HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

27 Mart 2014 Perşembe

Mahkemeler kimden korkuyor? Neden karar vermiyor

27 Mart 2014
Dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Ashknazi'nin de aralarında bulunduğu 4 sanığın yargılandığı 'Mavi Marmara' davasının 5. duruşması başladı.

Gazze'ye insani yardım taşıyan Mavi Marmara gemisine Akdeniz'in uluslararası sularında düzenlenen saldırıya ilişkin dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Aluf Gabiel Ashknazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Marom, İstihbarat Başkanı Amos Yadlin ve Hava Kuvvetleri Komutanı Avishay Levi'nin yargılandığı davanın 5. duruşması başladı.

İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nce adliyenin büyük salonunda yapılan duruşmaya, sanıklar katılmadı. Bazı mağdur ve müştekiler ile tarafların avukatlarının hazır bulunduğu duruşmada, sanıkları İstanbul Barosu tarafından atanan avukat temsil ediyor.

Duruşmada, tebligat ile çağrılan mağdur ve müştekilerin kimlik tespitleri yapıldı. Kimlik tespitinin ardından, mağdur ve müştekilerin ifadeleri sesli ve görüntülü olarak alınmaya başlandı.

Bülent Yıldırım'ın açıklaması

Mavi Marmara davasının görüldüğü Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı önünde açıklama yapan İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım, İsrail'in uluslararası sularda insani yardım gönüllülerine ve aktivistlere yönelik hukuksuz saldırısı ve sonrasında yaşanan ölümcül hak ihlallerine ilişkin Türkiye'de açılan davanın görülmesine devam edildiğini söyledi.

Yıldırım, bu davanın, sadece Türkiye'deki mağdurları ve yakınları değil, gerek Filistin ve gerekse uluslararası alanda doğuracağı sonuçları itibarıyla büyük önem taşıdığını vurguladı.

Dava açmak için 3 yıl uğraştık
Yıldırım, "Tam 3 yıl Türkiye'de birileri bize engel oldu. Dava açmak için 3 yıl uğraştık. Şimdi anlıyoruz yargı kimlerin vesayeti altındaymış. Yargı, paralel devletin vesayeti altındaymış. Hangi savcının nereye dahil olduğu, hangi sohbetlere katıldığını da biliyorduk" dedi.

"Maddi delili bu kadar açık olan, bu kadar şahidi olan bir davada hala yakalama kararı verilmediğini" ifade eden Yıldırım, şunları söyledi:

"Şimdi soruyorum, paralel vesayete tamam da İsrail vesayetini de burada kim kaldıracak? Şu anda hepimiz bekliyoruz. Katliamcılara, tehditlere karşı savcı elinden geleni yaptı. Şimdi paralel vesayet bitti, bakacağız bu baskılar kalktı mı? Bu baskılar kalkmadıysa demek ki İsrail'in burada başka yandaşları da var. Türkiye'de içinden geçtiğimiz hassas dönem itibarıyla bu davanın, paralel vesayetten kurtarılmaya çalışılan yargının, İsrail güdümündeki dış güçlerin vesayetinde olup olmadığı açıkça ortaya çıkacaktır. Hem paralel vesayete hem de İsrail vesayetine hayır."

Türkiye'nin prestijini de artıracaktır
"Şehit yakınlarının gecikmiş de olsa adalet istediğini ve katiller için en azından yakalama kararının bu kez çıkmasını talep ettiklerini" ifade eden Yıldırım, "Bu davadan bir yakalama çıkarsa, siyonist rejim dünya tarihinde ilk defa bir ihlalinden dolayı bu denli cezaya yaklaşmış olacaktır. Böylesi bir karar kendi vatandaşlarının hukuki haklarını uluslararası saldırganlığa karşı savunulması noktasında Türkiye'nin prestijini de artıracaktır" diye konuştu.

Mavi Marmara'da şehit edilenlerin tamamının Türkiye vatandaşı olmasının, bu davayı diğerlerinden çok daha önemli kıldığını söyleyen Yıldırım, saldırgan İsrail askerlerine yönelik değişik ülkelerde ve hepsinden önemlisi Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde açılan diğer davaların da buradan çıkacak karara göre şekilleneceğini kaydetti.

İHH Başkanı Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye Hükümeti ile İsrail arasında yürütülmekte olan tazminat pazarlıklarının siyasi düzeyde diplomatik sonuçlar doğursa da tüm bu yaşananlara neden olan asıl sorun, hukuken çözülmediği sürece İsrail'i cesaretlendirmekten ve 'tazminatı öder katliamlarına devam ederim' mesajı almasından başka bir işe yaramayacaktır. Bu nedenle hükümet bu pazarlıklarda Filistin'e yönelik ambargoların ve ablukanın tümüyle kaldırılması şartından kesinlikle vazgeçmemelidir.

Tazminat tamam, özür tamam, bunlar başarı. Ama abluka ve ambargo konusu mutlaka protokole bağlanmalı. Bize verilen bir söz var. Ablukaya ambargo birinci sırada, bizim için özür ve tazminat elbette önemliydi ama Mavi Marmara yolcuları için, şehit yakınları için ambargo ve abluka ilgili alınacak kararlardan asla taviz vermeyiz.''

Batı'da da merakla takip ediliyor


Türkiye vatandaşlarının elde edeceği bir hukuki zaferin, uluslararası alanda Filistinliler'in açtığı diğer davalara da emsal oluşturacağını belirten Yıldırım, davanın Batı'da da merakla takip edildiğini anlattı.

Açıklamaların ardından grup, davaya izlemek için adliyeye geçti.




BASIN BİLDİRİSİ

Adalet İçin Daha Fazla Geç Olmadan!
İsrail’in uluslar arası sularda insani yardım gönüllüleri ve aktivistlere yönelik hukuksuz saldırısı ve sonrasında yaşanan ölümcül hak ihlallerine ilişkin Türkiye’de açılan davanın beşinci duruşması geldi Delil durumu ve hukuki gereklilikler, Siyonist askerler hakkında bir yakalama kararı zamanının geldiğini göstermekte ve mağdurların bu yöndeki beklentilerini arttırmaktadır.
Kuşkusuz bu dava, sadece Türkiye’deki mağdurları ve yakınları değil, aynı zamanda gerek Filistin ve gerekse uluslar arası alanda doğuracağı sonuçları itibarıyla büyük önem taşımaktadır.

Türkiye’de içinden geçtiğimiz hassas dönem itibarıyla bu dava, paralel vesayetten kurtarılmaya çalışılan yargının İsrail güdümündeki dış güçlerin vesayetinde olup olmadığı açıkça ortaya çıkacaktır.

Hem Paralel vesayete hem de İsrail vesayetine hayır!

Bu dava, gözünü kırpmadan sivillerin üzerine ateş açan ve öldüren katiller ne kadar cüretkar ise, onlara karşı çıkan hukukçuların da o derece hür ve cesur olup olmadığını gösteren bir turnusol kağıdına dönmüştür. Bu aşamada davanın hakim ve savcıları, karşılarındaki İsrail de olsa haktan ve haklıdan yana karar verebildiklerini göstermelidir.

Şehit yakınları gecikmiş de olsa bir adalet istemekte ve katiller için en azından yakalama kararının bu kez çıkmasını talep etmektedirler. Bu konuda şu da unutulmamalıdır ki, katillerin cezai sorumluluğu mağdur ve şehit yakınlarının kararındadır.

Dava Türkiye İçin Hukuki bir Prestijdir!
Eğer bu davadan bir yakalama çıkarsa, Siyonist rejim dünya tarihinde ilk defa bir ihlalinden dolayı bu denli cezaya yaklaşmış olacaktır. Böylesi bir karar, kendi vatandaşlarının hukuki haklarını uluslar arası saldırganlığa karşı savunulması noktasında Türkiye’nin prestijini de arttıracaktır.

Mavi Marmara’da şehit edilenlerin tamamının Türkiye vatandaşı olması Türkiye’deki davayı diğerlerinden çok daha önemli kılmaktadır ancak tek dava bu değildir. Saldırgan İsrail askerlerine yönelik değişik ülkelerde ve hepsinden önemlisi Uluslar arası Ceza Mahkemesi’nde açılmış olan diğer davalar da buradan çıkacak karara göre şekillenecektir.

İsrail’in Ambargo Silahı Elinden Alınmalı!
Türkiye Hükümeti ile İsrail arasında yürütülmekte olan tazminat pazarlıkları siyasi düzeyde diplomatik sonuçlar doğursa da, tüm bu yaşananlara neden olan asıl sorun hukuken çözülmediği sürece İsrail’i cesaretlendirmekten ve “tazminatı öder katliamlarıma devam ederim” mesajı almasından başka bir işe yaramayacaktır. Bu nedenle Hükümet bu pazarlılarda Filistin’e yönelik ambargoların tümüyle kaldırılması şartından kesinlikle vazgeçmemelidir.

Bu Dava Filistin’in Kurtuluşuna Giden Yolu Açacak!
Bu davadan çıkacak sonuçlar, sadece hayatını kaybeden kardeşlerimize, ailelerine ve Türkiye’de aynı beklentilerle kalbi atan milyonlarca insana değil Filistin halkı için de bir fırsattır. Buradan çıkacak karar, onlara yönelik ihlallerin de bundan sonra cezasız kalıp kalmayacağını gösterecektir. Yine Türkiye vatandaşlarının elde edeceği bir hukuki zafer,, uluslar arası alanda Filistinlilerin açtığı diğer davalarda da bir emsal oluşturacaktır.

Dünya kamuoyu farklı kriz alanları ile uğraşırken, Batı Şeria ve Gazze’ye yönelik haksız uygulamaları sebebiyle halen eleştiri bile almayan İsrail işgal rejimi, artık Mescidi Aksa’ya yönelik saldırganlığını da hızlandırmıştır. Dünyanın sessizliğini kendisi için “onay” olarak gören Siyonistler, Filistin’de yeni bir şiddet sarmalını başlatmak ve içinde bulunduğu sıkışıklığı bir kez daha “terör” bahanesiyle savuşturmak için zemin hazırlamaktadır.

Dünyanın Vicdani Sesi Kısılmamalı!
Bu dava Batı’da da merakla takip edilmektedir. Davadan adalet çıkmazsa dünyadaki vicdan sahibi insanların Siyonizme karşı elde etmiş oldukları tüm kazanımların yara alma ve cesaretlerinin kırılma riski bulunmaktadır. Bu yöneyle, Türkiye’deki davadan yakalama kararı çıkması, hak arayan tüm uluslar arası çevrelerde cesaret verici olacaktır. Halen farklı ülkelerde devam eden Mavi Marmara davaları açısından Türkiye’deki dava cesaret kırıcı olmamalı. Bu ağır aksak yürüyen dava süreci biraz daha hızlı ilerlemiş ve saldırganlar hakkında yakalama kararı önceden alınmış olsaydı, geçtiğimiz günlerde İngiltere’de sorgulanan sanık asker hakkında gözaltı imkanı olabilecek iken bu fırsat kaçmıştır.

Tüm mağdurlar ve Türkiye olarak talebimiz; daha fazla fırsatlar kaçmadan sanık sandalyesine oturttuğumuz İsrail’e hak ettiği cezanın bir an önce verilmesidir.
http://www.timeturk.com/tr/2014/03/27/mahkemeler-kimden-korkuyor-neden-karar-vermiyor.html#.UzSGpFo5nDc

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder