HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

27 Mart 2014 Perşembe

Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit

Darbecilikte kardeş ‘Paşa’ya da ‘Hoca’ya da hayır

27 Mart 2014
Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit



28 Şubat sürecinde, komutanlara sürekli “saygı ve hürmet” takdimi yapan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, ne hikmetse son süreçte ise, sürekli meydan okumalarla gündeme geliyor..
Bugün saat 14.00’te yine bir basın toplantısı düzenliyorlarmış.
Toplantının tanıtımını da, şöyle yapmışlar: “İslami literatürün günlük siyasete malzeme yapılması, sorumluluk sahibi oldukları varsayılan önde gelen politikacıların dini değerlerle alay eden üslup ve söylemleri, bazı siyasilerin İslami terminolojiyi kullanarak toplumda kin, nefret ve ayrılık tohumları ekmeleri karşısında Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı ilahiyat camiasından bir grup akademisyen ile basın açıklaması yapacaktır.”
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı yetkililerini ve ilahiyat camiasının değerli isimlerini bulmuş iken..
Ben basın toplantısının yapılacağı Swissotel’in kapısından içeri, hayatımda girmedim..
Şimdi de girmeye niyetim yok.
Burdan sorularımı yönelteyim, vakfın ilahiyatçıları, bakalım cevaplayabilecekler mi?
1- “Cebrail parti kursa oy vermem” sözü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hata yapmayacağına inandığımız bir büyük melek parti kursa, ona da oy vermeyeceğini söylemenin, iman esasları nazarında hükmü nedir?
2) Cebrail’in kuracağı partiye bile oy vermeyeceğini söyleyen bir kişinin, bugün “Şu partiye oy vermemek günah değildir” açıklamasının hükmü nedir?
3) Bugünlerde darbeci olarak eleştirdiğiniz MGK için, “Hata ederlerse bir, doğruyu bulurlarsa iki sevap kazanırlar” sözünün İslami ilkeler çerçevesinde hükmü nedir?
Zulmedene müçtehid unvanı verilmesi, zalimliğin mi, münafıklığın mı, küfrün mü, yoksa basit bir hatanın mı eseridir? Zalime müçtehid sıfatı veren bir sevap mı, iki sevap mı kazanmıştır? Üçüncü ihtimal nedir?
4) Hz. Muhammed’i, Hz. Meryem ile evlendirmeye kalkmak, Kur’an’ı inkar anlamına gelmez mi?
Sorulacak daha çok soru var da..
Bunlara cevap versinler..
Gerisini sonra sorarız..

Soruları sorduk, saat 14.00’teki toplantıda verilecek cevapları beklerken, biraz geçmişe dönelim..
Çoğu kesimin tanımlamasıyla “korkak”, benim ise “çekingen” olarak nitelediğim bu dindar kardeşlerimiz, son günlerde öyle cesurane çıkışlar yapıyorlar ki, gözlerim yaşarıyor..
28 Şubat günlerinde, “Biliyorsunuz bizim okullar var. Yanlış anlamayın.. Kendimiz için değil.. Orda binlerce öğrencimiz var. Onları düşünüyoruz. Bizim okullarımız var.. Yoksa, biz de sizinle birlikte meydanlara ineriz” diyerek, mücadeleye bizi sürüp, kendileri kenara çekiliyorlardı...
Paşalara karşı, “Yüksek komutanım” diye söze girip, “Değerli zamanınızı aldığım için binlerce defa özür diliyorum” diye yağcılık yapıyorlardı.
Şimdi dindar Başbakan’a kumpas kurmuşlar.. Kurdukları kumpasın hesabının sorulacağı hatırlatılınca, posta koyarak cevap veriyorlar: “Alın bizi cezaevine.. Hiç korkmuyoruz.. Ne olacak ki, bizi cezaevine koysanız.. Biz bu yola baş koymuşuz!”
Paşaların öfkesinden korkuyorlardı ama..
Dindar Başbakan’ın şefkatinden emin olmalılar..
“Biz bir gol atmaya çalışırız.
Atarsak ne ala..
Galip geliriz.. Ezer geçeriz..
Golü atamazsak..
Bize kıyamaz Tayyip’imiz” diyor olmalılar..
Onun için dün; başkalarının tanımlamasıyla “korkaklık”ta, benim tanımlamamla “çekingenlik”te zirve yapanlar, bugün böyle cesurane konuşuyorlar!..

O baskı dönemlerinde, kimseye yağcılık amaçlı mektup yazmadık.. Kimseye “Yüksek komutanım” demedik.
Tam aksine..
Generalin biri çıkıp, Mehmet Akif Ersoy’un, “milliyetçi ama dindar bir şair olduğu”nu, bu sebeple “İstiklal Marşı’nda bazı dini kavramları öne çıkarttığı”nı aktarıp, milli şairimiz üzerinden bütün dindarları kastederek, “Bunları belledik” dediğinde..
Cevabını, hemen ertesi günü manşetten vermiştik: “Bellendiniz paşam!”
Biz böyle delidolu idik..
Darbecilere dahi, eyvallah etmedik..
Darbecilik tarihinin, “askerli bölümü”nün sona erdiği bugünlerde..
Darbe planlarının farklı “manken”lerle yapılmaya hazırlandığı bugünlerde..
Akit’in yeni “manken”lere eyvallah etmesi mümkün mü?
Değil..
Gidene “paşam” demediğimiz gibi, gelene de “hocam” diyemezdik.
Demedik..
Dünün çekingeni, bugünün cesuru kardeşlerimiz; haklarında daha bir aylık hapis cezası istemli iddianame bile ortada değil iken, kuru gürültü kopartıp, “Bizi cezaevine koymalarından korkmuyoruz” diye Amerika’lardan seslenirlerken..
Biz Türkiye’nin göbeğinde, yüzlerce yıllık hapis cezası istemli şikayetlerin/iddianamelerin üçü gelip, beşi hakime havale edilirken haykırıyoruz: “Allah’tan başka kimseden korkumuz yok!”
Onları da buraya davet ediyoruz..
ABD’den “Korkumuz yok” demek kolay..
Swissotel’den de olsa, İstanbul’da bir söyleyiverin: “Dün generallerden niye korkuyordunuz? Bugün dindar Başbakan’a şantaj yaparken kimden cesaret alıyorsunuz?”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder