HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

22 Mart 2014 Cumartesi


Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit

Bugünleri, Ramazan iftarında müjdelemişlerdi bana!

 
 
 
 
 
 
 
Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit
22 Mart 2014

2013 Ramazan ayındayız. Henüz dershane tartışmaları ayyuka çıkmamış.
Ne ayyuka çıkması.. Kamuoyu önünde başlamamış bile.
Samanyolu grubundan Metin Yıkar’ın iftar daveti üzerine, birlikteyiz..
Pek dışarıya iftara gitme alışkanlığım yok ise de..
Cemaat ile ilgili birçok iddiaya “Hayır yanılıyorsunuz. Onların gizli bir ajandaları olduğu kanaatinde değilim” savunmaları yaptığım için..
“Savunmalarımı daha inanarak yapabilirim” düşüncesi ile..
“Belki kafamdaki eften püften bir-iki soruya da cevap bulurum” düşüncesi ile..
Aleyhlerinde hiçbir şey yazmıyorum, hatta eleştirenlere karşı savunuyorum ama..
Birinci elden, hareketin içinden isimlerden konuları daha tatminkar şekilde öğrenebilirim diye, iftara katıldım.
Metin Yıkar, Mehmet Kamış ve Bülent Korucu, camia adına iftara katılanlar..
O güne kadar çok önemsemediğim.. Ama camiadan hiç kimseye direkt sormadığım.. Kafama takılı kalan en önemli konu, “Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılma işleminin arkasında cemaat mi var?” sorusu..
Diplomatik soru sormayı beceremem..
Onun için de, net olarak sordum..
Cevabı, Mehmet Kamış verdi: “Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılma girişiminde biz yokuz, kesinlikle yalan” dedi.
Yine çok net sordum: “Gezi’ye destek verdiğiniz iddia ediliyor, doğruluk payı var mı?”
Bülent Korucu çok net cevap verdi: “Yalan, iftira..”
Hatta iftara gitmeden önce, Aksiyon’da bir karikatür görmüştüm..
Siyasi iktidara da, Gezicilere de dokunduran bir karikatür..
“Dergide bazı şeyler çıktı ama” dedim..
Bülent bey, “Hayır, kesinlikle bir şey çıkmadı.. İspatlayamazsın” diyerek, kendisine güvenli bir şekilde ısrarcı oldu..
İftar yemeğinde, tartışmayı büyütmeye gerek yoktu..
Kabullendim..
Çok net sordum: “Mustafa Sarıgül’ü destekleyeceğiniz söyleniyor!”
“Hayır” dedi Mehmet Kamış.
Ama bu noktada şunu da ilave etti: “İnsanlar AK Parti’ye oy vermeye mecbur mu?”
Tek esnek cevapları bu olmuştu..
Ben de kendi kanaatimi söyledim: “Başka dindar birisini bulup da verirseniz, kimse size bir şey diyemez. Ama dindar birisi aday iken.. Hatta birden fazla dindar aday var iken, gidip de Mustafa Sarıgül’e oy verirseniz, CHP’ye oy verirseniz, Allah bunun hesabını sorar..” dedim.
O günün şartlarında, daha ileri bir cevap vermediler..
Bugün gelinen nokta..
Artık açıktan açığa, Gezi eylemine destek verdiklerini itiraf ediyorlar.
Hatta kendi ajanslarının camide bira kutusu haberini inkar etmeyi bile göze alıp, Gezicileri aklayıp paklıyorlar..
Hakan Fidan olayında gerekçeyi değiştirseler de, savunmayı tam netlikte yapıyorlar.. İfadeye çağrılmanın doğru olduğunu iddia ediyorlar..
AK Parti’ye oy verilmemesi gerektiğini, artık hocalarının ağzından ilan ediyorlar..
“Günah değil” diyerek, fetvayı da veriyorlar..
Aynen, “Cebrail parti kursa, ona da oy vermem” diye daha önce verdikleri fetvanın bir benzerini tekrarlayarak..
Mustafa Sarıgül’e oy vereceklerini de, şimdilik evlerde, yurtlarda, okullarda söylüyorlar..
Gazetelerindeki ilanlarla, televizyonlarındaki reklamlarla kamuoyuna duyuruyorlar..
Daha fazlasını, şimdilik gereksiz görüyorlar.
Belki de, “takiyye” için, esneklik payı olarak bırakıyorlar..
Öyle ya, iki sene sonra, “Biz ‘AK Parti’ye oy vermeyin’ demedik ki.. Bizim tabanımızın büyük çoğunluğu, yine AK Parti’ye oy vermiştir” diyebilmeleri lazım..
Bire bir yaşadığım tüm bu gelişmelerden sonra..
Kanaatim şudur..
Hiç kusura bakmasınlar..
İzledikleri yol, her ne kadar “Politikadan uzağız” maskesi ile gizlenmeye çalışılsa da..
Bizden çok daha derin bir politik tavır içinde oldukları ayan beyan ortada..
Dün inkar ettikleri şeyleri, bugün kabul ederek (Gezi eylemlerine destek verip vermedikleri konusundaki tavırları gibi), kirli bir politikanın esiri olduklarını ispatlıyorlar..
Mustafa Sarıgül’e oy vermeye hazırlandıklarını.. Dershane tartışmaları daha başlamadan, bu yolda kararlı olduklarını.. en azından benim nazarımda ispatlamış oldular..
Şimdi hocaları diyor ki: “Bu kadar ağır lafları içine sindiren varsa, yine gidip o partiye (AK Parti) oy verir..”
Eğer o iftara gitmeseydim..
O iftarda, Bülent Korucu’nun, Mehmet Kamış’ın sözlerine şahit olmasaydım..
Belki tereddüt ederdim.
Ama olay çok net..
Siz yolunuzu çizmişsiniz..
Önce 7 Şubat.. Sonra Gezi olayları.. Sonra 17 Aralık ve 25 Aralık’ta kardeşlerinizi arkadan hançerlemişsiniz..
Şimdi diyorsunuz ki, “Meydanlarda söylenilen ağır lafları içine sindiren varsa!”
Ben politikacı değilim..
Açık açık söylüyorum..
Siz oyunuzu Sarıgül’e verin.. Pavyonculara, kumarcılara, içkicilere verin.. Başörtü yasakçılarına, İHL düşmanlarına verin.. CHP’ye verin oyunuzu..
Hesabını da, Allah’a vereceksiniz, nasıl olsa!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder