HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

15 Mart 2014 Cumartesi

Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit

Yargıtay başkanını bile komik duruma düşürdüler

15 Mart 2014
Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit


Bugünkü konumuz Sami Selçuk..
Daha doğrusu, Samanyolu Haber’in Sami Selçuk’u, itibarını sıfırlayacak nasıl bir tezgaha getirdiği.. Nasıl komik duruma düşürdüğü.
Sunucumuz Abdullah Abdulkadiroğlu..
O soruyor, yıllarca yüksek hakimlik, Yargıtay daire başkanlığı, hatta Yargıtay Başkanlığı koltuğunda oturmuş Sami Selçuk cevap veriyor..
Yalanların bini bir para..
Çarpıtmanın en kralı, orada..
İlk konuları, “savcıların yolsuzluk adı altında yaptıkları kirli operasyon”u aklama çalışması..
Diyor ki yıllarca Yargıtay Başkanlığı yapmış Sami Selçuk: “Bir yerde anormal bir şekilde para bulunuyor. Cumhuriyet savcısı bir yerde para buluyor. Savcı olarak buna derhal el koymak zorunda. Tapeler geliyor, yine el koymak zorundadır. İhbar geliyor, ‘şu kamyonlarda kaçak eşya var.’ Savcısınız, ‘Görmezlikten gelin’ diyemezsiniz. Olaya derhal el koyacaksınız.”
Çok doğru söylüyor Sami Selçuk..
Savcı, olaya hemen el koymalı..
İyi de, Sami bey, yolsuzluk adı altındaki operasyonun kaç senedir devam ettiğini biliyor mu?
Ben hatırlatayım, kendisine: Tam iki senedir..
Ne diyordu Sami bey?
“Savcı derhal el koymak zorundadır.”
Affedersiniz, 2 sene bekleyen savcılara, niye sormuyorsunuz: “Derhal niye el koymadınız?”
Neyi, niçin beklediniz?
Gelmeler, gitmeler. Teknik takipler. Elbise içinde para gönderme, pasta içinde para gönderme iddiaları. 2 seneye yayılmış bir hikaye..
Soruyorum şimdi bu yüksek (!) hakime: “Niye bu savcılar, 2 sene boyunca, film seyreder gibi, olayları seyretmişler?”
Var mı bir cevabınız?

Hakimlik hayatı boyunca, yüzbinlerce dosyada karar vermiş olan bu yüksek hakim, estirilen iftira kampanyalarına nasıl kendisini kaptırmış, bir örnek daha vereyim..
Başbakan, bir televizyonda Pensilvanya konusu ile ilgili olarak, ABD Başkanı Obama ile telefonda konuştuğunu ve “Türkiye’ye huzursuzluk veren kişi sizde.. Gereğini yapın” dediğini aktardı ya.. Devamında da, Obama’nın “Mesaj alındı” dediğini söyledi ya..
Bu anlatım, yıllarca hakimlik yapmış Sami Selçuk’un nezdinde şöyle oldu: “Bize geri verin. Teslim edin denilince, eşim de hukukçudur. Bir başbakan böyle bir şey nasıl söyler dedim. Bir kişinin başka ülkeden istenmesi için, önce bir suçlama yapılacak. Ortada bir suç olacak.. dedim. Nitekim, üç gün geçmeden, Başbakan yalanlandı.”
Başbakan, “Türkiye’nin huzurunu kaçıran kişi, sizde. Gereğini yapın” diyor.
Sami Selçuk ise, bunu “Bize geri verin. Teslim edin, dedi” diye takdim ediyor..
Çarpıtmanın kralı burda..
Yalanın, kralı burda..
Onun için diyorum, Gülen medyasına düşen kim olursa olsun, onlardan alışıyor olmalılar ki, hemen yalana soyunuyorlar!

Peki, Başbakan’ın “Gereğini yapın” demesinin anlamı neydi?
“Ülkenizde bu kişi misafireten duruyorsa.. Misafirlik kurallarına uymasını isteyin. Aramızı açacak beddualar etmesini, talimatlar vermesini engelleyin” demektir.
Bu talebi, illa Başbakan’ı yalancı çıkartmak için, “suçluların iadesi prosedürü”ne bağlamanın ne alemi var, Sami bey?..

Başbakan’ın yalanlandığı iddiası, hepten bir skandal..
Bakıyorum “yalanlama” haberlerine..
“Başbakan yalanlandı” diyenin kaynağı, “Beyaz Saray’dan üst düzey bir yetkili” imiş..
Behey şaşkınlar.. İsmini söyleme yüreği olmayan.. Adını ünvanını açıklayamayan adamın lafı ile, nasıl “Başbakan yalanlandı” dersiniz?
Eğer yalanlama yapılacaksa, sıkıysa ismini açıklayan bir yetkili yapsın onu.. İsmini gizleyecek kadar korkakların yalanlamasına niye sığınıyorsunuz ki?
Sahi, biz bu “üst düzey yetkili”yi, 28 Şubat’tan tanımıyor muyuz?.
Ortalığı karıştırmak için, maşalarının kulağına üflerler. Sonra darbecilikten dava açılınca da, “Ben demedim., O kendisi yazmış” diye savunma yaparlar.
Bazen de, maşalar kendileri uydururlar, böylesi yalanları..
Önemli olan, sık sık tekrarlatmak. Önemli isimlerin ağzından, bu yalanı doğru gibi tanıtmak..
Sami Selçuk da, işte bu oyuna geldi..

Sami beyin tüm objektiflik görüntüsünü sıfırlayan şu çarpıtmasına ne dersiniz?
Diyor ki Sami bey: “AİHM’de en çok davası olan ülke sıralamasında artık birinci Rusya imiş, biz ikinci imişiz. Bu yanlış. Rusya’nın nüfusuna göre, dava sayısında Türkiye yine birinci.”
Laf mı şimdi bu?
2-3 sene öncesine kadar, Türkiye aynı nüfusla, Rusya da aynı nüfusla.. AİHM’de en çok davası olan ülkeler sıralamasında Türkiye birinci, Rusya ikinci idi. Şimdi Rusya birinci, Türkiye ikinci..
Bu iyileşmeye bile, “Yok, değişen bir şey yok. Nüfusa vurursanız, Türkiye yine birinci oluyor” demek, ancak gözleri karartan bir AK Parti düşmanlığı ile izah edilebilir..
Bu düşmanlık da, AK Parti’yi değil.. Düşmanlık edenlerin itibarını sıfırlar!
Türkiye yarı nüfusuna rağmen, Rusya’yı ikiye katlarken.. Şimdi ikinci sıraya düşmüş. Bu bir iyileşme değil de, nedir Sami bey?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder