HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

18 Şubat 2014 Salı

Bu yazı Mısır'ı da, Türkiye'yi de sallar!


18 Şubat 2014
 
Akşam Gazetesi yazarı Turgay Güler bu yazısı ile Türkiye'de maskeleri düşürdü.
Akşam Gazetesi yazarı Turgay Güler, Mısır Akrepler Cezaevi'nden yola çıkarak dikdatörlükle suçlanan Recep Tayyip Erdoğan'a doğru bir yolculuk yaptı. Mısır'da cezaevlerinde yaşanan insanlık dışı uygulama ile saray gibi ofislerinde Erdoğan'ı diktatör ilan edenlerin maskesini indiren Güler, Hakan Şükür'e de destek verdi (!)

İŞTE GÜLER'İN O YAZISI 
Yer Mısır Akrepler Cezaevi.
Müslüman Kardeşler'in lider kadrosundan Hayrat Şatır ve Sultan Salih dahil 21 kişi bu cezaevinde.
Saat yasak, takvim yasak.
24 saat karanlık bir hücre.
Ne gecesi belli, ne gündüzü.
Battaniye yok, yastık yok, yatak yok.
Yatağı da, seccadesi de buz gibi beton.
Günde üç kaşık pilav ve bir dilim patates.
Bir de bir şişe su.
İster yıkan, ister abdest al, yahut iç.
Doktor yok, ilaç yok.
İşkence de cabası.
Mısır'ın tüm cezaevlerinde manzara böyle.
Darbeci diktatör Sisi'ye yan bakmak, içeri tıkılmak için yeterli sebep.
Zihni dumanlı arkadaş dünkü yazısında Başbakan Erdoğan'ı Sisi'ye benzetmiş.
Ve bir kez daha Yezid'e!
Utanmadan, sıkılmadan!
Peki bu insafsız, vicdansız benzetmeleri yaptığı yazısını nerede kaleme almış dersiniz?
Ben söyleyeyim.
Sırça köşkünde!
Yani; cam giydirme devasa bir plazadaki, üç ayrı kontrol noktasından geçilerek ulaşılan, beyaz lüks mobilyalarla bezenmiş büyük suitinde.
O plazada kendisi ve arkadaşları sabah akşam Başbakan Erdoğan'a hakaret ediyor, küfrediyor.
Erdoğan diktatör olsaydı, sen acaba bu yazdıklarının yahut yazdırdıklarının yüzde birini bırak söylemeyi ima bile edebilir miydin?
Seni kantara koysak 90 kilo çekersin, göbeğin de cabası.
Diktatörün ülkesinde sen, kantarın ibresini dahi oynatamazdın.
Gel gör ki, topuzunu kaçırdın!
"Diktatörün ülkesinde" görülmemiş bir masuniyete sahipsin ve onun arkasından asıp kesiyorsun!
Dünyada, böylesi bir diktatörlükte yaşamak için can atacak kaç milyar insan var dersin?
Yorulma ben söyleyeyim.
En az yedi milyar.
Ama sen beğenmiyorsun.
Müntesibi olduğun yapının maşallah polisi de var askeri de. Savcısı da var hâkimi de. Bankası da var holdingi de. Medyası da var sermayesi de.
İhale de dağıtıyor, işadamı da kurtarıyor.
Daha ne istiyorsun?
"Uzun adamın" ölmesini mi?
Ne olacak öldüğünde?
Bi de hele!
Şüphesiz bir gün o da ölecek.
Ama sen istedin diye değil.
Analar yine "uzun adamlar" doğuracak.
Sen bu dumanlı kafayla hep kısa kalacaksın.
Ve hiçbir zaman da uzamayacaksın.
Bilesin! 
Siyasete pek bir merak saldı 
Hakan'ım Şükür'üm maşallah AK Parti'den istifa edip, yorumculuktan da kovulunca siyasete pek bir merak saldı. 
Ekran ekran dolaşıp boy gösteriyor.
Siyasi demeçler veriyor.
Son açıklamasında "Ben de Gezi'ye gitmek istedim" demiş.
Şaşırdım mı?
Hayır!
Bedenen değilse bile ruhen oradaydı, biz biliyoruz.
Hayıflanmasın.
Bu arada bir de düzeltme yapmış.
"25 yıllık futbolcuyum benim dört buçuk milyon dolarım yok" demişti.
"Nakit olarak yok" demek istemiş.
Tüccar adam.
Parasını yastık altında tutacak değil.
Yatırım yapıp çoğaltacak elbet.
Devam Hakan'ım Şükür'üm devam! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder