HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

1 Nisan 2015 Çarşamba

DEAŞ, Boko Haram ve Müslüman katliamları

Aslan Balcı

10.02.2015

Vahşet her ne nereden gelirse gelsin ve her kim yaparsa lanetlenmesi gerekir. Barış dini olan İslam, adalete ve insan haklarına son derece önem verir. Savaşta bile düşmana karşı merhametli olmayı emreden İslam, işkence veya vahşete asla cevaz vermez. Bu eylemleri yapan kişiler veya grupların Müslüman olmaları yapılan işlerin doğru olduğunu göstermez. Bu denli vahşi ve insanlık dışı eylemleri, ABD'nin Kızılderililere, Fransızların Cezayir ve Araplara, İngilizlerin Afrika ve Ortadoğu halklarına, Rum ve Ermenilerin ise Osmanlı topluluğuna yaptığını biliriz. Şimdi ise aynı vahşi eylemlerin İslam ve Müslümanlara mal edilmesini asla kabul edemeyiz.  
 
DEAŞ terör grubunun (Bundan sonra IŞİD yerine DEAŞ kelimesini kullanacağım)  Suriye ve Irak’ta yaptığı kan donduran eylemleri hala sıcaklığını korurken bu kez  Nijerya’dan bir başka vahşet ve katliam haberi geldi. Boko Haram terör örgütü Nijerya’dan hareket ederek Kamerun’un kuzeyinde bir kasaba olan  Fotokol’a  saldırdı. Burada en az 110 kişiyi öldürüp aralarında 5 cami ve medreseninde  olduğu ev ve binayı ateşe verdiler. 
 
NijeryaKamerun ve Çad devlet sınırlarının kesiştiği bir kasaba olan Fotokol’da bu eylemi gerçekleştirdiler. Çad ordusu olaya müdahale etti ve en az 200 militanın  öldürüldüğü bildirildi. Halkının geneline yakını Müslüman olan kasabadaki evlerin hemen hepsine girdiler. Talan olayından sonra Müslüman, Hristiyan veya Putperest olan kişiler topluca katledildi.
 
Her ne kadar meşru olmasa da kendi felsefe ve grubuna göre bir savaş içindeler. Ancak son zamanlarda güzel dinimin adını kullanarak terör eylemleri yapan yeni yetme gruplar vahşet işliyor. Adam öldürmekten ziyade  insanları boğazlayarak vahşice ve canavarca katlediyorlar. İslam’la yakından uzaktan alakası olamayan  katletme sahneleri sergilemeye başladılar. Canavarca Müslümanların boğazlarını  kestiler. Hem de nerede biliyor musunuz? Bazılarını caminin içinde kestiler.
 
Siyonist ve İslam karşıtı basın yayın kuruluşları utanmadan bu vahşet eylemlerinin sözde İslami grupların yaptığını iddia etmesi tam anlamıyla bir algı operasyonudur. Ellerindeki silahlar, telsizler, dürbünler, giydikleri botlar ve askeri elbiselerin hepsi Batı menşeili üründür. Yanı plan ve programı emperyalistler yaparken  taşeronluk işini aralarında Müslümanların da olduğu gafil insanlara  yaptırıyorlar.
 
Bir hiç uğruna hem kendilerinin hem de başkalarının hayatını tehlikeye atarken, çok az dünyalık menfaat uğruna hem bu dünyayı hem de ahiretlerini  mahvediyorlar. Kur’an ve Hadis’ten kendilerine cımbızla delil bulmaları onların yaptıklarının doğru olduğunu göstermez. İslam dini bir bütündür. Hükümleri bir bütünlük içinde ele almak gerekir.
 
“Halife” ve “Mehdi” ismini kirletmemeye başladılar
Fotokol kasabasındaki saldırı bir anda 3 devleti çatışmanın içine soktu. Çad ordusundan sonra Kamerun ordusu da Boko Haram örgüt elemanlarına operasyon başlattı ve operasyonda en az 50 militan ile 8 asker hayatını kaybetti. Ocak ayının sonundan beri bölgede devam eden çatışmalarda 7 yüze yakın insanın öldüğü bildirildi. Biz bu ölü haberlerini okumaktan bıktık onlar katletmekten hala vazgeçmedi. Allah ıslah etsin!
 
Bu terör eylemleri tüm bölgeyi ateş çemberinin içine almasından korkuluyor.  Emperyalist çevrelerin tek istediği İslam ve Müslüman olan her yerde savaş çıkarıp, ülkeleri istikrarsız hale getirerek taraflara silah satıp daha sonra da  işgal etmek en büyük emelleridir.
 
Boko Haram terör örgütünün lideri görünümünde olan Ebubekir Şekau büyük hayaller peşindedir. Afrika bölgesinin halifesi olmak istiyor. Nijerya merkezli halifelik(!) topraklarına Çad, Nijer, Kamerun ve diğer ülkelere de yayarak bir hakimiyet kurmak istiyor. Zaten eline bir AK-47 Kalaşnikov silahı alan ve  cebine  birkaç  milyon dolar indiren meczup veya şizofren tipli kişiler ya “Halife” veya “Mehdi” olma iddiasıyla ortaya çıkıyor. Şimdilik piyasada birkaç Halife ve onlarca sahte Mehdi olduğunu unutmamak gerekir.  
 
Pensilvanya’daki meczup başta olmak üzere Afrika, Ortadoğu ve Afganistan gibi bölge ve ülkelerdeki Müslüman halklar ve devletler bunlardan çok çekti ve çekmeye de devam ediyor. Bu şizofren kişilere inanarak ajanlık yapanlar, namusunu ve şerefini beş paralık edenlerin yanında katıl ve canı durumuna düşen on binlerce  masum Müslüman maalesef bir piyon olarak kullanılıyor.      
  
Gün geçmiyor ki İslam ve Müslüman isminin geçmediği bir terör eylemi olmasın. Avrupa, Afrika ve Ortadoğu bölgesindeki şiddet ve terör eylemleri Hollywood filmi  gibi kayıt altına alınarak servis ediliyor. Siyonist İsrail’in her gün hak ihlalleri ve çocuklara karşı katliamlarının yanında Myanmar’da Arakan Müslümanlarının canlı olarak yakıldığı canavarca eylemlerin üstü örtülüyor. Ama adının başında Müslüman ismi var diye yapılan eylemi hemen İslam’a ve Müslümanlara mal edilerek büyük bir haksızlık yapılıyor.
 
Sözde İslami(!) terör örgütleri neden Müslümanları öldürüyor?
Siyonist Yahudiler geçen yıl 16 yaşındaki Filistinli Muhammed Ebu Hıdır’ı canlı olarak yakmışlardı. İddiaya göre, Yahudi teröristler yakma eylemini videoya kaydetmişlerdi. Ancak Siyonist rejim bu kayıtları hemen ortadan kaldırdı. İlerde  delil olmasın ve insanların benliğinde bu olayın kalmasını istemedi.
 
DEAŞ terör örgütü Ürdünlü pilot Muaz Safi El-Kesasibe’yi diri diri yakarak öldürme sahnesi için 22 dakikalık bir film yaptı. Son derece profesyonelce yapılan film tam bir Hollywood yapımı. Kurgu, senaryo ve görüntüler tam bir sanat eseri. Ama yapılan eylem ise tam bir vahşet ve katliam olduğunu hemen belirtmeliyim. Bu vahşeti ben izlerken dayanamadım. Peki, DEAŞ örgütü bu vahşi görüntüleri neden tüm dünyaya servis etti ve etmeye de davam ediyor?
 
Daha önce de dile getirmiştim, El-Kaide, Taliban, Boko Haram veya DEAŞ gibi örgütler piyasaya çıktığı günden itibaren hep Müslüman katlediyorlar. Şimdiye kadar değişik inanç ve felsefeye sahip olanlara dokunmuyorlar bile. Ortalıkta sadece düşman olarak hep Müslümanlar mı var? Irak’ı Yemen’i ve  Suriye’yi  Müslümanlar mı bu hale, kaos ortamına getirdi, Emperyalistlerin hiç suçu yok mu?
 
Daha önceden öldürüp sonradan filmi yapılan Ürdünlü Kesasibe’nin vahşice yakılarak katledilmesi hiçbir fikre veya ideolojiye mal edilemez. Hele İslam’a veya İbniTeymiye’ye asla mal edilemez. Bu vahşet bir cahiliye Arap adeti veya senaryo gereği yapıldığı kesindir. Tekbir getirip veya Arapça bir iki kelime konuşmakla bu vahşeti Barış dini İslam’a mal etmeleri kabul edilemez.
 
İslam'ın bu konuda görüşü çok açık ve nettir, Allah Resulü (S.A.V) bir hadisi şerifinde şöyle buyuruyor: "Allah'tan başka kimse ateşle cezalandıramaz". Bu hadis üzerine daha fazla ne söyleyebiliriz?
 
İslam ismi terörle ayni karede yazılamaz!
Irak ve Suriye’de gittikçe palazlanan bu terör örgütleri en çok Müslümanlara zarar veriyor. Bu katliamların baş müsebbibi dikkatatör rejimleri besleyen emperyalist devletlerdir. Beşşar Esed veya İran güdümlü Irak rejimi varlıklarını sürdürdüğü müddetçe terör ve teröristler buralardan eksik olmayacaktır. Ürdün devleti  misilleme olarak hapishanelerde bulunan El-Kaide militanlarından bazılarını idam etmeye başladı.
 
Kabile mantığıyla hareket eden Ürdün yönetimi intikam yeminleri etmeye başladı. İntikam alacağına halkına ve Müslümanlara özgürlük versen, gençleri teröristlerin kucağına itmesen olmaz mı? Yönetim kadrosu hariç, örgüte katılan gençlerin geneline yakını gerici Arap ve diğer baskıcı rejimler tarafından yapılan haksızlık ve baskılara tepki olsun diye katıldılar.   
 
Ürdün koalisyon güçlerine daha fazla destek vererek DEAŞ mevzilerine bomba yağdırmaya başladı. İddiaya göre onlarca insan öldü. Dikkat edin yine ölen Müslüman. Peki, bu operasyonlar sonucunda DEAŞ örgütü bitti mi? Diktatörler ve katiller insanları öldürerek problemin ortadan kalkacağına inanır. Ama hep yanıldılar ve yanılmaya devam ediyorlar. Şiddet şiddeti doğurur.
 
Tüm dünya ve özellikle Ortadoğu coğrafyasının barışa ve huzura ihtiyacı var. Dinimizi sapık, cahil, meczup, Belam veya sapmışlardan değil de doğrudan Kur’an ve Sahih hadislerden öğrenelim. Artık İslam ve Müslüman ismi lanetli “terör” kelimesiyle yan yana gelmesin ve getirilmesin!

Gülen, Erbakan’a ‘asılacaksın’ dedi

Fethullah Gülen’in vaiz olarak İzmir’e tayin edildiği 1966’da İl Müftü Yardımcılığı görevine getirilen Prof. Osman Eskicioğlu, birlikte çalıştığı Gülen’i anlattı. Aralarındaki gönül bağının bir vaaz nedeniyle koptuğunu belirten Eskicioğlu, Gülen’in Bornova'da verdiği vaazda Erbakan’a, "4 kitapta yerin yok. Yarın ensenden asılacaksın” dediğini söyledi.
02 Nisan 2015
 
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Anabilim dalı Öğretim Üyeliği'nden emekli olan Prof. Dr. Osman Eskicioğlu'nun Fethullah Gülen ile tanışıklığı Kestane Pazarı Derneği ve Kur'an kursuna dayanıyor. 1960-66 yılları arasında bu kursta hem öğrencilik hem eğitmenlik yapan, Gülen'in vaiz olarak İzmir'e tayin edildiği 1966'da İzmir İl Müftü Yardımcısı olan Prof. Dr. Eskicioğlu, hem Kestane Pazarı'nda hem müftülükte yıllarca beraber çalıştığı Gülen'i anlattı. Gülen'i kişilik olarak hiçbir zaman tasvip etmediğini ve güvenilir bulmadığını belirten Eskicioğlu, Gülen'in yanındaki samimi insanlar nedeniyle açıktan eleştirmediğini ancak 17 Aralık'-
tan kısa bir süre önce gerçekleri yazmaya başladığını söyledi.
ARAPÇA HZ. MUHAMMED KİTABI NEREDE?
Yazıları üzerine Abdullah Aymaz ve beraberindeki birkaç kişinin evine ziyarete geldiklerini anlatan Eskicioğlu, burada yaşanan ilginç bir tartışmayı da aktardı: “Bir hocamızın evinde M.Fethullah Gülen imzalı Hz.Muhammed isimli Arapça bir kitap görmüştüm. Kitabın içerisinde herhangi bir tercüme heyeti ismi yoktu. Bunu Abdullah Aymaz'a sorduğumda birkaç isim saydı ve bu kitabı o kişilerin Arapça'ya tercüme ettiğini söyledi. Bunun üzerine Gülen'in Arapça bilmediği halde niçin kitaba imza attığını sordum ve tartıştık. Kestanepazarı'nda müdür odasında Arapça İslam Fıkhı kitaplarından ders yapıyor görünüyordu ama çekmecesindeki Türkçe kitaptan faydalanıyordu. Bir gün odaya girdiğimde telaşla göbeğiyle çekmeceyi kapattı.”
1969 yılında merhum Erbakan'ın bağımsızlar hareketini başlatmasıyla Gülen'in gerçek kimliğinin ortaya çıktığını savunan Eskicioğlu, şunları söyledi: “Bornova Camii'nde cemaate vaaz ederken gerçek kimliğini ortaya koyup rahmetli Erbakan hakkında cami kürsüsünden azılı bir düşman gibi şöyle haykırdı: 'Sen kimsin sen, sen ortalıkta yoktun. Meydanlarda değildin, merdivenlerden çıkmadın, çatıda gözüktün. 4 kitapta yerin yok senin, yarın sen ensenden asılacaksın.' Ben bunları seneler önce yazdım ama kimse yalanlayamadı."
PSİKOLOJİSİ ÇOK FARKLI BİRİ
Kendisi Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı olunca Gülen'i İzmir'e tayin ettiren Yaşar Tunagür Hocaefendi'nin o dönemde İzmir'de gezici vaizlik görevi yaptığını, bir yandan da Kestane Pazarı Derneği ve Kur'an kursunda fahri idareci olduğunu kaydeden Eskicioğlu, Tunagür'in isteğiyle İzmir İl Müftü Yardımcısı olduğunu kaydetti. Gülen'in İzmir'e vaiz olarak gelmesiyle tanıştıklarını hem Kestanepazarı'nda hem müftülükte birkaç yıl birlikte çalıştıklarını ifade eden Eskicioğlu, “Müftü yardımcısı olduğumuz için Gülen her zaman müftülüğe gelirdi. Kestane Pazarı'ndan da tanışıyoruz. Yani beraber çok mesaimiz oldu. Psikolojik olarak Gülen çok başka, değişik bir insandır. Kendisine aşırı güveni olan, kibirli bir insandır. Bizim Fethullah Hoca ile aramızın açılması, o sevgi, saygı, kardeşliğin hepsinin kalkmasının sebebi Erbakan Hoca'ya hakaretidir. Çünkü biz Erbakan Hoca'yı samimi bulduk. Fethullah Hoca'yı bu samimiyetten uzak gördük.”
Onun için her şey mübah
Gülen'le sohbetleri sırasında eğitiminin seviyesini rahatlıkla anlayabildiklerini ifade eden Eskicioğlu, “Dini bir okuldan mezun olmamış. Eğitimini almamış. Medreseyi tamamlamamış. Kulaktan dolma bilgiler ile konuşuyor. Ama becerikli, kabiliyetli bir adam tabi. Bir çok şeyi öğrencilerden öğrendi. Mesela Arapça'yı hiç bilmiyor diyemeyiz. Kitap yazacak kadar bilmiyor. Konuşmak, her türlü derdini anlatmak farklı bir şey kitap yazmak başka bir şey. Bugün dahi Arapça kitap yazacak kadar Arapça bilgisinin olduğunu düşünmüyorum. O yazmış kitabı ya da kitapları derlemişler, tercüme ettirmişler. Ben Fethullah Gülen'in ABD, Siyonizm eliyle İslam dünyasına halife yaptırılacağını ve kendi işlerini gördüreceklerini düşünüyordum. Benim tanıdığım Fethullah Hoca için her şey mübahtır. Ajan olmak da mübahtır mesela. Yeter ki kendi cemaati büyüsün.” Kestanepazarı'nda yetişen Abdullah Aymaz gibi pek çok gencin altın gibi çocuklar olduğunu ifade eden Eskicioğlu, “Bu adam bunların hep kanına girdi. Allah bunun hesabını soracak. Bugün bu işten sıkıntı çeken altın gibi insanlar var” dedi.