HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

29 Mart 2014 Cumartesi

Medyada büyük tasfiye geliyor!

Medyada büyük tasfiye geliyor! Mart 29, 2014    
Yeni Şafak yazarı Cem Küçük yeni dönemde medyada büyük bir tasfiye yaşanacağını yazdı. Tek tek isimler de vererek o gazetecilerin artık gayrimeşru duruma düştüklerini ve dönemlerinin kapanacağına dikkat çekti.
İşte yazısı 
VATAN HAİNLİĞİ
Türkiye Cumhuriyeti’ne savaş ilan eden paralel terör örgütü turbun büyüğü heybede deyip duruyordu. Anlaşıldı ki turbun büyüğü açıkça bu vatanı satmakmış. Bu ülke çok terör örgütleri gördü ama bu paralel örgüt kadar hainini görmedi. Türkiye’nın sınır güvenliğini ilgilendiren kozmik bir toplantının kayıtlarını bütün dünyaya ilan ettiler. Bunun adı açıkça vatana ihanettir. Bu kayıtları dinleyenler, sızdıranlar ve yayınlayanlar topu birden bunun bedelini ödeyecektir.
PARALEL TERÖR ÖRGÜTÜNÜN İHANET SÜRECİ
Bu casusluk faaliyeti üç ayaklıdır. Dinlemek sızdırmak ve redaksiyonsuz yayınlamak. Bu üçü de suçtur. Bu vatana ihanet kayıtlarından hareketler kendi ülkenizin yöneticilerini savaş suçlusu gibi göstermekte açıkça bir vatana ihanet suçudur. Zaten paralel terör örgütü bu ihanet sürecini üç ayaklı yönetti. Hariciye, TSK ve MİT’teki paralel çeteciler bu dinleme tezgahını kurdular. Ardından bu kayıtları paralel polis istihbaratçı imamlarına verdiler. O paralel polisler bu ham kayıtları aldı, kurguladı, montajladı, operasyonel hale getirdi ve internete sızdırdı. Bu arada aynı paralel polis şefleri paralel örgüt medyasının ve Nazlı Ilıcak gibi yasadışı ilişki kurdukları elemanlarının nasıl bu malzemeyi kullanacağını planladı ve o medya elemanlarına aktardı.
27 Mart günü vatana ihanet projesi devreye kondu. Paralel terör örgütü tarafından yönetilen medya anında kolpa taktiğiyle işe koyuldu. Paralel polis şeflerinin talimatı şuydu: Medya organlarında bu dinlemeyi yapanlar kınanacak. Hemen failler bulunsun denecek ama ardında da içerik de önemli denilerek Hakan Fidan savaş suçlusu ilan edilecek, Türkiye de El Kaide’ye yardım eden ülke olarak pazarlanacak. Özellikle dünya medyasında ikinci bağlam vurgulanacak. Kaydın İngilizce tercümesi hemen yabancı basına dağıtılacak…
FATİH KARACA AÇIKÇA SUÇ İŞLEDİ
Nitekim paralel terör örgütünün yönlendirdiği şekilde yayınlar hemen başladı. Ulusal yayın lisans hakkı iptal edildiği halde Kanaltürk yasadışı bir şekilde ulusal yayındaydı. Paralel yapının üç mensubu ve bir de ne yardan ne serden geçen Mustafa Akyol konuşuyordu. O üç paralelci açıkça vatana ihanet suçu işlediler ve devletimizi El Kaide’ye yardım eden ülke diye sundular. Bu çetenin Türkiye’den nefret ettiği bu süreçte anlaşıldı. Hemen ardından yine ulusal yayın lisans hakkı iptal edilmek üzere olan diğer bir paralel kanalda Fatih Karaca da resmen devlete meydan okuyordu. Paralelcilerden olmayan hatta paralel örgütün sevmediği bir adam olan Karaca’nın paralel yapının piyonu olarak bu durumlara düşmesi çok utanç vericiydi. Aynı ihanet çabaları diğer paralel kanallarda da vardı. Bundan böyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin her türlü paralel yayın organının lisansını iptal etme hakkı vardır. Uluslararası hukuka da uygun bir tavırdır bu. Bu yayınlar basın özgürlüğü kapsamında değerlendirlemez. ABD’de El Kaide’ye bağlı bir TV kanalı ve gazete olamayacağı gibi Türkiye’de de bundan böyle paralel terör örgütünün herhangi bir basın yayın faaliyeti olamaz. Artık deniz bitmiştir.
Paralel terör örgütünün yayınları dışında büyük sermaye yapılarının medyasında da artık deniz bitmiştir. Demokratik ülkelerde de kendi devletine meydan okuyan marjinal yayın organları vardır. Fakat bunlar adı üstünde marjinaldir. Ne kadar satarsa satsın bunlar küçük ve orta boylu yapılardır. Büyük holding sahiplerinin medyasında böyle marjinaller olmaz. ABD Başkanı’na sürekli ‘Osama Obama’ diyen, ‘Obama ile Bin Laden arasında fark yoktur’ diyecek kadar fanatikle NY Times ya da Washington Post’ta yazamaz, hatta FOX’da bile yayın yapamaz. Onlar bizdeki Sözcü, Yurt, Cumhuriyet, Aydınlık, Yeniçağ, Sol gibi gazetelerde yazar. Bu tiplerin de sonuna kadar ifade özgürlüğü vardır. Fakat anaakım medyada bunları işi yoktur. Çünkü bunlar anaakıma uygun meşru muhalefet yapmazlar.
KADRİ GÜRSEL ARTIK MECZUPTUR
İşte şimdi bizdeki Doğan, Ciner ve Demirören medyalarında da aynıları yaşanacak. Çok açık söylüyorum, 27 Mart’tan sonra bu bir Türkiye Cumhuriyeti kararıdır. AK Parti’yi de aşan bir olgudur artık bu. Meşru sınırları aşarak devlete meydan okuyan yazarlar bundan böyle yukarıda saydığım mecralarda olacaklar. Mesela Kadri Gürsel meşruiyet zeminin çoktan kaybetmiş ve meczuplaşmış bir isimdir. Sedat Ergin Erdoğan muhalifidir ama meşruiyet meselesini önemser. Oysa Ahmet Hakan artık çıldırmış biçimde paralel örgüt ağzıyla devlete saldırmaktadır. 2 milyon insana iyi beslenmeyen, kıllı tüylü orangutan demeye getiren o iğrenç yazıyı Cüneyt Özdemir’e tavsiye edecek kadar coşmuştur artık Ahmet Coşkun. Nefret suçu ikilisinden Cüneyt Özdemir zaten çok önceden paralel yapının eline düşmüş ve meşruiyetini kaybetmişti.
CÜNEYT ÖZDEMİR VE ASLI AYDINTAŞBAŞ ARTIK GAYRİMEŞRUDUR
Bir zerre itibarınız kalmamış, her analiziniz yanlış çıkmış, resmen meşru sınırları aşmışsınız, uçuruma doğru gidiyorsunuz. Erdoğan’ın sert muhalifi Melih Aşık hala meşru konumdayken daha yakın zaman kadar Başbakan’a yakın olmak için her yola giren Özdemir ve Aydıntaşbaş için dönem kapanmıştır. Çünkü gayrimeşru duruma düşmüşlerdir. Ayşenur Arslan şu an ne durumdaysa onlar da aynı yere gidecekler.
KÜÇÜK’ÜN YAZISI İÇİN TIKLAYIN

http://www.medyagundem.com/medyada-buyuk-tasfiye-geliyor/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder