HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

19 Mart 2014 Çarşamba

Erdoğan Onları Ruh Üçüzü İlan Etti

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Edirne Selimiye Meydanı'nda gerçekleşen mitingde konuştu. "Edirne güvenilir isimlere teslim edilmeli" diyen Erdoğan, CHP, MHP ve Paralel yapıyı sert sözlerle eleştirdi.
Erdoğan Onları Ruh Üçüzü İlan Etti
19 Mart 2014
Başbakan Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları;
-Rabbim tarihte yaşadığımız acı olayları Rabbim inşallah yaşatmasın...
-Çanakkale'deki Edirne'deki şehitlerimiz anarak Türkiye'mizin daha da ileri gitmesi için çalıştık. Memleketlerine baktım şehitlerimizin kardeşliği gördüm. Edirneli kardeşlerimden rica ediyorum, gidin Edirne'deki şehitlikleri gezin. Orada mezar taşlarında yazan isimlerde Türkiye haritasını göreceksiniz. Orada Kars, Van, Edirne, Hatay, Tekirdağ, Rize, ne ararsan hepsi var. Orada Üsküp, Batı Trakya var. Gümülcüne'yi görüyorsun orada. Ta Senegal'den gelen müslüman kardeşlerimiz var. Filistin'i, Mısır, Suriye'yi görüyorsunuz. Bulgaristan, Bosna Hersek'ten gelenleri görüyorsunuz.
KILIÇDAROĞLU YALAN ATIP GİDİYOR
-Türkiye Cumhuriyeti'nin şimdi Balkanlara, Ortadoğu'ya tüm dünyadaki kardeşlerimize neden sahip çıktığımızı anlıyor musunuz? Ben sizinle tarihi bir konuşma yapıyorum burada. Miting yapmıyorum. Bildiklerinizi bilmeyenlere anlatın. Kılıçdaroğlu buraya geldiğinde proje mi konuştu ne konuştu? Yalan attı getti. Edirne'de yerel seçimler ile ne kazandıracaksınız onu söyleyin. Ben size plan, program ve projelerle konuşuyorum.
İDEOLOJİYE Mİ YOKSA HİZMETE Mİ OY VERECEKSİNİZ?
-Kardeşlerim ben size projelerimizi ve yaptıklarımızı anlatıyorum. Hayalleri değil gerçekleri ve yaptıklarımızı anlatıyorum. Kılıçdaroğlu size anlatsa anlatsa SGK'daki yıllarını anlatır. Ey CHP'ye gönül veren kardeşim esere mi oy vereceksiniz, size hizmet edene mi oy vereceksiniz, yoksa meydanlarda ideolojik, yalan, iftira atan kişilere mi oy vereceksiniz? Allah insan için aklı verdi, düşünmeyi emretti.
BİRİNCİ ÇIKMAZSAN BIRAKMAYA HAZIR MISIN?
-Benim partim seçimlerden birinci parti çıkmazsa ben genel başkanlık görevimi bırakırım. Kılıçdaroğlu, bizim arkamızdan nal toplar. Ben bırakmaya hazırım. Sen bırakmaya hazır mısın? Bırakamazlar. Koltuğun sıcaklığı onları bırakmaz.
BİRİ ÇIKIYOR 3. KÖPRÜYÜ YIKICAM DİYOR
-Kılıçdaroğlu şimdi çıkmış İstanbul'a bir aday bulmuş. İhraç ettikleri adamı geldiler İstanbul'a aday yaptılar. Şimdi biri çıkmış diyor ki ben belediye başkanı olunca 3.köprüyü yıkıcam diyor. Biri çıkıyor silüeti bozuyor diyorlar. Herhaled silüeti takım elbise zannediyor. Ey Kılıçdaroğlu ey Pensilvanya biz eser belediyeciliği yapmaya geliyoruz.
İNANDIĞI İÇİN DEĞİL, TAM İSTİSMARCI
-Kılıçdaroğlu, Elaziz'den bir tane oy almadığı Kovancılar'dan başörtülü bir bayanı belediye başkan adayı yapmış, tam istismarcı, inandığı için değil, zaten kazanamayacağını biliyor da bir istismar yapalım bakalım tutar mı diye. Bunlar başörtülülere rozet taktılar, sonra otobüsten attılar.
12 GÜN VAR ÇOK ÇALIŞACAĞIZ
-12 gün var. Kapı kapı dolaşmamız lazım. Onların ablaları var bizim ablalarımız burada. Abilerimiz de burada. Durmak yok yola devam. Onun için çok çalışacağız.
AK PARTİ BELEDİYECİLİĞİ EDİRNE'NİN SORUNLARINI ÇÖZECEK
-Ben İstanbul Belediye başkanı olduğum zaman İstanbul susuzdu, hava kirliliği vardı. Ama çözdük. 180 kilometrelik dağdan su getirdik. Biz dertliyiz dertli. Daha Edirne'nin alt yapısı ve kanalizasyonu hala nehirlere akıyor. Bu nasıl belediyecilik. Edirneliler AK Parti'ye oy versin. Biz Edirne'nin tüm sorunlarını halledelim.
RUH İKİZLERİ RUH ÜÇÜZÜ OLDU
-CHP-MHP ruh ikiziydi Pensilvanya'yı da yanlarına alınca bunlar ruh üçüzü oldular.
-Edirne bu güne kadar güvenilir yöneticilere teslim edilmedi. Gelin bu seçimde işin ehline, güvenilir isme bu işi teslim edelim.
ASIL PATRONLA UĞRAŞIYORUZ
- Biz artık ipin ucundakilerle uğraşmıyoruz, ipi elinde tutan asıl patronla uğraşıyoruz. Bizim taşeronlarla işimiz yok. CHP, MHP, BDP, bunlar Pensilvanya'nın şu anda taşeronu oldular.
http://www.habervaktim.com/haber/364872/erdogan-onlari-ruh-ucuzu-ilan-etti.html

AK Parti Fezlekeler Hakkında Kararını Verdi

AK Parti, Meclis'te, 4 eski bakan ile ilgili Soruşturma Komisyonu kurulması için harekete geçiyor.
AK Parti Fezlekeler Hakkında Kararını Verdi
19 Mart 2014
AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş,haklarında fezlekeler Meclis'e gelen eski bakanlar Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar'ın kendileriyle ilgili iddialar konusunda Soruşturma Komisyonu kurulmasını talebinde bulunduğunu söyledi.
AK Parti olarak Meclis'te 4 eski bakan ile ilgili Soruşturma Komisyonu kurulması için 55 imza toplayacaklarını belirten Elitaş, bu amaçla harekete geçtiklerini ifade etti.

Cumhurbaşkanı Gül'den Çarpıcı Sözler

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 3 günlük resmi Danimarka gezisine başlarken iç ve dış politikada önemli mesajlar verdi.
Cumhurbaşkanı Gül'den Çarpıcı Sözler
19 Mart 2014
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kopenhag'da kendisini izleyen basın mensuplarına önemli açıklamalarda bulundu. Gül, soruları cevaplandırırken, ülkedeki bütün kesimlere mesajlar verdi; özellikle seçimler sonrasında yapılması gereken işlere dikkat çekti...

Sert bir siyasi mücadele dönemi sürüyor. Bu arada devletin kurumları arasında da bazı çatışmalar yansıyor nasıl değerlendiriyorsunuz?
İçinde bulunduğumuz siyasi iklimin kimseyi mutlu etmemesi gerekir, herhalde. Beni de hiç mutlu etmiyor. Bütün bu yaşadıklarımızdan rahatsızım ve büyük bir üzüntü duyuyorum. Öyle oluyor ki birden bire eski Türkiye'ye benzer manzaralar çıkmaya başlıyor. Cenazeler kalkıyor. Yüzbinler yine sokaklarda... Cenazeler 'bir o taraftan bir bu taraftan' gibi algılar oluşuyor. Ama çok şükür ki babalar anneler bunu hemen yıktılar ve buna hiç fırsat vermediler. Türkiye'nin siyasi geleneği maalesef iyi değil. Her zaman kutuplaşma, çatışma çok sert söylemler ve böyle gidiyor. Seçimlerin neticesi ne olursa olsun. Seçim sonrası süratli bir şekilde Türkiye'nin tekrar reform günlerine dönmesi ve güçlü reformlara, kaldığı yerden devam etmesi gerekir. AB tarafı ne yaparsa yapsın, fasılları kendimiz açıp kapatabiliriz. Bu iradeyi gösterirsek, bugün şikayet ettiğimiz pek çok konu Türkiye'nin gündeminden otomatik olarak çıkar.

Hasar tespiti yapmak gerekecek mi?
Anayasal kurumlara baktığınızda, kurumlar arasında bir problem yok. Tabii ki bütün kurumların, siyasetin ve toplumun içinde farklı görüşte olanlar var. Bu ayrı bir konu... Ama baktığınızda, Türkiye'nin kurallarının biraz noksanlığından kaynaklanıyor.

Bu süreç cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar sürecek deniliyor...
Bunlar için seçimlerle bağlantı kurmamak gerekir. Kural ihlali varsa veya bir telefonu yetkisiz dinleme varsa, bunların cezaları o kadar kesin hale gelir ki, kimse bunları yapmaya cesaret edemez. Etse de cezasını ödemeye başlar. O açıdan bizim bu noksanlıklarımızı tamamlamamız ve Türkiye'nin, reformları yaptıktan sonra bir kez daha zıplaması lazım.

Reform süreci diyorsunuz ama bir restorasyon dönemi gerekecek gibi...
Üç, dört sene önceki parlak havamızın olmadığını herkes görüyor. Bunu hemen geri kazanmamız lazım...

Devlet kurumları içinde farklı dayanışmaların olduğunu görüyoruz… Paralel yapı var mı? 
Herkes her kademeye gelebilir. Çalışanların referansı, anayasa kanunlar ve hiyerarşi olacaktır. Bunun dışında bir dayanışma söz konusu olduğunda buna hiç kimse müsaade etmez...

Var mı efendim?
Oldu tabii, var. Bu tip dayanışmanın örnekleri var. Dolayısıyla buna müsaade edilemez.

Yolsuzlukların engellenmesine yönelik bir algı var.
Yok yok. Yolsuzluklarla ilgili hiç bir şaibe bırakılamaz. Bütün bunlarla ilgili ne gerekiyorsa, açık şeffaf bir biçimde soruşturmalar yapılır, hukuki süreçlerin hepsi çalıştırılır ve çalışması gerekir de...

Başbakan ile oğlu arasındaki konuşmayı dinlediniz mi?
Ben inanın ki onları dinlemiyorum. Ama tabii ki sizin yazdıklarınızı okuyoruz. Ben o tip şeyleri inanın ki dinlemiyorum.

Başbakan'ın paralel yapıyla ilgili vurguları vahim bir yapılanma olduğunu gösteriyor. Milli Güvenlik Kurulu'nda da bu yapı gündeme gelmiş. Sizce vahamet hangi boyutlarda?
Farklı referanslarla devlet sistemi içinde hareket edenlere yönelik yasal süreçler, tabii ki işler. Bunun dışında insanların farklı fikirleri olur, suç işlemediyseler söyleyebileceğiniz bir şey yok...

Çözüm süreci ile değişik yorumlar yapılıyor. Tam da şu sıralarda Nevruz dolayısıyla bazı olaylar cereyan ediyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye bugünkü konjonktürel gündeme saplanıp kalmamalı. Türkiye'nin asıl gündemi, milli güvenliği ve birlik bütünlüğüdür. Herkesin eşit vatandaşlık şartları içinde geleceğini inşa etmesidir. Devlet ve siyasiler esasen çözüm süreci ile meşgul olmalı...

Yoğun 'dış güçler' söylemi var. Kimdir bu dış güçler?
Ben bunları kabul etmiyorum, açık söyleyeyim. Tabii ki Türkiye'nin müzmin, kararlı muhalifleri vardır. Ama tutup da on sene boyunca bize övgüler yazmış, her yerde övmüş olanlar, şimdi haklı veya haksız bizi tenkit ediyorsa; hemen Türkiye düşmanı ilan etmek, bunlar biraz üçüncü dünya söylemi şeyler. Tabii ki siz kendi yaranızı açık bırakırsanız, oraya gelip sinekler konar. Önemli olan yaranızı açmamanız.

ABD Dışişleri Bakanı Kerry, "Türkiye içe kapanıyor. Siyaset bilimi çoraklaşıyor" dedi. Seçimden sonra siyaset dili çözüm üretecek mi?
Türkiye üzerine her zaman yorum yapabilirler, doğru da yanlış da olabilir. Ümitvar olmamız lazım. Halkımız artık 2.500 dolar milli geliri olan bir halk değil. 10 bin doların üstünde fert başına geliri olan bir halk var. Artık herkes her şeyi okuyor biliyor. Seçimden sonra da böyle olacağına inanıyorum.

14 yaşında hayatını kaybeden Berkin ile ilgili bir gelişme var mı?
Önce hepimiz, Berkin olur, Burak olur, şehit polisimiz olur, hepsinin acısını derinden hissetmeliyiz. Faillerinin mutlaka ortaya çıkarılması lazım. İşte hukuk devleti dediğimiz şey bu...
Türkiye gazetesi

Gülen Paralel Yapı İddiası İçin Ne Dedi?

Gülen röportajının üçüncü gününde 'AK Parti-Cemaat kavgası' iddialarına açıklık getirerek bu yaklaşımın doğru bir teşhis olmadığını belirtti.
Gülen Paralel Yapı İddiası İçin Ne Dedi?
19 Mart 2014
Bir siyasi parti olmadıklarını ve hiçbir zaman da olmayacaklarını ifade eden Gülen, ''Hiçbir partinin rakibi de değiliz. Herkese eşit mesafedeyiz. Buna rağmen memleketimizin geleceği adına ümitlerimizi ve kaygılarımızı kamuoyuyla paylaşıyoruz.'' ifadelerini kullandı.
Fethullah Gülen, camianın örgüt olarak gösterilmesine itiraz ederek, "Hayatında karınca bile incitmemiş insanlar kanunlara bu kadar riayet ederken gizli kapaklı bir örgütmüş gibi onlardan bahsedilmesi esef vericidir." sözlerini kullandı.
''DÜN NEREDE DURUYORSAK BUGÜN DE ORADA DURUYORUZ''
Camianın durduğu yer konusunda da çarpıcı ifadeler kullanan Gülen, ''Biz dün nerede duruyorsak bugün de orada duruyoruz. Uzaklaşan kim ona bakmak lazım.'' dedi.
İşte Fethullah Gülen'in Ekrem Dumanlı ile yaptığı röportajın üçüncü bölümü;
''MESELE AK PARTİ CEMAAT KAVGASI DEĞİL''
Dıştan bakıldığında bir hükümet-Cemaat kavgası var gibi görünüyor. Öyle yazılar yazıldı, analizler yapıldı. Bazıları da "Beğenmediğimiz partiyi sandıkta değiştiririz ama Cemaat'i nasıl değiştireceğiz?" diyorlar, ne dersiniz?
Evvelen şunu ifade etmek isterim ki mesele AK Parti-Cemaat kavgası değil. Temel hak ve hürriyetler konusunda son birkaç senedir ciddi bir daralma yaşanıyor. Siyasetin kırıcı ve yıkıcı dili her kitleyi ayrı ayrı ötekileştiriyor, toplumu kutuplaştırıyor. Gezi olayları sırasında 'çapulcular' demesine acizane itiraz ettim, 'öyle dememek lazım' dedim.
Aleviler için de aynı şey geçerli. En tabii haklarına demokratik çözümler bulunamıyor. Belki de bulunmak istenmiyor. Cami-cemevi projesine destek verdik, beklenmedik yerlerden mevzua huşûnetle yaklaşanlar oldu.
''BİZ BİR SİYASİ PARTİ DEĞİLİZ''
Saniyen, biz bir siyasî parti değiliz, olmayacağız da. Binaenaleyh hiçbir partinin rakibi de değiliz. Herkese eşit yakınlıktayız. Buna rağmen memleketimizin geleceği adına ümitlerimizi ve kaygılarımızı kamuoyuyla paylaşıyoruz. Bu da en tabii ve demokratik hakkımız olsa gerek. Bundan rahatsız olunmasını yadırgıyorum. Ülkeyi idare edenlere "Şöyle bir fikrim var..." demek neden suç olsun? Gelişmiş demokrasilerde fertler ve o fertlerden oluşan sivil toplum kuruluşları fikirlerini, tenkitlerini kamuoyuyla paylaşıyor ve hiç kimse bundan rahatsız olmuyor.
Şunu da eklemek isterim ki, arkadaşlarımızın kurduğu her müessese devlet denetimine açık, kanunlara bağlı faaliyet gösteriyor. Yani tamamen şeffaf bir yapıdan bahsediyoruz. Asıl şeffaf olmayanların kim olduğu son aylarda ortaya çıkan bir kısım eracif ile daha net anlaşılmıştır. Hizmet, gönüllülük esasına dayanır. Hayatında karınca bile incitmemiş insanlar kanunlara bu kadar riayet ederken gizli kapaklı bir örgütmüş gibi onlardan bahsedilmesi esef vericidir.
''O KUŞKU KARŞINIZA BİN PARALEL YAPI ÇIKARIR''
Devletin her biriminde her düşünceden insan olur. Sağcısı solcusu, Alevi'si, Sünni'si, gayrimüslimi, Kürt'ü, Türk'ü devletin verdiği görevi yerine getirir. Asıl önemli olan da o insanların kanunlar çerçevesinde işlerini yapmasıdır. Hangi fikirden olursa olsun insanların devlette çalışırken fişlenmesi, mesnetsiz bir şekilde suçlanması onların haklarına, hukuklarına bir tecavüzdür. Hiçbir suç olmadığı halde, bir kere "paralel yapı" var derseniz o evham, karşınıza bin paralel yapı çıkarır. Ve masum insanlara zulmetmiş olursunuz.
''MENFAAT BİRLİKTELİĞİMİZ OLMADI''
Deniliyor ki 12 senedir destek verdiğiniz partiye şimdi neden karşı çıkıyorsunuz? Bir menfaat birlikteliği mi vardı?
Kimseyle hiçbir menfaat birlikteliğimiz olmadı. Hep müstağni kaldık. Zira Kur'an ve sünnetten aldığımız ders öyle iktiza ediyordu. Makama talip olmayı, kendi değerlerimize ihanet gibi gördüm hep. Başkalarının içtihadına, hissiyatına bir şey demem. Ancak dünyaya talip olmayı alkışlanma arzusu altında kalmayı ahiretim için daima hatarlı gördüm.
Arkadaşlarım da öyledir. Biz hiçbir zaman ne genel müdürlük, ne kaymakamlık, ne valilik, ne bakanlık talep ettik. Öyle bir talebi olan çıktıysa -ki ben öyle bir şey hatırlamıyorum- bizimle alakası yoktur. Var idiyse de kalmamıştır. Bu hissiyatımı bilvesile devlet erkânına iletmiştim.
''HANGİ PARTİ ADIM ATSA ONU DESTEKLERİZ''
Biz demokrasi, temel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi gibi mevzularda samimi bir destek vermeye çalıştık. Antidemokratik dönemlerin sona ermesi, çoğulcu demokrasi kültürünün kalıcı hale gelmesi için hangi parti adım atsa onu destekleriz. Körü körüne partizanlık başka bir şey, demokratik icraatlara destek vermek başka bir şey.
İNTERNET YASAĞI MESELESİ
Biz dün nerede duruyorsak, bugün de orada duruyoruz. Uzaklaşan kim, ona bakmak lazım. Daha birkaç sene öncesine kadar temel hak ve hürriyetler konusunda adımlar atan bir siyasî parti bugün interneti yasak etmeyi, "istihbarat devleti" dedirtecek şekilde kanunlar çıkarmayı göze alıyor. Kullandığı keskin ve yaralayıcı dil ile sosyal ahengin ayarını bozma ve demokratik teamülleri rafa kaldırma teşebbüslerine destek vermemiz düşünülebilir mi?
''TÜRKİYE DÜNYADAN KOPUYOR''
Mesele sadece Cemaat ile sınırlı olsa buna bir şekilde katlanmayı deneyebilirsiniz. Ancak gelinen noktanın daha geniş bir perspektiften değerlendirilmesi gerekiyor. Türkiye maalesef dünyadan kopuyor, yalnızlaşıyor. İçine kapanan ve demokratik zenginliğini kaybeden bir Türkiye, sadece bu ülke insanına değil; şuuraltı müktesebatına dayanarak Türkiye'ye itimat eden, onu kendine hüsnü misal kabul eden herkese zarar verir.
Hizmet hakkında örgüt ve çete suçlaması yapılıyor. Hatta seçim sonrası bir soruşturma yapılacağı iddia ediliyor...
Maalesef öfke ile çok şeyler söyleniyor. Sanırım, hakaret sadedinde söylenmedik laf kalmadı. Pek çok şeyi tükettiler. Bu arada insafa sığmayacak ithamlar da dile getirildi. Örgüt, çete gibi lafların ardından yargıyı etkilemeye yönelik yönlendirmeler de yapılıyor. Bu o kadar tavazzuh etti ki, bir dava açılacağı artık meydanlarda söyleniyor.
'PARALEL YAPI' YORUMU
Ortada hiçbir suç yoksa, onca yola başvurulmasına rağmen bir suç bulunamıyorsa, kanun gücünü zorlamak adalet duygusu ile telif edilebilir mi? "Paralel yapı" denen mevhum ve muğlak suçlama toplumun hemen her katmanı, her kesimi için söylenebilir. Yani devlette çalışan kişilerin inancı, ideolojisi, cemaati, tarikatı, partisi üzerinden suç çıkarmaya çalışmanın sonu yoktur.
Bir gün bir cemaati 'paralel' ilan eder onlara 'çete' derseniz, bir başka gün biri de çıkar başka topluluklar için aynı iddiaları gündeme getirir. Devlette vazife alan ama bu arada bir sosyal, siyasî veya dinî bir topluluğa sempati besleyen herkesin başına bir gün 'paralel devlet' suçlaması bela kesilebilir.
Hatta bugün bu mevzuyu sıkça diline dolayanların bir gün benzer bir suçlamayla karşı karşıya gelmeyeceğini kimse garanti edemez. Öyle ithamlarla insanlar zan altında bırakılırsa ne nizam kalır ortada, ne adalet.
YARGIYA BASKI İDDİASI
Yargıya baskı yaparak zorla dava açmak katmerli bir zulüm olur ve maşeri vicdan bunun hesabını sorar. Ayrıca uydurma davalardan hukukî bir netice alınamayacağı da aşikârdır. Kaldı ki kanunlara riayeti bir tarz-ı hayat haline getiren bu ülkenin insanlarına örgüt derseniz size de sorarlar: 12 yıldır bu insanlarla beraber çalıştınız onlar bunca senedir emrinizde görev yaparken iyi idi de yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasından sonra birden kötü mü oldular?
Her cuma hutbelerde kıraat edilen o ayeti hatırdan dûr etmemek lazım: "Allah adaletle emrediyor..." Yani kul hakkı yememekle, insanların hukukuna tecavüz etmemekle emrediyor.
Ergenekon sanıkları serbest bırakılırken faturayı "Cemaat"e kesiyorlar. Bu propaganda zaman zaman etkili de oluyor... Ne dersiniz?
İnternetlere düşen o kayıtlar gösteriyor ki ülkeyi yöneten insanlar işi gücü bırakıp bu insanların mahkûm olması için uğraşmış. Burada en üzücü şey, bu tür yanlışları masum bir kitlenin üzerine yıkarak korkunç bir vebale girmeleridir. Bu konuda yapılan gıybetler, atılan iftiralar o kadar çok ki, mahzun olmamak elde değil.
HAKAN FİDAN VE İLKER BAŞBUĞ
En üzücü kısmı da ordu ile ilgili. Kapalı kapılar ardında "Askere diz çöktürdük, karşımızda topuk selamı verdirdik, askerî vesayeti sona erdirdik..." gibi cümleler kuranlar, askerî yetkililere de, "Bu işi biz çözeriz ama cemaat mani oluyor." dediler. Halbuki birkaç günde MİT Müsteşarı Sayın Hakan Fidan için yasa çıkardılar. İsteselerdi ve samimi olsalardı eski Genelkurmay Başkanı Sayın İlker Başbuğ ve diğerleri için, bir gecede kanun çıkarırlardı.
Kaldı ki ben size bir hissiyatımı söyleyeyim. Arkadaşlarım defalarca şahittir ki o emekli askerlerin derdest edilmesi karşısında yüreğim burkulmuş, gözlerim dolmuştur. "Ah keşke bu şerefli üniformayı üzerinde taşıyan insanlar, bu durumla hiç karşı karşıya gelmeseydi..." demişimdir. Ne var ki benim mer'i hukuka müdahale etmem ya da bu konuda herhangi bir telkinde bulunmam mümkün değil.
''DARBE AĞAR BİR SUÇTUR ANCAK...''
Darbe, ağır bir suçlamadır ve hukuk kendi kuralları içinde bunun hesabını sormak zorundadır. Ona bir şey demem. Ancak keşke yaşını başını almış, uzun yıllar hep saygı görmüş insanların yaşları, sağlık durumları dikkate alınarak hukuk içinde bir yol bulunsaydı...

http://www.habervaktim.com/haber/364793/gulen-paralel-yapi-iddiasi-icin-ne-dedi.html

Montajsa Hazırlayanlara, Değilse Ayetle Alay Edenlere…

Paralel yapı illegal dinleme kayıtları üzerinden AK Parti ve lideri Erdoğan’ı yıpratma gayretini sürdürüyor.
Montajsa Hazırlayanlara, Değilse Ayetle Alay Edenlere…
19 Mart 2014
Son ses kaydında eski bakan Egemen Bağış ve Hürriyet temsilcisi Metehan Demir olduğu iddia edilen kişiler, Kur'an ayetleri ile sözde dalga geçiyor.
Eğer bu ses kaydı montaj değilse, yazık çok yazık…
Adı yolsuzluk iddialarına karışınca AB Bakanlığı’ndan alınan Egemen Bağış ile gazeteci kısa bir süre öncesine kadar Hürriyet’in Ankara Temsilciliği görevinde bulunan Metehan Demir arasında geçtiği iddia edilen ses kaydında Kur’an ile dalga geçildiği görülüyor.

Kayıtlar montaj değil de gerçek ise eğer, Metehan Demir, Egemen Bağış’ın twitter hesabında paylaştığı bir ayeti görmesi üzerine Bağış’ı telefonla arıyor.
Kur’an ayetiyle dalga geçercesine ‘Güne nurla başladım, duayla başladım’ diyerek ve Bakara Suresi 152. ayeti dalga geçer gibi okuyarak konuşmasına devam eden Demir’e Egemen Bağış’ın eşi Beyhan Bağış, cevap yetiştiriyor.
METEHAN’A AYRAN YOLLAYAYIM
‘Kim bu sabahın köründe arıyor, imana mı gelmiş dua ediyor. Metehan’a ayran yollayayım’ diyerek gülüşmelere neden olan Beyhan Bağış, ‘Milli içki ayran’ tartışmasına da gönderme yapıyor.
HER CUMA BİR AYET SALLIYORUM
‘Ve la entüm ma ağbüd’ diyerek dalga geçen Metehan Demir’e Bağış, ‘oğlum ben her gün her Cuma bir tane ayet sallıyorum’ diyor ve ekliyor:
‘Google’a gir, Kuran’da atıyorum kardeşlik, Kuran’da nankörlük Kuran’da bilmem ne diye search yap hepsi çıkıyor. Oradan beğen bir tane salla gitsin”
Surelerle dalga geçmek için anlamsız sesler çıkartan Demir’e Bağış, ‘O Almanca’ya döndü Metehan’ diyerek uyarıyor.
‘ALLAH’IM EGEMEN BAĞIŞ’TAN BİR AYET İNSE DE’
‘Sabah saat 5′te çaktım bir tane’ diyen Bağış’a ise Metehan Demir, ‘Sabah uyanıp Allah’ım Egemen Bağış’tan bir ayet inse de ben de onu RT etsem deyip bekleyen 13 kişi de RT etmiş’ diyor.
METEHAN DEMİR’E: ÇARPILACAKSIN!
Bir köşe yazarının yazısı üzerine konuşan Metehan Demir, Bağış’ın eşi Beyhan Bağış ile ilgili ‘Beyhan, duadan daha fazla şeyler yapacağımızı bilir’ diyor ve ekliyor: Bakara 156
Bunun üzerine Bağış, ‘Çarpılacaksın’ diyor.
Bunun üzerine Metehan Demir daha ileri gidiyor. ‘Her kim ki Egemen Bağış’ı sevmez, Allah en kısa zamanda onun belasını verir, Bakara 159′ diyerek ekliyor.
‘BU BAKARA İYİ MAKARA’
Aydın Doğan’la bir toplantılarından bahseden ikiliden Metehan Demir, ‘Her kim ki Aydın Bey’in o zor gününde onun yanında olur, o Allah’tan her istediğini alır, Bakara 165′ diyerek gülmeye başlıyor.
‘Bu bakara iyi ya’ diyen Demir’e Bağış’tan kahkalar eşliğinde cevap geliyor: ‘Makara iyi’
Öte yandan; İnternete servis edilen ve AK Parti Milletvekili Egemen Bağış ile gazeteci Metehan Demir arasında geçtiği iddia edilen konuşmaya ilişkin konunun taraflarından açıklamalar geldi.
METEHAN DEMİR'İN AÇIKLAMASI
Twitter hesabından açıklama yapan Metehan Demir, o konuşmaların illegal yollardan dinlendiğini ve servis edilen kayıtlarda montaj olduğunu söyledi.
Demir şu açıklamayı yaptı: "Farklı zamanlarda Arapça konuşan Alman taklitleri dahil farklı konuşmalarımı gizlice dinleyip montajlayanları Allah'a havale ediyorum. İllegal yollarla insanları dinleyip onları haşa din düşmanı gibi gösteren haysiyet cellatlarının kimsenin Allah sevgisini ölçme hakkı yoktur. Yine de montajlı ifadeler dahil hassasiyet gösteren herkesten özür dilerim. Bu milletten de elbet bir gün birileri özür dileyecektir. 'Ey iman edenler, herhangi bir fâsık size bir haber getirirse, onu iyice tahkik edin, doğruluğunu araştırın. Yoksa, gerçeği bilmeyerek, birtakım kimselere karşı fenalık edip sonra yaptığınıza pişman olursunuz. Hucurat Suresi 6.'"
BAĞIŞ: O SES KAYITLARI MONTAJ
Egemen Bağış da, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, "Farklı zamanlardaki konuşmalarımı montajlayıp eklemelerle tamamen çarpıtan aşağılık itibar cellatlarının saldırıları ile karşı karşıyayım. Sabah itibari ile hukuki yollardan bu ahlaksız iftira ve saldırılara karşı mücadelemi başlatacağım. Bu konuşmanın tamamını benim yaptığımı düşünerek incinen tüm iyi niyetli kardeşlerimden hassasiyetle özür dilerim. Peygamber Efendimize hakarete sessiz kalıp, bugün bana saldıranlara ise söyleyecek sözüm yok. Bu çete ile mücadelemiz elbet sürecek" dedi.

HABERVAKTİM’İN NOTU
Bu kayıtlar gerçek dışı ve tamamen AK Parti ve liderini yıpratmak için kurgulanmış montaj ürünü ise bunda eli bulunanları lanetliyoruz. Yok eğer, bu kayıtlar gerçek ise, o konuşmalar; Kur’an ayetleri ile alay etmeler tamamen doğru ise, bu isimleri milletin vicdanına havale ediyoruz.
Habervaktim.com

Cihan Haber Ajansı'ndan 17 Aralık İstifası

17 Aralık darbe girişiminin ardından paralel medyada yaşanan yaprak dökümü devam ediyor.
Cihan Haber Ajansı'ndan 17 Aralık İstifası
19 Mart 2014
17 Aralık darbe girişiminin ardından paralel medyada yaşanan yaprak dökümü devam ediyor. Daha önce yazar Leyla İpekçi ve H. Salih Zengin ile çizer Osman Turhan'ın Zaman Gazetesi'nden istifalarının ardından bir istifa da Cihan Haber Ajansı'ndan geldi.
Cihan Haber Ajansı'nda üç yıldır istihbarat servisinde muhabirlik yapan Kübra Kara, istifa ettiğini twitter hesabından duyurdu. Hesabından "Cihan Haber Ajansı'ndaki muhabirlik görevimden, bu süreçte cemaatin bulunduğu duruşu tasvip etmediğim için istifa ettim.17 aralık sonrası oluşan o tarz habercilik refleksinin doğru olmadığını düşünüyorum. 17 Aralık darbe girişimi ve sonrasında açıkça görülen hatalardan İnşallah cemaat vazgeçer. Allah ıslah etsin" şeklinde twitler atarak Cihan Haber Ajansı'ndan ayrılan Kara, son twitinde de "Of paraleller... Çekin elinizi milletin iradesinden! Bu millet buna dur diyecek.." ifadelerini kullandı.
55jpg_h709.jpg
http://www.habervaktim.com/haber/364880/cihan-haber-ajansindan-17-aralik-istifasi.html

İşte Ses Kayıtlarının Yüklendiği Ülke

Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan, Başbakan Erdoğan ve bir çok siyasetçinin dinleme kayıtlarının çoğunun ABD'den yüklendiğini açıkladı.
İşte Ses Kayıtlarının Yüklendiği Ülke
19 Mart 2014
Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan, son günlerde arka arkaya yayınlanan ses kayıtlarının Amerika'dan servis edildiğini dile getirdi.
Meclis kulisinde gazetecilerin dinlemelerle ilgili sorusunu cevaplayan Elvan, dinlemelerin önlenmesi konusunda altyapı eksiklikleri olduğunu, bunların giderilmesine çalışıldığını belirtirken, yeni bir yasa çalışmasının ise olmadığını dile getirdi. Elvan ses kayıtlarının nereden yüklendiği ile ilgili soruya, "Çoğunlukla yurt dışından, büyük kısmı Amerika'dan" cevabını verdi.
http://www.habervaktim.com/haber/364897/iste-ses-kayitlarinin-yuklendigi-ulke.html
RUH İKİZİ OLMALARININ ISPATI

BAŞBAKAN HER ZAMAN DOĞRU

KONUŞUR VE BU ZAMANLA BÖYLE

ANLAŞILIR

Kılıçdaoğlu bozkurt işareti yaptı!

CHP lideri Kemal Kılıçdaoğlu'nun yaptığı gaflara alışmıştık ama bu defa yaptığı harekete CHP'liler de anlam veremedi.
Kılıçdaoğlu bozkurt işareti yaptı!
19 Mart 2014
Partisinin Ankara mitinginde bulunan Kemal Kılıçdaroğlu seçim otobüsünde büyük bir skandala imza attı. Daha öce MHP'li olduğu bilinen Mansur Yavaş'ı partisinin Ankara Büyükşehir belediye başkan adayı olarak seçen Kılıçdaroğlu CHP'lilerin "CHP her geçen gün MHP'lileşiyor" eleştirisine resmen kendi imzasını attı.

Seçim otobüsünde yanına aldığı adayı Mansur Yavaş'la halkı selamlayan Kılıçdaroğlu kendisine bozkurt işareti yapan vatandaşlara aynı şekilde bozkurt işareti yaparak cevap verdi. Otobüste bulunanlar ve dışardaki vatandaş Kılıçdaoğlu'unun bu işareti yapmasına bir anlam veremedi. Kimi vatandaşlarsa şaşkınlıklarını gizleyemedi.
 
F.GÜLEN'İN 50 MİLYAR DOLARI VAR

Gülen CIA’e hizmet ediyor

FBI danışmanı… ABD’nin radikal İslam ve terör uzmanı…

Gömülü resim için kalıcı bağlantı
1999'dan bu yana ABD'de yaşayan Fethullah Gülen'in CIA'ya hizmet ettiğini söyleyen ünlü akademisyen Prof. Williams'tan korkunç iddia:

"50 milyar dolarlık malvarlığı var. Çiftliğin- de atış talimleri yaptırıyor. Bölge kaynaklarının ABD kontrolüne girmesi için çalışıyor."

ABD basınının yanı sıra akademisyenlerin de ilgi odağı olan Fethullah Gülen ve cemaatine ilişkin bir araştırma da Profesör Paul L. Willams'tan geldi. Aynı zamanda FBI danışmanlarından biri olan Prof. William, yıllardır Fethullah Gülen ve cemaati üzerine çalışıyor. Gülen'in Pensilvanya'daki malikanesine kadar giren Prof. Williams, cemaatin iç yüzünü, planlarını ve yeni kitabını AKŞAM'a anlattı:

OKULLARLA BÖLGELERE SIZIYOR

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Mavi Marmara olayının ardından takındığı tavır ve Suriye'deki tutumu nedeniyle Gülen'i kendisine düşman edinmesi şaşırtıcı değil. 34 yıl önce Orgeneral Kenan Evren, dönemin Amerikan Ulusal Güvenlik Başdanışmanı Zbigniew Brzezinski'nin Orta Asya'daki Türk devletleri için yeni bir düzen getirilmesi gerektiği fikrine uygun hareket etti. Ancak bu fikre asıl cevabı veren Gülen oldu ve bölgedeki doğalgaz ve petrol yataklarının kontrolünü ABD'ye verebilmek için okullarıyla bölgeye sızmaya başladı.

RUSYA VE UKRAYNA'DAN VETO

Bu yüzdendir ki eski CIA yöneticileri kendisine Yeşil Kart (Green Kart) başvurusunda referans mektubu verdi. Gülen konuşmalarında Osmanlı'nın yeniden dirilişi ya da yeni İslami dünya düzeninden bahsediyor ve ilginçtir ki CIA de bu fikri paylaşıyor gibi. Yoksa neden Gülen'in Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Kazakistan'daki okullarında CIA elemanları olsun ki? Bu nedenle Rusya ve Ukrayna, Gülen'in okullarını kapattı. Gülen'in etkisi Çin'in Uygur bölgesindeki eylemlerde de var. Bu şekilde CIA tarafından zaten bağımsız bir ülke kabul edilen Türkistan, Çin'den bağımsız olması sağlanmaya çalışılıyor ki Uygur Türklerinin lideri de ABD-Chicago'da yaşıyor.

ÇİFTLİĞİ 100 BODYGUARD KORUYOR

Ünlü akademisyen 2013 Temmuz'unda yazdığı bir makalede ise şu şok iddialarda bulunuyor: "Gülen'in binasında öğrenci yurtları, dinlenme alanları, yabancılar için misafirhaneler, helikopter pisti ve atış talimi alanı da bulunuyor. 100 Türk'ün etrafını koruduğu bu kale benzeri binanın etrafındaki komşular binadan gelen silah seslerinden rahatsız olduklarını söylüyor. Bina üzerinde bir helikopterin de bazen alçak uçuş yaptığını ifade ediyorlar. Paramiliter silahlı eğitim yapanların olduğu malikanede yaşayan Gülen, 'terörizmi kınadığını' iddia ediyor.


Gülen'in okullarında 130 CIA ajanı çalışıyor. Okullar narkotik ve silah kaçakçılığıyla finanse ediliyor.Türkiye'de bankalar ve iş dünyasına hükmediyor.

Fethullah Gülen izin vermediği sürece kadınlar 50 yaşına kadar evlenemiyor. Evlenecekleri erkekleri ise 'hoca' belirliyor.

AMACI CHP'Yİ ELE GEÇİRMEK
Daha önce Fethullah Gülen'in çiftliğini çok kez ziyaret ettim. Çiftlikteki yöneticilerle görüştüm ve etraftaki tüm komşularıyla, Gülen okullarındaki müdürlerle konuştum. ABD'de Gülen'in çiftliğine gelip giden bazı insanların söylediği kadarıyla cemaat, AK Parti'yi terk edip CHP'yi desteklemeye karar verdi. Amaçları bu partiyi de ele geçirmek. Bu düşüncenin planlandığı yer Gülen'in Pensilvanya'daki çiftliği. Elbette Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın da desteğini almış durumdalar. Gülen'in CIA'ya (ABD Merkezi Haber Alma Örgütü) hizmet ettiği biliniyor.

SUSURLUK BAĞLANTISI

Susurluk olayı Türkiye'de nasıl devlet içinde bir devlet kurulduğunu, suç, mafya ve siyaset dünyasının nasıl iç içe geçtiğini ortaya koymuştu. Gülen, CIA tarafından kullanılan bir adam. Şimdilerde Susurluk olayıyla Fethullah Gülen arasındaki bağlantıyı açıklayan bir kitap yazıyorum.

GİZLİ BELGE SUNDU

Bu yapılanma tam da Gülen'in temsil ettiği şey. Gülen hareketi de dev bir eroin ağından besleniyor. Bir eğitim ağının başında olduğunu iddia eden Gülen, ABD'de Yeşil Kart başvurusunda bulunduğunda 50 milyar dolarlık bir mal varlığı olduğunu mahkeme heyetine gizlice sunmuştu. Bu rakam bir eğitim ağının başında olduğunu bile reddeden bir insan için dev bir meblağ. Bu kadar para nasıl toplandı? Mahkemeye sunulan bu evrakı belgeleyebilirim. (AKŞAM)
http://www.aktuel.com.tr/medya/2014/03/17/gulen-ciae-hizmet-ediyor
'Fethullah Gülen Uganda'ya gidebilir'

Gömülü resim için kalıcı bağlantı


Yeni Şafak Gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi, bugünkü köşe yazısına Fethullah Gülen'le ilgili bir iddiayı taşıdı.
19 Mart 2014
'Fethullah Gülen Uganda'ya gidebilir'
Yeni Şafak Gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi, bugünkü yazısında dikkat çekici bir iddiadan söz etti.

Selvi, genel olarak Nurculuğun kurucusu Saidi Nursi'nin geride bıraktığı cüppesiyle Fethullah Gülen'in, Zaman gazetesine verdiği röportajında dikkat çeken ceketlerini karşılaştırdığı yazısının sonunda, Gülen'in Afrika'da bir ülkeye yerleşebileceğini duyduğunu yazdı.

Selvi'nin bugünkü "Gülen'e Afrika'da bir ülke mi aranıyor?" başlıklı köşe yazısının ilgili bölümü şöyle:

"O nedenle bu ceket hizmet ceketi olamazdı.

O ceket olsa olsa CIA gardırobuna asılmış olan bir operasyon elbisesiydi.

Ekrem Dumanlı, 'Türkiye'den ayrılırken giydiği elbiseyi, döneceği gün için saklıyordu' diyor ya, 'Hocam dön artık' diye çağrılar yapmış, yazılar yazmış biri olarak keşke diyorum.

Ama bundan emin değilim.

Çünkü paralel yapının şimdiden, 'Eğer Amerika'dan çıkarılırsak' diye Türkiye dışında başka bir ülkede ikametgah hazırlığı içinde oldukları geliyor kulağıma.

Afrika'da bir ülke diye duyuyorum.

Ananasların geldiği Uganda olabilir mi?"
Savcı, örgüt tezini çürüttü
Gömülü resim için kalıcı bağlantı


İstanbul Cumhuriyet Savcısı Ekrem Aydıner 17 Aralık operasyonuyla ilgili polisin yazdığı fezlekedeki örgüt iddialarını çürüttü: Sanıklar arasında hiyerarşik yapı ve bir ortaklık yok


Savcı, örgüt tezini çürüttü19 Mart 2014

17 Aralık operasyonunun ilk iddianamesini hazırlayan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Ekrem Aydıner, paralel yapıya yakın polisler tarafından hazırlanan fezlekede yer alan örgüt iddialarını birer birer çürüttü. 17 Aralık soruşturması kapsamında 100 kişi hakkında verilen takipsizlik kararının gerekçeleri belli oldu. Gerekçede, paralel yapıya yakın polis görevlilerince hazırlanan fezlekede örgüt kurmakla suçlanan şüphelilerin böyle bir oluşum içerisine girdiklerine dair delil olmadığı belirtildi. Yargıtay kararlarını emsal göstererek örgüt kavramını tanımlayan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Ekrem Aydıner, sanıkların süreklilik gösterecek bir şekilde planlı bir ortaklık ve paylaşım anlayışıyla suç işlemek için bir araya gelmeleri gerektiğini belirterek 17 Aralık fezlekesindeki şüphelilerin bu tanıma uymadığına işaret etti.

ÖRGÜTSEL HİYERARŞİ YOK Örgütlerde devamlılığın esas olduğuna ve hiyerarşik bir yapı bulunması gerektiğine değinilen gerekçede, Yargıtay'ın suçun varlığını kabul etmek için sanıkların önceden anlaşarak organize olmalarını, aralarında iş bölümü ve hiyerarşik bir yapı içerisinde süreklilik gösterecek bir şekilde planlı bir ortaklık ve paylaşım anlayışıyla amaç suçları işlemek için bir araya gelmelerini aradığı kaydedildi. Belirli bir cürüm için birkaç kişinin bir araya gelmesinin ayrı bir cürüm olduğu belirtilen gerekçede, birçok kişi şu ya da bu cürmü değil de, birçok cürümleri işlemek için teşkilatlanırsa o zaman örgütün oluşacağı kaydedildi. Bunun dışındaki bir araya gelişleri örgüt kabul etmenin, bu yöndeki yasanın ihlali olacağı kaydedildi.

PLANLI ORTAKLIK GÖRÜNMÜYOR

Türk Ceza Yasası'nda yer alan suçlardan birinin yalnız bir defa işlenmesi için bir araya gelmenin cürüm işlemek için teşekkül oluşturma suçunu oluşturmayacağı kaydedilen gerekçede, kişilerin düşünce ve eylemlerinde süreklilik bulunmadığı, suç işlemek için düzenli ve planlı ortaklık, yönetim, dayanışma, disiplin gibi öğelerle bir araya gelmedikleri takdirde cürüm işlemek için teşekkül oluşturma suçunun oluşmayacağı belirtildi. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 20 Ekim 2009 tarihli kararına atıfta bulunulan gerekçede, söz konusu kararda sanıklar arasında hiyerarşi temeline dayanan sürekli bir birleşmenin bulunduğuna dair her türlü kuşkuyu bertaraf edecek nitelik ve yeterlilikte delillerin mevcut olması gerektiğine işaret edildiği belirtildi. Soruşturma konusu olayda bazı kişilerin Anıtlar Kurulu'nda bazı işleri takip edip menfaat sağladıkları tespit edilse de bu eylemleri gerçekleştirme aşamasında gösterilen faaliyetin örgütlü bir faaliyet ve oluşturdukları ilişkilerin suç işlemek için kurulmuş bir örgütün faaliyetleri olarak değerlendirilmesini düşündürecek nitelikte olmadığı örgütün unsurlarının hiçbirisinin olayda bulunmadığı kaydedildi.

BAŞKAN DEMİR AKSİNE UYARMIŞ

Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir hakkında verilen takipsizlik kararının gerekçeleri de belli oldu. Sirkeci'de yapılmak istenen bir otel ile ilgili soruşturulan Başkan Demir'in kendi görev bölgesindeki bir proje ile ilgilenmesinin normal olduğu kaydedilen gerekçede, böyle bir tesise ruhsat vermeyi istiyor dahi olabilecekleri, bu yöndeki bir niyetin veya kararın şehircilik politikası bakımından tartışılır olabilme ihtimali olsa da suç olarak değerlendirilemeyeceği kaydedildi. Fatih Belediyesi'nin Marmaray'ı etkileyebilme ihtimali konuşulan fakat daha sonradan bu ihtimalin olmadığı yönünde rapor verilen yapıya verdiği izin ya da ruhsat olmadığı kaydedilerek, "Fatih Belediyesi'nin bu yere inşaat ruhsatı vermeye hazırlandığını iddia etmek mümkün değil" denildi. Gerekçede, Başkan Demir'in Anıtlar Kurulu Başkanı Oğuz Ceylan'ı parasal işlerden uzak durması için uyardığı bir telefon görüşmesine de yer verildi. Başkan Demir'in bırakın rüşvet almayı Ceylan'ı uyararak diğer kamu görevlilerinin menfaat temini şüphesi uyandıracak ilişkilerden uzak durması konusunda ikaz ettiği kaydedildi. Ayrıca Mustafa Demir'in düzenli olarak mal beyanında bulunduğu, mal bildirimi yasasına aykırılık teşkil edecek bir durumun olmadığı ve menfaat temin ettiği ile ilgili delil bulunamadığı kaydedildi.

KAYNAK: SABAH
Senin ‘hoca’ yıllarca da aldığı istihbaratları ‘keramet’ diye yutturmuş...
 
Gömülü resim için kalıcı bağlantı
 
Fethullah Gülen’in istihbarat marifetli kerameti!
19 Mart 2014

Bence... Bence...  Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tez vakitte hatta ‘çerçebuk’ olarak Çırağan Sarayı’nda ‘fakirlerinin’ de şanına yaraşacak şekilde bir ödül töreni organizasyonu yaparak, Ekrem Dumanlı kardeşlerinin muhteşem gazetecilik çabasını takdir etmeliler...
Öyle ya...
Sen git taa Pensilvanya’lara ve kimseciklere konuşmayan inzivadaki adamı ikna et ve konuştur... Pardon Hocaefendi’yi!
Az bir şey mi?
Ne diyor Ekrem Dumanlı?
Eyy ahali! Fethullah Gülen’e mülakat talebi bizzat bizlerden gitti... Hocaefendi’nin kendisinden böylesi bir teklif gelmedi!
Eğer bu bir başarı değilse başka hiçbir şey başarı değildir. Nokta.
Dolayısıyla bir kez daha tekrarlıyorum...
Eyy Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı ve Başkanı Mustafa Yeşil!
Ekrem Dumanlı’nın bu başarısını mutlak surette ödüllendirmelisiniz. Hatta ‘Hocaefendinize’ de mülakat verme lütfunda bulunduğu için bir teşekkür şilti veriniz!
Nazlı Ilıcaklı, Cengiz Çandarlı, Ahmet Hakanlı, Ertuğrul Özköklü, Ergun Babahanlı, Koray Çalışkanlı bir gecenizin epeyce hoşgörü-uzlaşma-kaynaşma-anlaşma-ittifak içerisinde geçeceğinden eminim.
Ben evimde oturur, çekirdeğimi, mısır patlağımı da alır, ödül töreninizi canlı olarak Halk TV’den yahut Ulusal Kanal’dan izlerim...
Halk televizyonu ve Ulusal Kanal’a da bu hassas süreçte gösterdikleri rikkatli ittifak için de bir ödül verseniz mi acaba?
Neyse o sizin bileceğiniz bir husus.
Pardon ‘fakirin’ bileceği bir husus!
***
Ben mülakattan dolayı Ekrem Dumanlı’ya müteşekkir olduğumu söylemek isterim.
Oldukça istifade ettim bu mülakattan...
Gülen, kamuoyunda çok tartışılan konularla ilgili olarak konuşmuş; iki tane ceketi varmış.
Kendisine yöneltilen ‘iftira ve hakaretlerle’ ilgili olarak herkesin merak ettiği soruları içtenlikle yanıtlamış; ceketinin cebinde cevşen taşıyormuş.
Uzun süren sessizliğine son vermiş; iki metrekarelik odada yaşayan bir fakirmiş!
Mazlummuş, masummuş, üzgünmüş... vs... vs...
28 Şubat’ta daha büyük antidemokratik hadiselerin zuhur etmemesi için çırpınmışmış...
Ekrem Dumanlı sorarmış gibi yapmış Hocaefendisi de söylermiş gibi yapmış!
Mazluma yatmış, masumu oynamış, dini söylemlerin arkasına sığınmış her zaman ki gibi...
Ancak...
Artık kimse yemiyor o söylemleri... Mevzu artık Pensilvanya ise ‘beyan esas değildir’ diye haykırıyor meydanlar...
Eyy Pensilvanya sana söylüyorum...
Ne anlatırsan anlat, nasıl ağlarsan ağla, ne söylersen söyle mızrap çuvala sığmıyor...
Karşımızda bir Fethullah Gülen var ki:
- 1966’lı yıllarda MİT’le tanışma iddiaları gündemde olan; cemaati ve Kemalist ulus-devlet paradigması arasında var olan akrabalık bağı deşilen,
- Bir taraftan örgütünü dini söylemlerin üzerinde yükseltirken diğer yanda İslami mahalle ile kurduğu eğreti ilişki biçimi tartışılmaya başlayan,
- Taa 1990’lı yıllarda bile Genelkurmay’ın has dairesi içinde yapılan en gizli görüşmelerin Cumhurbaşkanından önce kendi masasına gelen,
- 28 Şubat döneminde bırak mağdur olmayı; bilakis 28 Şubatçıların yanında saf tutan, post-modern darbenin mağduru rahmetli Erbakan Hoca’ya beddua eden, Erbakan Hoca’nın aleyhine propaganda yapan, genç kızlara başlarınızı açın fetvası veren,
- Hazreti Peygamber Efendimizi kirli işlerine alet etmekten korkmayan, toplumun dini duygularına hasar veren,
- Dinlemelere doymayan; şakirtleri dahil olmak üzere herkesi dinleten, bakınız Latif Erdoğan’ın anlatımları,
- Velhasıl 7’sinde neyse 70’inde o denen cinsinden, bizzat arkadaşlarının anlatımıyla gençliğinde gidip medrese hocasını attığı iftiralarla ispiyonlayan, yaşlılığında ülkesini satan bir adam profili çıkıyor karşımıza.
Darbecilerin yanında saf tuta tuta darbenin en kirlisini yapma girişiminde bulunan ‘din alimi’ görünümlü bir darbeci profili duruyor karşımızda...
Ortalık yıkılırken...
Pensilvanya’nın kulakları üzerimizde hala gezinirken... Kameraları, adamları, yatak odalarından çıkmamışken, montajlanmış kirli kasetleri havalarda uçuşurken...
Ekrem Dumanlı Hocaefendisinin 2 metrekarelik yattığı odayı göstermiş bizlere...
Ve oldukça dramatik bir şekilde ‘kuş uçtu’ diyerek ceketine dikkat çekmemizi istemiş...
Alooo Ekrem Dumanlı bırak maval okumayı da...
Sen asıl, o ‘cevşenli ceketin’ içindeki Türkiye Cumhuriyet tarihinin en dindar Başbakanı olan Erdoğan’a darbeyi yıllarca nasıl gizlediniz onu anlat bizlere...
CIA’yı anlat, İsrail’i anlat... Tamam bizlere burada sunduğunuz tapeler var da... Asıl tapeleri ne karşılığı kimlere sundunuz? Asıl kusursuz ‘hizmet’lerinizi anlat...
Pandora’nın kutusu açıldı Ekrem Dumanlı...
Senin ‘hoca’ yıllarca da aldığı istihbaratları ‘keramet’ diye yutturmuş... Daha neler duyacağız bakalım.
http://haber.stargazete.com/yazar/fethullah-gulenin-istihbarat-marifetli-kerameti/yazi-857604
Mursi'ye ziyaret engeli


Mursi'ye ziyaret engeli 19.03.2014

Mısır'da darbeyle görevinden uzaklaştırılan seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi'nin savunma heyeti sözcüsü Dimati'nin müvekkilini cezaevinde ziyaret talebi reddedildi. Mısır'da, darbeyle görevinden uzaklaştırılan seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin savunma heyeti sözcüsü Muhammed ed-Dimati, yaptığı açıklamada, "Mursi'nin el-İttihadiyye Sarayı önündeki göstericileri öldürmekle suçlandığı davanın 6 Mart'ta yapılan son duruşmasından sonra nerede tutulduğunu bilmiyoruz. Ziyaret etmek için dilekçe sunduk ancak savcılık yasaları ihlal ederek talebimizi reddediyor" ifadesini kullandı.

Mursi'nin kayıplar arasında kabul edildiğini savunan Dimati, Mursi'nin İskenderiye'deki Burc el-Arab Hapishanesi'nde mi, Tora Cezaevi'nin yüksek güvenlikli "Akreb" adlı bölümünde mi, başka bir cezaevinde mi ya da cezaevlerinin dışında başka bir yerde mi tutulduğunu bilmediklerini ifade etti.

Dimati, Mursi'nin ziyaretinin hiçbir yasal gerekçe olmadan engellenmesinin ihtiyati tutuklulara karşı en büyük hak ihlalini teşkil ettiğini dile getirerek, bunun Mursi'den intikam alma çeşitlerinden biri olduğuna işaret etti.

Mursi'nin çocuklarından ikisinin geçen pazar günü ziyaret için Tora Cezaevi'ne gittiklerini ancak cezaevi yönetiminin Mursi'nin orada olmadığını söylediğini kaydeden Dimati, birkaç gün önce de İskenderiye'deki Burc el-Arab Cezaevi'ne gittiklerini, buradaki yetkililerden de aynı cevabı aldıklarını bildirdi.

http://www.sabah.com.tr/Dunya/2014/03/19/mursiye-ziyaret-engeli

DARBEDEN ÖNCEKİ SON KONUŞMASI

'Eşimin nişan yüzüğünü bile e verdim'

Gülen ine 25 yılını veren ilahiyatçı Ahmet Keleş: Çocuğumun kumbaradaki parasını dahi cemaate bağışladım. Ama cemaat bu paralarla 'de seçim finanse etti
'Eşimin nişan yüzüğünü bile cemaate verdim'19 Mart 2014

na 25 yılını vakfeden ilahiyatçı , gözyaşları içinde in iç yüzünü anlattı. Cemaatin finans kaynak modeli olan himmetin 'de seçimleri finanse etmek için kullanıldığını söyleyen Keleş, Gülen'in Berkin Elvan için taziye mesajının da samimi olmadığını belirterek, "Bu mesajın amacı Başbakan'ın yürüyüşüne engel olmak" dedi. İşte aHaber'de Zeynep Bayramoğlu'nun Kadraj programına konuk olan Keleş'in açıklamalarından satır başları:

BİZ AÇKEN NEREDEYDİNİZ: Orta Asya'da okullar açtı, 160 ülkede okullar böyle açıldı ve bu okullar, bu hizmet bir anda önemli bir gelir kaynağı elde eder kontrol elde eder hale gelince hocafendiye saraylar yapanlar devreye girdi. Biz açken neredeydiniz? Talebeleri koyduğumuz evin altına sereceğimiz kilim yokken neredeydiniz?

EŞİMİN YÜZÜĞÜNÜ BAĞIŞLADIM: Samanyolu TV'de Başbakan'a ağız dolusu küfürler sarf edenleri görünce kahroluyorum. Samanyolu'nu ilk açtığımız yıldı, ikide bir himmete ihtiyaçları olurdu. Eşimin nişan yüzüğünü, çocuklarımın kumbarasındaki parasını dahi verdim.

ABD'Yİ FİNANSE ETTİLER: Gönül sevdalıların evlatlarının rızıklarını vererek topladıkları paralarla siz gidip ABD'de seçim finanse edeceksiniz, işadamlarına şirin gözükeceksiniz, o gazetenin beriki televizyonun muhabirlerine harcayacaksınız. Bu Gayretullah'a dokunmaz mı? İşte dokundu bugünleri yaşıyoruz biz.

BERKİN'E TAZİYE SAMİMİ DEĞİL: Babamı kaybettim, ardından geçen sene annemi kaybettim, ağabeyimi kaybettim, hepsi hizmet ehli. Anacığımın sofrasında yemek yemek nasip oldu benim fakirhanemde Fethullah Hoca'ya. Bana baş sağlığı dilemeyen bir insanın Berkin'e başsağlığı dilemesini nasıl samimi bulursunuz?

BAŞBAKANA ENGEL OLMAK İSTİYOR: Bu mesajın amacı, Sayın Başbakan'ın yürüyüşüne engel olmak. Bu mesaj değil, taziye değil. Bir zemini, durumu kendi durduğu yerden siyaseti açısından Sayın Başbakan'la yürüttüğü kavga açısından bir anlam ifade ediyor.

'GÜLEN HAYATININ HATASINI YAPTI'
Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde Hadis Anabilim Dalı Başkanı olan Prof. Dr. Ahmet Keleş, 25 yıl Gülen'le aynı sofrada yemek yedi. Cemaat'in henüz bu kadar maddi gücü olmadığı yıllarda öğrenci okutmak ve okul yaptırmak için bağışlar topladı. Samanyolu TV'nin kurulmasında önemli katkıları oldu. Ancak, Cemaat'in hiyerarjik yapısında 5'inci kata çıkınca gerçekle yüzleşti. Bağışlardan elde edilen gelirlerin çok farklı amaçlar için kullanıldığını fark edince Cemaat'le yolları ayrıldı. Keleş "16 yıldır bu işin dışındayım. beddua ederek bizlerin anlatamayacağı kendi iç dünyasını insanlara gösterdi. Ülkemiz tarihinin en güvenilir başbakanına bir darbe girişiminde bulundu ve bu hayatının en büyük hatasıydı" diyor.

7 KATMANLI PİRAMİT YAPISI
Ahmet Keleş, cemaatin hiyerarşisini ortaya koyan 7 katmanlı piramit yapısı hakkında da bilgi verdi. Buna göre; en üst katta (7. kat) Fethullah Hoca Arşı bulunuyor. 5'inci kata kadar çıkan Keleş, cemaatin 1, 2 ve 3'üncü katmanının halk tabakası olduğunu, öğrenciler ve öğretmenlerin oluşturduğunu söyledi. Keleş, "4. kat ara kattır. 5, 6 ve 7'nci katmanlar 'örgüt ve teşkilat' katlarıdır. 6. katta yalnızca Gülen'in bildiği ve takip ettiği 'hayati hizmetler' yürütülür. Bakanlar Kurulu veya Milli Güvenlik Kurulu gibi bir tabaka. Örneğin 17 Aralık operasyonu ve sonrasında yaşananlar 6. kat mensupları tarafından yürütülüyor. Gülen bizzat yönetiyor. 6 kat mensupları adeta yürütme görevi görüyor" dedi. 5'inci kata yükseldiğinde Gülen ile ilgili görüşlerinin netleştiğini anlatan Keleş şöyle devam etti: "5. kat genel organizasyonu yöneten ekibin toplandığı bir meclis gibidir. Yurt içi ve dışı hizmetler burada organize edilir. 5'inci kata çıktığımızda sadece devletin önemli yerlerinde inançlı insanlar yer alsın diye bir yapılanma olmadığını, aksine ciddi istatistikler tutularak bugünler için hazırlıklar yapıldığını gördük. Dışarıdan bakan halkımız Gülen'in dile getirdiği gibi masumane, haberi yokmuş gibi meseleyi ele almasına inanmasın. Bunu saklamanın, röportajla konuşmayla kamufle etmenin imkânı kalmamıştır."
http://www.takvim.com.tr/Guncel/2014/03/19/esimin-nisan-yuzugunu-bile-cemaate-verdim

O da bilmiyor

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

19.03.2014
 
ceket sayısından sonra odaları da şaşırdı. 2 yıl içinde si'nden üç farklı odayı, hocanın fakirhanesi diye yutturmaya çalıştı. Yetmedi paravan kullanıp dev odayı 'salon salamonje'ye çevirdi

'in her geçen gün itibarı yerlere inen cemaatini kurtarmak adına gazetesine verdiği röportajda, dün bir komedi daha yaşandı.

Gülen önceki gün yayınlanan röportajın ilk bölümünde fotoğraf çekimi için getirilen ceket için "Bu benim ceketim değil. Hayatımda hiçbir zaman iki ceketim olmadı" diyerek komik duruma düşmüştü. Geçmişte birçok farklı ceket giydiği apaçık belli olan hoca, bu sözlerle kendisini mütevazı ve alçakgönüllü göstermeye çalışmıştı. Hocanın dünkü röportajına ise beddua ve yatak odası damga vurdu.

Kur'an ayetine ayağını uzatıyor!

DİNLEMEDEN MAĞDUR OLMUŞ Gülen bir müridine verdiği röportajın ikinci bölümünde paralel yapı ve paralel yapı olmakla itham edilen hiçbir bürokratı tanımadığını yinelerken, cemaatin neden bu şekilde suçlandığını da anlamadığını belirtti.

3 farklı oda 1 hoca

Fethullah Hoca dershanelerle ilgili olarak ise "Bizim dershane sahibi olmamız madem ki sizin için hayat memat meselesi, öyleyse rica edelim bizim arkadaşlarımız belli bir süreçte kapatsınlar dershaneleri. Böylelikle camia ile alakası olmayan dershane sahipleri mağdur olmazdı" diyerek yine şaşırttı. Hocanın dinlemelerle ilgili yorumu ise 'pes artık' dedirtti.

Gülen "Ben de, arkadaşlarım da dinleme mağduruyuz" diyerek yüz binlerce insanı dinleyen paralel yapıyı bir kez daha görmezden geldi.

25 milyar dolarlık ceket











Gömülü resim için kalıcı bağlantı

BEDDUALARA DOYAMADI Gülen'in dünkü röportajına damga vuran konu ise öncelikle beddua oldu. İnsanları şoke eden ve bir mümine yakışmayacak ifadeler içeren beddua için konuşan Gülen, "Eğer ben senin dediğin gibi öyleysem Allah benim belamı versin, yok değilsem bu yalan ve iftirayı atan senin belanı versin. O gün de duam o oldu. Yine aynı noktadayım. Eğer biz çeteysek, örgütsek Allah bizim belamızı versin, eğer 'paralel' devletsek bizim belamızı versin, değilse bunları bu masum cemaate isnad edenlerin belasını versin!" diyerek beddualarına devam etti.

Fethullah Gülen CIA ajanı!

Gülen'in ceket skandalından sonra dünkü demecinde ise bir de oda skandalı yaşandı. Defalarca farklı ceketlerle görüntülenen Gülen, tek bir ceketi olduğunu iddia ederek röportajını dramatikleştirmeye çalışırken dün ise röportajda bir oda polemiği yaşandı.

Gülen'in bir malikhanede değil, o yapı içinde küçücük bir odada yaşadığını anlatmak isteyen , "İşte Gülen'in odası' diyerek paravanla bölünmüş ve mizansenle kurulmuş küçücük bir yeri hocanın odasıymış gibi gösterdi. Oysa Gülen'in sohbetlerini yayınlayan herkul.org sitesi 2012'de, yine Zaman gazetesi ise geçen yıl farklı resimler paylaşarak, Gülen'in odası diye servis yapmışlardı. Röportajdaki bu skandal yanlışlık "Hoca ceketinin sayısını da kaldığı odaların sayısını da bilmiyor" diye yorumlandı.

STV iyice zıvanadan çıktı

PARAVAN UYANIKLIĞI20 Ağustos 2013 tarihli Zaman gazetesi internet sitesinde yer alan fotoğrafta, Fethullah Gülen'in 'daki içinde genişçe bir çalışma odası ve onun içinde bulunan bir yatak odasında kaldığı belirtilmişti.

Dünkü röportajda ise geniş çalışma odası bir paravanla bölünerek ve odanın içindeki yatağın yeri değiştirilerek farklı bir mizansen oluşturuldu. Bu mizansenle 25 milyar dolarlık bir örgütün lideri olan Gülen'in küçücük bir odada sadece bir döşek sahibi olduğu anlatılmaya çalışıldı. Bir paravanla salon salamonje'ye çevrilen hocanın odasına ait gerçek cemaatin kullandığı eski fotoğraflar sayesinde ortaya çıktı.

17 Temmuz 2012 Herkul.org



20 Ağustos 2013 Zaman



18 Mart 2014 Zaman


TAKVİM

Cemaatten şok tehdit: AK Parti kazanırsa...

19 Mart 2014
 
25 yılını Gülen cemaatine adayan ilahiyatçı profesör Ahmet Keleş'in A Haber'de Kadraj programına cemaate hizmetlerini ve uğradığı hayalkırıklığını gözyaşları içinde anlatması üzerine cemaat medyası harekete geçti.     
Gömülü resim için kalıcı bağlantı

 Ahmet Keleş'in kardeşi Mehmet Keleş, kurulması için nişan yüzüğünü bağışladığı televizyonda ağabeyi hakkında karalamada bulundu. Kardeşi Songül Keleş A Haber'de Mehmet Keleş'in ya menfaat ya da korku nedeniyle hareket ettiğini açıkladı. Mehmet Keleş ile aralarında geçen telefon konuşmasındaki bir ifadeyi aktardı. O ifade tüyler ürperticiydi: AK Parti kazanırsa ortalık kan gölüne dönecek!

MEHMET KELEŞ YA TEHDİT YA ÖDÜL ALDI
Dünkü programınızı dinledim. Ben Ahmet Hoca'nın kız kardeşiyim. Konuşmasının hepsinin gerçek olduğuna inandığım için bağlandım. "Gözyaşları timsah" dedi, gözyaşları timsah gözyaşları değil. Samanyolu TV'de konuşan Mehmet Keleş ağabeyim de benim sevdiğim ağabeyim ama Ahmet Ağabey'imi yalanlaması beni kırdı. Ya tehdit aldı ya ödül aldı. ağabeyim ömrü hizmette geçti. Ağabeyim olmasa ona ağır sözlerim vardı ama onun yaptığını yapmayacağım. Kendisi düşkün halde iken Ahmet Ağabeyim vasıtası ile cemaatin içinde bir yere geldi. Kırıkkale, Kayseri ve Balıkesir cemaati bunları iyi bilir.

ABİMİ HOCA EFENDİ'YE BENZEREK HİZMETTE BİTİRDİLER
Hizmette ilerlediği için ayağını çeldiler Hoca Efendi'nin sohbeti, vaazı sana çok benzetiyorlar diyerek ağabeyimi bitirdiler. Saz çaldığını söylüyorlar, Kur-an okurken yeri göğü inlettiğini niye söylemiyorlar Bir peygamber efendimiz oraya iniyorsa neden ağabeyimin terbiyesi ile çaldığı sazı karalıyorlar

OĞLUMUN ADINI FETHULLAH KOYMUŞTUM, DEĞİŞTİRECEĞİM
Ben ona Hoca Efendi bile demeyeceğim sevdiğim için oğlumun adını Fethullah koymuştum, onu da değiştireceğim, Biz onu devleti, milleti aileyi birbirine düşürsün diye sevmedik. Hakkımı helal etmiyorum.Psikolojisi bozuk demiş ağabeyime, kendisi bana "Ak Parti'ye oy verirsek Allah'a hesap veremeyeceğimizi söyledi ve bana "Ak Parti kazanırsa ortalık kan gölüne dönecek" dedi. Oradan maddi menfaati var ya da çocuğunun başına bir şey gelmesin diye böyle konuşuyor. Mehmet Ağabeyimin öyle konuşması ağrıma gitti. bu durumumuz Ahmet Ağabeyin benim cemaate ne kadar hizmetimiz olduğunu biliyor. Çocukları sokağa atılmasın diye yapıyor.
http://www.timeturk.com/tr/2014/03/19/cemaatten-sok-tehdit-ak-parti-kazanirsa.html#.UynkM1o5nDc

Gülen'e Afrika'da bir ülke mi aranıyor?

Abdülkadir SelviABDÜLKADİR SELVİ
19.03.2014
YENİŞAFAK
 Urfa: 23 Mart 1960Hakim: Özdemir TürkerKatip: İbrahim DedeşahTereke hakimliğinin müteveffa Said Nursi'nin odasında tespit ettiği eşyaların listesi Cızlavet marka bir çift lastikBir sepet içindeDört adet sefer tası içiBir adet çinko tencere küçükBir tane küçük çaydanlıkBir ayaklı bardak,İki tane ayaksız bardak Bir adet eski çarşafBir eski Frenk gömleğiBir tane eski iç gömlekSarık üzerine sarılacak bezÜç tane mendil, bir havluBir de pamuklu hırka, bir eski gömlekBir eski çarşaf ve mendil, bir eski bohça Bir adet havlu Bir adet kırık gözlükBir adet dua kitabıEski yazı takvimİki adet kalemUrfa'da, bir otel odasında hayata gözlerini yuman Bediüzzaman Said Nursi'den geriye dünya malı namına bunlar kalmıştı. Hakim, terekesini belirleyip tespitlerini tamamlayınca, 'Başkaca tespit edilecek eşyası kalmadı' deyip zaptı mühürlemişti.Belki dünyanın en fakir insanlardan biriydi Said Nursi, 'Gözümde ne cennet sevdası ne cehennem korkusu var' diyecek kadar kendini iman ve Kur'an hizmetine adamıştı.Geriye dünya malı namına belki bir tarafı yamalı bir cüppe bıraktı ama o maneviyat adına milyonları bulan talebeleri ve çağımızın en güçlü Kur'an tefsiri olan Risale-i Nur Külliyatı'nı bırakmıştı. Isparta'daki, 'Bediüzzaman Evi'ni gezerken eski bir cüppe görmüştüm. Beni çok etkilemişti o cüppe.İşte demiştim, Risale-i nurların tüm dünyaya yayılmasının sırrı bu cüppede. Dostoyevski'nin, 'Hepimiz Gogol'un paltosundan çıktık' demesi gibiydi. Tüm hizmetler o cüppedeki dünya malına beş kuruş kıymet vermeyen sadelikten ve hiçbir kimsenin karşısında eğilmeyen imanlı başının altından çıkmıştı.Anadolu erenleri vardır bizim gönül dünyamızı aydınlatan. Sırtlarında eski bir hırka, ayaklarında eski bir pabuç olmasına rağmen koştururlar, bir yere İmam Hatip Lisesi yaptırmak, Kur'an kursu açtırmak, Risale-i Nur dershaneleri inşa etmek için.Fethullah Hoca'nın röportajlarını okurken beni en çok onun ceketi ilgilendirdi.Türkiye'den ayrılırken okuduğu Cevşen'in hala cebinde durduğu o ceket. Dostoyevski gibi bir an durup, 'Bu hizmetler bu ceketten çıktı' demek geldi içimden.Belki 17 Aralık darbe girişiminden önce yazsaydım bu satırları, kurardım bu tür bir cümle. Çünkü bizler gönül insanlarıyız. Allah rızası için Afrika'nın ücra bir köşesinde hizmet eden insanlara şükran borcu hissederiz gönül dünyamızda.Bugün 140 ülkeye ulaşan hizmetlerin temelinde rızayı ilahiyi kazanma gayreti ve ihlas sırrının bulunduğuna inanıyorum.Ama bugün bu hizmetler bu ceketin altından çıktı demek gelmiyor içimden.Vicdanım bu fitneler bu ceketin altında çıktı demeye de izin vermiyor.Ama artık bu fişlemelerin, şantaj kasetlerinin, tutuklamaların, operasyonların, böceklerin, CIA ile kol kola yapılan operasyonların bu ceketin altından çıktığını düşünüyorum.Tüm mal varlığı bir sepetin içine sığan Bediüzzaman Said Nursi'den sonra Fethullah Gülen'in ceketine de bakmak istedim.Bir cebinde banka vardı o ceketin. Diğer cebinde bölgesel ve ulusal televizyon kanalları ile birkaç gazeteden oluşan medyasını buldum.İç ceplerinde TUSKON'u, Türkiye'ye yayılmış federasyonları ve Afrika'dan Avrupa'ya uzanan ihracatçı-ithalatçı firmaları buldum.Pensilvanya'daki malikaneyi, Ankara'daki Beyaz Saray'ı hatırlatmak istemedim. Hatta üniversiteleri, okulları, dershaneleri bir kenara bıraktım. Ama ceketin kollarının biri istihbarat örgütlerine, diğeri yargıya uzanıyordu. Ne cemaatin bankası, ne medyası ne de okulları rahatsız etti beni. İman ve Kur'an hizmeti için yola çıkanların geldiği noktaya üzüldüm. İman davası uğruna mücadele vermek yerine istihbarat savaşlarına soyunmalarına üzüldüm. Erdoğan'a karşı darbe tezgahlamalarından dolayı dehşete düştüm. Rahatsız oldum.O nedenle bu ceket hizmet ceketi olamazdı.O ceket olsa olsa CIA gardırobuna asılmış olan bir operasyon elbisesiydi.Ekrem Dumanlı, 'Türkiye'den ayrılırken giydiği elbiseyi, döneceği gün için saklıyordu' diyor ya, 'Hocam dön artık' diye çağrılar yapmış, yazılar yazmış biri olarak keşke diyorum.Ama bundan emin değilim.Çünkü paralel yapının şimdiden, 'Eğer Amerika'dan çıkarılırsak' diye Türkiye dışında başka bir ülkede ikametgah hazırlığı içinde oldukları geliyor kulağıma.Afrika'da bir ülke diye duyuyorum.Ananasların geldiği Uganda olabilir mi?

Bağış ve Demir'den ses kayıtlarına ilk tepki

İnternete servis edilen ve AK Parti Milletvekili Egemen Bağış ile gazeteci Metehan Demir arasında geçtiği iddia edilen konuşmaya ilişkin konunun taraflarından açıklamalar geldi.

 
 
19 Mart 2014
 
 
 
Gömülü resim için kalıcı bağlantı
 
O SES KAYITLARI MONTAJ

Bağış, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, "Farklı zamanlardaki konuşmalarımı montajlayıp eklemelerle tamamen çarpıtan aşağılık itibar cellatlarının saldırıları ile karşı karşıyayım. Sabah itibari ile hukuki yollardan bu ahlaksız iftira ve saldırılara karşı mücadelemi başlatacağım. Bu konuşmanın tamamını benim yaptığımı düşünerek incinen tüm iyi niyetli kardeşlerimden hassasiyetle özür dilerim. Peygamber Efendimize hakarete sessiz kalıp, bugün bana saldıranlara ise söyleyecek sözüm yok. Bu çete ile mücadelemiz elbet sürecek" dedi.

METEHAN DEMİR'DEN AYETLİ CEVAP

Metehan Demir ise, "Farklı zamanlarda Arapça konuşan Alman taklitleri dahil farklı konuşmalarımı gizlice dinleyip montajlayanları Allah'a havale ediyorum. İllegal yollarla insanları dinleyip onları haşa din düşmanı gibi gösteren haysiyet cellatlarının kimsenin Allah sevgisini ölçme hakkı yoktur. Yine de montajlı ifadeler dahil hassasiyet gösteren herkesten özür dilerim. Bu milletten de elbet bir gün birileri özür dileyecektir. 'Ey iman edenler, herhangi bir fâsık size bir haber getirirse, onu iyice tahkik edin, doğruluğunu araştırın'. 'Yoksa, gerçeği bilmeyerek, birtakım kimselere karşı fenalık edip sonra yaptığınıza pişman olursunuz. Hucurat Suresi 6.'" ifadelerini kullandı.

Kaynak: İHA
Cücük beyinli Zaman'ı.!
Gömülü resim için kalıcı bağlantı
Zaman muhabiri Hasan Cücük, Abdullah Gül'e sorduğu saçma sapan soruyla gazetecilik tarihinde kara bir leke olarak yerini aldı.

19.03.2014
 
AHABER.COM.TR - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Danimarka'da düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'de hükümetle cemaat arasındaki tartışmaları 'İslamofobi' olarak yorumlayan Zaman muhabirini 'bunları birbirinden ayırmak gerekir' diyerek uyardı.

Danimarka'da temaslarda bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kopenhag'da Danimarka Başbakanı Helle Thorning Schmidt ile bir basın toplantısı düzenledi.

Avrupa'daki İslamofobi'ye dikkat çeken Gül muhataplarını bu konuyla mücadele etmeye çağırdı.

Açıklamaların ardından Gül ve Schmidt soru-cevap kısmına geçti. Zaman gazetesi muhabiri Hasan Cücük, Cumhurbaşkanı Gül'e uzun bir soru sordu. Cücük'ün uzun sorusu şöyleydi:











"Yaptığınız görüşmede Avrupa'da büyüyen İslamafobi'ye dikkat çektiğinizi söylediniz. Türkiye İslamofobi'de ön saflarda yer alan bir ülke. Ancak son zamanlarda sayın Başbakan'ın hizmet hareketi dediğimiz dini bir gruba karşı kullandığı nefret söylemi 'çete, örgüt, ajan, virüs' gibi şeyler İslamofobik çevrelerin Avrupa'da kullanmadığı terimler. Türkiye bir taraftan İslamofibiyle mücadele ederken bir taraftan kendi içinde bu tür söylemler kullanması Türkiye'nin mücadelesine bir zarar verir mi, bu konudaki görüşünüzü rica edecektim"

Abdullah Gül, Zaman muhabirini iki konunun birbirinden ayrı olduğu konusunda uyararak şöyle cevap verdi:











"Birisi tabii Müslümanların azınlıkta yaşadığı ülkelerde yabancı düşmanlığı ve İslamofobi gibi ayrı bir kontekste olan bir konu. Diğeri ise siyasetin Türkiye'de karşılaşılan problemler. Onlarla ilgili bir konu. Birbirinden ayırmak gerektiği kanaatindeyim."

TWITTER'DA 'BÜYÜK BAŞARI' SEVİNCİ
Sorusunun bir gazetecilik başarısı olduğunu iddia eden Hasan Cücük, daha sonra twitter'daki @HasanCucuk hesabından soru sorulduğu sırada Cumhurbaşkanı Gül ve Danimarka Başbakanı'nın fotoğraflarını paylaşarak asıl amacının Cumhurbaşkanı'nı zor durumda bırakmak olduğu yönünde yorumlar paylaştı. Abdullah Gül'ün cevabı için "Cb topu çevirdi, ikisi farklı dedi" diyen Cücük, "Önemli olan Danimarka Başbakanı'nın yüz ifadesiydi" dedi.
Cemaat üyelerinin twitter'daki tebriklerini de kabul eden Cücük, bir takipçisinin "abi ağzınıza sağlık.rezil olmuş yine Avrupa'ya.daha bunlar iyi günleri.insan içine çıkamaz ourlar kendi yaptıklarından ötürü." Yorumuna da "ARO (Allah Razı Olsun) abi" diye cevap verdi.




















 
"BİR GAZETECİ..."

Zaman Gazetesi'nin internet sitesinde ve bugün yayınlanan baskısında ise Zaman Muhabiri Hasan Cücük imzasıyla yayınlanan haberde sanki soruyu başka birisi sormuş gibi "Bir gazetecinin sorduğu soru" ifadesine başvuruldu..

Ahaber

Örgüt olma cemaat ol

MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın, Fethullah Gülen'le yaptığı görüşmenin ayrıntılarına Yeni Şafak ulaştı. Fidan'ın, Gülen'i 'Hukukun dışına çıkmayın. Cemaat olun, örgüt olmaktan çıkın. Devlete şerik olamazsınız' diyerek uyardığı öğrenildi.
ÇETİNER ÇETİN / ANKARA | 18 MART 2014
 Gömülü resim için kalıcı bağlantı Gülen Medya Grubu televizyonlarından Samanyolu TV'nin Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca'nın geçtiğimiz günlerde gündeme getirdiği 'Pensilvanya görüşmesi'nin ayrıntılarına Yeni Şafak ulaştı. Karaca'nın iddiasına göre MİT Müsteşarı Hakan Fidan, ABD'nin Pensilvanya kentindeki çiftlikte Fethullah Gülen'le temas kurmuştu. Edinilen bilgilere göre MİT Müsteşarı Fidan, Gülen'le görüşmek için ABD'ye gitti. Gülen'in Pensilvanya'da ikamet ettiği konutta gerçekleşen görüşmede, Fidan, muhatabına çok önemli uyarılarda bulundu. ASIL İŞİNİZ İRŞAD OLMALIDevlet içindeki 'paralel şebeke'yi hatırlatarak Gülen'e 'Devletin kodlarıyla oynama' diyen Fidan, hukukun dışına çıkılması halinde bundan herkesin zarar göreceğini bildirdi. 'Devlet içinde kalacaksanız devlet geleneğini çiğnemeyin, hukukun dışına çıkmayın, dar zümre çıkarı için devletin kodları ile oynamayın. Bu herkese zarar verir' ifadelerini kullanan MİT Müsteşarı, cemaatin yeniden asli vazifesine dönmesi için de Gülen'e telkinde bulundu. 'Cemaatin örgüt haline dönüştüğünü' anlatan Hakan Fidan, Fethullah Gülen'e şunları söyledi: 'Cemaat olun, örgüt olmaktan çıkın. Türkiye'de din ve devlet işleri normale döndükçe devlet içindeki pozisyonunuzu bırakmanız lazım. Devlete şerik olamazsınız, daha meşru bir konuma geçin, irşad faaliyetlerine yoğunlaşın, koşullar değişti. Böyle devam ederseniz felakete sürüklenirsiniz.' Pensilvanya'da telekulak uyarısıMilli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Hakan Fidan'ın, Pensilvanya'da Fethullah Gülen'le görüşmesinde, alınan bilgilere göre, devlet içinde Gülen hareketine bağlı şebekenin imza attığı bazı operasyonlar ve sayısı yüzbinleri bulan yasadışı dinlemeler konuşuldu. Fidan-Gülen görüşmesini kamuoyuna ilk duyuran Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca olmuştu. Karaca, 'Siyasi çevrelerde sayın Fidan'ın Hocaefendiyi ziyaret ettiği konuşuluyordu. Peki siz hangi gerekçe ile Hocaefendi'yi ziyarete gittiniz? 16 Mayıs'ta en kapsamlı diye bir dosya teslim edeceksin, arkadan gidip Hocaefendi ile görüşme yapacaksınız. Hakan Fidan'a sormak lazım, neden Hocaefendiyi ziyaret ettin? Bu nasıl bir iştir?' ifadelerini kullanmıştı. Karaca, görüşmenin içeriğiyle ilgili açıklama yapmaktan kaçınarak 'Onu Hakan Fidan'a soracaksınız' demişti. Görüşmede Fidan'ın uyarılarına Gülen'in ne şekilde cevap verdiği merak konusu.
http://yenisafak.com.tr/gundem-haber/orgut-olma-cemaat-ol-19.03.2014-627032?utm_source=twitter-yenisafak&utm_medium=sss&utm_campaign=twitter-yenisafak