HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

6 Mart 2014 Perşembe

Tersinden okuma bir yazı: ’Temize Çıkmak’

 
03.03.2014
 

Kıyamoglu Sancaktar



Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç’ın 27.2.2014 tarihli, ‘Temize Çıkmak’ yazısının deve misali hangi eğri tarafını ele alacağıma şaşırdım.. Bu meşhur zâtın Kur’an konusundaki cehalet hududunun doğrusu bu boyutlarda olduğunu tahmin edememişim..Sübhanallah! İnsan bu kadar mı konuyu tersten okur?.. Yazının başlığında ‘Temize Çıkmak’ yazıyor ve altına tezkiye ile ilgili ayeti koyarak Allah’ın Aişe annemizi temize çıkardığını, tezkiye ettiğini söylüyor.. Ki haşa Aişe annemiz hakkında bu ifadeyi kullanmaktan Mevla uzak etsin..

Laik kanunları kutsayacak ve onları Nass-ı Kur’an ile kıyas edecek kadar gözlerini yargıya ve beşeri hukuka dikmiş bu şahıs, açıp eline bir Kur’an-ı Kerim alsa ve Nur sûresini açıp sadece mealini okusa, orada 11 ayetin(11.-21.) tamamının iftira atanları azarlamakta olduğunu görecektir..

Hiç bir ayette bu iftiraya karşı suskun kalmak hatta tevekkuf etmenin doğruluğuna dair en ufak bir işaret ve ima yok iken, aksine bizzat Nass-ı Kur’an; en muhkem, en açık ifade ile söz konusu ayetlerde defalarca bu iftiraya suskun kalmayı bile azarlayarak ‘bu apaçık bir iftiradır’ demeleri gerektiğini vurgulamış ve daha nice tehdit dolu ifadeler kullanmıştır.

Ve 21. Ayette Allah Azze ve Celle, tezkiye ifadesini evet aynı kelimeyi ifk hadisesine dilini bulaştırıp tevbe eden ve iftira günahının dünyevi cezasını çekmek ve tevbe etmekle Mevla’nın temizlediği kimseler (sahabeden Hamne binti Cahş, Mıstah bin Üssase, Hassan bin Sabit R.A.) hakkında indirmiştir.

Hz. Aişe annemiz zaten temiz ve bu iftiradan yer ile gök arası kadar beridir..Allah Azze ve Celle asla tezkiye kelimesini veya o kökten bir kelimeyi annemiz hakkında kullanmamış ve bu hadise siyer-hadis kitaplarına da bera (uzak olmak) kökünden ‘tebrie’ kelimesi ile geçmiştir. O yüzden bu inen ayetler sadece Aişe annemizin beri olduğuna Mevla Teâlâ’nın şehadetini izhar etmesidir. Ve aslında bu hadise bütün müminler için bir derstir ve ‘Allah size öğüt veriyor ki şayet mümin kimseler iseniz bunun bir benzerine ebedî olarak dönmeyesiniz.’ (Nur:17) buyurarak ayetin iniş hikmetini izhar etmiştir.

Hal böyle iken; Yazar Ali Bulaç’ın ayetlerin mefhumunu ve ifk hadisesini nasıl tersten okuduğunu taaccüb etsem de yine kendisine bırakıyorum da, içinde olduğu darmaduman kavgada, ayetleri kendi kavgasına mesned yaparak tersten okutturmasını ve sırf mücadelesinde argüman yapmak için Hz. Aişe annemizin -ki bütün müminlerin annesi olarak ona dokunacak en ufak laf, kanımı donduruyor- hakkında sanki bir şaibe varmış gibi ‘temize çıkmak, tezkiye etmek’ tabirlerini kullanmasını hazmedemiyor, cehaletini bilmiyorsa dahi haddini bilmesini tenbih ediyorum.

Mezkûr şahıs, hükümet ile kavgasında kendisine münasip gelen hangi üslubu, ifadeyi, taktiği vs. kullanıyorsa kullansın; umurumda değil! Yalnız şu kadarını iyi bilmelidir ki Hz. Peygamber, Kur’an-ı Kerim, Sahabe vb. gibi bu ümmetin ortak değerleri, birilerinin tetiğinde fişek yapılmaya kalkıldığında bu ümmetin içinde, kalemi, kelamı, haykırışıyla kıyam edenler elbet bulunacaktır..
Rabbim, tüm İslâm hakkında konuşan-yazanlara insaf, iz’an, ilim ve edep nasip eylesin..

Amin..

Yazımın hitamına ifk ile ilgili 11 ayetin Ö.Nasuhi Bilmen tarafından yapılmış mealini alıyorum. Meselede müereddit olanlar bir sözkonusu şahsın yazısını bir de bu ayetlerin sade mealini iman nuru ile okuyunca nasıl ters bir okutturma ile karşı karşıya olduklarını anlayacaklar. Biraz zahmet edip birkaç tefsir karıştıranlar meselenşn ne kadar çarpıtıldığını daha dehşet bir şekilde müşahede edeceklerdir..Yazı müellifinin cehaletine şahid olarak kafidir vesselam..


11. Muhakkak o kimseler ki, iftira ile geliverdiler, sizden bir zümredirler. Onu sizin için bir şer saymayın, belki o sizin için bir hayırdır. Onlardan her kişiye de günahtan kazandığı şey vardır. Onlardan o kimse ki, onun büyüğünü üstlenmiştir, onun için de pek büyük bir azap vardır.

12. Onu işittikleri zaman mümin erkekler ile mümin kadınlar kendi vicdanlarında hayırlı bir zanda bulunarak bu bir apaçık iftiradır demeli değil mi idiler?.

13. Onun üzerine dört şahit getirmeli değil mi idiler?. Madem ki, şahitleri getiremediler, artık onlardır. Allah katında yalancılar onlardır.

14. Ve eğer Allah'ın fazlu rahmeti dünyada ve ahirette üstünüzde olmasa idi elbette o içine daldığınız yaygaradan dolayı sizi pek büyük bir azap kaplardı.

15. 0 vakit ki, onu -iftirayı- dillerinizle karşılayıp kabul ediyordunuz. Kendisine sizin bilginiz olmayan şeyi ağızlarınızla söylüyordunuz ve onu kolay sanıyordunuz. Halbuki, o, Allah katında pek büyüktür.

16. Onu işittiğiniz zaman, bunu söylemek bize lâyık olmaz, hâşâ, bu, pek büyük bir iftiradır, demeli değil mi idiniz?.

17. Allah size öğüt veriyor ki, bunun bir benzerine ebedî olarak dönmeyesiniz, eğer siz mümin kimseler iseniz.

18. Ve Allah sizin için âyetleri apaçık beyan ediyor, ve Allah bilendir, hikmet sahibidir.

19. Muhakkak o kimseler ki, îmân etmiş olanlar arasında çirkin, yaramaz şeylerin yayılmasını arzu ederler, o kimseler için dünyada ve ahirette pek acıklı bir azap vardır ve Allah bilir, sizler ise bilmezsiniz.

20. Ve eğer Allah'ın fadlı ve rahmeti sizin üzerinize olmasa idi -elbette ki, sizi azaplandırırdı- ve şüphe yok ki, Allah çok esirgeyicidir, çok merhametlidir.

21. Ey îmân etmiş olanlar!. Şeytanın adımlarına uymayın ve her kim şeytanın adımlarına uyarsa elbette ki o, çirkin ve inkâr edilmiş şeyler ile emreder. Ve eğer üstünüzde Allah'ın lütufu ve merhameti olmasa idi sizden hiç bir kimse ebediyen temize çıkamazdı velâkin Allah dilediğini temize çıkarır ve Allah hakkiyle işiticidir, bilicidir.

Kıyamoğlu Sancaktarkiyamoglu@hotmail.com
twetter: @kiyamoglu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder