HERŞEYİN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Sizin bir planınız, bir hesabınız varsa, Allah’ında bir planı bir hesabı var.

4 Şubat 2014 Salı

 Cemaat medyasına zor sorular
 Yeni Şafak yazarı Hilal Kaplan cemaat medyasına yönelik öyle bir yazı yazdı ki; tüm yalanlarını, ikiyüzlülüklerini, kara propagandalarını yüzlerine vurdu.
 Cemaat medyasına zor sorular11 Aralık 2013
işte Kaplan’ın, cemaat medyasının maskesini düşüren yazısı:

KCK DAVALARINDA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ DAMARINIZ NERDEYDİ?
İfade özgürlüğü için tivitırda canhıraş bir mücadele veriyorsunuz, takdire şayan. Peki bu gayretiniz bir yayınevi basılıp Ahmet Şık’ın daha basılmamış kitapları imha edilirken neredeydi?
Baransu’nun bavulu söz konusu olduğunda kabaran basın özgürlüğü damarınız, en çok gazetecinin tutuklu yargılanmasına sebep olan KCK davaları boyunca neredeydi? Hâlâ nerede?
O dönem ‘cemaat medyası’nda çıkan en insaflı yazı bile gazetecilere ‘Gazeteciler masumsa, AİHM’e başvursun’ çağrısı yapmakla yetiniyordu sadece…
Bir zamanlar Abant Toplantıları’nda baş köşede ağırlanan Büşra Ersanlı bile KCK davasından içeri alındığında, onu eli silahlı PKK’lılarla aynı kare içine alan haberler yayınlamakta beis görülmedi.
Şimdi benim gibi yazarlar Baransu için ‘Yaptığı manipülatif de olsa gazeteciliktir, yargılanmasın’ derken, ne acıdır ki Büşra Ersanlı için bir ‘Verdiği dersler fikir özgürlüğüne girer’ cümlesi bile kurulamamıştı.

30 KİŞİ TOPLANSA “KAOS PLANI” DERDİNİZ NASIL GEZİCİ OLDUNUZ?
Bugüne kadar yayın organlarınızda, otuz kişinin toplanıp slogan atmasından ‘kaos planı, darbe girişimi’ devşiren bir medya söylemi vardı.
Nasıl oldu da Gezi’de milyonlar ‘Mustafa Kemâl’in askerleriyiz’ diye yeri göğü inletmiş, Başbakan’ın evi dahi basılmaya kalkışmışken yayın organlarınızda ‘Gezi masumdur ve haklıdır’dan öte pek bir argümanla karşılaşmadık?

Bugüne kadar Kürt çocuklarının öldürüldüğü Uludere kadar peşinden koştuğunuz başka bir hadise olmamıştı. Uğur Kaymaz için neredeydiniz mesela, Aydın Erdem’in katli için neden tek satır okuyamamıştık, ya Yahya Menekşe’nin başına gelenler ne olacak? Bu suskunluk, suçlananlar polis olduğu için miydi?

PEYGAMBERİMİZE KÜFREDENİ BARINDIRMAYA DEVAM EDİYORSUNUZ
Peki, hoşunuza gidenleri yazmadığı için Andrew Finkel’in kovulmasının, STV’de yayınlanan Tek Türkiye dizisini eleştirdi diye Bejan Matur’un sansürlenmesinin ‘yayın politikası’ diye savunulup, işini kaybeden her gazeteciyi hükümetten bilmek kaç puan?
Ya da Hocaefendi’ye hakaret eden kendini bilmezi haklı olarak kovup, Efendimiz’le (s.a.v.) ‘kıblesi şaşmış’ diye dalga geçen kendini bilmezi Zaman’da barındırabilmek?…
‘Sulhta hayır vardır’ buyuran, ‘Kan kussam bile, kızılcık şerbeti içtim’ demeyi nasihat eden Hocaefendi
 çözüm sürecini desteklerken, ‘endişeliyim, endişelisin, endişeliyiz’ frekansında yayın yapılmasından,
Güvenlik güçleriyle PKK uzun süredir çatışmamasına rağmen kurgusal bir paralel evrende çatışmayı, kin ve nefreti diri tutarak sürdüren diziler yayınlamaktan,

DİYARBAKIR’DAKİ KARDEŞLİĞİ KÖŞEYE GÖMDÜNÜZ
Çözümü destekleyen hangi yazar varsa onlar hedef gösterilirken sessiz kalmaktan,
Diyarbekir’de Erdoğan-Barzani ve Perwer-Tatlıses ikilisinin verdiği kardeşlik mesajlarını sürmanşeti bırakın, ‘köşeye gömmek’ten nasıl bir hayır sağlanmış oldu?
Mutlaka eksiğim, yanlışım, gediğim vardır ama yukarıda yazdığım maddelerin her biri için arşiv ortada.

7 ŞUBAT SONRASI RÜTBESİ DÜŞÜRÜLEN BÜROKRATLARLA ÇIKAR VE MAKAM PAZARLIKLARI
Meselenin özü Ak Parti’nin yanında hizalanmak değil, siyasetin alanını daraltmak isteyenlere karşı saf tutmaktır. Kendisiyle aynı fikir ve istikamette olmadığı için önüne geleni ‘çıkar ve makam peşinde’ göstermekte beis görmeyenler girdikleri hakkı nasıl öderler, bilmiyorum.

Bildiğim, yandaşlıkla suçlanan hiçbir yazarın kendi köşesinden ne kendi çevresinin ne de 7 Şubat sonrası ‘rütbesi düşürülen’ bürokratların ‘çıkar ve makamı’ için pazarlık yapmadığıdır.
http://www.haber10.com/haber/453222/#.UvE5fvti0tB

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder