HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

13 Mart 2014 Perşembe

Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit

Paralel yargı: Cinayetten tahliye, yangından mahpus!

11 Mart 2014 Salı 10:17
Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit


Hayli hareketli bir gün geçirdik.
Önce, kapatılan 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nden hukuk tarihine skandal olarak geçecek bir karar çıktı..
Verdiği kararın gerekçesini 7 aydır yazamayan bu mahkeme, TBMM tarafından kapatılınca, durumdan vazife çıkarıp, “Tahliye taleplerinin reddine” demiş..
Bence de tahliye talepleri reddedilmeli..
Ama 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından değil.
Kapanmış çünkü o mahkeme..
Kapanan mahkeme, ne karar verebilir ki?
Özel madde konulmuş kanuna..
“15 gün içinde, daha önce verdiği kararların gerekçesini yazacak” denilmiş.
TBMM, “Verdiğin kararın gerekçesini yaz, sonrasına bakma” diyor.
Tahliye talepleri için de, “o yerdeki hakim veya mahkeme” yetkili kılınmış.
Buna rağmen, “tahliye talepleri” hakkında karar veriyor.. “Ben yetkisizim” demiyor!
Dahası da var.
Anayasa Mahkemesi’ne de “Özel yetkili mahkemelerin kapatılması anayasaya aykırıdır” diye müracaatta bulunuyorlar!
Gerçek bir tiyatro..
Anayasa’nın 152. maddesi, bir mahkemenin Anayasa Mahkemesi’ne müracaat edebilmesi için, bakmakta olduğu bir davanın bulunması şartını koşuyor..
Madde şöyle:
“Anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi
 Madde 152 – Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.”
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, şu an bakmakta olduğu bir dava var mı?
Mahkemenin kendisi kapatıldı..
Bu bir..
Anayasa Mahkemesi’ne müracaat etmesine gerekçe gösterdiği Ergenekon davası karara bağlandı, bu da iki..
Karara bağlanmış dosyada, “bakmakta olduğu bir dava” yok ki, Anayasa Mahkemesi’ne de müracaat etme hakkı ve yetkisi de olsun!

Peki tahliyeler doğru mu?
Büyük kısmı yanlış.
Bu iş, papaza kızıp, perhizi bozmaya benzedi..
Ergenekon davasına bakan mahkemenin, aslında 15 gün içinde gerekçeli kararını yazması gerekirdi.
7 aydır gerekçeyi yazamadılar.
Onlar kararın gerekçesini yazmadılar diye, tutukluları serbest mi bırakmak gerekiyor?
Mevzuatta, birçok yerde “İki gün içinde karar verilir”, “Bir hafta içinde karar verilir”, “15 gün içinde gerekçeli karar yazılır”  türünden süre belirten düzenlemeler var.
O kararlar, “belirtilen sürede yazılmadı, gerekçesi gösterilmedi” diye, geçersiz olmaz..
O süre içinde kanunda yazılı işlem yapılmadı diye, sanıklar bir hak kazanmaz..
Çünkü bu süreler, ikaz mahiyetinde sürelerdir.. “İşlemin geçersizliği müeyyidesini gerektiren süreler” değildir.
Bugüne kadarki uygulama bu yöndedir.
Kaldı ki, AİHM’in de kabul ettiği üzere, hükmen tutukluluk diye bir kavram var.
Bu kişiler, şu an kesinleşmiş olmasa da, mahkumiyet almış kişiler..
Sıradan bir tutuklu gibi, nasıl tahliye edilirler?
Fırsat bu fırsat denilerek..
Paralelcilerin yargı gücünü istismar etmelerinden bilistifade..
Önlerine gelen hemen her tutuklunun tahliye talebi, “tahliyesine” diyerek nasıl sonuçlandırılır?

Öyle ki, Danıştay katili Alparslan Arslan’ın bile tahliyesine karar verdiler..
Neyse ki, Arslan’ın cinayet suçuna göre çok daha önemsiz bir “cezaevinde yangına sebebiyet verme” suçundan kesinleşmiş mahkumiyeti vardı da.. Cezaevinden çıkamadı..
İşe bakın.
Biri cinayet. Diğeri yatak yorgan yakmak..
Cinayet davası 7 yıldır sonuçlanmadığı için sanık tahliye oluyor.
Yatak-yorgan yakmaya kalktı diye yapılan yargılama bitirildiği ve 4 yıl 9 ay ceza kesinleştiği için, sanık cezaevinde kalmaya devam ediyor..
Bu tablo, “Danıştay katilini bile bıraktılar” diyenlere de kapak olsun..
Demek ki suçlu hükümet, TBMM değil..
Suçlu, 7 senedir karar veremeyen, sonrasında da 7 aydır gerekçesini yazamayan yargıçlar!..

Danıştay’daki cinayette hayatını kaybeden Mustafa Önbilgin’in avukat oğlu, dünkü tahliye kararına isyan etmiş: “Babam ikinci kez şehit edildi” demiş.
Şehitlik, İslami bir kavram..
Avukat arkadaşın, İslami bir kavramı, laik bir sistem savunuculuğu yaparken kullanması, doğru değil.
Bu bir yana.. Esas önemlisi..
Kendisi bugüne kadar nerdeydi?
Ankara’da davanın sanığı “şeriatçı Alparslan” diye tanıtılırken, duruşmaları kaçırmıyordu.
Ne zamanki, cinayetin Ergenekon planı olduğu ortaya çıktı..
Elini eteğini çekti davadan..
Sen; oğlu olarak elini eteğini çekersen, yargılama da böyle, kaplumbağa hızı ile yürür.
Yıllar sonra çıkarsın ortaya “Babam bir daha şehit oldu” dersin..
Oysa İstanbul’daki duruşmalara, kaç defa geldin, onu söyle sen..
Söyle ki, baban bir defa daha mı öldürüldü, yoksa sizin elinizle mi katili tahliye oldu, anlayalım..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder