HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

4 Şubat 2014 Salı


Susmak dilsiz şeytanlıktır
(Peki hoca sizin İHL VE 28 ŞUBAT (vs..) süreçlerindeki susmalarınız ne oluyordu demezler mi?)



ZAMAN - İSTANBUL1 Aralık 2013

Fethullah Gülen Hocaefendi, 2004 tarihli MGK kararına hüsnü zan ile bakamadığını söyledi: “Şimdi denen ve edilen şeylerle kolum kanadım kırıldığı gibi dilime de bir kilit vuruldu. Yoksa meseleye Hudeybiye sulhu gibi bakar, maşerî vicdana da meseleyi öyle duyurmaya çalışırdım.”
Fethullah Gülen Hocaefendi, Taraf Gazetesi’nin gündeme getirdiği 2004’teki sivil MGK’da hazırlanan ve ‘Gülen’i bitirme planı’na ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Hocaefendi’nin ‘Herkul.org’da en son yayınlanan sohbetinde verdiği mesajlar özetle şöyle:
HÜSN-Ü ZANNIMIZIN KURBANI OLDUK:Sineye çektiğimiz, ama zatında hazmedilemeyen şeyler var. Sabrın gereği, onları sineye çekiyorsunuz, yutkunuyorsunuz; çok rahat olan insanlar gibi hemen boşalmayı düşünmüyorsunuz. Çünkü boşaldığınız zaman, çoklarını kırıp geçirmeniz, rencide etmeniz söz konusu. Başkalarını kırmayayım diye, hazmedilemeyecek şeyleri atıyorsunuz içinize; bu defa siz kırılıp dökülüyorsunuz. İşin aslı bu... Biz belki bir yönüyle hüsn-ü zannımızın kurbanı olduk. Bu mevzuda defaatle boğazlandık diyebiliriz. Ama mümkün oldukça hüsn-ü zan etmek lazım, hüsn-ü zanna kilitlenmek lazım. İnsanlığın İftihar Tablosu (sas) ‘Hüsn-ü zan min hüsnü’l-ibade’ buyuruyor. ‘İbadetin en güzelini arıyorsanız, müminler hakkında hüsnü zan etmektir.’
KARŞI TARAFI YIKMA GAYRETİ İÇİNE GİRİLMEMELİ:CD’ler oluşturmak, çiplere değişik şeyler yüklemek, bazı kimselerin haysiyet, şeref, namus ve iffetiyle alakalı bazı şeyleri teşhir etmek suretiyle onları yıkmak ve devirmek bir müminin yapmaması gerekli olan şeyler. Caiz olmayan şeylerdir bir mümin için. İnsanlığın İftihar Tablosu’nun (sas) tavrı da bu olmuştur... Karşı tarafı yıkma gayreti içine girmeme.
YAPTIĞINIZ ŞEYLERE KARŞI KOMPLOLAR OLUŞTURMUŞ:Evet, siz bunları yapıyorsunuz ve şimdiye kadar da buna karşı değişik olumsuz böyle komplolar oluşturulmuştur. Yeni değil yani kadimden bu yana. Ta sizin bir yönüyle sevgi duyup çok ciddi bir sempati hissiyle bağlandığınız, takdir hisleriyle kendisini takdir ettiğiniz bir Pir-i Mugan döneminden onun etrafındaki halenin o mevzuları temsil etmesi döneminden itibaren bir taraftan böyle iyilik adına açılımlar sergilerken beri taraftan da birileri tarafından hep böyle çelmeye, el enseye, kündeye maruf kalmışsınızdır.
MAŞERİ VİCDAN MESELEYİ ‘BU İŞİN ÜZERİNE GİTMİŞLER’ ŞEKLİNDE ALGILIYOR:Yani yeni değil bu mesele. Bu açıdan da belli bir dönemde belli bir dayatma olmuş. Dayatma medyaya da intikal ettiği gibi 2004’te böyle bir dayatma olmuş. Eğer daha sonra birileri tarafından böyle medyaya servis yapılan ‘Efendim ben kaç defa bu mevzuda işte bakanların değişmesi filan değiştirdim bu işi yapın falan’ gibi sürçü lisan kabilinden mi meseleyi sağlam bir mülahazaya alamama kabilinden mi bu mesele tekerrür edip durmasaydı.. o gün alınan kararların bir sonucu olarak bugün bu meselenin üzerine gelme duygusu olmasaydı.. maşeri vicdanda öyle algılanma olmasaydı.. Bütün maşerî vicdan meseleyi şimdi öyle algılıyor. Demek ki o zaman öyle karar verilmiş sonra art arda bunlar sürekli o mevzudaki vazifelileri değiştirerek hep bu işin üzerine gitmişler, şeklinde. Maşeri vicdana o mevzuyu teyit eder mahiyette böyle beyanların verilmesiyle öyle bir mesele karşısında da maşerî vicdan karşısında bana diyecek bir şey bırakmıyor.
MESELEYE HUDEYBİYE SULHu GİBİ BAKARDIM:Ben yoksa o meseleye nasıl bakardım biliyor musunuz? Hudeybiye sulhu gibi bakardım. Derdim ki o mevzuda problem çıkarmamak için bütün bütün o mevzuda negatif hale getirmemek için fonksiyonunu yitirmemek için bertaraf edilmemek için muvakkaten bir tavizden ibaretti bu. Fakat sonra meselelerin üzerine gidilmemek suretiyle mesele pozitif olarak değerlendirildi nazarıyla bakar, işi hüsn-ü zanla yumuşatır ve maşeri vicdana da meseleyi öyle duyurmaya çalışırdım.
KOLUM KANADIM KIRILDIĞI GİBİ DİLİME DE BİR KİLİT VURULDU:  Şimdi denen ve edilen şeylerle şahsen benim kolum kanadım kırıldığı gibi dilime de bir kilit vuruldu. O gün öyle dendi arkadan da ısrarla işin üzerinde duruldu. Atılan o imzaların hakkını yerine getirin falan gibi sürç-ü lisan değilse bu bir zuhul değilse bu mevzuda birilerinin bu mevzuda dürtüleriyle söylenmiş sözler değilse şayet bu, şunu bunu değil esasen benim kolumu kanadımı kırdı. Burada hüsn-ü zan sistemimi kullanmama mani oluyor. Ayağa düşmüş herkes tarafından bu meselenin böyle olduğu kabullenilmiş. Demek ki belli bir dönemde böyle bir karar verilmiş ve ceste ceste de sonra efendim uygulanmak istenmiş falan gibi. Sizin de bizim de ağzımıza bir fermuar, dilimize bir kilit vurma gibi bir şey oluyor. Her şeye rağmen ben şimdi düşünüyorum, acaba bunu nasıl bir  hüsn-ü zan yorumuna bağlayabilirim? Bir şey bulamadım şu ana kadar.
Üniversiteye hazırlık kurslarında bohemlik mi yaşanıyor?
Yaptığınız şeylerde Allah’ın sevmediği, Peygamber’in kabul etmediği, etmeyeceği ve milli değerlerinize, örfünüze, âdetinize, ananelerinize, geleneğinize ters ne vardır? Sizin üniversiteye hazırlık kurslarınızda uyuşturucu, sigara, alkol mü kullanılıyordur? Bohemlik mi yaşanıyordur? Kadın erkek beraber toplumu çürütme adına daha değişik, benim söylemeye hicap duyduğum şeyler mi yapılıyordur? Bunlar yapılıyorsa, ben de öyle derim, “Kapılarına kilit vurun, çekilin, iyilik yerine kötülük yapıyorsunuz siz!..” Eğer bunlar yok da, kendi toplum değerlerinize doğru bir yürüyüş varsa burada, kendi ruh ve mana köklerinden gelen bir hakikatleri canlandırma, filizlendirme varsa şayet, bu haktır; bundan dönme nâhak bir şey olur. Hakk’a karşı saygısızlık olur. O zaman böyle bir mevzuyu müdafaa etmede susmak dilsiz şeytanlıktır. Onlar size öyle diyeceklerdir, siz de bu haksa şayet bunun karşısında susmak dilsiz şeytanlıktır.
Uyuşturucu, alkol kullanımı ortaokul talebelerine kadar inmiş
Başkalarıyla beraber siz de bu mevzuda zarar göreceksiniz, o ilim yuvalarının kapılarına kilit vurulacak, mükemmel insan yetiştirme imkânları sizin elinizden alınacak. Ve bu arada onlarla meşgul olurken, belki meşgul olunması gereken şeyler, bunlarda ikinci plana itilecek. Mesela  genel orta dereceli okullarda yüzde 35 nispetinde okullarda içki içen talebe var. Bu  neredeyse ortaokul seviyesine kadar inmiş. Yüzde 30 nispetinde sigara içen talebeler var. Demokratik bir ülkede hürriyetin hâkim olduğu bir ülkede bunlar yapılamaz diyorlar ama, bunlar  yaygınlaşıyor, tabana doğru gidiyor. Belki anaokullarına kadar gidecek. Yüzde 15 ve 20 nispetinde uyuşturucu alışkanlığı var. Türkiye’nin esas problemi budur. Gelecek nesillerin uyuşturucu, içki içen, sigara içen nesiller. Ve biz bunlara karşı mücadele ediyor gibi tavrımız varken, çok özür dilerim, ‘eften püften’ meselelerle meşgul olma bir yönüyle, efendim mühime takılıp da -belki mühim onlarca- ehemi görmezden gelme bir hal oluyor.
Kuvvet hakka tâbi olmalı
Kuvvet hakta olmalı, hak kuvvette değil. Kuvvet hakka tâbi olmalı. Kuvvetin en önemli derinliği, hakkı temsil etmesine bağlıdır. “Kuvvet bende!..” diye, “ben her şeyi yaparım” mülahazası çok defa insanı nâhak şeylere sevk etmiş olabilir. Kitaba sünnete göre bu mülahazaları değerlendirsinler. Yanlış desinler biz de hazır olalım, vazgeçmeye hazır olalım. Yoksa ‘kardeşim’ demekle mesele çözülmez. Hüsn-ü zan edebildiğimiz kadar ettik. Asırlardan beri rehnedar olan bir kale diken tarlasına dönmüş bir bahçe, bağistan, bostan bir gülistan tamir ediliyor. Bir bağ ki görmezse tar-u timar çalı çırpı sarar haristan olur. Gün doğmadan; meşimei şebden neler doğar. Bekleyip göreceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder