu yüzde 59,5'tir. Referandum ne demektir? Yüzde 51 alan kazanır altında kalan kaybeder. Eğer yolsuzluk konusunda sandık karar verecekse yüzde 49 bile alsa kaybetti demek hakkına sahibim. Oyu yükselse bile yüzde 50'yi aşmadığı sürece kaybetmiş demektir. O nedenle ben Başbakan'ın yerinde olsaydım böyle demezdim. Chavez yakın zamanda öldü mesela peki şu anda partisinin oyu ne kadar Unutmayalım halk diktatörleri çok çabuk gömer."

'MİT Erdoğan'ın dedektiflik bürosu haline geldi'
"Türkiye'nin kurumları çöktü. Polis çöktü. Türkiye yarın öbür gün Ukrayna'ya dönerse şaşırmayın. Bu kadar güvenme. Ordu açılamaz hale geldi zaten şu anda. Yargı çöktü, MİT rezalet durumda. Erdoğan'ın dedektiflik bürosu gibi çalışıyor. MİT'e güvenmiyorum."

'Bu sürecin sonu OHAL uygulamalarıdır'
"Başbakan'ın bazı şikayetleri çok doğru. Ama bu sorunları yönetme biçimi bu değil. Bunu anlatmaya çalışıyorum. Bu kafayla bu ülkeyi yönetmez. Yüzde 75 de alsa yönetemez. Öyle büyük öfkeler yarattı ki. Ben de de yarattı. Onun bu intikam duygusuyla bizim de bu eziklik duygusuyla gitmemiz mümkün değil... Bunun sonu OHAL uygulamalarıdır. Hepimizin aklımıza başımıza alması gereken bir dönem yaşıyoruz. 30 Mart'tan sonra hepimizi hapse atacak duygusu yaşatıyor bize. Yapamazsa bile bu duyguyu yaşatıyor."

'Sabah'ın sahibi kim?'
"Kendinden geçmiş bir Başbakan'ımız var. Bir gazeteye kimin sahip olacağına karar veren bir Başbakan. Hürriyet'in sahibi kim herkes biliyor mesela. Peki Sabah'ın sahibi kim? Künyede ne yazıyor? Sahibi olarak Kalyoncu gösterliyor. 20 yıldır gazeteciyim tanımıyorum. Kim bu Kalyoncu Allah aşkına?"

'Kendi attıkları manşete baksınlar'
"Başbakan bugün bize paralel diyor. Ne paraleli ya? İnsanda biraz vicdan olur. Benim arkadaşlarım hapse atıldı haksız yere. Başbakan'ın bir Türkiye vatandaşı olarak içim yanıyor demesi lazımdı. Benim için önemli olan bağımsız yargıdır o da Türkiye de yok zaten. İki tane bileğimiz var zaten akıp götürürler. 28 Şubat davasında bize ne diyecekler. 2004 MGK'sında alınan cemaat kararı ne oalcak? O kadar fişleme yapmışlar? Kimse bize masal anlatmasın? 28 Şubat'ta bazı insanlar işlerini kaybetti burada ise insanlar hayatlarını kaybetti. Bana manşetler diyorlar. Kendi attıkları manşetlere baksınlar."

'Böyle bir rejimde yaşamaktansa ölmeyi tercih ederim'
Başbakan'ı taraftlarları kefenle karşılıyor. Karşısındakiler de böyle yaparsa ne olur? Başbakan'ın müdahale etmesi gerekmez mi? Ne kefeni diye tavır alması gerekir. Böyle bir rejimde yaşamaktansa ölmeyi tercih ederim. 21. yüzyılda yaşıyoruz ya. Güzel yemekler yiyeceğiz sevişeceğiz. Böyle şey olur mu? Başbakan paralel yapı konusunda doğal müttefiki olan insanları bile kaybetti. Çünkü güvenmiyorlar, ben de güvenmiyorum. Cemaatin işini bitirdikten sonra bizi bitirecek diye düşünüyor insanlar."
http://www.timeturk.com/tr/2014/03/10/boyle-bir-rejimde-yasamaktansa-olmeyi-tercih-ederim.html#.Ux3yY1o5nDc

CIA demek cemaat demek

FBI'ın tercümanlığını yapan gazeteci Sibel Edmonds, hükümet ve cemaat arasında yaşananlara farklı bir boyut getirdi: CIA, Fethulah Gülen'i kullanarak Erdoğan'ı bitirmek istiyor
CIA demek cemaat demek 10 Mart 2014


SİBEL Edmonds 2001-2002 yılları arasında FBI'ın Orta Asya masasında tercümanlık yapan bir FBI çalışanıydı. Bölgeyle ilgili her önemli ve gizli belge onun elinden geçerken bazı belgeleri açıklayıp hedef haline geldikten sonra FBI'den ayrılıp gazetecilik yapmaya başladı.
Türkiye, ABD ve Orta Asya konusunda uzman sayılan Edmonds önceki akşam aHaber'de yayınlanan Yaz Boz programında önemli açıklamalarda bulundu. İşte o açıklamalardan önemli satırbaşları:

25 MİLYAR DOLARLARI VAR
UZUN süre Türkiye'de yaşadım ve Türkiye iç politikasını çok yakından takip ediyorum.
Amerikalı insanlar şaşırıyor, "Erdoğan önceleri bir melekken, nasıl oldu da ABD için şimdi bir şeytan, bir düşman haline gelebildi?" diye soruyorlar.
ERDOĞAN'IN başına gelenler Fethullah Gülen'le arasındaki kavgayla başladı.
Gülen sadece bir sembol. Asıl önemli olan ve işi yapan Gülen markası. 1997'den sonra CIA Gülen'i oyuna dahil etti. CIA onu ABD'ye getirdi ve ne tesadüf ki, CIA merkezinin hemen yanı başında bir eve yerleştirdi. Gülen 15 yıldır ABD'de yaşıyor ve 20-25 milyar dolarlık bir ağı kontrol ediyor ve kimse gerçekten bu paranın nerden geldiğini bilmiyor. Gülen cemaati ve CIA bununla kalmadı tabii ki, Türkiye'de büyük bir medya ağı kuruldu, satın almalar yoluyla, polis teşkilatına, hukuk ve askeri alanlara sızdılar.

CEMAAT VE İSRAİL AŞKI
ERDOĞAN güçlenince ise bu yapıya başkaldırdı. Aslında bu "Gülen" markasının arkasındaki CIA vb. derin yapılara da başkaldırıydı bu.
DİĞER bir neden de Erdoğan'ın İsrail'e karşı sert tutumu, sözünü geçirebiliyor görüntüsüydü.
Türkiye'deki bütün partilere, medyaya rağmen bunu eleştiren de Fetullah Gülen'di. Gülen'in ABD'deki en büyük destekçisi de ordaki Yahudi lobisidir.
BU NOKTADA başka bir olay patlak verdi; Gezi Parkı olayları. Gülen, Erdoğan'la aralarındaki kavgada, bunu bir fırsat olarak değerlendirmek istedi.
Ve Gülen protestolara kendi cemaatinden insanları soktu. Erdoğan, başına neler geleceğini anlamıştı.
CIA ve Gülen işe el atmış, protestolarda aktif rol oynamaya başlamıştı.
Ve eş zamanlı olarak ABD ve Avrupa basınında Erdoğan "diktatör" olarak anılmaya başlandı.

KOCA BİR TEHDİT


CIA'nın kukla hükümetler kurduğu ve ardından bir gecede onları yok ettikleri bilenen bir gerçek. Aynı şey Erdoğan'ın da başına geliyor. Öte yandan Gülen'in ABD dışında CIA ile birlikte açtığı okullar tek tek kapatılıyor.
Çünkü bu ülkeler, Gülen cemaatinin varlığının kendi ülkelerinin ulusal güvenliğine bir tehdit olduğunu, CIA ile ortak operasyonlarda kullanıldığını kavradılar.

http://www.ahaber.com.tr/Gundem/2014/03/10/cia-demek-cemaat-demek-362153440721

Böcekçi müdür ortadan kayboldu

BAŞBAKAN Erdoğan'ın Keçiören'deki çalışma ofisi ile Başbakanlık Resmi Konutu'na böcek yerleştirdiği anlaşılan polis müdürleri S. D. ve A. T. hakkında ilginç bilgiler ortaya çıktı.

Böcekçi müdür ortadan kayboldu10 Mart 2014
Başbakanlık Teftiş Kurulu'nca başlatılan soruşturmada, Başbakanlık Koruma Dairesi'nde görev yapan böcek şüphelis polis müdürü S. D.'nin ise Pakistan'da resmi görevde iken böcek skandalı patlayınca bir başka ülkeye giderek sırra kadem bastığı anlaşıldı.
 
S.D.'nin Almanya'ya geçtiği iddia edildi. Diğer böcek şüphelisi polis müdürü A. T.'nin yakını olan 4. sınıf emniyet müdürü S.
D. hakkında meslekten ihraç kararı alındığı belirtildi. S. D.'nin de A. T. gibi Şanlıurfa Suruç Emniyet Müdürlüğü kadrosunda olmasına rağmen usulsüz bir şekilde Ankara'da görevlendirildiği anlaşıldı.

ÇETEYE YARDIM İDDİASI
A. T.'nin adı ise bir organize suç örgütü için böcek tarama olayına da karıştı. A. T., Başbakanlık böcek tarama cihazlarını çetenin talebi üzerine bir mekana götürerek böcek araması yapmakla suçlandı.
Şüpheli sıfatıyla dosyada adı geçtiği belirtilen A. T.'nin çete ile ilişkili olduğu gerekçesiyle yargılandığı ortaya çıktı. A. T.'nin çetenin işyerinde polis dinleme cihazlarına karşı elektronik böcek taraması yaparak örgüte yardım ettiği iddia edildi.

KAYNAK: SABAH

Paralel yapı hakkında şok yolsuzluk iddiası

AK PARTİ iktidarının 2008 yılında uygulamaya koyduğu Sosyal Destek Programı'nin (SODES) Paralel Yapı'nın örgüt finansmanı için kaynak haline geldiği iddia edildi.
Paralel yapı hakkında şok yolsuzluk iddiası

10 Mart 2014
Valilik ve İl Özel İdare birimleri vasıtasıyla 34 ilde hizmet veren SODES'in öncelikli hedef kitlesini sosyal imkânlara erişimde sıkıntı yaşayan; çocuklar, gençler, kadınlar, işsizler, yoksullar, göç etmişler ve kentlerin gecekondu bölgelerinde yaşayan bireyler ve gruplar oluşturuyor. Bu kişilere hastane, çocuk esirgeme kurumu gibi birimlerin yanı sıra STK ile de ulaşılıyor.

İddialara göre birçok ilde paralel hizmet veren bürokratlar sayesinde şimdiye dek binlerce projeye imza atan SODES'in imkanları paralel yapı için kullanıldı. Özellikle cemaate yakın STK'lara SODES üzerinden milyonlarca lira aktarılırken paralel yapının bu paraları hizmet için değil kendi ihtiyaçları için kullandığı iddia edildi.

Kaynak: Takvim
 Bu da Mersin listesi!
81 ilde yüz binlerce kişiyi dinleyen paralel yapılanmanın içlerinde vali yardımcıları, hâkimler, siyasetçiler, liman yöneticileri ve emniyet müdürlerinin de bulunduğu Mersin'deki tele-kulak listesine ulaşıldı
Bu da Mersin listesi!10 Mart 2014
Türkiye'nin tüm şehirlerinde yüzbinlerce kişiyi hukuksuz şekilde dinleyen paralel yapılanmanın telekulak skandalları deşifre olmaya devam ediyor. Devlet içine çöreklenmiş şebekenin Mersin'deki dinleme listesi ele geçirildi.

Yeni Şafak'ın haberine göre kentte 123 kişiyi uydurma soruşturmalarla kayda alan örgütün telekulak listesinde vali korumaları, memurlar, siyasi parti temsilcileri bulunuyor. AK Parti'li siyasiler yasadışı sol Marksist-Leninist-Komünist-Partisi (MLKP), El-Kaide, Hizbullah, PKK gibi örgütler, Emniyet Müdürleri ise Özgür Suriye Ordusu Faaliyetleri kapsamında dinlenmiş. Telekulak listesinde bir de Mülkiye Başmüfettişi bulunuyor.

ADRES YİNE AYNI

Hukuksuz dinlemelerin büyük kısmına Adana'da görevli bir Özgürlük Hakimliğinin onay verdiği öne sürülüyor. Aynı hakimlik, Adana'da durdurulan MİT TIR'larıyla da gündeme gelmişti. Suriye'ye yardım götüren MİT TIR'larına uydurma ihbarda bulunduğu öne sürülen Jandarma İstihbarat görevlilerini, 'delil olmadığı' gerekçesiyle serbest bırakan hakimlik, casusluk şüphesiyle soruşturulan Jandarma İstihbarat görevlilerinin üzerine atılı iddiaların askeri suç kapsamında olma ihtimali bulunduğunu da iddia etmişti. Hakimliğin bu kararı, paralel yapılanmaya karşı yürütülen casusluk soruşturmasının askeri yargıya havale edilerek adaletten kaçırılma girişimi olduğu da öne sürüldü.

MERSİN EMNİYETİ'NE PARALEL KUŞATMA


Telekulak listesinde, Mersin Emniyet Müdürlüğü'nde görevli çok sayıda müdürün de ismi geçiyor. Paralel yapılanmaya mesafeli duran çok sayıda müdür ve polis memuru, uydurma bir soruşturmaya dahil edilerek dinlemeye alınmış. Listede, 30 emniyet müdürü, 9 emniyet amiri, onlarca da polis memuru bulunuyor. Emniyet mensuplarına yöneltilen suçlama ise oldukça çarpıcı. Listede bulunan neredeyse tüm kamu personeli Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) faaliyetleri kapsamında dinlemeye alınmış. Adliyeyi tam anlamıyla kontrol altına almak için harekete geçen çete, çeşitli adliyelerde görevli zabıt katipleri ile müdürleri bile telekulak listesine almış. Listede, iki Vali Yardımcısı ile valinin iki koruması da var.

LİMANLAR DA HEDEFTE

Örgüt Mersin Limanı'nda görevli kamu personelini de hedefledi. Limanlarda 'himmet' adı altında haraç topladığı ileri sürülen şebeke, Denizcilik Müsteşarlığı Mersin Liman Başkanı Savaş Çakmak ile Denizcilik Müsteşarlığı'nın Özel Kalemi'ni de dinlemeye aldı. Limanlardaki sevkiyatı kontrol altında tutmaya çalıştığı ileri sürülen çetenin bu yöntemle Türkiye'deki tüm limanlarda denetim kurmaya çalıştığı öne sürüldü.

CASUSLUK DAVASI YOLDA

Dinleme skandalının ortaya çıkması üzerine Adana Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bir soruşturma başlatıldı. Dinlemelerin Adana'da bulunan özel yetkili savcılıkların yürüttüğü soruşturmalar kapsamında yapıldığı öğrenildi. Soruşturmanın sonunda telekulak skandalında parmağı olanlar hakkında casusluk davası açılması bekleniyor.

Örgütlerden örgüt beğen

Örgütün, kurduğu dinleme ağıyla Mersin'deki siyasi parti temsilcilerini adeta kuşattığı belirlendi. Birçok siyasi, Türkiye'de faaliyet gösteren yasadışı örgütlere yönelik yürütülen soruşturmalara dahil edilerek dinlendi. 34 Ak Parti'li yönetici, belediye başkanı ve belediye meclis üyesi, çeşitli örgütlerin şüphelisi gibi gösterildi. Paralel çetenin kentte dinlediği isimlerin başında Mersin Valisi Hasan Basri Güzeloğlu geliyor. Soruşturma listesinde Güzeloğlu'nun ismi yok, ancak dinlenen 123 kişiden biri ya da birkaçı için mahkemeden çıkarılan dinleme kararına Güzeloğlu'nun telefon numaralarının eklenmiş olma ihtimali yüksek. Örgüt daha önce de binlerce kişi için bu yönteme başvurmuştu.

KİMSEDEN ÇEKİNMEYİZ

Listedeki AK Parti'liler, Hizbullah, PKK, KCK, El-Kaide ve Türk İntikam Tugayı (TİT) gibi soruşturmalar kapsamında dinlenirken, CHP Mersin İl Başkanı Yılmaz Şanlı ise TİKKO kapsamında dinlemeye alınmış. AK Parti Mersin Huzurkent eski Belde Belediye Başkanı Mustafa Akgül'ün ismi de dinlenen onlarca isim arasında. Listede bulunan telefonundan aradığımız Akgül, 'Bu konuyla ilgili bir bilgim yok. Dinlemeleri etik bir şey değil. Partimi seviyorum ve partimden de ayrılmam. Onlar istedikleri kadar uğraşsınlar, partimizi devirmeye güçleri yetmeyecek. Onlar beni Hizbullah terör örgütü kapsamında dinlemiş olabilirler ancak ben o dedikleri şeyin yakınından bile geçmem. Kimseden çekinmem. Kaya gibi başbakanımız var, o dünyaya yeter' dedi. AK Parti Mersin İl Yönetim kurulu üyesi Vehbi Aksay TİT faaliyetleri kapsamında dinlenmiş. Kendisine telefonla ulaştığımız Aksay konuşmak istemediğini belirtti.

Benim için niye ÖSO'yu seçtiler ki?

Uzun yıllar Mersin'de hakimlik yapan ve geçtiğimiz yıl emekli olan Akif Doğru da ÖSO kapsamında dinlenen isimlerden biri. Yargıçlar olarak uzun yıllardır dinlendiklerini zaten tahmin ettiklerini ancak böyle saçmalıklara tevessül edeceklerini düşünmediklerini söyleyen Doğru, 'Neden benim için Özgür Suriye Ordusu'nu seçtiklerini anlayabilmiş değilim' ifadelerini kullandı.

MÜDÜRLER DAVA AÇACAK

İsmi paralel çetenin dinleme listesinde bulunan Vali Yardımcısı Turgut Serimer de numaranın kendisine ait olduğunu doğrulayan kamu görevlilerinden. Serimer, devlet memuru olduğu için demeç veremeyeceğini belirtti. Konuştuğumuz çok sayıda emniyet müdürü de devlet memuru oldukları için konuşmayacaklarını beyan etti. Dinlendiğini Yeni Şafak muhabirlerinden öğrenen bazı emniyet müdürleri ise ilk başta şaşkınlıklarını gizleyemezken, bir kısmı telekulak skandalına ilişkin dava açacağını söyledi.

İŞTE O LİSTE

0533 656 68 NEVZAT KILINÇ VALİ KORUMASI PKK/KCK FAALİYETLERİ

0533 656 68 ÖZGÜR DURMAZ VALİ KORUMASI ÖSO FAALİYETLERİ

0505 456 26 ERKAN TOPRAK MÜLKİYE BAŞMÜFETTİŞİ ÖSO FAALİYETLERİ

0505 466 41 TURGUT SERİMER VALİ YARDIMCISI ÖSO FAALİYETLERİ

0532 527 00 MEHMET OLCAY VALİ YARDIMCISI ÖSO FAALİYETLERİ

0532 638 78 AKİF DOĞRU HAKİM ÖSO FAALİYETLERİ

0532 517 53 İSMAİL GÖKMEN HAKİM ÖSO FAALİYETLERİ

0505 660 67 ÜSTÜN BAYBURTLUOĞLU HAKİM ÖSO FAALİYETLERİ

?? KENAN TELLİ HAKİM ÖSO FAALİYETLERİ

0545 344?? SELMA YILMAZ YARGITAY ZABIT KATİBİ ÖSO FAALİYETLERİ

0532 340 54 YILMAZ ŞANLI CHP MERSİN İL BAŞKANI TİKKO

0532 232 23 MEKİN MERTER SALT AK PARTİ MERSİN İL BAŞKANI ÖSO FAALİYETLERİ

0532 291 06 ÖZCAN SEVİM AK PARTİ MERSİN ÖSO FAALİYETLERİ

0532 234 50 ABDURRAHMAN ÇOKGÜNLÜ AK PARTİ MERSİN PKK/KCK

0532 350 0? HAKAN ERGÜN AK PARTİ MERSİN PKK/KCK

0505 7?? ELİF AKKAR AK PARTİ MERSİN HİZBULLAH

0532 213 38 ELİF AKKAR AK PARTİ MERSİN HİZBULLAH

05078 302 33 ERKAN ARIKAN AK PARTİ MERSİN PKK/KCK

0532 243 4? HİDAYET ŞEKER AK PARTİ MERSİN PKK/KCK

0532 207 22 NASUH LALE DEMİR AK PARTİ MERSİN PKK/KCK

0532 303 00 MERT HAZAR AK PARTİ MERSİN MLKP

0532 711 81 ORHAN YÜREK AK PARTİ MERSİH HİZBULLAH-İLİM

0554 342 93 ÖMER BATKAN AK PARTİ MERSİN HİZBULLAH

053554741 AHMET NAS AK PARTİ MERSİN PKK/KCK

0533 775 65 HAKKI MENİZ AK PARTİ TARSUS İLÇE BŞK. TKP/ML KONFERANS

0533 685 11 HABİB KURT AK PARTİ MERSİN EL KAİDE

0532 247 03 VEHBİ AKSAY AK PARTİ MERSİN TİT

0532 752 62 MUSTAFA ERGÜNEŞ AK MERSİN MECLİS ÜYESİ HİZBULLAH İLİM

0532 203 18 MEVLÜT OK AK PARTİ BOZYAZI İLÇE BŞK ÖSO FAALİYETLERİ

0532 242 05 MUSTAFA AKGÜL AK PARTİ İLÇE BŞK. HİZBULLAH

0532 26166 NURETTİN ÖZYURT AK PARTİ MERSİN MECLİS ÜYESİ PKK/KCK

0505 54?? MEHMET BAYDOĞAN 1. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

0532 581?? MEHMET BAYDOĞAN 1. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

0530 41?? SÜLEYMAN PAMUK 1. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

050521799 SÜLEYMAN PAMUK 1. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

0505 216 25 ORHAN YILMAZ 2. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

05058?? SEMİH TEYMUR 2. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

0505 23471 CEMİL BEBEK 2. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

0505 220?? MUSTAFA YAVUZYOLCU 2. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

0505 ???? KEMAL DİKMEN 2. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

?? MEHMET İNCELER 2. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

?? ALİ DOĞAN 1. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

?? MUSTAFA ?? 1. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

?? MAHMUT AKSÜT 3. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

?? HALİL İBRAHİM DİLER 1. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

?? MAHMUT İNCECİK 1. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

?? MEHMET FARUK ? 1. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

?? SAADETTİN YAŞAR AKSOY 3. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

??METİN CEBECİ 4. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

??YAŞAR GİDİŞ 4. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETİ

??İDRİS YILMAZ 4. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

??MUSTAFA YALÇIN GÜVEN 4. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

?? MEHMET DİYAADDİN ÖZER 4. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

0505111?? RÜSTEM YILMAZ 4. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

?? BİROL TERZİ 4. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

0505215?? LEVENT İZMİR 4. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

050522552 COŞKUN AKARGÖL 4. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

053797066 KILIÇ ASLAN 4. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

012741230? KILIÇ ASLAN 4. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

0505 50661 AHMET ORUÇ 4. SINIF EMNİYET MÜDÜRÜ ÖSO FAALİYETLERİ

0505 211?? ÜZEYİR DEMİR EMNİYET AMİRİ ÖSO FAALİYETLERİ

0532 20?? ÜZEYİR DEMİR EMNİYET AMİRİ ÖSO FAALİYETLERİ

0505 21567 OĞUZ ŞAHİN EMNİYET AMİRİ ÖSO FAALİYETLERİ

0505 21061 SERHAN TÜRK EMNİYET AMİRİ ÖSO FAALİYETLERİ

0505 23207 MEHMET GÜNGÖR EMNİYET AMİRİ ÖSO FAALİYETLERİ

0532 68877 BÜLENT TANSEL EMNİYET AMİRİ ÖSO FAALİYETLERİ

???? MESUT BAYSALOĞLU EMNİYET AMİRİ ÖSO FAALİYETLERİ

???? METEHAN ?? EMNİYET AMİRİ ÖSO FAALİYETLERİ

???? ALİYE DOĞAN BAŞKOMİSER ÖSO FAALİYETLERİ

???? HÜSEYİN KARADAVUT KOMİSER ÖSO FAALİYETLERİ

???? CEM BEKAR KOMİSER YARDIMCISI ÖSO FAALİYETLERİ

0507 78915 ERDAL SOYKÖK KOMİSER YARDIMCISI ÖSO FAALİYETLERİ

0505 35711 ALİ KILIÇ KOMİSER YARDIMCISI ÖSO FAALİYETLERİ

0505 72287 İSMAİL UĞUR POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

0505 38986 HAKAN KILIÇ POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

0505 54094 ZİYA DERVİŞOĞLU POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

054?? FERUZAN KAPLAN POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

0506 35967 RECAİ DÖNMEZ POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

0506 928?? ÖMER TAŞKIN POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

0532 63034 SİNAN ŞAHİN POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

???? SALİH ALTUNSÖZ POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

???? HÜSEYİN ÖZTÜRK POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

???? AHMET KILIÇ POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

???? ERTUĞRUL FİDAN POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

???? CUMALİ YÜKSEL POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

???? ÜNAL AVCIBAŞI POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

???? AYGÜN T? POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

0505345 HAKAN AKRAP POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

0505 32045 UĞUR DURAK POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

0541 23044 YUSUF BAY? POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

0554 36580 AHMET KAR? POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

0542 55100 MUHAMMET FATİH KÜPÇÜ POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

???? MUSTAFA KÜLTÜR POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

0533 68973 AHMET KARIN? POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

0505 22770 MEHMET DOĞAN ERKOÇ POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

0505 26615 BEYHANİ DİNÇDEMİR POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

0505 50230 METİN ÇELİK TEKNİSYEN YARDIMCISI ÖSO FAALİYETLERİ

0505 36998 ÖMER KORKMAZ POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

0505 43449 BEKİR NİZAMOĞLU POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

0505 54928 MUSTAFA EKŞİ POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

0505 50719 FATİH MEHMET ŞİMAY POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

0505 62112 HASAN KALE POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

0506 35939 OSMAN AYARTEPE POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

???? TAMER ? POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

???? MEHMET ÇETİNARSLAN POLİS MEMURU ÖSO FAALİYETLERİ

0505 81245 DİLEK YILDIZ ZABIT KATİBİ ÖSO FAALİYETLERİ

0506 30845 BÜNYAMİN KÜTÜK ZABIT KATİBİ PKK/KCK

???? BERKAN UZUNPINAR ZABIT KATİBİ PKK/KCK

0507 77560 SİNEM GÜLERDE ZABIT KATİBİ PKK/KCK

0506 50078 ŞEFİKA KÖROĞLU MEMUR ÖSO FAALİYETLERİ

0532 71564 MUSA ORHAN MEMUR ÖSO FAALİYETLERİ

0542 67876 ALİME DİLMAÇ ANKARA ADLİYESİ - MÜDÜR ÖSO FAALİYETLERİ

0532 41696 SAVAŞ ÇAKMAK MERSİN LİMAN BAŞKANI ÖSO FAALİYETLERİ

0505 77753 SAVAŞ ÇAKMAK MERSİN LİMAN BAŞKANI ÖSO FAALİYETİ

0532 23673 MESUT ÖZTÜRK DENİZ TİC. ODASI GEHEL SEKRETER YARD. ÖSO FAALİYETLERİ

0505 92526 GÜLAVER YILDIZ KIZILKAN ZABIT KATİBİ ÖSO FAALİYETLERİ

0505 81245 DİLEK YILDIZ ZABIT KATİBİ ÖSO FAALİYETLERİ

Kaynak: Yeni Şafak

Gülen’in baskıları... Akit, Akit olalı böyle zulüm görmedi!

 
 
10 Mart 2014
Hasan Karakaya / Yeni Akit
 
Geçen hafta, maalesef “Cemaat ağabeyleri”nin de içinde bulunduğu “Paralel Yapı” ile ilgili birçok “haber” ve “belge” yayınladık...
Bu “haber” ve “belge”ler; karşımızda bir “dinî cemaat” değil, “bambaşka bir örgüt”

olduğunu gösterdi.
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan yapılan “atamalar” sonrası “Paralel Medya” tarafından koparılan “yaygara”ların sebebini araştıran Murat Alan, şöyle bir “ihanet” tesbit edildiğini öğreniyor.Meselâ, muhabirimiz Murat Alan’ın, 7 Mart Cuma günü sürmanşetten yayınladığımız “Casusluğun üssü Kanada” başlıklı haberinde dile getirdiği müthiş detaylar...
TİB’de yapılan incelemelerde; 
“Yüzlerce terabayt veri”, kurum dışına çıkarılmaya dahi gerek duyulmadan “özel bir uydu düzeneği” ile “Kanada’da özel bir noktaya” gönderilmiş...
Gönderilen veriler, Kanada’daki teknoloji merkezinde “montaj ve dublaj” yapılarak “şantaj” amaçlı kullanılmış!..
Söyleyin Allah aşkına;
“Dinî bir cemaat” bu tür işleri yapar mı?.. Demek oluyor ki; bunlar “dinî bir cemaat” değil, “uluslararası bağlantıları olan bir örgüt”tür!..
9 TÜRK ŞEHİD DEĞİL Mİ?
Söyleyin Allah aşkına;
“Terör Devleti İsrail”in Mavi Marmara saldırısı sonrası, Pensilvanya’da; aralarında Cüneyt Özdemir, Serdar Turgut, 

Bejan Matur ve Ferhat Boratay gibi isimlerin de bulunduğu gazetecilerle kahvaltıda buluşan ve onlara, Mavi Marmara şehitleri 
için; “Gemiye binenler, ‘Biz orada şehid olmaya gidiyoruz’ demişler. Bu bile bile ölüme gitmektir, şehidlik sayılmaz” diyen bir Fethullah Gülen nasıl “din adamı” olabilir ve onun peşinden gidenler nasıl “dinî bir cemaat” olabilir?..
Şimdi, Zaman gazetesi, çıkmış diyor ki; “Hocaefendi, ölen 9 Türk için 4 Haziran 2010 tarihli Zaman’da taziye ilânı yayınlamıştı.”
Olabilir!..
Demek ki, “ilân”da farklı söylüyor, “özel sohbet”te farklı!..
Gülen’in “taziye ilânı” yayınlamış olması, “gazetecilere söylediklerini” ortadan kaldırmaz!..
“Akit’i yalanlamak” istiyorsanız, gidin “adı geçen gazeteciler”den beyanat alın ki, biz de inanalım...
BU, NEYİN SAVAŞI?
Onlar, kendilerini “dindar” insanlara “dinî bir cemaat” olarak yutturmaya kalksa ve bunu da “Hükümet-Cemaat kavgası” olarak yansıtmak istese de, herkes biliyor ki; hiç kimsenin “Cemaat’in tabanı” ile bir problemi yoktur...
Problem “karar mekanizma-sı”ndadır!.
Siz zannediyor musunuz ki;
Karşımızda “dinî bir örgüt” var... Sakın ola ki, Türkiye’nin, “Paralel Yapı” ya da “Cemaat” ile mücadele ettiğini düşünmeyin... Bunun, bir “Hükümet-Cemaat kavgası” olduğunu da zannetmeyin...
Bu kavga;
MİT’in, “CIA ve MOSSAD” ile kavgasıdır... Bu kavga, Türkiye ile ABD’nin, Türkiye ile Avrupa’nın, Türkiye ile İngiltere’nin, Türkiye ile İsrail’in kavgasıdır!..
Bu kavga;
Türkiye’nin “İstiklâl”, Türk halkının da “istikbal” savaşıdır.
Bu kavga;
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti”nin var olma-yok olma savaşıdır...
Şunu çok iyi bilin ki;
AK Parti veya Tayyip Erdoğan giderse; yerlerine yeni bir parti ve yeni bir lider gelebilir... Ama, “devlet” elden giderse, yenisi gelmez!..
İSRAİL’E BU MUHABBET NİYE?
Herhalde okudunuz...

4 Mart Salı günü, Akit’in sürmanşetinde, hem de “fotoğraflı” olarak verilen “Cemaat-Şalom kaynaşması” başlıklı bir haber vardı ve özetle şöyle deniliyordu:
“Başbakan Erdoğan’ın “Bunların okullarına çocuklarınızı göndermeyin” çağrısında bulunduğu paralelcilerin okullarında Siyonistlerle büyük aşk yaşandığı, karşılıklı ziyaretlerde bulunulduğu, Müslüman öğrencilerin Yahudi “hayır” kuruluşları için çalıştırıldığı, öğrencilerin ne idüğü belirsiz “tapınaklara” götürülerek “barış” şarkıları dinlettirildiği” ortaya çıktı.”
Söyleyin Allah aşkına; Cemaat’in okulları “Siyonist”lerle böylesine “içli-dışlı” iken, onların lideri olan bir Fethullah Gülen; “Siyonist İsrail’in katlettiği 9 Türk” için “şehit” ifadesini kullanabilir mi?.. Böyle bir “ilişki” yürütülürken, elbette, onları “şehit” saymayacaktır!..
AKİT’E DÜŞMANLAR, ÇÜNKÜ!
Ya ne yapacaktır?..
Bütün “söylem”lerini, bütün “eylem”lerini ve bütün “uluslararası bağlantılarını” deşifre eden Akit’e karşı “amansız bir mücadele” verecektir...
Hem “yazar”ımız, hem “Yazı İşleri Müdürü”müz ve hem de “hukuk danışman”ımız olan Ali İhsan Karahasanoğlu, dün yazdı işte...
“Bizi, böylesine düşman göreni görmedim” başlıklı dünkü yazısında, “Fethullah Gülen ve Cemaat’in Akit’e karşı nasıl bir düşmanlık duygusu ile hareket ettiklerini” örnekleriyle yazıp, dedi ki;
1993’den bu yana, basın hayatındayız. 
DYP-SHP iktidarını gördük.
DYP-ANAP iktidarını..
28 Şubat’ları gördük..
MHP’li koalisyon hükümetini gördük.
“Başörtülülere burs vermiyoruz” diyen Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin şikayetlerini gördük..  
Kurban derisi gaspçısı Türk Hava Kurumu’nun yüz binlerce liralık tazminat davalarını yaşadık.
“10 Kasım’da niye sayfanızı siyah zemine basmadınız” diyen Atatürkçü Düşünce Derneği’ni gördük, Gezi Parkı’ndaki üç ağaca sahip çıkarken, Koç’un on binlerce metrekarelik ormanı talan etmesine seyirci kalan TMMOB’un şikayetlerini gördük.
CHP yöneticilerini gördük, MHP yöneticilerini gördük..
Ve hepsinin zirvesinde, 312 generalin bir araya gelip, açtıkları trilyonluk manevi tazminat davasını gördük.
Akit’i karşıt olarak gördüler... 
Düşman olarak gördüler. Dava açtılar, suç duyurusunda bulundular..
Susturmaya çalıştılar..
Ama Fetullah Gülen kadar şedidini görmedim.. Bir basın organına, bu kadar amansız düşmanlık edeni görmedim..
Darbecilere, laikçilere, Hıristiyanlara karşı hoşgörünün zirvesindeydiler..
Şimdi, Akit’i susturmada hoşgörüsüzlüğün zirvesine çıktılar. 
AYNI YAZIYA 2 DÂVÂ
Somut örnek isteyeceksiniz..
Verelim...
İstanbul’daki avukatları ayrı, Ankara’daki avukatları ayrı, müracaatta bulunuyor..
Aynı olay için, aynı taleple, iki ayrı avukatın yaptığı müracaatlar.
Amaç ne? 
Korkutmak.. 
Yıldırmak... 
Sindirmek. 
Davalarla uğraşırken, gazetecilik yaptırmamak..  
Sadece, tek haberi iki ayrı ilden şikayet etmek, bir habere iki dosya açtırmak da değil, yapılan.. 
21 yıllık basın tecrübeme dayalı söylüyorum... Ayağına bastıklarımızdan kimisi ceza davası açardı. Kimisi tazminat.. Kimisi açıklama ile yetinirdi...
En kabadayısı, ceza ve tazminat davasını birlikte açanları gördüm.
Ama Gülen, 7-8 koldan hareket ediyor.
Tekzip müracaatı var..
Ceza soruşturması için suç duyurusu var.
“Kişilik haklarıma saldırıldı, 40 bin TL, 50 bin TL ödesinler” isteği var...
Basın İlan Kurumu’na müracaat edip, “İlanlarını kesin” talebi var..
İllegal Basın Konseyi’ne müracaat var.
Ve 21 yıllık basın hayatımda ilk defa gördüm, Gazeteciler Cemiyeti’ne şikayet var..
Ve sorsanız, bunlar bir de bize “Basın özgürlüğü” dersi verirler..
Televizyonlarında sabahtan akşama kadar, “İnternet yasaklanıyor, Facebook yasaklanmak isteniyor” diye yayın yapıyorlar..
Kendileri yasaklamanın kralını yapmak için bir saniye boş durmuyorlar..
Basın hürriyetini kısıtlamak, engellemek isteyen biri var ise..
O da Fetullah Gülen’dir.
Bunu söylemek istemezdim...
Ama, geldiğimiz nokta,
Maalesef burasıdır.
(....)
Nedir bunlar, söyler misiniz?
Nerde sizin basın özgürlüğüne saygı ilkeniz?
Böyle mi saygı gösteriyorsunuz, düşünce hürriyetine?..
Ama bugünler de geçecek, Allah’ın izni ile...
28 Şubat’ın geçtiği gibi...
2003’deki darbeler silsilesinin geçtiği gibi...
Peki, ya yarın?..
Bugün, “28 Şubat’a biz de karşı çıkmıştık” dediğinizde, nasıl ki kahkahalarla gülüyorsak;
Yarın “17 Aralık’a, 25 Aralık’a biz de karşı çıktık” dediğinizde, yine kahkahalarla güleceğiz.”
BÖYLE ZULÜM GÖRMEDİK!
Hani, Sivas’a “Senfoni Orkestrası” gidip de “konser” vermiş de, “konseri nasıl bulduğu” sorulan bir Sivaslı şöyle cevap vermiş ya;
“Sivas, Sivas olalı,
Böyle zulüm görmedi!”
Ali İhsan Karahasanoğlu’nun yazısı da onu gösteriyor ki;
“Akit, Akit olalı,
Böyle zulüm görmedi!”
Gerçekten de;
“28 Şubat Post Modern Darbe Süreci”nde her türlü “baskı”yı gördük... “Kaleşnikof”la saldırılara maruz kaldık, “300-400 polis, keskin nişancılar ve panzerler” eşliğinde baskın”lar yaşadık, günlerce “gözaltı”nda tutulduk, “312 General” tarafından açılan “trilyonluk tazminat dâvâsı” ile boğulmak istendik...
Ama, itiraf edelim ki;
“Fethullah Gülen ve Cemaat”ten gördüğümüz zulüm, “28 Şubat’ta gördüğümüz zulüm”den daha beter oldu!..
Hani, bugün “Zamane medyası”; iktidardan baskı gördüğünü iddia edip, “28 Şubat’tan beter” diyor ya!..
Çok doğru!..
Ama, “onlar” için değil,
“Akit” için!..
Gerçekten de, bizim için;
“Fetullah Gülen zulmü, 28 Şubat’tan çok daha beter!”
Uzun lâfın kısası;
“Akit, Akit olalı,
Böyle zulüm görmedi!”
Ama, susturamayacaklar!..
Yıldıramayacaklar!..
Sindiremeyecekler!..
“Post Modern Darbeciler” susturamadı ki, “Dost Modern Darbeciler” sustursun!..
Biz, hep “burada” olacağız...
Ya onlar?!?..
Selâm ve saygılarımızla...

Yerli Füze MIZRAK Hedefi 12'den Vurdu

Uzun menzilli tanksavar füzesi MIZRAK-U'nun test süreci hakkında bilgi veren Roketsan Genel Müdürü Selçuk Yaşar, füzenin Konya Karapınar'daki ilk testinde yüzde 100 başarı elde ettiğini kaydetti.
Yerli Füze MIZRAK Hedefi 12'den Vurdu
10 Mart 2014
Savunma Sanayii Müsteşarlığı ile Roketsan'ın birlikte yürüttüğü uzun menzilli tanksavar füzesi MIZRAK-U'nun test süreci hakkında bilgi veren Roketsan Genel Müdürü Selçuk Yaşar, füzenin Konya Karapınar'daki ilk testinde helikopterden kızılötesi arayıcı başlığıyla yapılan atışta yüzde 100 başarı elde ettiğini kaydetti.
"MIZRAK-U"nun test sürecinin bu yıl devam edeceğini ve kalifikasyonunun tamamlanacağını ifade eden Yaşar, 2015 yılında seri üretime geçmeyi planladıklarını bildirdi. Seri üretimin ardından füzenin ihracını gerçekleştirmeyi hedeflediklerini ifade eden Yaşar, "Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) dünyada büyük bir referans. Dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullandığı bir ürün müşterinin büyük ilgisini çekiyor, güven duyuyor ve kabul görüyor. Dolayısıyla MIZRAK'ın, TSK'nın envanterine girdikten sonra CİRİT'e benzer bir şekilde çok kapsamlı pazarlarda ihracat yapılabileceğini düşünüyorum" diye konuştu.
res1-001.jpg
Füzenin özellikle Orta Doğu, Avrupa ve Uzakdoğu ülkelerine ihraç edilebileceğine işaret eden Yaşar, "Dünyada bizim yaptığımız gibi şu anda modern, yeni nesil bir tanksavar tasarımı yok. Dünyadaki şu anda en yeni tanksavar füze tasarımı Roketsan tarafından yapılıyor. Mevcut sistemlerin en iyi özelliklerini alarak yaptığımız bir tasarım. Dolayısıyla en üst teknoloji diyebiliriz. Bu çerçevede ihraç şansının da yüksek olacağını düşünüyorum. Çok üstün özellikleri var. Pazarda çok iddialı bir ürün olacak" ifadesini kullandı.
res2.jpg
-Etkin zırh delme yeteneğine sahip-
Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na ait AH-1S helikopterinden 3 bin 500 metre menzile yapılan ilk güdümlü atışta hedefi başarı ile vuran MIZRAK-U proje çalışmalarında önemli bir aşamayı geçti.
ATAK helikopterinde kullanılmak üzere geliştirilen MIZRAK-U füzesi, Roketsan tarafından yurt içi altyapı kullanılarak tasarlandı. Rakiplerine karşı önemli teknik üstünlüklere sahip olan füzenin bu yıl içerisinde kalifiye edilmesi hedefleniyor.
Ana muharebe tanklarına karşı kullanılacak olan MIZRAK-U füzesi azami 8 kilometre menzili ile yüksek vuruş hassasiyeti ve etkin zırh delme yeteneğine sahip
res3.jpg
AA
Abdurrahman Dilipak / Yeni Akit

Haşa sümme haşa!

10 Mart 2014
Abdurrahman Dilipak / Yeni Akit



“Yok artık” dedirtecek iddialar peşi peşine geliyor..
Bu arada FBI Ajanı Sibel Edmons da “The Cemaat” ile ilgili ilginç açıklamalarda ve iddialarda bulundu..


Bu köşenin okurları, FBI’ın Cematin peşinde olduğunu yazdığımı hatırlayacaklardır. FBI’ın Müslümanlara CIA’dan daha hayırhah olduğu anlamına gelmiyor.. CIA dedikse tamamı da bu projenin arkasında değil, öyle anlaşılıyor.. Bu Rant koop. içindeki bir grubun yürüttüğü bir projeksiyon. Başında da Graham Fuller var.. İşin içinde Yahudi lobisinden birileri, Vatikan, İngiltere, Fransa, Almanya filan da var!

FBI ve CIA’dekilerin arasındaki temel problem, İslamcılara karşı sopa politikası mı uygulanacağı, havuç politikası mı? FBI’cılar sopacı.. Fullerin hakkını yemeyelim..
Adam uçmuş, “Allah kainatı Hz. Muhammed’in yüzü suyu hürmetine yaratmış, Gülen’in yüzü suyu hürmetine devam ettiriyormuş.”

Adam “Kainat imamı” ya!

Buna Evrenesoğlu çok kızacak, o çünki kendini Mahşer günü Allah’ın huzurunda peygamberlere imamlık edecek kişi olarak takdim ediyordu! Onun da peşine takılanlar var. Yani bu iddiada yalnız değil. Siz “Mesih” ve “Mehdi” beklemeye devam edin! Bunların peşinden gidecek “akıllı”lar olduğuna göre birileri bu tür işlere fon ayırmaya, birileri de bu iddialarla ortaya çıkmaya devam edecek!

Demiştim ki, yakında bu sorun Amerika’da da iç politika mevzusu olacak ve konu yargıya taşınacak. FBI’dan Sibel Edmonds’un  açıklamaları ile bu süreç başladı.. Edmonds’un açıklamaları için internete bakın, çok şey bulacaksınız.. Edmonds da bunları canı sıkıldığı için çıkıp konuşmuyor.. Bunlar yakında kopacak bir fırtınanın ilk işaretleridir.. Boşuna ruh çağırır gibi cinleri başınıza toplamayın. Toplaması kolay da dağıtması zordur topladıklarınızın! Ve çocuklarınızı böyle bir fitneden koruyun.. Yaşadığımız süreç dershane, siyaset meselesinden çok daha önemli bir süreç, bunu da unutmayın!

Cemaat dediğiniz yapı devlet gibi bir organizasyon. 2500 okul cami, dergah bilgi evi, dershane, yurttan ibaret değil. 25 yılda 25 milyar dolarlık mal varlığına sahip olmuş, bir o kadar da cari gideri olan bir organizasyon. Bunlar bu yeni dinin İslam coğrafyasındaki yeni misyoner merkezleri olacaktı.. Amerikano İslam’ın, hatta sadece İslam değil, Yahudilik ve Hıristiyan dünyadan katılımla yapılandırılacak yeni, dine karşı post modern bir dinin temelleri atılacaktı.. Şia’ya karşı Sünni bir proje bu. Şia için de başka bir proje. İslam coğrafyası Şii-Sünni, Mehdi kavgasına hazırlanıyordu çünki.. İpin ucunu takip ederseniz, bu iş Adnan hocaya da ötesine de gider.. Ve bu projede tek yapı da cemaat değil.. En azından diğer cemaat yapıları içinde, seslerinin çıkmadığına bakmayın,  “iltisaklı” bir sürü adam var!

Şimdi anlaşıldı Peygamberimizin kendini niye ziyarete geldiği. “Mehdi”, “Mesih” filan değilmiş adam iddiaya göre, haşa Allah’la doğrudan görüşüyor, Cebrail’e bile gerek yok. Zaten henüz Cebrail onunla tanışmamış.. Zaten “Cebrail parti kursa bile ona oy verecek de değil.”

Aralarında bir “niza” var galiba!

Hadi biri çıkar bunları söyler de bu insanlar böyle birinin peşinden nasıl gider?
Gülen’le ilgili o kadar çok iddia var ki! Kimine göre Mehdiyet misyonunun tek sahibi.. Bu hareketi Resulullah yönetiyor.. Kimine göre ise Vatikan’da şövalyelik unvanına sahip bir Tapınakçı! Melek mi, Şeytan mı bu adam!

Görünen o ki, İsrail’in dostluğuna büyük önem veren, ABD’nin korumasında, Vatikan’a muhabbet besleyen bir kişi o! Ecevit’e şefaat edecek, Koç’la yakın ilişki içindeki bir isim..
İsterseniz Yandex’e “Gülen AIPAC” diye girin bakalım, Yahudi lobisi ile nasıl bir ilişkisi varmış. Gülen’in ABD’de ikamet alması için kimler referans olmuş onlara bakın bir!
Bugün 25 milyar dolarlık bir fonu yöneten, bir o kadar da harcayan bir  örgüt düşünün. Sahi bunların muhasebe kayıtları, para trafikleri, kaynağı ve harcandığı yerler nerelerdir aceba. ABD’de, Türkiye’de, diğer ülkelerdeki bu kirli operasyon kimler ve hangi kurumların üzerinden gerçekleştirildi.. Türkiye’de, kamu kaynaklarından ne kadar para bu gizli kasaya, kimler eliyle, ne zaman, nasıl ve ne maksatla aktarıldı! Paraların resmi araçlarla aktarıldığı doğru mu? Çünki o kadar çok paranın “ayakkabı kutuları”na sığmayacağı açık!

Gladio A planı çıkmaza girdi, şimdi Gladio B planı devrede. Ama deşifre oldular ve çok kötü gidiyorlar.. “Kainat imamı”nın işi zor! Gladio da artık yenilecek ata oynamayacak kadar akıllıdır. Zararın neresinden dönülürse orasının kâr olduğunu bilir..

Bizimkilere; iyi niyetli, saf arkadaşlara gelince, onlar daldıkları ipnotik uykudan uyanmaları için daha zamana ihtiyaç var.. Onlara hatırlatmak gerek: Cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir. Ve aman dikkat: Sakın Şeytan nefsimizi Kur’an’la aldatmasın!
 Selâm ve dua ile..

Paralel yapı, siyonist güçlere hizmet ediyor

İHH’nın özellikle İslâm dünyasında iç karışıklıkların olmaması için gayret ettiğini ifade eden İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım, “Bu paralel yapı, insanların ölmesini umursamıyor, bu savaşları çıkartmak ve büyütmek isteyen emperyalist ve Siyonist güçlere hizmet ediyor” diye konuştu. Fetullah Gülen grubunun 17 Aralık operasyonundaki etkisini de değerlendiren Yıldırım; cemaatin taşeron olduğunu vurguladı
 
Paralel yapı, siyonist güçlere hizmet ediyor10 Mart 2014
RÖPORTAJ: HÜSEYİN KULAOĞLU - Paralel yapının, 17 Aralık komplosunda, İHH’yı da hedef tahtasını oturtması tartışma konusu oldu. MİT’in TIR’larının durdurulma konusunda bile İHH’ya iftira atıldı ve sözde Selam Terör Örgütü üzerinden de İHH Başkanı Bülent Yıldırım ile birlikte birçok çalışan dinlendi. Biz de, İHH Başkanı Bülent Yıldırım ile 17 Aralık operasyonunu, İHH’nın hedefe konulması ve bundan sonra neler olabileceğini konuştuk...

Sohbetimize 17 Aralık operasyonundan başlayalım isterseniz... Bu operasyonu nasıl değerlendiriyorsunuz?

- 17 Aralık operasyonu başladığında Türkiye şok yaşadı. Meseleyi bilenler bu operasyonun yolsuzluktan daha öte bir şey olduğunu algıladı. Bir hukukçu olarak, operasyondaki hukuk dışı muameleleri hemen fark edebildik. 17 Aralık operasyonunun bir darbe girişimi olduğu ortaya çıktı. Bu bürokratik bir darbeydi.  17 Aralık aslında dost darbesiydi. Hükümetin çok güvendiği, ülkenin dünyadaki imajını teslim ettiği yapı, birden bire hükümeti ve diğer STK’ları itibarsızlaştırıcı bir hareket içerisine girdi.

Bir ihanet içerisine girildi diyebilir miyiz?
- Tabii ki bu bir ihanet... Daha sonraki olaylarda da bu durum ortaya çıktı. MİT’in TIR’ı, Adana’daki TIR’larla ilgili durum, dinleme skandalı söz konusudur. Öyle bir yapıyla karşı karşıyayız ki; Başbakan’a, Cumhurbaşkanı’na, Bakanlara şantaj yapacak, onları dizayn etmek için bütün bilgileri toplayacak kadar büyük bir ihanet söz konusu.

17 Aralık çok önceye mi dayanıyor?

- Tabii çok önceye dayanıyor. MİT krizinden de dershanelerden de daha öte bir şey. Bu operasyon İslâm dünyasını kontrol etmek için yapılan bir hadisedir. Türkiye üzerinden daha yumuşak, egemen güçlere ses çıkarmayan, dünyanın yöneticilerine payanda olan bir İslâm topluluğu yetiştirme projesidir. Özgür düşünen herkesi tasfiye eden bir İslâm projesi... Bu nedenle 17 Aralık’a gelene kadar, ülkeyi yönetmeye çalışan bir yapı var. Bu yapı, uluslararası egemen güçlerle de entegre olmuş, mevcut hükümeti, devletin bürokrasisini, askeriyesini, güç odaklarını kontrol edebileceğini düşünüyor.
Bu yapı sadece Türkiye’de mi böyle, yoksa dünyanın birçok ülkesinde de böyle bir yapılanmaya mı gitti?

- Dünyanın birçok ülkesinde okullar açtı. Bu okullarla ilgili bazı ülkeler, “Buralar CIA’nın veya başka ülkelerin merkezi gibi çalışıyor” diye bu okulları kapatma veya kontrol etme kararı aldı. “Bu kadar olmaz” diye düşündüğümüz zamanlar oldu. Ama ne zaman ki gerçekler ortaya çıktı, “Demek ki sadece Türkiye’de değil, dışarıdaki yönetimlere de etki edebilmek için kullanılan yapılardan biriymiş” dedik.

Fetullah Gülen grubu bu operasyonun Türkiye’deki işbirlikçisi mi?

- Bekir Bozdağ’ın “Daha üst bir akıl var” tespitine katılıyorum; fakat ortada bu üst akılla irtibatlı olan gönüllü bir irade var. Bu nedenle, “Türkiye bizim merkezimizdir, bu üst akılla irtibat kurup iş tutarken Türkiye’de güçlü olmak zorundayız” diyen bir kukla ile karşı karşıyayız. Bu üst aklın ise kim olduğunu artık herkes biliyor. Biz, mevcut yapının bir taşeron olduğuna inanıyoruz.

Peki, bunların ne zaman farkına vardınız?

- Biz daha önceden farkına vardık. Yara alan farkına varıyor...

Sizin Fetullah Gülen ile yüz yüze görüşmeniz oldu mu?

- Hiç olmadı ama cemaatin üst kadrosundan, tabandan çok insanla tanışıklığım var. Yakınlarımdan, cemaatin içinde olanlar var.

Sizden bir temsilci bu konularla ilgili Pensilvanya’ya gitti mi veya sizi davet ettiler mi?

- Bizden temsilci olarak gitmedi ama vakfımızın üyesi olan birçok insan oraya gidip görüşmeler yaptı. Bu görüşmelerde özellikle Mavi Marmara’dan sonraki otorite söyleminden meydana gelen olumsuz havanın giderilmesi için bazı tanıdıklarımız kendi iradeleriyle arabuluculuk yapmak istedi...

‘MAHKEMEYE PARALEL BİR ETKİ Mİ VAR?’

Mavi Marmara davası şu anda yavaş işliyor. Daha sanıklar hakkında yakalama kararı bile çıkartılmadı. Bunu neye yoruyorsunuz?

- Türk hukuk sisteminin ne kadar çürümüş olduğunun göstergesidir. Çünkü ortada cinayet ve katliam var. BM İnsan Hakları Raporu da bunu yüzde yüz ortaya koydu. Buna rağmen Türkiye’de bu kadar maddi delili olan bir davada henüz yakalama kararı çıkmadı. Biz de düşünüyoruz; bu mahkemenin yapısına etki eden başka bir paralel güç mü var acaba?..

Bu dava süreçlerinde bir engelleme söz konusu mu?

- Engellemeler söz konusudur. “Bu davayı açarsanız önünüze el Kaide dosyası konulacak” şeklinde el altından bize gelen bilgiler vardı. İsrail üzerinden, Amerika’nın düşünce kulüpleri üzerinden gelen birtakım teklifler vardı. Amerika’daki düşünce kulüplerinin bir kısmının paralel yapıyla ilişkili olduğunu daha sonradan tespit ettik. Maddi olarak çok teklifler geldi. Bunları reddedince tehditler gelmeye başladı. Onun için biz bu davayı çok önemsiyoruz, geri adım atmıyoruz.

17 Aralık operasyonunun ardından MİT’e ait olan TIR’lar arandı. Burada TIR’ların İHH’ya ait olduğu iftirası atıldı. Bu olayın sizin üstünüze yıkılmaya çalışılmasının sebebi nedir?

- Bu tam bir ihanet, tam bir iftira ve hainliktir. 17 Aralık operasyonu sadece hükümete yapılmadı. Operasyona İHH ve Mavi Marmara’yı da katmak istediler. Hükümeti 17 Aralık’ta düşürebileceklerine inandılar. Fırsattan istifade İHH’yı da içeri alırız diye dosyalar hazırlandı. Bu dosyaların çalındığını biliyoruz. Bu arada Ukrayna ve Avrupa’dan gelen suikast timleri vardı. Özellikle Çeçenlerle ilgili İHH’nın Çeçenlerle bir problemi varmış imajını vereceklerdi. Bu dosyanın içinde bunlar da var...

Peki kim çaldı bu dosyaları?

- O dönemde devlette görevli olan ve 17 Aralık’ta görevden alınan bir kişi. Bir birimin başkan yardımcısı. Oturduk, yüz yüze de görüştük o kişiyle, inkâr etti. İsim vermek istemiyorum. Ama bizi komple Vatan Emniyet Müdürlüğü’ne alacaklar, gelen timler bize suikastı başarırlarsa, “Bu, Çeçenlerle İHH’nın bir iç meselesidir” iftirası ile olayı kapatmaya çalışacaklardı, Allah ellerine yüzlerine bulaştırdı.

KİMİ SEVMİYORLARSA ‘SELAM’A ÜYE ETMİŞLER!

Paralel yapı, sözde Selam Terör Örgütü diye bir örgüt kurup, binlerce kişiyi dinlemiş. Dinlenenler arasında siz de varsınız. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Kimi sevmiyorlarsa hepsini Selam örgütüne mal etmişler. Bana göre 2 bin 3 bin kişi değil, milyonlarca insanı, bütün Türkiye’yi dinlemişler. Selam örgütü içerisinde bizi Hizbullah ile el Kaide arasındaki diyaloğu sağlayan, bu örgütün finansmanını, lojistik desteğini oluşturan bir konuma getirmişler. Yani bunlar istemişler ki; biz bir ömür boyu hapiste kalalım. Biliyorsunuz; bu olaylardan birkaç gün önce İsrail Dışişleri Bakanı, “İHH bizim için büyük bir tehdittir” diye açıklama yaptı. Bunlar da demek ki efendilerinin o sözüne uyarak hemen İHH ile ilgili kumpaslar kurdular.

Burada bir çelişki var. İHH’yı bir taraftan El Kaide yapıyorlar, diğer taraftan da tam zıttı olan Hizbullah...

- Beceriksizliklerinden. Aslında biz dünyadaki bütün örgütlerle görüşebilecek potansiyele sahibiz. Çünkü insani diplomasi yapıyoruz. Bunu BM de biliyor. Özellikle İslam dünyasındaki iç karışıklıkların olmaması için gayret ediyoruz. Şu anda İslâm dünyası içerisindeki mezhep ve meşrep kavgalarından ölen insanlar bizi yaralamıyor mu? Yaralıyor ama bu paralel yapıyı yaralamıyor. Bu paralel yapı, insanların ölmesini umursamıyor. Biz şimdi gidiyoruz, falan örgütün yetkililerine, “İslam dünyasında bu kavgayı bitirin çocuklar ölüyor” dediğimiz zaman paralel yapı hemen bizi alıp, Selam örgütü diye yaftalıyor. O zaman siz gidin bu çalışmayı yapın. Ama onların kalbi bir kere ona açık değil. Merhamet duyguları yok. Bunca varil bombasının düşmesi, o kadar çocuğun ölmesi, vücutlarının parçalanması onları yaralamıyor. Onlar, bu savaşları çıkartmak ve büyütmek isteyen emperyalist ve Siyonist güçlere hizmet ediyor. Kim ölüyor orada? Biz ölüyoruz. Suriyeli bir insanın ölmesi ile benim ölmem arasında fark yok.

Peki son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

- Birbirimize sahip çıkmak zorundayız. Hepinizden Allah razı olsun. İHH’ya yapılan saldırılara sahip çıktınız ama herhangi bir darbe girişiminde de gerekirse her türlü bedeli ödeyerek bu darbe girişimini püskürtmeye hazır olalım...
BİZDEN RAHATSIZLAR ÇÜNKÜ...

Suikast, TIR olayı ve dinleme konularından bahsettik. Peki, İHH’yı bu kadar hedefe koyan nedir?

- İHH’nın en önemli özelliği, bir kere İslâm dünyasında ve Batı dünyasında tanınan bir yapı olmasıdır. Yani var olan zalimlikleri deşifre eden özelliğimiz var. Mesela Irak’a Amerika bomba attığı zaman sadece bir koli gıda yardımı götürmüyoruz. Samarya’da Amerikalı askerlerin 13-14 yaşındaki kızlara tecavüz ettiğini tespit edip dünyaya duyuruyoruz. Veya Felluce’de kullanılan silahların uluslararası hukuka aykırı olduğunu deşifre ediyoruz. Filistin’de ambargoyu delmek istiyoruz. Doğu Türkistan’da Müslümanların başına gelenleri sokaklarda, meydanlarda haykırıyoruz. Yani kitleleri toplayıp, kitleleri yönlendirebiliyoruz. Sadece Türkiye toplumunda değil, diğer bütün topluluklarda özgür iradeye sahip olan insan tipinin oluşmasına vesile olabiliyoruz. Doğal olarak insanların akıllarını kiralayanlar da bundan rahatsızlık duyuyor.
‘EMNİYET’TE ÇOK SOĞUK KARŞILANDIM’

Size karşı hiç suikast girişimi oldu mu?

- Şahsım üzerine, ailem üzerine oldu. Mesela bir gün eşim arabayı kullanıyor ve bütün çocuklarım da arabada. Arabaya operasyon oldu ve bir anda durdu. Ailemi Allah korudu. İkincisi ise bir gün çocuklarım beraber arabada seyahat ederken tekerinden ses geliyordu. Arabayı durdurdum, baktım ki dört vidadan, sadece bir vida var, diğerleri çıkarılmış, o da yarım duruyor. Yani eğer durmasam, teker fırlayacak ve Allah korusun büyük bir kaza geçireceğiz.

Ne zaman yaşandı bu hadise?

- Birkaç yıl önce oldu. Biz zaten bugüne kadar birçok şeyi duyurmadık. Çünkü insanların kalbine bir korku savurmak istemedik. Bütün bedelleri biz kendimiz ödemek istedik. Bütün bunların hepsi yapıldı. Bizim aslında burada kendimizi korumak için Emniyet’e de gitmemiz gerekiyordu. Ben zaten bir kaç kere Emniyet’e de gittim. Yani o dönem Terör Şubesi Müdürü ile de görüştüm ama o görüşmelerde fark ettim ki bir soğukluk var. Onlardan bizi korumaya yönelik bir gayret değil, böyle bir iticilik hissettim ve bugün de sebepleri çok net ortaya çıkıyor. Bizim bildiğimiz bu sebepler, bugün halk nezdinde de bilinir oldu.

O suikastları hazırlayanlar paralel yapı mı?

- Ona bir şey diyemem ama şu bir gerçek ki; eğer bizi bu kadar çok takip ediyorlarsa, bu takip edilen şeyler başka istihbaratlar tarafından da ele geçiriliyor. Eğer sen toplumda itibarsızlaştırılıyorsan, senin hakkında başka kötü niyetli olan istihbaratlar bunu fırsat bilip sana suikast düzenlerler. O yüzden bizi itibarsızlaştırmaya çalışan bu paralel yapı, doğal olarak bize kötülük yapan bu yapılara da zemin oluşturuyor. Bu yüzden bunlar suçun ortağıdır.


‘CEMAAT İÇİNDE BÜYÜK KOPUŞ YAŞANIYOR’

Cemaatin son dönemdeki çıkışları sebebiyle marjinalleşmesi, grupta dağılmalara sebeb olur mu?

- Cemaatten çok kopuşlar oldu. Özellikle sempatizanlar tamamen ayrıldı. Onun dışında orta tabakasında ciddi ayrılışlar var. Üst tabaka içerisinde de bunu sorgulayanlar olduğunu çok iyi biliyorum. Yıllarını vermişler, böyle bir şeyi onlar da beklemiyordu. O sebeble üst tabakasının kopuşu biraz zor ama cemaat artık Türkiye ve dünyada itibarını kaybetti.

Cemaatin yayın organlarınca İHH aleyhine yapılan çirkin yayınlar, size gelen yardımları olumlu veya olumsuz etkiledi mi?

- 17 Aralık’tan sonra şu anda bu yıl itibariyle yardımlar yüzde 80 artmış durumdadır. Günden güne artan bir süreç var. Bu yayınlar bizi yıpratmadı. Türkiye halkında sağduyu var. Kim mazlumsa, ona sahip çıkıyor.

Peki 17 Aralık sürecinin gidişatı ne olur?

- 17 Aralık’ı yolsuzluk bahanesiyle darbe girişimine çevirenler, darbeci ve çete olarak da yarın öbür gün karşımıza çıkacak. Zannediyorum ki; bunlar da yargı önünde bir ceza alacaktır.

‘HÜKÜMETİN DEVRİLMESİ MÜMKÜN DEĞİL’

Sizce komplolar sonucu AK Parti’nin devrilmesi söz konusu mu?

- Bu mümkün değil. Biz Tayyip Bey’in çocuklarını da tanıyoruz. Onların hepsi gerçekten pırlanta gibi insanlar. Herkes tanıyor. Yani bu camia birbirini tanır. Onun için onların üzerine atılan iftiralardan onlar itibarsızlaşmaz.

İkincisi; burada seçimle gelen bir insanın artık Türkiye’de böyle bürokratik bir darbeyle gidebileceğini düşünmüyorum. Çünkü biz Adnan Menderes dönemini yaşadık, 28 Şubat dönemini yaşadık, yani insanlar sokaklara çıkmasını bilir. İnsanlar meşru zeminlerde var olan güçlere karşı yapılan kumpasları reddeder ve gerekirse bunu savunmak için de meydanları, sokakları doldurur ve hiçbir şeyden de korkmaz.

Onun için bu kumpası kuranların hepsi büyük bir yanlışın içindeler. Halkı küçümsediler ama halk eski halk değil. Şimdi kitle iletişim araçları var. Herkes birbirleriyle irtibat kuruyor. Herkes bilinçlendi.
Yeni Akit