Tahribat
YAŞAR TAŞKIN KOÇ
21.03.2014
Meselâ, hem yakın hem çok uzak Kırım'da ciddi şeyler oluyor. Gündemimize alamıyoruz.Kırım nedeniyle ABD Rusya'ya Suriye'de mi rövanş teklif edecek, bilmiyoruz.Akla gelen ihtimaller hayata geçirilmeye çalışılırsa neler olacak, onu hiç bilmiyoruz.Beynin bazı damarları tıkandı, tahribat hiç az değil.Bu ihtimaller köşede dururken Ulukışla'da çatışmaya giren Arapça konuşan üç terörist ne anlama geliyordu?Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Kanal 24'teki canlı yayında akıl almaz şeyler söylüyor: 'Bir seferinde dış ilişkilerimizin pek iyi de olmadığı bir ülkeyle kriptolu telefonla görüştüm. Benim numaramı bilmemesi gereken bir kaynaktan direk arandım. Anladım ki o telefon bile dinleniyor. Halbuki ağzımdan çıkan sözü kulağımdan bile kıskanırken başkası bunu nasıl dinleyebilir? Artık Başbakan'la bile kritik meseleleri konuşurken rahat konuşamıyoruz. Düşünün durumu...'Düşünün...
Düşünerek altından kalkılacak gibi değil artık durumumuz.Berber arkadaşım özetliyor bir başka açıdan durumu: 'Beş yüz dolar borcum vardı. Operasyon nedeniyle her yüz dolarda kırk lira zarar ettim. Benim durumum bu. Başkaları ne halde bilmem artık.' Yıllarca Zaman gazetesi aboneliğinden, cemaate toplanan yardımlara katılmaktan hiç çekinmemiş bir esnaf diyor bunu.Kendini yok etme pahasına bu saldırıyı düzenleyen bir cemaat ekonomiyi, dış politikayı, istikrarı mı düşünecekti?
Damarlarınızın tıkanması tek mesele değil; hangilerinin tıkandığı da ayrı bir dert.Kadının daha çok bilişsel, zihnî yeteneklerine saldırıya dönüştü tıkanan bölgeler.Meselâ bir elmayı tadı, kokusu, rengi, elinizde hissettirdiği yuvarlaklığıyla bütün olarak algılayıp tanımlıyor ve 'elma' diyorsunuz.Kadının 'duyularıyla hissettiklerini birleştirme, koordinasyon sağlamasında da tahribat var' diyor doktorlar.Cemaat sadece ekonomi, istikrar, dış politika, güvenliğe saldırmadı özetle.Bizi bir arada tutan, birbirimize güveni sağlayan, birbirimizi kötü günde hangi ideoloji, mezhep, görüşten olursak olalım 'biz' diye algılatan şeylerin tümüne saldırdı.İnançlara saldırdı
.Maneviyata saldırdı.Şimdi, 30 Mart akşamını bekliyoruz ki gittikçe yaşaması zor, bunaltıcı, neredeyse temel kabul ettiğimiz her şeyin kılıp döküldüğü bu atmosferden artık çıkalım....Berat Özipek bir yazısında nereden okuduğunu hatırlamadığı şu cümleyi kullanmıştı: 'Bir insanın ölümü, bütün insanlığın ölümü gibidir. Bir anne içinse çocuğunun ölümü holokosttur.'Hiç şüphe yok artık Berkin'in, Burak'ın, polis memuru Ahmet'in anneleri için dünya boş ve karanlık bir kuytuda bitmesini bekledikleri çok acılı nöbet yeri.Bilmem, üç haftadır hastanede çok da şuurlu, bilinçli davranmayan, sadece ara ara nerede olduğunun, kim olduğunun farkında olan bir anne taburcu olup evine girdiğinde birden bire hüngür hüngür ağladığında çocuğu için bunun bir tanımı var mı?Berat'ın yazısında yoktu.Kendimi yokladım, kalbime baktım, aklıma sordum... bende de yoktu.
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/Yasar_Taskin_Koc/tahribat/50904
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder