HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

20 Şubat 2014 Perşembe

Algı üzerinde operasyon
 
20 Şubat 2014
Serdar Demirel / Yeni Akit

Doğal süreçlerde oluşmuş algıda seçicilikle operasyonlarla oluşturulmuş algıda seçicilik arasında fark vardır. Biri psikolojik bir hâli, diğeri de planlı psikolojik bir operasyonun sonucunu ifade eder.

Algıda seçicilik, insanın idrak sürecinde etkili olduğu kabul edilen psikolojik bir hâldir. İnsanın etrafında meydana gelen olaylardan bazılarına odaklanması ve çoğu zaman bunun farkında bile olmamasından doğar.

Bir anlamda insanın mâzide yaşadığı tecrübelerinin, sevgi ve korkularının, alışkanlıklarının güncel hayatta üzerinde belirleyici olması durumu. Bir boyacının bir eve misafirliğe gittiğinde hemen o evin boyasına odaklanması, temizlikte aşırı titiz olan bir hanımın gittiği yerlerde etrafın temizliğiyle alakalı olması gibi.

Operasyonel amaçlı algıda seçici davranmaya gelince. Kastettiğimiz şey, insanları bilgi sahibi olmadan, onları önce kanaat sahibi olmaya itmek ve ardından da belli davranışlara zorlamak amacıyla onların hassasiyetleri üzerinden algı oluşturma operasyonudur..

Bir şeye karar veriyorsunuz, varmak istediğiniz bir hedef var, birini saf dışı bırakmak istiyorsunuz, bir partiyi hasım bellemişseniz ve elinizde imkân var..

Ölçüsüz tarafsınız, prensipleriniz sizi frenlemeye yetecek kadar güçlü değil. İşte o zaman algı oluşturma operasyonlarına start verebilirsiniz. Algı oluşursa olgu önemli değil, algı olgunun önüne geçer, bunu biliyorsunuz. Meselâ medya gücünüz var.

Düşman kabul ettiğiniz karşı tarafın ne dediği değil, denilende maniple edilebilecek malzemenin bulunması önemlidir..

Ayakkabı kutusundaki yeşil dolarları para sayma makineleri eşliğinde ekrandan seyircinin gözüne tekrar tekrar sokarak yolsuzluklara duyarlı vicdanları etki altına almayı ve böylece onların perspektifini siyasi amaçlı yönetmeyi hedeflersiniz..

Karşı tarafın ne dediğine, yargının ne diyeceğine bakmazsınız. Yolsuzluk da aslında önemli değildir. Öne sürdüğünüz iddiaları gece gündüz hakikat gibi tekrar ederek kitleleri önceden planlanmış reflekslere şartlandırırsınız. Budur önemli olan..

Tarihin mazlumlarını, gerçek kahramanlarını, hakikat timsallerini tarafınıza yazarsınız. Grubunuzu karıncayı dahi incitmeyen masum insanlar olarak müdafaa eder, yanlışı hep karşı tarafta ararsınız. 

“Tarih boyunca, “din mazlumları”, ehli küfürden çektikleri çilenin belki yüz katını, maalesef, ‘ehl-i iman’dan çekmişlerdir. Her dönemde âlimlere, âbidlere, zâhidlere olmadık suçlamalar yapılmış, akla hayale gelmedik kötülükler o güzel insanlara reva görülmüştür” dersiniz. Ama savunduğunuz kesimden sadır olanlar adına en ufak bir nedamet işareti bile göstermezsiniz.

Hayatında herhangi bir yolsuzluk sebebiyle hiçbir otoriteyle kavga etmemiş bir âlimi yolsuzluklarla mücadele kahramanı ilan ederken, Hayrettin Karaman örneğinde olduğu gibi başka bir ilim adamını rüşvete fetva verdi diye sürekli karalarsınız. Sayın Karaman’ın “Asla böyle fetva vermedim” demesine hiç itibar etmezsiniz.

Dört mezhep imamının mücadelesini, siyasi otoriteden çektiklerini Cemaat liderinin bugün hükümetle yaşadıklarıyla aynîleştirirerek anakronizme düşersiniz. Tarihin lanetlilerini, ihanet çetelerini karşı tarafa, hidayet imamlarını kendi tarafınıza yazarsınız.

“Dört imam bugün yaşasaydı, Siyonist devlet İsrail’i meşru otorite görür müydü?” sorusunu aklınıza bile getirmezsiniz. Onlar karargâhlarını kendi vatanlarında değil de Bizans başkentinde kurar mıydı? diye sormazsınız. 

Manzaraya bakın:
7 Şubat vatana ihaneti önleme mücadelesidir. 17 Aralık tamamen bir yolsuzluk operasyonudur. TIR’ları durdurmak emniyet güçlerinin rutin işidir. “Hükümet El Kaide ile irtibatlıdır” diye tweet atan kişi basın kahramanıdır. “Barış süreci”nin önüne geçmek ülkenin onurunu kurtarmaktır. İHH El Kaide ile irtibatlıdır. Hükümet aleyhine TÜSİAD’la iş tutmak STK faaliyetidir…

Israrla bu minvalde tavır alır, elinizdeki bütün medya organlarıyla bu algıyı oluşturmaya çalışırsanız, sonra da bu operasyonlarla bizim bir alakamız yok diyemezsiniz.

Maalesef mızrak çuvala sığmıyor! Ama siz mızrak yok derseniz ve bir adım sonra çuval da yok diye feryat etmeye başlarsınız inandırıcılığınızı yitirirsiniz. Sonuç olarak inşa etmeye çalıştığınız algı da sizin itibarınızı korumaya yetmez.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder