Gülen-Erdoğan ayrımı ne zaman başladı?
30 Aralık 2013
Susurluk’ta 3 Kasım 1996’da kamyona çarpan Mercedes’in içinden nasıl bir örgüt çıktı ise...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a göre 17 Aralık 2013’te
Zekeriya Öz’ün başlattığı operasyondan da benzeri bir örgüt çıkacak.
Susurluk kazasının ortaya çıkardığı örgüt Ergenekon’du.
“Devlet içinde devlet” diye tanımlandı. Gizli bir örgütlenmeydi ve
devleti arka planda yöneten yapının bilinen adıydı.
Ergenekon’u 12 yıl sonra mahkemeye taşıyan isim Savcı Zekeriya Öz’dü.
Düğmeye 22 Ocak 2008 günü bastı. 6 ayrı ilde 24 yere eş zamanlı operasyon gerçekleştirdi.
İktidarın ve kamuoyunun desteğini aldı.
Zekeriya Öz 17 Aralık 2013’te yine düğmeye bastı. Rüşvet ve yolsuzluk için çok sayıda kişiyi gözaltına aldırdı.
Bu defa destek gelmedi.
Daha gözaltı işlemi devam ederken teşhis kondu:
“Rüşvet ve yolsuzluk işin kılıfı... Hedef Halkbank”.
Başbakan Erdoğan “yapılan iş bir yargı faaliyeti değildir. Devlet içinde paralel bir yapı var” dedi.
Ergenekon örgütünü mahkemeye taşıyan ve yargılayan Savcı
Zekeriya Öz, 5 yıl sonra devlet içinde örgüt kurmakla ve çete
oluşturmakla suçlandı.
Zekeriya Öz’ün hikayesi gerçekte Cemaat’in hikayesine benziyor.
KRİTİK TARİHLER
AK Parti ile birlikte olup Ergenekon’a karşı mücadele eden
Cemaat ne oldu da Hükümet ile karşı karşıya geldi ve devlet içine
yerleşen bir illegal örgüte dönüştü?
Soruyu şöyle de sorabiliriz.
Gerçekten Cemaat AK Parti ile beraber miydi?
Görünüşe göre “evet”. Gerçekte “hayır”.
“Evet”in “Hayır”a dönmeye başladığı kritik tarih 17 Mayıs 2006 olsa gerek.
O gün Danıştay saldırısı neden yapıldı, amacı neydi?
Henüz bu soruların net bir cevabı kamuoyu tarafından bilinmiyor.
Ama bir kırılma noktası olduğu anlaşılıyor.
Cemaat ile AK Parti arasında bilinen en bariz kırılma 19 Ocak 2007’dir.
Hrant Dink o gün İstanbul’da öldürüldü.
Cinayetin arkasındaki sır perdesi çözülmedi.
Erhan Tuncel son açıklamaları ile Cemaat’e yakın polislerden
söz etti. Nasıl “koruduklarını” ve “korunduklarını” anlattı.
Hükümet ile Cemaat arasına giren ilk belirgin çatlak Hrant Dink cinayeti gibi görünüyor.
İkinci belirgin çatlak 19 Ekim 2009’dur.
Kamuoyunun “Habur olayı” olarak bildiği PKK’lıların Kandil’den gelip teslim oldukları tarih.
Esasen o gün çözüm sürecinin ilk denemesiydi.
Bertaraf edildi.
Cemaat ile Hükümet bir kez daha karşı karşıya geldi. İcra
ilk kez devlet içindeki mensuplarına daha dikkatli bakmaya başladı.
İçişleri Bakanı Beşir Atalay o yüzden hedef oldu.
DÖNÜM NOKTALARI
31 Mayıs 2010 İsrail’in Mavi Marmara’ya saldırısı, Cemaat
ile AK Parti’nin nerede durduklarını gösteren en önemli gelişmeydi.
Mavi Marmara sonrası Ergenekon davaları
itibarsızlaştırılmaya başlandı. O sürece katkı sağlansın diye üretilen
malzemeler, yapılan bilinçli hatalar bardağı taşıran damlalardı.
Ergenekon Davası’nda Zekeriya Öz’den yetkilerin alınması
ifade edilmeyen ama en derin şekliyle yaşanan kriz olarak tarihe geçti.
KCK davaları, eline kelepçe bağlanan belediye başkanları fotoğrafı mesafeyi açan gelişmeydi.
Emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un 6 Ocak 2012’de
“İnternet Andıcı” davası kapsamında “terör örgütü yöneticisi olmak”
suçundan tutuklanması Cemaat açısından Hükümet’in karşısına geçişin ilk
açık işaretiydi.
7 Şubat 2012’de yargı üzerinden yürütülen MİT operasyonu ise neyin göze alındığı ve hedefin kim olduğunun ilanıydı.
Çözüm süreci ve dershanelerdeki itiraz belli ki safların sıklaştırılmasıydı...
17 Aralık 2013 tarihe kalkışmanın adı olarak geçti.
celalkazdagli@gmail.com
http://www.haber10.com/makale/37552/#.UvFX__ti0tB
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder